22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 19MART1993CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER Siir Haftası MELİH CEVDET ANDAY G ecen hafta benim için şiir haftası oldu. O yüzden bu yazım şiir- le dolup taşacak. En sevdiğim şiirlerimi aktaracağım okurla- nma? Hem onlan. hem paylaşmak is- Lediğimycnilerimi. Karşı dergisinin ocak sayısında Ah- inct L'ysal'ın "Sana Ne Söylesem Ömrüm" adlı şiirinc yakalandım önce. 3nu dosılanma, yakınlanma da oku- Jum. Buraya ilk parçayı alıyorum: Güz geldi ah. güle ne söylesetn Sana ne söylesem ömriim Sen ki şiirler düşürürdün L zun uğultularla akan sulara foprağın tuzu, taşın izi olurdun Bilmediğim bir Fin şairinden küçük bir kitap okudum sonra. Pentti Saari- toski adında bir şair. Fince aslından dilimizcccviren Prof. Kemal Özüdoğ- nj. Saarikoski. genç yaşta ölmüş. dün- vanın bclli başlı dillerine çevrilmiş. ûlkcsindc büyük ödüller kazanmış bir şair. Çcviri Düzlem Yayınlan'nda ba- slmış. Gerçekten ne oluyor Seni seviyonım yabancı bir iilkevi sever gibi kayatıkları ve köprüyü sever gibi KSIZ bir akşam gibi kitapların kokusu sinmiş bu diinyada sana yürüyorum gökkubbenin altında arasında iki rşığın düşüncem seni giyinmiş Arkasından büyük bir kitap. Erdal Alova'nın dcrlcdiği "Türkiye'den ve Dünyadan Aşk ve Erotizm Şiirleri Antolojisi'" adlı bir kitap aldı içine be- ni, sarmaş dolaş olduk. Sosyal Yayın- lar arasında basılan bu derlemede kimleryok ki! Süleyman Peygamber'- dcn Karadeniz türküsü Zclife'yc dcğin bir şiir hazincsi. Biz Hayyam'ın bir Rubai'si ilc başlayalım: Dün gece usul boylu sevgilim >e ben Bir kıyıda gül rengi şarap içerken Sedefli bir kabuk açıldı karşımızda Sabah müjdecisi çıkı\erdi içinden (Sabahattin Eyuboğlu) Juan Ramon Jimenez. çağdaş İs- panyol şiirini önemli ölçüde etkileyen bir Ispanyol şairi. Eray Canberk'in çe- vinsinden bir şiirini sunuyorum: Gece İlâhisi Bir yıldız ve bir damla gözyaşım Değdiler birbirlerine ve birden Bir tek damla olduiar Tek bir yıldız. Kör oiup kaldım scvda ile Ve sevda ile kör olup kaldı gökyüzü Bütün evrendi -ne fazla ne eksik- Yıldızın kaygısı, gözy aşının ışığı. c.e. cummings (büyük harf kullan- maz) Amerikan şiirinin en özgün ve en güç çevrilir şairlerinden biridir. Onu. dilimizde. şiir ve çeviri deneyimi ile haklı bir üneermiş olan CevatÇapan'- ın kaleminden okumak çok keyif veri- ci: Hiç Gitmediğim Bir Yerde Hiç gitmediğim bir yerde, sevinçle öte- sinde her rürlü j aşantımın, kendi sessizliği ve gözkrimin en ince krmıltısında birşey var içime gö- men beni, bir şey dokunamayacağım kadar bana yakın kolayca açar beni en ürkek bir bakışın parmaklar gibi kapamış olsam bile ken- dimi. sen hep yaprak yaprak açarsın beni, ba- harın (dokunup ustaca, gizlice) açışı gibi ilk giiltimi ya da beni kapatmaksa istediğîn, ben nayatım kapanırız güzelce, birden karın her yere özenle inişini düşleyen yüreğince şu çiçeğim; duyduğum hiçbir şe.v bu ülkede erişemez giicüne sonsu/ inceliğinin; renkleriyle \ apısının beni bağlayan, öldüren, hiç durmadan, her nefeste (bilmiyonım nedir bu sende olan. bu ka- payan ve açan, yal'nız anlıyor içimde bir şey gözlerinin sesini güllerden derin olan) kimsenin yok, yağmurun bile böyle küçük elleri Samih Rifaı. Rene Char'dan ne gü- zel şiirler çevirmiş. nc güzel çevirmiş... Rene Char çağdaş Fransız şiirinin bü- yük ustalanndan bin. İkinci Dünya Savaşfnda. direniş örgüılerinde önemli görevler aldı. 1930"da Gerçe- küstücü akıma katıidı. Sepetçinin Kadını Seviyordum seni. Seviyordum fırtına- nın kınştırdığı bir pınara benzeyen yii- zünü, öpüşünü saran beyliğinin armala- nnı. Kimileri yusyuvarlak bir düşgücü- ne sığınır. Banaysa gitmek yeter. Lmutsuzluktan getirdiğin sepet öylesi- ne küçüktü ki sevgilim. incecik söğut dallanyla örebildik onu. Octavio Paz. iki yıl önce Nobel ödü- lünü kazanmış olan Meksikalı şair ve denemeci. Şiirlerinin vedenemelerinin çoğu dilimize çevrildi, büyük ilgi gör- dü. Onun küçük bir şiirini Ülkü Ta- mer'in çevirisinden okuyacaksınız. Son Sabah Sınıra kadar uzanmış şimdi Ormanda yitip giden saçlann, Ayaklann benim ayaklanmda. Geceden bile büyüksün uyurken Ama bir odaya düşler de sığar. Ufacık bir çoğalmayla nasıl çoğalıyo- ruz! Bir taksi geçiyor dışardan Hayaletler doldurmuş içine. Akan, durmadan akan ırmak Dönüş yolculuğuna başlamış bile Yann bir başka gün mü olacak? Ve beni sarhoş eden bir Divan bey- ti... 16. Yüzyıl şairimiz NevTden. Din- dışı gazelleriyle büyük üne ulaşmış, örnek tuıulmuş bir şair. Dün gece sohbetimiz yâr ile rindâne idi Sager idi ben idim şem idi pervane idi ARADABIR ÇEMALPTEKİN İstanbul Barosu Avukatlarından IGMapüapOlmasın... Şehzadebaşı'nda, Vezneciler'i Süleymaniye'ye bağ- layan bircadde vardır: 16 Mart Şehitleri Caddesi. Birta- rihtir bu isim. Istanbul'un işgalini anlatır; bağımsızlık uğ- runa al kanlara boyananları, vurulup şehit düşenleri an- laör... 16 MartŞehitleri'dironlar... "1920nin 16 Martı 1 Bozdoğan Kemeri'nde I Kurşuna dizdi kafir ikimizi I Ahmet oğlu Nasuh arkadaşımın adı I Reşadiyeli Veli oğlu Mehmetbenimkisi. 1920'nin 16 Mart sabahı I Karakolun karşısında I Bı- rakmadım elimden silahı I Yere serdim İki Ingilizi I Se- nin ırzını kurtardım İstanbul'um I Sana can feda çakır gözlü gülüm. Kuva-yı Milliye Destanı'nda, istanbul'un işgalini ve 16 Mart şehitlerini böyle anlatır Nazım Hikmet Esir düşse de teslim olmayan Istanbul'un, 16 Mart Şe- hitleri'nin hikayesidir bu... işgalcilerin. Şehzadebaşı'- ndaki 10. KafkasTümeni'neyaptıkları baskında, oracık- ta şehit düşen vatan evlatlarmın hikayesidir antatılan... Yıl 1920'dir. Hikaye burada bitmez... Yıl, bu kez 1978'dir: Yine mar- tın 16'sı; yjne istanbul, Bozdoğan Kemeri'nin yanıbaşı... Bir başka işgali yaşıyor canım İstanbul. Bu kez boz bir kurt kılığına girmiş, uluyor kafir. Ve.. martın kışa dönük yüzü... Üniversitenin Beyazıt Meydanı'na bakan cümle kapı- sı.. Dersten çıkıyor|aç... Hykuk ye. Iktisat'ın öğrencileri^ Aydınlıkyüzlefi...',^-/ V««*i * --•> - Ansızın, havada ıslık çaiarak, bir yılan gibi geldi ÖIÜ(TK "Bomba!" diye bağırabilmiştı ancak birisi. Zaman o an durdu sanki; öyle, boşlukta asılı kaldı her şey. Sonra, gümbür gümbür bir gök görültüsü sağır etti kulakları. Ecelsiz geldi ölüm. Parçalandı, savruldu genç bedenler; savruldu ders kitapları. Kanlı et parçaları uçuştu hava- da. Sonra, otomatik sılahların takırtısı duyuldu birsüre... Sonra her şey sustu. Yedi karanfil düştü toprağa. Al kan- lara boyandı Beyazıt Meydanı... Gökyüzü boşandı, bo- şanacaktı... 16 mart, iki karanlık dönemin takvim yapraklarında kesiştiği gün değildir yalnızca. 16 mart günü kesişen, 16 Mart şehitlerinin kaderidir. Bir ulusun alınyazısıdır o gün kesişen belki de, kim bilir? Bu, "makus talihini" yenmeye çalısan bir ulusun hika- yesidir. Ve... devam eden; 16 Mart Şehitlerinin hikayesi- dir... Bu kez yıl 1978'dir. Bu kez saldıranlar, kimfiği belirsiz (!) karanlıkgüçlerdir. "Faili meçhul" diye geçerlerzapta. Faili meşhurdur oysa: Emperyalizm. Bu kez maskeli su- ratıyla, bu kez sinsice sızmıştır vatan toprağına... Ve... toprağa düşen o karanfiller haykırdılar bir ağız- dan: "Bağımsızlık Mustafa Kemal'den armağandı bize. Emperyalizmin ahtapot kollanna teslim edilen ülkemi- zin bağımsızlığı için kan döktük sokaklara. Mezar taşla- nmıza basa basa, devleti yönetenler, gizli emirlerle, başlanmızı ezmek, kanlanmızı emmek istediler. Ameri- kan üsleri kaldınlsın dedik, sokak ortasında sorgusuz sualsiz vurdular. Yirmi iki yaşlarındaydık öldürüldüğümüzde ey halkım, unutma bizi..." (Sesleniş - U.Mumcu) 1920deşehitdüşenlerin kanları yerdekalmadı: Mus- tafa Kemal önderliğirvdeki Kuvayı Milliye Ordusu'nun yanıtı, bir tokat gibi emperyalizmin suratında patladı. Iş- galciler "geldikleri gibi gitmişlerdi." 1978 Martı'nda şehit düşenlerin kanları ise hala silin- medi. Ne acıdır ki, Cumhuriyet tarihimizin neredeyse tüm demokrasi şehitlerinin kanları da hala yerli yerinde- dir. OKURLARDAN Insanlık öldü mü?Sayın Cumhuriyet Gazetesi'ne Size yazmış olduğum yaanın kabul edilmesi dilegiyle size yolluyorum. Belki kabul etmezsinizama yınede yolluyorum (yaşım: 11). Biliyorsunuz ki belediyenin açtığı karton, kağıt ve gazetelerin ayn. cam ve pet şişelerin ayn atıldığı kumbaralar var. Ama bunlara dikkat eden yok. Bunlann içine gereken şeylerin değil de meyva koçanlanru, .yiyecek artıklannı ve beazer şeyleri atmışlar. Aynca içineyalnızca cam atılan kumbaralar var. Bunlann üzerinde de, 'Bu camlann geliri Darülacezeye bırakılacaktır' diye bir yazı var. Acaba bu camlann gelirinin hepsi Darülacezeye mi gidiyor, yoksa bu gelirin bir kısmı belediyeyemi bırakılıyor? Ama, kimsenin ne bu kumbaralara ne de bu olaylara dikkat ettiğini sanmıyorum. Pınar İlkiz Erbakan'aaak mektup Refah Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan, bir konuşmasında şöyle demiş: "Bu memlekette birtakım radikaller. her toplumda karşımıza çıkıyor ve 'Efendim bu yasalarla bu işler halledilmez, bunlar hilekârlardır. Bu işleri silahla yapacağız" diyorlar. Onlan teskin etmek, yasal yollara götürmek için sizin yüzünüzden bizim canımız çıkıyor." Şimdi Sayın Erbakan'a soruyorum; karşınıza çıkan bu insanlan nasıl yola getinyorsunuz. Onlann kulaklanndan tutup "Hıımm bu yaptığınızcaiz değildir bırakın bakayım o silahlan" mı diyorsunuz. KAHRAMAN TAZEOĞLU TART1ŞMA Istanbul'u kurtarabilecek miyiz? oğazlar Bölgesi'nden (İstanbul Boğazı-Marmara Denizi-Çanakkale Boğazı)transit gecen gemilerin sayısında ve özellikle boyutlanndaki artışlar, bölgede deniz kazası olasılığını arttırmaktadır: geciş yapan gemilerin boyutlanndaki artışlara paralel olarak "doğalgaz" gibi -dökme halde ve büyük miktarlarda- patlama tehlikesi olan yükler taşınması, olası kazalann sonuçlannı da ürkütücü kılmaktadır. 1979yılında Ahırkapı-Kadıköy arasında çatışan "Independentza" tankerinin yarattığı tehlike ile 1991 yılında Boğaziçfnde çarpışarak batan canlı hayvan yüklü"Rabunion 18"inçevre kirlenmesi yönünden yarattığı tehlike. bu ürkütücü sonuçlann göstergeleridir. Son günlerde Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan petrol ve doğalgazı ile ilgili taşanlann, Boğazlar Bölgesi üzerindeki yansımalan düşûndürücüdür. Eğer, anilân ülkelerin petrolü ve doğalgazı boru hatüyla Karadeniz kıyısına indirilerek oradan gemilerle Akdeniz'e ulaştınlırsa, Boğazlar Bölgesi'nden geçişler bundan ne oranda etkilenir? Bu sorunun yanıtım bulajrilmek için olabildiğince yalın bir hesapyapahm. Taşınacak petrol ve doğalgaz yıldayaklaşık olarak 100.000 ' (THE INDEPENDENT) detveyt tonluk 900 tankerin Boğazlar Bölgesi'nden geçmesini gerektirecektır. Daha küçük gemilerle taşıma -örneğin 20-30 bin detveyt tonluk gemilerle taşıma- maliyetleri çok arttıracağından, taşımalann yaklaşık 100 bin detveyt tonluk gemilerle yapılması zorunludur. Son yıllarda, yılda sadece 8-10 tane 100.000 detveyti aşan geminin Boğazlar Bölgesi'nden geçtiği gözönünde tutulursa, artışın yüz kat gibi olağanüstü bir artış şeklinde gerçekleşecegi görülür. Boğazlar Bölgesi'nin deniz trafıği yönünden en riskli kesimi Boğaziçi'dir; Boğaziçi'ndede: • Daroluşu; 9 Dönüş gerektirmesi; • Akıntıetkısi nedeniyleen tehlikeli kesim Arnavutköy-Kanlıca-Bebek- Anadoluhisan dolaylandır. Özellikle Kanlıca yakınlannda gemilerin karşılaşmamalan için, 100 bin detveyt tondan büyük gemilerin gecmesi gerektiğinde. İstanbul Boğazj'ndan gecişlerin 2-3 saat için durdurulması kaçınılmaz olmakta ve bu uygulama birkaç yıldırsürmektedir. Boyu 170 metre kadar olan bir geminin Boğaziçi'nde seyrederken yapmak zorunda kalacağı dönüş (rota değiştirme) manevralan incelenirse. geçişin karaya oturtnadan gerçekleştirilmesinin bile büyük bir beceri gerektirdiği görülür; böyle bir geminin Kanlıca dolaylannda benzeri bir gemi ile karşılaşması durumunda ıse çarpışma neredeyse '"kaçınılmaz"dır. Taşımayı yapacak gemilerin boş olarak geçişleri de Boşanma tarüşmaları B oşanma da> asının reddinden sonra ücyılayrıyasayan eşlerden birinin açtığı boşanma davası, şimdiki yasal düzenlemeye göre kabul ediliyor. SH P Çorum Viillervekili Cemal Şahin, bu sürenin bir yıla indirilmesi için yasa önerisi veriyor. Hemen ad takılıyor: Kolay boşanma j asası.' Ya da oîay, hemen kadın-erkek ka\gasına dönüştürülüp, kadınların ezildiğinden soz ediliyor. Bu yasa. kolay boşanma yasası filan değildir. Önce btinu saptayalım. kadın hakları ile de ilgisi yoktur. Evliliği, bir sosyal güvenlik kurumu ve kocayı da para makinesi olarak kabul etmek, kadınlık onuru ile bağdaşırmı? Kadınlık gururu, evliliği, bir sosyal güvenlik kurumu ve kocayı da para makinesi olarak görmeyi kaldırıyorsa, sorun yoktur. Kırsal kesimdeki kadının, kocasına ekonomik yönden bağımlı olduğu, bu yasayla kadının sokağa atılacağı da abartılmışsavlardır. Boşanma da> aları ile ilgili istatistiklere bakılırsa, bu a'jartrna görülebilir. Kaldı ki ülkenin genel gelişmişlik. kalkınmışlık düzeyini > ükseltmeyle, makro planda çöziilebilecek sorunlar boşanmayı güçleştirerek mi çözüleçektir? Temelinden çökmüş, köklü olarak sarsılmtş bir e\ liliği, yasayla ayakta tutmanın. ne toplum, ne de bireyler yönünden yararı yoktur. Ya da nasıl olsa gerçekleşecek bir boşanmayı, bir yıl yerine, üç yıl sonrava bırakmanın anlamı nedir? Bu rutum. mutsuz insanlan çoğaltmaktan başka şeye yaramaz. Münferitörnekleri genelleşrirmek, doğru değildir. Bir yıllık ayrılık süresinde, kocanın. nafaka >ermemek için önlemler alacağını, üç yıllık ayrılık süresinde ise kendisini toparla> abileceği öne süriilüyor. Hakim. nafakayı resmi kayıtlara (örneğin, bordroya), geçim koşullarına, yaşam deneyi kurallarına, gerekir ve koşulları varsa bilirkişi incelemesine göre saptar. Bu konuda ne önlem alınabilir ki? Şunu anlamıyorum: Kendisini istemeyen. se» meyen. say gı duymayan kocasma sımsıkı sarılan kadın, acaba kadınlık gururunu ayaklar altına almıvor mu? Sayın İmren Aykut, eski 1993 Ahmet YeseviYılı B uyılın Ahmci Yescvi yılı olarak bcnımsenmesi. bcrabcrindc önemli sorularve sorunlar getirmektedir. Sorulann yanıtlandınlması. sorunlann iscçözümlcnmesi gcrckmcklcdir. Ahmcl Yescvi'nin birTürk olması önemli değildir; çünkü Yescvi bir şerialadamıdır. ••Hikmct"adını vcrdiği şiirlcrini İslam dininin propagandası amacıyla yazmıştır. Hancfılik mezhebindendir vc Muhammet'in sünnetınc bağlıdır. Muhammet'in sünnetinebağlı. Hancfilik mezhebinden olan şerıatçı bir insanın Türk olması nedenli önemli? Onun Türk olmasıyla övünenlçrırkçıyaklaşımlardan kaçınılmalıdır. Bu saptamalan yaptıktan sonra Bcktaşilik'in temelini Yesevilik'in oluşturmadığı kendiliğınden oriaya çıkıyor. Çünkü Bcktaşilik Sünni olmayan bir tarikattır. Bcktuşilik tarıkatını Ycscvilik'c dayandıranlar nesnclliği. bilimsclliği unutuyorlaryada unuımak istiyorlar. Bilimscllik gcçmişi nesncllikle ortaya koynıaktır. Böyle duvranmadıklan sonra yapılanlar bilimscllik değil Kimsenin hakkı yok! 6 Kanal'ın 1 marttan itibaren başlattığ veher pazartesi akşamı _ saat 24'te yayına •gireceğini açıkladığı "Festival Filmleri" kuşkusuzçok iyi bir girişim. Ancak I. haftadan başlayarak içimizde tereddüt ve kuşİcular uyandı. I mart gecesi gösterime giren film, yönetmenliğini Fernando Solanas'ın yaptığı. "Tangolar" ya da "El Exilio Dc Gardel Gardel'in Sürgünü" adlı siyasal içerikli; ama adından da anlaşılacağı gibi müzikal yönü ağır basan bir fılm idi. BufilmJ985 Venedik Festivali Özel Ödülü yanında. 1985'de Fransa'dasenenin "En İyi Müzikal Filmi" olarak Academia Francesa Del Disco Ödülü. Havana 1985 Latin America Film Festivali'nde En İyi MüzikÖdülü. I986'da Fransa'da En İyi Film Müziği olarak "AltınCesar" kazanmıştı. Bu filmi bir Türk ckranından seyrederken. kolayca cözümlenebilecek çevin ve asla çözümlenemeyecek telafTuz hatalannıhiçdikkatealmadık. Ancak bazı şarkılann Fernando Solanas ve Jose Luis Cas Tiniero De Dios tarafından yapıldığı. ama ana müziğinin Astor Piazzolla tarafından yaratıldığı bu filmin müziği ilegelişigüzel oynandığına. gereksiz yerlerde ve lamamen keyfı olarak bir başka filmdcn (Tango Bar filminden, A. Stamponenin Mi Amigo Cholo adlı parçasi) aktarma vecklcmeler yapıldığınaşahit olduk. Hem gözönünde tutulursa. her geciş için 2 saat kapatılması halinde taşıma 100.000 dwt'Iuk gemilerle yapılırsa İstanbul Boğazı'nın yılda: (1800x2 = ) 3600 saat; eğer taşıma 150.000 dwt'luk gemilerle yapılırsa. İstanbul Boğazı'mh yılda. (1200x2 = ) 2400 saat, yani lOOgünöteki gemilere kapatılması gerekecek demektir. Bu. gerçekleştirilmes -olanaksız değilse- olağanüstü güçbirişlemdir. Bu konuda Türkiye'nin yaptığını basından öğrendigımiz girişimlerin ilgili devletler ve TMO gibi örgütlerde, "makes" bulduğunu ummak istiyoruz. Montrö Sözleşmesi'nin ya da Deniz Hukuku Sözleşmesi'nin getirdiği kurallan yorumlar ve anlamlandınrken her ülkenin ve örgütün apaçık gerçekleri gözönünde tutmak zorunda olduklannı; kimsenin göz göre göre Türkiye'den Boğazlar Bölgesi'nde "yıkım" anlamına gelecek mutlak tehlikeler içeren çözümleri benimsemesini bekleyemeyeceğini - düşünüyoruz. Azerbaycan Dışişleri Bakanı'nın 10martta yaptığı ve "Azerbaycan petrolünün Akdeniz'e akıtılması projesini benimsedikleri"ni belirten açıklaması. yukanda belirtmeye çalışüğırruz tehlikeyi bir ölçüde azaltan bir gelişmedir. Ancak bununla avunamayız. Gündiiz Aybay Kaptan/İstanbul Sosyal Güvenlik ve Çalısroa Bakanı olarak sosyal güvenlik kavramını. benden mutlaka iyi bilir. Evli kadının sosyal güvenlik sorunu, kağıt üzerinde kalanevliliklerlemi çözüleçektir? Sorunun, kadın-erkek eşitliği, kadının sömüriilmesi bağlamında suıtulması da bir saptırmadır. Hasbel kader yapılan, yürümeyen evîilik noktalanınca, yaşam boyu nafakaya olanak sağlandı. Peki, birkaç ay ya da bir yıl sümtüş evlilikten sonra erkeğin bu mahkumiyeti, erkeğin somürülmesi değil midir? Kadın kunıluslarınıız, bu çifte standarta karşı ne derler? Osman Kiper Avukat/İstanbul ••fllmscl"liktir. Bcktaşilik lcmel fclsefcsini Vefaiyc tarikatından almaktadır. "Gayri sünni" bir tarikattır. Yesevi'lik'ten aeldiği belirtilen Nakşibcndilikre hiç bir ilgisi yoktur. Olgulardcğişmezler. İnsanlann da olgulan değişıinncyc. siiptırmaya hakian yoklur. AZİZMERHAN de bir kez değil, filmin sonuna kadar birkaç defa. Neden? Hangı hakla? Aynca filmin en can alıcı ve duygusal sahnelerinden birinde, plakta ünlü şarkıcı Roberto Goyeneche'nin söylediği "Solo" adlı parçanın yerine gene aynı değiştirilmiş melodiyi dinledik. Uluslararası ödüller kazanmış yapıtlarla böyle alay edercesine oynamaya sanınz kimsenin hakkı olmamalıydı. Saygılanmla. Fehmi Akgün PENCERE Apo'nun Yazgısı Savaş ya da terör, bir politikanın şiddet yöntemleriyle yürütülmesi demektir. Başlangıçta kanlı şiddet eylemleriyle işe başlayıp so- nunda devlet kuran bir dizi politikacı. Ortadoğu'da yaşı- yor; israilde ya da Kıbrıs Rum kesiminde "eski terörist" ve "yenı devlet adamı "ndan geçilmiyor. FKÖ (Filistin Kurtuluş Örgütü) de başlangıçta terörle işe başladı; daha amacına ulaşamadı; ama, bir kazanı- mı var: FKÖ, artık terör örgütü sayılmıyor; Filistin halkı- nın meşrutemsilcisidir. • Yunanordusu, 15 Mayıs 1919da İzmir'eçıktı. Kordon- boyu'ndaki işgalcilere tabancayla ateş eden gazeteci Hasan Tahsin, terörist miydi? Hayır.. Ne var ki şiddeti yeğlemişti. Batı -en başta Amerika- uzun bir süre Kemalistleri "eşkıya, haydut, çeteci, terörist" olarak tanımladı; Ana- dolu halkını Istanbulda padişahın mı, yoksa Ankara'da Büyük Millet Meclisi hükümetinin mi temsil edeceği ko- nusundaki tartışmalar sürüp gitmiştir. Sonunda Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli, -terörle değil- bir kurtuluş sava- şıyla atıldı; emperyalizmle savaşımda halkla birlikte yoğrulan yönetim, devleti kurdu. O dönemdeki dünya dengelerine oturdu bu devlet, başka biçimde başarı kazanılamazdı. Dünya ikiyeçatla- mıştı; Mustafa Kemal, Milli Mücadele'deSovyetler'esır- tını dayadı. Batı11 emperyalistler, Birinci Oünya Savaşı'- ndan yorgun çıkmışlardı; tarihte 'yıldızın parladığı an'dı. Türkiye Cumhuriyeti'nin temelleri çok sağlam atılmıştır; bu işin masada bağlanması da kolay olmadı; Lozan Ant- laşması, Birinci Dünya Savaşı ertesinden bugüne ayak- ta kalan tek belgedir. • Apo diye anılan PKK lideri Abdullah öcalan'm yürüttü- ğü siyaset silahlıydı Silahlı eylemle işe başlayan örgütün bir halkın temsil- cisi olarak onaylanması için iki koşul var: Gerçekten halkın desteğini sağlaması ve silahının gücünü kanıtla- ması. PKK iki koşulu da sağlayamadı; Batı, PKK'ya des- tek vermeye gönüllüydü; gerçekler ağır bastı? Nedir o gerçekler? PKK ya da Apo, Marksist-Leninist olduğunu ileri sürü- yor. Oysa 1989da Sovyetler dağıldı; Ortadoğu'da güç dengesi değişti. ABD ve Batı Avrüpa, "Türkiye'yi böl- mek" gibi bir rizikolu girişimi bir noktaya kadar kullana- bilir. Ankara'yı köşeye sıkıştırmak için PKK'yı destekle- mek oyunu, meyvesini de verdi; Kuzey Irak'ta Kürt federe devletinin çekirdeği kuruldu; Vaşington'un elinin altında Saddam'a karşı petrol vahasında kullanabilece- ği bir Kürt gücü bulunuyor. Artık Apo'ya gerek var mı? Ankara, Barzani'ye yaklaşarak Kuzey Irak'ta Kürt fe- dere devletine göz yumunca, Apo ortalıkta kaldı, Va- şington'un da istediği uzlaşma gerçekleşti; Türk Silahlı Kuvvetleri, Kuzey Irak'taki harekâtla PKK'ya darbeyi vurdu; Anadolu'nun Güneydoğusu'nda Hizbullah ortaya çıktı; terörün yeraltı kolları birbirine dolandı. Apo'nun Talabani gözetiminde ve arabuluculuğunda barış aramasmın anlamı açık değil mi? • 21'inci yüzyıla doğru hızla değişen dünyanın dengele- rini kavramak kolay değil. Anadolu halkı, emek-serma- ye çelişkisinde anlamını bulan bir demokrasiye yönel- mek yerine etnik çelişkilerin kanlı kavgasını yeğler mi? Barışçıl bütün yollar zorlanmadan savaşı yeğlemek ça- ğımızayakışır mı? Apo, TC ile masaya oturmak istiyor. Bir masaya karşılıklı oturmak, devletler hukukunda eşitlenmek anlamına gelir. Talabani'nin yedeğinde basın toplantısı yaparak bu amaca ulaşmak olanağı var mı? Apo, öyle görünüyor ki gerçekleri değerlendirmede eksik kalıyor. Ocalan'ın ön- ce iki körfez arasında yaşadığının bilincine varması ge- rekiyor; bunlardan birincisi Basra Körfezi, ikincisi isken- derun Körfezi.. Ikisinede petrol akıyor; ikincisineyakındaOrta Asya- nın petrolü de akacak. " Siyasal Yaşamından Kesitlerle NÂZBVTIN DAVALARI Atilla Coşkun /^f~\fy~) f^\ Nuaıosmari>«Cod. V^CTI I If i 3 Vöyınevı ^ ^ Kordeşler Hon 3 / 3 Td: 52717 41 • Faks: 526 97 42 50.000 lira (KDV içinde) İLAN BOĞAZLIYAN SULH HUKUK MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ'NDEN Dosya No: 1992/136 Esas Davaa Kadriye Döğenci vekili tarafından, davalılar Fatma, Sahure, Ahmet, ömcr, Selim, Himmet, Besat ve Döndü Ayyıldız aleyhine mahkememize av'ılan verasetin iptali davası nedeniyle, Davalılardan Besat A>yıldız adına çıkarılan dava dılekçesi ve du- ruşma gunüne havi teblıgatlar davalıya tebliğ edilememiş, zabıta ma- rifetiyle yaptırılan tahkikatlarda da davahnın adresi tespit edilememiştir. Bu nedenle davalı adına ilanen dava dilekçesi özeti ve duruşma günü ile saatinin tebliğine karar veriJnıiş ve duruşma 27.05.1993 günü sa- at 9.00'a bırakılraıştır. Yukanda yazılı gün ve saatte adı geçen davahnın veya temsilcisi- nin belirtilen günde mahkememizde hazır bulunması, aksi takdirde yargılamanın yokluklannda yapıljp devam edilecegi HUMK'nun 509 ve 510. maddeleri gereğince duruşma günü ve saati ile dava dilekçesi özeti yerine geçerli olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 46744 İLAN RİZE SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Dosya No: 1992/211 Davacılar Güngör Gevez ve arkadaslan vekili Av. Recep Ali Kaya tarafından davalılar Mehmet Hacıoğlu ve 19 arkadaşı aleyhine mah- kememizde açılan taksim ve izalei şuyuu davasının mahkememizde yapılan yargılaması sırasında verilen ara kararı gereğince; Davalılardan Gülsüm Kısal'ın tüm aramalara rağmen bulunama- dığı, hakkında yaptırılan zabıta araştırmasında da adresi meçhul ol- duğu bildirildiğinden hakkındaki tebligatın Basın Ilan Kurumu aracılığı ile yapılmasına karar verilmiştir. Davacılar vekili tarafından Rize Portakalhk Mahallesi'nde kain 1218 ada 28 parsel, aynı ada 22 ve 30 parseller ile Islampaşa Mahal- lesi'nde kain 973 ada 1 parsel, 983 ada 1 parsel ve 980 ada 6 parsel sayılı taşmmazlar hissedarlar arasında nzai laksim ediJemediğinden mahkemece taksim edilmelerine, taksimleri mümkün olmadığı tak- dirde salışları suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilmesini ta- lep etmiş olmakla; Davalı Gülsüm Kısal'ın duruşmanın atılı bulunduğu 31.3.1993 günü saat 10.50'de Rize Sulh Hukuk Mahkemesi salonunda hazır bulun- ması veya kendisini bir vekille temsil etlirmesi aksi halde dunışma- ların bundan böyle gıyabında yapılacağı ve karar verileceği dava dilekçesi ve davetiye yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 46767
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear