14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 7MAYIS1993CUMA; HABERLER Bölge parlamentoları •ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Şımak Bağımsız Milletvekili Mahmut AJmak'ın bölge parlamentolan kurulmasına ilişkinyasaönerisi. Başbakan Süleyman Demirel tarafından uygun görülmedi. Öneride. Türkiye'nin coğrafı durumuna göre aynlan Karadeniz, Trakya, Akdeniz, Ege, İç, Doğu ve Gûneydoğu Anadolu bölgelerinde olmak üzere ve TBMM'nin dış politika, dış ticaret, para politikası ve milli savunma dışındaki tüm görevlerini yerine getirmek üzere bölge parlamentolan kurulması öngörülüyordu. Başbakan Süleyman Demirel tarafındanTBMM Başkanlığı'na gönderilen öneriyle ilgili görûşte, Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter devlet yapısına dikkat çekilerek. şöyledenildi: "Öncekilergibil982 Anayasası da bu yapıya göre hazırlanmıştır. Tamamıyla ayn bir devlet yapısını esas alan teklif. mevcut ana yasamızın başlangıç kısmı ile devletin şeklinin, cumhuriyetin niteliklerinin, yasama yürütme ve yargı ilkeleri ile devletin bütünlüğünün tanımlandığı genel esaslar kısmına ve doğal olarak da bu esaslan düzenleyen diğer hükümlerine aykın düşmektedir." Rrarilenin iadesine tepki • İstanbul Haber Servisi - Malatya E Tipi Cezaevi'nde kalan tutuklu ve hükümlüler. Yunanistan'da yakalanan cezaevi fırarisi Süleyman Şahin ile Ali Gülmez'in Türkiye'ye iadesinin engellenmesini istedileT. Türk hükümetinin Şahin ve Gülmez'in iadesi için yaptıklan girişımleri eleştiren tutuklu ve hükümlüler, Yunanıstan hükümeünide bu girişimlere olumlu yanıt vermekle suçladılar. Tutuklu ve hükümlüler, "Devlel firarileri namus meselesi haline getirdi. Bizler Şahin ve Gülmez'in iadesinin Yunanıstan için kara bir leke olacağını hatırlatmak istiyoruz" dediler. Eğitim sendikalarından açıklamaI ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Eğitimle ilgili şendikalann başkanlan, İlksan olayının peşinin bırakılmamasını istediler. Ortak bir açıklama yapan eğiüm alanında faaliyet gösteren sendika başkanlan istemlerinin birinci koşulu olarak, "İlksan yöneticilerinin derhal görevden alınması" istemini dile getirdiler. Eğitim-İş, Türk Eğitim-Sen, Eğitim-Bir.Türk Eğitim-Sen ve Devrimci Eğitimciler Sendikası(DES) genel başkanlannın imzasıyla yapılan ortak açıklamada, ilksan yolsuzluğunun politikaya aletedilmeden çözümlenmesi istendi. Ortak açıklamada şu istemlere yer verildi: - İlksan yöneticileri derhal görevden ahnmalıdır. - İlksan yönetimi, içlerinde eğitim alanındaki sendikalardan birer temsilcinin de bulunduğu kayyım heyetine bırakılmalıdır. - İlksan yönetim ve deneüm kurulu üyelerinin, genel müdür ve yardımcılannın, bağlı kuruluş yöneticilerinin, İlksan'la ilgili MEB üst düzey yöneticilerinin, kendileri ve 3. dereceye kadar akrabalannın malbildiriminde bulunmalan sağlanmahdır. İşçıler zehirlendi • İZMİR (Cumhuriyet Ege Börosu)- Aliağa'da kurulu Habaş tesislerinde çahşan 25 işçinin yedikleri yemekten zehirlendikleri bildirildi. Türk Metal İş Sendikası İzmir Şubesi Başkanı Yılmaz Turan, yapüğı açıklamada. Habaş tesislerinde gece vardiyasında çahşan 25 işcinin akşam yedikleri konserveden zehirlendiklerini açıkladı. Hastalanan işçilerin Tepecik SSK Hastanesi'ne kaldınlarak tedavi altına alındıklannı beünen Türk Metal İşŞube Başkanı Yıhnaz Tura, işverenin gerekli önlem almadığını öne sürerek Aliağa Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunduklannı açıkladı. YAZARLAR1N EVİ Anılannm Meyhanemizde yaşayın her giın FASIL Osmanbe} 246 44 I8 Hangi polisin hangi silahı kullandığı, kimin hangi kurşunla öldürüldüğü belli değil Failibelliolmayacakşekflde Yargısız infaz dosyası HALİL NEBİLER İHD'nin 1992 yılı rak amları / Ev baskınlarında öldürülenler Adına yargısız infaz denen eylem, açıkça polisin sağ ya- kalayabileceği kışileri öldürme- si eylemidir. Yani adam öldür- me eylemi. Ancak, olaylardan sonra açılan davalarda Türk Ceza Yasası'nın olanaklannı araşüran polisler ve onlann hu- kuk danışmanlan, bu eylemi hafifletmenin yollannı bulmuş- lar. ._ Nedir polislerin bulduğu yol? Önce, hakkında yargısız infaz kuşkusu bulunan bir olayla ilgi- li olarak açılan davada. sanık olarak yargılanan polislerin ifa- delerinden bazı bölümleri vere- lim: 9 Nisan 1991: Faruk Bayrakçı, Olcay Uzun, İzmir. 28 Haziran 1991: Perıhan Demırer, Beşıktaş, İstanbul. 12Temınuz1991: Niyazi Aydın, CavitÖzkaya. İbrahim Er- doğan, İbrahim ilci, Zeynep Eda Berk. Bılal Karakaya, Nazmi Türkcan, Hasan Elıuygun, ömerCoşkunırmak, Yü- cel Şimşek, Beşiktaş, İstanbul. 14 Temmuz 1991: Buluthan Kangalgıl, Fıtnöz Dikme. 27 Ocak 1992: ismail Certgiz Göznek, Servet Sanin, Hüse- yin Yaşar. Mahmutbeyköy, İstanbul. 1 Mart1992: Leyla Kura, Zinnet Karaaslan, ismi saptana- mayan bir kişi. Van. 27 Mart 1992: Muzaffer Santemur, Bir kadın, bir erkek, bir erkek. Urfa. 16 Nisan 1992: Sınan Kukul. Ayşe Nıl Ergen, Arif öngel, Şadan öngel, Satı Taş, Ayşe Uzunhasanoğlu, Eda Yüksel, Taşkın Usta, Sabahat Karataş, Hüseyın Kılıç, Ahmet Fazıl Ercüment özdemir. istanbul 30 Nisan 1992: Esma Polat, Sıddık özçelik, Güven Keskin. Adana 4 Mayıs 1992: Songül Karabulut, Ali Yıimaz, Fikri Keleş, Halil Ateş. Dikmen ve Telsizler Ankara. 4 Haziran 1992: Nasır. Hülya, Emıne, Elazığ. 19 Haziran 1992: Felemez Güneş, Vedat Aydın, Hadi Gü- neş, Nazmi Güneş, Silvan, Diyarbakır. 11 Temmuz 1992: Sabahattin Akın, Abdullah Arslan, Mer- sin. 13 Temmuz 1992: Nurten Demir, İsmail Akarçeşme, Ka- sımpaşa. 20 Temmuz 1992: Emre Bilgin, Ramazan Ceviz, Hasan Demir, Nurgüzel Yaşar. Kartal/Maltepe, İstanbul. 14 Ağustos 1992: Arslan An, Nurten Kahramanoğlu, Veh- bi Melek, Eyüphan Polat, Nurhayat Beyhan, Küçükesat ve Maltepe, Ankara. 29 Eyiül 1992: Makbule Sürmeli. Kayhan Tazeoğlu, Fatma Süzen, Içerenköy ve Beylerbeyı, istanbul. 10 Eklm 1992: Sultart Canik, Acıbadem, İstanbul. 6 Mart 1993: Bedri Yağan, Menekşe Meral, Rıfat Kasap, Asiye Kasap. Gürcan Ozgür, Kartal, İstanbul. 24 Mart 1993: ibrahim Yalçın Ankan, Recai Dinçel, Avni Turan. 23 Nisan 1993: ibrahim Yalçın, Kartal, Rahmanlar. 23 Nisan 1993: Dev Sol'dan 6 kişı. Tunceli, Pertek, Ardıçlı. 30 Nisan 1993: Uğur Yaşar Kılıç, Bahariye Şengül Yıldı- ran. Bir elinde bomba Polis memuru M.A.:"İçeri girer girmez sağ tarafta bir elin- de bomba, bir elinde tabanca olan ve başkomiserime ateş eden bir kadınla yüz yüze gel- dik. Kendisini etkisiz hale getir- mek ve eündeki silahlan kullan- masına meydan vermemek için ateş ettik. Kadın yuvariamp düşıü.Birkaç saniye içinde vuku bulması nedeniyle han- gimizin ateşiyle yaralandığını bilemeyeceğim." Polis memuru Ö.Ş.:"Girer gjrmez sağ taraftaki odada bir elinde silah bir elinde bomba bulunan bir kadın bize doğru silahı tevcih etti. Ateş etmesine meydan vermeden kendisine müdahale ettik. Açılan ateş so- nunda kadın yaralanıp yere düştü. Ancak olayın birkaç sa- niye gibi çok kısa bir sürede meydana gelmesi nedeniyle hangimizin açtığı ateşle yara- landığını bilemiyorum." Peki, bu ifadelerin meramı ne? Bütün bunlann meramı o ki, operasyonun hedefı olan kadın birkaç kişi larafından bir anda açılan yaylım ateşi sonun- da öldürülmüştür. Ancak kadını öldüren mermileri atan tabancayı kimin kullandığı belli değildir. Bu durumda mahke- me, operasyonu yapan polisle- rin bağh olduğu makama, han- gi polisin hangi silahla operas- yona katıldığını sorar. Yanıt şudur: "Şubemizde görevli persone- lin olaylara müdahale ve ope- rasyonlara gjdişlerinde şahsi si- lahlannı kullanmayıp, şubemiz silah deposunda mevcut çelik yelek, kask, gaz tüfeğj ile oto- matik silahlan kullandıklan. bu silahlan bilahare depoya iade ettiklerinden olaylara aru- nda müdahale edebilmek ve operasyon mahalline gidişlerin çabuk ve seri yapılabilmesi için hangi personelin hangi silahı kullandığının tcspıtı mümkün olmarruştır." Yani o makam diyor ki, po- lisler operasyona giderken depodan rastgele silah aldılar ve acelesi olduğu için kimin hangi silahı aldığına dair tuta- nak tutmadık. İyi de artık ope- rasyon bitmiş. kimsenin acelesi falan kalmamış, zanlılar öldü- rülmüş. herkes rahat. O zaman neden tutanak tutulmuyor? Bu sonıya yanıt arayalım. 448. maddeden 46ye Bu tür davalar açılırken savcıhk iddianameleri genellik- le, "Siz isteseydiniz bu kişileri öldürmeden adalete tesüm ede- bibrdiniz, bunun yerine silah kullanma konusunda size ya- sanın koyduğu sınırlan aşarak onlan öldürdünüz" anlamına gelen cümlelerle yazıhr. Bunun karşılığı da Türk Ceza Kanu- nu'nun 448. maddesidir. Bu maddeye göre, polislerin 24 yıldan 30 yvla kadar ağır hapis cezasına çarpünlmalan gereki- yor. Ancak, polisler yukandaki gibi ifade vennişlerse ve amirle- ri onlann hangi silahlan kul- landıklannı saptayamadıkla- nnı mahkemeye bildirmişse da- va bu kez TCK'nın 463. maddesinden açılır. TCK'nın 463. maddesi, "Faili belli olma- yacak şekilde adam öldürmek" suçunu içerir. O zaman da 448. maddcdc önerilen cezanın üçte birinden yansına kadar indirim yapılır. Bir de 50. madde uygu- lanırsa, ki uygulanır, o zaman yargılanan polisin alacağı en büyük ceza 6 yıldır. Yeni infaz hükümlerine göre, "yargısız in- faz"dan hüküm yiyen bir polis, 3,5-4 yıl yatıp çıkacakür. SÜRECEK Poliskurşunu hedefîni nasılbuldu? Şahin Taş'ın abiası: "Kardeşimiz ne gaspçı ne de terörisrti. tstanbul Haber Servisi - 28 Nisan akşamı da bütün öteki akşamlar gibi arkadaşlanyla sık sık gitti^ kahveden eve dö- nerken polis tarafından vurul- du. Kalbinin üzerinden aldığı tek kurşunla yaşamını yitirdi. Şahin Taş'ın öldürülmesi ga- zetejere şöyle yansıdı: "İstanbul Bağalar'da önceki gece çıkan çatışmada 5 teröris- ten bir ölü, biri yaralı ele geçiril- di", "Bağcılar'da bildiri dağı- tan teröristler, iki polis ekibine ateş açtı, çıkan çatışmada iki ateş arasında kalan üç gaspçı- dan biri öldü, ikisi hafif yara- landı." Kimdi Şahin Taş?Terö- rist mi? Gaspçı mı? Şahin'in agabe>i Hıdır Taş kardeşinin öldürülmüş ol- masını belki bir kader olarak kabullenecek ama "terörist" ya da "gaspçı" olarak tanıtı- lmasını gunıruna yediremiyor. Hıdır Taş olayın görgü târu- klannın da kendileri ile konuş- maktan çekindiklerini belirten Hıdır Taş, olayı görüp de ko- nuşmayanlann başına da ben- zer bir olayın gelebileceğini unutmamalan gerektiğini söy- lüyor. İHD Taş ailesinin yasal yollardan şikayetçi olmalan durumunda yardıma olabile- ceklerini söylüyor. BIRBAKIMA SERVER TANtLLİ Hemite Köyündeki Amt Mutlaka çarpmıştır dikkatinize: Son yıllarda, belediye- ler, "Kültür ve sanat şenliği" adı altında, apayrı bir canlı- lıkgetiriroldulartoplumumuza. Önceleri, başta İstanbul olmak üzere, bir iki büyük kentimizin tekelinde kalmışa benzeyen kültür ve sanat etkinliği, Anadolu'nun çeşitli köşelerinde, örgütlü olarak halka götürülüyor. özellikle 12 Eylül faşizminin şokunu yaşamış ve onun "kültürsüz- leştirme" politikasının silindirinden geçmiş bir toplum- da, pek önemlidir bu eylemler. Gözlerinin önüne bir "du- man perdesi" çekilmek istenen yığınlar, aklın, bilimin, edebiyat ve sanatın aydınlığına böyle böyle çağrılıp çe- kilecekler. Karanlığa karşı bir seferberliktir bu, sürmeli! Seyhan Belediyesi'nin 7-17 mayıs tarihleri arasında duzenlediği Kültür ve Sanat Şenliği'nin programına göz attığımda, içim ışıdı. Yalnız ulusal çerçevede kalmayıp, çağrısını uluslararası boyutlarda yayan şenliğin progra- mında neleryok ki: Konserler, paneller, söyleşiler. imza günleri, sergiler, çocuk etkinlikleri ve spor faaliyetleri; yurtiçinden olduğu gibi yurtdışından da davetli nice- saygın adlar. Nasıl heyecanlanmazsınız? Ve bir de sempozyum, yani bilimsel bir şölen: "Çağ- daş destan'ı konu alan bu toplantıda, bu türün günü- müzdeki biçim ve özellikleri irdelenecek; dünya kültü- ründe destan geleneğinin köprü ayaklarından biri sayı- lan Yaşar Kemal'in eserleri değerlendirilecek bu arada. Ne de güzel seçilmiş bir konu! Hatırlayacaksınız: Destan deyince, bir ulusun yaşayı- şını yakından ilgilendiren savaş, göç, vb. gibi tarih ve toplum olaylarının çerçevesi içinde, yiğitlik ve olağanüs- tülük üzerine kurulmuş çok uzun manzum öyküleri anln yoruz. Epik şiire giren destan, insanların yarattıkları ilk sanat ürünlerinden biri. Halkların seherinde yükseltilmiş ulu sesler! En çok hoşuma giden yanları da şu .destanların: Bili- yorsunuz, yazıya geçmeden önce, toplumun ortak düş- gücüyle beslenerek. ağızdan ağıza, kuşaktan kuşağa sürüp oluşan destan, düpedüz bir sosyai yaratışın ürü- nü; günün birinde, bir dâhi ozan bu malzemeye kendi kişi- liğinin damgasım vurur; sosyai yaratışla bireysel yaratış iç içe geçer, ama okurken eseri, toplumun o derindeki soluğunu da içinizde duyar durursunuz hep. Homeros'un ilyada ile Odysseia sını okurken böyle ol- madınız mı? llkçağ'ın başlıca şiir türlerinden biri olan destan, Yeni- çağ'da yerini romana bırakmaya başlamış, Yakınçağ'da ise klasik destan türü ortadan kalkmıştır; nasıl ki, tiyatro alanında, llkçağ'ın en gözde oyun türlerinden biri olan "tragedya", Yakınçağ'da yerini "dram'a terketmiş. Böyle değişe değişe sürer edebi ve sanatsal yaratış; bir güzelliği de orada. Ama ne diyeceğiz: Destana kapalı mı çağımız? Hayır! Biçim bakımmdan klasik destan yapısından ay- rı, içerik bakımmdan ise mitoslar üzerine değil, gerçek olaylar ve gerçek kişiler üzerine kurulu eserler yüzyılı- mızda da yazıldı; sosyai coşku ve duyarlık konuları, baş- ta da ulusal kurtuluş savaşlarıyla, toplu aalar, yıkılış ve d/rilişler sürdükçe, olağanüstü durumlar yaşayan yığın- ların serüveni işlenip duracak. Çağdaş destanın konusu budur! Türk şiirinde öz ve biçim açısmdan klasik destandan aynlan, ama epik niteliğiyle çağdaş destan örneği sayı- labilecek ilk ürünieri Şeyh Bedrettin Destanı ve Kuva-yı Milliye Destanı ile vermiş olan Nazım Hikmet'i burada nasıl olur da hatırlamayız? Sonra Fazıl Hüsnü Dağlarca'yı, Ceyhun Atuf Kartsu'- yu, Gülten Akın'ı. Yaşar Kemal mi? Onun kaleminden çıkan eserlerintümü.TanerTimur'- un yerinde deyişiyle, bir "dönüşümün destanı ve sosyo- tojisi"dir.Çukurova'dan başlayıp bütün yurda yayılan, kan, acı, gözyaşı ve yiğitlikle yoğrulmuş, yüzünü de ileri- ye doğru çevirmiş bir yürüyüşün destanı ve edebiyatın bilime öncülüğü. Büyükyazarın doğduğu yer olan Hemi- te köyünde, yarın, onuruna açılacak anıt, "Yaşar Kemal Anıt", bu olağanüstü eseri simğeliyor. Destansal bir anlamı vardır o anıtın... İsmet İnönü, 28 Şubat 1943'te yapılan seçimlerden sonra TBMM'de yine tek aday olarak cumhurbaşkanlığına seçildi Türkiye'deyenibirdöııeın: 6 MüIi Şef Devri 9 başhyor Çankaya'dan gelip geçenler Atatürk'ten Özal'a ALPAY KABACALI "Türk milletini az zamanda büyük bir uy- garlık düzeyine çıkarmış, Türk milletine en kısa yoldan temiz toplum hayatını, verimli ilerleme yollannı açmış olan devrimler, kalp ve vicdanımızın en aziz varlıklandır. "Arkadaşlanm, millet hizmetinde gö- revlerin iyi yapılmasmı yürekten istemek başlıca kaygjmızdır. Sakin ve kararh bir dü- zen ve güven içinde çahşmaktan başka isteği olmayan ulusumuzu anarşiden ve zorbalı- ktan uzak, bütün yurttaşlar için eşit bir gü- venlik havası içinde bulundurmayı, cumhu- riyeün en dcğcrli iyiliği biliyoruz. Yurttaşlar arasında sevgiyi genişletmeyi ve derinleştir- meyi en onurlu görev sayıyoruz." "Arkadaşlar, Türk ulusunun en verimli hazinesi Büyük Millet Meclisi'dir. Gecmişte büyük zorluklan yenmiş olan Türkiye Bü- yük Millet Meclisi, gelecekte de büyük mut- luluklann, zaferlerin ve başanlann başbca kaynağı olacaktır." Aynı gün başbakanlığa yine Celal Bayar'ı atayan Ismet İnönü'nün 'işaret ve tavsiyele- riyle" İçişleri Bakanı Şükrü Kaya ile Dışişleri Bakanı Tevfık Rüştü Aras yine kabinede yer almamışlardı. Demokratlar ayağa kalkmadı Türkiye'de 'Milli Şef Devri' adı verilecek yeni bir dönem başlıvordu. Partisinin 'De- ğjşmez Şef ilan ettiği Ismet İnönü, 28 Şubat 1943'te yapılan seçimlerden sonra 8 Mart 1943'te yedincı dönem çalışmalanna başla- yan TBMM'de herhangi bir kulis çalışması yapılmaksızın. yine tek aday olarak cum- hurbaşkanlığına seçildi. Çok partili rejime gecilmesinin ardından -başta Demokrat Parti olmak üzere- veni partiler kuruldu. 21 Temmuz 1946'da Tür- kiye'de ilk kez tek dereceli ve çok partili mil- Cumhurbaşkanı İ , Başbakan Refîk Saydam \e bakanlarla biriikte. 3 Mayıs 1939 letvekili seçimi yapıldı. Demokrat Parti'nin tam örgütlenemeden girdiği seçimlerde ikti- dann birtakım hilelere yönelmesi, kamuo- yunda büyük bir çalkanü ve hoşnutsuzluk yaratü. Sonuçta Meclis'e 403 CHP'li, 54 DP'li, 8 bağımsız girdi. Sekizinci dönem TBMM'nin ilk toplantısı 5 Ağustos 1946 günü açıldı. Milletvekilleri- nin ant içmelerinden sonra Meclis Başkan- lığj'na 379 oyla CHP'lilerin adayı Kanm Karabekir Paşa seçildi. DP'lilerin adayı Yu- suf Kemal Tengirşenk 58 oy aldı. İki adayh seçim Sıra cumhurbaşkanhğı seçımjndeydi. İlk kez iki adaylı cumhurbaşkanı seçimi yapıtı- yordu. CHP'nin adayı İsmet İnönü 388 oy. DP'nin adayı Fevzi Çakmak (Genelkurmay Başkanlığı'ndan emekli edildiğinden, İnö- nü'ye ve CHP'ye kırgındı; DP listesinden bağımsız aday olarak secilmişti) 59 oy aldı. Yusuf Kemal Tengirşenk'e 2 oy ve 2 boş oy çıktı. Meclis Başkanı Kazım Karabekir oturu- ma ara vererek İsmet İnönü'ye cumhurbaş- kanı secildiğini bildirmek ve kendisini Mec- lis'e çagırmak üzere Çankaya'ya gitti. Cum- hurbaşkanı Meclis'e arka yollardan geçirile- rek getirildı. Bunun nedeni, Meclis binasının bulunduğu Ulus Meydanı'nın ve burayla bağlantüı yollann halkla dolu oluşuydu. Kalabalık, Demokrat Parti milletvekillerine sevgi gösterisinde bulunmak için yollara dö- külmüştü. İsmet İnönü'yü gördüklerinde hi- leli seçim dolayısıyla büyük bir protesto ha- reketine girişecekleri açıktı. Meclis'e başka bir yoldan gittiklerini gö- ren İnönü, yaverine "Hayrola? Meclis'e gi- diyoruz..." demiş; bulvar kalabalık ve yol sıkışık olduğu için tenha yolun seçildiği ce- vabmı almıştı. Gerçek durumu sonradan öğ- renecekti. İşin ilginç yani, Anadolu Ajansf- nın tek parti dönemine özgü alışkanhğıyla, "Cumhurbaşkanı'nın Meclis'e gelişlerinde ve gidişlerinde yollarda toplanan halk tarafı- ndan sevş gösterileriyle karşılandığını" bil- dirmesiydi! İsmet İnönü saat 20.00'de Meclis'e geldi. Toplantı salonuna girince CHP milletvekil- leri ayağa kalktılar ve Cumhurbaşkanı'nı ant içmek üzere kürsüye çıkıncaya kadar ayakta alkışladılar. Demokrat Partililer hiç kımıldamadan sessizce yerlerinde oturuyorlardı... Akıllara, bunun secimlerdeki olaylan pro- testo amacıyla Demokrat Parti milletvekılle- rinin İnönü'yü cumhurbaşkanı olarak tanı- madıklan anlamına mı geldiği sorusu takılı- yordu. Metin Toker uzun yıllar sonra bu so- ruyıı Celal Bayar'a yöneltecek ve şu yarutı alacaktı: "Bu bir prensip meselesiydi. Bizce milli iradeyi BMM temsil ediyordu ve onun, herhangi bir kürsü önünde ayağa kalkması dûşûnülemezdi." DP'lilerin gösterisi İsmet İnönü Meclis'ten aynldıktan sonra bir gnıp DP'li Meclis önünde gösteri yapa- rak "Yaşasın Demokratlar!" diye bağırdı- lar. Polis, göstericileri dağıttı. CHP organı Ulus Gazetesi, Meclis'teki olay dolayısıyla demokraUan sert sözlerle kınadı. "Komünistler bile bu durum- da ayağa kalkarlar" diye yazıyordu! Kütahya Milletvekili secilen Mem- duh Ispartah'run Demokrat Parti'den istifası da bu olaya karşı gösterilen bir tepki olarak yorumlanıyordu. O günkü İsmet İnönü, başbakankk- tan istifa eden Şâkrû Saracoğlu'nun yerine Recep Peker'i atadı. 1946 seçimlerine hile kanştırüdıgı söylentileri uzun yıllar sıyasal gün- demden düşmeyecekti... Cumhurbaşkanı seçilen Celal Ba- yar'ı CHP'liier ayakta, demokratlar oturarak karşıladı. Yıllarca tek parti yönetiminde, İkinci Dünya Savaşı boyunca aynı zamanda sıkıyönetim rejiminde yaşa- yan Türkiye halkı, savaşın bitimin- den sonra demokratik bir yönetim içerisinde yaşama özlemini çeşitli yol- larla açığa yurmaya başladı. Cum- hurbaşkanı İsmet inönü de demeçle- rinde Türkiye'nin geniş bir demokra- siye geçeceğinden söz etmekteydi. Bu, aynı zamanda ABD ile yakınlaşma sürecine girildiği bir dönemdi; ABD Başkanı Roosevelt'in çok partili re- jim öngören "Dört Hürriyet Bildirge- si"gözardı edilemezdi. Öte yandan Batı ile bütünleşmeyi hedefleyen girişiııüer de gözleniyor- du. Bu süreç içerisinde Türk paraanı devalüe eden 7 Eylül Kararlan (1946), NATO'nun kuruluşuna katılma girişimi (1948), Avrupa Ekonomik İşbirliğJ Orgütü OECD'ye katı- lınması (1948), Türk-Arnerikan Ekonomik Anlaşması (1948), Türkiye'nin Avrupa Konseyi'ne alınması (1948), Marshall Planı'ndan yararlanma girişimi gibi olgular yer alacaktı. 'Dörtlü Takrir' İç politikadaki en önemli gelişme ise Celal Bayar grubunun 4 Haziran 1945'te CHP yö- netimine verdikleri "Dörtlü Takrir" diye bi- linen önergeyle başladı. Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refüc Koraltan özgürlükler üzerindeki baskılann kaldml- masını, Meclis içerisinde hükümeti denetle- yecek ikinci partinin kurulmasma olanak ve- rilmesini istiyorlardı. SÜRECEK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear