25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 15 AĞUSTOS 1993 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER Bizyurdumuzu çok seviyoruz! Alışmak! Ortaçağın düşünceye kilit vuran koyu karanlığıyla savaşmaktan yılmayan insan. nasıl olur da ölümlere, idamlara. yargısız infazlara alışır; dahası ahşılabileceğini önceden İcabullenir? Doç Dr. TÜRKEL MİNİBAŞ H ayvanlara uzun uzun bakıyorum da. Ben de hayvanlaşıp onlar gibi yaşayabi- linm diyorum. Tannya olan borç- lannı konuşup midemi bulandırmı- yorlar. Hiçbiri kendi türiinden birinin önünde diz çökmüyor. Walt VVhit- man. Ne zaman işler sarpa sanp çözüm- süz duruma gelse. nedenını-nasılını sorgulamaklansa. sorumluluğu yük- lenecek birilerini aramaya başlanz. Dûşünme tembelliği mi, yoksa özeleş- tiri sevTtıeyen bir toplum olduğumuz- dan mıdır bilinmez, sadece bireysel değil toplumsal yaşantımız da bu dav- ranış biçimi çerçevesinde biçimlenir. 9 Hoca taktığı ıçın sınıfta kalınır: • Komşu lafa tuttuğu için yemeğın altı yanar; •" Muhalifleri saçmaladığı ıçin baş- bakan demokratik davranamaz. • Müslüman olduğumuzdan AT'- >e gıremeyız: • Aziz Nesin ateist olduğundan ül- kenın aydınlan yakılır! Böylelikle çözümsüzlüğün bovutia- n arttıkça olayın failı de genelleşır En vahım. en insanhk dışı olaylar bile gi- derek sıradanlaşır Geçenlerde kahvede yanı başımda oturan kadın "14 çocuğun kurşuna di- zildiğini" yazan gazete manşetinı gös- tererek "Artık etkilemiyor, altştîk!" diyerek devam etti: "Bir tek Sıvas farkJıvdı. Ama birkaç kez daba olursa ona da altşırız!" Alışmak! Ortaçağın düşünceye kılıt vuran koyu karanlığıyla savaşmaktan yılmayan insan. nasıl olur da ölümlere. idamlara. yargısız infazlara alışır; da- hası ahşılabileceğini önceden kabulle- nir? Aslında ne o kadın ne de onun gıbi düşünenleri yargılamaya hakkımız var. Geçen zaman içinde nelere alış- madık ki! • Dostlanmızı; kullandıklan eşya- lann markalanna. kaç dil bildiklenne. nerede oturduklanna. çocuklannı hangı okula gönderdikleme. nerede tatıl vaptıklanna göre değerlendirme- vcalıştık! • Hayali ihracatçı. senet-çek maf- > a babası dostlanmız olmasına alıştık! • Atatürk ılkelennı önce tabulaştı-' np sonra taşa tutturma>a da alıştık! • Her cuma, cami meydanlannda toplanıp "şeriat isterük" di\e bağıran kalabalıklara alıştık! • Çocuklann "savaşa hayır" de- dıklerı için gozaltına alınmasına: evle- nnden alınıp götürülen gençlerin bir daha izlenne rastlanmamasına: • Her gece televizvon ekranından "hıyar, sapık, bunak" dıve bızleri aşa- ğılavan (aslında kendı cibılıvetını orta- ya koyuvor) yorumculara alıştık! Bıhrsınız "alışmış kudurmuştan be- terdir" dive bir söz \ardir Çünkü. dlmışmış insan umursamazdır. tepki- sizdir, utancı yoktur. yüzsüzdür: yani duyarsızdır. Son zamanlarda. tum vüzsüzlergibi bu türalışkanlıklanmızı o kadar doğal görmeye başladık ki ev- de. sokakta. televizyonda sadece üç sözcüğü belleyebılen papağanlar gıbi "Bu vurdumuzu çok seviyoruz", "Biz yurdumuzu çok sevivoruz" dıye tekrar- lamava başladık. Yurdumuzu ievdiğı- miz için. ormanlar vakttk. çöp dağlan patlattık. heykellcr kırdık. sergıler basıık.' kıtaplannı yakamadıklarımı- zın kellerinı istedik. Bunlan hep yurdumuzu çok sevdi- ğimiz ıçin yaptık. Yurduntı bu kadar çok sevmevenlerimiz ıse mahalle kah- velennden. TV'den. meclısten bu sevgi gösterisine bazen sesli. bazense sessiz alkışlanyla katıldılar. Ve adına de- mokrası dedik. Hamburger yıyip bil- gisayar. deodorant kullanmakla ya da beş vıldızlı otelde kalıp üstsüz denize gırmekle cağdaş olunabileceğini zan- neıtik. Her yıl lıseden mezun olan gençlenmizin yansına yakınının imam hatiplı olmasını; kul-kölelik ilişkisini sijasal iktıdara laşımak adına dinı kullananlara karşı olanlan karamsar- lıkla suçlamavı: "devlet demek, dinin hayata ve hayatın her kademesine ve her kuruluşuna egemen olması demek- tir" dıyenlere platformlar açmavı laık- lik olarak tanımladık. Ne \ar kı. eğer bir toplumda yaşam- la ılgılı normlar konulmamışsa. insanı insan olarak var eden "düşünmek-sor- gulamak" ve "inanmak" gibi temel özellıkler bile bir hak \e özgürlük du- rumuna dönüşür. Sonuçta sokaktaki vatandaştan en üst düzey yetkiliye ka- dar herkes öve laçkalaşır ki. aksaklık- ları \e çözüm yollannı bulmak yerine va taşlanacak suçlular aranmaya baş- İanır. ya da Jeanne D'arc gibi köylü ermışlerden medet umulur. Za\ıf demokrasılerde anti-demok- ratik hareketler çabuk güç kazanır. Bugünü yaşamak. artık korkulu bir rüya gibidir. Yarın isebugünü tamam- lamakla geçer. Ne zaman biteceği belli olmayan bir karabasanın korkusu ıçi- mizi sarmaya başlar. Toplumun gele- cek perspektifi giderek ortadan kal- kar. Uniformasız vatandaş. potansiyel suçlu haline gelir. Hele birdegazeteci, yayınevi sahıbi, vazar ya da bilım ada- mıvsanız işiniz gerçekten zordur. Bun- dan böyle düşündüklerinızi kağıda döküp kitlelere ulaştırmak hiç de ko- lay olmayacaktır. Bir süre sonra. neyı- nasıl-ne kadar yazıp söyleyeceğini de- \amlı ölçüp-biçen. herkesten kuşkula- nan. ürkek biri olup çıkarsınız İşte o anda karanlık amacına ulaşmıştır. Toplumun sesi olanlar susmuş. geriye kurabiye hamuru gibi şekillendirilebi- len suskun-tepkısız bir toplum kalmış- tır Aslında o suskunlukta "Biz düşün- medik, düşünmeveceğiz*", "Biz tarihe karşı direneceğiz", "Bunun tarihi bize yeter, yaruıın tarihi ise AUah kerim", gibi, pek çok karann itirafı gizlidir. Böyle bir ülke ancak ufku dar insanla- nn ülkesıdir. Ve o ellerde yaşam. dü- şünmemek üzerine kuruludur. Hikayeyi bilirsıniz: "Körün ayağına bir engel takılmış, yaygıyı vavan iyi yaymaınış demiş. Yaygıyı yayan da, a kör demiş, kimsev e suç yükleme, sen tu- tacağın yolu görmüyorsun" (Mevlana). PENCERE TARHŞMA Toplatma Oİayina tepki AsafKoçak'a Sıvas'tan birmektup K aç zaman varki basımmız ve bazî çevrelerimiz,din okullanndanve İlahiyat Fakültelerinden çıkan ve hele "doçent". "profesör"gibi unvanlara sahıp din adamlannı "aydın kişi" değerlemesine vurarak pek itibarlı kılmış. toplumun siyasal. sosyal veekonomik sorunlannın çözümünde yetkilı saymışlardır. Şeriat eğitımiyle insan varlığmı, "akdcı" ve "dûşunmeeyleminin" kendisı demek olan aydın kişi yapmanın mümkün bulunmadığını anlayamamışlardır. Ve işte bu mollalar sınıfı. içteki ve dıştaki şer güçlerinden medet umarak, tüm yaşamımıza ve düşünce taramıza egemen olma hevesiyle karşırruzdadır. İlk ciddi denemeye "Aydm ve 'Aydın'" adlıkitabımı yasaklatmakla ginşmişlerdir. . Bu deneme başan ile sonuçlanacak olursa kara felaket bütün gücüy le gelmiş olacak, rinlenn-meleklerin cinsiyetini, şeytanlann hılelerini. ölü ilecinsi münasebetin sonuçlannı. "kadının aklen ve dinen eksikliğini", "İslam'dan gayri bir dine yönelik olanJarın sapık say tldıklarım" v a da benzeri hususlan fetva yolu ile halkımıza belle'tmeyı "ilim" sanan dın adamlan. adalet mekanızmasını ele geçırmişcesine. akılcı düşün ürünü her kitabı, her yazıyı toplatabilecek, çağal yönde konuşmak isteyenlen susturabilecek ve böy lece fikirsel yaşamlanmızı kum çölüne çevirebıleceklerdır. "Aydm ve 'Aydın"'ın başına gelenler. sadece kitap toplatmakla değil fakat asıl "din" ve 'İlim" arasındakı çatışmayla, daha doğrusu din adamının ilim adamını sulta aJüna alma çabasıyla ilgili olup Türkıye'nin fikirsel kaderini çizecek boyuttadır. Şenatı ınceleyenvebilenlenmizin sayısı hiçdenebılecek kadar az olduğu için mollalann valan ve kandırmalanna karşı cephe kurmakkolav değildır Bundan dolayıdır ki sizlerden bana yardımcı olmanıa istiyorum. Şeriat konulanna hiç kimsenin rekâbet edemev cceğı dcrin 1ık tc nüfuz ettiğımi. din adamlannın tümünü kendı silahlan ve kendi kaynaklanyla susturabıleceğimı. valanlannı sergilevebileceğımirahatlıkla söyleyebılirim: Yeter kı yazdıklanm yav ımlansm. okunsun ve aydınlanmızın desteğınden yararlansm. Sizlere yeniden çağrıda bulunuyorunr Bu benım kışisel bir sorunum değil. ülkemızın sorunudur.Şunuunutmavalım kı böyle bırgelenek verleşırse gitmez; gidebilmek için Atatürk gibi binnın gelmesini bekler; bu dabinyılisler. Prof.Dr. îlhan Arsel S aruyorumnisan sonlanydı.O uzun. usandıncı kışıan sonra tüm nazını. cilvesini şikayetsiz taşıyacağımız bir özlemdi bah'ar. Bana dostumuz Yunus Yıldırun duyurmuştu karikatür sergisi açtığını Hemen yukanva. Halk Eğitim \lerkezi'ne koşmuştum. Yıllarca tıyatroçalıştığımız yapının tanıdık salonunda ne ğüzel gülümsüyordun Asaf! Çevrendeki insanlara bırşeyler anlatırken. yaşamı. umudu ve bahan ne güzel duvuruv ordun. Karikatürlenne tek tek bakarken. birverde kendimi tutamamış. kahkahayı basmıştım. Sonraki günlerde. seni en çok mutlandı ran şeylerden birinin bir ınsanm düşünürken gülmesi olduğunu öğrenecek. gülmeyi ve ağlamavı, ınsana özgü bu iki nıteliği becerebildığim için sevınecekum. Aradan geçen şunca yıla bakıyorum da, dolu dolu gülmek ıçin elimızde ne kaldı dıye sormaktan kendimi alamıyorum. Bildiğim birşey var ki; tüm dostluklann harcı düşünmek vesevmektir. Sen kırpikleri mavı bir kıza tutulmuştun sesizce, Iran mınyatürleri gibi bir kıza. Anımsıyorum: Öğretmenlik yaptığın köyden kente indiğin hafta sonlannda. onunla yanyana ılık bir rüzgargibı geçerdiruz sokaklardan. Bense. en güzel aşk öyküsünü hiçbir zaman yazamayacağımı düşünür, karşı evin bacasındaki leyleğe takılırdım kederle. Dönüşü olmayan eöçler geçerdi aklımdan. L'puzun kavaklan sonsuz bozkın. Selçuklu çinilerinden süzülmüş mavi sabahlanyla koskoca bir kent otururdu göğsüme. Evimizde, ışyerimızde ve sokaklarda uzak taşrada, aydın kımliğimizden ödün vermeden yaşamak hiçkolaydeğildi kuşkusuz. Dünyarun her yerinde olduğu gibi taşınması güç bir yük olabılıyordu yaşam. Belki biraz bu nedenle ben gönüllü bir sürgunü seçerken. sen Ankara'ya göçü yeğledin. Bir ara, bir top sakalın ardında yitirir gibi olmuştum seni. Duygulanmız nıce inişler çıkışlar çızse de köklü dostluklar kopmuyor sevgili Asaf. Ankara da Vedhi, Timuroğlu'nun evinde buluştuğumuz gün. coşkun bir sevince kapılrruştık ikimiz de. Akşamdı. Güneş solmuş, Dikmen'in asıl renkleri göriinmeye başlamıştı. Kızım LTke, arka odalardan birinde uyuyordu. Onu göraıek için sabırsızlaruyor, ama uykusunun bölünmesinden korkarak ışığı açmıyordun. Bir küçük çocuğun uykusu ya da dünyanın tüm çocuklannın mutlu uykusu, senin de uvkundu. Kuşkun olmasın sevgili Asaf, sevdana yaraşır gûller büyüteceğiz yangın yerinde. Söz veriyoruz. Şükran Farımaz Çağdaşlaşmada Ölçü: ARGEL Bilim ve teknolojinin anası "araştırma", babası da "geliştırme!.." Bilim adamlan ve uzmanlar sanki dün- yanın sonuna pek az bir zaman kalmış gibi gece gündüz harıl harıl çalısıyorlar. Araştırma-geliştirme, A-G ya da ARGE dıye kısaltılıyor. Biz "Adriyatik'ten Çın Seddi'nekadar Türkdünyası"nı kurmak için Körfez Savaşı'nda "1 koyup 20 almak" he- vesiyle kumar oynayıp Dımyafa pirince giderken evdeki bulgurdan olduk ve her şeye karşın yine de "çağ atla- dık"değil mi? Nasıl çağ atladığımız ARGE harcamalarında otuz iki dişıyle birden sırıtıyor Önce genel açıdan birkaç sayısal gerçeği vurgula- makta yarar var; dunyada ARGE harcamalarının yüzde 97 40 ını gelişmiş 34 ülke yapıyor, geriye kalan yüzde 2. 60'ınt gelişmemiş 99 ülke paylaşıyor. ARGE kapsamın- daki harcamalarda Avrupanın yatırımı yüzde 30.68. Amerıka nın yüzde 36.13, SSCB'nin yüzde 21.38, Doğu Avrupanın 6.89, Asya'nın 10.30, Afrıka'nın 0.52 . Görül- düğü gibi bu istatıstık sosyalıst blok çökmeden önce düzenlenmış; ama, tablonun pek değiştiği söylene- mez . Peki, Türkıye bunun neresinde? • Cim karnında bir nokta Türkiye. Bizim ARGE harcamalarımız ulusal gelir içinde deği- şik yıllara gore binde (yuzde değil) 17 ile 30 arasında gezıniyor; yuzde bir bile değil, en lyimser yaklaşımla 100-150 milyar dolar kı, bu ABD'de bir şırketin ARGE harcamasına göre devede kulak!. General Motors tek başına Türkıye Cumhuriyetı Devleti nden 40 kat daha fazla ARGE harcaması yapmaktadır En çok ARGE har- caması yapan 12 Amerıkan firmasının toplamı Türkiye'- nin 230 katından fazladır Bütün bu sayıları daha önce bu köşede sozünu ettiğim "Zenginler, Yoksullar ve Robotlar' adlı kitaptan (Yazan: Deniz Can Saner, Bırleşim Yayınlan) aldım. Bugün bi- limsel teknolojık gücu elınde bulunduranların kurduğu Yeni Dünya Düzeni, "modern barbarlığm aracı" gibi yoksulları bağımlılaştırıp sömürmektedir. Peki, bir karşı fikir ya da seçenek uretmeyecek miyiz? Bilım ve teknolojide atılım yontemlerını araştıracak yer- de siyasal palavralarla vakit mı öldüreceğiz? Ne demek "Körfez Savaşı'nda 1 koyup 20 almak" ya da "bölgede süper guç olmak?.." Geri zekalılığın bu türlüsü ancak geri kalmış ülkelerde polıtikaya dönüşebilir. Bilimde ve teknolojıde yaya kalmış hangı ülke dünya- da siyasal kudret sahibi olabilmış ki biz sınır ötesi düş- lemlere dalabiliyoruz?.. • 21'inci yüzyıla 7 kaladoğrudürüst bir vergi düzeni ku- ramamış devlet değil miyiz? Ulusal gelirin yuzde birinı bile ARGE'ye ayıramayan bir ülkenın siyasal iktıdarları, habıre universite (gerçek- te universite değil,, yüksek meslek okulu) açarak göz boyamaya çalısıyorlar. Bilim ve teknoloji üretimi yapa- mayan bir toplumda sözde universite sayısının durma- dan artması ne demek''.. *Ama biliyorum, kimılerı yine dıyecekler ki: "- 1980lerde çağ atladık!.." Tam da sırasıydı, askeri faşizmin uzantıları ülkeyi yö- netirken çağımızı atlamadan nasıl yaşayabilirdik?.. PIMAPEN'de "her pencereye" çözüm var! Ama dikkat! "her pencere" PIMAPEN değü! Eski/yeni her yapıda, küçükADüyük her pencerede (ve ıstediğiniz her bıçimde) en ideal çözüm sadece PİMAPEN'de var. Çünkü PİMAPEN 7 ayrı sen ve (TSE) belgeli 96 profil çeşıdı, (TSEK) belgeli aksesuarları ile her türlü kapı/pencere'ihtiyacına ' . cevap verebilen tek marka. Tek kol/çift açılım, sürme kapı/pencere, orta kayıtlı/kayıtsız ve daha pek çok çağdaş pencere çözümü sadece PİMAPEN'de Üstelik yılların deneyımıne sahip PİMAPEN Yetkıli Üreticı ve Satıcı Bayileri evinize en uygun PİMAPEN projesini sizlere sunmaya hazır. Evinızın PlMAPEN'ini seçerken AMAN DİKKAT EDİN! PİMAPEN'İ, PİMAPEN Yetkilisi'nden alın. Pahalı bir hata yapıp, üzülmeyin. X \ 7 AYRI SERİ, 96 ÇEŞİT PROFİL SADECE PIMAPENDE VAR! PVC PENCERE SISTEMI
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear