Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 7MAYIS1993CUMA;
HABERLER
Bölge
parlamentoları
•ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Şımak Bağımsız
Milletvekili Mahmut
AJmak'ın bölge
parlamentolan kurulmasına
ilişkinyasaönerisi.
Başbakan Süleyman Demirel
tarafından uygun görülmedi.
Öneride. Türkiye'nin coğrafı
durumuna göre aynlan
Karadeniz, Trakya,
Akdeniz, Ege, İç, Doğu ve
Gûneydoğu Anadolu
bölgelerinde olmak üzere ve
TBMM'nin dış politika, dış
ticaret, para politikası ve
milli savunma dışındaki tüm
görevlerini yerine getirmek
üzere bölge parlamentolan
kurulması öngörülüyordu.
Başbakan Süleyman Demirel
tarafındanTBMM
Başkanlığı'na gönderilen
öneriyle ilgili görûşte,
Türkiye Cumhuriyeti'nin
üniter devlet yapısına dikkat
çekilerek. şöyledenildi:
"Öncekilergibil982
Anayasası da bu yapıya göre
hazırlanmıştır. Tamamıyla
ayn bir devlet yapısını esas
alan teklif. mevcut
ana yasamızın başlangıç
kısmı ile devletin şeklinin,
cumhuriyetin niteliklerinin,
yasama yürütme ve yargı
ilkeleri ile devletin
bütünlüğünün tanımlandığı
genel esaslar kısmına ve
doğal olarak da bu esaslan
düzenleyen diğer
hükümlerine aykın
düşmektedir."
Rrarilenin
iadesine tepki
• İstanbul Haber Servisi -
Malatya E Tipi Cezaevi'nde
kalan tutuklu ve hükümlüler.
Yunanistan'da yakalanan
cezaevi fırarisi Süleyman
Şahin ile Ali Gülmez'in
Türkiye'ye iadesinin
engellenmesini istedileT.
Türk hükümetinin Şahin ve
Gülmez'in iadesi için
yaptıklan girişımleri eleştiren
tutuklu ve hükümlüler,
Yunanıstan hükümeünide
bu girişimlere olumlu yanıt
vermekle suçladılar. Tutuklu
ve hükümlüler, "Devlel
firarileri namus meselesi
haline getirdi. Bizler Şahin ve
Gülmez'in iadesinin
Yunanıstan için kara bir leke
olacağını hatırlatmak
istiyoruz" dediler.
Eğitim
sendikalarından
açıklamaI ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Eğitimle ilgili
şendikalann başkanlan,
İlksan olayının peşinin
bırakılmamasını istediler.
Ortak bir açıklama yapan
eğiüm alanında faaliyet
gösteren sendika başkanlan
istemlerinin birinci koşulu
olarak, "İlksan
yöneticilerinin derhal
görevden alınması" istemini
dile getirdiler. Eğitim-İş,
Türk Eğitim-Sen,
Eğitim-Bir.Türk Eğitim-Sen
ve Devrimci Eğitimciler
Sendikası(DES) genel
başkanlannın imzasıyla
yapılan ortak açıklamada,
ilksan yolsuzluğunun
politikaya aletedilmeden
çözümlenmesi istendi. Ortak
açıklamada şu istemlere yer
verildi: - İlksan yöneticileri
derhal görevden ahnmalıdır.
- İlksan yönetimi, içlerinde
eğitim alanındaki
sendikalardan birer
temsilcinin de bulunduğu
kayyım heyetine
bırakılmalıdır. - İlksan
yönetim ve deneüm kurulu
üyelerinin, genel müdür ve
yardımcılannın, bağlı
kuruluş yöneticilerinin,
İlksan'la ilgili MEB üst düzey
yöneticilerinin, kendileri ve 3.
dereceye kadar akrabalannın
malbildiriminde
bulunmalan sağlanmahdır.
İşçıler
zehirlendi
• İZMİR (Cumhuriyet Ege
Börosu)- Aliağa'da kurulu
Habaş tesislerinde çahşan 25
işçinin yedikleri yemekten
zehirlendikleri bildirildi.
Türk Metal İş Sendikası
İzmir Şubesi Başkanı Yılmaz
Turan, yapüğı açıklamada.
Habaş tesislerinde gece
vardiyasında çahşan 25
işcinin akşam yedikleri
konserveden
zehirlendiklerini açıkladı.
Hastalanan işçilerin Tepecik
SSK Hastanesi'ne
kaldınlarak tedavi altına
alındıklannı beünen Türk
Metal İşŞube Başkanı
Yıhnaz Tura, işverenin
gerekli önlem almadığını öne
sürerek Aliağa Cumhuriyet
Savcılığına suç duyurusunda
bulunduklannı açıkladı.
YAZARLAR1N EVİ
Anılannm
Meyhanemizde yaşayın
her giın FASIL
Osmanbe} 246 44 I8
Hangi polisin hangi silahı kullandığı, kimin hangi kurşunla öldürüldüğü belli değil
Failibelliolmayacakşekflde
Yargısız
infaz
dosyası
HALİL NEBİLER
İHD'nin 1992 yılı rak amları / Ev baskınlarında öldürülenler
Adına yargısız infaz denen
eylem, açıkça polisin sağ ya-
kalayabileceği kışileri öldürme-
si eylemidir. Yani adam öldür-
me eylemi. Ancak, olaylardan
sonra açılan davalarda Türk
Ceza Yasası'nın olanaklannı
araşüran polisler ve onlann hu-
kuk danışmanlan, bu eylemi
hafifletmenin yollannı bulmuş-
lar.
._ Nedir polislerin bulduğu yol?
Önce, hakkında yargısız infaz
kuşkusu bulunan bir olayla ilgi-
li olarak açılan davada. sanık
olarak yargılanan polislerin ifa-
delerinden bazı bölümleri vere-
lim:
9 Nisan 1991: Faruk Bayrakçı, Olcay Uzun, İzmir.
28 Haziran 1991: Perıhan Demırer, Beşıktaş, İstanbul.
12Temınuz1991: Niyazi Aydın, CavitÖzkaya. İbrahim Er-
doğan, İbrahim ilci, Zeynep Eda Berk. Bılal Karakaya,
Nazmi Türkcan, Hasan Elıuygun, ömerCoşkunırmak, Yü-
cel Şimşek, Beşiktaş, İstanbul.
14 Temmuz 1991: Buluthan Kangalgıl, Fıtnöz Dikme.
27 Ocak 1992: ismail Certgiz Göznek, Servet Sanin, Hüse-
yin Yaşar. Mahmutbeyköy, İstanbul.
1 Mart1992: Leyla Kura, Zinnet Karaaslan, ismi saptana-
mayan bir kişi. Van.
27 Mart 1992: Muzaffer Santemur, Bir kadın, bir erkek, bir
erkek. Urfa.
16 Nisan 1992: Sınan Kukul. Ayşe Nıl Ergen, Arif öngel,
Şadan öngel, Satı Taş, Ayşe Uzunhasanoğlu, Eda Yüksel,
Taşkın Usta, Sabahat Karataş, Hüseyın Kılıç, Ahmet Fazıl
Ercüment özdemir. istanbul
30 Nisan 1992: Esma Polat, Sıddık özçelik, Güven Keskin.
Adana
4 Mayıs 1992: Songül Karabulut, Ali Yıimaz, Fikri Keleş,
Halil Ateş. Dikmen ve Telsizler Ankara.
4 Haziran 1992: Nasır. Hülya, Emıne, Elazığ.
19 Haziran 1992: Felemez Güneş, Vedat Aydın, Hadi Gü-
neş, Nazmi Güneş, Silvan, Diyarbakır.
11 Temmuz 1992: Sabahattin Akın, Abdullah Arslan, Mer-
sin.
13 Temmuz 1992: Nurten Demir, İsmail Akarçeşme, Ka-
sımpaşa.
20 Temmuz 1992: Emre Bilgin, Ramazan Ceviz, Hasan
Demir, Nurgüzel Yaşar. Kartal/Maltepe, İstanbul.
14 Ağustos 1992: Arslan An, Nurten Kahramanoğlu, Veh-
bi Melek, Eyüphan Polat, Nurhayat Beyhan, Küçükesat ve
Maltepe, Ankara.
29 Eyiül 1992: Makbule Sürmeli. Kayhan Tazeoğlu, Fatma
Süzen, Içerenköy ve Beylerbeyı, istanbul.
10 Eklm 1992: Sultart Canik, Acıbadem, İstanbul.
6 Mart 1993: Bedri Yağan, Menekşe Meral, Rıfat Kasap,
Asiye Kasap. Gürcan Ozgür, Kartal, İstanbul.
24 Mart 1993: ibrahim Yalçın Ankan, Recai Dinçel, Avni
Turan.
23 Nisan 1993: ibrahim Yalçın, Kartal, Rahmanlar.
23 Nisan 1993: Dev Sol'dan 6 kişı. Tunceli, Pertek, Ardıçlı.
30 Nisan 1993: Uğur Yaşar Kılıç, Bahariye Şengül Yıldı-
ran.
Bir elinde bomba
Polis memuru M.A.:"İçeri
girer girmez sağ tarafta bir elin-
de bomba, bir elinde tabanca
olan ve başkomiserime ateş
eden bir kadınla yüz yüze gel-
dik. Kendisini etkisiz hale getir-
mek ve eündeki silahlan kullan-
masına meydan vermemek için
ateş ettik. Kadın yuvariamp
düşıü.Birkaç saniye içinde
vuku bulması nedeniyle han-
gimizin ateşiyle yaralandığını
bilemeyeceğim."
Polis memuru Ö.Ş.:"Girer
gjrmez sağ taraftaki odada bir
elinde silah bir elinde bomba
bulunan bir kadın bize doğru
silahı tevcih etti. Ateş etmesine
meydan vermeden kendisine
müdahale ettik. Açılan ateş so-
nunda kadın yaralanıp yere
düştü. Ancak olayın birkaç sa-
niye gibi çok kısa bir sürede
meydana gelmesi nedeniyle
hangimizin açtığı ateşle yara-
landığını bilemiyorum."
Peki, bu ifadelerin meramı
ne? Bütün bunlann meramı o
ki, operasyonun hedefı olan
kadın birkaç kişi larafından bir
anda açılan yaylım ateşi sonun-
da öldürülmüştür. Ancak
kadını öldüren mermileri atan
tabancayı kimin kullandığı belli
değildir. Bu durumda mahke-
me, operasyonu yapan polisle-
rin bağh olduğu makama, han-
gi polisin hangi silahla operas-
yona katıldığını sorar. Yanıt
şudur:
"Şubemizde görevli persone-
lin olaylara müdahale ve ope-
rasyonlara gjdişlerinde şahsi si-
lahlannı kullanmayıp, şubemiz
silah deposunda mevcut çelik
yelek, kask, gaz tüfeğj ile oto-
matik silahlan kullandıklan.
bu silahlan bilahare depoya
iade ettiklerinden olaylara aru-
nda müdahale edebilmek ve
operasyon mahalline gidişlerin
çabuk ve seri yapılabilmesi için
hangi personelin hangi silahı
kullandığının tcspıtı mümkün
olmarruştır."
Yani o makam diyor ki, po-
lisler operasyona giderken
depodan rastgele silah aldılar
ve acelesi olduğu için kimin
hangi silahı aldığına dair tuta-
nak tutmadık. İyi de artık ope-
rasyon bitmiş. kimsenin acelesi
falan kalmamış, zanlılar öldü-
rülmüş. herkes rahat. O zaman
neden tutanak tutulmuyor? Bu
sonıya yanıt arayalım.
448. maddeden 46ye
Bu tür davalar açılırken
savcıhk iddianameleri genellik-
le, "Siz isteseydiniz bu kişileri
öldürmeden adalete tesüm ede-
bibrdiniz, bunun yerine silah
kullanma konusunda size ya-
sanın koyduğu sınırlan aşarak
onlan öldürdünüz" anlamına
gelen cümlelerle yazıhr. Bunun
karşılığı da Türk Ceza Kanu-
nu'nun 448. maddesidir. Bu
maddeye göre, polislerin 24
yıldan 30 yvla kadar ağır hapis
cezasına çarpünlmalan gereki-
yor. Ancak, polisler yukandaki
gibi ifade vennişlerse ve amirle-
ri onlann hangi silahlan kul-
landıklannı saptayamadıkla-
nnı mahkemeye bildirmişse da-
va bu kez TCK'nın 463.
maddesinden açılır. TCK'nın
463. maddesi, "Faili belli olma-
yacak şekilde adam öldürmek"
suçunu içerir. O zaman da 448.
maddcdc önerilen cezanın üçte
birinden yansına kadar indirim
yapılır. Bir de 50. madde uygu-
lanırsa, ki uygulanır, o zaman
yargılanan polisin alacağı en
büyük ceza 6 yıldır. Yeni infaz
hükümlerine göre, "yargısız in-
faz"dan hüküm yiyen bir polis,
3,5-4 yıl yatıp çıkacakür.
SÜRECEK
Poliskurşunu
hedefîni nasılbuldu?
Şahin Taş'ın abiası: "Kardeşimiz ne gaspçı ne de terörisrti.
tstanbul Haber Servisi - 28
Nisan akşamı da bütün öteki
akşamlar gibi arkadaşlanyla
sık sık gitti^ kahveden eve dö-
nerken polis tarafından vurul-
du. Kalbinin üzerinden aldığı
tek kurşunla yaşamını yitirdi.
Şahin Taş'ın öldürülmesi ga-
zetejere şöyle yansıdı:
"İstanbul Bağalar'da önceki
gece çıkan çatışmada 5 teröris-
ten bir ölü, biri yaralı ele geçiril-
di", "Bağcılar'da bildiri dağı-
tan teröristler, iki polis ekibine
ateş açtı, çıkan çatışmada iki
ateş arasında kalan üç gaspçı-
dan biri öldü, ikisi hafif yara-
landı." Kimdi Şahin Taş?Terö-
rist mi? Gaspçı mı?
Şahin'in agabe>i Hıdır Taş
kardeşinin öldürülmüş ol-
masını belki bir kader olarak
kabullenecek ama "terörist" ya
da "gaspçı" olarak tanıtı-
lmasını gunıruna yediremiyor.
Hıdır Taş olayın görgü târu-
klannın da kendileri ile konuş-
maktan çekindiklerini belirten
Hıdır Taş, olayı görüp de ko-
nuşmayanlann başına da ben-
zer bir olayın gelebileceğini
unutmamalan gerektiğini söy-
lüyor. İHD Taş ailesinin yasal
yollardan şikayetçi olmalan
durumunda yardıma olabile-
ceklerini söylüyor.
BIRBAKIMA
SERVER TANtLLİ
Hemite Köyündeki Amt
Mutlaka çarpmıştır dikkatinize: Son yıllarda, belediye-
ler, "Kültür ve sanat şenliği" adı altında, apayrı bir canlı-
lıkgetiriroldulartoplumumuza. Önceleri, başta İstanbul
olmak üzere, bir iki büyük kentimizin tekelinde kalmışa
benzeyen kültür ve sanat etkinliği, Anadolu'nun çeşitli
köşelerinde, örgütlü olarak halka götürülüyor. özellikle
12 Eylül faşizminin şokunu yaşamış ve onun "kültürsüz-
leştirme" politikasının silindirinden geçmiş bir toplum-
da, pek önemlidir bu eylemler. Gözlerinin önüne bir "du-
man perdesi" çekilmek istenen yığınlar, aklın, bilimin,
edebiyat ve sanatın aydınlığına böyle böyle çağrılıp çe-
kilecekler.
Karanlığa karşı bir seferberliktir bu, sürmeli!
Seyhan Belediyesi'nin 7-17 mayıs tarihleri arasında
duzenlediği Kültür ve Sanat Şenliği'nin programına göz
attığımda, içim ışıdı. Yalnız ulusal çerçevede kalmayıp,
çağrısını uluslararası boyutlarda yayan şenliğin progra-
mında neleryok ki: Konserler, paneller, söyleşiler. imza
günleri, sergiler, çocuk etkinlikleri ve spor faaliyetleri;
yurtiçinden olduğu gibi yurtdışından da davetli nice-
saygın adlar.
Nasıl heyecanlanmazsınız?
Ve bir de sempozyum, yani bilimsel bir şölen: "Çağ-
daş destan'ı konu alan bu toplantıda, bu türün günü-
müzdeki biçim ve özellikleri irdelenecek; dünya kültü-
ründe destan geleneğinin köprü ayaklarından biri sayı-
lan Yaşar Kemal'in eserleri değerlendirilecek bu arada.
Ne de güzel seçilmiş bir konu!
Hatırlayacaksınız: Destan deyince, bir ulusun yaşayı-
şını yakından ilgilendiren savaş, göç, vb. gibi tarih ve
toplum olaylarının çerçevesi içinde, yiğitlik ve olağanüs-
tülük üzerine kurulmuş çok uzun manzum öyküleri anln
yoruz. Epik şiire giren destan, insanların yarattıkları ilk
sanat ürünlerinden biri.
Halkların seherinde yükseltilmiş ulu sesler!
En çok hoşuma giden yanları da şu .destanların: Bili-
yorsunuz, yazıya geçmeden önce, toplumun ortak düş-
gücüyle beslenerek. ağızdan ağıza, kuşaktan kuşağa
sürüp oluşan destan, düpedüz bir sosyai yaratışın ürü-
nü; günün birinde, bir dâhi ozan bu malzemeye kendi kişi-
liğinin damgasım vurur; sosyai yaratışla bireysel yaratış
iç içe geçer, ama okurken eseri, toplumun o derindeki
soluğunu da içinizde duyar durursunuz hep.
Homeros'un ilyada ile Odysseia sını okurken böyle ol-
madınız mı?
llkçağ'ın başlıca şiir türlerinden biri olan destan, Yeni-
çağ'da yerini romana bırakmaya başlamış, Yakınçağ'da
ise klasik destan türü ortadan kalkmıştır; nasıl ki, tiyatro
alanında, llkçağ'ın en gözde oyun türlerinden biri olan
"tragedya", Yakınçağ'da yerini "dram'a terketmiş.
Böyle değişe değişe sürer edebi ve sanatsal yaratış; bir
güzelliği de orada.
Ama ne diyeceğiz: Destana kapalı mı çağımız?
Hayır! Biçim bakımmdan klasik destan yapısından ay-
rı, içerik bakımmdan ise mitoslar üzerine değil, gerçek
olaylar ve gerçek kişiler üzerine kurulu eserler yüzyılı-
mızda da yazıldı; sosyai coşku ve duyarlık konuları, baş-
ta da ulusal kurtuluş savaşlarıyla, toplu aalar, yıkılış ve
d/rilişler sürdükçe, olağanüstü durumlar yaşayan yığın-
ların serüveni işlenip duracak.
Çağdaş destanın konusu budur!
Türk şiirinde öz ve biçim açısmdan klasik destandan
aynlan, ama epik niteliğiyle çağdaş destan örneği sayı-
labilecek ilk ürünieri Şeyh Bedrettin Destanı ve Kuva-yı
Milliye Destanı ile vermiş olan Nazım Hikmet'i burada
nasıl olur da hatırlamayız?
Sonra Fazıl Hüsnü Dağlarca'yı, Ceyhun Atuf Kartsu'-
yu, Gülten Akın'ı.
Yaşar Kemal mi?
Onun kaleminden çıkan eserlerintümü.TanerTimur'-
un yerinde deyişiyle, bir "dönüşümün destanı ve sosyo-
tojisi"dir.Çukurova'dan başlayıp bütün yurda yayılan,
kan, acı, gözyaşı ve yiğitlikle yoğrulmuş, yüzünü de ileri-
ye doğru çevirmiş bir yürüyüşün destanı ve edebiyatın
bilime öncülüğü. Büyükyazarın doğduğu yer olan Hemi-
te köyünde, yarın, onuruna açılacak anıt, "Yaşar Kemal
Anıt", bu olağanüstü eseri simğeliyor.
Destansal bir anlamı vardır o anıtın...
İsmet İnönü, 28 Şubat 1943'te yapılan seçimlerden sonra TBMM'de yine tek aday olarak cumhurbaşkanlığına seçildi
Türkiye'deyenibirdöııeın:
6
MüIi Şef Devri
9
başhyor
Çankaya'dan gelip geçenler
Atatürk'ten
Özal'a
ALPAY KABACALI
"Türk milletini az zamanda büyük bir uy-
garlık düzeyine çıkarmış, Türk milletine en
kısa yoldan temiz toplum hayatını, verimli
ilerleme yollannı açmış olan devrimler, kalp
ve vicdanımızın en aziz varlıklandır.
"Arkadaşlanm, millet hizmetinde gö-
revlerin iyi yapılmasmı yürekten istemek
başlıca kaygjmızdır. Sakin ve kararh bir dü-
zen ve güven içinde çahşmaktan başka isteği
olmayan ulusumuzu anarşiden ve zorbalı-
ktan uzak, bütün yurttaşlar için eşit bir gü-
venlik havası içinde bulundurmayı, cumhu-
riyeün en dcğcrli iyiliği biliyoruz. Yurttaşlar
arasında sevgiyi genişletmeyi ve derinleştir-
meyi en onurlu görev sayıyoruz."
"Arkadaşlar, Türk ulusunun en verimli
hazinesi Büyük Millet Meclisi'dir. Gecmişte
büyük zorluklan yenmiş olan Türkiye Bü-
yük Millet Meclisi, gelecekte de büyük mut-
luluklann, zaferlerin ve başanlann başbca
kaynağı olacaktır."
Aynı gün başbakanlığa yine Celal Bayar'ı
atayan Ismet İnönü'nün 'işaret ve tavsiyele-
riyle" İçişleri Bakanı Şükrü Kaya ile Dışişleri
Bakanı Tevfık Rüştü Aras yine kabinede yer
almamışlardı.
Demokratlar ayağa kalkmadı
Türkiye'de 'Milli Şef Devri' adı verilecek
yeni bir dönem başlıvordu. Partisinin 'De-
ğjşmez Şef ilan ettiği Ismet İnönü, 28 Şubat
1943'te yapılan seçimlerden sonra 8 Mart
1943'te yedincı dönem çalışmalanna başla-
yan TBMM'de herhangi bir kulis çalışması
yapılmaksızın. yine tek aday olarak cum-
hurbaşkanlığına seçildi.
Çok partili rejime gecilmesinin ardından
-başta Demokrat Parti olmak üzere- veni
partiler kuruldu. 21 Temmuz 1946'da Tür-
kiye'de ilk kez tek dereceli ve çok partili mil-
Cumhurbaşkanı İ , Başbakan Refîk Saydam \e bakanlarla biriikte. 3 Mayıs 1939
letvekili seçimi yapıldı. Demokrat Parti'nin
tam örgütlenemeden girdiği seçimlerde ikti-
dann birtakım hilelere yönelmesi, kamuo-
yunda büyük bir çalkanü ve hoşnutsuzluk
yaratü. Sonuçta Meclis'e 403 CHP'li, 54
DP'li, 8 bağımsız girdi.
Sekizinci dönem TBMM'nin ilk toplantısı
5 Ağustos 1946 günü açıldı. Milletvekilleri-
nin ant içmelerinden sonra Meclis Başkan-
lığj'na 379 oyla CHP'lilerin adayı Kanm
Karabekir Paşa seçildi. DP'lilerin adayı Yu-
suf Kemal Tengirşenk 58 oy aldı.
İki adayh seçim
Sıra cumhurbaşkanhğı seçımjndeydi. İlk
kez iki adaylı cumhurbaşkanı seçimi yapıtı-
yordu. CHP'nin adayı İsmet İnönü 388 oy.
DP'nin adayı Fevzi Çakmak (Genelkurmay
Başkanlığı'ndan emekli edildiğinden, İnö-
nü'ye ve CHP'ye kırgındı; DP listesinden
bağımsız aday olarak secilmişti) 59 oy aldı.
Yusuf Kemal Tengirşenk'e 2 oy ve 2 boş oy
çıktı.
Meclis Başkanı Kazım Karabekir oturu-
ma ara vererek İsmet İnönü'ye cumhurbaş-
kanı secildiğini bildirmek ve kendisini Mec-
lis'e çagırmak üzere Çankaya'ya gitti. Cum-
hurbaşkanı Meclis'e arka yollardan geçirile-
rek getirildı. Bunun nedeni, Meclis binasının
bulunduğu Ulus Meydanı'nın ve burayla
bağlantüı yollann halkla dolu oluşuydu.
Kalabalık, Demokrat Parti milletvekillerine
sevgi gösterisinde bulunmak için yollara dö-
külmüştü. İsmet İnönü'yü gördüklerinde hi-
leli seçim dolayısıyla büyük bir protesto ha-
reketine girişecekleri açıktı.
Meclis'e başka bir yoldan gittiklerini gö-
ren İnönü, yaverine "Hayrola? Meclis'e gi-
diyoruz..." demiş; bulvar kalabalık ve yol
sıkışık olduğu için tenha yolun seçildiği ce-
vabmı almıştı. Gerçek durumu sonradan öğ-
renecekti. İşin ilginç yani, Anadolu Ajansf-
nın tek parti dönemine özgü alışkanhğıyla,
"Cumhurbaşkanı'nın Meclis'e gelişlerinde
ve gidişlerinde yollarda toplanan halk tarafı-
ndan sevş gösterileriyle karşılandığını" bil-
dirmesiydi!
İsmet İnönü saat 20.00'de Meclis'e geldi.
Toplantı salonuna girince CHP milletvekil-
leri ayağa kalktılar ve Cumhurbaşkanı'nı
ant içmek üzere kürsüye çıkıncaya kadar
ayakta alkışladılar.
Demokrat Partililer hiç kımıldamadan
sessizce yerlerinde oturuyorlardı...
Akıllara, bunun secimlerdeki olaylan pro-
testo amacıyla Demokrat Parti milletvekılle-
rinin İnönü'yü cumhurbaşkanı olarak tanı-
madıklan anlamına mı geldiği sorusu takılı-
yordu. Metin Toker uzun yıllar sonra bu so-
ruyıı Celal Bayar'a yöneltecek ve şu yarutı
alacaktı: "Bu bir prensip meselesiydi. Bizce
milli iradeyi BMM temsil ediyordu ve onun,
herhangi bir kürsü önünde ayağa kalkması
dûşûnülemezdi."
DP'lilerin gösterisi
İsmet İnönü Meclis'ten aynldıktan sonra
bir gnıp DP'li Meclis önünde gösteri yapa-
rak "Yaşasın Demokratlar!" diye bağırdı-
lar. Polis, göstericileri dağıttı.
CHP organı Ulus Gazetesi, Meclis'teki
olay dolayısıyla demokraUan sert sözlerle
kınadı. "Komünistler bile bu durum-
da ayağa kalkarlar" diye yazıyordu!
Kütahya Milletvekili secilen Mem-
duh Ispartah'run Demokrat Parti'den
istifası da bu olaya karşı gösterilen bir
tepki olarak yorumlanıyordu.
O günkü İsmet İnönü, başbakankk-
tan istifa eden Şâkrû Saracoğlu'nun
yerine Recep Peker'i atadı.
1946 seçimlerine hile kanştırüdıgı
söylentileri uzun yıllar sıyasal gün-
demden düşmeyecekti...
Cumhurbaşkanı seçilen Celal Ba-
yar'ı CHP'liier ayakta, demokratlar
oturarak karşıladı.
Yıllarca tek parti yönetiminde,
İkinci Dünya Savaşı boyunca aynı
zamanda sıkıyönetim rejiminde yaşa-
yan Türkiye halkı, savaşın bitimin-
den sonra demokratik bir yönetim
içerisinde yaşama özlemini çeşitli yol-
larla açığa yurmaya başladı. Cum-
hurbaşkanı İsmet inönü de demeçle-
rinde Türkiye'nin geniş bir demokra-
siye geçeceğinden söz etmekteydi. Bu,
aynı zamanda ABD ile yakınlaşma
sürecine girildiği bir dönemdi; ABD
Başkanı Roosevelt'in çok partili re-
jim öngören "Dört Hürriyet Bildirge-
si"gözardı edilemezdi.
Öte yandan Batı ile bütünleşmeyi
hedefleyen girişiııüer de gözleniyor-
du.
Bu süreç içerisinde Türk paraanı devalüe
eden 7 Eylül Kararlan (1946), NATO'nun
kuruluşuna katılma girişimi (1948), Avrupa
Ekonomik İşbirliğJ Orgütü OECD'ye katı-
lınması (1948), Türk-Arnerikan Ekonomik
Anlaşması (1948), Türkiye'nin Avrupa
Konseyi'ne alınması (1948), Marshall
Planı'ndan yararlanma girişimi gibi olgular
yer alacaktı.
'Dörtlü Takrir'
İç politikadaki en önemli gelişme ise Celal
Bayar grubunun 4 Haziran 1945'te CHP yö-
netimine verdikleri "Dörtlü Takrir" diye bi-
linen önergeyle başladı. Celal Bayar, Adnan
Menderes, Fuat Köprülü ve Refüc Koraltan
özgürlükler üzerindeki baskılann kaldml-
masını, Meclis içerisinde hükümeti denetle-
yecek ikinci partinin kurulmasma olanak ve-
rilmesini istiyorlardı.
SÜRECEK