22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURtYET 17 MAYIS1993 PAZARTESİ 8 DUNYADA GEÇEN HAFTA AsilNadîr: Bir sütuna 175 metrehaber ANILAR-KAMLAR ECMELBARUTCU EDİPEMİLÖYMEN LONDRA - Asil Nadir'in kaçış bombası hem cıddı hem magazın İngjlizbasını içın bulunmazbir "haber haanesi" oldu. Türk basınmda olay büyük ölçüde komplo teorileri ile açddanmaya çalışıbrken İngjlız basını, Asil Nadır davasında gerçekte neler olup bittiğine eğildi Bir kısmı. ancak çok varhklı kişıîerin adalete naruk yaparak kaçıp gıdebileceğinı yazdı. Bir kısmı,duruşmalann neden bir türlü başlayamadığının perde arkasıru yazdı Bir kısmı, Asil Nadir'in kim olduğunu, Polly Peck'in nasıl sıfırdan milyarlara yükselip, sonra nasıl tekrar sfıra dûştüğünü anlatü. İçlerinde tek bir tanesi Türk basınındaki paranoyaya yakjn bir makale yayımladı, o kadar. Asil Nadir'in 1983'ten beri her adımını izleyen, tanınmış bir araştırmaa gazeteciyi Asil Nadır trafik kazası süsü verdıreceği bir komplo ile öldürtmek ıstemıştı! îngiliz basınında rastlanan tek komplo teorisı haberi buydu. Magazin baarunda ıse Asil Nadir'in aşk hayatı hakkında doğruluğu yanlışhğı bilinmez türden bir sürü öykü sıralandı. Türk basını olayın nedenini niçinini ararken yine her INCILTERE zamanki gibi gjzh güçlerin bızım hıç anlayamayacağımız dolambaçh komplolanna bel bağlarken. Türkıye'yi ve Türkleri iyi bilen İngilız gazeteciler buna sadecc buruk bir şekilde tebessümle yetindiler. "İngıhzler mı kaçmasına göz yumdu?"", hatta yoksa tngütere hükümeti mi kaçmasını sağladı, hatta hatta yine İngiltere hükümeti mi acaba Asil Nadir'in varlığına dayanarak "Kıbns'da büyük meseleler yapmak istiyor?" şeklindeki olmadık şablonlar İngılizceyç çevrildikçehele... Medyanınher santimini. her saniyesini, her klibini didik didik eden bir araştırma kurumu, Asil Nadir'ın kaçışmdan sonraki ılk hafta, pazar gazeteleri dışmda kalan ciddi ve magazin 12 günlük gazetenin bu habere ne kadar yer verdiğıne baktı. Hesap, fotoğraflar dışında kalan haberlerin tek bir sütuna sıkıştınlması ve ip gibi uzatılmasıylaölçülüyor. Sonuçta ortaya 7004 inç uzunluğunda bir sütunçıktı. Birincheşittir2.5sanüm. Demek ki 17,510 santim. Yani 175 metre. Habere ne kadar yer aynldığı kadar haberin gazetenin neresınde, nasıl yayımlandığı. fotoğraflı olup olmadığı. fotoğrafın poasyonu, büyüklüğu gibi başka öğelerin de hesaplandığı karmaşık birgösterge daha yar. Haberin çarpıcıhk nitehği yaru: İlk 4 sırayı çok satışh magazin gazetelen aldı. Para dünyasının nabzını tutan Financial Times 8. sırada, ülkenın en çok satan ciddı gazetesı Daily Telegraph 10. sırada, Independent 11. sıradaydı. Bunların hiçbirinde de "Acaba Türkler mi kaçmasma yardım etti" türünden olmadık masallara rastlanmıyordu nedense. IsveçHalkevi lOOyaşında GÜRHANUÇKAN STOCKHOLM-1893ün ilkbahannda, İsveçli işçilerilk kez bir lokal sahibi oldular. Gündelkronbile kazanılmadığı o devirde 60 bin kron bir araya getirmeyı başaran ırgatlar, işçiler ve çıraklar, Malmö'de ilk halkeviniaçülar. "örgütlenme, nüfuz demektir!", "Birlik güç demektır" yazan bandrollann asıldığı salonu dolduran 2 bin işçı. efsanevi lıderlerden Axd Danielsson'u dınlediler. Bundan 100 yıl önceki Isveç'te; zengın çiftçiler, kentlerdeki üst tabaka üyeleri, devletin ve Saray'ın nüfuz sahibi görevlileri ve bir de din adamlan dışında kimsenin, hiçbirkonudasözü geçmıyordu. Verem, en yaygın ve ölümcül hastabktı. Halİcın gıdası, yaz-kış tuzlu balık ve patatesten oluşuyordu. Irgatlar, kann tokluğu karşılığı çahştıklan çiftliklerde yalnızca dinsel bayramlarda et yiyebihyorlardı. İşçiler, haklannı almak için harekete başladıklan zaman, toplanacak dam altı bulamıyorlardı. örnegin, 1882'desosyal demokrasinin kuruculanndan August Palm, Stockholm'e ilk kez geldiğinde, önceden kiraîanan ve kirası peşin ödenen lokele sokulmadı; toplanü, kent dışında, sıfıraltı soğukta ve açık havada yapıldı. ISVEÇ Kata Dalström, tsveç'in ilk kadın lidendır. O yıUarda bir kadınm 'erkek işine kanşması' büyük tepkı yaratmıştı. Dalström, toplanü yapılacak kapaü yer bulunmamasından en çok pay alan ışçı bden olarak arulır. Bazen, açık havada toplanmak bıle yasak olduğu için toplantıyı, yolda yürürken yapmak bıle gerekmıştı!.. Stockholm'deki halkevi, bu yüzyüın başında kuruldu. Şu anda, en yaygm olarak kullanılan halkevlerinin başında gelir. Büyük sahnesini tiyatro çalışmalanna açtığı gibi küçük salonlannda, birçok demekler toplanü yapar. Buna karşıhkdaha 1914'tesayılan 200'ü bulan irilı ufaklı birçok halkevi, büyük ekonomik sıkıntı içinde. Bunlardan bazılan yerine sinemalara bıraktı; baalan da ayakta kalabilmek için akla gelmedık yollara başvurdular. Bunlardan biri, Langhyttan Halkevi, geçen 1 Mayısakşamı yapılan toplantıya 'gençlerin ve bekarlann" gelmesını sağlamak için bir striptizcı getınleceğıni açıklayınca, durumun trajik hali ortaya çıktı. Tepkiler sonucu striptizci getinlmedi, ama 100 yıl içinde sosyal demokratişçihareketinin . nereden başlayıp nereye varmış olduğu bir kez daha tartışma konusu oldu. Hollanda'da geçen hafta ayaklanma sırası motosikletlilerdeydi. Bir önceki hafta üniversite öğrencileri devletçe ödenen kredi miktarında indirime gidileceği açıkla- ı ülkenin dört bir yanında yürüyüşler düzenley erek hükümeti protesto etmişlerdi. Hollanda hükümeti geçen hafta motosiklet- lilere çevirdi gözlerini. Gürühü çıkanyor ve trafıği aksatıyorlardı. Bu yüzden motosikletler üzerindeki denetim arttınlacaktı. Bunun üzerine motosiklet çocuklan başkent Lahey'de toplamp inadma bol gürültühl bir gösteri yapma kararı aldılar. Utrecht'ten Lahey'e doğnı tophıca ikrleyen motosiklet zincirinde raîliciler de göze çarpıyordu. (Fotoğraf: REUTER) VVashington'dan Bakış New York limanının girişinde yer alan eli meşaleli dev hürriyet abidesinden başka bir kadın hürriyet abidesinin de VVashington'da bulunduğunu ABD'de bile çok kimse önceki pazar gününe kadar bilmiyordu. Yüz metre yükseklikteki kongre binasının kubbesinin tepesindeki yerinden 130 yıldan beri başkenti seyreden bu hanımefendinin, hayatında ilk kez yerinden kalkıpağır adımlarla ve ihtişam içinde yere inişinı milyonlarca kişi gibi ben de televizyondan izledim Insan ömrünün iki katına yakın zamandan beri rüzgar, yağmur, kar gibi do- ğanın haşin darbelerine hürriyet uğruna göğüs germiş olan üç metre boyunda ve yedi ton ağırlığındaki bronz heykel tamir edilmek üzere yerinden söküldü ve yüksek binaların yapımında kullanılan çelik kulelerin uzun kolu- nu andıran acayip birhelikoptertarafından askıya alına- rak Washingtonluların ve başkente gelen turistlerin me- raklı ve heyecan dolu bakışları altında yere indirildi. Te- mizlenmesi ve tamiri dört ay kadar sürecek. Doğanın tahribatına karşı korunmak için ilaçlandıktan sonra tek- rar yerine yerleştirilecek. • Amerikan Kongre binasının tepesindeki hürriyet abi- desi hanımefendi temizlenip parfümlenmek için kusur- suz bir iniş yaparken Ikinci Dünya Harbi'nden bu yana hür dünyanın liderliğını yapmış olan ve şimdi de hürri- yet, demokrasi ve ınsan hakları gibi yüce değerler ile çağdaş uluslararası hukukun temelını oluşturan BM şartı Helsinki Nihai Senedi ve Paris Şartı gibi belgelere dayalı yeni dünya düzeninin öncülüğünü yapan ABD'nin yeni yönetimi, Bosna-Hersek sorununda zikzaklar çiz- mekte ve Amerikan kartalı, bu konuda doğru tepeye bir türlü konamamaktadır. • Gerçekten Clinton yönetimi, Bosna-Hersek konusun- da sıkıntılı bir dönem yaşamaktadır. Seçim kampanyası sırasında Bush yönetimini, Sırpların Bosna-Hersek'te Müslümanlara karşı giriştikleri vahşet ve uyguladıkları etnik temizlik karşısında 'hareketsiz kalmakla' suçiayan Clinton yönetıminin şimdı kendisinin bu konuda yaptığı girişimlerin 'dostlar alışverişte gorsün' şeklinde algılan- maya başlandığının her halde farkında olduğu düşünül- mektedir. Bugün, ne Amerikan Kongresi ne de Amerikan ka- muoyu Bosna-Hersek'e sınırtı bir askeri müdahalenin geregine ikna olmuş değildir. Bununla beraber, Başkan Clinton'ın böyle bir müdahale için Kongre'nin destegini istediği takdırde, gerekli zemin hazırlığmın önceden ya- pılması kaydıyla bunu kolayca alabileceğine inanılmak- tadır Ama durum htç öyle un var, yağ var, şeker ve me- sele helva yapmaya kaldı gibi de değıl, Clinton yönetimi Vietnam türü bir batağa batma korkusu ile Bosna-Her- sek'e tek başına müdahale yerine Avrupalı müttefik- leriyle birlikte hareket etmek istemekte ve Bosna-Her- sek'e kara kuvveti göndermekten aynı nedenle kaçın- maktadır Bosna'dan silah ambargosunu kaldırmak su- uetıyle ve Sırplara ait askeri hedefleri havadan vurarak ikı taraf arasında eşitlik sağlamayı öngörmektedir. Böy- le bir plana AT ülkelerinin desteğini sağlamak isteyen ABD Dışişleri Bakanı, Avrupa turnesinden eli boş dön- müşse bunu fazla yadırgamamak gerekir. Çünkü ne Başkan Clinton, dış politikada henüz Başkan Bush'un ayarına çtkabilmiştir ne de Warren Christoper'in, selefi Baker kadar ikna yetenegi vardır. mArkası 17. Sayjada Zîncire vurulmuş 'ördek' NURDOLAY STRASBOURG - "Basm özgüriöğü özgörlüklerin ilkidir." Garip bir tesadüfle "Suur Taıumayan Muhabirler" örgütünün basma özgüıiük kampanv ası ile Pierre B«regovoy'n;n intihan >e bunda basmın bir numaralı sanık olarak suclanması aynı zamana rastlıyordu. 3 Mayıs "Dünya Basm özgûrlüğü Günü" nedeniyle örgût, 1 raayista başlayacak büyük bir kampanya haznianuştı. Televizy on ve radyo spotlan, özel programlar, sergilerle dûnyada basm özgûrlüğü önüne çıkan engeUer anlardacak, görevlerini \ apmay a çalışan gazetecflerin karşdaştıklan baskılar ve güçlükier ülke ülke örneklerle dile gctirileeekti. Kampanyanın başladığı günön akşamı Beregovoy olayı bir deprem gibi sarstı tüm Fransa'yı. Ve depremde ezilip kalan tek bir kurban vardı: Basm!.. Her şey onun üstüne yıkıhnıştı sanki. Başbakanlıktan yeni aynlan Beregovoy'm basm tarafından linç edildiği haykırılıy ordu kimi politikalarca. ÖzeUikle "Canard Endıain" yani ziııcire vurulmuş ördek (ördek aynı zamanda argoda "gazcte" anlamına geliyor) suçlamalaruı baş hedefıydi. Ilkin M Bere FRANSA yolsuzluğu"mı ortaya çıkaran bu haftahk mizah organıydı çünkü. Ve de ne yolsuzluk!.. Yapdan topu topu, bir apartman dairesi almak için bir arkadaştan faizsiz borç ahnak ohnuştu. Ne bir rüşvet ne bir hırsızlık ne bir dolandıncılık. Sadece arkadaşmdan faizsiz borç almak. Ve bu arkadaşm adının yıllar sonra bir yolsuzhığa karışacağını da önceden bikmemek... tşçilikten başbakanlığa yükselen Pierre Berego>oy 'ın bir apartman dairesi satın alacak kadar bile parası olmamtştı hiç. Ne saraybydı o, ne de alaylı. Sade bir işçiyken kendi kendini yetiştirmiş, her biri çeşjtti skandallaria haşır neşir saray lı ve alayular arasmda temizfigjni korumayı becermiş, garip, obnay acak, aykırı bir yaratıktı o. Ve olamadı da. Beynine sıktıgı tek bir kurşunla ayrıldı çamuıiano, iftiraların, haksa süçhunalarm dünyasmdan. Televizyonun birinci kanaunda, potitikacılan karikatürize ederek yeren knkla gösterisi bir hafta sfireyiedurduruldu. u Ljnç"te onun da sorumluluğu olduğu söylerayordu. Dördüncûkanal ise yaymdadığı benzeri programı kaktırnıayacağinı bildirdi. Fransa'da geçen hafta boyunca da süren tarttşmalar, artık dünyada basm özgürlüğünün nasıl konınacağı üzerine değil, ama basının nereye kadar özgûr, nereden sonra ise sorumsuz, yargılayıcı, hatta öldürücü olduğu üzerineydi. Haber verme özgûrlüğü ile insanlarınözel hayatlanm ortaya dökmek, bireylerin kişUiğine saldmnak arasmdaki snur nereden geçiyordu? Böylece 1992'de 61 gazetecinin gerçeğe biraz daha yaklaşabilmek uğruna yaşamlannı vitirdiklerini, 12'şer ölüyle savaşta olan Yugoslavya ve savaşta ohnayan Türkiyenin rekonı ellerinde tuttuğu, 123 gazetecinin hâlâ çeşhli demir parmakhklar arkasında olduğu, alçak sesle söylenmesi »ereken gerçekier haüne geh'yordu. "İyi ki de öldü Beregovoy" diye mi düşünür. ama Türkiye'de gerçekten mesleğini yapan gazeteciye düşman olan kimi çevreler? İ Ikemizin bu pek de övünülemeyecek rekoru pek fazla ilgi toplamadı bu sayede. Ama öbûr rekora ne demeli? Tüm sülalesini devlet kasasmdan kalkmdmna, zengin erme rekorlanna? Bunun artık bir ahlaki değer gibi yüceltildiği Türkiye'de Beregovoy'nm intihannı anlayabUmek çok güç oba gerek. PolitikanıngündemiMaastricht FERRUH YILMAZ KOPENHAG - Danimarka'da geçen haftanın en yoğun tartışma konusu doğallıkla Avrupa Birliği'ni öngören Maastricht sözleşmesiyle ilgili yann yapılacak halkoylaması oldu. Halkoylamasına az bir süre kala, evetçi ve hayırcı taraflar propagandalannı yoğunlaşünrken tartışmalar karşıbklı suçlamalara dönüştü. Suçlamalardan nasibını en çok, yabancı politikacılan hayır jcampanyasında kullandığı gerekçesiyle, Haziran Hareketi aldı. Danimarka -Dışişleri Bakanı Niels Helveg Petersen, ıgeçen hafta yabana •gazetecılerle konuşurken, İngilizleri, Danimarka'dakı halkoylamasına kanşmakla suçladı. Danimarka Dışişleri Bakanı, Îngiliz AT karşıtlannm 'Danimarka'daki halkoylamasını kendi savaş alanlan olarak gördüklenni ve kendi siyasi kavgalanna alet etmeye 'çalıştıklannı öne sürdü. Danimarka ,Dışışleri Bakanrnın suçlamasına neden ,olan olay, Îngiliz bir işadamının, Haziran Hareketi'nin gazetelere verdiği kapsamh "hayır" ilanlannm fınansmanını sağlaması ve İngiliz politikacılann, hayırcılann düzenlediği tartışma DANİMARKA toplantılanna yoğun bir şekilde katılmalan. Tepkilere neden olan tngilizler arasında, Îngiliz muhafazakar partisinden Lord Tebitt, İşçi Partisi'nden Peter Shore, Îngiliz solunun tamnmış isimlennden Tony Benn ve Danımarka'ya Maastricht sözleşmesıy le ilgili tanınan ayncalıklann hukuki bağlayıalığı olmadığını anlatan İngiliz hukukçular bulunuyor. 'Evet'i savunan kesimin bu eleştirilerine karşılık veren haziran hareketi ise başka ülkelerdeki AT karşıtlanyla ışbırliği yapmalannın gayet doğal olduğunu, bu nedenle ılanlann finansmanının dış ülkelerden karşılanmasının eleştirilmemesi gerektiğını savunurken evetçileri manıpülasyonla suçladılar. açıklamayaçağırdı. Hayırcı Haziran Hareketi bundan başka, evetçileri manıpülasyonla suçladılar. Haziran Hareketi'nden Avrupa Parlamentosu üyesi Jens Peter Bonde, evetçilerin, Avrupa Parlamentosu Dış thşkiler ve Güvenlik Komisyonu Başkanı lspanyol Enrique Baron'un, sıkı federasyon yanlısı görüşlerinin Danimarkalı seçmenleri ürküteceğı gerekçesiyle Kopenhag'da düzenlenen bir toplantıya katılmasını önlediklennı öne sürüyor. Baron'un kendisı asla böyle bir davetiyeye evet demedığıru acıklarken, toplantıyı düzenleyen okulun görevlısı, Baron'un uçak biletınin bıle kendısine gönderildığini söylüyor. Yannki halkoylaması öncesi, ortabk iyice toza bulanmış dunımda. Kimin ne dediğı bellı değil. Dışişleri Bakanı Nıels Helveg Petersen, "Bundan böyle Maastncht sözleşmesinin kolay kolay değiştirileceğini sanmıyorum" derken, AT çevreleri, sözleşmemn 19% yıbnda düzenlenecek hükümetler konferansında tekrar gözden geçirileceğini hatırlatarak bu konferansta bazı ülkelerin AT'ye üye küçük ülkelerin etkinliğıni azaltacak hazırbklar içinde olduğunu behrtiyorlar Danimarka'dakı muhafazakar parti sözcülennden Hans Engell de Avrupa'daki gebşmenin. Dammarka'nın Edinburgh zirvesiyle muaf tutulduğu savunma işbirliğine katılmasını gerekli kılabileceğmi, bu konudaki karann da 19%'dakı hükümetler konferansında alınabileceğinı söyleyerek yine kendisı gjbı evet yanlısı olan dışişler bakamnı yalanhyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear