22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 23MART1993SAU 14 DIZIYAZI Nurculuğun Başkaldıran Kolu Aczmendiler AYDINENGIN Ddncilıaıııleşeriatmicrası Şeyh Hacı Müslim: Devlet kulaklannı dikecek, "Hah yakaladık" diyecek ama Risale-i Nur hareketinin ikinci vazifesi kaderden atılmış bir oktur. Nasıl Mustafa Kemal önlenemediyse bu da önlenemeyecek. - Bu biıinci hamle oluyor yani? Şeyh Hacı Müslim- Evet. Yani tama- men ıiikadi (inançsal, inanca dayalı). kal- bi, ilmi bir hadisedir. Onun için Bediûzza- man Hazretleri ve yanındaki Sultan Feyzi Hazretleri'ndcn maadasında bu bizim kı- yafet görülmez. Sebebi bu. Bu devre, ilmi bir hadisedir, itikadi bir hadisedir. Bunun içümaiyata (toplumsallık) giren bir tarafı yok. Yani bizim bu kıyafet meselesi bu se- bepje görülmez o devrede. Şimdi gelelim... - İkinci hamleye. Devlet kulaklannı dikecek Şeyh Hacı .Ylüsiim- Evet, ikinci hamle- ye. İkinci hamle hilafet-i Muhammediye unvanı ile şeriatı icra ve tatbık etmektir. Şimdi bu iyi bir maizeme. - Ne detnek tstedintz. Kimin için iyi bir maizeme? Şeyh Hacı Müslim- Dinle hele. Benim gibi serbest konuşanı zor bulursun. - Doğnı. Farkuidayım. Şeyh Hacı Müslim- Haaa şimdi devlet kulaklarını dikecek bak. Dikmiş kulakla- nnı. diyecek ki '"Hah yakaladık. Rejımin korktuğu şeyi şimdi ızah ediyor". Evet, izah ediyorum. Ne dedik, hi'lafet-ı Mu- hammediye unvanı ile şeriatın tatbik ve ic- rası dedik. İkinci devre budur. Risale-i Nur hareketinin ikinci vazifesi yani. Meh- diyyet hareketı. tecdit hareketinin ikinci vazifesi budur - Evet. Bu anlaşıldı. Üçüncüye gecelim mibirde? Şeyh Hacı Müslim- Müsaade buyur. Daha değıl. Bu ikinci vazife. devre de ka- derden atılmış bir oktur. Nasıl Mustafa Kemal önlencmedi. bu da önlenemeye- cek. Belki önlemeye çalışacaklar. Beyhu- de. - Peki bundan şunu mu anlamalıyım? İkinci hamle Said-i Nursi'nin öiiimünden sonra başlayan ve halen devam eden bir hamledir. Doğru mu? Şeyh Hacı Müslim- Evet. Elbet. Odevir- deyiz henüz. Biz Kuran-ı Azimülşa.o'ın Ijy „ asır ınsanlanna programı olan Rfsale-i Nur'dan delillerimizı çıkanyoruz. Risale-i Nur'un emrettiğıne göre bir devir altmış senede biter. Böyle diyor üslad. Risale-i Nur'da. Şimdi bak. 1925... - 85'e bir devir bit- ti. Şeyh Hacı Müs- lim- " Hah. 1985!.. Dikkatedilirsel985 civannın çok ehem- miyetli olduğu an- laşılır. - Nasıl yani? Şeyh Hacı Müs- lim- Mesela 1925'de kıyafet irrkılabı yapılmıştır, 1985'te türban hadisesi Türkiye'yi sallamıştır. Nasıl? - Evet. Anlıyorum. Şeyh Hacı Müslim- Tabii. Serbest konu- şacağız... Şimdi mesela 1920-1980. - Eder 60 yü. Bu nasıl bir devre? Şeyh Hacı Müslim- 1920'de Cumhuri- yet Halk Fırkasrnın çekirdeği atılmıştır. 1985'te Halk Partisi kapatılmıştır. Bak gene 60 yıl. İşte böyle çok şeyler var. İki misal kafi. -Peki. hani onlar bahçenin muhafazasma çalışı- yorlardı ya. - E*et. Öyle derrıistiniz. Biz o çitin ucunu yırttık Şeyh Hacı Müslim- Şimdi Risaie-i Nur hareketinde de 1925- 1985 arasındaki 60 senelik devre ehli imanı dalaletten kurtar- mak devridir... Haa bak. Bunlar benim kendi anlayışımdır.Öieki Risale-i Nur ta- lebelerinin anlayışına kanşmıyorum... - Tamam. Sizin kişisel... Şeyh Hacı Müslim- Herkes kendine göre. Benim teşhisim böyle. delillerim de bunlar. Şimdi 85"ten itibaren Risale-i Nur hareketı içtimaiyat'a (toplumsallığa, or- talığa çıkmaya) kolunu sokmuştur. Yani Şeyh Hacı MüsUm- İşte Risale-i Nur hareketi o bahçeye... Yani çitin bir yanını yırtmış içine girmiştir. Bunun bitincisi kıyafettir. Bizim giydiklerimiz yani. 85'te baş- lamışiır. -Sırfsizlerdemi? Şeyh Hacı Müslim- Sırf be- nim şahsımda. O da bir kas- ta rhukabil değil ha. Bun- lar... Yani hesabını yapa- rak da değil. - Yani, 60 yıl doldu, artık ben bu elbiseieri giyeyim diye... Şeyh Hacı Müslim- Yooo. yoo. Hayır. Hiç öyle değil. Alakası yok. Bizim Risale-i Nur hadisesi tamamen sevk-i ilahiyledir. İhtiyanmız (İhtiyan Kişinin isteğine, seçmesine bırakılmış) kanşüğı zaman yanlış ederiz. Mesela biz size, "Gelin de biraz görüşelim" desek yanlış ederiz. Ama siz geldiginiz zaman, "Bir hikmeti var bunun" deriz, kabul ede- nz, oturup konuşuruz. Bak negüzel konu- şuyoruz değil mi? - Tabii. tabii. Çok güzel. Şeyh Hacı Müslim- Evet. Bak biliyor- sun. Yahu sen boş değilsin beî.. Şimdi Hazret-i üstat onun hakkında "Birinci ve en birinci talebem"" tabırini kullanır. - Yani yazılı olarak mı? Bir yerde böyle mi yazar? Şeyh Hacı Müslim- Evet, evet. Birinci ve en birinci talebe. Risale-i Nur"u telif etti- ğim bütün eserlerde muhatap olarak Hu- lusi'yi almışımdır. Ona hıtaben yazmışımdıryani. Muhatap manen tabii... Hulusi Efendi Hazretleri birinci hizmet devresinin sembolü olarak 1986da vefat etti. Bu da birinci hizmet devresinin... - Noktalanması mı? Şeyh Hacı Müslim- Noktalanması, evet. - Hulusi sizin mürşidiniz miydi? Yani siz tanıştınız kendisiyle, biıiikte oldunuz... Şeyh Hacı Müslim- Elbette. Sekiz sene dersinı aldım... Alabıldığim kadar tabii. Neyse. 1985"ten itibaren Risale-i Nur, o muhafazaya çahşılan nifak bahçesi'nın çi- tini yırttı ve içeri girdi. Bu ihtiyari değil. Bizim buradaki dergahın açılması da ihti- yan değil. Yani biz burada oturup, "Şura- da bir dergah açalım. İşte şöyle şöyle ede- lım"... Hayır bu da öyle olmadı. -Pekinasüoldu? Aczmendilik kuruluyor Şeyh Hacı Müslim- Valla bacım vefat etti. Kardeşim burada oturuyordu. Bura- dan çıkmış gitmiş. Ben 1985'len itibaren bir halet-i ruhiye ıstırabı ile.. Yani ruh ic- ban (ruhsal bir zorlama ile) ile inzivaya çe- Birinci ve en birincitalebe Said-i Nursi'nin "birinci ve en birinci talebesi" Hacı Hulusi Efendi bir emekli albay. Asıladı: İbrahim Hulusi Yahyagil. 1893 'de Elazığ 'da doğdu. Harp Okulu'nda iki yıl okuduktan sonra "mülazım"ruthesi ile doğrudan Çanakkale'ye,savasagönderildi. KurtuluşSavaşı'nadakatılan Hulusi Efendi, Cumnuriyet döneminde Pendik 'te alay komutanhğı, i rfa 'da Askerük Dairesi Başkanhğıyaptı. Said-i Nursi'nin çevresindekien dar halkada yer aldı. Said-i Nursi onun için Risale-i Nur'da "Talebelerimin birincisi ve en birincisi"diyor. Aczmendiler onu, Said-i Nursi'den sonra en büyük tarikaî önderi olarak tanıyorlar. Burada Aczmendi tarikatımn kurucusu Hacı Müslim Gündü'z 'ün, emekli A Ibay Hacı Hulusi 'nin sekiz yıl süreyle öğrencitiğiniyapmasımn dapayı büyük. Hacı Hulusi, 26 Temmuz 1986 'da 93yasında öldüğünde cenaze töreni nurcuların bir gövde gösterisine , dönüştü. Polis kayıtlan cenaze törenine katüanlar için "160 bini askın " nitelemesini kullanıyor. Emekli Albay Hulusi Yahyagil. Said-i Nursi'nin birinci ve en birinci talebesi. Aczmendi tarikatuun ikinci "doğaJ lideri". Solda albay üraformım ile sağda nurcu liderlerden biriyken... kildim. Yani içtimaiyatı terk ettim. Bu arada tabii Hacı Hulusi Efendi Hazretlen- nin yanında daimi bulunmak itibanyla, işte garpta uzun müddet bulunmuş olmak itibanyla, Sultan Feyzi Hazrelleri'nin soh- betlerinde bulunmuş olmak itibanyla bızi (beni) tanıyanlar vardı tabii, kapıyı aşındınyorlardı. İkindiden sonra ders yapıyorduk evde. Tabii ev olmuyor. Adam abdest alacak. bilmem ne edecek. E, malum bizim haremük-meselesi bili- yorsunuz mühim. Bir müşkilat oluyordu yani. Burası boşalınca "Yahu ikindi ders- lerini burada yapalım" dedik. Dergah "böyle oldu. Girerken gördün. Genişledi dergah. Camlı köşkü gördün değil mi? - Gördüm gördüm. Şeyh Hacı Müslim- Bezden ya. Biz onunla iftihar edıyoruz. Bizim bak. bura- da anlatmak istediğimiz bir şey var. Şu in- sanlann benlıklerini ve karakterlerini me- deniyyet uğrunda terketmelerinin aksini de göslermek de istiyoruz. - Ne demek istediniz? Şeyh Hacı Müslim- Biz medeniyeti ve tckniğı hizmetçimiz yapacağız. Onlann kölesi olmayacağız. Bunu göstermek is- - tiyoruz. Yoksa biz oraya bir kapı takanz, ne olacak. Ama yapmıyoruz. - Anlıyorum. Şu ikinci hizmet devresine gelsek gene. Şeyh Hacı Müslim- Gelıyoruz. İkinci hizmet devresinde tecdidin içtımaiyata ait olan kısımlan dev reyeginyor. Mesela Ku- ran harfınin ihyası ve ikamesı. Bu bir. İki: Tekkeler, zikirhaneler. dergahlar ha- yatının canlandınlması. Üç: Kıyafetin, örf. âdet. anancnın ihyaedilmesi. Bu üçana husus Risale-i Nur'un temel hareketidir. Tahrip edenler de bu üç şeyi tahrip etmiş- lerdir. Birinci büyük darbeyi dergahlara... 25"te biliyorsunuz Diyarbekir İstiklal- Mahkemesi, hani sonra Ankara'ya gjtti.f Dergahlann seddi. kapatılması yani. Zi- kirhaneler. dershaneler. dergahlar. hepsi kapatıldı.Sonrakidarbeörf.âdet.ananeye gelmiştir. Üçüncüsü de harf inkılabıdır. ,Uç temel darbe atmışlardır İslama. İslamın üç nefes borusunu.Temel kesmiş- ler yani. İslam şu anda yerde, kanlar içeri- sinde tabibini (dofctorunu) bekler bir vazi- yette yatıyor. Daha ölmedi. Tabibini bek- liyor. Şimdi Hazreti Üstat'ın ilhamen baş- lattığı hareketle bu üç şeyin ihyası... Şimdi işte bu vazıyette Aczmendi Hadisesi'ni zannediyorum biraz anlatabıldim. ,^ SÜRECEK Balığaçıktdardev Rus ıııa\ıuisT>ladöndüler • İğneada açıklarında personelsiz olarak bulunan 76 metre uzunluğunda, 12 metre eninde 3 bin 500 tonluk mavnayı bulan bahkçılar kötü hava koşullanna karşın limana çekip gerekli yerlere bulduklan ganimeti haber verdiler. Yaaşmalar sonucu mavnanın bir Rus şirketine ait olduğu ve kaybolduğu ortaya çıklı. • Mavnayı bulan balıkçı Nedim Koşar deniz ticaret kanununa göreel koyması gereken bu ganimeti Rus şirkete verrnek için masraflarını talep etti. Şirket en fazla 25 bin dolar vereceğini bildirdi. 150 bin dolar isteyen Nedim Koşar'ın avukatlan 5 milyar değerindekünavna için istedikleri paranın hormal olduğunu ve iyi niyet gösterdiklerini açıkladılar. TAYFLTN GÖNÜLLÜ Neredeyse bir fulbol sahası büyüklüğünde, taşınabilir bir malınız olsa, hiç kay beder misi- niz? Veya bir yerde unutur mu- sunuz? Bunu başarmak için oldukça enerji harcamak gere- kir. En iyisi biz size kaybedilen malın ölçülerini verelim: Boyu 76. eni 12 metre. Ağırlı- ğı da 3 bin 500 ton. Geçtiğimiz haftalarda Shovv TV'nin Arena programında, ekrana bir mavna geldi. İğnea- da sahilinde, güvertesiz bir yük teknesi vardı. Ama ne tekne! Dev bir şey. Üstelik. çok da ye- ni. Üzerinde dolaşan bahkçılar. •'Bu bize gelen bir nımettir" di- yorlardı. İnanılacak şey değıldı ger- çekten. İğneada sahilinde. dev bir mavna. Sahipsiz, personel- siz ve nereden geldiği belli değil. Oysa, bu mavna iğneada sa- hiline geldiği andan itibaren tüm yetkililerin haberi oldu ve korıu Ulaştırma Bakanlığı'na da bildirildi. "AKBA 328" isimli bu dev mavna, deniz tica- reti alanında Rusya'nın en bü- yük ve güçlü şirketlerinden olan AKBA Limited'e aitti. Şir- ketin genel müdürü ise Rus ge- nerali K. Shoubsky idi. Bu dev mavna nasıl oldu da Karadeniz'de sahipsiz kaldı bı- linmiyor ama İğneada'ya nasıl ulaştığını öğrendik. 15 Ocak 1993"de "Nedim" isimli teknenin sahibi ve kapta- nı Nedim Koşar ile 5 tayfası denızeaçıldılar. Kaptan Nedim Koşar ve 5 tayfası, İğneada, Li- manköy. Karaburun mevkii yakınlannda Bulgar karasula- nnagirmek üzereyken "AKBA 328" adlı mavnayı gördüler. Merak edip, yanına yaklaştılar. Açık denizde, sahipsiz ve perso- nelsiz olduğunu anlayınca da bir an şaşırdılar. Mavnaya mü- dehale etmeye karar verdiler. Oldukça soğuk ve fırtınah bir havada can mal güvenliğini ris- ke atan kaptan ve tayfalar, 24 saat sonra bu mavnayı kurtara- rak. İğneada liman bannağına getirip demirlediler. Şaşkındı- lar. Doğrusu çekilen zahmet "büyük balık" için değmişti. Kaptan, durumu İğneada Li- man Başkanlığı'na, Demirköy Kaymakamlığı'na ye ilgili tüm birimlere bildirdi. İğneada Li- man Başkanhğı, Liman Baş- kanlığı İstanbul Bölge Müdür- lüğü'ne, onlar da, Ulaştırma Bakanlığı'na bildirdiler. Yazışmalar sonunda mavna- nın Moskova'da AKBA fıutıa- sına ait olduğu saptandı. AKBA, 28. 1. 1993 günü bir faksla İğneada Liman Başkan- lığı'na başvurdu. Geminin kur- tarma ve yardım ücretlerini ödemeye hazır olduklanru be- lirttikleri faks metni, şöyle: "Şirketimize ait olan ve 9 Ocak 1993'te kaybolan yedekte çekilen tipte Akba 328 adlı mavnamızın bulunduğu ve li- manınıza çekildiğini öğrendik. Mavnanın teknik durumu ve nakliyeye uygun olup olmadığı konusundaîci görüşlerinizi bize bildırmenizi rica ediyoruz. Çekme teknemiz bu konu ile ilgili olarak limanınıza uğraya- bilir ve mavnanın gövdesinde cıddi hasar yoksa ve su almaz durumda ise bunu Akdeniz'e götürebilir. Mavnamızla ilgili masraflan- nızın toplam tutannı ABD do- tğneadalı balıkçdann Karadeniz'de bulduklan dev mavna 5 milyar değerinde. Brüksel Konvansiyonu nedir ? İstanbul Haber Senisi- Kurtarma ve Yardım, deniz tehlikesindeki geminin açık ve makul karşı çıkması söz konusu bulunmaksızın başanlı yardım görmesi veya kurtanlması nedeniyledoğan yasal ve kurtanlan varlıklann değerleriyle sınırlı bir ücret hakkına hukuki neden oluşturan deyimdir. 26 devlet tarafından imzalanan ve günümüzde Türkiye dahil 80'den fazla devletin taraf olduğu- 1%7'deki değişiklik protokolü dışında - kurtanna ve yardımla ilgili bazı Vurallann birleştirilmesine dair Brüksel Konvansiyonu'nun 1. maddesinde kurtarma ve yardım hizmetlerinin gemi veya gemideki şeyler için yapılması öngörülmüştür. Konvansiyon'a göre kurtarma ve yardım denizde değil iç sularda dahi yapılsa, kurtarma ve yardım ücretine hak kazandınr (1. Madde) Türk Ticaret Kanunu'nun 1222. maddesinde kullanılan deyimlere göre. deniz tehlikesi altında bulunan bir gemi veya gemideki şeyler, gemi adamlannın idaresinden çıktıktan sonra üçüncü şahıslar tarafından ele geçirilerek emniyet altına alımrsa, ortada kurtarma vardır ve kurtarmadan yardım ücreti doğar. Demek ki, sistemimize göre kurtarmayı yardımmdan ayıran nıtelik dışı müdahalenin gemi ve gemi üzenndekı şeylerin gemi adamlannın yönetiminden çıktıktan sonra meydana gelmesidir. Aynm şekli olmakla birlikte aynma neden olan nitelik ücretin miktan üzerinde etkisi vardır. TTK ve Konvansiyon arasında genelde bir paralellik bulunmakla beraber düzenleme farklılığı söz konusudur. Konvansiyon'un 6. Maddesi'nin ilk fıkrasına göre "Ücretin miktan taraflar arasında akdedilmiş sözleşme ile veya bunun yokluğunda hakim tarafından tespitedilir". Kurtarma ve yardım ücretinin borçlusu, genellikle kurtanlan veya yardım gören geminin donatanıdır. Charterpartilerde genellikle kurtarma ve yardım ücretinin donatan ve kiraa arasında eşit oranda pay edileceği koşulu yer alıyor. lan olarak bize bildirin. İstan- bul Boğazı geçişi ile ilgili numannızı belirtin ve size hava- le göndermemiz için banka he- sap numannızı da bildirin. İş- birliğiniz için teşekkürler. AKBA Ltd. Genel Müdürü K. Shoubsky." Mavna açık denizde sahipsiz ve personelsiz bulunduğundan kayıp bir maldı. Lucata hü- kümlerine göre de teknenin tamamı kurtaran balıkçılara aitti. Ama mavna İğneada liman bannağına çekildikten sonra kaptan" Nedim Koşar'ıu gözü- ne uyku girmez oldu. Koşar ve tayfalar balık avlamak için çık- tıklan denizden, dev bir mav- nayla geri dönmüşlerdi. Ve bu yeni mavna, herkesin iştahını kabartıyordu. Örneğin, Karadeniz'den ge- len bir balıkçı teknesi. sessiz sedasız İğneada'ya gelmiş, mavnayı götürmeye kalkışmış- tı. Ancak havanın fırtınah ol- masından dolayı mavnayı gö- türemediğı gibi tayfalan da denize düşüp boğulma tehlikesi atlatarak, hastaneye kaldınl- mışlardı. Kaptan Nedim Koşar şimdi gece, gündüz, ne zaman bir motor sesi duysa, "gemimi çalacaklar" diye sahile koşma- ya başladı. Koşar'm akıl hoca- lan da birden çoğalmıştı. "Sen bunu şu kadar paraya satarsın" veya "gel paylaşalım" teklifleri ahyordu. Koşar, "Bu iş olacak gibi değü" diyerek. sonunda. avukat Hasip Kaplan ile Bülent Utku'ya işi halletmesi için veka- letname verdi. Avukatlar hemen kollan sı- vayarak, AKBA firmasına , bundan sonra mavnayla ilgili olarak her konuda kendileriyle göriişmeleri gerektiğini bildir- diler. Aynı zamanda, Demir- köy Asüye Hukuk Mahke- mesi'ne de başvurarak, mavna- da keşif yaptınp. niteliklerini saptadılar. Sonra da mahkeme karanyla mavnaya el koydular. 22.2. 1993 tarihinde ise AKBA şirketine talepler yaalı olarak iletildi. Bunun üzerine Mos- kova'dan AKBA şirketinin avukatı Maxim V. Vinogradov, İstanbul'a geldi. 16. 3. 1993'te başlayan görüşmelerden bir so- nuç ahnamadı. Avukat Hasip Kaplan ve Bü- lent Utku'yla firmanın avukatı Vinogradov ayın 20'sinde tek- rar bir araya geldiler. Vinogra- dov, şirketin kurtanna ve yar- dım ücreti olarak 20 bin dolar- dan yukanya çıkmadıklannı söyledi. Ancak kendisinin onla- n 25 bin dolara ikna edebilece- ğini söyledi. Balıkçılann avu- katlan ise müvekkillerinin 150 bin dolarda kararlı olduklanru bildirdiler. Bunun üzerine fir- ma avukatı, hemen Moskova'- ya dönmesi gerektiğini ve bir rapor hazırlayacağını belirte- rek, "Bu raporda fırmayı ne türlü zorluklann beklediğini yazacağım"dedi. Kaplan görûşme tamamlan- dıktan sonra , bize gelişmeleri şöyle anlattı: "Anlaşma sağlanamadığı için mahkeme karanyla alaca- ğımızı tahsil etmeye gideceğiz. Oysa. bizim firmaya daha önce tekliflerimiz oldu. Firma bize geminin imalat faturasını ibraz ederek 35 bin dolara (yaklaşık 350 rnilyon lira) yapıldığını bil- dirdi. Biz de onlara kurtarma alacağımıza karşılık, gemiyi sa- tıp yansını kurtancıya, yansını da fınnaya teklif ettik. İmalat fıyatının 35 bin dolar olduğun- da ısrar ettikleri için bu parayı verelim. geminin hakkını bize devredin dedik. Ama kabul et- mediler. Böyle bir mavnanın fıyatının ne olabileceğini sapta- mak için Gemi Mühendisleri Odası ile diğer kurulaşlara sor- duk. Değerin. 5 ile 7 milyar lira arasında olduğunu bildirdiler. Deniz Ticaret Hukuku'na göre de alacak. geminin değerini aş- maması gerekiyordu. Kurtar- ma ve yardım karşılığı olarak talebimız 250 bin dolar (yakla- şık 2.5 milyar lira) oldu. Çünkü gemiyi olduğu gibi sağlam kur- tardık. Kötü hava koşullan. gemiyi kurtanrken balıkçılann karşılaştığı can güvenliği riski, harcanan emek ve başan karşı- sında deniz alacaklan bu ra- kamdan aşağı değil." Kaplan, ikinci bir konunun daha oldu- ğunu söyleyerek. "Biz aslında çok iyi niyetli davrandık. Gemi sahipleri ortaya çıkınca anlaş- ma yoluna gittik. Çünkü gemi açık denizde sahipsiz ve perso- nelsiz bulunmuştur. Bu yönüy- le kayıp bir maldır. Brüksel Konvansiyonu hükümlerine göre, gemının tamamının bize ait olduğu ıddiasını yapabilir- |l dik. Hukuken bu mümkündür. Ancak biz Türk Ticaret Ka- nunu'na göre kurtarma ve yar- dım ücretimizi isteme yoluna gittik. Şimdi de kanundan do- ğan rehin ve hapis hakkımızı uyguluyoruz" diye konuştu. CEYHAN 2. KADASTRO MAHKEMESt'NDEN İLANEN DAVETİYE 1981/149-1988/540 Ceyhan'ın Gündoğan köyüne ait 62 No'lu parseli ile ilgili mahke- memize açılan tespite itiraz davasının yargüaması sonunda: HÜKÜM: Toplanan delillere göre M. Hazinesi'nin davasının reddine karar verilmiş, 3402 sayılı yasanın 30. md. göre parselin tamamı 6144 his- se kabul edilerek hisseleri oranında davalılar adına tapuya tesciline karar verilmiş, karar Hazine vekili tarafından temyız edilmiş, Yar- gıtay 17. Hukuk Dairesi Başkanhğı'nın 13.10.1992 gün ve 1992/230-8781 E.K. sayılı ilamı ile hükraün onanmasına karar veril- miş, bu kez Hazine vekili 8.12.1992 gtinlü dilekçe ile dosyayı tashi- hikarar etmiş, dilekçe davalılardan Mustafa - Havva - Hamiyet ve İsmail Erdoğdu ile Naime Gezer'e tebligat yapılamadığından bu ki- şilere ilanen yapılmasına karar verilmiş olmakla: M. Hazinesi tarafından mahkememize verilen 8.12.1992 tarihli tas- hihi karar dilekçesi yukanda adı geçen Mustafa - Havva - Hamiyet ve İsmail Erdoğdu ile Naime Gezer adına tebligat yerine kaim olmak üzere 7201 sayüı kanun uyannca ilanen tebliğ olunur. 25.2.1993 Basın: 46843 İLAN SAKARYA 3. ASLtYE HUKUK MAHKEMESt Dosya No: 1992/341 DAVACI: TEK Müessese Müdûrlüp VEKİLİ: Avukat Nevin Hoşgönnez - TEK Trafo tstasyonu- ADAPAZARI DAVA: Alacak (13.040.174 TL.) Taraflar arasında mahkememizde görülen alacak davasmda, da- valı Nuri tlbakan'ın 1990-1991-1992 dönemlerine ait elektrik borcu- nu ödemediginden ^54.50 temerrut faizi ile birlikte yargılama giderlerinin tahsiline karar verilmesi istenmektedir. Tüm aramaJara rağmen davalı Nuri tlbakan adına duruşma gü- nünü iceren davetiye adresinde bulunmaması nedeniyle tebliğ edile- memiştir. Davab Nuri tlbakan'ın duruşma günü olan 6.4.1993 günü saat 10.50'de mahkememizde hazır bulunması, ibraz etmek istediği bel- geleri ibraz etmesi veya kendini bir vekil Ue terasil ettirmesi aksi tak- dirde durusmamn gıyabında görulüp, bitirileceği tebligat kanununun 29'uncu maddesi gereğince dava dilekçesi ve duruşma günü daveti- yesi yerine geçerli olmak üzere ilan olunur. Basm: 46869
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear