22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 17 HAZİRAN1993 PERŞEMBE 12 DIZIYAZI Döneklere 'IkinciCırnıhuriyetçf deıııeksığhktır... • kinci cumhuriyet koousuna ge- lelinı. Diyoriar ki, Apo ikinci I c u m h u r i v e t ç i oMu. Ozal'dan etkflenerek bö>le oldu. ÖCALAN - îkincı cumhurı- yet çıkışııun anlamlı olabilece- ğini biz söyledik. Birinci cum- huriyet tıkanmışür, bu değer- lendirmeyi çok önce yaptık. Bızim birin- ci cumhuriyete ilişkin değerlendirmemiz, 80 sonrası çok kapsamhdır. "12 Eylül Faşizmıne Karşı PKK Dıre- nişimız" adh bir kıtabunız vardır. Do- layısıyla ikinci cumhuriyetin değerlendi- rifişi, ozal'dan önce bizim dillendırmek istediğimiz bir husustur. Tam tersine, bu tükenişi bızim mücadelemiz ne kadar sağladıysa özal da bunu görüp yeni hamleye sürüklüyor. Özal gitti, maalesef gerçekten gitti. Hastalıktan gitü deniyor. Bence onu devlet gözden çıkardı. Veya birinci cum- huriyetçiler onu gözdep çıkardı. Ölü- mündeki tedbirsizükler ileri düzeydeydi. Bir de o gün nskli de olsa, Kürt meselesi konusunda gerçekten bir şeyler yapmak istıyordu Ve bu. devlet içinde bazı güçle- ri panığe sürükledi. Artık bu noktada gıttı mi, götürüldü mü tartışmasının pek anlamı yok. Ama kritik bir noktada Özal, Kürt meselesine ilişkin baa adrmlan atacaktı. Şöyle veya böyle, atamadı. - tkinci cumhuriyet deyince şöyle bir tabk) ortaya çıkıyor: Törkiye'de bffiyor- %^rnlann ikincicumhuriyetanlayışlan daha çok kendisımforijinleriitibarıylafarkhdır, bizimikincicumhuriyetimiz halka dayah, bilhassa devrimingetirdiğicumhuriyet olması farkhdtr. sunuz ikinci cumhuriyeti savunanlann dö- nekler oiduğu söyleniyor. \bduUah Öca- lan da bir Marksist olarak bu döneklerie biıükte ikinci cumhurneti mi düşlüyor, nasıl izah ediyorsumız bu beraberiiği? emokratik niteliği ve ulusalsoruna getireceğiçözû'm, oldukçafarkh biriçerikte ele ahnabileciğinigösteriyor.Döneklere de artık ikincicumhuriyetçidir demek,çok sığ Isim benzeriiği ÖCALAN - Benim düşündüğüm ikin- ci cumhuriyet, bir yerde mücadeleyle gerçekleşecek ikinci curnhuriyettir. Tür- kiye tekelcı kapitaüzminin ternel teşkil ettiği bir cumhuriyet dessl, halkın ağırk- ğında bir cumhuriyet. ikinci cumhun- yet, halk cumhunyetıdir * Bugün Türkiye'de ikinci cumhuriyeti savunanlar, bilnorsunuz daha çok büyük sermayeye yakın çevreter. yaklaşmak demektir. ÖCALAN - Onlann ikinci cumhuri- yet anlayışlan daha çok kendı sınıf ori- jınleri itibanyla farküdır. bizim ikinci cumhuriyetimiz halka dayalı, bilhassa devrimin getirdiği cumhunyet olması farklıdır. Sadece isim benzerliği vardır. Statü- koculann binncı cumhuriyeti de pek farkh değildir. Bunu da anti parantez be- ürteyim. Tıkanmış. yaşama emarelerini yıtirmiş, bıkkınlık getiren bir cumhuri- yet. Hastabktan bunalımdan başka bir üriinü yok artık. Bir an önce tasfıyesin- den yanayım. Buna göre tekelciler, statükoculara göre btraz daha ileri bir işlev görûyorlar. Ama bizim halkçı çözüm de tabii ki bir işlev görebılir. - Aynı şey değil diyorsunuz. ÖCALAN - Değil tabii. Çok açıktır. Bazı sloganlan kullanıyoruz diye. aynı- laştılar yargısını yapmak saptırmadır. Haksızlıktır. tkinci cumhunyetin sımf temeli, demokratik niteliği ve ulusal so- runa getireceği çözüm, oldukça farkü bir içerikte ele ahnabileciğini gösteriyor. O açıdan, döneklere de artık ikinci cumhuriyetçidır demek, çok sığ yaklaş- mak demektir. Akla karayı ve sapla samanı bırbirin- den ayırt ederek düşünmek gerekir. Sığ mantıkla düşûnmek kamuoyuna da ya- rar getirmez. YARIN: HİZBULLAH VE KÜRTCEPHESİ Ocaian'ın kişiliği, kadın, a$k ve cinscllik /1 Kadınlannoiduğuyeri seçiyorum T ~J~ a u i s a n u > yaşammda, ğ—ğ gündelikhavat içinde JL JL bunaldıkça.sahilegideyim, sevgilimin elinden tutayun, biraz sakin bir yerde yaşayayun gibi özlemler olur. ÖCALAN - Aslında benim öyle sa- hillere gitme durumum da var. Çok uygun, köşk diye tabir edebileceğiıniz yerlerde var. Bu konuda fazla maddı sıkınüm yok. Fakat kullanamıyo- rum. Yine çok değerli baa arkadaşlardavar. ~~ Karşıma aldığım tip çok özgür olmah. Bu ışi ele alışımız Türkıye'deki gibi hafıf değildir. - Nastl bir yaklaşmuıuz var bu konuda? ÖCALAN-Çok özgürdür. Türkiye'nin yaşadığı yaklaşımlann. yalruz Türkiye değil, uluslararası alanın ya- şadığı ölçülerin çok ılerisinoe. -örneğûiPKK'nm Merkez Komitesi'nde kaduı var nu? ÖCALAN- Kadın olup olmaması biraz şekücidır. Şu anda gerillanın yüzde 30'u kadındır. - Yönetici düzeyinde kadın var rnı? Tabii ki kadııüar her mücadelede yer alıyorlar. Bunu bir eksiklik olarak ka- bul etmiyor musunuz? ÖCALAN - Genelde yönetici yok. - Bu bir eksiklik değil mi? ÖCALAN - Ben bu konuda farkımı ortaya koyabümek için, kaldığım yer- lerin büyük bir kısmını kadınlardan seçiyorum Bu ne anlama gelir? - Bu önemli bir şey değil. ÖCALAN - Bir parti önderlığinin bir grup bayanla faaliyet yürütmesi demektir. Bu, toplumumuziçindev biradımdır. Merkez Komitesine gelince demin de söyledim, bizim merkez üzerine herşey söylenebilir. SLnnle her karşılaşmarnda, Merkez Komitesi'nde kadın\ar nu, diye soraca- ğnn. ÖCALAN - Ondan önce, Merkez Komitesi denilen olay addı bir olay mıdırdiyeceksın. Şu Merkez Komite, Po- lıtbüromeselelerini reel sosyalizm katılaştırdı. Ben hıç meraklısı değilim. Sağ- lam bir Merkez Komite var rru, yok mu... Ben otoriteye inanıyorum. İşlerin düzenlenme kabiliyetine inanırım. Sizin başuuzdan birev- PKK'nın kadın savaşçüan dağlarda, gencedk. Apo: En değmebayan arkadaşım bana bu konudasaygıszuk yapamaz. ÖCALAN-Bu açıdan kadının Merkez Komi- te'de olup olmamasın- dan ziyade, kadın öz- gürleşti mi, kadm çö- zümlendi mi, kadın bir yer tutuyor mu, dediğiniz gibi gücünü konuşturuyor mu? - Sovyetler Birliği'nde benzerbir tar- ttşma olmuştu. Parti yöneticileri, bakm toplumun birçok verinde kadınlar var, diyorlardı. Ama yönetim kademeleri erkeklerin elindeydi. ÖCALAN - Yönetici olsa ne olacak! Al erkek yöneticinin misyonunu kadı- na ver. Bu, kadının yönetici oiduğu anlamına gelmez. 'Bazanyanmsaatbirkadınlakalamam gldınnm' Tansu Çillerbaşbakan olsa... • • CALAN - Kadının yönetia olması demek, bütün tarihsel kimliğini bulmasıyla, gücünü bulmasıyla mümkündür. Kadının bir zenginliği var, bir gerçeği var. Bunu hem bilince çıkanp hem örgütlülüğe, hem de gerçekten yaşama kavuşturulmasıyla oluşturulacak bir yöneticilikse, oyöneticiliğin bir anlamı vardır. Orneğin, Tansu Çiller başbakanınız olsa,Türkiye'dekadın eşittir, kadın büyük bir üstünlük kazandı anlamına gelirmi? Çiller'in başbakan olması, kadının kendini çok kötükullanmasıdır. Kadın sorunu- nun çözümünü siz çok köklü ele al- mak zorundasmız. Kadınla eşit özgür olmak demek, çok sarmaş dolaş ol- mak demek değildir. Benim kendi du- rumumu soruyorsunuz. Anlamanız için yararh olabüir. Sevme olayını bir savaş olayı gibi ele ahyorum. Aşk ola- yını , sevme mi denir,arök ne denirse densin. o olayı bir bilim titizıiği ile... şko kadar ritizliğe gehnez! ÖCALAN - Sevginin kanun- lan var. Ben düşünüyorum. Kadm üzerinedüşünmek, kadını tut- kuyla ele almak önemli. Fakat, ba- zan yanm saat herhangi bir kadınla kalamam. Çıldınnm. -Neden? ÖCALAN - Kalamam. bazı davra- nışlan nedeniyle. - Belki kadın da sana dayanamaz! ÖCALAN - tşte onun için söylüyo- rum. Bir arada kalınamaz. Kadın konusunda yapılacak işler var. Ben bazı ölçülerinizi ciddiye almıyorum. Evlilik ölçülerinizi, aşk ölçülerinizi, duygu ökjükrinizi basit görüyorum açıkçası. -Neden basit? Daha ileri diye düşün- düğfin kadm erkek ilişkisi nedir sence? ÖCALAN - Düşünüyorum, her gün onun yorumunu yapıyorum. Aşık olmak, çoğumuzun bilmediği bir hu- sustur. Birçoğu aşkı çok bireysel bir duygudur diye tarif eder. Benirnki daha da farklı. Kadm düzeyinin ya- ratılması gibi bir sorundur benim için. Bir aşk olayının veya duygu olayının gerçekleşebilmesı için taraf- larinçok yetişkin ohnası gerekir. Mesela çok güçlü ofanası gerekir. Güçlü olmayan âşık olamaz. - Peki âşık nusın? ÖCALAN-Kadmaâşıkolraakbır güç meselesi. Ben her zaman açıkça çözümlemelerde de bulundum. Be- nimle yaşamaya güç getirebilecek kadın var rru? - Bubiraz kendini kadından üstûn gör- diiğün için olmuyor mu? ÖCALAN - Gayet Ubii ki kendimi üstün göreceğim. Ben aptal bir kadınla nasıl aşk yaşayabilirim. Çıksın kendine güvenen. Kendine güvenen kadın, gelsin aşkı benimle gerçekleştirsin. Mesele o kadar basit değil. Apo bu konuda kendini kolay yanıltacak bir adam değil. Bu konu- daki çözümlemeler sıradan çözümle- meler falan da değil. - Bunlar hep genel cevaplar. ÖCALAN - Şımdi ben herhangi bir kadınla yatabilirdim. Beni zorlarsa- nız, istediğim gibi, istedüğim biçimde yatabilirdim. Bu ciddi birçözüm de- ğil. Biz kadını daha yüceltici bir tarz- da ele almahyız. Bu kadın cinsi ezil- miş gerçekten. Paramparça edibniş. Hakaret edilmiş. Çok cahil bırakılmış Bunu aşmak istiyoruz. - Bunlar genel doğrular. ÖCALAN - Genel doğrular ama, ge- rekleri ne kadaryerine getiriliyor? Köle kadınla aşk yapılmaz. Köle ka- dınla sevgj bağlan gehştirilemez. - Savaşan kadm özgür kadmdır. Bir savaşuı komutasuuz. O zaman köle obnayan kadınlarla berabersiniz. ÖCALAN - Ben de sevgıye ışte böyle yüksek ilgi gösterdığim için savaşan kadın olayını ortaya çıkaıtmaya çalı- şıyorum. O benim ne kadar doğru ol- dugumu gösteriyor. Hiçbirgerillaa, hiçbir de\Tİmci bu kadar kadım ge- rillaya katabıldi mı? - Bu başka birşey. Bu işi çözmez. ÖCALAN - Çözmediği belU de, bir tutkuyu.birilgiyı belirtiyor. Canım kadınistesebenimimkânlanmçokge- nış, kendi tatminimi bireysel olarak halletsem, işin altından çıksam ola- maz mı? Buna yönelmedim - Tabii ki yönerjcisin, güçlüsün, sana âşıkolabflecek bir surükadınçıkabilir. ÖC ALAN - Mümkün değil. Buna kimse cesaret edemez! -O zaman burada bir yanhşuk var. BirerkeğebirkadınâşıkoMuğunusöy- leyebilmeU. ÖCALAN - Ben kendimi sunmuşum da ortalığa, kimse cesaret edemiyor. Mesela sizin Atatürk için bazılan o numaralara ve o tutkulara girdi. Be- nim en değme bayan arkadaşım. bana bu konuda saygısızlık yapa- maz. Büyük bağklıklan var. YARIN: HİÇ BİR KADIN BANAAŞIKIM DİYEMEZ O N B I N L E \ J m m J J J ICIM YAZDI Topraklaradeğil, yüı eğiıııizegömdük Mumcuya Bir alçak bomba ile topraklara verdiğim Kabrinde rahat uyu gözlerinden öptüğüm Özlediğin devrimler olacaktıryakında Topraklara değil de, yüreğime gömduğüm. Viuharrem Çakar Cumhuriyet gazetesi ailesine. ben, eşim ve yakınlarun Atatürk ilkelerine bağh, laik düzenden yana vatandaşlanz. Sayın Uğur Mumcu'ya yapılan cavarhğı bütün benliğimizle lanctliyoruz. Yapanlara karşı da korkunç bir nefret duyuyoruz. Bunuyapanlar bılsınler kı, bu duygulan paylaşanlararasındahacılarveçok _ . dindar insanlarda var. Eğer din duygumuzçok kuvvetli olmasa, bu yobazlar vecaniler nedeniyle dinden de ınsanhğımızdan da nefret edecegiz. Bu canilenn dini alet ederek, dine ne denlı büyük bir zararverdiklerini bilmelerini istiyoruz. Soruyoruz, hangi din, hangi dindar insan böyle bir cınayeti tasvıp edebilir. Çok taîcdir ettiğımiz ve ha>Tanı olduğumuzdünya çapındaki bir yaza- nmızın, destan gibi bir kahramanın ve eşsiz bir beynin daha heba ohnasını çok acı ve çok yüz kızartıa buluyoruz. Sizlere, yakınlanna ve tüm ulusumuza baş sağlığı diliyoruz. YüdnVergi Sayın Uğur Mumcu, senin mücadelen dünya kurtuluncaya kadar devam edecek. Rahat uyu. OğuzTengiz Sevgili Uğur Mumcu, bizTürkiye'nin laik ve Atatürkçü insanlan birleşmek için ne yazık ki ölümünü beklemisiz. Yaşar- ken üretkendin, yararbydın. Olümün bile yararlı oldu. (Dilim varmasa da böyle söylemeye) bıze hep' Aamız büyüktür, katıller bulunacak' dediler Bu kez hayır. Hayır. Hayır. En azından 40 milyon insarun 80 milyon eü yakalannda olacak. İçimizin aası hiç geçmeyecek. FiBzOskay SÜRECEK Bir güvercin uçuverdi Uçurdular bir ak güvercini Gönlümün kafesinden Uğur ola güvercinim Razı mısın bu sesimden Mumlar yaktın karanhğa Umut ektin bataklığa Meçhul değilfailin bana Cumhuriyet düşmanı bir köpek Ulurken kendini ele verecek Öldün sandüaryok olunca bedenin Lakin bilince kazılı sözlerin Mumlann bin bin yanıyor şimdi Elden ele meşalelerin Deyyuslar da laik oluyor şimdi İnanmazdın görseydin KadirDeniz ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARIYILMAZ ŞİPAL Âlmanya'da maden ocağında çalıştım : Ben 1969 ydında ktsa bir sure (3 ay) sigortalı olarak çalış- tıktan sonra Almanya'ya işci olarak gittim. 15 yıl Ahnanya'da bir maden ocağında çalıştım. Türkiye'de maden ocaklannda çalışanlara yıpranma hakkı tanınıyor. Ben de Ahnanya'da madende ve yeraltındaçalıştım. Bu yıpranma hakkı bana da uygulanır mı? M.D. YANTT: Sosyal Sigortalar Yasası 60/E maddesi uyarınca: "E) Sosyal Güvenhk ve Çalışma Bakanlıklannca tespit edilen maden işyerlerinin yeraltı veya yeraltı münavebeli işlerinde en az 1800 gün çalışmış bulunan sigortalılann, bu işlerdeki pnm ödeme gün sayılan toplamına dörtte bıri eklerur ve toplamı, bunlann malullük. yaşlıhk ve ölüm sigortalan primi ödeme gün sayısı ola- rak kabul edih'r." Sosyal Sigortalar Yasası'nda. maden işyerlerinin yeraltı işle- rinde en az 5 tam yıl (1.800 gün) çahşanlann, çalışüklan her tam yıl için aynca 90 gün de yıpranma payı eklenmesi ve bir çalışma yılınm 450 gün olarak değerlendirilmesi öngörüünüştür. Yurtdışmda ve yine maden işyerlerinin yeraltı işlennde çahşan- lar bu haktan yararlanabihr mi? Bu sorunun yanıtı, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 10.5.1983 günlü 1983/1909 esas ve 1983/2488 sayılı karannda gayet açık olarak verirmiştir. (*) (...) Gerçekten, Belçika'da aynı nıtelikteki işyerlerinde çah- şan sıgortalılara da bu hakkın tanınması yerindedır. Zira, sosyal güvenlik hukukunun, aynı koşullara sahip şahıslara, eşit bir bı- çimde uygulanması bu hukuk dahnın temel ilkelerindendir. Tersı bir yoruma gitmek, Belçika'da çalışan sigortalırun Türkiye'de aynı nitelikte işyerinin yeraltında çalışan ve yaşlılık aylığı almak- ta olan sigortalılardan daha az yaşlıhk aylığı alması sonucunu doğurur. Gerek Belçika'da gerekse diğer ülkelerde çalışan işçilerimizin çözümlenmemiş ağır sorunlannın oiduğu, buna rağmen ekono- mimizin güçlenmesine önemli ölçüde katkıda bulunduklan ger- çeği inkar edilemez. Esasen sözleşme hükümleri uyannca, Bel- çika'da geçen sigortalıhk süresi Türkiye'de geçmiş gibi kabul edilmektedir. (...) Aynca, Türkiye ile Federal Almanya Cumhuriyeti arasında Sosyal Güvenlik Hakkında Sözleşme'nin 29. maddesinde de şöy- le denilmektedir. "Türk Sosyal Sigorta mercii için aşağıdaki hususlar geçerlidir: 1) Alman mevzuatına göre maden ışletmelerinde yeralünda geçen prim ödeme süreleri, sözleşmenin 27. maddesi hükümleri çerçevesi dahilinde. Türk mevzuatına göre erken yaşlılık aylığı- nın bağlanması için gerekb şartlann mevcut olup olmadığj husu- sunun tatbikinde, Türkiye'de maden işletmelerinde yeraltında geçen sürelerle eşdeğer kabul edilir." (*) Kaynak: Yasa Hukuk Dergisi-AraUk 1984, sayfa 1764/934 A1NKARANOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Ertan Ünver, Hinthorozu'nu Eieştirdi... (4) Alaysamalı Öneriler... Geçen "Ankara Notlan'nöa, Ertan Ünver'in eleştirile- rineçokazyerverebildim. Nedeni, Erdal Bey'leyemek- te geçen kısa söyleşi idi. Belliydi ki Erdal Bey, çıkanları, sözcük sözcük titizlikle okuyor. Bunlar da belki bir katkı- dır demokrasiye, diye düşünüyorum. Ertan Ünver, eleştirilerini sürdürüyor; bunlar eleştiri- den çok, inceleme, yarayı açıp deşme. Okurlar, olayı bu açıdan alırlarsa iyi olur. Konuşmasını şöyle sürdürüyor Ertan Ünver - Neden 7994 yerel seçimleh bittikten sonra, önümüz- deki yıl ağustos ayında, temmuz ayında, yazın "Gelin, bir kurultay toplayalım, ben bu işi bırakıyorum!" deme- din, diye önce ben hesap soracağım. Izmir'e geliyor, karşılamaya gitmiyorum. Çiinkü ben, kendimi büyük öl- çüde aşağılanmış görüyorum. Ben, Ismet Paşa nın oğlu değilim. Ben Kahveci Ahmet'in oğluyum. Hiçbir şeye gereksinimim yok. Ben, dünya ve Türkiye masteri üze- rinde hobisel bir çalışma yürütüyorum. Seninle o gün, 1988 yılında 21 Ekim günü, Ankara'da "eylüT'de, politi- kayı bıraktım diye, Doğu Alman Müsteşarı Harry Schnei- der'le birlikte, kutlama şarabı içmedik mi? - Evet! - Neden bırakmıyorum, neden istifa etmiyorum şimdi? Ben, kaynayan yağlı kazanlann içindeyim. Ne uykum, ne huzurum kaldı benim. Sonra, ben onun kadarsorum- lu insan da değilim. 30 yıl yaptım, "eyvallah" deyip gidi- yordum. Zorla getirdiler beni. Gelecek yıl ayrılacak, tamam. Yerel seçimlerde başansız oldu, falan. Olurdu! Bu kadar geniş gören, bu kadar böyle Mevlevi bir hare- ket içinde olan bir adam, yerel seçimlerde başansız olacakmış da falan, hayır, öyle şeylerden paniklememe- li! - Başkan, konuşman çok sürpriz bir konuşma oldu... - Neden? - Bana öyle geliyor. Sanki, gideceğini tahmin ediyor- muşsun gibi bir yanıt, bir konuşma bekliyordum ben. - Bak, Almanya'dan bahsettiler; sorduklan soru "Hü- kümet ne yapacak?", "Hükümet daha önce ne yaptıysa onu yapacak!" dedi. "Almanya hükümeti birşeyler yap- mak zorunda" dedi, "Almanya ırkçılığın dünya çapında bir olay haline geldiğini görmeli, ona göre tedbirler al- malı, yetmiyor aldıkları tedbirler". Bak şimdi, bunu söy- lediği zaman, birkaç kez geri a/ıp videoya aldım yüzünü. "Yahu dedim, bu adam milletvekillipinden de gidiyor!" Nasılpanik biliyor musun yüzünde? İşin özeti şu: Güney- doğu, Apo, Kürt davası bilmem ne, ekonomi, enflas- yon... Toparlayamadı, getiremedi; Almanya... Irkçılık... Bir baktı, karşısında koskoca Süleyman Demirelin ya- nm dekarlık donu, bir de başmda "Number 1" şapka! "Hadi yav, bu iş yürümez!" dedi, bıraktı gitti... Bu kadar basit. - Peki Başkan, teşekkür ederim! Ertan Ünver, aradı telefonla, şöyle dedi- - Konuşmama eklemem gereken birkaç tane ironik (aJaysamalı) konu var; birincisi telaşa düşen sosyal de- mokratlar, bu paniklemeyi, bu telaşı, bu dağınıklığı to- parlamak için belki olumlu bir hareket geliştirebilirler. Bir ölçüde öyle bir olay olabilir. Bu kuşkulu bir yarar. En önemlisi şu: Şimdi olmayacak gibi görünen olacak şey- leri söyleyeyim; zaten ironikliği burdan kaynaklanıyor. Birincisi, delegeler toplanır, 11-12 Eylül Kurultaymı iki yıl erteleyebilir. Çünkü, iki yıl bizim yasal hakkımız var, olağanüstü kurultayımızı yaptığımız için. iki yıl sonra, 1995 Eylülünde, bu kararı alır kurultay; genel başkan isti- fa eder. Görürüz efendi gibi; olur yani, olmayacak şey değil bu! -Anladım! - İki, hiçbir genel başkan adayı çıkmaz. Falan filan da, öyle Diyarbakır çakmağı gibi burnunu göstermesin. Hiç- bir genel başkan adayı yok, bakalım ne yapacak kurul- tay? Sosyal demokrasi tabanı, bunu sağlayabiliyor mu önce? Erdal Bey, istifa ediyor; partiyi buralara getirebil- di mi önce? Solu birleştirecek, bunları yapacak, haydi kendisi gittikten sonra, bir karar alıp da, kurultayı ertele- yecek bir kurultay delegesi düzeyinde, SHP oluşturdu mu da gidiyor? Hiç adaylığını koymayacak: • Buyurun efendim.çenel başkanlık boş! diyebilecek bir parti, karşısına çıkabilir mi? Bunu yaptı da mı gidi- yor? Bunlar, üzerinde durulması gereken gerçekten cid- di konular. Eleştirileri yankılaryaratan, Erdal Bey'in titizlikle oku- duğuna kuşku bulunmayan, Ertan Ünver'le yapılan ko- nuşma sona eriyor. Ironiyi (alaysama) çok seven Ertan Ünver, konuşmaların sonunda özetle şöyle dedi: - Özal, çabuk geldi, çabuk gitti! Erdal Bey'inki öyle de- ğil. Çabuk gelmedi ki Erdal Inönü. Zorla geldi, böyle ol- du. Çabuk gelen, çabuk unutulur. Ekim ayında ben bile soracağım, "Yahu, neydi o şişman gözlüktü adamın so- yadı?" falan diye. Erdal Bey'inki çabuk gelmekten değil, zorla gelmekten ve zorla yürütmekten. Yemek de yeme- yiz, konuşmayız da, ama hiçbir zaman saygısızlık yap- mayız. Biz Erdal Bey'e, timsahın gözyaşları gibi, "iyi ki gittin" anlamına gelebilecek ağıtsı ironiler yapmıyoruz. En samimi biziz. Esas onu kullanmayanlar, içten olanlar biziz... BULMACA SOLDANSAĞA: 1/ Yavuz Özkan'ın. çeşitli . ödüller kazanmış bir fıl- mi. 2/ Çok küçük parça- 2 cıklara bölünmüş top- „ rak... Tann'nın varhğjru ve İslam-dininin doğrulu- 4 ğunu konu edinen bilim. g 3/ Büyük kent serserisi... Şiirde iki ya da daha çok 6 dizeden oluşan birim. 4/ -, İçinde anason, sakız gibi kokulu maddeler olma- 8 yan üzüm rakısı... Hile. g 5/ Kâfı gelmeyen... Deniz kenannda salaş ve dam gjbi bannı- lacak yer. 6/ Kendisinden nefret edilen kimseler için kullanılan bir sövgü sözü. 7/ Karakter... Kesimi pantolona benzeyen bir tür şalvar. 8/ "Balkan şehirlerinde geçerken çocukluğum/Her lahza bir — gibi hasretti duyduğum" (Yahya Ke- mal)... Olumsuzluk belirten bir önek. 9/ Ateş.. Üç ya da daha çok direği bulunan yelkenli gemilerde arka direk. \TJKARroAN AŞAĞIYA: 1/ Muzaffer İzgü'nün bir romanı. 2/ Eski bir Türk saa... Ku- ran'da bir sure. 3/ Ağırlama... Köpek ve ineklere yedirihnek için un ve kepekle haarlanan yiyecek. 4/ Danışıklı dövüş... Ça- re. 5/ Bir renk... Saz ya da kamıştan örülmüş büyük sepet. 6/ Ray arahğı dar olan, arabalan buhar, hayvan ya da insan gü- cüyle yürütülen küçük demiryolu. 7/ Halk dilinde "ılık" anla- rrunda kullanılan sözcük... Avrupa'da bir başkent. 8/ Güney Afrika Cumhuriyeü'nm dörtyönetim bölgesinden biri... Hava ya da gaz akımlan oluşturmaİcta kullanılan aygıt. 9/ Afrika'da bir ülke.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear