25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
FA 4 TEMMUZ1933 PAZAR PAZAR KONUGU SanatçıNîhat'tan,kangunı MhataSUNUŞ: A vustralya 'yagöçüp yerleşen tiyatro sanatçısı, 'iyiadam' rollerinde oynatmak istedi. 'İyi adam 'para Demiryolları 'nda çöpçülüğe, hamallığa başladı. fılm artisti, yazar, ozan Niluıt Ziyalan 'ın ilginçserüveni... getirmiyordu ki, Nihat Ziyalan 'ın birgün birfılmde 'kötü Demiryolları 'nıngenelmüdürü, bir artistin çöpçülük Kendi deyişiyle, o bir 'Kanguru Nihat 'tır artık; yaşarnı adam' rolünü oynaması Yılmaz Güney 'i öfkelendirdi. yapmasına çokşaşırdı,' Türkiye 'de açlıktan nefesikokan bovımca onu vazacak, onu oynayacaktır. Yılmaz Güney, Nihat 'a bir tokat attı. Bunu içine sindiremeyen Nihat Ziyalan 'ın A vustralya 'da, önünde havuzu olan bir evi, iki onun birlikte büyüdüğü en yakın arkadaşıydı. Yılmaz, onu Ziyalan, soluğıı A vustralya 'da aldı. İlk iş olarak, A vustralya arabası, bir atölyesi var. Gömlek, ceket üretiyor, satıyor... Söyleşi Mustafa Ekmekçi Konuk Nihat Ziyalan Tiyatro sanatçısı, yazar, ozan, Avustralya'daya§ayan birgurbetçi ıvaıro. sinema sanatçısı. ozan Nihat Zivalan'a. Avustralya'da nasıl iş bulduğunu, seriivenini sordum. şu karşılığı vcrdi: - Kardeşimin vanına geldim. kardeşimin yaşamı bambaşka. benimki bambaşka. Altı ay son- ra. çok ilginç bir rastlantı oldu: bir meyhanede. "pub"da bir avukatla karşılaşıım. - Ne yapıyorsun. kimsin sen? diye sordu. Pub"da bira içiyor, ama gümüş köstekli saaü var. yaan sıcağında elbise giymiş falan. 'Ne ış yaparsın?" diye sordu. - Ben yazar-çizerim. şairim! dedim. - Nerelisın? - Ttfrk! - Aaa. dedı. ben Nâzım Hikmet diye bir ozan biliyorum, onun memleketinden olan adama saygım var! Ne yapıyorsun? Derdin mı var? - Var. dcdim, işsizim! - Hiç korkma. dedi. al şu kartımı. git Rail- YAnaz Avustralya'ja yerleşen Nitîat Ziyalan, ilk günlerinde bu ülkeye uyum sağlayamamış. Ancakeşi Nederet'le evlendiktensonra düzenli bir yaşam tarzıoluşturmuş kendisine... GüneyTntokadıbeniAvustralya'yagednBway"lere. Trenyollan'na. ben telefon da edeceğim, kartımı da götür! "Onun sayesin- de.NâamHikmeı'msayesinde... - Sûzım Hikmet sanaiş verdi! - Ertesi gün. hiç bana bir şey sormadan beni Trenyollan'na aldılar: hamalhk yapmaya başladım; iki buçuk yıl hamallık yaptım, yerleri süpürdüm. tuvaletleri temiz- İedim. Olsun abi! Öyle şeyler başımdan ge- çiyor ki abi. dilinın konuşulmadığı bir ülke- de yazıp çizmeye çalışıyorsun. altı ay bir şey yazamamışım. yazamıyorum çünkü. hisse- demıyorum, duyamıyorum, neden? Türkçe ile hissediyorum. fakat İngilızce konuşuyor. duyamıyonım. Duyamadığım için de ya- zamıyorum. Orda. ilk geldığimde, yerlen süpürüyorum Trenyollan v nda, Türkler var, Türkicr geldiler: N - Türkum! A ş - Nihaı Ziyalan! Şöyle bir baktı bana: - Artist Nihat Ziyalan mı? - Evet! dedim. - Filmlerinigörüyorlar? - Tabii canım. bıliyorlar. adımı biliyorlar belki. bilmiyorum. şöyle baktı: "Allah Al- lah!" dedi. adam koşa koşa gıtmiş arkadaş- lanna söylüyor: "Yahu. diyor, burda bir adam var, Nihat Ziyalan'ım diyor!" Biri de şöyle diyor. - Zaten buraya gelen ya vali olur. ya kay- makam. general olur, anist olur! (Kah- kahalar) Bir hafta sonra. SBS televizyonun- da benim filmim oynadı. Türkler de seyredı- yor. beni çağırdılar orava konuşma yap- mak için. filmden önce. İngihzcem de yok, ama çatra patra Ingilizcemle konuştuk. Atıf Abi'nin (Yılmaz) çektiği bir fılmdi. ertesi gün beni, "boss" karşılıyor karşıdan, çağırdı. "Gcl 1 " dedi. odasına gırdik: - Yahu. dedi. sen niye burada duruyor- sun? Git Hollywood"a dedi. artistsin sen! (kahkahalar) Şimdı adam bana. yarımsaat. bir saat Allah canımı alsın yav. ilk kez size söylüyorum. bunlar gerçekten yaşamımm içindc olay şeyler. Yanm saat falan konuş- tuk, adam beni bir pohpohladı. Yanm saat sonra. "Bırak şimdi konuşmayı, çık şuralan bir süpür!"" dedi. (Kahkahalar) Burada özgürlük var Sonra. yavaş yavaş buraya geldikten son- ra anladım ki burada gerçekten özgürlük denilen şey var. Yanı. demokrasi denilen şey tam yürümese bile. onu hissedıyorsun. Bunu soİuk alırken, yaap çizerken hisset- meye başladım. yavaş yavaş yazıp çizmeye başladıktan sonra. - Burada kitabtn çıklı mı? • Çıkmadı, fakat çeşıtli antolojilerde şi- irlerim. öykülerim çıktı. Bir kitaphk şiir vardır onlann içinde. - Var. Yazdıgjrruz bir sanat dergisinde bir "Türk" bölümü yaptık, "Türkiye'de şiir" bölümü. Orada, örneğin Türkiye'deki ozanlan. Türk şiirini falan tanıttık. Türki- ye'de gerçekten sanat çok güçlü. Fakat, ta- bii burada kendi dilınden kopuk olunca, acısı bunun büyük oluyor. Öyle ki. örneğin bana konuşma yapmak için geldiler geçen gün. Ben "Türkçemin dışında, kendi duy- gulanmı size anlatamam", nasıl anlatayım. kı 1 -Nâzunda Türkçeyazdı şiirlerim. - Tabii. tabii. Türkçemin, anadilimin dı- şmda yazamam. Yani, bir yazar, anadilin- den kopuk olduğu zaman onun acısı bü- yük. Fakat. o acının büyüklügünü gidere- bilmek için daha hırslı çalışıyorsun. daha çok yazıyorsun. Şimdi benim yazdıklanm, Türkiye'de çeşitli dergilerde yayımlanıyor: burada "Kanguru Güncesi" yaayorurn, yanı öyküler. belki "Can Yayınlan"nda bir kitap çıkar. Erdal Öz arkadaşımız, burada yazdığım birikmiş şiirleri de, bir yayınevı basar. Şiirlerim "Adam Sanat"ta. "Varhk"- ta, "Gösteri" dergilerinde yayımlanıyor sü- rekli yazdıklanm. Bu arada tabii tiyatrocu- luğu bırakmadık, burada yitmemek için bir sanatçı ne yapar? Toplumuna bir şeyler ver- meye çahşır, yazıp çizmenin yanında tiyat- royu da yürütmeye çalıştık hep. - Peki, geçim nasıl sağbyorsumız? - Ha. geçim... Bunlar bir sanatçının boy- nunun borcudur. oturur. bunlan yazarsm, topluma sorumluluğun vardır, bunlan verebilmek için yazarsın. Ama bunun yanı- nda geçim derdini de düşüneceksin. Ben Railway'de Trenyollannda hamallık yaptığım sırada elime 50 bin dolar para geç- tı; bununla. yeni evlendiğim eşimle beraber bir konfeksıyon işıne atıldık, yani biçki- dikiş işi. Biz şimdi ne yapıyoruz? Hep, Aziz Bey'le (Nesın), Ataol Behramoğlu'yla falan resimlerimiz var, Aziz Bey benim markete geldiydi, görmek için "Yav, Nihat ne yapı- yor?" diye. Bizim pazanmız var, örneğin cumartesi pazarlan. Pazarlarda müşterilere ceket. pantolon, gömlek falan yapar sa- tanz. Onlara "Buyurun" işte. falan. O ara- da tabii, gelen sanatçılarla ilişkimiz var, bu arada ben gömlek mömlek sattığım yerler- de şiir sergileri yaptım. Şimdi burada üyatroculuk sürüyor, ka- nmla birlikte. dediğim gibi... Kanm Ned- ret. işte biçki-dikiş işlerinden anlıyor, atölyemiz..Benim şimdi havuzu olan bir evim var. Nasıl ev aldım? Arkadaşlanm yardım etti bana. Gittim. bin dolar ona, iki bin dolar ona. ben sanıyordum ki elli dolar alamayacağım. herkes bana yardım etti. Hükümet kredisiyle, hepsi borç, havuzu olan bir evim var abi. Evimin önünde iki ta- ne de arabam var. Evet, bu. Ama sistem ne? ""Sen bana borçlanacaksın, yaşamın bo- yunca benim kölemsin, ödeyeceksin!" di- yor. "Evde otur, sen bu sistemin kölesisin!" diyor. Geçenlerde. belki okumuşsundur, sisteme bakın. adam borçlanmış. ödeyeceği- ni beş altı ay önce ödemiş, beş bin dolar ceza vermışler. "'Nıye erken ödüyorsun?" diye "Zamanında ödeyeceksin. biz istediğimiz gibi yapacağız" demek istiyor. Erken ödedi diye beş bin dolar ceza örnek olsun, diye. İşte, Avustralya böyle bir yer abi, yaşam sürecek; ben burada yaşamım boyunca ya- zacağım. Neyi yazacağım? Burada dikiş ya- parken, yok elbise konfeksıyon işlerini yürütürken tiyatro yapacağım. "Kanguru Güncesi" yazacağım, şiir yazacağım, bütün hepsinde neyi yazacağım? Kanguru Nihat'ı yazacağım! Kesin olarak bu böyle. Yaşamımın sonu- na dek bu böyle sü- recek. Tiyatro da ya- pacağım, şiir de ya- zacağım. Ama hep Kanguru Nihat! Ne- dir Kanguru Nihat? Artık onu da sen dü- şün abi! - Peki, Avustral- ya'y a nasıl, neden gelmiftin onu anlatır rrann? - Şimdı. 1980 yılında. TürkanŞo- ray'la son fîlmim "Azap"ı yaptığım sırada, içimde bir gönül kırgınlığı vardı. Bu gönül kırgınlığı da, Yılmaz Güney1e aramızda geçen bir olaydan geliyordu. Bunu ilk kez. sevgili Mustafa Ekmekçi aracılığıyla söylüyorum. şimdi- ye kadar hep ben onu içimde gizli tut- tum. O yazar, yaz- maz; onun bileceği ış... Yılmaz (Güney) benim için sinemada çok şeyler yaptı; çok şeyler yap;.. ama biz gençüğimizde de çok şeyler yapmıştık Yılmaz'la birlikte büyüdüğümüz sıralarda; çünkü biz gençü- ğimizde Yılraaz'la, politik görüşlerimiz daha yeni yeni yeşermeye başladığı sıralar- da. biz "çete" 1 kurmuştuk. - Sizin hemşeriliğiniz var mt Yılmaz GS- ney'le? - Benim annem Kürt, Yılmaz'ın annesi de Kürt. - Hemşeriliğiniz? W Havuzu olan bir evim, evimin önünde iki tane arabam var. Ama sistem "Sen bana borç- lanacaksın, yaşamın boyunca benim kölem- sin, ödeyeceksin!" diyor - Yılmaz Hınıshdır. Adana'da birlikte bü- yüdük. Ben, Adana'da Yılmaz'a rast- ladığım zaman. İsmail Barlas'm yanında. "Dar" Film Şirketi'nde muhasebecilik yapı- yordu. kanalda yüzerken onu gördüm. böy- le Yılmaz'ın dizinden aşağı sarkan sıyah bir donu vardı, suya atlayıp çıkıyor, ben de elimde hıyar yiyordum, okuldan kaçmıştım; Yılmaz'la göz göze geldık! Çün- kü. göz göze gelindiği zaman etkisinde kah- nmayacak bir ınsan değildir. O zamanlar bile Yılmaz, gözünde şimşekler çakan, böy- le cazibesi olan bir insandı.; Yılmaz'ın ben- ce çok büyük yantnın yanında. çok da eksik olan yanlan vardı. Bunun eksikliğjnin geldi- ği yer, bence bir kültür içerisinde büyüyüp gelışmemiş olması. Bu ne demek? Bunu söy- leyeyim: Yani. ba- basının. annesinin bulunduğu çe\Te- de veya köyünün bulunduğu çevre- de Yılmaz. alacağı bir şey yok Sade- ce acılarla ycğrul- muş, öfkeyle yoğ- rulmuş.. Yani. Yılmaz çok öfkeli bir insandı, çok böyle yani. konuş- tuğu zaman, öç alacak bir havası vardı. Tabii. kül- tür denilen şey bir yerde, ben öyle gö- rüyorum. belki ya- nılabilirim, bir yer- de insanlan yumu- şatır. düşünceyle bakmayı, hani duygularla bak- mayı. Bu eksikliği gör- düm beni Yılmaz okudukça kendini geliştirdi. ama bu eksiklık devamlı olarak içinde yer etti: bütün dav- ranışlannda, son- raki çok ünlü... - Yaniyetmedi o kühûr şeysi... - Yetmedi... - Doğruyu söy- lersek hangimize yetiyor ki zaten? - Doğru abi. yalnız şu var: unutma! "Çir- kin Kral" olduğu zaman. Çirkin Krallığı ta- şıyabılmek için de. eğer o kültür ona yardımcı olsaydı. "Çirkin Krallığı" taşıya- bilirdı: "Çirkin Kral"ı bir mitos olmaktan. "halkın kahramanı Çirkin Kral" olmaktan kurtanp, halka bir düşünce adamı olarak verebılırdı; onu >apmadı. Bilıyorsun, bu "Çirkin Kral" sözünü bizim sevgib Tank Dursun Kakınç bulmuştur. îsim babası odur! Ayhart Işık vardı o zaman, Ayhan Işık kralıydı sinemanm. "Yav Ayhan Işık kraldı: sen ne olacaksın? Sen Çirkin Kral ol!" diye, bunu Tank Kakınç geürdi. Neyse, şimdi dönelim Yılmaz'la olan ılişkimıze.. Yılmaz'ı kıramadığjm için.. Ben 13 yaşı- ndan beri yazıp çiziyonım; şairligim. yaz- mamla birlikte, tiyatro oyunculuğunu da yürütmeye çahşıyorum; küçükken biz, bir- likte büyüdüğümüz sıralarda. Yılmaz o denli meraklıydı ki. örneğin ben ona "Mar- lon" derdim, o bana "Belmondo" derdi, karşılılch böyle oyunlar oynardık: Yılmaz eliyle, fılm çekerdi. "Bu kamera, hadi oyna bakalım!" falan diye. Elini kamera gibi tut- tuğunda. böyle pozlar atarak. karşılıklı oyunlar oynardık. O zamanlar, demek ki kafasında varmış. Yılmaz beni aldı, getirdi, tamam. Güzel işler yaptık. Yılmaz, benim sinemada oy- nayabilmem için birçok kişilerle kötü oldu. "Nerden bu adamı getirdinT" diye. Star y apmak istiyor beni. Şimdi şöyle bir şey var: Bir insanın star olabılmesi için gerçekten kendisinde starlık yeteneğinin olması laam. Bende o kapasite yoktu. Yılmaz Güney'in zorlamasıyla bile star olabılecek bir kapasi- tem yoktu. - Belki hevesin de yoktu! - Benim hevesim. yazariık çizerlikti. Be- nim hevesim oralardaydı; yani ben bütün yaptığım filmlerde. çok kendimce, yapabil- diğim kadanyla dürüst, sanat yönünden, topluma, insana yararb olabilecek şeyleT kotarmaya çahşıyordum. Yani, neresinden bakarsanız bakm. bende star olma kapasi- tesi yoktu. Ben kendimi öyle gördüm... Fakat Yılmaz, kendi getirdiği bir adamın star olması için... "Ben'" diyor, "Nihat Ziya- lan'ı geürdim. star olacak!" - ı\e zaman geldin? - Ben 1980üe geldim. Gelmeden bir yıl önce, Yılmaz Güney'le '"Umutsuzlar" fılmini yaptım, fakat "Umutsuzlar" fılmin- deki bir kınklık içime büyük bir küskünlük getirdi Yılmaz'la olan. Çünkü biz, böyle her şeye baş koymuş bir insandık, Yılmaz'la. Düşünce birliği etmişiz, yaşam kavgası ver- miştik, güzel işler yapmak için gizli bir sözü- müz var gibiydi. Fakat Yılmaz'da öyle bir şey oldu ki son zamanlarda, ünlendik'çe, ar- kadaşlanna. sevdiği insanlara karşı kıncı olmaya başladı. Mustafa Abi, bunu burada ilk kez söyiüyorum, bunu kimse bilmiyor, bizim Yılmaz'la aramızda "Umutsuzlar" fılminde şöyle bir olay oldu: Filiz Akın oy- nuyordu, şimdi üzülerek, bak, çok büyük bir üzüntüyle anlatıyorum bunu. Abi, Yılmaz, sinemada sürekli "iyi adam"ı oy- namamı istiyor. Sinemada iyi adamı başrol oyunculan oynar, bana "iyi adam"ı oy- natmıyorlar. Yani, benim "iyi adam"ı oy- nayabilmem için yılda bir kez şans geçiyor elime, benim de açlıktan nefesim kokacak. Yılmaz diyor ki: - Öyle yoksul, herkesin gittiği lokantaya gitme, Hilton'a git! Sen star olacaksın. şura- ya git! Nasıl gideyim abi, cebinde paran ol- mazsa? Ekmek parası kazanmak için "kötü adam'ı oynadım. Yılmaz buna bozuldu: - Niye 'kötüadam'oynadm? trfan Atasoy bir fılminde, elinde tabanca "yat!" dedi, "yere", yattık. ekmek parası; "alıyorsun param, yat!" diyor. yattım! Yıl- maz, bunu yediremedi. Yılmaz, "Nihat, na- sıl benim geürdiğim insan sinemada, başka bir adamın..." yani diyelim ki "değmeyecek bir adamın emrinde yere yatar!" Yat, der, silahının altında, kendisine yalvanr "öldür- rne!" falan fılan der. Çünkü Yılmaz, sinema ile yaşammı birbinne kanştıran've bir tutan bir insandı. Kabadayi ruhu vardı Yılmaz'ın ve yaptığı filme de yansırdı abi bu. Yılmaz, bir tokat attı Şimdi, "Umutsuzlar" fılminde bana ta- bancayı çekti: - Yat! dedı. - Yav Yılmaz, dedim, bak seninle yaptığı- mız fılmler var; yapma! Belki ben yatanm buraya. ama şunu yaptımna bana... - Niye? Yapacaksın, yat! dedi - Yaptırma Yılmaz! - Yok, yapacaksın! - Senaryoda öyle değilmi? - Senaryoda yok abi. Yılmaz kafasına koymuş. Çünkü. Yılmaz taktı kafasına. Yani, "Nihat. neden o adamın şeyinın altı- nda." Çünkü. Yılmaz senaryoyla Fılan fılm çekmez ki, kafasının içinde düşünür. bir gün önce yazar getinr falan... Kafasına taktı. çünkü anlıyorum yavaş yavaş bir so- ğukluk oldu, birtakım adamlar söz götürü- yor, "Nihat şunu yapıyor, bunu yapıyor..." falan diye. Ama bir yerde de abi insanın, onurlu bir şekilde yaşaması, kımsenin önünde cğilmemesi için geçimmi sağlaması gerek. - Yok, dedim Yılmaz, ben bunu yap- mam! • - Yapacaksın. yapacaksın! Yılmaz. bana orda bir tokat attı abi. Ben bunu kaldıramadım abi! Yılmaz'ın üzerin- de silah vardı; bir an Yılmaz'ın üzerine atılıp, o silahı alıp kafasına sıkacağım tuttu. Çünkü. ben de delikanlı adamım, ben bunu kaldıramam. Ve bu beni yıktı abi! Hadi, aslında bir şey değil. iki arkadaş arasında olan bir şey belki, hoş görülebilir, ama ben bu yıkıntı içinde dedim kı kendi kendime: - Sen bu adamdan tokat yedin. hala bura- larda... Sanki herkee bana "Yuh ulan! Yıl- maz'dan tokat yedin. hala buralarda ne do- laşıyorsun inek" falan, böyle birtakım şey- ler. Onlar da bana bakıyormuş gibi bir ezik- lik duydum. Ve büyük bir yıkıntıya düş- tüm. Sinemaya küstüm! Yılmaz'la aramıza bir soğukluk gjrdi. O kınklıkla. ben o sırada kanmdan aynldım, çünkü, kanmdan ayrıl- ma nedenlerim de... Kanm, varhklı birisi, Ahmet Cemil Conk vardt. Petrol Ofıs Ge- nel Müdürlüğü fılan yaptı. onun yeğeniydi: fakat aynldık. O sırada aynlmayı da ben kaldıramadım, bir anlamda. Yani, sinema bitmiş, evlilik bitmiş. Nihat Ziyalan. böyle.. Aldım ceketimi çıktım, yatacak yerim yok abi? Altı ay kahvede yattım. bunu kimse bilmiyor. Arkadaşına küsmüş, kansından aynlmış; yatacak yeri yok. Ya Almanya'ya ya Avustralya'ya gideceğim. A\ııstralya'- ya gelme olanağını buldum, kaiktım gel- dim. O sırada. "'Cem Yayınları"naan ikinci kitabım çıktı. "Güvencin Uçuşu"... - Kitaplar karın doyurmuyor tabii. - Yok canım. ne kann doyuracak abi, rahmetli Oğuz Akkan bastı. "Yav" dedi, "ben senin kitabım basmak ıstiyorum, Avustralya'ya da götür bunu anı olarak! Senin de şiirde adın duyulsun, senin git- men kaybolmandır, sen bu kaybolmayı kabul ederek gidiyorsun!" Evet abi. de- dim. kaybolmayı kabul ederek. Geldiğjm zaman tek kelime İngilizce bilmiyorum. Kırk yaşında geldim: havaalanında indi- ğim zaman,kendimi sudan çıkmış babk gibi hissediyorum. "Kaçayım gideyim ben buradan, ne yapacağım? Nihat, sen ne yapacaksın burada? Yamyam gibi. sen bunlann içerisinde mahvolursun." Ama tuttum kendimi. Çünkü geriye dön- düğün zaman, arkaya dönüp gidecek yer yok. Okyanus abi! ILAN T.C. ANKARA ASLİYE l.TİCARET MAHKEMESİ Dıis>aNo 1993 16 Da\atı:T. Enıhık B.ınkası \ Ş. Vekılı \\. Erdal Eserol Da\alı Ahmel Aş.ırk:ı\.ı-isliklal Mah. Elbcrk Sokak 9 B Şcrefli- koçhısar Ankara Da\acı \cki!i tarafmdan davalı alcyhinc açılan alacak davasının \.ıpılan yarüilamaMiıda. Dauılı \hmct Aı>arka>a adına çıkartılan da\a dilckçc-ii \c duru^- i rnu giınünc aıt lcbligal bıla lcbliğ iadc cdılmiş olup yapılan cmni\et ura>tırniJMiıda da dJ\alının adrcsi lespıi cdılcmcdığındcn adına dava dılckçcM \cduru'!ma aünıınun ilancıı teblığınc karar \cnlmiştir. Duruşma giinü 20 9 1993 gıınu saal 14 45'c bırakılmi} olup. Hl'MK'nun 213. mjddesıgcrcğınccıluruşmada ha/ırbukınmadığı- ııı/ l.ıkdirdc >argılama\a \okluâunu7da dcvam cdileccğı hususu ila- ncıı ıcblığ olunur. 329<I2 İLAN SİNOP ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 1991/266 Davacı Hikmet Akan tarafmdan açılan gaiplik kararı verilmesi da- vasının yapılan >argılamasında: Davacı Hikmet Akan 27.5.1992 tarihli dava dilekçesinde, 1989 yı- h şubat ayında denize duşerek oğlu Soner Akan'ın boğulduğunu, ce- sedinin bulunamadığını ve olümüne muhakkak bakılan bir olay sonucu gaip olduğunu ve gaipliğine karar verilmesini talep etmiş ol- duğundan: Sinop Merkez Camikebir Mahaüesi 182 kutuk sıra numarada nu- fusa kayıtb, Hikmet ve Emıne oğlu 02.4.1969 d.'lu Soner Akan'ın hakkında bilgisi olanlann ılan tarihinden ıtibaren 3 ay içinde Sinop Asliye Hukuk Mahkemesi'mn 1991/266 sayılı dosya>ına bügi vermeleri tlanen tebliğ olunur. Basın: 49499 İLAN ŞtŞLİ 1. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ 1992 505 Davacı PTT Genel Müdürlüğü vekıli tarafmdan davalılar Cem Selçuk Akgün, MehmetGül, Hakkı Sağlam ve Mehmet Dayanç hak- kında mahkememizde yapılmakta olan açık duruşma sırasında; Davalılardan Mehmet Gül'ün Tercan. Fındıklı köyü Erzıncan ad- resine, Hakkı Sağlam'ın Tercan, Gedikdere köyü, Erzincan adresine ve Mehmet Dayanç'ın Akşehır Cezaevı'nde tutuklu Akşehir adresi- ne çıkartılan tebligat bila ıkmal iade edilmiş. yaptınlan zabıta tahki- katında davalılann adreslennin mcçhul olduğu bildirilmiş olmakla. dava dilekçesinin ilanen tebliğıne 20.4.1993 tarihinde karar verilmiş- tir. Bu itibarla, duruşma gûnü olan 12 Ekim 1993 günü saat 9.30'da davalılar Mehmet Gül. Hakkı Sağlam \e Mehmet Dayanç'ın duruş- mada hazır bulunmalan veya kendilerini bir vekıl ile temsil ettırmele- ri. aksi takdirde duruşmanm yokluklannda devam edeceği. yoklukla- nnda karar verilebileceği. dava dılekçesi yenne kaim olmak uzere ilan olunur. 25.6.1993 Basın: 6912 ILAN T.C. SÜRMENE KAD ASTRO MAHKEMESİ EsasNo: 1988'115 Şürmene Orman İşletme Müdürlüğü tarafından davahlar Ay- dın Özkan ve arkadaşlan alejhine açılan Sürmene. Çambumu. Kemerli mahalle&ınde kaın 1263 ve 1264 parsel sayılı taşmmazlara ilişkın kadastro tespitinin iptali davasının yapılan açık yargılaması sı- rasında; Davalılardan Adil Özkan mirdsçılanndan ve Adil çocukları Fat- ma Özkan. Asıye Özkan \c Muharrem Özkan'a ait dahılı dava dilek- çesinin tebliğ edilemedığı ve adresleri de tespit edilemediginden. ila- nen tebligat vapılmasına karar verilmiş olmakla; Yukanda adı geçen davalılann duruşma günü olan 07.09.1993 gü- nü, saat 10.00'da mahkememizde hazır bulunmalan, dahili dava di- lekçesi özeti tebliği yenne kaim olmak üzere ilan olunur. Basın: 49545 İLAN ERCİŞ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ'NDEN Davacı Bedrettin Görmuş tarafmdan davah Osman Abas aleyhi- ne mahkememizde açılmış olan senet iptali davasının yapılan açık yar- gılaması sonunda; Konya ili Kunduracılar Sanayii Pabuş Sarayı Kal 1, No: 226-227'de ikamet ettiği anlaşılan davalı Osman Abas'a dava dilekçesinin tebli- ğine ilişkrn çıkanılan tebligatın bila ikmal iade edildiği anlaşıldığın- dan yapılan arastırmalardan adresinin meçhul olduğu, ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiş olup adı geçenin 8.9.1993 Pazartesi günu saat 9.00'da yapılacak duruşmada bizzal hazır bulunması veya ken- disini bir vekille temsil ettırmesı, aksi lakdirde yargılamamn gıyabında yapılarak karar verileceği tebliğ yerine kaim olmak üzere ilan olu- nur. 7.4.1993 Basın: 49491 İLAN KIRIKKALE 1.SULH HUKUK MAHKEMESİ 1991 329 Da\acı Sclım \ ıldınm tumi'ıııdan dauılı Behlül Yıldınm aleyhine mahkoniemızc açılan laksim dasasının yapılan açık duruşmasında \enlen ara karar gcreğıiKC. Zabıta munl'ctiylc >apılan bülun araşlırmalara rağrnen Şaziye De- mır'iıı adrcsi lcspit cdılcnıcmiş olup. ilan yoluvla tcbliğc karar vcril- mı^lır. Bu ncdonlc Kmkkalcilc Kct,ilerkö>ündc971.716.719.3750.112. 1308. 7(16. 132 ve 1478 saşılı tu^ınmazljrlu ilgıli delıl ve belgeleri du- ruşma günü olan 15.9.1993 gıınü vıat 9(X)'a kadar mahkcnıcmize ibraz L'lmenı? veşa duruşmaja gelmenız. vahut bir vekille davavı la- kip clmcniz. aksı takdırdc yargılamamn gıvabımzda dcvam ederek karar venlcccği hususu ılancıı ıcbliğ olunur Basın: 32903 MİTİNG GELİN CANLAR BİR OLALIM Mitingimizde Sivas'taki katliamı da protesto edeceğiz. Bütün halkımızı çağırıyoruz 0ZELLEST1RMEYE KONUŞMACI DOGU PERINÇEK 4 TEMMUZ PAZAR, Saat: 1 5.OO Pendik Sahil Meydanı İŞÇİ PARTİSİ İSTANBUL İL ÖRGÜTÜ TEL 244 12 94
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear