Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 14MAYtS1993CUMAt
12 DIZIYAZI
SatıhkKübagecelerinde fiestautun gece yüruye-
biliriz. Adlanmızı
telafîuz etmekte
güçlük çeken Ha-
ıvanalı dostlanmız
kestirrae isim-
kr buluyorlar:
Gökhan Joan oluyor, Osman
Osvaldo. Naam ise Simon.
Ama bizim her şeyi iyi, hoş ve
ohımlu görmeye çevrilmiş göz-
lerimiz, o gecenin sabahla bu-
luşacağı ana doğnı sonunda
bir öfkeü haykınşa dönüşüyor.
AhbizAvrupalı
Türkler
Kameramla, makinemle, kot panto-
lunum ve evrak-ı metrukem gizii çan-
tamla ben turistim. Ve hemen hiçbir Kü-
bahnın yanında taşıdığı ne bir çantası
vardır yuk olacak ne de bir karnerası;
yaşamak yerine anı tespite çalışacak.
Kendımı az biraz Arupalı gjbi hissedince
keyif mi alıyorum ne Üçûncü Dünyalı
olup da haline şükretmek var mı? Bu
Freudiyan dakikalan aşıp da sağa sola
daknca, Küba'nın bir başka suratı mer-
hama diyor bize.
KEMAL GÖKHAN GÜRSES
-5-
Küba'dafiıhuşgeleneği
Mochado ve özellikle de Batista dö-
nemlerinde ûlkede mafyanın, kadın tka-
retinin, kumann ve envai çeşit bozul-
muşluğun temelleri aülmış. Köklü bir
gelenek bu Küba'da. Yetmişli yıilarda
buralara gelrruş olanlar da ayru gerçekk-
ri anlauyor bizlere. Bİ2 de Rİviera Oteli'-
ni çıkış kabul edersek, birkaç kilomet-
relik San Lorenzo kıyı yolu boyunca, ta
ki eski bir Madrid sokağına öykünüle-
rek devrim önoesinde yapılmış Pasoe de
Marti'ye dalacağız, ancak o an bir rahat
nefes alacağız. Çûnkü biz "abcı" değiliz
ve yer yer birkaç dolara kadar düşen
kadın pazannda, amacı kaynuş bir
alaycüıkla, delikanlılann şehvet düşkü-
nü turistlerle kurabilecekleri tek köprü-
tİüûkûmetin denetintinde ve
karnelerleyapdan bir tür
yasalfuhuşun varhğından söz
edenden tutun da bu işten
parayerine alchkları
hediyelerikaraborsada süte
veyasabuna dönûştüren anne
fahişelerin varhğından
bahsedenlere dek herkes bir
yorum yapacak.
nün, tek iletişim köprüsünün bu olduğu
şeklındeki yerieşik yargüan bizi oldukça
zor durumda bırakıyor. Bu iki kilomet-
reük yol boyunca, yeT yer ipek gömlekli
o evrensel tipolojileriyle pezevenkler
bize Kûbalı kadınlan satmak isterken,
amatör sancılar da "gü2el küçûk kızlar'-
'ı anlata anlata biteremeyecek ve Hava-
na dışında kaldığımız otelimize gittiği-
mizde debu dûnyanın en eski mesleginin
açlık Kübası'nda vardığı acı boyutlan
bütün açıklığıyla göreceğiz.
Küba'da bir Malatyah
Oysa, az önce, Küba'da yaşayan tek
Tûrkiyeli vatandaşımız, kendisini çılgın
bir Malatyah olarak adlandırdığırruz,
orada öğrencilik yapmakta olan Zeki-
ne'nin evine gitmiş, böylece Küba evinin
içini görmüş, Zekine'yi evde bulama-
yınca kendimızi sokaklara salmış, kay-
bolmuştuk. Hep denizi sormuştuk, aslı-
nda çalışmayı hıç de sevmeyen, ama ona
rağmen ışlerinden bir telaş donüp fıesta-
lardan birine demir atmak isteyen Hava-
nalılara. Onlar da bize hafif bir rüzgann
estiği o Havana aroması yoğun sokak
aralannı göstermişler ve biz yer yer
ışıklan kesik bu sokaklarda Küba in-
sanının turistik olmayan yaşamının
tadına varmaya çalışmışük. Içerde otu-
rulamayacak kadar sıcak olduğu ıçin
salkım saçak sokaklara dökülmüş Ha-
vana. Bu saatlerde ya 'ron'lar akşamki
fkstaya haarlanıyor ya da çocuklara o
küçûk tayın torbalarinda saklanan ek-
mekler ve bulmuşlarsa ananas ve daima
greyfurttan oluşan akşam yemekleri ye-
diriliyor.
Daha sonra tesadüfler, fiesta arayan
gözfcrimizi. Kübalı gençlere özel biraçık
hava eğlence yerine götürüyor. Kapı-
dakı görevlüer, bunun yerülere özel ol-
duğunu belirtiyor, özelükle de kamera-
lardan ürkerek. Kameralanmızı, fotoğ-
raf makinelerimizi kuUanmamarmz
şartıyla bizi içeri alıyorlar. Sebebi sonra
ochado ve özelükle de Batista
dönenüerinde ülkede mafyanın,
kadın ticaretinin, kumann ve envai
çeşit bozulmuşluğun temelleri
atılmış. Köklübirgelenek bu
Küba'da, Yetmişliyıilarda buralara
gelmiş olanlar da aynıgerçekleri
anlatıyor bizlere.
Kübalılar'ın direnişi bugünden çok, sanki gecrnişteki Batista döoemiııe karşı. Fahişeliğin patiadığı
o dönemde ülkedeki fahişe savısuıın zengin maden yataklanna sahip Küba'daki madentilerin
sayema eş otduğu ve genelev sayısınında o tarihkrde 270'i buMuğu bUintyor. Bugûn Küba
fahişeKğin yeniden canlanmasıtefaükesiytekarykaryya».
Fidel'in kardeşi Raul Castro ile söyleşi
Resmi
tarih
merakhlanna
Küba
tarihinden...
(4)
Gelelım Fidej Castro Ruz'a.
192Tde Oriente'de, Fransız asdlı
Kübalı bir anneyle, tspanyol göç-
meni toprak ağası bir babanın evlilik dışı
doğan çocuklan Fidel Castro Ruz için
"EÎevrimi bir anlamda babasına karşı da
yapü" denilecektir sonralan. Kansı
ölüp de Fidel'in annesiyle evlendikten
sonra Angel Castro y Argjz'in, bu kadı-
ncağjzdan iki çocuğu daha oldu. Biri,
halen ABD'de Fidel'in yönetimine karşı
anti-komünist faaliyetler yürüten kız
kardeşi Juanita, dığeri de dava kardeşim
dediği ve bu yüzden iki kez kardeş ilan
ettiği Raul Castro Ruz.
Fidel, Katolik okulunda ilkokulu,
1942'de Cizvit Lisesi Colegio Belen'i,
195O'de de Havana Üniversitesi Hukuk
Fakültesi'ni bitirdi. 1947'de Dominik
diktatörü Trujülo'ya karşı eyleme
kaüldığı yılın ertesinde Mirta Diaz Ba-
lart'la evlendi. Fidelito'nun doğumun-
dan iki-üç yıl sonra da boşandı kansı-
ndan. Fidel'in Trujillo'ya girişilen dar-
beden üç mil mesafeyi yüzerek kurtuldu-
ğunu, öbür arkadaşlannın çoğunun öl-
dürüldüğünü de hatırlatalım.
Artık, pohtik davalann usta avukaü
olan Fidel, 1952'de Ortodoks Parti'den
aday okJu. Batista'nın canı seçim yerine
diktatoryayı çekince. o umut da 11 gün
sürmüş oldu. Ü
Fidel, Batista'yi devirrnek için 173 ki-
şiyle bir plan yaptı. Santiago de Cuba'-
daki tavoîk çifüiğinde Moncada Kışlası'-
nın basılmasıru öngören bu tarihi top-
lantı, 26 temmuz 53'te, sabahın erinde
Fidel'in şu konuşmayı yapması ile iyice
yer kapladı tarihte: "Birkaç saate kadar
ya yenecek ya da yenileceksinız. Ama ne
olursa olsun, sonunda mücadelemiz
mutlaka başanya ulaşacakür.
Moncada önünde 72 devrimci genç
öldürüJdü. Diğerleri tutuklandı. "Beni
mahkum edin. Nasılsa tarih beni akla-
yacakür" diye savundu kendîni.
Isla de Puıos Cezaevi Fidel ve dost-
lannın politik gelecegi açısından çok
önemli yer tutar. 21 ay hapis yattı.
StRECEK
Marks'uı Kapitalvıi cezaevindeokııduk-General Sierra Maestra'da yan yana
yürürken sahıp olduğunuz düşleri
gerçekleştırmek ıçın eksik olan nedir?
- Yine söjlüyorum, o an için dûşkdiğimi?
tüm hedeflerknizi fazlasıyia
gerçekleştirdik.
- Evet General. ama şu anda Küba'nın
ekonotnık durumu çok kötü gitmekte.
- Onunla ilgüi olarak, Mario, sana hir
anekdot anUtacağan. 1953'te Moncada
össüne yıptlansaldmdansonra,Fidd
Kflba'n»göneyindeşimdi Isla de ia
Juventut (Geoçkrin Adaa) denflen Isla
de PİBOS adasmda tutsaktL Onu tek
başmabirhücreye koymu^UrdL Çünkü
bir günBatistaoralardagörimüp, bizkn
buhmduğmnuz cezaevinin yakmlanndaki
bir etektrik santralim açmayagebnişti.
Bir skandalyarabp 26Temmuz
marşDiuzı söyledikw bumn karşthğmda
birdizi öntenı alduar, birkaçmıız yımnık
yedikveoda tek başmabk hücreye
kapaüidı.
Bu yüzden o cezaerinde kakhğmnz
snreninbüyükbir kjsman yalraz geçirdi.
Soo ayiarda, beni deonunhücresine
geçirdfler. Buçok iyi oldu; çok çalıştık.
Cezaevi de buna yaradi.
Hücrede onun içİB bir kücükyatakvardı;
bir tanede banakoydnbr. Cezaevinin
yemekleri bütün hapishanelerdeolduğu
gibiberbattı. Sadece hücrede biretektrik
ocağma izin veriyoriardı. Fidel, aüemizin
gönderdikkri ve cezaevinin >emeğivle her
gün öğle yemeğiıu hazuiıyordu. Bunuçok
zayıfokhjğumdaB, hareketsizlik istabjnıı
kapadığından beni beslemek amaoyla
yaptyordB. Yam' diyebihrinı ki,
dünyadaki en ünlü »şcılardan birine,
Fidd Castro'ya sahiptim.
Yemek yemekfetemediğimzamanbemen
bir taıHşma başlaöyordu. Orada
çauşıyor, çok okuyupsabanç
oynuyorduk \e hattaMarx'uı Kapital'ini
okumaya bik orada başladık. Bazen
sabaha karşı3,4gibi Fıdd beni "Raul,
RauTdiyeayandırır, "Ne >ar?"
dediğknde bana, "Akkma bir fikirgeWi
n
derdL Ne oMuğımu sordugumda, "Zafere
ulaştığnıızda şunu, şunu yapahm. Dün
konuştuğumaz sorummçözümü degöyle
olacak" deyince bende ona, "Fidd,bırak
da uyuyaynn" deyip öteki tarafima
dönûpuyurdum. Sana bu cezaevi
anekdotunu aoUrnuunınsebebi, zaferden
önceki temel uğraşianmızı göstennekti.
Hepsinden6tediktatörtüğü kakhrdıktan
sonra, büyük bir sosyaldeğişim oldu.
SÜRECEK
ankşılıyor. Bir el tezgahında yapılmış
çok şekerli. içinu olanaksız kola benzeri
içkilerimizi yudumlarken sebebini fark
ediyoruz bu ürküntünün.
Bir moda defilesi
Bir tür kapitalizme öykünenler gecesi
bu. Görmeye ahşmadığımjz şıklıkta bir
sunucu, öykünmenin tüm komiklığrnı
içeren bir moda defilesi sunuyor. Man-
kenler (!) üstlerindeki gösterişsiz giysilen
kıvrakritimlerlebirer Pierre Cardin'e dö-
nüştürmeye çabalıyorlar. Ardından üç
genç, gitarlarla ve vokallerle, sözlerinde
oldukça eleştiri taşıyan (en azından hal-
kın kahkahalanndan öyle olduğu an-
laşüan) şarkılannı söylüyorlar. Ve çok
yetenekli, gencecik bir komedyen de
oraakta, bütün teknik olanaksızbklara
rağmen izleyeni büyüleyen bir gösteri
sunuyor. Buradan aynhp, Rİviera Ote-
li'nin önüne doğru akan dalga dalga ka-
labahğın arasına kanşıyoruz. Otelin
önünde arabalarda bekletüen "özel par-
çalar" otelin odalannın ekstra saüşını
sağlayacak. Ve karaborsada her şeyin
bıüundugu Küba'da, söylentiler birbiri-
ni kovalayacak. Hükümetin denetimin-
de ve karnelerle yapılan bir tûr yasal fu-
huşun varlığından söz edenden tutun da
bu işten para yerine aldıklan hediyeleri
karaborsada süte veya sabuna dönûştü-
ren anne fahişelerin varhğından bahse-
denlere dek herkes bir yorum yapacak.
Bizse, tüm gece boyunca, "pıspıspıspıs"
diye birbirterine ve bize seslenen, San
Lorenzo'da eğlenmeye ve piyasa yap-
maya çıkmış bütün Havanalı dost-
lanmızı, sigaramızı paylaştığunız,
yanımızda getirdiğimiz çakmaklan, çik-
ktleri paylaştığunız herkesı biraz mesa-
feyle karşüamaya ve öğrendiğimiz tek
cümle olan "Zahmet etmeyin!.." ile ya-
vaş yavaş yanımıza yaklaştırmamaya
çanşacagız. Ve ayru gece ben, otelimize
cüzdansız. parasız ve Türkiye'de kulla-
nacağun tüm kimliklerimi kaybetmiş
olarak dönecegim.
Fiesta her şeyi urartturur
Bu manzara acıklı bir manzara. Bu
manzaranın dişleri arasmda kalmış, ar-
kadaşlanrun yaptıklanna içten öfke du-
yanlan da aynmsayarak illafiestadiyor
ve yüksekçe bir pla'tforma çıkmış, popü-
ler grubu dinleyen ve dans ederek ken-
dinden geçen Havanahlann arasına atı-
yoruz kendimizi. Bu taklidi zor dansı be-
cermeye çalışırken bol bol yardımcı çıla-
yor karşımıza. Biz de oyun havasıyla
kanşık bir sambayla idare ediyoruz so-
nunda.
Ve Paseo de Martfyi, her daim gölge-
li, adı gibi bir pasaj-sokak olan bu eski
Madrid caddelerine öykünmüş yolu ge-
çerken, üzerinde "Mafeosa" yazılı ti-
şörtle dolaşan bir delikanlıya, öfkemızin
bir nişanesi olarak istediği sıgarayı ver-
miyoruz. Yolun bitiminde, karşıda
olanca ıhtişamıyla duran Hotel Plaza'-
ya. içki satan bir dükkan bulamadığjmız
ic^n, Havana'da dükkanlann sayısı bir
elin parmaklan kadar olduğu için dalı-
yoruz. Ve iyi ki de dalıyoruz buradan
içeri. Los Astros üçlüsü ve Elisa ile bura-
da tanışıyoruz.
SÜRECEK
6
Sizler, demokrasinin ıııilıeııktaşlansınız
9
O N B I N L E R
J m m m
r)
J J
ICINYAZDI
Devrimci, demokrat, dürüst in-
sanlar toprağa düşsede onlann
idealleri sonsuza dek yaşatıla-
cak.
Halim Özpmar
Sevgili Uğur Mumcu, sen gö-
revini yapün. sürdüreceğiz.
ölümler bizi yıldıramaz. Kor-
kutamaz.
MuhsinSağır
Sayın Uğur Mumcu, size uza-
nan eller kınlsın diyorum. Ola-
yı nefrctk kınıyornum. De-
mokrasiden yana olanlar her
zaman için var olacaklardır.
Harva Tarakçı
Eteğerü yazar, büyük düşünür.
Size yöneler bu saldınyı insan-
hk dışı olarak niteüyorum ve
kınıyorum.
Neda Toprak
Sen ilerici insanlann en aydınjık
mumuydun şimdi meşale ol-
dun. Bunu hiç söndürmeyece-
BeratGümüş
İnsan hayatına, yaşam hakkına
saygı gösteremeyen ideolojiler
yok ohnaya mahkumdur başa-
ramayacaklar. Terörü lanetli-
yorum ve diyorum ki; Rabitaya
göz yumanlar, asmayıp besle-
yelim diyenler, bana sağalarda
cinayet işüyor dedirtemediniz
diyenler, terörü besleyenlerdir.
Kayhan Ocaklı
Sevgjli Mumcu, hayaumda ilk
kez saatlerce ağladım. Adbi
Ipekçi'nin ve senin yok edilişin-
de. Ama sizler demokrasinin
geri dönülmez mihenk taşlansı-
nız. Nur içinde yat sevgili
Mumcu.
Şaban thmsever
Gerçek gazeteci, demokrasi ve
insan haklan savucusu Uğur
Mumcu'yu yok edeceklerini sa-
nanlar aldamyor. Fikri ve cesa-
retiyle icjmizde yaşayacak! Bir
gider, bin geür, bizi vurmak
kurtuluş mu?
OktayDiker
Sevgili Uğur abi, sen ölmüş ol-
san da bizler Cumjiuriyet okur-
lan olarak senın misyonunu eli-
mızden geldıği kadanyla sür-
dürecegiz. Rahat uyu!
Zekeriya Karabacak.
Paris'te fotoğrafçıhk yaşamımı
sürdürmeye calışıyordum.
Pazartesi günüydü ve
Strasbourg St. Denis
metrosundan çıkmıştım. Türk
gazeteleri satan bir kiosk-gişe
ile karşılaşüm. Karştmda
duran tüm gazetelenn ilk
sayfalan birbirine yakındı.
Hepsi aynı acıyla doluydu.
O sırada bir Hürriyet alan Türk
işçisine "nasıl olur" dedim.
Cevap verrneden yürüdü gitti.
O gün Paris'te Eyferi de
görmedim, Champs-EIysees'yi
de. Sırf Paris değil dünya
yıkılmıştı.
Ankara'da patlayan bir
yanardağ Paris'i de aleve
sarmıştı.
Hâlâ inanamıyonun nasıl
bugünlere gelindi.
Hâlâ çok kaygılıyım nasıl
günleregjdiyoruz
Saygı ve sevginle,
KeremSalhık
SÜRECEK
ANKARAANKA
MOSERREF HEKtMOĞLU
Bir YıMönûmüönce küçük bir konser, Ahmet Balamir, Şinasi Kilden
ve Oğuz Onaran'dan oluşan keman, viyolonsel ve piya-
no üçlüsünü dinledi konuklar. Sonra Danıştay'ın yeni
başkanı Metin Güven konuştu. Kısa ama, içeriği boyutlu
bir konuşma. Bir hukuk adamının dünyaya bakışını, acı-
sını yansıtıyor. Birkaç sözcük, birkaç tümce; ama belli
gerçeklerin altını güzel çiziyor.
Danıştay çok eski bir kuruluş ülkemizde. 125yıllık geç-
mişi var. 10 Mayıs 1868'de Sultan Abdülaziz döneminde
imparatorluğun eskimiş yönetim yapısında çağdaşlaş-
ma umuduyla kuruluyor. Ülkede din kurailanna bağtı
şeriat hukukunun uygulandığı bir dönemde din dışı, akıl-
cı çağdaş bir yönetim anlayışının doğuşunu müjdeliyor.
Cumhuriyetimizin ilk yıllarında yeniden kuruluşu da bu
nedenle olmalı. 1927 yılında yeni bir yapıya kavuşarak
çalışmaya başlıyor, 1961 ve 1982 anayasalanndadako-
numunu koruyor.
Başkan Güven'in konuşmasını izlerken düşündüm, ki-
şiler de, kuruluşlar da ilginç sınavlar veriyor ülkemizde.
Kimi yıpranıyor, eskiyor; kimi çağın koşulları doğruitu-
sunda yenilenebiliyor. Yapısına, ilkelerine, görevlerine
yeni bir boyut katıyor. 10 mayıs akşamı Devlet Konu-
kevi'nde duzenlenen kutlama kokteylinde de bu konular
tartışıldı uzun uzun. Ankara Palas m tarihsel dekorunda
buluşanlar, Atatürk'ün iocasına da değişik duygularla
bakt o akşam. Kimi başı haylı eğik, kimi hala umutlu ve
karariı. Kalabalıkta politikacılar da var, siyaset dinin
hizmetindedir' diyenler. Çok eşli milletvekilleri, her oku*
la bir mescit önerenler, Kuran kurslanndan dönme okul
tasarıları oluşturanlar. Sonra 'biz de varız' diye dikilerv-
ler, tarihsel locayı karşı devrimlere karşı direnmek kara-
rıyla selamlayanlar. Mimarlar. arkeologlar, dallannda
doruğa tırmanan kadın yargıçlar, savcılar. Cumhurbaş-
kanlığı seçimi, yeni başbakan, koalisyon tartışmaları
süredursun, SHP'li Adalet Bakanı Seyfi Oktay'ı da çok
iyimser gördüm o toplantıda. Reform paketinin açılaca-
ğına, yasalaşacağma inanıyor, gelecege umutla bakı-
yor. SHP-DYP koalisyonu sona ererse o paketin rafa
kaldırılacağı da düşünülebilir. Gerekli bir reformu erte-
lemenin fatusansını toplum öder sonra. Tüm yanhşların
faturası toplumlara her zaman. Danıştay Başkanı Sayın
Mete Güven de çok güzel vurguluyor bu gerçeği. O kısa
konuşmada Azerbaycan ve Bosna-Hersek'te yaşanan
soykırıma da degindi. Az gelişmiş ülkelerde insan hak-
lan korumacalığı yapan Batılı hukuk kurumlarınm ve
uluslararası örgütlerin ölüm sessizliğinden söz etti,
uluslararası hukukun henüz insanlık onurunu koruya-
cak düzeyden uzak olduğunu belirtti. Gelişseydi dünya-
mız böylesine kana ve gözyaşına bulanmazdı kuşkusuz.
Başkan Güven, laiklik ve dit konusunu da çok güzel vur-
guluyor konuşmasında. Beni çok etkileyen bölümleri
okurlarıma da aktarıyorum.
"Laiklik devletin din dışında kalması, bir dininin olma-
masıdır" diyor Sayın Başkan, başka bir anlatımla devlet
düzeninde din işleriyle devlet işlerinin birbirinden ayrı
tutulmasıdır. Birtoplbmun siyasal örgütlenmesi anlamı-
nı taşıyan devlet tüm yurttaşların, inananlar ve inanma-
yanlarınve birbirinden farklıinançtaolanlanndevletidir.
Bı*yüzden laik devlet akılcı, katıltmcı, tartşmacı, dina-
mik ve hoşgörülü olabılmektedir. Demokrasinin, çok
kültürlülüğün ve ulusçuluğun ön koşulu laikliktir. Laik ol-
mayan, bir dinin kutsal kitabına göre yöneten devlet
doğası gereği bilimi, özgür aklı, diğer kültürleri, tartş-
mayı, eşrtliği,ulusu yadstmak zorundadır. Gerçekten de
ne geçmişte ne de günümüzde, laik olmayan, amatota-
liter de olmayan bir devlet örnegi vardır. Laik olmayan
devlet tanımı gereği totaliterdir.
Laiklik ile din ve vicdan özgürlüğü birbirine kanşnnl-
mamalıdır. Anayasanın 24. maddesi, inanç özgürlüğünü
düzenlemiştir. 15. maddesi ise bu özgürlüğü pekiştir-
mekte, savaşta bile güvenceye almaktadır. İnanç özgür-
lüğü gerçek anlamda, ancak laik bir devlet ortamında
vardır. Bu özgürlüğün kullanılıyor olması hiçbir zaman
devletin laiklik gostergesi sayılamaz. Devletin bir din
benimsemesi ve devlet gücünün bu din kurailanna uy-
gun kullanılması, laikliğin tanımına aykındır.
Akla, özgürlüğe, eşitliğe, insanıngelişmevedeğişme
yeteneğine, taröşma ve hoşgörüye, kısacası tek sözcük-
le laikliğe karşı tutum ve davranışlara olanak sağlanma-
malıdır. Ulu önder Atatürk ile birlikte cumhuriyeti kuran,
yaşatan Yüce Meclis'in, inanç özgürlüğü alanında laikli-
ğe karşı bayrak acanlan cesaretlendirecek kimi yasa
maddelerini düzelteceği, kaldıracağı inancı ve ümidini
taşıyorum.
Bu sözlerde bir uyarı da var bence. Elbet duyaıiı olarv
lara, laikliğe ters politikalann çarpık ürünlerini görebi-
lenlere. Göremeyenleri, ödün verenleri, dini politikaya
araç ederek ucuz gösteriler sergileyenleri de laikliği;
var oluşumuzun, yaşamımızın vazgeçilmez koşulu his-
sedenler, uyaracak hiç kuşkusuz. Onlann sayısı az de-
ğil. Danıştay'ın kuruluş günü sevgili Bahriye Uçok'un da
doğum günü. Yaşamı soldu, ama yolu açık. Uğur
Mumcu'nun cenaze töreni görkemli biçimde kanırJadı
bu gerçeği. Çarpık politikalar, davranışlar umutsuzluğa
düşürmemeli bizi. Tablo zaman zaman kararabilir, ama
o karanlığı delecek ışık var toplumumuzda.
BULMACA
7 8 91SOLDANSAĞA:
1/Kemal Bilbaşar'ın, Atrf .
Yıhnaz tarafından sine-
maya da aktanlmış bir 2
romanı... Halk şairi. 2/
Elma, armut, ayva gibi
mey\r
elerin yenmeyen iç
bölümü... Lütesyum ele-
mentinin simgesi. 3/ Kız-
lık zan... "Ben gjdersem
sazun sen kal dünyada/
Gizli —'larunı aşikar et-
me" (Aşık Veysel). 4/
Kurnaz, açıkgöz... Yo-
sunlann kökü andıran
tutunma orgam. 5/ Yakası kürklü
ve kolsuz kaput. 6/ Olumsuzluk
belirten bir önek... Bir şiir türüne
adını vermişçalgı... Birhaberajan-
sının simgesi. 7/ Çeşitli sistemler-
den en kabule değer görünen sav-
lan seçerek bunlardan bir öğreti
oluşturma yöntemi. 8/ Kullanma
süresi... Yazar. 9/ Çimento yapı-
mında fınndan ezılmeden çıkan
pişirme ürünü.
YUKARTOAN AŞAĞTYA
1/ Muzaffer Buyrukçu'nun bir öykü kitabı. 2/ Telli çal;
telleri yüksekçe tutan tahta köpriicük... Bir süs taşı. 3/ Sığm
ağzından akan salya... DiU tutulmuş, konuşamaz hale gehniî
4/ İspanyollann sevinç ünlemi... Mesaj. 5/ İğdişedilmiş hayvar
6/ llkel bir silah... Yapılarda kullanılan kalınca sınk. 7/ Su taş
kını... Düşünce. 8/ Mayhoş bir meyye... öldükten sonra Hz. ls
tarafından diriltildiğine inarulan kişi. 9/ Kuran'da bir sure.
Konaklama alanı ya da geçici olarak yerleşüen yer.
TÜRK KALP VAKFI
Muayene, Teşhis, Tedavi,
Kontrol Laboratuvar, Röntgen
Teh 275 12 44/45 • 246 58 66 - Fox: 266 47 12
ı