25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 25 MART1993 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER NATO ve Bosna-Hersek ikilemiÇağdaş dünyadaki işleyişiyle ortak güvenlik iki ülke arasında banşı koruyacak yerde (Bosna-Hersek'te görüldüğü gibi) bütün ülkeler arasındaki banşı yıkabilecektir. MUZAFFER ÖZSOY Emekli Tümg. Bosna-Hcrsek"te görülen büyük in- sanlık dramına karşın AT'nın ve BM- nın buraya asken miidahalelerde bu- lunulması için bu orgütlere bazı siya- sal nedenlerle yeşıl ışık yakmamasın- dan ileri gelmektedir. S ovyctler Birliği'nin çökii- şü. NATO"nun harekat alanını büyük çapta eıkiledi Varşova Paktı'nın buçöküş- ten sonra dağılması. Avrupa sahnesinde NATO'yu adeta rakipsiz bırakmış ve Batının bu bü- yük gücünü yeni operasyonel arayışla- ra itmıştir. Bütün bu güç. varlığını ko- rumakla beraber pasifıze edilmış bu- lunduğundan. Balkanlardaki strate- jik gelişmelerde caydıncıhk rolünü jş- letememektedir. Balkanlar'daki Sırp saldınsının hiç- bir engel tanımaması. bu sa\ aşın b o yutlannı genişleterek Kosova'ya daha sonra da Arnavuiluk'a sıçraıarak bır Balkan savaşına dönme olasılığını gündeme getirmektedir Oysa. NA- TO'nun kuruluşunun temel nedcni Avrupa'da çıkacak bir savaşı önlc- mekti. Bu savaş. birSovyct saldınsının Batı Avrupa'ya yönelmesiyle başlaya- caktı. NATO. caydınci bir güç olarak busaldınyı 1949'danbuyanaönlemış- ti. Böylece. soğuk savaşın simgelerin- den olan NATO \e Varşova paktlan. birbirine rakip iki güç olarak yaptıkla- n yanşmalan. dünyanın birçok bölge- lerinde. Ortadoğu"da. Asya'da ve Amerika'da anlaşmazlıklara ve bölge- sel savaşlara sıçratmış ve onlara za- man zaman küresel nitelik kazandır- mış olmasına karşın bu çatışmalann sıcak bir Avrupa ve dünya savaşına dönmesınc 'ou iki süper güç dengesi engel olmuştu. Bu gerçek. John L. Cadidis ve Ro- bert Pervıs gibı bazı yazarların, nükle- er ayaklı dehşet dengesiuin şemsiyesi altındaki iki kutuplu sistemi. dünya banş ve güvenlıği bakımından yaşa- nan en görkemli sistem olarak görme- lenni sağlamıştı. Sovyet güçlerinin sahneden çekilişi vc Varşova Paktı kuvvetlennın dağıl- masıyla NATO'nun güç kazanması suretiyle oluşan yeni tek kutuplu siste- min. Avrupa güvenliğinde yeterli bir asken dengeyi ortadan kaldırması. kı- tada. Balkanlar"da. Kafkaslar ve As- ya'da yeni cumhuriyetler üzerinde caydmcı bir etkinlik getirememesine engel olmuştur. Yeni güçdüzenınde ABD"nin küre- sel çapta süper bir güç olarak ortaya çıkması. BM ve AGİK. gibi ortak gü- venlik ve banşsistemleri üzerinde etkı- lı olmasını da sağlamıştır. Bu etki bu- gün BM"yi adeta kendi istekleri doğ- rultusunda harekete geçirecek kadar güçlüdür. tşlemeyen ortak Bu perspektif içinde duruma bakıl- dığı zaman. ortak güvenlik bir banş dünyası meydana getirememiş. ister is- temez bır savaş dünyası (Balkanlar'- da) meydana getirmiştir Banş. bulun- maz olduğuna göre savaşın da bulun- mazlığı ortaya çıkmıştır. Böylece, sa- vaşı olanaksız kılmaya yönelen bir araç. savaşı evrensel kılacak bir sonuç doğurmaktadır. Çağdaş dünyadaki iş- leyişiyle ortak güvenlik iki ülke arasın- da banşı koruyacak yerde (Bosna- Hersek'te görüldüğü gibi) bütün ülke- ler arasındaki banşı yıkabilecektir. Ortak güvenliğın banşı koruyacak pratik bırçözüm yolu olarak kullanıl- ması üzenndekı bu tartışmalar. ortak güvenlik sisteminin üç uygulama gın- şıminin getırdiğı deneyimlerden doğ- maktadır. Bu üç olay. Mılletler Cemi- yeti'nin 1935-1936'da İtalya'ya karşı yaptınmlar uygulaması. BMnin 1950-1953 arası Güney Kore'nın bü- tünlüeünü savunmak ıçın müdahale etmesl ve 25 Ocak 1991 "de de Kuvey t'- ın Irak işgalinden kurtanlmasıdır. Bu yeni durumda. Bosna-Hersek'te. N ATO'ya asken müdahale olanaklan verilememış. ABD ıle Fransa ve İngil- lere arasındaki görüş a> rıhklan. belirlı bır "'vuruş zemıni" içinde bırleştınle- memiştır. Oysa başlangıç evresınde yeni Yugoslavya'nın dağılma sürecın- de. gelişmeler önceden görüiebılseydı ya da ilk saldın evresınde çoksesli ka- rarlar yerine AGİK ve BM ilkeleri yö- nünde hızlı bir harekata gidılseydı. çe- lişkilerden ve çıfıe standart uygula- malanndan kurtulunmuş olunacak. döneme yeni ve örnek bir yol açılacak- tı. Maalesef bu yapılamamış. Bosna- Hersek faciası tanhın paslı cengelıne. yüzkızartıa bir biçimde asılmıştır. NATO'nun Brüksel toplantısında Genel Sekreter Manfred NV'örner. "Berlin duvannın yıkılmasmdan bu yana Avrupa'da uzay çağı hızıyla de- ğışiklikler oluyor" diyerek Avrupa'- daki oluşuma değinmek istemiştir. Bu değişiklikler. NATO'nun Avrupa'nın yeni değişken çehresine adapte olmak. BAB koordinasyonunun mekanızma- lan üzerinde yapılacak anlaşmanın. Avrupa'nın stratejik savunma yetene- ğının zaafa uğratılmaması ve çok başlı bir güdüme sokulmaması çerçevesın- de yoğunlaşmaktadır. NATO'nun varhğının banşı koruma yönündeki gücü bu dönemde de kabul edılırken asıl sorunun kurulacak BAB ordusu- nun NATO'ya bağlı bır askeri statü içinde kalması tartışmalannda. ABD isteminin ağır basmasıdır. Öte yandan NATO'nun Avrupa ayağının Yugos- lavya knzınde başından ben Bosna- Hersek'te kötü bir tutum sergilemesı. bazı kuşkulan da beyinlerden sıleme- mıştir. Genelde görülen bu olumsuzluklar, 1993 yılında NATO için yeni strateji, yeni İcuvvet yapısı. yeni komuta dü- zenlemeleri ve banşı korumada yeni bir rol saptamakla gidenlebileceği et- rafında toplanmaktadır. Son zamanlarda, başat güç dengesi sistemiyle bölgesel sistemler arasında- ki ıhşkiler. yerel sistemlerin bağımsızlı- ğını hepten sona erdirecek yönde de- ğışmeye başlamıştır. Sovyeıgüçdağılimının parçalanma- sı. Avrupa'da bölünmüş Sovyet eski Doğu Avrupa ülkelerini, hızla Batı güç sistemine itmiştir. Bu ülkeler. şim- di NATO ile ilişkilerini Kuzey Atlan- tık İşbirliğı Konseyı çerçevesinde ge- nişletmeye başlamışlar ve AT'nin ge- çirdıği tüm sorunlara karşın geri dö- nülmez bir yolda kapıda bekler olmuş- lardır. Bu bağlamda görülen hareket- ler. Avrupa güç dengesınin bizzat ken- disinı bile bir ucunda Birleşık Devlet- ler'in yer aldığı dünya güç dengesinin işlevi halıne getirmiştir Avrupa'daki güç dağıhmı ıse Birleşık Devletler'in denetımi altında bulunduğundan so- mut bır sorun olmaktan çıkmıştır. Bu genel çerçeve içinde bakıldığı za- man, Hint Okyanusu ötesinde, Yakın ve Uzakdoğu'daki güç dengeleri de Avrupa genel sisteminin kaderini or- taklaşa paylaşmış görünümündedir. Bu bölgeler iki büyük rakibin dövüş- tükleri "sahne" olmaktan çıkarak. ABD'nin egemen olduğu "manevra alanlan" halıne gelmışlerdir. PENCERE ARADABİR MAHMUT YAĞMUR Odün Verme Yarışı... Şu gerçekleri unutmayalım Cok partili yönetime ge- çer geçmez, yolumuz yokuşa sardı Dinin bılime, kör inancın özgür düşünceye baskısı arttı. Partiler arasında, köktendincilere ödün verme yarışı başladı. Oy uğruna, Atatürk devrimlerı yozlaştırıldı. Acı duyarak söyluyorum: İlk ödünü, CHP iktidarı verdi. Işık kaynağı yapıtları dilimize kazandıran, Köy Enstitüle- rinin kurucularından olan Ulusal Eğitim Bakanı. öğretim Birliği Yasası'nı (Tevhidi Tedrisat Kanunu'nu) delerek Kuran kursları ve imam-hatipokulları açtı. Laiklik ilkesi- ni savunanları yazgılarıyla baş başa bırakti. DP iktidarı. ödün verme yarışını çok hızlandırdı. Göre- ve başlar başlamaz. Türkçe ezanı kaldırdı. Kuran kurs- larının ve imam-hatip okullarının sayısını arttırdı. Atatürk devrımlerıni, benımsenmış ve benimsenmemiş devrimler diye ikiye ayırdı. Laiklik ilkesini dinsizlik sa- yanları bağrına bastı. Köy Enstitülerinin kapılarına kilit astı. Bu kurumlardan yetişenlere kan ağlatt. Donemın başbakanı, verilen ödünleri yeterli saymadı. Yaşamını, laik Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmaya adayan bir şeyhin elini öptü. Partisihin'rriiffetvekıllerini, "Siz is- terseniz hilafeti geri getirirsiniz" diyerek kışkırttı. Tutu- munu eleştlren bilim adarrjiarı'nı. 'kara cüppeliler' diye* aşağıladı. Kendisine. Muslüman Başbakan' diye sesle- nenlerin sırtlarını ve sakallarını sıvazladı. Vatan Cep- hesi'ne katılmayanlara yaşam hakkı tanımadı. Uyarılarına kulak verilmeyen ve Battal Gazi Ordusu 1 diye küçümsenen ordunun sabrı taştı. Gücünü sınırsız sanan iktidarı alaşağı etti. Laik Türkiye Cumhuriyeti'nin temelinde açılan çatlakları özenle onardı. Ulusun bağ- nnda açılan yaraları sevgiyle sardı. Emeği en yüce de- ğer sayan, inanç ve düşün özgürlüğünü güvence altına alan, çoğulcu demokrasinin önündekı engelleri kaldıran çağdaş bir anayasa yaptıktan sonra kışlasınaçekildi. Ne yazık ki ordunun sağladığı toplumsal banş uzun sürmedi. Ortalığı yeniden, kısır çekişmelerin tozu duma- nı kapladı. Siyasal ve ekonomik bunalım günden güne yoğunlaştı. Askersel ayaklanmalar birbirini kovaladı. Si- lah zoruyla kurdurulan ilk güdümlü hükümet. insanlık ve yurttaşlık haklarını kısıtladı. 27 Mayıs Anayasası'ndaki sosyal içerikli maddelericımbızlaayıkladı. Elinetutuştu- rulan balyozla halka soluk aldırmadı. MC hükümetleri, geçmiş günleri mumla arattı. Binler- ce Atatürkçüyü işten attı. Yerlerine, laiklik ilkesine hınç besleyenleri atadı. BaştaTBMM olmak üzere, her kamu kurumundabirtapınak(mescit)açtı. Bakanları, milletve- killerini, genel müdürleri.. Ulus kesesinden hacca yolla- dı. Radyo ve televizyonu, olumlu bilimle çelışen, körpe beyinleriçağdışıdüşüncelerleçitileyen izlencelerledol- durdu. Din, mezhep ve soy kavgalarının başlamasına ortam hazırladı. 12 Eylül döneminde, toplumun kanayan yaralarının üzerine tuz basıldı. Darbecibaşı, alanlarda ayetler oku- du. Köktendincilere yaranmak için okullara zorunlu din dersi koydu. Atatürk'ün kalıtyazısını (vasiyetnamesini) paspas gibi çiğnedi. Yüce önderin, kalıtından (mirasın- dan) pay ayırdığı ve sonsuza değin yaşamasını istediği TürkDİI Kurumu'nukapattı. Atatürk diye diye, laiklik ilke- sine çok derin bir gömut kazdı. Tarikatçıların kucağında doğan ve hemen palazlanan ANAP. 12 Eylül Anayasası'nın açtığı yoldan kolayca ikti- darı ele geirdi. Anamalcıların gözdesi, başbakanlık kol- tuğuna yerleşti. Halka, hiç durmadan ' Âllah'ın ipine sımsıkı sarılsın" diye öğüt verdi. Ama kendisi, varsılla- rın ipine sımsıkı sarıldı. Yandaşlarına ve yakınlarına, kestirmeden köşeyi dönmenin gizlerini öğrerti. Ülkeyi, bağnazlara ve varsıllara ödün üstüne ödün vererek yö- netti. Sözlerimi, nüfusu on milyonu aşan bir kentimizden acı haberler vererek görevı laik Türkiye Cumhuriyeti'ni ko- rumak olan hükümete bir uyarıda bulunarak bağlıyc- rum: En büyük kentimizin caddelerinde. ön camlarında "Huzur Islamdadır!", "Hakımiyet Allah'ındır!" savsözle- ri yapıştırılmış yüzlerce araba dolaşıyor. Sergiliklerine (vitrinlerine)."Tesettüreuyqunelbiselersatılır!","Tavuk- larımız Islami usulle kesilmiştir!" savsözleri yazılmış te- cimevleri saymakla bitmıyor. Sokaklar; sarık, takke. cüppe, şalvar, çarşaf giymiş insanlarla dolup taşıyor. Açıktan açığa cihat hazırlığı yapılıyor. Bu korkunç gidişe seyirci kalırsanız, daha nice Atatürkçünün canına kıyıla- cak ve laik Türkiye Cumhuriyeti tarihe karışacaktır. OKURLARDAN Bu ısrar neden? Y akın çevrem ve tanıdığım bütün Cumhuriyet okuyan arkadaşlanrn tarafından beğenilmeyen ve anlaşılmaz/içinden çıkılmaz bulunan TV programlannı büyük bir kararlılıkla devam ettirme ısrannızı anlaşılmaz buluyoruz. TV sayfasında çıkan v anlışlara artık alıştık ama. hiç olmazsa ne dediği belli olan bır programla TV izleme bizim de hakkımız. Ayşen Türkkan TARTIŞMA Ankara-İstanbul arası hızlı tren:mır>ollanmı/ın sck lıı/.ı ııvgıın IrrmlegeiınlıiK'M \\\\\ büviik 'uilırımlar gcıvkıınnckıcdır. Bu volların km Kışina malıvoiı 5 miKon dokırdolav lannda gcrçcklc>mckıcdır Ancak bu vuiırımın gcrı doniışlcrı de •}a>ırtıcı bo\ ııilarda olup umuLından daha kısa NÜrelerde kciKİını aıııoılı oınıckk'ilu Ankara-Klaııbul hatıı. L'lkcmı/dcbulunan loplam l()3(Wkm ıı/ıınluğıındakı dcmırvolu luilının valnı/ca 56" km'sı. Ankara-İsianbul arasındaki hattı oluşturmakıadır. Tüm dcmıruıllarımı/ ıçcnMiıdc. hıı hattınenı\ı bakılan hai olduğunu lahmın eınıck guç dcğıldır. Bun;» karsın bu halW laşınım volcu vı\ IM \ ılda I milvon kışı.v^k isc İ ınılvon tondolavlarındadır. Hattı çağdaşla^iırıphı/ı artlırmadıkça bu hattakı taşımacılıkıa olağanüsiu artı>kır bekleınemek gerckır. O\s;ı\ukandada bclırtlığımı/ gıbı lümdümada.ö/elliklc gclışmı> ülkcİordc hı/lı trcnı amaçla>an buv ıık ölçcklı doınırvoluNatınmları >a gcrçcklc>ıırılmcktı:\ada planlanmaktadır. Tüıkıvcbu gıdı^ın daha la/la difinda kalmamalıdır. İşe Isianbul- Aııkara arasında başlanıak çok doğaldır Hcr ne k.ıdar İstanbul- -\nkara arası oiovokı vakın bır ıiclccckıc laniamlanacak>a da bu olav Ankara-Ulanbül denı ı ıv ol un u n oncnı ı nı a/alımavacakur Parı>-L\ıın araMiida u^\V vokularının "(,40'ınm hı/lı ırcni vcğlcdıklcn dıkkaıcalıııırsa. Ankaıa-htıinbul aıaMiıda bu oranın daha ü^ı dü/cvde. örncğın "^5îft-Xincrdc tıcıvcklcjcceûıııı dıı^ünmck ha\ atcifik dcğildır^ r * / : Dıırum bov \c olunca > uılitfı kısa mcsalelcrdc uçuş vapan birçok bii\ iik ııçağııı dı^ hatlara ka\ arak daha ranlabl bır kullanıma yoncleceğı Novlenebılır Gene İsianbul-Ankara arasında bır >ılda uışınan 20 ınılvon yolcunun önemlı bır bölıimunıin. o/cllıklc konfor ısieşcn NOİculann. hı/lı ırcnc voncloccğı kuşkusu/dur. Kcndı araçları ıle sevahat cdcn birçok volcunun. otovolun varlığına karşın uvncdöncccğını sovloınek bır vaııılgıdcğıldır Cîoriılüvorkı ha\a ko^ııllarmdcin pck çok cıkılcıııııevcn. ralıat \cdaha o/giır bır scvahal olanağı lanıvaıı hı/lı trenın. ııçaklan çok daha ııcu/asağlavacağı bır ıns;ııı taşınıacılığı olavın ba>arısı vc kârhlığı ke->ındır. Niaııbul-Ankaraaras'iıda vapılacak hı/lı ırcn ruııiıelbeııe ıı \cditha kısii bır gü/craâh ı/lç\ccckur E>kı hauın 56" km'lık u/unluğuna kaı>ı. ıck lıaı halındckı \cnı dcmirvolu vaklaşık 37()kmolacakur. Yol siandardının saaiıc 3()0 km'lık bır lıı/a uvgun lululması halındc Ankara-Haydarpaşa arası 1.5 sattcn daha az bır /amandaalındbilccckıir. Yol standardının daha düşük hızlara görc gcrçckleştırilmesı scvahatsürc^inıbırazdaha uzatabılccektır. Yatınmı. şapacak kamukuruluşu. ulaşılmak ısıcncn standarı ilc cn uygun malıyctın buluşacağı bırnoktayıhcrhaldc arayacaktır. Butüryollann km başina yaklaşık maliycllerınin: ıklım. zemin vc topoğrafya koşulları gıbı koşullara da bağlı olarak ortalama 5 mtlyondolar dolaylarında olduğu diişünülürsc. yatınmın yaklaşık olarak 2mılyardolara ulaş>ıcaâ;ıdüşünülcbılir Doğal olarak Istanbul Boğazı dcnı/altı geçışı ay nca bu projcnın kapsamına alınmalıdır. -»'w»i- ŞabahattinSağıroğia înş. Y. Müh. OYAK İnşaat A.Ş. Genel Müdürü Deprem ve şovenist yaklaşımlar 1 irıkanbazı va; Sayın İnşaat Yuksek MühendisiNejat Bayülke, daha önceki tarihlerde j aynı gazetede çıkan bazı yazılarayaptığı eleştirilerde söz koriusu yazılardan binni tarihini bile yanlışbelirtmiştır. Eleştirisinın neden olduğu bu ikincı yazı 27 Şubat 1993değil.28Şubat 1993 tarihinde yayımlanmıştır. 2. Sayın İnşaat Yüksek Mühendisi Nejat Bayülke'nın Türkiye'deçok tehlikcli olarak gördüğüm meslek sovenizmi açısından olaya bakması. eleştirdiği yazıları anlamamasına neden olmaktadır. 20 Şubat 1993 tarihli "Deprem ve Jeofızik" adlı ve Sayın Bayülke'nin eleşürdiğini söylediği buram buram meslek'şovenızmi kokan yazı gibi Bay ülke'nin vazısında da meslek sovenizmi kendi açısından tekrarlanmaktadır. 3. Her ne kadar Savın EnakılayolL B uyazı.7Mart 1993 tarihinde İnşaat Yük. Mühendisi Sayın Nejat Bayülke'nin 27 Şubat 1993" te yine bu sütunda yayımlanan yazıma atfen ifadelenne yanıt olarak ele ahnmıştır. Sayın Bayülke, yazısında jeoloji ve jeofiziğin deprem ile ilgisizliş ortaya koymaktan çok kendi meslek alanındaki bazı eksiklik ve zayıflıklan anlatmıştır. Bu da kamuoyunu yanıltmaktan başka birşey değildir. Şımdi, yazdıklarımı ve Sayın Bayülke'nin. yazdıklannı gözden geçirmekte fayda görüyorum. Birincisi, önceki yazımda.jeofızık mühendisliğinin zemin etüdünü tek başına yapamayacağını. taş ve zemin bilgisinden yoksun olduğunu, bu işin ancajeoloji ile birlıkte yapılabileceğinın mesajını vermeyeçalışmıştım. Buaileiçi bır eleştiri idi v e yazımın muhatabı siz değildiniz. İkincisi.yazımıiyi okumadığınızanlaşılıyor Çünkü. ben yazımda sizın ifadelerinizin aksine depremin multidisipliner bir konu olduğunu ve pek çok bilim dalını ilgılendirdığını belirtmıştim. Yazımda, doğal afetleri deprem ile sınırlamış ve butürafetlerde meydana gelen hasarlann yerbilimleriyle ilgısı olmadığını, sadece eksik malzeme ve dayanıksız yapılann sorumlu olduğunu belırtmeniz bakış açmızın ne kadar dar olduğunu gösterir. Deprem konusunda jeoloji ve jeofiziğin katkısını gözardı ederseniz. çağa ters düşmüş olursunuz. Bızim asıl görevimiz yapılaşma öncesıdır. Yapılaşma ise sizin işınızdir. Bayülke'nin eleştirdiği ilk yazının başlığı "Deprem ve Jeofızik" adını taşısa da y azının ana konusu, yerbilimlerle ilgıli her problemi jeofızik çözergibi yanlışbıryaklaşımdır. Yazıda ortaya atılan zemınin özellıklerinın sadece jeofızik y öntemlerle ortay a çıkartılabileceğidir. Bugörüşün y anlış olduğu Sayın Balüke'nin eleştirdiği ikinci yazıda Sayın Dr. Şükrü Ersoy tarafından bilimsel olarak âçıklanmıştır. 4. Sayın Bayülke'nin Biz önennz, ikaz ederiz. Eğer önerilerimiz dinlenmezse, acısını hepimızçekeriz. Erzincan örneğinde olduğu gibi. Jeoloji, sentez bir bilimdir. Sentez bir bilim dalı olması nedenıyle, diğer meslek gruplanna adaptasyon kolaydır.çabuk koordinasyona gırebilir. Eğer konumuz yapılaşma ise mühendislikjeoloğuna danışabilir. zemin konusunda ondan her türlü bilgıyi alabilirsiniz. Yapılaşma öncesı. mikro bölgelendirme çalışmalannda mühendıslik jeoloğu çok etkin calışmalar yapabılir. Her ne kadar jeoloji mühendısının asıl görevi yapılaşma öncesi isede yapılaşma sonrası da çeşitli görevler alabılır. Yerbılimlennin. yerleşim binmlen, baraj, santral, tren ve eleştırilerine neden olan yazılarda bahis konusu olan yapılann sadece sömelin altında kalan kısmıdır. Bir yapının diğer taraflan konusunda fıkir yürütmek biz verbılimcilerin işi değildir. Deprem gibi doğal afetlerin zararlan ancak ilgili meslek elemanlann meslek şovenizmıni bir kenara bırakarak ortak çalışmayı öğrenebildikleri zaman azalabılir. Dr. Can Ayday otoyolu ve daha pek çok kompleksin kurulmasından önce gerekli önermeleri sayesındeülkeekonomisıne büyük kazançlar sağlanabilir. Bu bakımdan, mevcut kamu kuruluşlan yanında belediyelerde de yerbilimci çalıştınlması. daha işin proje safhasında önemlı kazançlar sağlayabilir. Bir başka konu, inşaal mühendısleri. deprem mühendisleri deprem risk analizi yaparken 100 ya da 200 senelik periyot içindeki büyük depremlerin tekrarlanmasını göz önüne alırlar. Bu genellikle doğru olmakla birlikte, doğa olaylannı belli bır perivodla sınırlavamazsınız. Saygılanmla. Dr. Şükrü Ersoy Jeoloji Yük. Mühendisi İnsan Duyarlıgı... Arabanın motoru çalışırken çıkan sesi dinleyerek 'arıza 'yı yakalayan usta duyarlıdır. Bir müzisyen, sıradan insanın duymadığı sesleri du- yar; bir parça çalınırken yalnız yanlışların ayırdına var- makla kalmaz, yanlış olmayanların değerini inceden inceyetartabilir... Hastanın nazbını tutarken ya da sırtını dinlerken has- talığı tanıyan hekim duyarlıdır... Bir ressamın gözleri, bizim ayrımsamaktan yoksun kaldığımız renklerin tonlarını seçebilir... Bir yazarın ya da şairin, sözcükleri yan yana dizerek yarattığı yapıtın enlemleri ve boylamları, her insanın dünyasına sığmayabilir, ancak derinliğine bir kültürün örgüsünde gelişen bir yaklaşımla duyumsanabilir. Duyarlığın türleri var. Bir radarın duyarlığıyla insan duyarlıgı arasındaki ay- rımı fark etmek de bir duyarlıktır. Fransa'da içtiği şarabın lezzetini damağında duyum- sadığı an, kaçıncı yılın ürunu olduğunu bilecek kadar uzmanlaşan kişinin, Bosna'da, Güney Afrika'da, Orta- doğu'da olan bitenler karşısında katı bir duvar gibi du- yarsız kalması; uygarlığın karmaşık dokusundaki bir eksikliği yansıtmıyor mu? Gezegenimizin yedi ikliminde birden yaşananlan al- gılayan 'insan duyarlığı'dırçağımızda geçerli olan... • 21'inci yüzyıla7var. Ama 21'inci yüzyılın eşiğinde değıl de Isa'dan önce yaşasaydık, kimin yanında olurdun? Efendilerin mi? Kölelerin mi? Varsayalım ki l.ö. 1'inci yüzyılda Roma'da yaşıyor- sun? Spartaküs'ü mü desteklerdin? YoksaSezar'ı mı? Çogu kişi büyük bir rahatlıkla bu soruya gerekli olan yanıtı verecektir: - Elbette kölelerin yanında olurdum, Sezar'a karşı çı- kardım, çünkü köleliğe karşıyım. 2000 yıl önce yaşanmış bır olayda bugün yan tutmanın hiçbir rızikosu yoktur. Köleliğe ilişkin tarihin yargısı da çoktan verildi, efendiler mahkûm edildi. Ancak unutma- yalım ki.Romaçağında 'uygar/zfr'efendilerdenyanayd<; yalnız kölelerdeğil, Romalı olmayan bütün halklar bar- bar' sayılıyordu. Bugün de 'Zengınler Kulübü'nün dışındaki insanlığa tepeden bakılmıyor mu? 'Yeni Dünya Düzeni'nöe gezegenimize yol yordam gosterecek, yoksulları hizaya getirecek. Birleşmiş Mil- letler Güvenlik Konseyi'nde kararları alacak olanlar, çağımızın güçlüleridir. Azgelişmişler, güçsüzler ve yok- sullardan oluşan milyarlarca insana egemen olanların üstünlükleri, çoğumuzca doğal karşılanıyor. 21'inci yüz- yılın eşiğinde, eşitsizlikleri, adaletsizlikleri, sömürü dü- zenlerini doğal karşılayan bir kişinin 2000 yıl önce Spar- taküs'ün yanında, Sezar'ın karşısında olması ne değer taşır? Kendi kendini avutmaktan başka bir anlam içermeyen bu tutum, duyarsızlığı vurgular. Bir radarın duyarlıgı başka şey, bir insanın duyarlıgı ise bambaşka!.. Şilili ünlü ozan Pablo Neruda'nın dizele- rinde çağımızın duyarlıgı dile geliyor: Neden diyorsunuz şürlerin _ , Söz a ç m a z d ü ş e n fopraktan; "'-•"•'•- " -' ••' D o ğ d u ğ u n yer'm ~-;r •••<;••>•• •• •» Yüce volkanlanndan? . Gel de gör Caddeler kan-revan Gel de gör Caddeler kan-revan General Pinochet'nin Şilisinde yazılmış bir şiir bu; ama çağımızda iletişim devrimiyle dünyamızın bütün caddeleri, kentimizin caddeleri; bütün sokakları, mahal- lemizin sokakları oldu. Küreselleşme (globalleşme) dediğimiz budur; yalnız serbest ticaret yapmak için kü- reselleşmeyi savunmak, çağımızın insanına değil, bar- barınayakışır. VEFAT Merhum Avukat Galip Bektaş ve merhume Saime Bektaş'ın oğlu, Şefkat Yürür ve merhume Fikret Bektaş'ın kardeşi, merhum Hulki Bektaş'ın yeğeni, Ülkü Yürür ve Ahmet Yürür'ün dayısı, Seyhan Kantemir'in damadı, Güzin Somay, Semih Kantemir, Yeşim Salman, Noyan Somay, Vildan Dirikman ve Bünyan KaJfaoğlu'nun enişteleri, Gökçe Deniz Balkan'ın dedesi, Dilek Bektaş'ın sevgili babası, Nermin Bektaş'ın sevgili eşi Y.Kimya Mühendisi AHMET MYAZI BEKTAŞ 24.3.1993 günü vefat etmiştir. Cenazesi 26.3.1993 Cuma günü, Teşvikiye Camii'nden öğle namazından sonra Edirnekapı Şehitliği'ndeki aile kabristanına defnedilecektir. AİLESİ 47 YILLIK GELENEK SÜRÜYOR İİŞEKER BAYRAMInın İKİNCİ ve ÜÇÜNCÜ GÜNLERİ THAYPAM YİNE HİZMETİNİZDE SATILIK DOĞAN 88 model klasik ilk sahibinden W.: 512 05 05 / 462
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear