Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
S0HAZİRAN1993PAZAR • • • • CUMHURİYET SAYFA
HABERLERIN DEVAMI 15
GUNCEL
CÜNEYT AKCAYÜREK
Gelin Demokrasi
Savaşı Verelim
Tansu Çiller, Cumhuriyet'ın sorularını yanıtladı: - "Acı re-
çete, radikal önlem var" - Enflasyon: "Halkın tahammülü
ne kadarsa o kadar indiririz" - "İlk Bakanlar Kurulu toplan-
tısını Güneydoğu'da yapacağım." - Erken seçım: "Çözüm-
ler tıkanırsa, Türk halkının tahammülü yok, seçime gideriz"
- ' Zonguldak ocaklarını kapatmak diye bir yaklaşım yok" -
"Beni politikaya siyasal yasaklar dönemindekı mücadele-
ler itti" - "Kafamda hükümet henüz şekillenmedi. Kim ehil
ise onu elbette kabineye alacağız"... önümüzdeki hafta
ikıncı DYP-SHP koalisyon hükümetini açıklaması beklenen
Tansu Çiller, dün OR-AN'dakı evinde, hemen hemen bütün
gazetelerin Ankara temsilcileriyle ayrı ayrı görüşmeler
yaptı.
Her gazetenin özgün sorularını yarım saatlik sürelerde
yanıtladı. Ne var ki, hiçbirsoruyuyanıtlamaktankaçınmadı.
Çiller'in bize soylediklerinde dikkatleri çeken bir iki nokta
var. özelleştirmede işçiyi, kurumlarda çalışan memurları
mağdur etmemeye özen göstereceğini sindirmeye çalışı-
yor. Ne care, ozelleştirmeyle enflasyon arasındaki doğal
köpruye söz gelince, hiç sakınmadan "acı reçeteler uygu-
lanacağını" söylemekten de çekinmiyor. Acı reçetelerse,
malum- Zamlar'
Oemokratikleşmede peşin yargılara sahip değil; ancak,
demokratikleşmenın "butun partilerin katkısıyla" gerçek-
leşmesine hızmet vereceğini duyumsatıyor.
Tansu Çiller, erken secimi, hizmet ıçin geldiğinden dü-
şünmediğini söylüyor; fakat, yapmayı tasarladıklarını ya-
pamaz duruma düşerse duraksamaksızın erken seçime
gidebileceği izlenımini veriyor.
örneğin, mart '94 gibi bir tarih söylendiğinde fazla ya-
bancılıkçekmiyor.
Tansu Çiller'e sorular ve yanıtları aşağıda:
- Siz genel başkan olmadan önce özelleştlrmeyi radikal
biçimde çözeceğinizi sdylediniz. Sanırım, 500 veya 600
bin işçiyi sokağa atmak gibi bir formül yok. özelleştirme-
nin hangi sıra ile başlayacağını gösteren bir çizelge de
var mı elinizde?
ÇİLLER- Işçileri sokağa atmak gibi bir yaklaşım içinde
olmamız mümkün değil. Oranın işçisinin, güvencesine,
tazmınatına, her şeyine talip olacağız. Ama bir de şu ger-
çekle karşı karşıyayız Bu hazinenın elindeki para veya
açıklar hazinenin veya devletin özel bir parası mı? Değil.
Yani halkın önceliği yok mu bunda? 100 trilyon açığa doğru
gidiyor bütçe. 70 trilyon tek başına KİT'lerde açık var. Tabii
550 bin memurumuz, işçimiz çalışmakta. Burasının temi-
natı ıçin prım veriyoruz, yeni ıstihdam yaratacak halde
değiliz Yeni istihdam yaratacak yerler nereleridir? Küçük
ve orta ölçekteki işletmeler. 4.5 milyon küçük ve orta ölçek-
teki ınsanımız var. Bu 4.5 milyon insana biz 1 trilyon vere-
lim, biz bunlara ımkân sağlasaydık, istihdam yaratmaz
mıydık? Buraya 1 trilyon, öbür tarafa 70 trilye»veriyoruz ve
bir kısır döngüdeyiz. Şımdı 'bunların projeleri var mı?' di-
yorsunuz, var. Bunların projeleri var. Bunların hepsini
kamu vicdanına sinerek. oradaki insanımıza da sahıp çıka-
rak yani oradaki ışçimize, memurumuza, güvenliğiyle,
sosyal güvenliğiyle, planlamasıyla, işsızlik sigortası baş-
latmakla, aklınıza ne geliyorsa, yeni projeleri oraya götür-
mekle. o yöreye götürmekle yaklaşmak mecburiyetinde-
yiz Yoksa bir kısır döngüdeyiz. Yani her gün büyüyen bir
başka durum çıkıyor. Ve oralara o kadar parayı verip yeni
istihdam yaratamıyoruz oralarda. Yaratabıliyor muyuz?
Yaratamıyoruz. işsizlik çığ gibi büyüyor, biz alıyoruz halkın
parasını, biraz daha oraya koyuyoruz. Oradaki insan da ra-
hatsız. Yani ben çözum var diyorum. Bunların hepsinin sı-
rası, şusu busu var mı? Bana göre bu sonraki mesele.
Projesi var mı?Var.
- Yani dün Erdal Bey de bu projeden bahsetti. Projeden
haberi var mı?
ÇİLLER-Var. Bunun içinde her şey var. Özelleştirmedeki
kısıtlamalara tabi olamaz Türkiye. Türk halkı tabi olamaz
artık. Çünkü çözüm büyük, çok büyük, giderek büyüyor.
Yani, bir bakıyorum çızgi giderek yükseğe çıkıyor.
- Şu Zonguldak sorunu vardır. Derter ki devletin sırtında
trilyonlar gkjer, bir işe yaramaz, ocakları kapatmak lazım.
Şimdi lütfen söyler misiniz, Zonguldak konusunda bir
projeniz var mı?
ÇİLLER- Zonguldak'ı kapatmak dıye yaklaşmam olaya
ben. Zonguldak'ı kurtarma operasyonu diye yaklaşırım.
Şöyle yaklaşırım. Bana bir anne geldi, birkaç ay kadar ön-
ceydi, iki tane oğlunu Zonguldak'ta kaybetmiş, şehit ver-
miş. Hüngür hüngür ağlıyor, zannettim ki iki oğlunu kaybet-
tiği için ağlıyor. Hayır, niye ağlıyor bilıyor musunuz?
Üçüncu oğlunu işe alayım diye ağlıyor. Şimdi bu bir gele-
cek mi bu yöre halkı için? Yani ben orayı kapatalım diye bir
başlıkla girmiyorum. Ama, söylediğim şeyin içeriğinde,
orada 6 trilyona yakın bir zarar var; bugünün rakamlarıyla.
Biz her6trilyonu bulabilmek için, her 1 trilyon için 1 trilyon
da faiz ödüyoruz. Orada 10-12 trilyonluk açığımız var. Bu
10-12 trilyonluk para ıle her yıl oralara neler yapılır, biliyor
musunuz? Yani tamam, yapmayalım, orada 30 bin işçimiz
çalışıyor. Bu 30 bin işçiyi sokakta bırakmayı kimse öngör-
muyor. Ama 30 bin işçimiz için 12 trilyonu veriyoruz ve on-
ları buna mahkûm ediyoruz. O ana geliyor, üçüncüyü kay-
betmesin, Allah vermesin. dördüncü için ağlayacak.
- Hayır, değil de nasıl bir çözüm?
ÇİLLER- Oraya proje, yeni yatırımların bir teşvikiyle, ge-
rekiyorsa ona verelim parayı. Yani bari hiç olmazsa bu
kadar para vereceksek bir başka alana verelim, insanlar
ölmesın. Hayvancılığıyla, köyden gelip hayvancılık yapma-
ya oraya, bütün bunlara; halkla beraber, bilgilendirerek
durum bu. Faturası bu, insanlara verdiğimiz hayattarzı bu,
yaoabileceğimiz bunlar. Bunların hangisini yapalım?
- Elbette adamların haklannı, yaşam tarzlannı da sür-
dürmelerine olanak vererek. Yani başka çaresi de yok.
ÇİLLER- Tabii, tabii, O boynumuzun borcudur. Ortağımız
SHP ve partim DYP, çalışanın ve memurun yanında. Yani
ça ışan kesımden geldik. Bizim bugün eğer arkamızda rüz-
gâ- varsa, halk rüzgârı bu. Başka hiçbır şey değil. Bizim
başka hicbir şeyimiz yok.
• Zaten halktan başka hicbir şeye de güvenmeyin.
ÇİLLER- Güvenemeyız zaten. Yani kamu vicdanına sine-
ce<. Onlarla beraber olmadan yapılacak hicbir çözüm yok.
A n a Türxiye'nin kaderı de sırf bunlar değil.
Memjra, işçiye sahip çıkacağınızı söylediniz, laf ara-
sırda. Çok doğru tabii, bunu vurgulamak istiyorum. Bir
SCE var; diyorlar ki, Tansu Çiller Thatcher kadar sert ola-
cac. Yine diyorlar ki, memura, işçiye çok sert olacak, fazla
d£ vermeyecek.
pİLLER- Bütun bunlar tabii önümüzdeki günlerde koalis-
ycn hukjmetiyle, ortağımızla birlikte karar verme duru-
rrunda oduğumuz şeyler. Bakanlar Kurulu'nun ele alaca-
ğırneseeler Ama Cüneyt Bey, şunu açıkça ifade edeyim,
rremuraçok fazla verelim, bir cebine koyarsınız, öbür ce-
b»rtden aırsınız. Yani bu birine çok verip vermemek değil,
fc>rinincebinde bir şey kalmasına talip olmak lazım. Birfile-
^•doldurjyor, ev kadını kaça dolduruyor? 2 yıl sonra o kaça
ddacak 3 yıl sonra kaça dolacak? Bunun çizgisini vermek
|.eım Bjnu vermek lazım. Yani gerçek kaynaktan verme-
czlâiniz br şeyi verın, ne olacak verın verebildiğiniz kadar.
- Bu tabii ki özelleştirme, nihayet bir yerde enflasyona
. 3u enflasyonu çekebilecek misiniz aşağıya?
ÇİLLER- Evet, buna kararlıyız.
- Kolay değil tabii, bunu ben yûzde 15'e indlıirim, yüzde
20, ben onları beklemiyorum, açıkça söyleyeyim.
ÇİLLER- Hayır, söylemem de zaten.
- Söylemeyin zaten, doğru da değil. Doğru da olmuyor.
Mesela, yüzde 65'lerde seyrediyorsa bunu yüzde 20 diye
hedef olarak gösterebUir misiniz?
ÇİLLER- Halkın tahammülü ne kadarsa o kadar indirebi-
liriz. Halkın tahammülü gönlüne sinmesi lazım. özelleştir-
meyi çözümleriz. Acı reçetelerin, iyi reçetelerin hepsinin
karışımı.
- Acı reçete var, tabii değil mi?
ÇİLLER- Var
- Nerelerde ve nelerde?
ÇİLLER- Bunları şu anda benim söylemem doğru olmaz.
Hazır olmadan.
- Radikal bazı tedbirter alacaksmız, bazı act reçeteterte
bunlan uygulayacaksınız.
ÇİLLER- Var, var, var. Ama bunu yaptığımız zaman bizim
ufkumuzda çağdaş bir Türkiye ortaya çıkacak. Buna talibiz,
acı reçeteye talip değiliz. Ben bunun Türk halkıyla beraber
yapılabileceğine inanıyorum. Mesela anneleri tanıyorum.
Bunlar kendilerinden keserler, ayakkabısını almaz, çocu-
ğuna bir şey alır, çocuğunun üstüne başına, kazağını alır,
bayramda onu giydirir, kendisi giymez. Bunu çağdaş Tür-
kiye özlemine onun evladının iyi yetişmesine, eğitimine
harcandığını görürsek ve iyi yetişmiş bir neslin önünü açtı-
ğımızı anlarsa, bunları beraberce yapabiliriz.
- Tesekkür ederim, çok açıkça konuştunuz. Ben başka
bir konuyu sormak istiyorum. DYP-SHP hükümeti bize
çok umut verdi. Ekonomide zoriuklarını Mliyorduk, büyük
bir beklentimiz yoktu, açık söyleyeyim, genel siyaset ma-
lum, terör malum, terörde basan vardı. Fakat bizim özle-
diğimiz bir şey vardı, demofcratiklesme. Buna çok önem
veriyoruz. Yani demokratikteşmenin sağlanması. Size
hep ekonomiden soruluyor, o işle meşgul oMuğunuz için,
ama kimse bir demokraUkleşmeden söz etmlyor. Ne ya-
pacaksınız bu konuda?
ÇİLLER- Çok tesekkür ederim, bu suali sorduğunuz için.
Neden kimse bana bu suali sormuyor, bilmiyorum. Ben
Doğru Yol Partisi'ne, Sayın Demirel'in yanına geldiğim za-
man herkes beni bir ekonomik kalfa olarak gördü. Oysa
bana politikaya girme heyecanı veren, cesaretini veren
mesele, Sayın Süleyman Demirel'in yasaklarının kaldırıl-
ması için yapılan mücadele olmuştur. Beni taşıran damla
odur. Beni taşıran damla ekonominin bozulmaya başlama-
sı, şu olması, bu olması değildir. Yani onları biz zaten ken-
dimizin dilinin döndüğünce şu yanlıştır, şu doğrudur diye
bildiğimiz kadarını söylüyorduk. Ama beni politikaya iten
dava, demokrasi mücadelesi olmuştur. Süleyman Bey'in
yaptığı mücadelenin ne kadar büyük bir olay olduğunu ta-
rih daha iyi anlayacak. Ben şu günlerde dahi onu tam anla-
mış olduğumu zannetmiyorum. Tarihe mal olmuştur, şu
anda da kendisinin hakikaten çok büyük bir birikimi vardır.
Yolumuza da onun birikimirtden faydalanarak devam ede-
ceğiz. Ama beni politikaya sokan mesele, Süleyman Demi-
rel'in şahsmda odaklanmış olan o mücadeleydi. Şimdi ben
böyle bir çevreden geliyorum ve böyle bir anlayıştan ve ta-
bandan da geliyorum. Yani bu parti, kim ne derse desin,
SHP ortağımız da bu mücadeleyi yapmıştır. Ama, bizim
partimizin demokrasi şehidi vermediği söylenemez. Ben
bunu devam ettirecek bayraktarlığı almak istiyorum. Bu-
nun ilk örneğini 133. maddenin değiştirilmesi için verdim.
Bütün arkadaşlanma bugün (dün) bir yazı yazıyorum. Tüm
kongreleri iptal ediyorum. Belde, ilçe, bütün kongreleri ip-
tal ediyorum. Yurtdışı, yurtiçi gezilerinin tümü iptal. Bu
çağrıyı muhalefete de yaparak başlıyorum Gelin, çoksesli-
lik, demokrasinın geregj. 133 madjjleyi geçirelim, burada
kalmayalım. Bundan sonra önumüzde bir S'ûru meseleler
var, bazılarında anayasa var, bazılarında yok. Siyasi Parti-
ler Kanunu, evet, gençlik kollarını, kadın kollarını kuralım,
onun ötesinde bütün kanunları tarayalım, demokratikleş-
meyi engelleyen neler var, hepsine her aşamada beraber-
ce mücadele edelim. Üniversite kavramını, yeniden ele
alalım, demokrasinin gereği olarak ele alalım. Yani bütün
kurumlarını, yurtdışında ne varsa, bütün kurumlarını, ku-
rullarını, kurallarını Türkiye'ye getirmek için bir büyük sa-
vaş verelim, bundan daha güzel fırsat olur mu?
- Bu olabilir mi, bu Medls'in yapısı malum.
ÇİLLER- Bütün bunların hepsi var. Yani ekonomideki so-
runlar da daha kolay değil. Onları da yapabiliyorsak bunla-
rı da yapmaya talip olacağız. Türk halkı samimiyetimizi
görecektir, çabamızı görecektir, imkânlarımız vardır.
- Demek ki bir erken secimi düşünmüyorsunuz.
ÇİLLER- Hayır, biz çözümlere talıbız. Ama şunu da söy-
leyeyim Cüneyt Bey, açıkça söyleyeyim, arkamızdaki rüz-
gârın farkındayız işin gereği neyse onu yapmaya da talip
oluyoruz. Ama ocaktan itibaren ikinci 500 günün açıklama-
sını yapmamız gerekti. Onu bir türlü kamuoyuna mal etme-
miz gerekti. Ondan sonra cumhurbaşkanını seçtik, kongre-
ler yaptık. Şu anda bizim bir gün dahi kaybetmeye talip
olmamız mümkün değil. Yani 2-3 ayda buradan çıkalım, bu
rüzgârdan faydalanalım, bize göre kolay çözümdür, biz bu-
na talip değiliz. Ama, eğer çözüm getirmeyecek hale gelir-
sek, irademizi kullanırız. Biz çözüm üretmeye talibiz. Bunu
kolay yoldan kullanalım diye yola çıkmıyoruz.
- Tıkanırsa o zaman seçime giderim diyorsunuz.
ÇİLLER- Tıkanırsa Türk halkının beklemeye tahammülü
yok.
- Önünüzde de bir imkân var, marta kadar...
ÇİLLER- Hiç olmazsa bunun kolay yoluna gitmediğimizi,
çözümlere talip olduğumuzu, kamuoyunun beklemeye ta-
hammülü olmadığını biz söyleyelim, bir yola girelim.
- Kabineyi biçimlendlrme aşamasına geldlniz mi?
ÇİLLER- Biçimlendirmesafhasına henüz gelmedim.
- Çok talip var.
ÇİLLER- Çok talip mi? Biliyorum. Bir şeyi yapmaya çok
özen gösterdim ve ne kadar doğru yapmış olduğumu şimdi
anlıyorum. Bir tek arkadaşımla beni destekleyen arkada-
şımla katiyetle bakanlık işini konuşmadım, vaat etmedim.
- Buniarı anlıyorum ama, 60-70 kişi kabineye girmeyi is-
teyecek. Kabinenin ilanından sonra doğal olarak bir çal-
kant olacak grupta.
ÇİLLER- Ne olursa şimdi olsun, yapmaya çalışacağım.
Ehilinden başlayacağım. Türkiye için gerekli olanı. Tabii ki
kabineyi kurarken bölgesel dengeleri, grup dengelerini
dikkate almadan çıkamazsınız. Bu bir gerçek. Bunu yapar-
ken ilk önce ehliyet ve Türkiye'nin çıkarı bir, ondan sonra
diğer özellikler. Demek ki, 180 kişilik gruptan 20 kişiyle yola
çıkacağız. Bu bilinçle hareketedeceğiz. Diyorum ki, halkın
desteğiyle geldik, halkla bu partiyi bütünleştirirsek eğer,
bu muhalefet üzerinde bir güçtür. Muhalefete çağrının bir
platformudur. O çağrıyı yapıyorum; gelin, Doğru Yol Par-
tisi'nde birleşelim diyorum.
- Diyorlar ki, DYP'nin tayin ettiği bürokratlan şimdi Çil-
ler değiştirmeye girişecekmiş.
ÇİLLER- Ekonomideki uyum ve koordinasyon çok önem-
li. Onun içm de Merkez Bankası, Hazine, Planlama ve Ma-
liye'nin uyumu. Bunu yapmazsak çözüm üretemeyiz. Bunu
yaşadım, biliyorum, gördüm. Bir beyaz sayfa derken isim
üzerinde durmadığımı ifade etmek isterim. Ben de uyunrun
arkasında ve peşinde olacağım. Türkiye'ye hizmet vermek
için gerekli, benim için değil. Ben uyumu sağlayacaklarla
çalışırım Bunlarla uğraşım yok.
-İlkkabinetoplantoı?
ÇİLLER- ilk kabine toplantısını Güneydoğu'da yapaca-
ğım.
Bosna'datarihyok ediliyor
• Baştarafi 1. Sayfada
değil 'evrensel bilim' için çok
ciddi kayıplaı; olduğu vurgulanı-
yor. Bıhm adamlannın saptama-
İanna gore Saraybosna Milli Ki-
taplığ, savaş, süresince temellen-
ne kadar vıkılarak yakıimış. Sa-
rayova Üniversitesi'nin burada
saklanan kitaplanyla biıtkte, ül-
kenin yine burada tutulan yûz elli
yıllık gazete ve dergı arşivi de tü-
müyle yok olmuş. Aynca yine
salt bu kütüphanede 155 bıni el-
yazması eski eser olan 1.5 milyon
kitap tahrip edilmış, arşıv ve bil-
gisayar kayıtları da ortadan
kaidınlmış. Yine Saraybosna'da
1537 yılında kurulrnuş olan Gaa
Hûsrev Bey Kıtaplığı da 16.
yüzyıla ait aynı adı taşıyan camı-
siyie birlikte yoğun bombardı-
mana tutulmuş durumda. Bu
yapının yıkılmasıyla birlikte 17.
yüzyıldan kalma Islam ve tbrani
kûltürlerine ait elyazması belge-
lerden oluşan bir hazine de artık
'yoklar' arasında. Bosna'da Gü-
neydoğu Avrupa'nın kendı ala-
nındakı en gelişmiş kurumu olan
Barajeve Şark Enstitüsû'ndeki
bılgiler de Sırplann imha ettikleri
tanhsel kaynaklar içinde yer alı-
yor. Enstitünûn yakılmasıyla bir-
likte elyazması evrak, kitaplar ve
geniş bir mikrofilm koleksiyonu
yok edilmiş. Bir yıl boyunca en
yoğun bombalanan tarihı Mos-
tar kentindeki Fransiscan Ma-
Dastm ise aynı şekilde "tarihı arşı-
vı" yüzûnden Sırplann özellikle
imha ettikleri yapılardan. Ma-
nastırda saklanan belgeler kur-
tanlamadığı gibi yine Mostar'da
yıkılan on üç cami, yüze yakın
eskı yapı ve katedraldekı özel ar-
şivlerden de artık yararlanmak
olası değil. Bu arada Mostar'ın
yedi tarihi köprûsünden altısının,
eski mezarhklann, kilıse ve sina-
goglann da "sürekli" bombala-
narak tahnp edildikleri, raporda
sergilenen "'kûltür katliamı en-
vanteri" arasında bulunuyor.
Prof. Rıedimayer ve Prof. Ka-
fadar, bütün bu arşiv ve belge tah-
ribaunın Sırplar tarafından
"planlı ve kasten" yürütüldüğûnü
de raporlannda özellikle belirti-
yorlar. Bıüm adamlan şu sapta-
rnayı yapıyorlar: "Tanhsel eserle-
rin ve yazılı dokümanlann sişte-
rnatik olarak ve bilinçh bir şekilde
imha edildiklerini vurguluyonız.
Bu, kültûrel miraslan nedeniyk
varbgnu sûrdürebilen bir halkın
hakkını, açıkça ve üzerinde
çahşılmış bir biçimde reddeden et-
nik temizlik kampanyasıdır..."
TSA Başkanljğı'nın Madison'dan
yaptığı açıklamada. Bosna'daki
kültür katliamına ilişkin bugüne
dek en aynnulı bilgıleri içeren ra-
porun, posta ve faksla. isteyenlere
iletilebileceği de belırtiliyor. Ra-
poru edinmek ısteyenlenn, "Prof.
Cemal Kafadar, Dept. of History,
Harvard University, Cambridge,
MA 02138" adresine veya "617-
496-8564" nolu faksa başvurma-
lan gerekiyor.
Tanju yargıya gol attı
MBaştarafi 1. Sayfada
Fenerbahçeli Tanju Çolak,
1991 yıhnda 3 arkadaşı ile bir-
likte, Mercedes kacakçılığı yap-
tığı gerekçesiyle İstanbul 1.
Ağır Ceza Mahkemesi'nde yar-
gılanarak, 9 yıl 4 ay ağır hapis
ve 5 milyar 405 milyon 577 bin
333 lira para cezasına mahkûm
edilmışti.
Tanju Çolak'ın avukatı Meh-
met Durmuş, kaçak araba ola-
yında müvekkilinin bir suçu
olmadığı gerekçesiyle Yargı-
tay'a başvurmuş ve Fenerbah-
çeli futbolcunun davası Yargı-
tay 7. Ceza Dairesi tarafından
görüşülmeye başlanmıştı.
18 Haziran 1993 tarihli 21611
sayıh Resmi Gazete'de yayım-
lanan Bakanlar Kurulu karan
ile 1918 sayıh Kaçakçıhğın Men
ve Takibine Dair Kanun'da de-
ğişiklik yapılarak, 30 milyon li-
ralık sınır, 565 milyon liraya
yükseltildi. Bakanlar Kurulu
karan aynen şöyle:
Karar sayısı: 93/4473
"1918 sayılı Kaçakçılığm
Men ve Takibine Daır Kanun'-'
un değişik 27'inci maddesinin
dördüncü fıkrasında belirtilen
30 milyon lirahk miktann 565
milyon liraya yükseltilmesi;
MaHye ve Gümrük Bakanlığı'-
nın 30 Mart 1993 tarihli ve
18732 sayılı yazısı üzerine, adı
geçen kanunun anılan madde-
sine göre Bakanlar Kurulu'nca
30 Mayıs 1993 tarihinde karar-
laştınlmıştır."'
Tanju Çolak, ^ y d ,
bilirkişi raporuna görS yurda,
300 milyon lirahk kaçak Mer-
cedes sokma suçundan İstan-
bul 1. Ağır Ceza Mahkemesi'-
nde yargılanmış ve 9 yı] 4 ay
hapis. toplam 5 milyar 405 mil-
yon 577 bin 333 hra para cezası-
na mahkûm edilmişti. Karara
itiraz eden Tanju Çolak'ın da-
vası, Yargıtay 7. Ceza Dairesi'-
nde halen devam etmekteydi.
Bakanlar Kurulu'nun 18 Ha-
ziran 1993 tarihli 21611 sayıh
Resmı Gazete'de yayımlanan
karanna göre, kaçakçüık olay-
lannda 30 milyon liraya kadâr
olan para cezasına dönüştürme
limiti, 565 milyon liraya yüksel-
ülınce. Tııapıınııiııhjnı 100 IMİII
yon Iirahk kaçak Mercedes
olayı da, sadece para cezası
kapsamı içerisine girmiş oldu.
GÖZLEM
UĞUR MUMCU
• Baştarafi 1. Sayfada
jimde rastlanır. Onemli olan, bu yolsuzluklarm so-
ruşturulması ve sorumluların cezalandırılmalarıdır.
Bunu yapabilen rejimlere "açık rejim " diyoruz.
Türkiye'de oldum olası yoisuzluk savları ile ilgili gö-
rüşmeler, parlamentoda çoğunluk grubunca örtbas edi-
lir.
12 Mart 1971 oncesini şöyle bir düşünün; o günlerde
Başbakan Dem/'re/'in kardeşlerı ile ilgili savlar Türkiye
Büyük Millet Meclisi gündemine getirilmış, ancak bu ko-
nuların araştırılıp soruşturulmaları sonunda AP çoğun-
luğunun oylarıyla engellenmışti.
12 Mart öncesi ortamının oluşmasında bu yoisuzluk
savlarının payı yadsınamaz.
12 Mart 1971 tarihinde başlayan askerı donemde o
güne kadar üzerinde konuşulan yoisuzluk dosyaları
unutuluverdi veaskerlerin muhtıra ıledevırdıkleri Demi-
rel, askerler tarafından kurulan hükumete bakan ve gü-
venoyu verdı. Bu, bir kara mizahtı. Demirel ile darbeci
askerler bu kara mizah anlayışı içinde uzlaşıverdiler.
Pek o kadar uzaklara gitmeye gerek yok. Eski Milli
Savunma Bakanı Ercan Vuralhan hakkında verilen
önergelerle ilgili TBMM görüşmeleri herhalde henüz
belleklerden sılinmemiştir
O görüşmeler televizyondan nasıl da gizlenmiştir?
Anımsayacaksınız, tam göruşmenin olduğu gün tele-
vizyon, elinde iki aydır beklettiği "zakkum olayı"n\ ekra-
na getiriverdi. Sandı ki, böylece Vuralhan olayı gözler-
den uzak tutulacak.
Neydi Vuralhan konusundaki savlar
7
Vuralhan'\n Dışişleri Bakanlığı'nda, Idarı ve Mali İşler
Daire Başkanlığı'nda görev yaptığı günlerde çeşitli şir-
ketlerden alınan zırhlı araç ve gereçlerkonusunun aras-
tırılmasını istemiştık. Bu araştırmayı en iyi yapacak ku-
rul, cumhurbaşkanına bağlı "Devlet Denetleme Kuru-
/u"ydu.
Cumhurbaşkanı. Dışişleri Bakanlığı'na ve Cumhur-
başkanlığı'na alınan zırhlı araç ve gereçler konusunda
"Devlet Denetleme Kurulu"nu harekete geçirmedı. Bu
konuda emir vermedi
Nıçin bu konuda emır vermedi
9
- Başbakanlığa karşı guven duygusunu zedelememek
için.
Oysa aynı cumhurbaşkanı ve aynı başbakana bağlı
"tanıtma fonlan'' ıle ilgili konuların "Devlet Denetleme
Kurulu"nca incelenmesi ıçin gereken emri verdi. Bu
araştırma buyük bir cıddiyetle süruyor.
Sonucun cumhurbaşkanlığı seçimınden önce alınma-
sı bekleniyor.
Vuralhan konusunda ne gibi gelişmeler olmuştu?
Başbakan konuyu bir başbakanlık müşavirine inceletti.
Bu danışrnan alımlarda "usulsüzlükler" saptadı. Bunun
üzerine Dışişleri Bakanlığı bir "inceleme komisyonu"
kurdu. Bu komisyon da aynı usulsüzlükleri saptayınca
Dışişleri Bakanı konu hakkında ceza soruşturması baş-
latarak üç buyükelçiden oluşan bir komisyon kurdu. Bü-
yükelçi Nejat Aydın'ın başkanlığında Büyukelçi Nejat
Taylan ve Büyukelçi Metin Sırmen'den oluşan komisyon
çalışmalannı bitirrnek üzere
Komşumuz Yunanistan, "Koskotas skandalı" görüş-
melerinı televizyondan yayımlayarak bizlere bir güzel
demokrasi dersi verdi.
• Doğru söylemek gerekirse, komşumuz Yunanistan'-
dan 1974 yılından bu yana hep demokrasi dersleri alıyo-
ruz. Cuntacı albaylardan hesap sorma dersleri... Cunta
kalıntılarını silahlı kuvvetlerden temizleme dersleri...
Özgürlükçü demokrasiyı kurma dersleri.. Komunist
partilerinin kurulmalarına izin verme dersleri..
Bütün bu derslerden sonra açık rejımlerde yoisuzluk.
J t o
t
d L ü l ve l t
rulur~"bü dferslerı alıyoruz.
Hani ne derler?
- Komşuda pişer bize de duşer...
ANAP, Fenerbahçe ve sonunda Tansu Çiller de
lobi-kongre çalışmalannı MHP'lilere teslim etti
MHPLİLERLE OYNAYAN KOLTUĞU ALIYOR, MHP DE HAVA ALIYOR!
Yeğen Yahya'nın arkasında Emlak Bankası var
Çiller'in erkek kabinesi...
Karayalçın vazgeçmeyecek:
Hem Genel Başkan,
hem de Belediye
Başkanı olmak istiyor...
Nokta, Barzani'nin Kürtler'le
yaptığı "gizli" toplantınm
tek tanığıydı.
Dayaktan göğüs
kafesi kırılan
ortaokul öğrencisine
ödül olarak
takdirname verildi...
Zeynebbiye Camii
imamı anlatıyor:
"Ben Hizbullahım!"
• Haftalık kent rehberi: Stnema, fiyatro, televizyon, video, radyo,
müzik, sergi, gezi ve etkinlikler, ikinci derginizde; d