22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 29 MAYIS1993CUMARTESİ 10 DIZIYAZI Raşo, Senem'le köyü terkeder Onsöz A ZM. radan tam 20 ydgeçmiş; o yûları yenıden hattrlamaya çalıştığımda Ankara 'nm dtşma kurulmuş, dağmık tek tÜK evleri, evlerin bitişığindekiahtrları, bidonlarla başında saatlercesıra beklediğimt yıkık çeşmesi ve içi- ne kapanık insanlanylaköhne bir köy görünürnündekiyoksul mahallegeliyorgözlerimın önüne. Kuzeyde kaldığı için yazm bile zor ısınan buz gibi iki küçük odalı evin ön cephesindekiodasuıı oturma odası olarak, ckğermı deyüklük olarak kullanırdtk. Ben ünıversitede, diğer iki kardeşimden birı lısede, biri orta okulda ökuyorduk. Ablamız üç çocuğuyla birlikteyanımızda kalıyor ve bize bakıyordu. Köyde varltkhbir ailesayüırdtk, amaşehrin zenginliğiyle yüzyüze geldiğimizdeyoksulluğun sunrmda yaşamayaancak gücümüzyettı. Dedem, Meluli, iki üç ayda birzıyaretınuzegelir, beş-on gün yanımızda kaîdıktan sonra tekrar köye dönerdi. O zamanlarm bozuk. virajlı vekışmgenellıkle kapanan yollanyla Afşin-Ankara arası 11-12saat çekerdi. Hele Kayseri'desabaha karşı aktarma yapmak zorunluluğu insanı canmdan bezdtrirdi, ama 80 yaşlarmda obnasma rağmen o bizihiçyabıtz bırahruuh... Meluli 'ninşiirlerinikıtap halinegetirme çalışmalarma taoilk üniversiteyûlarmda başlamıştım. O zamanınparasıyla bin liraya aldığun daktiloyla, öncelikle kendı ağzından aldığım 54şiiri kayda geçip dosyalamıştım. Geçmişyıllarda yazılmış ve dağmık btrşekilde dostlarının eliruk bulunan dığerlermide toplayıp birarayagetirmeyi planlıyoraum Fakatnedense, Melulişiirlermm kitap halindeyayımlanmasına katkıda buhmmaya pek yanaşmıyordu, sankiözelleşmektenkorkuyor, anonim kalmayı istiyordu. Sonra ben siyasi mücadeleyeatıldım: Öğrenciolaylan, örgütlü devrancitnücadele ve cezaeviderken, girişimlerim öyleceyarvn kaldı. 12 yıl cezaevındeyattıktan sonra öiümcülbir hastalığayakalanıp da tedavi ıçm 6 ay ızınle serbest bırakıldığımda, onca aradan sonra, dedeminyüzünü ilk defagörecektim. Ninem ben içendeykengöçünü toplayıpgitmişti. Hastalığımın H Çagdaş Bir jBektaşi Mistigi Hamdullah Erbil A vrupa nm, Parıs, Londra, Hamburg, Bıelefeld. Stuttgart, Essen, Nümberg, Berlmgibikentlerme dağıSnış kardeşleri, yaşlı dostlan vegençlik çağları Meluli 'ninyanında geçmiş, şimdi60-70 yaşlarmdaki diğer dostlarıyla bızzatgörüşerek bilgi lopladtk, anılan kayda aldık, röporıajlaryaptdc. Bir de, elimizde, bu dünyadangöçünden hemen üç-beşgün önceyazıp bıraktığı 7 sayfalık 'Hayatvn Yazısı başlıklı kendi kaleminden yaşamöyküsü vardı. Hepsinibirleştırdiğimde bir roman çıktı ortaya; her şiirın ayrı bir öyküsü vardı, yaşanu binbirmacera ile doluydu, vsamaöykü, uzunluğuylaşıirleri gölgeleyebilecekti. Böylece, uzunluğuylaşiirleri etküemesin diyeyaşamöyküsünü mümkün oldukça kısa tutmaya çalıştrm; sadece, anlalanlarm dülerindekiefsaneviüshıba hiç dokunmadım. Ne varkı.bu arada bir başkaproblem daha çıktı karşıma- Yaşamöyküsü veşiirleri msanmlcafasmda birsürüsoru işaretleridoğuruyordu. Şiirleri, 'hakikat, ikrar, ehl-ibeyt sevgisi, kemalet, Bektaşüiğm özü, sevgi vegerçek msanlık' motiflertyle örülmüştü; neydi bu ..- kavramlar7 Diğeryandan, öbür dünya diye birşeyinyokhtğundan, cennet ve cehennemın bu dünyaya aidiyetlerinden, Tanrı 'yı insantn bizzat kendismin yaratmış olmasın- dan, evrim kurammdan, toplumsal düzendeki haksızlıklara bâşkaJdır- maktan, devrimden, cinsettikten, aşk tan sözediyor; sanki metafizik üe diyalekliğin birsentezini sergiliyordu. Böylece hiçbir dindara benzemeyen apayn biryaşama enem tarlada haşhaş keserken Raşogetir ve Senem'in önündeki haşhaşlann hepsini biçer. Bu ona hem ilan-ı aşk, hem de onun getini olduğu kabileye meydan okumadır. Senem çaresiz; ortada hiçbirşey yokken Olay birden namus meselesine dökülecek, namus aduıa iki kabile birbirine düşecek ve kan gövdeyigötürecek. Çaresiz Senem Raşo'nun isteğini kabuleder. u dizide anlata- Dını zevatın bu güç içerisinde sarsılmaz bir yeri vardır. Hak- hukuk güç sahibinin insafına kalmıştır. Ulaşım, at, eşek, deve sırtında, ya da yaya yapümak- tadır. Askerlik süresi ıse en az 5-7 yıldır. Bazen gidenler hiç geri dönmezler. Kentierdeki zanaatkârlık Eraıenive Rumlann tekelindedir Türkler ve Kürtler bu işlerle hemen hemen hiç uğ- raşmamaktadırlar. Döncme göre yenı ve ileri, ılk başlarda hep hor- lanır ve kûçûmsenir ya; Türkler B cağımız Melûl'nin yaşam öyküsü de, bu milyarlarla ölçülenuzunzinci- rin M.S. 1860'h yıllannın Doğu Anadolu'daki halkasıyla başlıyor. O yıllarda Osmanlı tmparatorluğu geçmi- şin şaşaalı devırlerini arük çok gerilerde bırakmış, egemenlık topraklanndakı bırçok ulus yer yer bağımsızlıklannı ilan etmiş- ler, 1861de tahta gelen I Abdü- lazız'in sıkı isübdadına rağmen, bir yandan saray entrikalan sal- tanat evini sarsarken, diğer yan- dan da, haskılardan gına gelmış halkın temsilcileri durumundakı Genç Osmanlılar bu duruma bir son vermek üzere ıçten içe örgüt- ve Kürtler açısından zanaatkârlık 4 •• -j« ^.rivw4i*. ır«A jn ı »n.tn^« ı~««: ısmaıı.. yaşandığı gıbi, diğer çevre aşiret- lerle de kavgalar olur. Ya tarla kavgası, ya otlak kavgası, ya da kız kaçırma davası.. Böylece, insanlar daha rahat yaşayabilecekleri başka yerler bulmak üzere birer birer köyü terkederler. O zamanın hem üre- tim, hem de ulaşım koşullan el- vermediği için, giden, ailesiyle, kabilesıyle birhkte gider; arük nerede bir ekmek kapısı bulabi- lirse... Topraklann hepsı sahipli, ama henüz yerleşilmemiş, yurt edini- lebilecek yerler kıyamet gibidir. Böylece Çoğraş Aşıretı uçtan uca dağıhr; lami Gürün'e, kımi Af- şin'e (o zamankı adıyla Yar- puz'a) gider, ağalann yanında maraba iş bulur, köyler kurarlar. Senem, taze bir gelin Raşo, Çoğraş aşiretirun Şüştü- ler kolundan. Şüştü, Kürtçe'de "yıkanmış, annmış" anlamına geliyor. O devırde henüz soyadı ohnadığı içın herkes kabile adıyla anılıyor. Raşo'nun babası Derviş Mehmet. O nun da babası Kel da öyledir: Feodal tarlada kapi- talızmin filizlen, ama, başlangı- çta aşağı görülen... O dönemin göze çarpan bir başka şeyi ıse, kasaba ve şehirler- de nispeten kınlmış olmasına Senem, anlatanlarca sadece adı bilinen taze bir gelin. O da Çoğraşlardan, ama hangi kol- dan, kimin gehni olduğunu şimdi bilen, hatırlayan yok. O yıllarda haşhaş çok ekilirmiş; sütünü alıp tek tedavi umuduyurtdışmdaydı ve derhalülkemi felsefesi ortaya çtkmıştı. Gerçı bu terketmekzorunaaydm. Sadece birgecekalabildim karrnaşikfeîsef evimizde. Ogünannem ve dedem, geceyansma kadar oturup sohbet ettik. Oradan ayrüışımdan üç ay sonra, dedemin bu dünyaya veda haberiniduydum. Korkunç bir boşİuk doğmuştu ıçimde, ama ağlamadım. Çocukluğumuzdabıze, "Topraktan geldik, toprağagıaeceğız, oğul'"derdi, "Oyüzden, bedenen bu dünyadan ayrılmak hiç de üzütünecek bir şey değUdir, yeter ki. hayattayten sevgiile dolu ve mutluyaşamış olaltm; çevremtdeki insanlan incitmemiş olaltm ve bizım dışımızdakı insanlara yararh olmuş olaltm."Buyönleriyle düşündüm; o bunlarm hepsini başarmıştı, duşunceleri ve davranışlarıyla hep başkalarma örnek veyararh olmuş, sevgiyidoyasıyayaşamış, şıirlen ve öğütleri, dahasağltğında, dildendile, ilden ile, tanımadığı binlerce ınsan arasına yayümıştı. Tabii, hayat her- zaman sadecegûzetttkler ve muduhıklarla dolu olamıyor, insanlar bazen, çok büyük acüar ve mutsuzluklar dayaşayabiliyor. Insan beyninasılsa, evriminibudoğnıltudayapmıştı. Şimdi bizim için geçerliolandabuydu, ama unutmayacağımız, önünden kaçamayacağımız bir başkagerçek vardı: Daha Meluli 'nin sağlığında bıle, kımı sözdeşairler onunşiirlerini, mahlasuıı değiştirerek kendilerine maletmeye çalışmışlar, bazı saz sanatçüarı, mah- lasını değıştırmeseler de, şiirlermikendisinden habersız Radyo-TVstüdyolarındaokumuşlar, kasetleryapmışlar, anlamlannı bümeden sözcük- lerinıdeğiştirmişlerdi. Gerçio, bunlardan haberdar olduğunda, o her zamankihoşgörülühaliylegülümser•, "Olsun, şiirlerin kime ait oldukları değü, onlarda verümek istenen mesaj, anlaıümak istenen auygu vedüşünce- ler önemluhr. Benim adımla okunup okunmaması ne farkeder'' derdi, ama bizım ıçm bu böyle değildı • Bir daha o halıyle keruhsinigörmemek üzere aramızdan aynkhğında, terbıyesi, emeği ve sevgıstyle büyüdüğümüz ve çok yakmdan tanuhğımız dedemizinşiirleriniyazılı haiegelirerek, bu haksızlıklarıgıdermek, onları kaybolmaktan kurtararak kendisinden sonraki kuşaklara aktarmak sorumiuluğuyla biz dört torunu yûzyüzeydik... Sonuçta.görevyine banadüştü. Ama buaradasevinçlegördümki, 20 yıl önceyarvn °.fısistem onunla başlamamıştı, ama onun kendine özgübir kavrayış ve sergileyişi vardı. Bu ne idi? Görmeyişiddetle arzu ettiğibirmigörememe tehlikesi karşısında ölüme karşışiddetle diren- meyi, istedtğmiyaprnadan bu dünya- danaynlmamayı(Örneğın,7 sayfalık sonyazısınıyazması çok ilginç bir olaydı; buyazıyı hasta yatağmdayazmış, elinin titremelerine, kalem kaymalartna ve tüm rahatsızhğına rağmen son den aklı başında ve kendinehakim -97 yaşmda-birgüçle.ancako yazıyı tamamladıktan sonrabu dünyaya vedaetmışti. Yazınmsommadâ, sanki veda edergibi, Hayatımm Sonu diye inıza atmıştı.) ondagörebüıyor- du insan. Onu böylesme iradesahibi kılan,yaşama hükmetmesini sağlayan neydi, nasübirgüçtiP Çünkü istediği süreceyaşayıp, sonra istediği anda öbneyi başarabüen çok az sayıda insan vardı insanlık tarihi ıçerismde. Gerçi, bilun bugücûbugün izah edebiiiyor, ama bugücün Meluli 'ninpratiğinde ortaya çıkışmm sım neydi? Butün bunları araşttrmaaan, insanm ıçi rahat etmiyordu. Biryüı aşan birsüre bu konularla ılgılı araştırma yaptım. Sırfonun yazüarmı okuyabileyim diye cezaevınde kendı kendime öğrendiğım Arapça bilgımle elimde kalan son kitaplannı taradtm. Günlerce Hamburg Üniversitesi Kütüphanesi 'ne ve Merkez Kûtüphane 'ye kapandvn, ama yine onlarda uzunlu- ğuylaşiirlermigölgelemeyecek boyutlarda olsun çabasıyla. bulgularımı kısaca kaleme aldım. Zor bir görev, zor bir anlatım olduğunu biliyorum, ama kakmimın gücü neyeyettiyse onu yapmaya çalıştım. Benim ve ablamm, eksik bıraktığmuzyerler mutlaka obnustur; ama onları da Meluli üzerine ileride araştırmayapacak başkaları tamamlar umudunu taşıyoruz içimizde. Bu arada onun şiirlerini saklayan ve araştırmalanmızda bizlere yardımcı olan, çoklupı nedeniyle hepsınin adlarmı sayamayacağvnız diğer bütün dostları ile bizzat bu bıraktığımgirişimimi ablam Latife Özpolat, ben işin koruyuculuğumt yapan ve özelemeklerigeçen içendeyken, sessızce devralmıs veköyden köye, ılden Ismail Öksüzoğlu 'na, Ibrahim Erdem'e, Ktrkısrakh ile dolaşarak Meluli 'nm dostlarmdanşiirlerini toplamış, onları sağlığında tekrar kendısine okuyarak, ağızdan ağızageçmeninyaratabileceği yanlışlıklan kendiağzındanyenıden düzeltmiş ve saklamış. Genyeyaşam öyküsü kalıyordu; onu da değişik insanlarm değişik tarihlerde kendisiyle yaptıklangörüşmelenn bant kayıtlarını toplayarak derlemeye çalıştık; sonra Türkiye 'nm Maraş, Sıvas, G.Antep, Malatya, Elazığ, Mersin, Hatay, İzmir. Ankara, îstanbul illermeyadabu illerin köylerine ve Kıyno Amca'ya ( Mustafa DumanJ, İstanbul Barosu avukatlarından Münir Doğan 'a, Âraboğhmun torunu Süleyman Metin 'e, Davut Kaygusuz'a ve Almancayaymlar üzermdeki araşttrmalarda özveriliyardunda bulunan Dr.Barbara Neppert 'e veyorucu bilgisayar çalışmalarındakiemeğinden dolayı Mustafa Burç'a teşekkür etmeyı de dedemizin iyüıkbilirliğı ve dostluğumm bir gereğisayıyoruz. HamduHaJı Erbil lenmeye çalışmaktadırlar. 1867'- deki başansız darbe girişimlerin- den sonra calışmalannı Avrupa'- da sürdüren Genç Osmanlılar, 1876'da Abdülaziz'i tahttan indi- rerek V. Murad'ı, onun deliliğini farketmeleriyle birlikte de, hiç ara vermeden, II. Abdülhamit'i tahta geçırirler ve Meşrutiyet ilan edilir. Ne var ki Abdülhamit ve- hımli olduğu kadar kurnaz bir adamdır ve iki yıl sonra bir saray iç darbesıyle bütün kazanımlan geri alarak yeni isü'bdat dönemi- nın kapılannı açar. Anadohı'da güçfcr dengesi 1839 Tanzimat Fermanı, ya da 1856 Islahat Fermanı ne derece yansunışsa Anadolu'ya, Meşru- tiyet de aynı kaplumbağa hızıyla yansır. Ancak ışığa tutulduğun- da görülebilecek şekilde görün- mez yazıyla sıgara kâğıtlanna yazılan "Hürriyet -Musavat- Uhuvvet" yazüanna rağmen, Pa- yitahttaki ve Avrupa'daki geliş- rpekr, sanki insanlan hiç ılgüen- dırmemekte. Anadolu'daki bin yıllık feodal düzen, sanki hiç de- ğişıme uğramadan sürüp gitmek- tedir Hâkım güçler, mutasarnf, vali, kaymakam, kadı, müftü, feodal bey ve ağalardır. Hepsi padişaha bağbdırkr rağmen, kırlarda aşiretler (boy- lar) halinde yaşanıyor olması... Sümer kayıûanna göre M.ö. 2000 yıllannda Doğu ve Güney- doğu Anadolu Kar-da-kaiılara airtir. Malatya (Melytene, Milid) Kar-da-ka memleketınin bir yer- leşım merkezidir. Kar-da-ka ül- kesinde Kur-tıe kavmı yaşamak- tadır. Daha eskıden Kardu adıy- la anıhnış olan Kur-tie'ler, Xne- fon'da "Kardoühoj" biçiminde anıhrlar Bugün Kürt şeklinde te- laffuz edilen Kurtie'lerin Malat- yası daha sonralan Hititlerin, Asurlulann, Urartulann, Ro- maJılann. Selçuklulann, Mo- ğollann, Timurlann, Memluk- lann, Osmanlılann ışgalleri alü- nda kalan, en son 1870'li yıllarda ise Kürt, Türk ve bir kısım Erme- nilenn birlikte yaşadıklan Ma- raş-Dıyarbakır-Elazığ Muta- samflığıdır. Melûlı'nın babası Raşo, Malat- ya'nın ilcelennden Hekimhan'ın Engızek Köyü'nde doğup büyü- müş. Köyûn topraklan taşlı, kıraç ve verimsız. Köy Çoğraş aşiretine bağb; ama, gel zaman. git zaman, aşiret büyür, çoğahr ve hem kendi içinde kollara aynhr, hem de zaten venmsiz topraklar o kadar insana yetmez olur. Zaman Taman aşiretin ken- di içerisinde çabşmalar, kavgalar afyon >apı>orlar. Bir gun Senem tarlada haşhaş keserken Raşo ge- lir ve Senem'in önündeki haş- haşlann hepsini biçer. Bu ona hem ilan-ı aşk, hem de onun ge- lini olduğu kabileye meydan okumadır. Ortalık kan kokuyor Senem çaresiz; böylesine çılgınca bir davranışın bütün yükü kendi omuzlanndadır. Varlığından başka hiçbir sucu yok, ama devrin geleneklerine göre her şey kadının sırtına yük- îenmiş; ortada hiçbir şey yokken, olay birden namus meselesine dökülecek ve Raşonun kestiği haşhaşlar yüzünden hem Se- nem'in namusu kirlenmiş olacak, hem de namus adına iki kabile birbirine düşecek ve kan gövdeyi götürecek. Çaresiz kalan Senem Raşo'nun isteğini kabul eder, ama oralarda da duramaziar. Duracak olsalar hem ikisinı de yaşatmazlar, hem kabileler bir- birlerine düşerler, hem de zaten o günlerde Raşo'nun amcasının oğlu Kutduk Ismail, Kürneb Ağayı öldürmüştür ve ortalık kan kokmaktadır. Raşo, Senem'ı terkisıne akr ve köyü terkederler. SÜRECEK Ölmez denizler boğar elbet hainleri I N L E R İÇİN Uğur aramızda Yılların sinmişliğinin ardından Suskunluğumuzyırtıhyordu bir anda Kurşuna, ateşe karşı Sevgi, dostluk türküleriyle Uğur'un çocukları haykırıyordu Uğur 'un kadtnları yürüyordu Sessizliğin perdesi aralanıyor Karanhk bir kenara çeküiyordu Gözlerdeki acı-umut doluyaşlarla O aranıyordu Ve Biliyordu ki O aramızda dolaşıyordu. Tüm Cumhuriyet calışanlanna ve halkımıza başsağhğı diliyorum. Nur içinde yat Uğur Ağabey. Murat Kaya/tstanbul Hukuk Fakükesi Cumhuriyet GazetesrTazı Işleri Müdürlüğü'ne, Biz aşağıda imzası olanlar. tran Caddea'nin adının Uğur Mumcu Caddesi olarak değiştirilmesını ıstiyor ve bu amaçla açtığımız imza kampanyasının gazeteniz aracıbğj ile hem kamuoyuna hem de ilgili mercilere duyurulrnasını arzu ediyoruz. Saygüanmızla. Hasan Cevdet Uyguner, Ercüroent Uygur, H. Basri Sumak, Rızâ Yükselir, Sefai Keskin, A. Berkant Selhep, 1. HakkıInal,R.ÇoDan.S. Yavan, Fuat Bavram, Engjn Demirel, Serap Yükselir, Enver öner, Nevuz Uyguner, Ayşegnl Uygur, Tamer Sevim, Servet Kunı, Adnan Zopun, özcan Uysal, Kurtuhtş Poyraz, Saadet Yanardağ, A ysel Aytaç, DOaver Tuncer, Turan Aydemir, Nepa Bulut, AE Türkoğm, Muzaffer Ertan, Yusuf Akpınar, Rıza Akdogan, Ismafl Aksisen, Rıza Çukuriu, Ali Bryık, Sami Koçuk, Erkan GazeJoghı, Aydm Akgül, Musa Karakuş, Tayfun Açıkalın, Mustafa Soyalp, Serdar Keskin, Cumhur Demircaıı, Hüseyin K. Tunay, HalûkBerberoğİu,S. Ydkend, özcan Ünsal, Hüseyin Oral, Altan Aytuna, AK Kaya Sözak, Bekir Sami Asuman, Mustafa öztûrk, Muttalip özkan, Cemil Kaynak, AU Erdem, Habip Kaymak, Muzaffer Aydm, Bedirhan Atasoy, Hasan Göcmen, tsmafl Sezer, Ahmet Durmuş, Aytekin özkuzuluran, Melek Kerimoğnı, Mehmet Kerimoğhı,MalikKılıııç, Ahmet Nuri öktem, Hüseyin Ased, Hanun Aktepe, Sakine özturk, Zekine Aktepe, Sevim Cansız, Haydar Güdekoghı, Şengül Çetin, Hayriye Çetin, Hüseyin Y. Bircan, Sinan Aydm, Ali Ünkan. Seni Unutmayacağız. Uğur Mumcu'ya. Evet, cumhuriyetci şeriatsız bir dünya istedik. Hayır, istedikleri gıbı olmayacak. Çünkü kararlıyız, insanlığın laik olduğu demokrasi, laiklik ve özgür düşünce K. Atatürk ve Uğur Mumcu gibi, insan haklan ve demokrasi savunuculan olduğu sürece hiçbir fedakârhktan kaçınmayan savunucular olduğu müddetçe, Sen iyi uyu Uğur Mumcu, senin, mücadelen devam ediyor. HaKlAydm ölüm haberini duyduğumuzda gözyaşlanmıza engel olamadık. Ancak bu sıze haksızhktı. Bizler unutmuştuk ki düşüncelerimızde sizin fikırlerinizi yaşattığınıız müddetçe siz de yaşayacaksınız. Ben kendi namıma sizi anlamakta geç kaldığım için özür diliyorum. Nurdan Ahıntaş Atatürk'ün önderliğini yapan kişileri yok etmekle; demokrasiyi yok edeceklerini sanan insanlar bir gün kendıleri yok olacaktır. Mücadelemiz ölenedek sürecektir. Uğur Mumcu abımiz sen rahat uyu. Songül Çarpar Sayın Uğur Mumcu'ya - Bir asü var, bir hakikat var Atatürk vatanımızı naal kurtanp Türk gençliğine emanet ettiyse: Atatürk ilkelenni kalemiyle savunan cesur Uğur Mumcu; sen ölmedin, içimizdesin. Bu ash yok edemezsiniz. Aslınızı inkar etmiş olursunuz. tnkar1 edenler Atatürkçü değildir. Ehmde olsa da seni Türkiyem için geri geürebilsem. "Atatürkûm seni hergün daha çok seviyorum, sana her gün daha fazla bağlanıyorum" diyen sesini yine ışitebilsem. Nur içinde yat. AhsenÖzgen Ne garip yaraüklar şuinsanlar. Uğur Mumcu'yu öldürtebilecek kadaretkili ne var beyinlerinde? Büyümeye doymayan kötülük uru mu? Eğer doğruysa tedaviye gerek yok, o ur katilleri de alıp götürür. Ur pislikten, çocuk öpücükten, sevgiden doğduçünkü. Uğur Mumcu ölmedi, okuyorum onu ben. Mumcu'lar ölmez denizlergibi Uğur Mumcu öldürüldü derler bilmezler denizler ölmez Beyaz bulutlargelir elbet bir gün Bırakır beyaz kar taneleridağların yükseğine Barış ve özgürlük aşkıyla düşerler yeryüzüne kar taneleri Uğur Mumcu 'nun ateşiyle atar aydm yürekleri Gelir elbet bir gün bahar günleri Eriyip ırmakolurakar kar taneleri Akan sular kucaklar er geç denizleri Ölmez denizler boğar elbet hainleri ÜmitÜnakh/Ankara POLİTİKAVEOTESİ MEHMED KEMAL Hazan Bahçeleri... Rahmetli Elif Naci coşkulu günlerinde birdize mırılda- nırdı: "Kaddine yarin kimi arar dedi kimi elif.." Dizeyi okur susardı. Ikinci dizeyi söylemezdi. "Hoca kımin bu dize?" "Kanuni Sultan Süleyman'm." "Deme." "Ne sandınL" "Ikinci dize?" "Rivayet muhtelif..." "Gerçekten dizeler öyle mi?" "Cümlenin maksudu bir ama rivayet muhtelif.." Beyit böylece tamamlanmış oluyordu. Elif Naci günün birinde, Yenıkapı'da, demiryoluna biti- şik, bir yandan parkı, öte yandan denizi gören bir mey- hane keşfetmişti; adı: Elif! Meraklılar sorarlardı: "Naci Bey bu meyhane sizin mi?" "Benim sayılır. Adıyla akrabayız." Elif Naci'yi sevenler, söyleşilerine tutkun olanlar, öğle ve akşam rakılarında: 'Elif'te buluşurlardı. Bunca yaş yaşlamış, bunca baş tanımış Elif Naci'nin de dostu az değildi. Elceğiziyle Kütahya işi bir çini tabağın üstüne Elif yazmışb. Elif'i sevenler o masanın çevresinde topla- nırdı, bir sofra... Eskilerin yeme de yanında yat dedikleri türden bir sofra.. Elif Naci gitti; dostlarm çoğu da giden- lerekatıldı. Geçende bir okurumuz telefon etti, Kanuni'nin ünlü beytinin birinci dizesinde bir sözcüğü çıkaramadığını söyledi. "Neymiş o sözcük?" "Kaddine yarin kimi (....) dedi, kimi elif." "Bildiöjm bir dize ama şimdi çıkaramıyorum." Gerçekten de, düşündüm taşındım, bir turlü çıkarama- dım. Sağa sola telefon ettim, çoğu ya izin istiyorlar, ya daçıkaramadıklannı söylüyorlardı. Derken Sami Karaö- ren'e sordum: "Kimi (...) dedi, kimi elif..." "Evet, bildiğim bir dize ama şimdi çıkaramadım." "Aman çıkar.. bir okurumuz soruyor, utanmayalım." "Sen bana bir gün izin ver, kitaplığı karıştırayım, bir yerden bir şey çıkar." O gün geçti, ertesi gün Sami'den bir telefon: "Buldum." dedi. "Ha, bin yaşa!.." "Dinle okuyayım." "Oku..." "Kaddine yarin kimi arar dedi, kimi elif / Cümlenin maksudu biramma rivayet muhtelif.. Buradaki ararselvi gibi, narin, ince bir ağaç anlamına geliyor. Yarin boyuna kimi arar (selvı) diyor, kimi de elif.." Divan şiirinin başlıca özelliği aruzla yazılmış olması- dır. Aruzla yazılmış bir şiir kolayca ezberlenir, kolayca bellekte kalır. Uzunlu kısalı heceler dizeleri hatırda tut- maya yarar. Bir diz«yi bildiniz, öteki dizeyi çıkaramadı- nız mı vezni bozarsınız. Vezin bozuldu mu da şiir, şiir olmaktan çıkar, kafanızı kurcalar. Şu beyitte vezin bozulunca dizenin aslını bulmak için zorlanırsınız; divan şiirini bilenlere sormaya başladık, sonunda bir bilen çıktı. Bir dizeyi yitirdikten sonra bulmaya çalışırken nice dostu andık. Aruzun bir özelliği de dostiarı anmak olu- yor. Gönlüm gene üzgün seni andrm da derinden Geçtim gene dün eski hazan bançelerinden Yıllandıkça bahar değil, hazan bançelerinden geçilir... Yaza girdik, giriyoruz.. Bu arada dört yanımız perişan!.. Doğuda bir yeri soran mı var? BULMACA 1 2SOLDANSAĞA: 1/ Oktay Rifat'm bir ro- manı. 2/ Yabanıl hayvan bannağı... İskambilde sı- nek rengine verilen bir başka ad. 3/ Taş kırmak- ta kullanılan büyük ce- kiç... Kmk kemikleri bir arada tutmak amacıyla kullanılan tahta gibi düz 6 nesne. 4/ Yurdumuzda -, kurubnuş yirmi bir köy enstitüsünden biri... Kur- 8 naz, açıkgöz, 5/ Galyu- g mun simgesi... Halk müziğine özgü telli bir çalgı... Yi- git. 6/ Dâhi... Tropikal bölgelerde yetişen ve nişastaca zengin yumru kökleri yiyecek olarak kullanılan bir bitkd. 7/ Yağmur suyunun bi- riktiği çukur yer... Bir bağlaç. 8/ Ermenistan'ın başkenti... Bir şeyın esas tutulan yüzü. 9/ Sara hastalı- ğına verilen bir başka ad. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Ahmet Haşfanin, fıkra ve soh- betlerini içeren bir yapıtı. 2/ Su gecirmez kumaştan yapdan bir tür spor ceket... Bir nota. 3/ Manganezın âmgesı... Takım. 4/ Her tür organik yağa verilen ad... Bankada hesabı olanlara gönderilen ödeme ya da çekme mektubu. 5/ Notada durak ışareti... Maden, ayna gibi nesneleri pariatmak içjn kullanılan cık. 6/ Konya ilinde bir baraj... Ar- jantın'in plaka işareti... Hangi şey. 7/ Türlü nedenlerle başanlı olamayan kimse... Bir nota. 8/ Keçinin erkeği... Kil ve kum ka- nşımı, san renkli verimli balçik. 9/ Eskiden eczacılıkta kullanı- lan kırmızı renkli kil. T.G MALİYE ve GÜMRÜK BAKANLIĞI ERENKÖY GtRİŞ GÜMRÜK MÜDÜRLÜĞÜ tLANEN TEBLİGAT Say;: Mu. Tah: Güm. 1.10.15 5109/178-25/ Pembe Gül Sokak No: 20/2 Suadiye-lstanbul adresindemukim Ha- bip Kuçükdeveci'ningumnlğumuzdetescilettirdigı45179saydı 12.2.1990 tarihli gıriş beyannamesı kapsamı binek otomobil gumrük vergi ve resira- leri ödenmeden muafen ıthal edilmiştır. Mezkûrgirişbeyannamesindenaranan 109.472.983rTL. (yüzdokuz milyondörtyüzyetmiş iki bindokuzyüz seksen üç)gelireksiğinın 7738/1 örnek yerine kaim olmak uzere 7201 sayılı Tebhgat Yasası'nın ilgilı hü- kümlerıne istinaden tebliğ olunur. ERENKÖY GtRİŞ GÜMRÜK MÜDÜRÜ Basın: 30586 KARABÜK DEMİR VE ÇELİK FABRİKALARIMÜESSESESİ MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN 708 ADET KALİBRELERİ AÇILMIŞ, 278 ADET KALtBRELERt AÇILMAMIŞ OLMAK ÜZERE TOPLAM 986 ADET MERDANE SATILACAKTIR Bu satışa aıt şartname; 1- KARABUK'te: Demır veÇelik Fabrıkalan Müessesesi Tedarik ve lkmal Mudurluğü Satış Şeflığı'nden, 2- ANKARA'da- Kurıuluş, Zıya GokalpCaddesi No. 80'deki Genel Mudurluğumuz'den bedelsız olarak lemın edılebılır. lsıeklılerın>artnameınıze>aslarınagorehazırlayacaklankapalıtek- lıftnektuplannı,geçıcnemınatlan>labırl]kıcengeç24Hazıranl993gunü saal 14.00"e kadar Karabuk'tekıMuessesemızSosvalvelçHızmetlerMu- durluğu'nde bulundurmaları ilan olunur. BjMn. 30354
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear