22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 13 M ART1993 CUMARTESİ 12 DIZIYAZI Modem BabiFden armağan hakireler Kadın gözüyle fahiselik tarihi HAZIRLAYAN: NESRİNARMAN • "Londralı genelev patronlannın sağladığı bakire kızlann her dakika ırzına geçiliyor, öyle mi?" • Ünlü Beraard Shaw, dağıtımı reddedilen gazeteyi nehir kıyısmda kurduğu tezgâhta sattı. ZÜRAFASOKAK 'Kızmiateyze olurmusunT taj oimaktan çıktı, ne güzel sohbet Saat bir hayiiflerlemiş.Onlann ettik. Hem ben senin yerinde sen zamanını çalmamalıy ım daha faz- de benim yerimde olabilirdin. Sen la. "Hepinize çok teşekkür ede- beaira içûı önce insan sonra da rim" diyorum. En esmer olan, kadiRsın." "Sevdim seni" diyor, "nasusa bizi unutursun, niye ha- "dedik ya, sen bi tuhafsın. Benim ürlayasm ki" diyor. Ona bakıyo- 20 yaşuida bir kızun > ar, onun ma- rum. "Bak" diyonun, "Bu, ropor- nevi teyzesi olur mıtsunT' Buıtu İngiltere'deki fahişeliği inceleyen Lordlar Kamarası 1882'de örgütün yasayı daha serbest yöndedeğiştirme konusundaki desteğini benimsedi. Komisyon raporu, kampanyayı, gûnahı sabit fıkir haline getiren imgelerden oluşan bireylem olarak gördükleri için reddeden baa muhaliflerin eleştirilerini de çürüterek İngiltere'de ve kıtaya gönderilen kadın ticaretinde skandala varan boyutlarda bir dununun söz konusu olduğunu açığa çıkardı. Muhaliflere hatın sayılır desteklerden biri de, Londra fahışeleriyle ilgili, Victoria dönemi İngil- tere'sınin kafasmı kuma sokmuş duyarlığını şoka sokan gazete yaalanydı? WT Stead, Pall Mall Gazette'nin duygusal, düşûnoesizce hareket eden sorumsuz editörüydü. 1885'te, Benjamin Scott Stead'Ie fahiselik ve kadın ticareti ûzerine bir ko- nuşma yaptı. Stead, belki de ınodenı gazeteciliğin Uk ömekleri sayılabilecek araştırma ve yazılanna koyuldu. önoe Scotland Yard Suç Araştırma Bü- rosu'nun işten el çektirilmiş şefı Howard Vincent'le görüştü. llk sorusu şöyleydi: "Şu dakikada, bir randevu evine gidecek olsam, şöhreti iyi bir randevu evine, patron parayı bastır- dığım takdirde bana... baştan çıkartılmamış bir kız sağlayabılir mı?" "Kesinlikle" diye yanıtladı Vincent. "Ama", dedi Stead sorusunun yanıtını çok iyi bilircesine, "bu bakiler bu işi gönüllü mü yoksa gö- nülsüz mü.."' Vincent soruya şaşırmıştı. "Tabii aralannda nadir de olsa gönûllü olarak nza gösterenler de çıkar." "Yani demek istiyorsunuz ki," diye basürdı Vin- cent, "Londrab genelev patronlannın sağladığj bakire kızlann her dakika ırzına geçiliyor, öyle miT "Kesinlikle.""Ama kızlar çığhklar aüyorlar." "Elbette aüyorlar. Ama kuytu bir yatak odasında çığlıkJann ne yaran olur? Düşüncenize, gerçek anlamda öldürülme amacıyla saldınya uğrayan bir adam ya da kadının çığlığı iki dakika sürer. Diğer türdeçığlıklann süresi de yalnızca beş dakikadır." "Peki, polis devriyeleri?" "Bir şey duysa bile müdahale etme hakkı yok." "Ama tecavüz ağır bir suç... Kız, tecavüzcü aley- hine dava acabilir miT' "Kime dava açacak? Saldırganın adını bilmez. Bilse bile ona kim inanır? Iffetini kaybeden bir kadın daima geçersiz bir tanıktır. Kötü şöhretli bir evde bulunması cinsel ilişkiye nzası konusunda bir kanıt sayılacakür... ve kadın şantaja kalkışan bir serüvenci olmakla suçlanacaktır.'"Modern Babil'den Armagan Bakireler' baslığını alan bu yaalar 6 Temmuz 1885'te yayımlanmaya başladı. Pazartesi günkü gazetede Stead kızlann ve kadmlann tuzağa düşürülmesınden, seks licaretin- den. direnenlerin kayışla dövüldüğünden, yetkili- lerin aldırmazlığından ve "kimsenin yarutlamadığı çığhklar'dan sözediyordu. Salı günü ise, bir Pimli- co genelevinden kaçan genç bir kadınla yaptığı, arkadaşlannın 'kötü yola' düşürdüğü kızlann kor- kunç öykülerini anlatan bir söyleyişle de destekle- nen tuzağa düşürme yöntemlerini inceden inceye açıkhyor, iki genç muhabbet tellah kadının sansas- yonel ve oldukça dramatik açıklamalanna yer veri- yordu. SURECEK Rontantikaşk masalkm vepornografiDiyetinı ki kadınlarm büyük böhımü fa- hişe. Ama daha da biiyiik bir bölümü cin- sel ve evsel hizmetJerini kocalarına ücret- siz olarak sunmayı sürdüriiyor. Sosyal ve ekonomik güçsüzlük. kadînlann eviilik akdinin koşullarını kabul etmelerini zo- runhı kılan başlıca etken. Ama romantik aşk, bu eşitsiz koşullan çicekJer ve dantel- ler arasına gizliyor Sevgüisi tarafmdan terkedilmiş bir kız bir kadın olarak sonsuza dek murlu yaşa- yacağma mandınlarak kandınkmıştır; bo- şuna didinmiş bir eş kocasına köte gibi bo- yun eğmesi gereğine güclü ve yaygın bir aşk endüsrrianin demet demet çicekleriy- le yanardağ gibi patlamaya hazır rutku- lanyla ve dahi mum ışıklanyla ikna edili- yor. Kadm dergileri ve reklamlar da son do- kunuşları yapıp romantik aşkı, etkfleyici seksi sportmence egzotizmle harmaniayıp bir kadmdan beklenen gttniük evsd görev- leri talep ediyor. Christian Dior'un da açıkladığı gibi, uygun bir şekilde manipüle edilirse. kiro- 13i duygusu, y arahcılık, kendini fark etme -cinsel haz da dahil- gibi özellikler ev kaduıına satın alabileceği şeylerle rahatça şırınga edilebilir. Romantik aşk kadınlara eş olarak hiz- met sunmaya dönüştürülerek sunuluyor. Ama bu paketin en can alıcı noktası gûçlü erkeklerce korunan aciz, narin çicekİer benzeri bir kadın imajı. Ve işte aralannda- ki pazariık: "Ömriin boyunca yalnız, ama yalnız beni seversen, seni her türlü kötü- lükten, açlıktan koruyacak. mutlu edece- ğinı." Bir görüşe göre lecavüz uygulamaysa, pomograrl de bu işin teorisi.' Pomografı, romantik aşk macerasuıın a> nadan > ansı- \an imajıdır. Böyle bir macerada erkek güçlü ve komvacu, kadın >ımıuşak ve saftır. Pomografıde erkek güçlü ve sınır tanımayan, kadın yumuşak >e iffetsizdir. Romantik aşk böylece kadına bir güvenük duygusu »erir; pornografi ise erkeğe er- keklik ve mertlik. Son toplamda: Kadm güven dolu, erkek iseşehvet Ve bir ammsatma: Bugün pornografi endüsrjrisi fılm ve müzik endüstrilerinİD topbunından çok daha büyük rakamuuı dondüriiyor. (\Vomen, A VVorid Report, Oxford Ln. Press) Toprağa (tiişen hzıl karanfilBûyük insan Uğur Mumcu'ya saygıyla... Bir kızıl karanfil daha düştü toprağa, silinmez gölgesi kazmdı beUeğimize. Doğru bildiği yoldan hiç şaşmadan, Atatürkçü gerçeği savunarak. geleceğin in- sanlarma Atarürk ilkelerini öğreterekJaikTürk Cuoımıriyetf nin varuğını korumak için ernek harcayarak > aşadı... Kö- tüye gjdendeğişimde Atatnrkçüözûnü degıştirmeden savaşan korkusuz insan, her cümlesiyk insancıDığı, laiküği,demokratiküği, AUtürkçülOğü aşjladıTürk Ulusu'na. Bir kızıl karanfil daha düştü toprağa, yolunu izleveceğiz can pahasına. Kültûr emperjalizmine, düşün savaşına, depoütize etme ve yozlaştırma çabalanna yenikdüşmediO. Belliki ucuz mûcadekyi seçen bir avuç fanatiğin kurbaaı oldu. Bizler davamızda düşünce katliamına karşı; aklmızla, Atatürk'e bağlılığınnzia, Tûrk ulusuna inancımızla savaşacağız. Büyük insan, bu ülkenin bir damarıydın sen halkunn nabzını yaşatan. Emeğinin karşıbğuıı ödeyeceğiz. Ata'nm büyük eserini, savnnduğun düşüncekri yaşatacağız. Bir kızıl karanfil daha düştü toprağa, şundi O olmasa da ardmdayız; bizler de yıhnadan koru\ acağız hükuku, devleti. doğnıyu, mnudu; bir kızıl karanfil ohıp düşsek de toprağa... Bizler özel İzrair Batı Dershaneleri öğrencileri, yani laik, anti empervalist, demokratik, tam bağımsız, insan haklannı gözeten, Atatürk ilke ve devrimleri ışığmda yûrüyen insanlar olarak tepkimizi <Ble getiriyonız. Sevgüi Lğur Mumcu, Senin savunduğın ve yücelttiğin bu değerieri, bizler ve bizinı gibi dösünen insanlar Itoruyacaitır... Batı Dershaneicri öğrencüeri - 1200'ûtşkm unza onurla kabul ediyorum. Beni öp- meye davranıyor sonra çekiliyor, "Şİmdi sen bunlarda hastank var, diye çekinirsin." Ona sıkıca sardıp öpüyorum. Onlar benim için socnut birer yüz artık. Benden bir parça oldular. Vedalaşıp çıkıyoruz. Başko- miser \ ardımcLSi Kemal'e de, uza- yan çalışmam nedeniyle fenaJıklar geçirrtiğime eminim ama o son de- rece sabuiı ve nazik tavnnı hiç bozmuyor. Hatta bir başka eve daha girmemizi oneriyor. tkinci evde bir parti var. Her yer süsienmiş. Pastalar, kurabiyeler.. Bir doğum günü kutlanıy or. Ekibi, beni ve fotoğraf makinesiy le tbra- him'i görünce bir an her şey donu- yor sanki, benim 'merhabarrf da havada asdı kalıvor. Dost yüzler yok burada. Ekip olağan kont- rolüne başladı yine. İki tane dok- tor kontrolünde çabşamaz raporu alan kadına ve evin yöneticisİDe hazırlanmalan. şubeye gidecekle- rini sö) lüyorlar. Tatsız bir durum. "Zaten canımc sıkkın, bir de se- nin abuk sabuk sorulannla uğra- şamayız" diyor gözler. "Peki", diye sessiz bir yanıt veriyorum ben de ama yine de bir iki sonı sorma- ma izin veriyor bakışlan. "Gene- lev şart" diyorlar, "yoksa ibneter çoğalacak" diyorlar, "tetefonlu evler kalksın" diy orlar. Dışarda bir iki poz sokağın ge- nef havasını çekiyor İbrahnn, o kadar. Polb, konrrol noktasındaki memurla konuşmak istiyorum ama bu pek olanaklı gibi görün- müyor. Yauuzca şunlan söylüyon "Karakolda olsaydım daha rahat, daha huzurlu olurdum. Burada sü- rekli stres var. Müşteriler probtem çıkanyor. Hayır. hanımlar sonın yaratmıyor. Giriş çıkışlarında kayıt rutuyoruz."Yokuştan aşağı inerken ben Kemal Bey 'e birşeyler soruyorum ve tam bu sırada ar- kamda önce İbrahim'in sonra ekipteki memurlann sertleşen ses- lerini duyuyorum. İkimiz birden geri dönüyoruz ve mesete anlaşıh- yor. Yolun kenanndaki büfed beni Romanyalı zannedip laf atmış. Onlar da bizim kim olduğu- muzu anlatmaya girişmişler belli ki Adamın yüzündeki ifade bir mucize olsa da yok olsam biçimİB- de. Yokuşun başına geldik. Tarihi ta Cenevizuiere dayanan sokak- tan aynlıyoruz. O N B I N L E R İÇİNYAZDI Acım, sevgimkucaklaştı Değerli Cumhuriyetçüer, Uğur Mumcu için duyduğum acı, insan için duyduğum aalara kanştı. Onun için duydu- ğum sevgi, insana duyduğum sevgiyle harman oldu. Acımla, sevgim kucaklaştı. Şunu demek geliyor içimden:"Ve çeliğe su verildi". Büdiğimliz su, bildiğimiz demir bir araya geliyor da çelik oluyor. Bir fark, küçük bir fark var sadece arada. Demirle su bir araya gelince sertleşiyor da, sevgiyle acı yürekte birleşince yumuşuyor yürek, ak pamuk gibi. Ak güvercin gibi pır pır edıp duruyor, kafesine sığmıyor, oraya buraya vuruyor kendini. Dağlar denider aşıyor, sevilene ulaşıyor. Onun sevgisine, onun acısma bulanıyor, ağardıkça ağanyor. Ağardıkça parlıyor. Yük oimaktan çıkıyor, uçuruyor adamı. Uçuruyor ta sonsuzluklara. Uğur Mumcular'ın ve öteki güzel insanlann yüreklerini görmek için. Yitirdiğımiz. yüreklerini yüreğimize katan güzel insanlann yüreklerini görmek için. Böyle yiter de insan yok olur mu? M.İrfanUYGAN Keşkeöğrenmeseydik, Tailimeçhul'u Burhan Özfatura Temel İlkögretim Ortaokulu öğrencilerinin Uğur Mumcu'nun öldürülmesıne tepkileri belki de diğerlerinden çok anlamlı oldu. Türkçe öğretmenleri Caner Canlı'mn eşliğinde gazetemiz İzmir Bürosu'na gelen yannın Türkiyesi'nin sahipleri kırmızı karanfıllerin yanında bir dcdosya getirdüer. Dosyaya Mumcu'nun öldürüunesiyle ilgili duygu ve düşüncelerini yazmışlar. İlk sayfada 7/D öğrencisi Ash Ayva'nm kısa bir mesajı var. Şunlan yazmış Ash: "Varolan en güzel duygunun evgi olduğunu söylüyorlar. Ama günier ölümhaberleri ile geçiyor. Faili meçhul diye bir sözcük öğrendik, keşke öğren- mesiydik Biz sevgi dedikleri şeyi, bizden sonrakileri nasıl öğreteceğiz? Bizden öncekilerin bize öğretemedikleri sevgiyi... Bunca değerli insan haince kaydedilirken." Türkçe Öğretmeni Caner Canlı, şürinin dizelerinde dile getirmiş, düşüncele»ini; "Dİemokrasiye, İnsan haklanna, Tam bağımsız Ve Çağdaş bir Türkiye'ye Kavuşmanın yılmayan umudu Vede Inancıyla, elle tutulur İnsan sıcakhğıyla Yaşatıyordu tüm güzellikleri Yaşamda Uğur Mumcu. O artık yok! Yüreğimizde bir kez daha Biledik; sevgiyi, Umudu, hıncı, Her an ölüm kahramancadır, Uğur Mumcu hepimizden önce yaşadı Bu kahramanlığı Tıpkı diğer demokrasi şehitleri gibi. Ben bir edebiyat öğretmeniyim Şimdiye kadar yaptığım gibi Şımdiden sonra da Derslerimde; demokrasiyi, insan haklannı Tam bağımsız ve çağdaş bir Türkiye Mücadelesini Ve Demokrasi şehitlerini anlatacağım Ki! Boşuna yaşamış olmasın On'lar Ölümsüzleşsinler, Sonsuza kadar... 7/C Sınıfı'ndan Hatice Dündar da duygulannı şöyle dile getirmiş: "Babam Uğur Mumcu'nun köşe yaalannı hiç kaçırmazdı. Her zaman Cumhuriyet Gazetesi okurdu. Uzun uzun okumasına bir anlam veremiyor- dum.Büyüdüğümzaman iyi anlamıştım. Bu gazete demokrasiyi savunan bir gazetedeydi. Babam hepimizi demokrasiye saygı duyan kişiier olarak yetiştirmişti. Uğur Mumcu'yu ya- kmdan tanırdım. Evde birçok kitaplan vardı. Mumcu'nun duygulan da evimizde yaşardı. Babam hep bize Mumcu'yu örnek gösterirdi. "Onun gibi olun, menfaat için başka tarafa geçmeyin" derdi. O öldürüldü ama Türkiye Cumhuriyeti yaşamaya devam ediyor. Bizler de Kendhrtizegeküm Uğur Mumcu bilincimiz için birsanstı. Şanslan birer birer yiüriyoruz. Onceki kuşaklar için, benim için, henüz doğma- yanlariçin birkayıpbu. Belki birçocuk bir yerde yazısım okuyup, dünyaya farklı bir yönden bilgiyle yaklaşma şansını yakalayabilecekti. Evde "Madem onu bu kadar çok se- viyordunuz neden bize tamtmadınız, okutup bilgilendirmedinız? Ben kendi çabalanmla keşfettim. Neden tohumlannı ekmiyorsunuz? Sevgi yeni dünyalar yeni ufuklar açmayacaksa neye yarar" dedım. Evet lütfen bir yaşama. birdûşünceye. bir insana sahip çıkmak ve anlamak için O'nun yok olmasıru beklemeyeliin. Bu bilgileri, bu birikimi mümkün olduğunca aktaralım. Durağanlaşmasına izin vermeden üretelim. Yokolmaya karşı belki tek çaremiz üretmek. Üretmek; hele sevginin gücüyle üretmek, varhğı sonsuzluğa giden yolda bir adım, bir adım daha ileriye götürüyor. Sonsuzluğa ulaşmak için böylesi bir umut geçerli olabiür mi dersin? Dedim ya, şansımızı yavaşyavaş yitiriyoruz. Kendimize gelelim....lütfen! Naime AKDEDE Mumcu'nun yaşamı gibi, çıkarsız insan haklanna ve demokrasiye saygılı birer öğrenci olacağız. Yannlarda herkesin bu değerlere sahip çıkmasını sağlayacağız." 7/A Sınıfı'ndan Dilan Norkoçda Mumcu için şu düşüncelerini kağıda dökmüş: "Uğur Mumcu demokratik, kültürlü, çalışkan ve insanlarla iyi ilişkilerde bulunan değerli bir gazeteci yazardı. Onun öldüğünü duyduğum an çok etkilendim. Duyduğuma göre bir hasta ziyareüne gitmek için arabaya bindiğjnden birkaç dakika sonra vahşeı gerçekleşmiş. Benceonu öldürenler kendileri için de büyük bir hasara yolaçtılar.Ona yapılan suikast Türk Milleti'ne. demokrasiye, insan' haklanna yapılmıştı. Mumcu'ya düzenlenen suikast büyük bir tepki ya- rattı. Babamlar İzmir'de olan yürüyüşe katıldılar. Babamınsöylediğinegöre, bir caddeden öbür caddeye kadar yürüyünce yaklaşık kırk bin kişi katılmış. Uğur Mumcu gibi değerli birinsanın yetişmesi için çok uzun yıllann geçmesi gerekir. Uğur Mumcu öldü ama kalbimizde yaşıyor. Biz onun ilkelerini sürdürüp, onu yaşatacağız." POLTTIKA VE OTESI MEHMED KEMAL Oıtak Geçmişten Kalan... Orhan Özacun, 'CHP Bibliyografya Denemesi'ni yaz- mış; orada diyor ki, "Fiilen 1919, resmen 1923 yılında kurulan CHP'nin, cumhuriyet döneminin siyasi partileri- ne modellik etmesine kârşın bugüne değin bir bibliyog- rafyasının yapılamamış olması, bizi bu deneme girişi- minde bulunmaya yöneltti." CHP, cumhuriyetten bu yana kurulan en eski partiler- den biridır. Birçok sıkıntılar geçirerek bugüne değin gel- miştir. Askeri rejimler 12 Eylül'e kadar partiyi kapatama- mış, ancak 12 Eylül generalleri kapatmıştır. Aradanyıllargeçmiş, açılması unutulduğubirdönem- de, kapatılan bütün partilerle birlikte CHP de yeniden açılmıştır. Açılması CHP'lileri derleyip toparlayacak yer- de dağıtmıştır. CHP solu bugün darmadağındır. Solda birlikarayanlar var. Amabu birlik hiçbirzaman sağlana- mıyor. Orhan özacun. "Ortak geçmişlerini bilmeyenlerin de- ğil bütünleşmesi, birbirlerini anlamaları dahi olası değil- dir" diyor. Geçmiş, önemlidir. Geçmişi birmeyenler geleceği ha- zırlayamazlar. Elden geldiğince, geçmişten kalan bel- geler geleceğe aktarılmalıdır. Eski belgeler korunabiliyor mu? Geçmişe bakıldığın- da korunamadığı, saklanamadığı anlaşılıyor. CHP tari- hinde üyelerin yeniden yazımı, kütüklerin yeniden dü- zenlenmesi sonucu birçok belge yitiyor. 12 Eylül gene- ralleri geliyor. arşivlerdeki belgeleri SEKA'ya gönderi- yor, yeniden kâğıt yapıyor; içinde yakılanları da var. Gün oluyor, hükümetle parti birbirine karışıyor. Parti- nin muhalifleri parti içinde barınıyor. Bu arada gözüme, parti organlar» içinde basılmış, 'Shakespeare Kimdi?' diye bir konferans ilişti. Konferansı, Dil Tarih ve Cograf- ya Fakültesi okutmanlarından Saffet Dengi vermişti. Sonra evlenince adı Saffet Korkut olmuştu. Saffet Hoca'- yı öğrencilik yıllarımızdan tanırız; aydın, bilgili, sol gö- rüşlüydü. Onulmaz bir hastalığa tutularak çok genç yaşta öldü. Şair Enver Gökçe'nin, Saffet Hoca için bir şii- ri vardır, bazı dizelerini buraya almak isterim (1946): Bir Saffet Hoca vardı dost bağında Hürriyet yoktu sağlığında Gün geldi gitti incecikken Yiğitken, güzelken, gencecikken. Şimdi ne kadar dost varsa arkasında Hasatçı, öğrenci, öğretmen Ne kadar gül varsa toprağımızda: Daldırma gül, ak gül, gonca gül; Ne kadar sevgili varsa arkasında: Tiyatro, iş, kitap, şiir, marş Yanar yanar ağlaşır cümlesi Çoban ateşi hatırasında Belgelereeğildikçe CHP'nin nedenli karmaşıkolduğu görülüyor. Her düşünce, görüşlerini yansıtabiliyor. Bu bakımdan Orhan özacun'un bibliyografya denemesi belgeler için bir anahtar niteliği taşıyor. Bu anahtarla birçok belgeye -eğer yitmemişse- ulaşılır. CHP, son yıl- larında Halkevleri aracılığıyla şiir, roman, resim gibi dallarda ödüller koymuş, böylece halka daha yakın ol- ma yollannı aramıştı. Romanda Yakup Kadri Karaos- manoğlu'na, şiirde Cahit Srtkı Tarancı'ya ödülter ver- mişti. Resimde kimin ödül aldığını şimdi anımsamıyo- rum. CHP, tek parti olarak yıllarca ülkenin başında kalmış- tır. Bu bakımdan, araştırıldığında çok belgeye rastlana- caktır. Sadece CHP'nin geçmişine rastlanmayacak, CHP'yle kaynaşan ortak geçmişlerle karşılaşılacaktır. Kitapta birçok eski fotoğrafa rastladım. Dikkatle bakıl- dığında birçok anıyı çağrıştırıyordu. Bizim gençliğimiz CHP'nin bu yılları içindegeçti. BULMACA SOLDAN ŞAĞA: 1/ Yavuz Özkan'ın. 1978 Antalya Film Şenliği'nde birincilik ödülünü kaza- nan fılmi... En kalın er- kek sesi. 2/ Aralannda ilgi ya da benzerlik bulu- nan şeylerin tümü... Şe- c ker ve limonla içilen sıcak su. 3/ Ateşleme bozuklu- 6 ğu nedeniyle bir motorun j içinden gelen gürültü. 4/ Çalışma, emek..» Çare... 8 Kalın bükülmüş sıcim. 5/ Q Ödün... Bir cimnastik ara- 1 2 a. 6/ Hollanda'nın plaka işareti... Huysuz, çirkin ve yaşlı kadın. 7/ "Doludur gönlüm ışıklarla bu — sabahı" (Yahya Kemal)... Su. 8/ Yankı... Yol üzerinde oluşmuş çu- kur. 9/ Rüzgâr ya da dalgalann etkisiyle geminin yatıp kalkması... İspanya'da Bask bölgesinin ba- gımsızhğı için savaşım veren gizli örgüt. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Yavuz Turgul'un, 1987 Antalya Film Şenliği'nde birincilik ödülünü kazanan filmi. 2/ Hile... Yurdumuzun batıdaki en uç noktası olan burun. 3/ Dişçi ker- peteni... Senaryosunu Ydmaz Gûney'in yazdığı ve Şerif Goren'- in yönettiği, 1982 Cannes Film Şenliği'nde "Altın Palmiye" ödülünü kazanan film. 4/ Avustralya'da yaşayan bir cins deve- kuşu... İnce perde ya da örtü. 5/ Bir nota... Fiyaka. 6/ Küçük testi, çömlek. 7/ Sıcak bölgelerde yetişen yağlı bir ağaç... Ender. seyrek... Tavlada bir sayı. 8/ Yahudi nüfusuna karşı koyma politikasını güden kimse. 9/ Kutsal eşyalann saklandığı Hint kökenli anıt... Baston. İLAN MALİYE VE GÜMRÜK BAKANLIĞI'NDAN Bakanlığımıza intikal eden bir olay ile ilgili olarak yapdan araşür- madan, Beko-Casio marka, 108 SRrnodel ve AE 11200061 sicilno.lu yazar kasanın, ilgisız kişilerin eline geçtiği, haksız yere vergi mdesin- den yararlanma amaana yönelik olarak sahte belge dûzenlemede kullanıldığı tespıt edilmiştir. Bu nedenle. yukanda sözü edilen yazar kasaya ait olan ve en son sannnda AE 11200061 skal numarası bulunan fışler geçerli belge ola- rak kabul edilmeyecektir. Anılan yazar kasayı veya bu yazar kasaya ait fışleri görenlerin du- rumu, en yakın Maliye ve Emniyet birimlerine büdirmeleri ilan olu- nur. Basın: 21986 KARS KADASTRO MAHKEMESİNDEN Dosya No: 991/343 Davacı Hazine vekili davalı Hayrettin Işkey aleyhine Kars merkez Güdeii köyüne ait 1256 nolu parselin yapılan tespitinia iptaJi ile Ha- zine adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmis, Yapılan yargılarna sırasında davalının adrcsi tespit edilemediğinden dava dilekçesı ile duruşma gününün Uanen tebliğine karar vtrilmiş olup yukanda yazılı dava dilekçesi örneğinin Uanen tebliğı ile davaya karşı dıyeceğinizi duruşmanın alılı bulunduğu 29.4.1993 günü saat 09.00*a kadar mahkememize bildirmeniz veya kendinizi bir vekille tem- sil ettirmeniz, duruşmaya gelmediginiz veya kendinizi bir vekille temsil ettirmediğiniz takdirde yargılamanın yokluğunuzda yapılarak karar verileceği ilanen tebliğ olunur.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear