22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
22 AĞUSTOS 1993 PAZAR CUMHURİYET SAYFA DUNYADAN Japon savaşmikroplan ortayaçıktı £t Tttmdt J aponya'da İkinci Dünya Sa- vaşı'ndaki yenilginin yıldö- nümü, itiraflann yapılması için her zaman bir fırsat oluşturur. Bu >il, her zamankinden daha acı verici şeyler oldu; İraparatorluk Or- dusu'nun zafer dolu sayfalanna yakışmaktan çök uzak olaylar açı- klandı. Kurbanlar, bu kez yalnızca düşmanlar ya da işgal edilmış ülke- lerin halklan değil, Japonlardı. Kwantung Ordusu genelkur- mayırun, bozgun karşısında 1 mil- yon 800 bin asken ve sıvili Ruslara terk ettiğini gösteren belgelerden sonra, Fibpinler'de bir birliğin, ken- dilerine eşlik eden 21 Japon çocuğu- nu soğukkanlüıkla öldürdüğü öğre- nildi. ABD Ordusu'nun Pasıfık SavaşT- nda işlenen savaş suçlannı kapsa- yan belgelerine göre, 1945 yılı nısan ve mayıs aylannda, Cebu Adası'- nda, 40 sivilın eşlik etliği bir birliğin komutanı, geri çekilmeyi kolaylaş- tırmak ıçın. 13 yaşından küçük ço- cuklann zehirlenerek ya da süngüy- le öldürülmesini emretti. Dokuz as- kerin tanıkhklan, Amerikalılar ta- rafından sorguya çekilen ıkı subayın itıraflannı doğruluyor. Amerikalılar. kokuşmuş olarak nitelendirdıkleri bu cinayetlerin kurbanlan Japon olduğu için. bu- nun savaş suçu olarak değerlendıri- lemeyeceğini ve yargılama ışinin Ja- pon mahkemelerine düştüğünü açı- kladı Bir havaalanı ınşa elmek için Bü- yük Ok>anus'taki Moen Adası'na gönderilen 1900 Japon tutuklu üze- rinde şıddet uygulandı. Eski komu- tan ve gardıyanlann anlatuklanna göre, 300 kadan kötü muamele ne- deniyle öldü. Bunlardan bazılan, beslenmesi gereken tutuklulann sa- yısını azaltmak amacıyla öldürüldü. Tutuklulardan bıri olan Sei Kubou "Bir patates çalan, ölünceye kadar dövülüvordu" diyor. Japonya'daki Amerikan ışgal güçlennin 12ağustostayayımladık- lan belgeler. Honaoka'daİcı bir ma- dende çahşan Çinli tutuklulann, kötü muamele ve açlık nedenıyle başlattıklan ayaklanmanın bastınl- ması sırasındaki kıyıma da açıkhk kazandınyor. Bununla birlikte, bu- gün bile kurbanlann sayısı bılınmi- yor. Profesör Shinichi Arai tarafından Savunma BakanlığYnın arşıvinde bulunan öteki belgeler, İmparator- luk Ordusu'nun, 1940'lann başı- nda, Çin'de bakteriyolojik silahlar kullandığını ortaya koyuyor. Bugün ne kadar bakteriyolojik silah üretil- diğinın bilinmesıne karşm, Japonya, Çin'in protestolanna kulak tıkamış ve bu sılahlann kullanıldığına ilişkin kanıt olmadığını savunmuştu. Orta- ya çıkartılan belgeler arasında, ge- nelkurmaydan bir subayın günlüğü de bulunuyor. Bu subaya göre, Har- bin'deki insanlar ûzerinde deneyler- den sorumlu 731 no'lu bırirrii Kasım 1941'de, uçaktan veba virüsü bıraktı. İki hafta sonra bölgede bir veba salgını başgösterdi. Günlükte. Pekın'in hazırladığı lis- tede de yer alan öteki bölgelerin ad- lan geçiyor. Bunlar arasında, Kasım 1940'ta yaklaşık yüz kişinin öldüğü Nıngbo. Jınhua (Kasım 1940) ve Changhe yer ahyor. Bakteriyolojik silahlar, Zhengan demiryolu boyunca da kullanılıxor. Amerikan belgelerinde rastlanan tanık ifadelerine göre, bu bölgelere yanhşhkla gıren 1700 Japon askeri, dizanten. kolera ve vebadan öldü. Japon komutanlığının, bu silahlan 1942 Nısanında huıpınler'de kullan- ma niyeti vardı. Kyushu'daki bir silah fabrikası- run iki eski işçisi, yenilginin ertesi gün. zehırli gazlar iceren onbinlerce bombanın Japon İç Denizı"ne dö- külerek ortadan kaldınldığını açık- ladı. Amerikalılar. bu bombalaı uı taşı- nmasına yardımcı oldu, ancak bom- balann denize dökülmesine katılıp kaülmadıklan bilinmiyor. İki fabri- ka işçisi, yaklaşık 50 yıl süren sus- kunluktan sonra, çevrede başgöstere- bilecek olumsuz etkilerden endi- şelenerek bu sırn açıkladı. Bugune kadar "ulusun onurunu korumak için" susmuşlardı. Japonya, şimdi, verdiği zararlan ödeme istemlenyle karşı karşıya. Savaş sırasında çalışmaya zorlanan Koreliler ve 14 bin Endonezyalı, tazminat istiyor. Hong Konglular. Japon askeri yetkililerinın ışgal sırasında para olarak kullandı- klan kuponlann bugünkü karşılığmın ödenmesini talep edi- yor. 1895 yıhndan itibaren Japon- ya'nın sömürgesi olan Tayvan. as- kere alınanlar karşılığında ödeme yapılmasını istiyor. Japon hükü- metinin bütün bu talepleri karşıla- yabilmesi için 1 trilyon yen (115 trilyon lira) kaynak ayırması gere- kiyor. Philippe Pons OOMIPABAA ALMAN KÖPEKLERİ DE YARDIM ETTİ - Japon kara ordusu, Doğu ve Güneydoğu Asya'daki işgalleri sırasında en büyük desteği, Alman kurt köpeklerinden göriiyordu. Rus'undaçaa olsunda çamurdanolsun Uzun, gri kış mevsimi çökme- den önce çabucak geçip gi- den aziz yaz günlerinde, Ruslann yaşamı, daha çok daça- lannın etrafinda döner. "Daça" elektnği ve suyu olmayan derme- çatma bir kulübe olabildiğı gjbi, yeni Rus zengin- lerinin inşa ettir- diğı, tuğladan yapümış üç katlı bir konak da ola- bilir. Ancak daça, gerçekte "kentdışı'' an- lamına geliyor. - ^ — — ^ — Yaşamın daha özgür, mülkiyetin daha özel olduğu sayfiyelerdekı da- çalar. her Rus'un içinde saklı bu- lunan çiftçi ruhuna hitap eder. Ne denli derme çatma olursa ol- • Aslında kentdışı demek daça. Ama daça deyince, akla, Rus'un içinde saklı bulunan çiftçi ruhuna hitap eden ve yaşamın daha özgür olduğu sayfıye evleri gelir sun, her daçada mutlaka bir sebze bahçesi bulunur. Kazan'daki büyük bir helikopter fabrikasının yönetici- si olan Mihail Tikhonov bile bahçe fıkrine daha fazla hayır diyememiş. "Hiçbir zaman babçecilikle i'ğraş- raa>acağımı biliyordum. Düşüncesi bile beni sıkıntıdan boğmav a yetebfli- yordu" dı>en Tikhonov, tel İcapıdan göriinen domates- leri, maydanozlan ve dereotlannı işa- ret ederek, "Tabii artık babeecilik yapıvonun. Kanrn evle ilgili konular- da hiçbir şey be- ccremediğimi biür. Evin içinde ona yalnızca ayakbağı oluyorum" diye — — - ^ — — konuşuyor. Tik- honov, daçalardaki yaşamın. tıpkı bir aile yaşamına benzediğinı anla- mamız için, şu küçük öyküyü aktar- madan geçemedı: Mişa'nın kansı, ona gevezehğı bı- rakıp balıklan temizlemesini söyler. Yemekte bahçeden toplanmış de- reotuyla hazırlanmış balık çorbası pişirecektir. Ancak.evdeki en büyük merak konusu. komşu Kolya'nın yemeğe gelip gelmeyeceğı, "komi- ser" olarak tanınan aman vermez kansı Ludmilla nın onu evde kilitli tutup tutmayacağıdır. Yazın baş- langıcındaki günlerden birinde Mı- şa, Ludmilla'ya gıderek. evde yap- ması gereken bir iş için Kolya'nın yardımını ister. Ancak daha sonra ikisıni hiç bir iş yapmadan votka içerken yakalayan Ludmilla, Mişa'- va "Sen! Sen kocamı \anına bıraka- büeceğim denli gü\enilir biri değilsin! Senin 50. yaşgünü partine gelmeye- ceğinı!" derse de partiye yıne de gı- der. Tataristan'ın başkenti Kazan'- dan dışanya çıkan demiryolu rayla- n boyunca uzanan bu daça toplulu- ğunda, belirgin bir banliyö özelliği göze çarpıyor. Daçalann kentlerde sıra sıra dizilen koca apartmanlar- dan farkı, her birinin sahipleri için birer gurur kaynağı, hatta komşular arasında rekabet unsuru olarak gö- rülüyor olması. Kolya, yani Nikolai Machtakov, bir "banya" uzmanı. Banya. bir odun sobasının, buhar elde etmek için taşlannı ısıttığı ahşaptan bir sauna. Bir görevlı. hala yapraklan üstünde olan huşağacı dalları- ndan yapılmış sıcak ve nemli bir süpürgeyle size masaj yaparken, siz saunanın içindeki tahta bir sı- raya oturur ya da uzanırsınız. Banyanın Rus yaşamındaki Önemli yerini anlamadan, Kolya'- yı ve onun mesleğini tanıya- mazsınız. Kusursuz bir evsahibi olan Kol- ya, misafırleri için banyayı haa- rlar. Sıcak huşağacı yapraklanyla onlara masaj yapar ve sırasına göre kiraz kompostosu ya da çay ikram eder. Konuklan banyonun keyfıni çıkanrken, şişlerin ateşini kontrol eder, yeterli miktarda vot- ka olup olmadığından emin olur ve yaptığı şakalar, anlattığı fıkra- larla herkesi gülmekten kırar geçi- rir. "Rus askerleri şö\le der" diyor Kolya: "İster makineli rüfekten ol- sun. ister \otkadan; yeter ki sonun- da yere düşelim." Steven Erlanger Neden öldübu adamlar? B u ağustos günleri, hem Rus- ya'daki trajik gelişmelerin •kaynağı olan yakın geçmişe, hem de yeni yüzyıhn eşiğinde gelece- ğe bakmak için bir fırsat oluşturu- yor. Gerek ekonomık. gerek tinsel ola- rak kapitalizme karşıtlık üzerine ku- rulmuş, yaklaşık 300 milyon yurt- taşının aklını denetleme olanaklan: na sahip, gücünün doruğunda bir sosyalist devlet, nasıl olur da birden- bire "kendiliğinden'' kapitahstleş- meye başlar? "Perestroyka" politikasının, sos- yalizmin yenilenmesi için değil. ka- pitalizme dönüştürülmesi için aynn- tılanyla düşünülmüş bir program olduğu şimdi ortaya çıkmış durtım- dadır. Kapitalist dünya. sosyalist devlet- leri bu kadar kısa sürede ele geçir- meyi hedeflemiyordu; SSCB'nin (ve daha sonra da Rusya'nın) yıkılmasının şeması-, sosyalist Po- lonya'da "Dayanışma" liden Wale- sa örneğıne dayanılarak hazırlan- mıştır. Bu adam, Avrupa'da sosyalist sis- temın celladıdır. Bazı basit karutlar vardır kı. onla- ra dayanarak genel mantığı çözmek olasıdır. Sosyalist ülkelerin savun- ma bakanlannın şaşırtıc. ölümleri, bu tür olaylardandır. 2 Aralık 1985'te Demokratik Al- manya Savunma Bakanı Hoffmann, kalp yetersizliğinden öldü. 15 Arahk 1985'te MacarisUn Sa- vunma Bakanı Olah, kalp yetmezli- ğinden gitti. Ayru yılın 16 ocağında. Çekosla- \akya Savunma Bakanı Dzura öl- müştü. Ondan biraz daha önce. 20 Arahk 1984'te SSCB Sa\xınma Bakanı Us- rinov. yaşama veda etmişti. Savunma bakanlannın kısa süre içinde birbin ardına ölmesı. rastlan- tı olamaz. Onlan öldüren kimdir? IABD'nin ve öteki güçlerin çıkan Bu. ABD'nin ve sosyalist sistemi değıştirmeyı amaçlayan öteki güçle- rin çıkanna olmuştur. Çünkü eski kuşak savunma bakanlan, onlar ıçjg en büyük tehlikeydi. Ordu ki- - raınse. iktidar oydu. Zamanlama sorununa gelince; komünist sistemin son kalesi. eski KGB şefi Andropov ve onun ardın- dan da Çernenko ölmüş, onlann ye- rine Gorbaçov gelmıştir. Bu geliş- meler önceden tahmin ediliyordu. Gorbaçov'un ve perestroykanın miman Yakovlev'in başa gelmesiyle SSCB'nin yıkımı ve bölünmesi. da- ha sonra Yeltsin ve "demokratlar" ile de Rusya'nın ekonomik çöküşü ve parçalanması planı belirleyici aşamaya ulaşmıştır. Normal bir devlet ıktidannın bu- lunmadığı bu koşullarda, ülkenin hala faaliyetine devam etmesi şaşır- tıadır. İnsanlar üç kuruş için işe git-* mekte, kötü de olsa çalışmaktadır. Ekonomi iyi-kötü ayaktadır. Halk, artık mücadelenin, yüriit- me ile yasama, hükümet ile parla- mento. Yeltsin ile Hasbulatov ara- sında olmad'ğını anlamaktadır. Mücadele, Rusya'nın kurtanhnası yolunda çaba sarfeden çevrelerle onu yıkmak isteyen yabancı güçler arasında gerçekleşmektedir. Rusya açısından, olmak ya da olmamak mücadelesidir. Yuri> Vlasov ingiltereislam Parlamentosu Baskam: Bosna, 3. Haçlı Seferi'ninilk durağı H aber Merkezi - Batı, Saray- bosna'mn düşmesine göz yu- macak olursa, Müslüman- lann çığlığı, Halim Sıddıki'nin sesın- den fıskıracak. İngiltere'de kunılan tslam "Parlaroen- tosu"'nun başkanı Halim Sıddıki, öz- gün bir kişilik yapısı sergiliyor. İran'- daki yönetime yakmlığıyla tanman Sıddıki, Ayetullah Humeyni'nin. Sal- man Rüşdü ıçın çıkardığı ölüm fer- marıını onayladığını belirtince, sert eleştirilere hedef oldu. Uzun süredir ortada görünmeyen yazar. geçen haf- ta "Dünya Konferansı"nı toplantıya çağırarak dikkatleri Bosna trajedisi- nin temelini oluşturan Haçlı Seferi ol- guşuna çekti. İngiltere'de yayımlanan Financial Times gazetesinin yaptığı bir söyleşi- de. Sıddıki, Batılı lıderlerin Bosna'ya karşı takındıklan tavnn altında, Müslümanlara duyduklan derin nef- retin yattığını öne sürüyor. Sırplara müdahale edüeceğini vaat edip son- radan sözünü tutmayan Clinton'ın boş tehditlerini şöyle yorumluyon "Düpedüz yalan. Sırplar vahsetkrine devam ederken Başkan da kendi rek- lanunı yapmtş oldu.'* Halim Sıddıki, Londra'da, çahşan kesimin oturduğu Slough bölgesinde yaşıyor. Evinin çok yakınında, 1972 yılında kurduğu İslam Enstitüsü yer alıyor. Hindistan'da doğan Sıddıki. 1954 yılında Pakistan yoluyla İngilte- re'ye gelerek dış muhabir olarak gö- rev yaptı. İran'da Humeyni'nin ön- derliğinde gerçekleştirilen İslam dev- rimıne dek, The Guardian gazetesin- de 8 yıl çalışn. İslam devrimi, Sıddı- ki'nin yaşamında bir dönüm noktası oldu. Financial Tîmes muhabiri, söyleşi boyunca Sıddıki'ye kişiliğini ortaya koyacak sorular yöneltti. Muhabirin edındiği izlenime göre, Sıddıki, Sıddıki'nın politik kımliğı de şe- çimle kazanılmış bir nıtelik değil. İs- lam'a körü körüne bağlılığını her fı- rsatta yineleyen yazar, toplantılarda. yoksul göçmenler üzerine acıklı ko- nuşmalar yapmayı tercih ediyor. Ne • Halim Sıddıki, Clinton'ın "boş tehditlerinTşöyle yorumluyor: "Düpedüz yalan. Sırplar vahşetlerine devam ederken Başkan da kendi reklamım yapmış" oldu. • İngiltere'nin sömürgeci tavınnı hala sürdürdüğünü öne süren Sıddıki, aşağılandıklannı, horlandıklannı, sömürge insanı olarak görüldüklerini söylüyor. Londra Ünıversitesı'nden mezun, ga- zetecilık üzerine doktora yapmış aydın bir kişi olarak konumunun ge- rektirdıği olgunluk ve yeterliliği gös- teremıyor: Savunduğu fıkırler bu- laruk, yürüttüğü mantık kaygan ve konuşması boş sözcüklerden ıbaret. var ki, ırkçı terör örgütlerini ciddiye almayan Sıddıki, ayınmcılığın en kö- tüsünün. devlet güdümünde Müslü- manlara karşı girişilen şiddet hare- ketleri olduğuna inanıyor. Tüm iyini- yetıne ve ülkücülüğüne karşın. İngil- tere'de yaşayan Müslümanlan temsil etmek istemesine, Müslümanlann önde gelenleri sıcak bakmıyor. Bosna olaylanna değinerek Av- rupa'daki Müslümanlann güvencede olmadığıru belirten Sıddıki, şiddet yanlısı şeriatçılann Avrupalılan ür- küttüğününün anımsatılması üzerine şöyle konuşuyor: "Avnıpalılar, Müslümanlan kor- kutuyor. Bi/ler şiddet yanlısı degiliz. Ömeğin ben. banşsever bir insanım. Saldırgan Müslüman görüntüsü, Ba- tılıiarın u> durduğu bir senan o. Çünkü Batı, Müslümanlara istediği darbeyi VTirabilmek için, onlara saldırgan bir görünrü kazandırmak isti>or. Müsiü- manlık ile saldırganlık bağdaşmaz." Filistinlilerin politik yaklaşımını tanımlayan İslami saldırganlık ol- gusunun, Baü'nın sömürgeci ve em- peryalist tutumu ile bir olmadığını belirten Sıddıki, İngiltere'nin sömür- geci tavnnı, Müslümanlara karşı hala sürdürdüğünü öne sürüyor. Müslümanlann bu ülkede aşa- ğılandığını, horlandığını, sömürge topraklannın insanı olarak görul- düğünü söylüyor. İslami eğitim veren okullann açılmasına izin verilmediği- ni anımsatarak bu konuda görüşleri- ni şöyle özetliyor "15 yıldır dini eğitim veren bir okul acmak üzere resmi yetkililere başvu- rnyonız. İzin alamıyoruz. Biz lüruf is- temiyoruz. Yasalar karşısında bize tanınan haklarunızı isriyoruz. Vakıf niteliğindc okul açmamız engelleniyor, çünkü İngiliz topraklarında Avrupa kültürüne > abancı bir kültûrün yeşer- mesinden korkuluyor. Müslümanlar asimile edilmek isteniyor »e bu işlem birteştirme projesi altında İslam u>- garbğınuı >e kişiliğinin yok edilmesine bjzmet veriyor." Sıddıki'ye göre, Ingjlterede dıni inançlar, bireyle tann arasında kalma koşuluyla serbest bırakılmış. Ancak Müslümanlann ekonomik _ açıdan ezilmelerini engellemek için, İslam di- ninin politik çıkarlan gözetmesi ge- rektişni de vurguluyor. Kendisine göre, işsizliğın Müslümanlar arasında yaygın olması, ekonomik dışlan- manın bir göstergesi. IŞeytan Ayetleri'nin parlamentoya katkısı İslam Enstitüsü'nün yayımladığı bil- diride, devlet içinde devlet kurma amacının güdüldüğü savına karşı Sıddıki, kilisenin, Yahudilerin ve sen- dikalann örgütlenme özgürlüğüne benzer yasal haklardan istifade etmek istediklerini öne sürüyor. Aynca, aynhkçı yaklaşımlan olmadığına, atüklan her adımın yasal çerçeveler içinde kaldığına dikkat çekiyor. Baü'- nın ve Müslümanlann birkaç kuşak sonra uyum ve banş içinde yanyana yaşayacaklanna inandığını belirten Sıddıki. tam bir uyum sağlanana dek, iki tarafta da düşmanlıklann ortaya çıkmaması için çaba sarfedilmesi ge- rektiğine inanıyor. Salman Rüşdü'nün İran tarafından aforoz edilmesi olayıyla adı duyulan Sıddıki, "Şeytan Ayetleri" kıtabının. İslam Parlamentosu'nun oluşmasına büyük katkısı olduğunu kabul ediyor. Christian Tvler FRANSA Uç küo yüz gramlık karın ağrısı doğurdu Haber Merkezi- Fransa'nmLa Rochelkkentinde karmağnlanndan şikayet eden bir kadm.kaldmldığı acüserviste nurtopugibibir kızdünyaya getir<M.LeFıgaro gazetesinin haberinegöre, dahaöncede karmağrüarıiçin çeşitlihaplaralan anneadayı, ağrûarm dayandnuızfjalegeknesisonucu, kocası tarafmdan tıastaneye kakhnkh. Hastaneninacü servisindekarm ağrüarmtn nedermi bıûmokiçm yapüan incelemeler sonucu.kadmm Imnileolduğu anlaşıldı. Htmüleüği hakkmdaenson anakadar hiçbir ; Jikribuhovmyûn anneadayı, hastaneye yattıktan yanni saat sonra 3 küo lOOgram ağtrhğmdabir kız çocuğu doğurdu. ;
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear