25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
S0HAZİRAN1993PAZAR • • • • CUMHURİYET SAYFA HABERLERIN DEVAMI 15 GUNCEL CÜNEYT AKCAYÜREK Gelin Demokrasi Savaşı Verelim Tansu Çiller, Cumhuriyet'ın sorularını yanıtladı: - "Acı re- çete, radikal önlem var" - Enflasyon: "Halkın tahammülü ne kadarsa o kadar indiririz" - "İlk Bakanlar Kurulu toplan- tısını Güneydoğu'da yapacağım." - Erken seçım: "Çözüm- ler tıkanırsa, Türk halkının tahammülü yok, seçime gideriz" - ' Zonguldak ocaklarını kapatmak diye bir yaklaşım yok" - "Beni politikaya siyasal yasaklar dönemindekı mücadele- ler itti" - "Kafamda hükümet henüz şekillenmedi. Kim ehil ise onu elbette kabineye alacağız"... önümüzdeki hafta ikıncı DYP-SHP koalisyon hükümetini açıklaması beklenen Tansu Çiller, dün OR-AN'dakı evinde, hemen hemen bütün gazetelerin Ankara temsilcileriyle ayrı ayrı görüşmeler yaptı. Her gazetenin özgün sorularını yarım saatlik sürelerde yanıtladı. Ne var ki, hiçbirsoruyuyanıtlamaktankaçınmadı. Çiller'in bize soylediklerinde dikkatleri çeken bir iki nokta var. özelleştirmede işçiyi, kurumlarda çalışan memurları mağdur etmemeye özen göstereceğini sindirmeye çalışı- yor. Ne care, ozelleştirmeyle enflasyon arasındaki doğal köpruye söz gelince, hiç sakınmadan "acı reçeteler uygu- lanacağını" söylemekten de çekinmiyor. Acı reçetelerse, malum- Zamlar' Oemokratikleşmede peşin yargılara sahip değil; ancak, demokratikleşmenın "butun partilerin katkısıyla" gerçek- leşmesine hızmet vereceğini duyumsatıyor. Tansu Çiller, erken secimi, hizmet ıçin geldiğinden dü- şünmediğini söylüyor; fakat, yapmayı tasarladıklarını ya- pamaz duruma düşerse duraksamaksızın erken seçime gidebileceği izlenımini veriyor. örneğin, mart '94 gibi bir tarih söylendiğinde fazla ya- bancılıkçekmiyor. Tansu Çiller'e sorular ve yanıtları aşağıda: - Siz genel başkan olmadan önce özelleştlrmeyi radikal biçimde çözeceğinizi sdylediniz. Sanırım, 500 veya 600 bin işçiyi sokağa atmak gibi bir formül yok. özelleştirme- nin hangi sıra ile başlayacağını gösteren bir çizelge de var mı elinizde? ÇİLLER- Işçileri sokağa atmak gibi bir yaklaşım içinde olmamız mümkün değil. Oranın işçisinin, güvencesine, tazmınatına, her şeyine talip olacağız. Ama bir de şu ger- çekle karşı karşıyayız Bu hazinenın elindeki para veya açıklar hazinenin veya devletin özel bir parası mı? Değil. Yani halkın önceliği yok mu bunda? 100 trilyon açığa doğru gidiyor bütçe. 70 trilyon tek başına KİT'lerde açık var. Tabii 550 bin memurumuz, işçimiz çalışmakta. Burasının temi- natı ıçin prım veriyoruz, yeni ıstihdam yaratacak halde değiliz Yeni istihdam yaratacak yerler nereleridir? Küçük ve orta ölçekteki işletmeler. 4.5 milyon küçük ve orta ölçek- teki ınsanımız var. Bu 4.5 milyon insana biz 1 trilyon vere- lim, biz bunlara ımkân sağlasaydık, istihdam yaratmaz mıydık? Buraya 1 trilyon, öbür tarafa 70 trilye»veriyoruz ve bir kısır döngüdeyiz. Şımdı 'bunların projeleri var mı?' di- yorsunuz, var. Bunların projeleri var. Bunların hepsini kamu vicdanına sinerek. oradaki insanımıza da sahıp çıka- rak yani oradaki ışçimize, memurumuza, güvenliğiyle, sosyal güvenliğiyle, planlamasıyla, işsızlik sigortası baş- latmakla, aklınıza ne geliyorsa, yeni projeleri oraya götür- mekle. o yöreye götürmekle yaklaşmak mecburiyetinde- yiz Yoksa bir kısır döngüdeyiz. Yani her gün büyüyen bir başka durum çıkıyor. Ve oralara o kadar parayı verip yeni istihdam yaratamıyoruz oralarda. Yaratabıliyor muyuz? Yaratamıyoruz. işsizlik çığ gibi büyüyor, biz alıyoruz halkın parasını, biraz daha oraya koyuyoruz. Oradaki insan da ra- hatsız. Yani ben çözum var diyorum. Bunların hepsinin sı- rası, şusu busu var mı? Bana göre bu sonraki mesele. Projesi var mı?Var. - Yani dün Erdal Bey de bu projeden bahsetti. Projeden haberi var mı? ÇİLLER-Var. Bunun içinde her şey var. Özelleştirmedeki kısıtlamalara tabi olamaz Türkiye. Türk halkı tabi olamaz artık. Çünkü çözüm büyük, çok büyük, giderek büyüyor. Yani, bir bakıyorum çızgi giderek yükseğe çıkıyor. - Şu Zonguldak sorunu vardır. Derter ki devletin sırtında trilyonlar gkjer, bir işe yaramaz, ocakları kapatmak lazım. Şimdi lütfen söyler misiniz, Zonguldak konusunda bir projeniz var mı? ÇİLLER- Zonguldak'ı kapatmak dıye yaklaşmam olaya ben. Zonguldak'ı kurtarma operasyonu diye yaklaşırım. Şöyle yaklaşırım. Bana bir anne geldi, birkaç ay kadar ön- ceydi, iki tane oğlunu Zonguldak'ta kaybetmiş, şehit ver- miş. Hüngür hüngür ağlıyor, zannettim ki iki oğlunu kaybet- tiği için ağlıyor. Hayır, niye ağlıyor bilıyor musunuz? Üçüncu oğlunu işe alayım diye ağlıyor. Şimdi bu bir gele- cek mi bu yöre halkı için? Yani ben orayı kapatalım diye bir başlıkla girmiyorum. Ama, söylediğim şeyin içeriğinde, orada 6 trilyona yakın bir zarar var; bugünün rakamlarıyla. Biz her6trilyonu bulabilmek için, her 1 trilyon için 1 trilyon da faiz ödüyoruz. Orada 10-12 trilyonluk açığımız var. Bu 10-12 trilyonluk para ıle her yıl oralara neler yapılır, biliyor musunuz? Yani tamam, yapmayalım, orada 30 bin işçimiz çalışıyor. Bu 30 bin işçiyi sokakta bırakmayı kimse öngör- muyor. Ama 30 bin işçimiz için 12 trilyonu veriyoruz ve on- ları buna mahkûm ediyoruz. O ana geliyor, üçüncüyü kay- betmesin, Allah vermesin. dördüncü için ağlayacak. - Hayır, değil de nasıl bir çözüm? ÇİLLER- Oraya proje, yeni yatırımların bir teşvikiyle, ge- rekiyorsa ona verelim parayı. Yani bari hiç olmazsa bu kadar para vereceksek bir başka alana verelim, insanlar ölmesın. Hayvancılığıyla, köyden gelip hayvancılık yapma- ya oraya, bütün bunlara; halkla beraber, bilgilendirerek durum bu. Faturası bu, insanlara verdiğimiz hayattarzı bu, yaoabileceğimiz bunlar. Bunların hangisini yapalım? - Elbette adamların haklannı, yaşam tarzlannı da sür- dürmelerine olanak vererek. Yani başka çaresi de yok. ÇİLLER- Tabii, tabii, O boynumuzun borcudur. Ortağımız SHP ve partim DYP, çalışanın ve memurun yanında. Yani ça ışan kesımden geldik. Bizim bugün eğer arkamızda rüz- gâ- varsa, halk rüzgârı bu. Başka hiçbır şey değil. Bizim başka hicbir şeyimiz yok. • Zaten halktan başka hicbir şeye de güvenmeyin. ÇİLLER- Güvenemeyız zaten. Yani kamu vicdanına sine- ce<. Onlarla beraber olmadan yapılacak hicbir çözüm yok. A n a Türxiye'nin kaderı de sırf bunlar değil. Memjra, işçiye sahip çıkacağınızı söylediniz, laf ara- sırda. Çok doğru tabii, bunu vurgulamak istiyorum. Bir SCE var; diyorlar ki, Tansu Çiller Thatcher kadar sert ola- cac. Yine diyorlar ki, memura, işçiye çok sert olacak, fazla d£ vermeyecek. pİLLER- Bütun bunlar tabii önümüzdeki günlerde koalis- ycn hukjmetiyle, ortağımızla birlikte karar verme duru- rrunda oduğumuz şeyler. Bakanlar Kurulu'nun ele alaca- ğırneseeler Ama Cüneyt Bey, şunu açıkça ifade edeyim, rremuraçok fazla verelim, bir cebine koyarsınız, öbür ce- b»rtden aırsınız. Yani bu birine çok verip vermemek değil, fc>rinincebinde bir şey kalmasına talip olmak lazım. Birfile- ^•doldurjyor, ev kadını kaça dolduruyor? 2 yıl sonra o kaça ddacak 3 yıl sonra kaça dolacak? Bunun çizgisini vermek |.eım Bjnu vermek lazım. Yani gerçek kaynaktan verme- czlâiniz br şeyi verın, ne olacak verın verebildiğiniz kadar. - Bu tabii ki özelleştirme, nihayet bir yerde enflasyona . 3u enflasyonu çekebilecek misiniz aşağıya? ÇİLLER- Evet, buna kararlıyız. - Kolay değil tabii, bunu ben yûzde 15'e indlıirim, yüzde 20, ben onları beklemiyorum, açıkça söyleyeyim. ÇİLLER- Hayır, söylemem de zaten. - Söylemeyin zaten, doğru da değil. Doğru da olmuyor. Mesela, yüzde 65'lerde seyrediyorsa bunu yüzde 20 diye hedef olarak gösterebUir misiniz? ÇİLLER- Halkın tahammülü ne kadarsa o kadar indirebi- liriz. Halkın tahammülü gönlüne sinmesi lazım. özelleştir- meyi çözümleriz. Acı reçetelerin, iyi reçetelerin hepsinin karışımı. - Acı reçete var, tabii değil mi? ÇİLLER- Var - Nerelerde ve nelerde? ÇİLLER- Bunları şu anda benim söylemem doğru olmaz. Hazır olmadan. - Radikal bazı tedbirter alacaksmız, bazı act reçeteterte bunlan uygulayacaksınız. ÇİLLER- Var, var, var. Ama bunu yaptığımız zaman bizim ufkumuzda çağdaş bir Türkiye ortaya çıkacak. Buna talibiz, acı reçeteye talip değiliz. Ben bunun Türk halkıyla beraber yapılabileceğine inanıyorum. Mesela anneleri tanıyorum. Bunlar kendilerinden keserler, ayakkabısını almaz, çocu- ğuna bir şey alır, çocuğunun üstüne başına, kazağını alır, bayramda onu giydirir, kendisi giymez. Bunu çağdaş Tür- kiye özlemine onun evladının iyi yetişmesine, eğitimine harcandığını görürsek ve iyi yetişmiş bir neslin önünü açtı- ğımızı anlarsa, bunları beraberce yapabiliriz. - Tesekkür ederim, çok açıkça konuştunuz. Ben başka bir konuyu sormak istiyorum. DYP-SHP hükümeti bize çok umut verdi. Ekonomide zoriuklarını Mliyorduk, büyük bir beklentimiz yoktu, açık söyleyeyim, genel siyaset ma- lum, terör malum, terörde basan vardı. Fakat bizim özle- diğimiz bir şey vardı, demofcratiklesme. Buna çok önem veriyoruz. Yani demokratikteşmenin sağlanması. Size hep ekonomiden soruluyor, o işle meşgul oMuğunuz için, ama kimse bir demokraUkleşmeden söz etmlyor. Ne ya- pacaksınız bu konuda? ÇİLLER- Çok tesekkür ederim, bu suali sorduğunuz için. Neden kimse bana bu suali sormuyor, bilmiyorum. Ben Doğru Yol Partisi'ne, Sayın Demirel'in yanına geldiğim za- man herkes beni bir ekonomik kalfa olarak gördü. Oysa bana politikaya girme heyecanı veren, cesaretini veren mesele, Sayın Süleyman Demirel'in yasaklarının kaldırıl- ması için yapılan mücadele olmuştur. Beni taşıran damla odur. Beni taşıran damla ekonominin bozulmaya başlama- sı, şu olması, bu olması değildir. Yani onları biz zaten ken- dimizin dilinin döndüğünce şu yanlıştır, şu doğrudur diye bildiğimiz kadarını söylüyorduk. Ama beni politikaya iten dava, demokrasi mücadelesi olmuştur. Süleyman Bey'in yaptığı mücadelenin ne kadar büyük bir olay olduğunu ta- rih daha iyi anlayacak. Ben şu günlerde dahi onu tam anla- mış olduğumu zannetmiyorum. Tarihe mal olmuştur, şu anda da kendisinin hakikaten çok büyük bir birikimi vardır. Yolumuza da onun birikimirtden faydalanarak devam ede- ceğiz. Ama beni politikaya sokan mesele, Süleyman Demi- rel'in şahsmda odaklanmış olan o mücadeleydi. Şimdi ben böyle bir çevreden geliyorum ve böyle bir anlayıştan ve ta- bandan da geliyorum. Yani bu parti, kim ne derse desin, SHP ortağımız da bu mücadeleyi yapmıştır. Ama, bizim partimizin demokrasi şehidi vermediği söylenemez. Ben bunu devam ettirecek bayraktarlığı almak istiyorum. Bu- nun ilk örneğini 133. maddenin değiştirilmesi için verdim. Bütün arkadaşlanma bugün (dün) bir yazı yazıyorum. Tüm kongreleri iptal ediyorum. Belde, ilçe, bütün kongreleri ip- tal ediyorum. Yurtdışı, yurtiçi gezilerinin tümü iptal. Bu çağrıyı muhalefete de yaparak başlıyorum Gelin, çoksesli- lik, demokrasinın geregj. 133 madjjleyi geçirelim, burada kalmayalım. Bundan sonra önumüzde bir S'ûru meseleler var, bazılarında anayasa var, bazılarında yok. Siyasi Parti- ler Kanunu, evet, gençlik kollarını, kadın kollarını kuralım, onun ötesinde bütün kanunları tarayalım, demokratikleş- meyi engelleyen neler var, hepsine her aşamada beraber- ce mücadele edelim. Üniversite kavramını, yeniden ele alalım, demokrasinin gereği olarak ele alalım. Yani bütün kurumlarını, yurtdışında ne varsa, bütün kurumlarını, ku- rullarını, kurallarını Türkiye'ye getirmek için bir büyük sa- vaş verelim, bundan daha güzel fırsat olur mu? - Bu olabilir mi, bu Medls'in yapısı malum. ÇİLLER- Bütün bunların hepsi var. Yani ekonomideki so- runlar da daha kolay değil. Onları da yapabiliyorsak bunla- rı da yapmaya talip olacağız. Türk halkı samimiyetimizi görecektir, çabamızı görecektir, imkânlarımız vardır. - Demek ki bir erken secimi düşünmüyorsunuz. ÇİLLER- Hayır, biz çözümlere talıbız. Ama şunu da söy- leyeyim Cüneyt Bey, açıkça söyleyeyim, arkamızdaki rüz- gârın farkındayız işin gereği neyse onu yapmaya da talip oluyoruz. Ama ocaktan itibaren ikinci 500 günün açıklama- sını yapmamız gerekti. Onu bir türlü kamuoyuna mal etme- miz gerekti. Ondan sonra cumhurbaşkanını seçtik, kongre- ler yaptık. Şu anda bizim bir gün dahi kaybetmeye talip olmamız mümkün değil. Yani 2-3 ayda buradan çıkalım, bu rüzgârdan faydalanalım, bize göre kolay çözümdür, biz bu- na talip değiliz. Ama, eğer çözüm getirmeyecek hale gelir- sek, irademizi kullanırız. Biz çözüm üretmeye talibiz. Bunu kolay yoldan kullanalım diye yola çıkmıyoruz. - Tıkanırsa o zaman seçime giderim diyorsunuz. ÇİLLER- Tıkanırsa Türk halkının beklemeye tahammülü yok. - Önünüzde de bir imkân var, marta kadar... ÇİLLER- Hiç olmazsa bunun kolay yoluna gitmediğimizi, çözümlere talip olduğumuzu, kamuoyunun beklemeye ta- hammülü olmadığını biz söyleyelim, bir yola girelim. - Kabineyi biçimlendlrme aşamasına geldlniz mi? ÇİLLER- Biçimlendirmesafhasına henüz gelmedim. - Çok talip var. ÇİLLER- Çok talip mi? Biliyorum. Bir şeyi yapmaya çok özen gösterdim ve ne kadar doğru yapmış olduğumu şimdi anlıyorum. Bir tek arkadaşımla beni destekleyen arkada- şımla katiyetle bakanlık işini konuşmadım, vaat etmedim. - Buniarı anlıyorum ama, 60-70 kişi kabineye girmeyi is- teyecek. Kabinenin ilanından sonra doğal olarak bir çal- kant olacak grupta. ÇİLLER- Ne olursa şimdi olsun, yapmaya çalışacağım. Ehilinden başlayacağım. Türkiye için gerekli olanı. Tabii ki kabineyi kurarken bölgesel dengeleri, grup dengelerini dikkate almadan çıkamazsınız. Bu bir gerçek. Bunu yapar- ken ilk önce ehliyet ve Türkiye'nin çıkarı bir, ondan sonra diğer özellikler. Demek ki, 180 kişilik gruptan 20 kişiyle yola çıkacağız. Bu bilinçle hareketedeceğiz. Diyorum ki, halkın desteğiyle geldik, halkla bu partiyi bütünleştirirsek eğer, bu muhalefet üzerinde bir güçtür. Muhalefete çağrının bir platformudur. O çağrıyı yapıyorum; gelin, Doğru Yol Par- tisi'nde birleşelim diyorum. - Diyorlar ki, DYP'nin tayin ettiği bürokratlan şimdi Çil- ler değiştirmeye girişecekmiş. ÇİLLER- Ekonomideki uyum ve koordinasyon çok önem- li. Onun içm de Merkez Bankası, Hazine, Planlama ve Ma- liye'nin uyumu. Bunu yapmazsak çözüm üretemeyiz. Bunu yaşadım, biliyorum, gördüm. Bir beyaz sayfa derken isim üzerinde durmadığımı ifade etmek isterim. Ben de uyunrun arkasında ve peşinde olacağım. Türkiye'ye hizmet vermek için gerekli, benim için değil. Ben uyumu sağlayacaklarla çalışırım Bunlarla uğraşım yok. -İlkkabinetoplantoı? ÇİLLER- ilk kabine toplantısını Güneydoğu'da yapaca- ğım. Bosna'datarihyok ediliyor • Baştarafi 1. Sayfada değil 'evrensel bilim' için çok ciddi kayıplaı; olduğu vurgulanı- yor. Bıhm adamlannın saptama- İanna gore Saraybosna Milli Ki- taplığ, savaş, süresince temellen- ne kadar vıkılarak yakıimış. Sa- rayova Üniversitesi'nin burada saklanan kitaplanyla biıtkte, ül- kenin yine burada tutulan yûz elli yıllık gazete ve dergı arşivi de tü- müyle yok olmuş. Aynca yine salt bu kütüphanede 155 bıni el- yazması eski eser olan 1.5 milyon kitap tahrip edilmış, arşıv ve bil- gisayar kayıtları da ortadan kaidınlmış. Yine Saraybosna'da 1537 yılında kurulrnuş olan Gaa Hûsrev Bey Kıtaplığı da 16. yüzyıla ait aynı adı taşıyan camı- siyie birlikte yoğun bombardı- mana tutulmuş durumda. Bu yapının yıkılmasıyla birlikte 17. yüzyıldan kalma Islam ve tbrani kûltürlerine ait elyazması belge- lerden oluşan bir hazine de artık 'yoklar' arasında. Bosna'da Gü- neydoğu Avrupa'nın kendı ala- nındakı en gelişmiş kurumu olan Barajeve Şark Enstitüsû'ndeki bılgiler de Sırplann imha ettikleri tanhsel kaynaklar içinde yer alı- yor. Enstitünûn yakılmasıyla bir- likte elyazması evrak, kitaplar ve geniş bir mikrofilm koleksiyonu yok edilmiş. Bir yıl boyunca en yoğun bombalanan tarihı Mos- tar kentindeki Fransiscan Ma- Dastm ise aynı şekilde "tarihı arşı- vı" yüzûnden Sırplann özellikle imha ettikleri yapılardan. Ma- nastırda saklanan belgeler kur- tanlamadığı gibi yine Mostar'da yıkılan on üç cami, yüze yakın eskı yapı ve katedraldekı özel ar- şivlerden de artık yararlanmak olası değil. Bu arada Mostar'ın yedi tarihi köprûsünden altısının, eski mezarhklann, kilıse ve sina- goglann da "sürekli" bombala- narak tahnp edildikleri, raporda sergilenen "'kûltür katliamı en- vanteri" arasında bulunuyor. Prof. Rıedimayer ve Prof. Ka- fadar, bütün bu arşiv ve belge tah- ribaunın Sırplar tarafından "planlı ve kasten" yürütüldüğûnü de raporlannda özellikle belirti- yorlar. Bıüm adamlan şu sapta- rnayı yapıyorlar: "Tanhsel eserle- rin ve yazılı dokümanlann sişte- rnatik olarak ve bilinçh bir şekilde imha edildiklerini vurguluyonız. Bu, kültûrel miraslan nedeniyk varbgnu sûrdürebilen bir halkın hakkını, açıkça ve üzerinde çahşılmış bir biçimde reddeden et- nik temizlik kampanyasıdır..." TSA Başkanljğı'nın Madison'dan yaptığı açıklamada. Bosna'daki kültür katliamına ilişkin bugüne dek en aynnulı bilgıleri içeren ra- porun, posta ve faksla. isteyenlere iletilebileceği de belırtiliyor. Ra- poru edinmek ısteyenlenn, "Prof. Cemal Kafadar, Dept. of History, Harvard University, Cambridge, MA 02138" adresine veya "617- 496-8564" nolu faksa başvurma- lan gerekiyor. Tanju yargıya gol attı MBaştarafi 1. Sayfada Fenerbahçeli Tanju Çolak, 1991 yıhnda 3 arkadaşı ile bir- likte, Mercedes kacakçılığı yap- tığı gerekçesiyle İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yar- gılanarak, 9 yıl 4 ay ağır hapis ve 5 milyar 405 milyon 577 bin 333 lira para cezasına mahkûm edilmışti. Tanju Çolak'ın avukatı Meh- met Durmuş, kaçak araba ola- yında müvekkilinin bir suçu olmadığı gerekçesiyle Yargı- tay'a başvurmuş ve Fenerbah- çeli futbolcunun davası Yargı- tay 7. Ceza Dairesi tarafından görüşülmeye başlanmıştı. 18 Haziran 1993 tarihli 21611 sayıh Resmi Gazete'de yayım- lanan Bakanlar Kurulu karan ile 1918 sayıh Kaçakçıhğın Men ve Takibine Dair Kanun'da de- ğişiklik yapılarak, 30 milyon li- ralık sınır, 565 milyon liraya yükseltildi. Bakanlar Kurulu karan aynen şöyle: Karar sayısı: 93/4473 "1918 sayılı Kaçakçılığm Men ve Takibine Daır Kanun'-' un değişik 27'inci maddesinin dördüncü fıkrasında belirtilen 30 milyon lirahk miktann 565 milyon liraya yükseltilmesi; MaHye ve Gümrük Bakanlığı'- nın 30 Mart 1993 tarihli ve 18732 sayılı yazısı üzerine, adı geçen kanunun anılan madde- sine göre Bakanlar Kurulu'nca 30 Mayıs 1993 tarihinde karar- laştınlmıştır."' Tanju Çolak, ^ y d , bilirkişi raporuna görS yurda, 300 milyon lirahk kaçak Mer- cedes sokma suçundan İstan- bul 1. Ağır Ceza Mahkemesi'- nde yargılanmış ve 9 yı] 4 ay hapis. toplam 5 milyar 405 mil- yon 577 bin 333 hra para cezası- na mahkûm edilmişti. Karara itiraz eden Tanju Çolak'ın da- vası, Yargıtay 7. Ceza Dairesi'- nde halen devam etmekteydi. Bakanlar Kurulu'nun 18 Ha- ziran 1993 tarihli 21611 sayıh Resmı Gazete'de yayımlanan karanna göre, kaçakçüık olay- lannda 30 milyon liraya kadâr olan para cezasına dönüştürme limiti, 565 milyon liraya yüksel- ülınce. Tııapıınııiııhjnı 100 IMİII yon Iirahk kaçak Mercedes olayı da, sadece para cezası kapsamı içerisine girmiş oldu. GÖZLEM UĞUR MUMCU • Baştarafi 1. Sayfada jimde rastlanır. Onemli olan, bu yolsuzluklarm so- ruşturulması ve sorumluların cezalandırılmalarıdır. Bunu yapabilen rejimlere "açık rejim " diyoruz. Türkiye'de oldum olası yoisuzluk savları ile ilgili gö- rüşmeler, parlamentoda çoğunluk grubunca örtbas edi- lir. 12 Mart 1971 oncesini şöyle bir düşünün; o günlerde Başbakan Dem/'re/'in kardeşlerı ile ilgili savlar Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirilmış, ancak bu ko- nuların araştırılıp soruşturulmaları sonunda AP çoğun- luğunun oylarıyla engellenmışti. 12 Mart öncesi ortamının oluşmasında bu yoisuzluk savlarının payı yadsınamaz. 12 Mart 1971 tarihinde başlayan askerı donemde o güne kadar üzerinde konuşulan yoisuzluk dosyaları unutuluverdi veaskerlerin muhtıra ıledevırdıkleri Demi- rel, askerler tarafından kurulan hükumete bakan ve gü- venoyu verdı. Bu, bir kara mizahtı. Demirel ile darbeci askerler bu kara mizah anlayışı içinde uzlaşıverdiler. Pek o kadar uzaklara gitmeye gerek yok. Eski Milli Savunma Bakanı Ercan Vuralhan hakkında verilen önergelerle ilgili TBMM görüşmeleri herhalde henüz belleklerden sılinmemiştir O görüşmeler televizyondan nasıl da gizlenmiştir? Anımsayacaksınız, tam göruşmenin olduğu gün tele- vizyon, elinde iki aydır beklettiği "zakkum olayı"n\ ekra- na getiriverdi. Sandı ki, böylece Vuralhan olayı gözler- den uzak tutulacak. Neydi Vuralhan konusundaki savlar 7 Vuralhan'\n Dışişleri Bakanlığı'nda, Idarı ve Mali İşler Daire Başkanlığı'nda görev yaptığı günlerde çeşitli şir- ketlerden alınan zırhlı araç ve gereçlerkonusunun aras- tırılmasını istemiştık. Bu araştırmayı en iyi yapacak ku- rul, cumhurbaşkanına bağlı "Devlet Denetleme Kuru- /u"ydu. Cumhurbaşkanı. Dışişleri Bakanlığı'na ve Cumhur- başkanlığı'na alınan zırhlı araç ve gereçler konusunda "Devlet Denetleme Kurulu"nu harekete geçirmedı. Bu konuda emir vermedi Nıçin bu konuda emır vermedi 9 - Başbakanlığa karşı guven duygusunu zedelememek için. Oysa aynı cumhurbaşkanı ve aynı başbakana bağlı "tanıtma fonlan'' ıle ilgili konuların "Devlet Denetleme Kurulu"nca incelenmesi ıçin gereken emri verdi. Bu araştırma buyük bir cıddiyetle süruyor. Sonucun cumhurbaşkanlığı seçimınden önce alınma- sı bekleniyor. Vuralhan konusunda ne gibi gelişmeler olmuştu? Başbakan konuyu bir başbakanlık müşavirine inceletti. Bu danışrnan alımlarda "usulsüzlükler" saptadı. Bunun üzerine Dışişleri Bakanlığı bir "inceleme komisyonu" kurdu. Bu komisyon da aynı usulsüzlükleri saptayınca Dışişleri Bakanı konu hakkında ceza soruşturması baş- latarak üç buyükelçiden oluşan bir komisyon kurdu. Bü- yükelçi Nejat Aydın'ın başkanlığında Büyukelçi Nejat Taylan ve Büyukelçi Metin Sırmen'den oluşan komisyon çalışmalannı bitirrnek üzere Komşumuz Yunanistan, "Koskotas skandalı" görüş- melerinı televizyondan yayımlayarak bizlere bir güzel demokrasi dersi verdi. • Doğru söylemek gerekirse, komşumuz Yunanistan'- dan 1974 yılından bu yana hep demokrasi dersleri alıyo- ruz. Cuntacı albaylardan hesap sorma dersleri... Cunta kalıntılarını silahlı kuvvetlerden temizleme dersleri... Özgürlükçü demokrasiyı kurma dersleri.. Komunist partilerinin kurulmalarına izin verme dersleri.. Bütün bu derslerden sonra açık rejımlerde yoisuzluk. J t o t d L ü l ve l t rulur~"bü dferslerı alıyoruz. Hani ne derler? - Komşuda pişer bize de duşer... ANAP, Fenerbahçe ve sonunda Tansu Çiller de lobi-kongre çalışmalannı MHP'lilere teslim etti MHPLİLERLE OYNAYAN KOLTUĞU ALIYOR, MHP DE HAVA ALIYOR! Yeğen Yahya'nın arkasında Emlak Bankası var Çiller'in erkek kabinesi... Karayalçın vazgeçmeyecek: Hem Genel Başkan, hem de Belediye Başkanı olmak istiyor... Nokta, Barzani'nin Kürtler'le yaptığı "gizli" toplantınm tek tanığıydı. Dayaktan göğüs kafesi kırılan ortaokul öğrencisine ödül olarak takdirname verildi... Zeynebbiye Camii imamı anlatıyor: "Ben Hizbullahım!" • Haftalık kent rehberi: Stnema, fiyatro, televizyon, video, radyo, müzik, sergi, gezi ve etkinlikler, ikinci derginizde; d
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear