25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 2 3AĞUSTOS1993SALI Türk müziğinin önemli bestecilerinden Hammamizade İsmail Dede Efendi'nin evi kasım ayında açıhyor Eskikarakol Türk MusikisiMüzesi' oluyor MtVE KILCİOĞLU Klasik Türk müziğinin önemli bestecilerinden Hammamizade İsmail Dede Efendi'nin. Eminönü il- çesı sımrlan içinde yer alan Cankur- taran'daki evi, ülkemizin ilk 'Türk Musikisi MüzesT olarak önümüzde- ki Kasım ayında açılacak. Restorasyon çalışmalan halende- vam etmekte olan tarihi evin yakla- şık 150 yılbk bir geçmişi olduğu tah- min ediliyor. Ev, 1846 yılında Dede Efendı'nin Mekkede ölmesi ve ora- da gömülmesinden yakın bir geçmi- şe kadar yıllarca sahipsız kalır. Evin son olarak, uzunca bir süre polis ka- rakolu olarak kullanıldığı biliniyor. Ancak yıkılma lehlikesinin baş gös- termesinin ardından karakol bura- dan taşınır ve bina kadenne terk edi- lir. Bu arada, yıllarca evsiz baa in- sanlann bannağı haline gelen tarihi ev önemli ölçüde tahripolur. Dede Efendi'nin her şeye rağmen .harap da olsa ayakta kalabilen evi- nin talihsiz kaderi. 1978 yıhnda ni- hayet değişir. Yıllannı, ülkemizdeki tarihi evlerin kurtanlması ve tanıtıl- masma veren ve aynı zamanda bir fotoğraf sanatçısı olan Perihan Balcı'nın bir fotoğraf gezısi sırasın- da farketmesiyle geç de olsa hak etti- ğı ılgıyi gören evin bu tanhten sonra da başından bir sürü talihsiz olay geçer Tûrkiye Tarihi Evleri Koruma Derneği'nin kuruculanndan ve baş- karu olan Penhan Balcı. Türk evi mimarisinin tipık örneklennden biri olan evin kurtanlmasına ilışkın der- nek olarak yaptıklan çalışmalan ve karşılaşüklan olaylan, son derece il- ginç bir roman konusu olarak niteli- yor. "1978 yılında dernek olarak bu evle ilgilenmeye başladığıımzda boş ve epeyce harap bir haldevdi. Bu yıl- dan bâşlayarak Başbakaıihk, İçişİeri Bakanlığı ve Kültür Bakanlığı nez- dinde çeşitli girişimlerde bulunmuş ve evin restore edilerek ülkemizin ilk Türk Musikisi Müzesi'ni gerçekkş- tinnek üzere demeğe tahsisini talep etmiştik. Bir sürü olaydan sonra ni- R.estorasyon çalışmalan halen devametmekte olan tarihi evin 150 yılhk birgeçmişi olduğu tahmin ediliyor. Uzun süre bakımsız kalan bina, daha sonra karakol olarak kullanılmış, en sonunda ise restore edilerekmüze haline getirilmiştir. Hammamizade Dede Efendi'nin evi. hayet 1984 yılında Sultanahmet Ta- pu Dairesi'nde imzalanan bir proto- kolle evin derneğe tahsisi gerçekleşti. Döneminin minıari üslubuyla yeni bir işlev verilerek restore edilmesine yö- nelik olarak, V.Mimar Cengiz Eru- zun tarafından karşılıksız bir proje hazuiandı. Ancak uzunca bir süre sü- rüncemede bırakılan proje tasdikinin gecikmesi ve dolayısıvla herhangi bir tedbir aluiamaması sonucu. yaşlı ev bir lodos fırtmasında tamameo yıkıl- dı." Bundan sonraki zaman içinde bazı konserlerden elde edilen gelır- lerle ancak temeli atılabilen evin in- şaatı için Başbakanhk Tanıtma Fo- nu'ndan bir miktar ödenek ahnır. Ancak yetersiz kalan ve devamı sağ- lanamayan bu ödenek, evin in- şaatımn küçük bir bölümü için kul- larulır. tnşaat yanm kalmış, bir halde üç yıl gibi bir süre bekler. Ve bu sü- reç birkaç kez daha tekrarlarur ve nihayet 15 yıl sonra evin tam anla- mıyla bitirilebilmesi için gereken son ödenek temin edilebilir. Bu arada, 1992 yılının şubat ayı- nda, tarihi ev. kimlikleri ve amaçlan belirlenemeyen grup ya da kişiler tarafından molotof kokteyli atıla- rak yakılmak istenir. Erken müda- hale edilerek yok olmaktan kurtan- lan evin restorasyon projesini yapan Y.Mimar Cengiz Enızun çalışma- lannı. evin vaşayan bir Türk Musi- kisi Müzesi olabılmesı yönündeger- çekleştirir: "Türk musikisi Ue Türk mimarisi birlikte korunmalıydı. Bu da ister istemez evin çağdaş, yeni bir işleve kavuşturulmasıyla gerçekleşe- bileeekti. On yıl önce çıkarılmış rölö- vesi ve fotoğraflan incelendikten son- ra bazı saptamalar vapıldı. Proje, evin karakteristik öğelerinin korun- masına çalışılarak yeni işleve göre hazırlandı." Dede Efendi evinin gjriş katında periyodık sergi. konferans, seminer, açık oturum, konser vb. etkinlikle- rin yapılabilmesine uygun çok amaçh bir salon, danışma, hanrlık odası ve yönetici odası yer ahyor. Üst katta ise. sofanın iki yanında yer alan üç odadan bıri, Dede Efen- di'nin anısını yaşatmak üzere, onun bulunabilen notlannın ve bazı eşya- lannın yer alacağı geleneksel Türk odası olarak düzenlenecek. Diğer oda klasik Türk müzıği çalgılannın ve eski notalann sergjlendiği birme- kanolacak. Evin arkasmda yer alan küçük avluya bakan üçüncü oda ise kütüp- hane olarak düzenlenecek. Evin, ah- şap direk. çıkma, saçak. tavan vb. öğelerinin 18. yüzyıl Türk mimarisi üslubuna göre bıçimlendirilebilme- sinin ön planda tutulduğu projenin mıman Cengiz Eruzun. "Babçede birkaç ağaç ve smırlı yeşilliklerle ye- tinilip, zaman zaman çok amaçlı sa- lon ile bütünleşerek açık hava kon- serlerine imkan verecek biçimde bir de avlu düzenlendi. Sonuç olarak bu restorasyonda. binanın orijinal üs- lubunui korunmasından da önem- lisi, Türk musiki tarihinin ve onun en önemli parcası olan Hammami- zade Dede Efendi'nin antsının ko- runması ve yaşatümasına çaltşüdı" divor. Avrupa'daki plajlar, kirlilik konusunda aldatıyor Haber Merkezi - İngiltere'nin kirli sahillerinden kacarak soluğu Akdeniz'de alan milyonlarca tatilci. öteki Ortak Pazar ülkelerinde gizli tutulan kirlilik gerçegiyle daha da etkili bir biçimde yüzyüzegelecek. Avrupa Komisyonu'nun yürüttüğü araşürma sonuçlan, Akdeniz'in en ünlü sahillerinin kanalizasyon ve kimyasal atık nedeniyle ciddi bir biçimde kirlendiğini göstenyor. Bunun dışmda sonuçlar, kirlilik testlerinin birçok yerde çarpıtıldığmı da ortaya koyuyor. Yunanlı yetkililer kanalizasyonlar deniz suyuna taştığında alınan ölçüm sonuçlannı geçersız saydıklanndan, raporlara gecen kirlilik oranı öylesine düşük ki. ömeklerin güneşte bırakılarak baktcrilerden anndınldığı konusunda kuşkuy a düşüldü. ttalya'da çevreciler. kendi test sonuçlanna yansıyan kirlilik orarunm, yerel ölçümlerin on katı olduğunu beliniyor. Ingiltere'de hemen hemen her deniz kıyısının kirlilıği saptarurken. Fransa yaklaşık 200 kadar plajda kanalizasyon atığı düzeyinin ölçülmesi işlemlerini savsakladı. Avrupa Komisyonu'nun 16.000 plajda gerçekleştirdiği araşürma sonucunda, Ingjltere sulannın gecen yıla kıyasla daha temiz olduğu, Fransada ise deniz kirliliğinin belirgin bir biçimde arttığı görüldü. İspanyol sahilleri, Yunan adalan ve İtalya'nın bu konuda Avrupa Mahkemesi'nde yargılanması bekleniyor. Yabancılar için kurbanlık av hayvanlan ANKARA (L BA) -Turizmi teşvik ve yabancı turistlerin Türkiye'ye gelmeleri amacıyla, özel avlaklarda sadece yabanalann avlayabilmeleri için av hayvanlan üretilecek. Av turizmi belgesi sahibi seyahat acentalanna özel avlandırma izin belgesi verilecek. Bu belge ile Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü'nce tesciledilen özel avlaklarda avlanmak isteyen yabancılar için özel avlakta üretilen veya salınan türler avlanabikcek. Bu da Türk turizmine gelir sağlayacak. Ayakkabı fırmalan, ayağa özgürlük tanıyacak modelleri sunmak için dev laboratuvarlar kuruyor Kusursuz ayakkabüar yapmayanşı Riyasada bir uzay gemisinin tasarımını andıran niteliklerde spor ayakkabılara rastlıyoruz. Amerika'da her yıl spor ayakkabısı tutkunlan "Çürük ayakkabı yanşması" düzenliyor. Haber Merkezi - Ayakkabı deyip geçmemeli. Kusursuz bir ayakkabı- nın üretim süreci laboratuvarlarda başhyor. Ayakkabının çizimleri be- yaz önlüklü doktorlar tarafından gerçekleştirilip bilgişayarlarla dene- melerden geçiyor. Örneğiri. basket- bolcu James Worthy'nın parmak uçlannda durduğunda harcadığı enerji. bilgisayar yardımıyla sapta- nabiliyor. Araştırmacılar. koşucula- nn sorunlannı incelemek üzere el ele veriyor. Sözü edilen konu. her ne kadar sıradan gözükse de üzerinde çalışılan ve tartışılan: yılda 3 milyar dolarlık (sadece ABD'de) harcama- sı olan ve derin bir matematik bilgi- sine sahip olmadıkça teknik yapısı anlaşılamayan spor ayakkabısı. Piyasada bir uzay gemisinin ta- nımlamalannı andıran niteliklerde spor ayakkabılannı rastlıy oruz, "di- key orta taban uzantdı >e dengeleyid sütunlu" ya da '•bileşik bir modüle eklenmiş yüksek enerji lastik", so- nuçta hep bir ayakkabıyı tanımlıyor ve tüm ötekı ayakkabılar gibi ölüm- lü. Amerika'da her yıl. spor ayakka- bısı tutkunlanrun bu ölümü kutla- dıklan "çürük ayakkabı yanşmala- n" düzenleniyor. Yanşmaya kaü- lanlar içinde en eski ayakkabıya sa- hip olan. birinci sayıliyor. Yanşma hakemleri, maskeler ve maşalarla ayakkabının kokusunu ve duru- munu değerlendiyor. 'li yıllann ortalarma dek ayakkabılar, ucuz ya da pahalı olarak değerlendirilirdi. Farklı amaçlara yönelik farklı ayakkabılar var. Ayakkabı sanayii günümüzde öy- lesine gelişmiş boyutlara ulaşü ki. Ayakkabının nitelikli olmasına özen gösterenler. bu alanda harca- ma yapmaktan da çekinmiyorlar. Bu pazara ılgi duyuyorsanız eğitil- miş finans planlamacılarının danış- manlığjna da gereksinımimiz var de- mektir. Fiyatlan 40 ile 160 dolar arasında değişen ayakkabılar birer yatınm niteliğinde. Nitelikli ayak- .kabı tartışmasında savunulan: koş- ma, zıplama ve öteki enerjik devi- nimlerde en önemli unsurun ayak- kabı değil, ayakkabının içindeki ayak olması. Her bir bacakta 30, her bir ayakta da 26 kemik bulunuyor. Lifler kemi- ği kaslara bağlıyor. Kas sistemi yü- rüyüş ya da koşma sırasında bir yay görevi görüyor. Araşürmalar, bfr li- A. Kusursuz spor ayakkabılar bilgisayarlarda yapılan çeşitli denemelerden sonra üretiliyor. artik tek tip bir spor ayakkabısın- dan söz etmek olanaksız. - Hızlı koşmayı olası kılan ayak- kabılar, - Yürüyüş için olağanüstü uygun, ancak ayağın yere düz basmasını engelleyen bölümleri çok fazla oldu- ğundan koşuya elverişsiz ayakkabı- lar. - Tabanı sert olanlar; sadme etki- sini gideren tabanı baloncuklu ayakkabılar; hız yapmaya elverişli, hafıf. enerji iade sistemli ayakkabı- lar; henüz kullanıma girmeyen, tüy hafifliğinde hız ayakkabılan ve ayn- ca farklı türlerde tenis, yürüyüş, kros ayakkabılan sayabildiklerimiz. 1970'lere dek ayakkabılar ucuz ya da pahalı. süslü ya da kullanışlı ola- rak nitelendirihr, mühendislik açı- sından değerlendirilmezdi. Arük günümüzde anatomik açıdan mü- kemmel sayılacak, farklı amaçlara yönelik ayakkabılar var. — ^yakkabının ortaya çıkışı insanhk tarihi kadar eski. Prehistorik dönemde hayvan derisinden yapılan ayakkabılar, aynı zamanda ilk spor ayakkabılann öncüsü oldu. fin uzaması için harcanan enerjinin % 93'ünün geri geldiğini ortaya ko- yuyor (tıpkı bir lastiğin gerildikten sonra büzülmesi gibi). İnsan ayağın- da enerji toplayan üç ayn mekaniz- ma var. Bunun ilki. topuğu bileğe bağlayan ökçe siniri. Bu sinir zıpla- mayı sağhyor. Ayak tabanı da aynı işlevi görüyor. Şaşırtıcı bir gerçek şu ki koşu ayakkabılan, ayağın doğal zıplama özelhğini köreltiyor. Atalanmız bu- nun bilıncinde olacaklar ki İÖ 776 Olimpivatlan'nda yahnayak koş- muşlar Bununla birlikte, ayağı taş ve ça- murdan korumak üzere ilk sandal ayakkabıyn bulmuşlar. Zamanla şık ve giyimli ayakkabılar gündeme ge- miş. Romalılar sağ ayak için başka sol ayak için başka ayakkabı mo- deli geliştirmiş. Yunanh kadınlar, son derece lüks. yıunuşak ayakkabı- lan yeğlemişler. Ortaçağ ayakkabılannm özelliği ise burunlannın çok uzun olması. Venedikli kadınlann ayakkabılan da 20 cm'ye varan yüksekh'kte ah- şap bloklardan oluşmuş. Sonunda bunlan çizme izlemiş. Romalı ulaklann ayakkabılan spor ayakkabılann ilk öraeği sayıli- yor. 16. yüzyılda spor amaçlı terliksi pabuçlar ortaya çıkmış. 1860'larda ise Ingiltere'de allı civili kriket ve koşu ayakkabılan bulunmuş. "Ateşe sırtını, sofraya karnını ver" özdeyişine uygun hareket edenler özgürlüklerinin elden gitmesinden korkarlardı Geceler artık eskisi kadar karanlık değil A.. ristokratlar için geceyi yaşamak bir ayncalığın göstergesiydi. 1688'deBarok şenlikleri sırasında Versailles parkının aydınlatılması için 24 mum yakıldı. Haber Merkezi - Dünya karanlık- lanndan kurtuldu; günbegün günı- şığına çıkıyor. Gaz. elektrik ve ar- gan lambası gibi buluşlar. düşünce haydutluklannın cirit attıği karan- lık köşelerde. nesneleri deforme eden bir mum ışığımn vey a ocak ate- şının aydınlattığı güneşsız cvrenı öl- dürdü. Cılız panltılar, bir fenenn ışığından kendini sakınan geceyi ev- cilleştiremeseydi, gece korku ve im- gelerle yüklü olurdu. Denir ki ay ışığımn selefı olan lambalar, kitap okuyan, sokağın karanhğına kendi- lerini koyveren veya merdivenleri çıkan ınsanlara gözlenni ödünç ve- rirler. Güneş battıktan sonra sanat- çılar ve burjuvalar yaratılanna mum ışığında devam ederlerdi. Kır- sal yörelerde, tanmsal aktivite sona erince işler ocak ateşinde yürütülür- dü. Düşler, böyle gecelerde, ateşin aydınlattığı sıcaklıkta kurulurdu. Karanlık odalarda eskiler, perilerle ve geceyle iletişim kurarlardı. Onla- nn dehası lambalardan fışkınrdı. Köylüler \e burjuvalar. ışığı kı- sarlarken ışsizler de binlerce ışığın aydınlatüğı geceyi yaşarlardı. Aris- tokratlar için "geceyi yaşamak", ayncalığın bir göstergesiydi. "Işık- landırma" bir serveti gerektiriyordu. ama gene de dekore edilmiş lambrili salonlarda aile bireylerinin bir ara- da olması için bu para ödenirdi. 1688 yılında barok şenlikleri sırasın- da Versailles Parkı'nın aydınlatıl- ması için tam 24 bin mum kullanıldı. Zenginler için aydınlatma ma»- raflan fazlaca sarsıcı olmuyordu. Bu, karanhktan sıynlmayı sağlayan ışık kaynağı olarak görülüyordu. Bir avızeye konulan yüzlerce mum. Saint Jean'ın odunlannm tükenme- sı olarak görülüyordu. Camlann yansıtüğı dekor, çıplak ışık altmda biraz sarsıa oluyordu. Makyajb ka- dınlann yüzleri, ışıktan fazla, karan- lıkta çarpıcı oluyordu. Yansımalar yanaklannı kızartıyordu. Ve onlan günışığının acımasızlığından daha fazla neşeli gösteriyordu. Aydınla- tılmış pencereler. Pans sokaklann- daki "Güneş Kralı'nın küçük güneş- leri", fenerlerin tüm şehri ışıklandır- maksızın mutlak monarşinin dene- tim ve düzenini simgelediği gibi. dıştan bakıbnca, sakinlerin sosyal konumlannı ifade ediyordu. Bütün bu ışıklar, sadece "aydınlık kutupla- n" idi. Ayişığı ise, itiraf edilmeyen rezillikleri ve bahçenin karanlıklan- nı mantosuyia örterdi. Panldayan ve ışıldayan her şey karanhğın için- de uçuşurdu. Sevinçler, sürekli yan karanlık ortamlarda sadece küçük bir aynntıydı. Evierini kendi olanaklanyla ay- dınlatan burjuvalar, kendüerini dış bir kaynağa bağlayan sistemleri ka- bul etmezler. böylece de enerji kay- naklanndan bağimsız olurlardı. "Ateşe sırtını ver, sofraya karnını ver" özdeyişine uygun hareket eden- ler, özgürlüklennın elden gitmesin- den korkarlardı. Zaten, 1880 yılına kadar, kent gazınm yaygın şekilde kullanıldığı dönemde, evin bütün bölümleri ışıktan nasibini almışü. Fransızlar. evlerine petrol lambala- nyla tatlı ve yumuşak bir hava ver- meyı tercih ediyorlardı Fransızlann psıkolojisi, bir yakıt kaynağına dayanmayan ısı ve ışık enerjisini bir türlü kabullenemiyor- du. İnsan gözü ve ruhu bir aleve ihti- yaç duyuyordu. Karmaşık enerjiyı ifade eden gaz. mobilya ve döşeme- leri harap ediyordu. Elektrik ampulünün keşfıne ka- dar tüm eski yöntemler, birkaç yıl boyunca rekabeü olanaklı kılan iyi- leştirmeleri gündeme getirmişti. Kadınlar kendi porno fılmlerini kendi çekiyor Haber Merkezi - Kadınlar için, kadınlar tarafından hazırlanan porno yayınlar hızla çoğahyor. "Kadınlar ve onlan seven erkekler için yaratılmtş sarsıcı erotizm" sloganıyla pazarda kendileri- ne bir yer edinmeye çalışan yazarlar ve fiim yapımalan, pornografı yenne "erotika" sözcüğünü kullanmaya tercih edıyor. Peki, bu tür yayınlann hedeflediği kadınlar bu konuda ne düşünüyor? The Independent gazetesinin bu konuda yaptığı bir haberde. değişik yaşlardan ve değişik meslek gnıplanndan kadınlann "kadnı erotikası" hakkındaki fıkirlerini aldı. Bir şirkette yöneticilik yapan 26 yaşındaki Claudia. ilk erotik videosunu izlerken, "Bu, gördüğüm en iğrenç şey," diye duygulannı dile getiriyor. Ne- dir iğrenç olan? "Kadnun üstündeki sabahhk. O kadar pejmürde ki. Üstelik de gözlerine mavi faı sünnüş. Iıgh!" 25 yaşındaki tasanma Heatherise"Bunlar dünyadaki en korkunç iç ça- maşırları olmalı. Tamamen naylondan yapıunışiar." dedi. Fiİmin erkek kahramanı ise yalnızca nefret uyandırdı. "Kıllı omuzlan ve göbeği var. Berbat. Eğer bu fılmler kadınlar için hazırlanıyorsa rol alan erkeklerin vücutlannın kusursuz olması gerekir. Ancak, kadınlar gerçeğe uygun olmalı." dıyor Heather. Kadınlann bacaklanndaki selülit büyiik takdirle karşılamrken, fılmlerde konu bulunmaması eleştirildi. 27 yaşındaki öğretmen Maria, "Bunlar çok kötü. Düzgün bir diyaloğu ve takip edilecek bir öyküsü olan bir film çok daha seksi olabüir." Kadınlar, daha seksi bulduklan fılmlere örnek olarak Betty Blue, 9.5 Hafta ve "Lorel-HardTyi verdi. İsayadaMusa olma hastalığı Haber Merkezi - İsrail'e turist olarak gıdenlerde ortaya çıkan "Kudüs sendromu" adlı hastalık daha önce herhangi bir nıhsal hastalığı olmayanlarda da ortaya çıkıyor. Bu hastalığa yakalananlar kendilerinin Isa ya da Musa olduklanm sanıyor ve Kudüs'e tann tarafından çağınldıklannı öne süriiyor. Kudüs kentinin sakinleri söz konusu hastalığa yakalanalann tuhaf görüntülerini arük yadırgamıyor. Bu kişiler. genelde beyaz bir eşek kıralayıp, ruhlanm anndırmak için kentin bir ucundan diğerine. şarkılar söyieyerek geziniyor. Kimisi tüm gıybilerini çıkartıyor. Polis örgütü, Kudüs sendromuna yakalananlar için özel bir tim kurmuş. Yakaladıklannı gerektiğinde hastane ya da hapisaneye gönderiyor. Neyseki kısa sürede hastalann iyileştiği kaydcdiliyor. Yılda ortalama 50"ıla 200kışı\i etkileyen hastalığa Kudüs humması da deniyor. Hastalık herhangi bir dinden olanı etkiliyebiliyor. Antropolog Ali Qleibo, Kudüs'ün kutsal bir kent olmasının en büyük etken olduğunu savunuyor. Kentin dört bir yanının cami. kilıse ve sinagog ile çevriliolmasının turistlerde uyumsuzluk ya- rattığına dıkkat çekiyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear