25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 9 TEMMUZ 1993 CUMA 12 DIZIYAZI MumcudabirPirSultan'dıII II OLU OZANLAR KEH1I Ç e t İ n Y i ğ e n o ğ l u "Bu sömürü düzeni sürdükçe Pir Sultan Abdal ölmeyecektir. Dahadoğru bir deyişle Pir Sultan Abdal'lar bitmeyecektir. Uğur Mumcu da bir Pir Sultan Abdal'dır" Sıvas cankınmının. yakılarak öldürülen 36 aydının acısı Sıvas'ın üstüne bir karabasan gibi çokmüş. Madımak Oteli hâlâ tütüyor. Kentın hemen her yerinden yanık kokusunu duymak olası. Sokağa çıkma yasağı var. Sokaklarda as- kerler devriye geziyor. Bir evde oturmuş. o sı- kınüb, o kederli saatleri geçirmeye çabalayan dört Sıvash aydınla birlikteyiz. Tam şairin dedi- ği gibi. "hava kurşun gjbi ağır".. ve bizim içi- mizden gerçekten "bağırmak" geliyor. Avukat Naci Muslu, mimar Orhan Kurt, ki- tapçı Osman Yıldınm ve "Adımı açıklamasam iyi olacak" diyen bir Sıvash aydınla (kısalülmış olarak A.B.) birlikte sohbet ediyoruz. Konu- muz Pir Sultan Abdal. İlk söz avukat Naci Muslu'nun: " Pir Sultan Abdal bir simgedir. Bunun iki nedeni var. Birincisi yazm ustası. tkincisi top- lumsal sorunlara karşı başkaldınrun ustası. Pir Sultan Abdal'ın hâlâ yaşamasmı - bence yaşı- yor - o dönemden bu yana çözümlenmemiş so- runlara karşı halkın çözüm önerilerini, Pir Sul- tan Abdal'ın agzından dile getirmesinden çıka- nyorum. Ben Pir Sultan Abdal'ı bir mezhep önderi. bir din ulusu olarak değil, sorunlara çö- züm getiren bir destan kahramanı olarak görü- yorum." Mimar Orhan Kurt destekliyor arkadaşını: '"Bu yargıya katılmamak olanaksız. O'na. Pir Sultan'a mezhepsel açıdan bakmak yanhşür. O, toplumsal çelişkiyi o zaman görrnüş ve sö- mürü karşısında halkın söyleyemedikJerini dile getirmiştir." Sözü bu kez de A.B. ahyor. Onun da söyle- dikleri arkadaşlanndan pek farklı değil Şöyle diyor: "Pir Sultan Abdal halkın göremediğini gö- ren. duyamadığını duyan, söyleyemediğinı kor- kusuzca söyleyen bir önder oldu. Diline bakın. Saldırgan değil, etkileyici ve iz bırakıcıdır. Kar- şı çıktığı, vurgun düzeni ve adaletsizliktir. Os- manhnın verdiği rüşveti reddederek canını vermeyi göze aîması onu ölümsüzleştirmiştir. Unutmayın ki vurgun düzeni ve adaletsizlik söz konusu ise en azından Sıvas yöresinde Pir Sul- tan çağından bu yana önemli bir değişiklik olmadı. Pir Sultan Abdal'ın adeta bir 'anonim' kişilik olarak günümüze dek yaşamasıru sağla- yan da budur." Avukat Muslu ekliyor: "Yaşadığı sorunlan özgürce dile getiremeyen halk, dün olduğu gibi bugün de birilerinin ken- Hidayet Karakuş'un eşi de dehşeti yaşadı. Düşünen iıısana saygı HİDAYETKARAKUŞ Vali Ahmet Karabilgin dolu dolu bir konuşmayapü. Kimseyi incitmedi. Kültürün insan yaşamındaki yerini belirtti. Aydınlan, yazarlan. Aziz Nesin'i Sıvas'ta görmekten duyduğu mutluluğu söyledi. Salondan çıkarken de Cevat Geray'a "Hocam" diye seslendi. Sanhp öpüştüler. Acaba Siyasal Bilgiler'den öğrencisi miydi? Bir fırsat olup soramadım Cevat Geray'a. Aziz Nesin, konuşmasının temelini insanlar arasındaki hoşgörüye oturttu. Dinlerin ınsanlığa vermesi gerekenin üzerinde durdu. Aleviliğin, Sünniliğin yapaylığına değindi. Pir Sultan Abdal'ın geçen dört yüz yıldan bu yana pek çok düşüncesinineskidiğini, ancak temelde sağlam bir insanhk özü bulunduğunu, bunun geliştirilmesi gerektiğini. daha çağcıl bir Pir Sultan yaratmak gerektiğini vurguladı. Sazın bile eskidiğini, bu sazı bu biçimde çalarak gelişemeyeceğimizi anlattı. Aziz Nesin'in konuşması salonda bulunanlarca coşkuyla alkışlandı. Herkesin. Aziz Nesin'in düşüncesini, söylediklerini paylaştığını sanmıyorum. Ama kişi, düşünen insana saygı duvmalıdır. Konuşan insana saygı duymalıdır. Hele yaşamını tehlikeye atarak düşüncelerini açıklamak zofunda kalanlara daha çok saygı duymahdır. Çünkü o insanlar toplumun öncüsüdürler. Başlangıçta düşünceleri yüzünden horlansalar, baskılara uğrasalar. asılsalar da, yakılsalarda zamanla toplumun büyük kesimi onlar gibi düşünmeye başlar. Bu yüzden aşın düşünce yoktur. Sakıncalı. sakıncasız düşünce yoktur. Doğru ya da yanlış düşünce vardır. Bunlar da zamanla doğru ya da yanlışa değişebilirler. İnsanın düşüncesine bu carpık yaklaşım biçimini değiştirmek gerek. "Sakıncalı düşünce. sakıncasız düşünce" çarpıklığını yıkmak gerek. Salondan dışan çıktık. Konser vardı salonda. İzlemek istemedik. Sıvas"ı görmek istiyorduk. Yorgunduk ama Gök Medrese vardı, Çifte Minare vardı, Sıvas Kongresi'nin yapıldığı eski lise vardı. Güneş gözlerimizi aldı. Hava ılık. Kent sakin. Kültür Merkezi'nin önündeki Pir Sultan Abdal'dan Aşık Veysel'e Halk Ozanlan heykelinin önünde fotoğraflar çektirdik. Elindesazıylayağızbirozan. Bir elini yanındaki Sıvas'ın simgesi"Kangal köpeğinin sırtına koymuş. Bu ozanı sevdim. Bize kültüreİ kalıtın yüzlerce yıllık geleneğin can damarlanndan birini simgelediği için sevdim. Aydoğan Yavaşh, Melahat Yavaşlı, Asaf Koçak, Haydar Ünal, ben. eşim. daha birkaç kişi anıtın önünde fotoğraf çektirdik. Sonra kente doğru yürüdük. Eşim: - Dikkat ediyor musun, hiç yüksek bina yok. Caddeler genış, eski yapılar kente tarihsel bir kimlik kazandınyor. dedi. Gerçekten güzel bir kentti Sıvas. Yüksek yapıİardan da büyük kentlerde bıkmıştık. Başımı kaldırınca "şapkamı düşürmeden" gökyüzünü görebilmeliyim ben. Bu yüzden yıllar önce İzmir'den Menemen'e atandığımda bana hiç de zor gelmedi. Menemen'in o zamanki iki-üç katlı yapılannı sevdim. Sürecek dileri için söylediklerine sıkı sıkıya sahip çıkı- yor. Halk direnemiyor, direnmiyor. Ama so- runlan konuşuyor. Bir kahraman yaratıyor ve ondan kendilerinin dile getiremediklerini söyle- yerek kendileri için savaşmasını bekliyor..." Sohbete, daha önce susan kitapçı Osman Yıl- dınm kanşıyor bu noktada. İlginç bir yorumla üstelik: "Pir Sultan'ı siyasal açıdan, derebeylerine karşı verdiği mücadele bağlarrunda değerlen- dirmek gerek. Bana göre Pir Sultan Abdal'ın aşılmasıyla Deniz Gezmiş'in asılması arasında bir fark yok. Çünkü her Ucisi de bozuk düzene karşı savaşmanın simgeleridir. Bu sömürü dü- zeni sürdükçe Pir Sultan Abdal ölmeyecektir. Daha doğru bir deyişle Pir Sultan Abdal'lar bit- meyecektir. Bana göre Uğur Mumcu da bir Pir Sultan Abdal'dır..." •Gece boyu süren bu ilginç söyleşi Pir Sultan Abdal'ın Sıvaslılan. kuşkusuz Alevi inançlı Sı- vaslılan nasıl ve ne kadar etkilediğini kanıtlı- yor. Ama bu arada söyleşi ilerledikçe. pek de iyi bilinmeyen bir başka gerçek çıkıyor ortaya. Sıvas oldum bitüm iki mezhebin ve ne yazık ki aralan pek de iyi olmayan iki mezhebin. Ale- vilerle Sünnilerin sık sık karşı karşıya geldiği bir çatışma alanı olarak görülegelmiştir. Nitekim Sıvas'ta ne zaman bir çaüşma, ne zaman bir cankınm patlak verse, yaygın.olan kanı bunu "mezhep çaüşması" olarak niteler. Anlaşılan gerçek bu kadar yalınkat değil. Kentte ve yörede özellikle tankatlann ahşılma- mış (yada yöre halkı için pek alışılmış) etkinlik- leri, çelişkinin salt bir mezhepler aynhğı olma- dığı yargısına kaynakhk ediyor. Oysa bu konuda_ değerli araştırmalar yapmış Sıvash avukat İsmail Hakkı Kanar sorunu eşeliyor ve ilginç bulgular sergiliyor: "Burası (Sıvas) şöyle bir incelendiğinde görü- lür ki inançlar. uluslar, aşiretler yumağıdır. Bu topraklarda Müslüman olmuş Rumlar, Erme- niler var. Türkmenler, Azeriler.Çerkezler, Po- şalar, Araplar, Moğollar, Boşnaklar, Selanik Türkleri, Ahıska Türkleri, Kürtler, Zazalar, Koçgiriler var. Bu kozmopolit yapıda elbet bir harekethhk ve çatışma görülecektir. Bu kaçınılmaz. Sıvas sanki her açıdan "bir uç nokta'dır. Bir tfenzetme yaparsak. Sıvas sanki bir Balkanlar, bir Kaf- kaslar. bir Ortadoğu'dur. İşte böylesine karma- şık, böylesine çapraşık bir toplumsal yapının insanlannı kaynaştıran, Cumhuriyet oldu. Cumhuriyetin Sıvas'ta kurulduğu gerçeğini gözden ırak tutmayın. Cumhuriyet'in ırk, din gibi aynmlan hukuk plarunda da olsa silen ve herkese eşit yurttaşhk hakkı tanıyan cağdaş ya- pısı. Sıvas mozayiğini olumlu yönde etkiledi. Ta 1980'lere kadar.. 1977 ve 1978'deki olaylar- da Sıvas'taki bu dostluk iklımi ağır bir yara al- dı. Bu yara kapanmadı. Kapanacakken ustaca kanalıldı ve 2 Temmuz 1993'e böyle geündi..." Demirerin uyarısı İsmail Hakkı Kanar'ın bu ilginç değerlendir- meleri düşündürücü.. Sıvas gerçekten ilginç bir yöre. Orada ne Erzurum'un dinsel dinginliği (stabil, durmuş oturmuş). ne Ege kentlerinin görece refahı var. Sıvas'ta mevsimler pek çetin yaşanıyor. Hani "Kışın donmak, yazın yanmak Sıvas'a özgü" diyenlere hak verdirircesine. Toprak bereketli değil ve sanayi. bölgeyi işsizlik belasmdan kurtaracak düzeyde değil. Bu Sıvas- lıyı etkihyor kuşkusuz. Nitekim 2 Temmuz 1993'deki olaylann hemen ardından yıllann de- neyimli politikacısı Cumhurbaşkanı Demirel, "Sıvashya dikkat edin. kav gibidir" dedi. Demi- rel hakh. Sıvash gerçekten kav gibi. Yani çabu- cak, bir kıvılcımda tutuşacak kadar gergin. İlk gören bunun aprdına varmaz. Sakin, uysal gö- rünür Sıvas halkı. Ama olay patlak verdiğinde de tanınmaz olur. Sıvas Cumhuriyet Üniversi- tesi'nden bir sosyolog (gene malum nedenlerle adının açıklanmasmı istemiyor). buna ilişkin şunlan söyledi: "Dağhk ve yüksek bir platoda kurulu oluşu- nun bunda payı var. Kısa. ama alabildiğine bunalücı sıcak yazlan ve ille de uzun, çok uzun ve çok soğuk Sıvas kışının sosyo-pşikolojik so- nuçlan var. Bütün kış boyunca günlerini çok dar ve kapah bir toplumsal çevre içinde geçiren Sıvas insanı üzerinde, aşın yaz sıcaklannın çok olumsuz sonuçlan oluyor. Sıvas cankınmını böylesı sosyolojik, psikolo- jik gerekçelerle açıklamak ne kadar doğru bile- miyoruz. Ama konunun bir de böyle bir yönü olduğu da ortada. Ama biz Sıvas kentinin ve yöresinin sosyolo- jik yapısını ele alan bir ınceleme değil, 36 aydını yakarak öldüren gericiliğin niçin Sıvas'ta baş- gösterdiğini sorgulayan ve Sıvas cankınmının perde arkasını sergikyen bir yazı dizisi hazırh- yoruz. O yüzden Sıvas'ın tarihsel ve coğrafi özelliklerine burada bir son verip yeniden Tem- muz 1993 Cankınmı'na dönehm. SÜRECEK Sıvas valisi Ahmet Karabilgin in hükümete sundugu rapor: 11- Olayın başlangıcından itibaren cereyan tarzı, gelişmesi ve sonuçlanması 02.07.1993 - 13.30: Çeşitli camilerden cuma namazuıdan çıkan sayılan yaklaşık 300 dolayındaki bir grup, hükümet binası önünde toplanmış, Aziz Ne- sin, Vali ve hükümet aleyhinde, şeri- at lehinde gösteriler yapmaya başla- mışlardır. "Seytan Aziz". "Vah- Hükümet istifa", "İslamiyeti ezdir- meyeceğiz" ve benzeri sloganlan jıaykıran grup, mevcut emniyet gücü de (polis-jandarma) hükümet binası önünden uzaklaşünlmışür. - 13.45: Tugay Komutanı ilk kez telefonla aranıp olayla ilgili bilgj ve- rilmiş ve yardım istenrnişür. -14.00. Hükümet binası önünden •üzaklaştınlan grup, Kültür Merkezi önünde toplanmış ve kendilerini uzaklaştırmak isteyen güvenlik güç- lerine karşı oturarak protestolannı sürdürmüşlerdir. -14.15: Vali tarafından Tugay Ko- mutanı telefonla aranarak, gelişme eğilimi gösteren olaylara karşı Tu- gay'dan yeniden yardım istenmişür. - 14.30: İçişleri Bakanı'na Vali ta- rafından telefonla ve faksla gelişme- ler bikürihroştir. Sayın Başbakan'a da ayru yönde faksla ve daha sonra da telefonla bilgj sunulmuştur. -14.40: İçişleri Bakanlığı Müsteşa- n ile görüşülerek Tokat ve Kayseri valilerinden kuvvet istenilmesi ka- rarlaştınlmış ve ilgili valilere durum iletilrniştir. - 14.45: Hafık. Yıldızeü, Kangal, Şarkışla ve 2^ara kaymakamlıklann- dan polis-jandarma takviyesi istenil- miş, Tugay Komutanhğı'nın askeri birlik sevk etmesi konusunda giri- şimİCT sürdürühnüştür. -14.50: Kültür Merkezi"nden yeni- den Hükümet Meydanı önüne gelen grup, "Ya Allah, intikam, Allahuek- ber", "Sıvas, Aziz'e mezar olacak", "Vali dışan. Vali istifa", "Şerefsiz Vah", "Bismillahi Allahuekber" slo- ganlanyla kanunsuz eylemlerini sür- dürmüşlerdir. - 15.00: Atatürk Caddesi'nde Eti- bank bitişiğinde bulunan bir 'cafe'- nin taşlanmaya başlandığı, Emniyet telsiz anonsundan duyulmuştur. - 15.15: Göstericıler, Hükümet Meydanı'ndan yeniden Kültür Mer- kezi'ne yönelmişlerdır. - 15.25: Valılık ıiuiNjmına gelen Belediye Başkanı'nın topluluğu tes- kın etmek için konuşma yapmasına karar verilmiştir. -15.30: Kültür Merkezi taşlanma- ya başlanmışür. Polise zor kullanma emri verilip Tugay Komutanı'ndan yeniden destek istenilmiştir. - 15.55: Kültür Merkezi'ndeki zor kullanma ve topluluğun taşla saldın- sı sırasında 2 polis memuru ve 2 sivil kişi yarah olarak Numune Hasta- nesi'ne kaldınlmıştır. -16.00: Bu saat itibariyle Emniyet Müdürlüğü'nden 150, Jandarma Komutanhğı'ndan 55. Tokat'tan 25, Kayseri'den 31, Hafık üçesinden 16. Yıldızeli ilçesinden 27. Kangal'dan 21, Şarkışla'dan 10, Zara'dan 7. Tu- gay'dan 100 kişi olmak üzere toplam 442 kişilik polis-jandarma-asker gü- cü olduğu behrlenmiştir. -16.30: Sayılan yaklaşık 5000'i bu- lan göstericilerin Aziz Nesin'in bu- lunduğunu öğrendikleri Madımak Otcli'ni sarmaya ve taşlamaya başla- dıklan öğrenilmiştir. - 17.00: Belediye Başkanı'nın top- luluğu yatıştırma konuşmalan da sonuç vermemişür. Kanunsuz göste- riciler, 4 Eylül Atatürk ve Kongre Müzesi'ne saldırmış, bina önündeki Atatürk büstünü tahrip etmış. bina- ya girme çabalan güçlükle önîenmiş- tir. Atatürk'ün "Cumhuriyet'in temelini burada attık" dediği tarihi binanın camlan taşlarla kınlmıştır. - 18.00: Topluluğun dağılması ve Madımak Oteli'nde bulunan Aziz Nesin ile diğer misafırlerin tehlike- den kurtulmalan için götericilerin tepki gösterdiği Kültür Merkezi önündeki heykelin kaldınlmasına karar verilmiştir. - 19.00: Heykel, Kültür Merkezi önünden kaldınhnış. galeyan içinde- ki topluluk heykelı iplerle çekerek anacaddede bir süre sürüklemişür. - 19.10: Genelkurmay Başkaru Vali'yi telefonla arayarak Tugay Komutanhğı'nın bütün gücüyle olaylan önlemek için yardımcı olma- smı istemiştir. - 19.45: Topluluk. Madımak Oteli'ne girmek için baskı yapmaya başlamıştır. Bu arada otel önündeki araçlar ve peşinden de otel, kundak- lama sonucu yanmaya başlamıştır. Galeyan içindeki topluluk itfaiye araçlannın geçişıni yerlere yatarak engellemiştir. 20.20: Hemen yanındaki Madı- mak Oteli'nin önünden hükümet konağı önüne gelen topluluk "Ya Allah, intikam, Allahuekber". "İsla- ma uzanan eller kınlsın", "Vali is- tifa-şerefsiz vali-dinsiz vali istemiyo- ruz-yaşasın şenat" sloganlan ile hükümet konağını taşlamaya başla- mışlardır. - 20.30: Aziz Nesin, Madımak Oteli'nden kurtanlarak güvenlik al- tında üni%ersite hastanesine götürül- müştür. - 20.50: Hükümet konağı yeniden taşlanmıştır. - 20.55: Asker, jandarma ve polis, havaya ateş ederek topluluğu dagıt- maya başlamıştır. - 22.00: Sayın İçişleri Bakanı Vah- liğe gelip olaylar hakkında bilgi al- maya başlamıştır. - 23.00: Vahlikçe il merkezinde, ikinci bir emre kadar sokağa çıkma yasağı ilan edihniştir. Bu saate kadar şehrin çeşitli yerlerinde küçük grup- lar halinde dağılmış olan topluluk tamamen parçalanmış ve güvenlik güçlerince şehrin içinde tam bir haki- miyet saâlanmıştır. 03.07.Î993 -01.00 itibariyle: Toplam ölü sayısı 35. toplam yaralı sayısı 60 (4"ü ağır yarah), otelden sağ olarak kurtanlan kişi sayısı 30. -17.00 itibariyle: Toplam ölü sayı- sı 36. toplam yarah sayısı 24 (8'i ağır). SÜRECEK ANKARAANKA MÜŞERREF HEKIMOĞLU Çıkmazı... Olaylar tırmanıyor, ufkumuz kararıyor giderek. Tansu Çiller'in güvenoyu alması da bir anlam taşımıyor şimdi. Ulkemizin gündeminde çok önemli sorunlar var. Karan- lığı aşmak için o sorunlara eğilmek, çözüm bulmak ge- rekiyor. Gerçekçi bir yaklaşım... Böyle bir yaklaşım, Çiller hükümetinden beklenir mi sorusu tartışılabilir. Nitekim başkent çevreleri, bu tartıs- malarla dalgalanıyor şimdi. Hükümette onanm, kanat- larda kınklık, ufukta seçim görenler var. Tartışmaların ötesinde varılan gerçek de şu: Bu karanlık birden oluş- madı ülkemizde. Yıllann birikimi bu; yanlış ve çarpık politikaların, kişisel ya da siyasal çıkarlarla verilen ödünlerin kara ürünü. O ödünlerle geldik buraya. Madı- mak Oteli'ndeki yangın bir günde çıkmadı! insan hak ve özgürlüklerinin yaşandığı, laik ve de- mokratik bir ülkede Madımak yangını yaşanır mı? Birbi- rine karşı düşünce ve inançlar için kavga eder, silaha başvurur mu insanlar? Gözlerimden utanıyorum doğru- su, kimin elleri bunlar, nasıl böylesine öldürücü oluyor! Çoğu genç; nassl yetiştiler, eğitildiler, beyinleri nasıl yı- kandı, koşullandı kim bilir! Asıl sorun burada sanırım. Karanlığı bilimin ışığı deler ancak. Oysa kimi çevrelerde bu ışığı söndürmek çabası var. O çabalara gerekli du- yarlığın gösterildiği de söylenemez. İnsan laik bir ülke- de yaşadığmdan kuşku duyacak neredeyse! Bu konuda Sayın Tansu Çiller i de eleştiriyorurn doğ- rusu. Bir kadın başbakan, Atatürk'ün kadın devrimin- den, cumhuriyetimizin temelini oluşturan laiklik ilkesin- den bir uzantı değil mi? Nitekim dünya da öyle yorumlu- yor bu olayı. Oysa Sayın Çiller laikliği çok az vurguladı kürsüde, belli yanılgılardan kaçınamaması da bu yüz- den bence. Yok, Madımak ile Van Otellerini kanştırma- sından kaynaklanan yanlışlığı söylemiyorum. Olayın tümüne yaklaşımı daha önemli bir yanlış bence. Gelin el ele verelim, Türkiye'yi 2000'leretaşıyalım, sözleri de havada kalıyor bu yanlışla. Devlet yönetiminde olaylara yanlış tanı koymaktan kaçınmak gerekiyor. Çünkü o yanlışla, en sıcak sözlerle de halkını kucaklamak olana- ğı yok. Bir grubun valisi, bakanı, başbakanı olmaktan öteye gidilemiyor, bir koltuk oturmadan sallanıyor! Sayın Çiller'in koltuğunun sallanmasını değil, sağ- lamlaşmasını diliyorum ben. Koltuğunda çok yeni, dev- let yönetiminde belli deney ve birikimden yoksun bir başbakan olsa da ülkenin gerçek gündemine eğilerek darboğazları aşabilir. Böyle davranırsayalnız kalmaya- cağını da bilmesi gerekir. Gündemdeki sorunlar hepimi- zin uykusunu bölüyor, yaşamını karartıyor değil mi? Aydınlık bir sabahı hepimiz özlüyoruz. O özlemi dindir- mek için görev ve sorumluluğumuzu üstlenmek zorun- dayız hepimiz. Karanlığı aşmak için vargücümüzle ça- lışmak zorundayız. Karşı düşünce ve inançlara saygı duymayı öğrenmek zorundayız. Sevgisiz, hoşgörüsüz bir çıkmazdan kurtulmak zorundayız. Madımak olayı da böyle bir çıkmaz değil mi? Sevgi ve hoşgörü olabilseydi, o canlar kül olmazdı bence! Her zaman yazârım, toplumumuzda bir sevgi bunalı- mı var uzun süredir. Barış içinde yan yana, Kardeşçesi- ne yaşamak özlemi böyle diner mi hiç! Demokratik hak ve özgürlükler böyle yaşanır, umut böyle yeşerir mi? Tersine tüm güzellikleri solduran bir ortam bu. Barışı sevgi ve hoşgörü üretir ancak. Pir Sultan Abdal, gelin canlar bir olalım, diyor değil mi? Yüzyıllar ötesinden gelen bu çağrı yerine Pir Sul- tan'ın heykeli yıkıhyor Sıvas'ta! Bir olmak, karşı inanç- lar, karşı düşüncelere karşın bir arada yaşamak güzel bir olay kuşkusuz. Yüzlerce yıl böyle yaşamış halkımız. Yan yana, can cana. Yanlış bir tanı, duygusal bir yorum, suçlu ve sorumlu bulma çabası tehlikeli bir tohum an- cak. O tohum nasıl boyverir kestirilemez. Birden patlayı- verir, yeşillik beklerken soldurur ortalığı. Bakın kaç can birden soldu! Oysa bir can olmanın, yaşamanın asıl gö- revi yeşertmek değil mi? Bence başta Tansu Çiller tüm politikacıları, tüm kişi ve kuruluşları bu görev bekliyor şimdi. Hoşgörü ortamının bir an önce oluşması gereki- yor. Yoksa geleceğe dönük sözler de, tasanlar da hava- da kalır. önce aydınlık bir sabaha uyanmak, yarınlara güven duymak gerekiyor. Yanlış yorumlar ve yöntem- lerle 2fXX)'lere değil gerilere, çağın dışına gidilir ancak. Gündemdeki sorunlann önceliğini iyi saptamak çok önemli bugün. Kuşkusuz güç bir görev, ama başbakan ya da bakan olmak da kolay değil hiç. BULMACA 1 2 3 4 5 6SOLDAN SAĞA: 1/ Refik Erduran'ın bir ti- yatro yapıtı. 2/ Kimi yer- lerde kadınlann boydan boya örtündükleri çar- şaf... Numaranın kısa yazıhşı... Bir spor talamı- nın gözde oyuncusu. 3/ Türk müziğinde bir ma- kam... Düz yer. ova, kır. 4/ "O gül endam bir — şale bürünsün yürüsün,' Ucu gönlüm gjbi ardmca sürünsün yürüsün" (En- derunlu Vasıf)- Ja- ponya'da bir kent. 5/ At ya da eşek sürüsü... Yemin. 6/ Çalgj ya da ses için bestelenmiş, serbest biçimde parça. 7/ Dünyanın en hızlı koşan canhsı olan yırtıcı hayyan... İki tarla arasındaki sınır. 8/ İstanbul'- un eski adlanndan biri. 9/ Atlann taşınması için yapılmış kapah taşı- maaraa... Simge. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Roman Polanski'nin bir filmi... Postu, kaplan postu gibi çizgili bir tür Afrika zebrası. 2/ Eski Türk devletlerinde ve Moğollar'da "ferman" karşılığında kullanılan hükümdar buyruğu... Nazf partisinin hücum kıtasını simgeleyen hartlcr. 3/ Karakter... Çı- kıhnası güç kayalık yer. 4/ Uçaklarda pilot kabini. 5/ Güzellik, alım... Bir keler türü. 6/ Yağçıkanlanbircinsfasulye... Yardım amacıyla toplanan para. 7/ Bir yerde biriken sıvılan dışanya akıtmakta kullanılan oluk yada boru... Çare. 8/ İtalyanmutfa- ğına özgü bir tür hamur yemeği. 9/ Hararet... Çeşitli öğeleri örerek oluşturulan ve bir mekânı örten kemerh' yapi: 1H <g „ ^ V İSTANBIL YÜKSEK TtCARET ve MARM4.RA ÜNtVERSİTESİ İKTİSADİ tDARt BtLİMLER FAKÜLTESt MEZUNLARI ÜERNEĞl 2 Temmuz 1993 günü Sıvas'ta 36 aydın insanımızın demokrasi düşmanlannca hunharca yakılarak öldürülmesini kınıyoruz. Ölenlerin ailelerine, tüm demokratik kurum ve kuruluşlara ve ulusumuza bassağlığı dileriz.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear