22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 28KASIM1993PAZAR 10 PAZAR KONUKLARI Tarihi eser merakı Yerinaltı daı'istıidebir nn?SUNUŞ: Türkiye,yeraltıveyerüstü tarihi eserleriyle eserlerya daantikalarhadineyse,amayeraltı tarihi zengin bir ülke. Sonyıllarda buyeraltı veyerüstü eserlerin koleksiyonunuyapmaya kalkıştığımz zaman zenginliklerine merak sarıp koleksiyonerliğe adım başınız derdegiriyor. 2863 sayılı kültür varlıklarını ve atanların sayısı da hayliartmaya başladı. Yerüstü tarihi eski eserlerikoruyan yasa da, boşluklarla dolu olması nedeniyle soruna çözümgetirmiyor. Binlerceyıllık tarihi eserleri toplama merakı yüzünden başı derdegiren bir koleksiyoner ve antika koleksiyonculuğu ve müzecilik konusunda bir antika uzmanıyla konuştuk. Söyleşi Leyla Tavşanoğlu Konuklar Raffi Portakal Antika uzmanı Sinan Kazancıoğlu Koleksiyoner SİNAN KAZANCIOĞLU 7960. İstanbuldoğumlu. İlk, orta ve lise öğrenimini Şişli Terakki Lisesi'nde yaptı. 1979 da ABD'ye giderek ekonomi dalında yükseköğrenimini tamamladı. Türkiye ye döndükten sonra madeni mobilya üreten aile şirketinde çalışmaya başladı. Merak sonucu tarihi eser biriktirmeye başladı. Şu halde yıllardır koleksiyonerlik yapıyor. • erattı tarihi eser koleksiyoncuhığu merakı sizde nere- den başladı? KAZANCIOĞLU -Bende bu merak çocukluğum- dan beri var. Ben aynı zamanda dalgıcım. Denizin di- bınden çıkardığım çanak çömleğı, "Bunlar acaba han- gi döneme ait?" diye merak ettim. Bodrum'da bir kom- şumuz vardır. Eski bir koleksiyoner ve nümizmat. Çok zengin bir kütüphanesi var. Bana birçok kitap ve ma- kaleler verdi. Okuyarak hangı parçanın hangi döneme ait oldu- ğunu araştırarak kendimi bir anda bu işin içinde buldum. Bir balıkçı arkadaşımın bahçesinden çıkan bronz bir mezar ilk aldığım eserdı. Bu aynı zamanda koleksıyonumdaki en önemli eserlerden biri oldu. Orada bir şey fark ettim. Doğru insanlarla tanışırsanız bu iş ekmek peynir gibi yapılıyordu. Bu iş aşağı yu- kan on beş yıldır sürüyordu. Bana orada, "Abi, bunun bini gitti, bin kaldı. Sen de onlan alıyorsun" dediler. Ben bu işi amatör ola- rak yapıyorum. Ama orada hangi kaçakçılar var, mallan yurtdışına nasıl çıkanyorlar. mallan nasıl alıyorlar; bunlann hep- sini kendım içın öğrendim. Tabiı ben bu eserleri almakla onlann ışlerini bozdum. Çünkü o kaçakçılann hiçbıri benim verdiğim paralan vermiyor. Ben köy- lülerden aldığım için hiçbir kaçakçıyla alış veriş yapmıyonım. Artık sağ olsunlar. adım da çıktı. Üstelik de antikacıya... Ben İstanbul Arkeolojı Müzesı"ne kayıtlı koleksiyonerim. Ko- leksiyonerliğım süresince. yani bu bir buçuk yıl içinde baktım ki her beğendiğim şeyi almaya benim parasal olanaklanm yetmi- yor, doktor olan bir kız arkadaşımı da kolek- siyoner vaptım. Böylece karşımıza ne çıkarsa al- maya koyulduk. Şöyle söyleyeyim: Ben- de 140 kadar. kız arka- daşımda da bir o kadar eser var diyelım. Bu 280 esenn çoğunluğu, bız al- masaydık şimdı yurtdışında olurİardı. Açıkarttırmalara katılıp dışandaki eserlen de bu- raya getırmeye çalışıyo- rum. Bana öyle geliyor ki dışanda gördüğümüz eserlerin çoğu buralar- dan gıtmedir. - Sonuçta bu iş sizin başuuza dert oldu, çıktı... KAZANCIOĞLU - İlk başta çok gûzel bir hobiydi. Türkiye'de bu konuyla ilgili yayı- mlanmış bütün kitaplan aldım. Alamadıklanmı müzeden buldum. Dı- şandan kitaplar getırt- tım. Ben eserleri bir ko- leksiyoner olarak değer- lendirdım. Yasa diyor ki: Üç gün içinde müze- ye bıldirılmesi zorunlu- dur. Fotoğrafı çekılıyor. benim ve müzenın defte- rine yapışünlıyor. Ben hep önemli eser- leri müzeye götürdüm. Orada bütün arkeolog- larla birlikte çalışıldı. tartışıldı. İstedim ki bu eserleri onlar da görsün- ler. Herkesle tanıştım. Orada koleksiyonerler hakkındaki yargılan da bir yere kadar değiştir- dim. Çünkü koleksiyo- nerlik, kaçakçılık gibi de görülüyor. Haklı olarak bize kızıyorlar. Çünkü onlar ıçın topraktan çıkmış eserler artık bir süs. Onun kontekstini görmedikten sonra, '"Artık eser ölmüş" diyorlar. Ben onlara hak veriyorum. Ama işin içyüzünü benim kadar bilmedıkleri için ben de kendimi savunuyorum. "Biz bu eserleri almasaydık onlan gö- rebılecek miydiniz?" diyorum. Bu durum en azmdan kötünün iyisi. Zararın neresinden dönülse kâr. Müzelere her zaman ka- çakçının aimadığı döküntüler gelir. Köylüler bunlan kaçakçılara verirler. Kaçakçılann almadıklan döküntüler de müzelere gider. - Olay daha sonra nasılgeüşti? KAZANCIOĞLU - Müzedekilerleçok i>i ilişkiler içindeydim. Artık eserleri satın almadan önce müzeye haber veriyordum. Aldıktan sonra da müzeye getiriyor, arkeolog arkadaşlarla bir- likte defterleri dolduruyorduk. Günlerden bir gün bir haber gel- di. 'çok değerli bir eser var' diye. İstanbul'dan Milas'a gittim. - Olay ne zaman oldu? KAZANCIOĞLU - Aşağı yukan altı ay önce. Milas'ta bana iki tane eser çıkardılar. Birisi deftenmde. Diğeri de. şu anda Milas Müzesi'nin el koyduğu eser. Pazarlığını vaptım ve şu anda Milas Müzesi'nde bulunan eseri beğendim. İkisine param yetmemişti. İkincisi için. "Bunu tutun. Kız arkadaşıma alacağız" dedim. Kız arkadaşım da bugüne kadar hiçbir eser kaçırmadı. O da koleksi- yonerlik için büyük paralar harcıyor. Böylece ben on üç parça halindekı kınk eseri aldım. parcalan bir torbaya koydum. Bu arada aradan bir saat kadar bir süre geç- tı. Galiba bir ihbar olmuş. Jandarmalar büyük bir heyecan için- de, kaçakçı yakalayacaklarmış gibi geldıler. Ben de yolun kenan- nda oturuyorum. Elimdeki naylon torba içinde de eserim var. Yani eseri almışım, benim yanımda, vasal olarak da bunu aldığımı üç gün içinde müzeye bildirmek zorundayım. Ama ne yazık ki yasada büyük boşlukiar var. Jandarma geldi ve bana. torbada ne olduğunu sordu. "Tarihi eser var. Bir saat önce aldım" dedim. Gayet kibarca. karakola kadar gitmemiz gerektiğini söyledıler. Gittik. Jandarma karakol komutanı bizi görünce inanılmaz çirkinlikte bir davranış biçimi- Arkeolojikeser toplamakhâlâsuç Müzelere herzaman kaçakçının aimadığı döküntüler gelir. Köylüler bunlan kaçakçılara verirler. Kaçakçılann almadıklan döküntüler de müzelere gider.Elimizdeki eserleri almasaydık şimdi yurtdışında olurİardı ne gjrdi. Fiziki herhangı bir saldın yok. Baktığinız zaman herke- sin davranışı çok kibar. Ama Milas Jandarma Karakol Komu- tanı açıkça kaçakçı muamelesi ediyor bana. Ben ona meseleyi an- latmaya, bu konuda eğitmeye çalışıyorum. O arada telefon açıldı ve hemen Milas Müzesı Müdürü Mehmet Çakıa cağınldı. Müdür Bey gelince de ilk öğrenilmek istenilen şey. eserin kaç para olduğuydu. Çünkü yanılmıyorsam eserin biçilen bedeli üze- rinden herkes bir ikramiye alıyor. Bu nedenle kaç paraya alınır, kaç paraya satılır tartışması oldu. Bir telefonla benim kim oldu- ğumu öğrenebilirlerdi. Bu yapılmadı. Ben bir geoe Milas'ta neza- rethanede bekletıldim. Ancak ertesi akşam saat altıda yargıcın karşısına çıkabildim. Yargıan odasında iki dakika kadar kakİım. Dosyayı açtı, baktı. "Koleksiyoner belgeniz yanınızda mı?" diye sordu. Çıkanp gösterdün. "Tamam. gidebilirsiniz", dedi. Ama ben itiraz ettim: "Hakim Bey, ben eserimı geri istiyorum." Yargıan yanıtı şu oldu: "O sonraki iş." Böylece nezarethaneden çıkanldı. - Serbest kahnca doğru İstanbul'a mı geldıniz? KAZANCIOĞLU - Evet. Ama ondan sonra olanlan dinleyin. Milas Kaymakamı, Ankara'ya yazı yazdı. Daha mahkemeye çı- kanlmamışım. Yazıda aynen şu ifadeyi kullanıyor: "Sinan Ka- zancıoğlu'nun elindeki koleksiyoner belgesiyle tarihi eser ticareti yaptığı tespit edilmiştir. Belgenin iptali ve eseriere el konuiması istenmektedir." Kaymakam Bey: dosyayı okumadan. mahkeme karar verme- den ve Tanhi Eser Yasası'yla ilgili hiçbir şey bilmeden sen kim oluyorsun da Ankara'ya böyle bir yaa yazıyorsun? Ben tarihi eser satın alırken yakalanmadım. Tarihi eser sa- tarken hiç yakalanmadım. O za- man nasıl oluyor da tarihi eser ticareti yapıyormuşum? Ben ta- rihi eser koleksiyoncusuyum. Kataloğum var. Eserlerim Ar- keoloji Müzesi'ne de kayıtlı. Mi- las Müzesi'nin elkoyduğu eser gibi de daha bir sürü esenm var. Bu kaymakam bey neye daya- narak Ankara'ya böyle bir yazı yazabiliyor? Tabii Ankara bu yazıyı aîınca mecburen İstanbul Arkeoloji Müzesi'ne. 'Sinan Kazancıoğlu'nun eserlerine el- koyun' -diye yazı yazdı. Tabii Müze Müdürü Alpay Pasmli de yine mecburen bana yazı yazdı, "Eserlerinızı müzeye getirip tes- lim edin" diye. Mücadeîe de bundan sonra başladı. Düşü- nün, ben bu eserleri alarak ka- çakçılann elinden kurtarmışım. Bunu yapmam engelleniyor. Şu anda darîi oralarda eserler alınıp satılıyor. O da başka mesele. Koleksiyonerlik yasası şunun için çıktı: Bu eserler yurdumuz- da kalabilsin. Yurtiçi piyasası kontrol altında oluşsun. Hakkımda dava açılınca. çok ıtibarlı bir koleksiyoner olmama karşın bütün arkeoloji camiası bana, "En azmdan dava sonuç- lanana kadar artık eser alma" dediler. Ben de bunun üzerine şu >anıtı verdım: "Yann öbür gün bana yine telefon gelecek. 'Üç çanak. iki çömlek var. Gel al' di- yecekler. Ne diyeyim? Almıyo- rum mu? Ben ahnazsam. o eser- lerin nereye gideceğini çok iyi bi- liyorum. Eserlerin ortadan kay- bolması mı, yoksa benim bir ko- leksiyoner olarak bunlan al- mam mı doğru?" Herkes bana hak verdi. Ama yapacak bir şey yok. Çünkü yasada çok fazla boşluk var. Bu arada kaçakçılar peşimde. Köylülere gitmişler. "Bundan sonra Sinan'a bir şey vermeyin. Bize verin" demişler. Başıma on- lar tarafından Lir iş gelmesınden de korkuluyor. Çünkü olay şaka değü. Bu tür eserler yurtdışında büyük paralara gidiyor. Adam- lar koskoca lahitlen yurtdışına çıkanyorlar. Bunlar kaçınlıyor. Sonra günlerden bir gün müzelerin kataloglannda fotoğraflannı görüyoruz. - Şimdi durumunuz ne aşamada? KAZANCIOĞLU - Hakkımda herhalde başka bir dava daha açılacak. Çünkü Milas'ta bir köylü kaçak kaa yaparken yaka- lanıyor. Evinde eserler. bir tane de resim bulunuyor. Adam, "Si- nan Kazancıoğlu'na bu eseri sattım" diyor. Ama ben o eserin ne olduğunu bilmiyorum. Milas Savcısı'na telefonla sordum. Bana. "Sinan Bey. bu dosyalar fazlalaşıyor" deyince ona şu karşılığı verdim: "Ben eser satın aldığımı gizlemiyorum. Koleksiyoner belgem var. Koleksiyon yapıyorum." Ben yasa] olarak bunu yapıyorum, ama kaçakçı muamelesi görüyorum. Üstelik o eser ortaya çıksın diye aynca para harcayıp restore ettiriyorum. Ben bütün bunlan devletten beş kuruş istemeden yapıyorum. Ama teşekkür alacağı- ma bu tür muamele görüyorum. Beni nezarethaneyeatıpsorguya çektikleri sırada onlara. "Siz kaçakçılan >akalamak istiyorsanız size yardımcı olayım" dedim. Orada ilginç bir 24 saat geçirdikten sonra bu sefer de yasal sa- vaş başladı. Sonuçta koleksiyoner belgemi almadılar, eserlere de elkoymadılar. Ama ben Milas Müzesi'nde duran eserimi geri isti- yorum. Bunu alacağım da. Ben kelle koltukta bir buçuk yü uğ- raşıp bu koleksiyonu yaptım. - Türkiye'de sizinkine benzer bir dava var mı? KAZANCIOĞLU - Sanıyorum yok. Şimdi hangi hakla eseri- me elkonukluğunu, bunun yasal dayanaklarını soruyorum. Buraya kadar ulaşan bazı sözler duyuyorum ve tüylerim diken diken oluyor. Diyorlar ki: "Eser birinci sınıf ve Sinan artık onu eeri alama7." RAFFİ PORTAKAL 1946, İstanbul doğumlu. Useyi bitirdikten sonra 1964yılmda İstanbul Üniversitesi Psikoloji Fakültesi'ne girdi. Üniversite yaşamıyla birlikte antikacı olan babasınmyanmda çalışmaya başladı. Dedesi de antikaa olan Raffi Portakalgeniş çaplı bir antika kuruluşunun sahibi veyöneticisi. Yani Portakal, siilale boyu bir antikacı. - iz bir antika uzmanı olarak Batı'da müzelerin kurtdu- suyla koleksiyonerlik arasındaki bağlantıyı anlatır mısuuz? PORTAKAL - Geçenlerde Paris'teki Louvre Mü- zesi'nı son olarak gezdiğimde gördükJerim beni hem sevindirdi. hem de üzdü. Osmanlı padişahlanndan Sultan 2. Mahmut'un, müzeye en çok bağış yapan ki- şiler listesinde bulunduğunu gördüm. Bir Osmanlı padişahının Louvre Sarayı'na, Louvre Müzesi'ne bağış yapanlar arasında olması beni çok sevindirdi. Ama bu arada, "Acaba ne gibi bağı- şta bulunmuş?" sorusu içimde sevincin yani sıra küçük bir hü- zün doğmasına yol açtı. Louvre kaynaklan bu konuyu araştırdılar, ama bulamadılar. Çünkü çok geniş bir araştırma konusu. Louvre Müzesi'nde, Metropolitan'da, British Museum'da durum hep aynı. Devletin, müzenin olanaklan çok eser satın al- maya elverişli değil. Batı'daki müzelerde durum dün de böyley- miş. Ama insanlar müzelere bağışlarda bulunduklan zaman ölümsüzleşiyorlar. Bu fıkir Batılılarda çok gelişmiş. Ama bu- nun yani sıra kazanç kaynaklannız ona göre olacak ki bağış verme keyfinizi de yaşayacaksınız. Ben nice Türk aydınlan, Türk koleksiyonerleri biliyorum. Nuri Arlıses adlı eski bir koleksiyoner, kitap ve yazma koleksi- yonunun büyük bir kısmıra Süleymaniye Kütüphanesi'ne ver- di. Bence önemli olan Batı'daki örneği Türkiye'de sürdürme- miz. Koleksiyonerlerimiz, ya da eser sahiplerimiz eserlerini zaman içinde müzelere bagışlamayı bil- meliler. - Peki, koleksiyoner kim? PORTAKAL - Kolek- siyoner bir tabir. Koleksi- yoner olmak için eserleri bilinçli toplamak gerek. Sözünü ettiğim koleksi- yonerlik bir zaman sonra müzelerin nüveleri olabi- Ur. Diyelimki 200-250 par- çalık çok önemli bir resim koleksiyonunuz var. Bel- ki bu koleksiyon sizden sonraki kuşaklar arasında paylaşılacak, o güzel bü- tünlük belki ortadan kal- kacak. Durumunuz da belki tek başınıza müze yapmaya elverişli değil. Sizde bir bilinç uyanmışsa ve paraya da ihtiyacınız yoksa, gelecek te heyecan- la, ihtirasla, zevkle top- iadığmız eserlerin sebil olacağını da biliyorsanız o zaman koleksiyonunuzu belirli şartlarda bir müze- ye bağışlıyorsunuz. - Türkiye'de koleksiyo- nerliği beUi koşuüara bağ- layan bir yasa var. Batı'da da böyle biyasa var nu? PORTAKAL - Türki- ye'de böyle bir yasa hazı- rlanırken sanıyorum ar- keolojik eserlerie diğer eserler birbirine kanştınlmış. Bu benim tahminim. Benim işim ar- keolojiyle hiç ilgisi olma- yan bir dal. Arkeolojinın sorunlannı bilmiyorum. Ama bundan, çok du- yarsızım. o konuya kulak- lanmı kapattım anlamı çıkmasın. Sadece inceliklerini bilmiyo- rum. Yani porselen. tablo, yazma, tekstil gibi eserlerin Batf- daki durumunu araştırdım. Bunu derken bizim ülkemizin ko- şullanna daha u>gun ülkeleri araştırdım, demek istiyorum. Bu arada ABD. İngiltere gibi ülkeler var. ABD, kendine çok özgü koşullan olan bir ülke. Düşünün ki bütün geçmişi 200 yıllık. Sanat eseri tarihinden dolayı fazla banndırmayan. banndırmaması lazım gelen bir ülke. Yasalannı çok serbestleş- tirmiş. Bundan amaç da sanat eserlerinin ülkeye akması. Elbet- te ki doğru bir politika kendi gerçekleri içinde. Ama biz tarihsel olarak kendi topraklanmızın yakın bovutlanna bakarsak, İtal- ya gibi. Fransa gibi, İspanya gibi. Ben çok yakın bir zamanda bir araştırma yaptım. Tablo. resim. porselen. gümüş, tekstil ko- nusunda koleksiyonerlik yasası bulunup bulunmadığını araştırdım. Adamlar şaşkınlık içinde. "Koleksiyonerlik yasası ne demek? Böyle bir yasa nasıl olur?" diye sordular. Onlara "M üzeler sizin koleksiyonlannızı denetlerler mi?" diye sordum. Adamlar böyle bir şey bilmiyorlar. Böyle bir şey yok. Aynca müzeler hiçbir şekilde ülkenin kendi içinde dolaşan tablo, porselen. gümüş. tekstil. yazma gibi eserlere en ufak bir sınırlama getirmemişler. Bir tek Fransa'dan şöyle bir bilgi aldık: Sadece 150 bin Fransız Frankfnın üzerinde satılan eser- leri maliye vergi bakımından kontrol ediyor. Yine bunun müze- cilik alanıyla hiçbir ilgisi, bağlantısı yok. Fransızlann anla- madığı şey şuydu: Müzeler nasıl eserleri denetler. satımına engel olur? Bunlar bizim sorulanmıza karşılık adamlann şaşkınlık içinde sorduklan sorulardı. - Türkiye'de bunlann denetlenmesi ihtiyaa nereden doğuyor? Sizce manttğı nedir? PORTAKAL - Yasa koyucular ne düşündüler. bilmiyorum. Acaba arkeolojik eserlerie bu tipeserler birbirine kanştınldı mı? Elbette bir eserin yurtdışına çıkmasıyla yurt içinde dolaşımı arasındaki farkı çok kalın çizgilerle ayırmak laam. Ben, Müzecilikantika toplanıaklabaşlar Yabancılar, "Koleksiyonerlik yasası ne demek? Böyle yasa nasıl olur?" diyorlar. Ben de onlara "Müzeler sizin koleksiyonlannızı denetlerler mi?" diye sordum. Adamlar böyle bir şey bilmiyorlar yurtdışına çıkmaması gereken bir eserin herhangi bir nedenle yurtdışına çıkmasına şiddetle karşıyım. Bu eserlerin yurtdışına çıkmasını engelleyecek iki çok iyi neden olduğunu da bihyo- rum. Bunlann biri yasalar, diğeri de ekonomik piyasa. Yasalar ser- best ticareti önlerşe hiç kimse eserini yok pahasına satmak iste- mez. Bir kuran, bir tablo, bir gümüş divit, bir ferman, sahipleri için çok değerlidir. Belki onlan satıp çok ciddi ihtiyaçlannı karşılayacaklardır. Siz bunu engellemeye kalkarsanız o kişi bu- nun satışını açıkça yapmayacaktır. O zaman da kaçakçıya tes- lim olur. Demek ki ülkede fıyatlar Batı'dakilere kıyasla ürmanırsa. taş yerinde ağırdır, manüğı doğru oturtulursa o zaman hiç kork- mayın. Çünkü hiç kimse bunlan ülke dışına götürmez. - Neden? PORTAKAL - Çünkü bunlar kendi ülkenizin içinde doğnı değerini bulmuştur. Çok şükür. altını çizerek söyleyeyim. Son beş yılda geldiğimiz nokta işte bu. Bunu söylerken bizim eserler- den söz etmek istiyorum. Türkiye'de en güçlü pazan elde ettik. Bunu da hep birlikte yaptık. Bunun içinde Türk sanayicisi, Türk aydını, Türk basınınm payı vardır. Artık eserler dışardan Türkiye'ye akmaya başladı. Özellikle Selçuk eserleri Batı'dan Türkiye'ye geliyor. Pazar oluştu, fıyat- lar daha yüksek. Ben biliyorum. Ithalat yoluyla artık Türkiye'- ye bir çok eser giriyor. Bencc bu, bizi çok gurur- landırması gereken bir konu. Düşünün ki göreceli olarak pazanmz hala kapalı bir pazardır. Çünkü yurtdışına satış yasakür. Ona rağmen fıyatlan tuttu- rabiliyorsunuz. Size bir örnek vereyim. Diyelim ki Londra'da fslam eserleri satan birmağaza. Bu mağaza bu eserleri dünyanın her yerine satar. Çünkü ya- salan serbesttir. Bizde satış yapılamaz. Buna karşın biz- deki piyasa oradaki piyasa- dan daha iyi oluşmuştur ve bu eserler Türkiye'ye gele- bihnektedir. - Bizim pazanmtz açık nu, kapah mı olmah? PORTAKAL - Bizim pa- zanmız tabii ki kapalı ol- mah. Çünkü bizim eserleri- miz az. Olanlara da iyi sahip çıkmalıyız, iyi korumalıyız. Bunlan satın alıp duvara as- mak, ya da bir vitrine koy- mak yetmez. Bunlann bakı- mlannı zamanında ve doğru yapmalıyız. - Bu eserlerin bakımlan sizce zamanında ve doğru yapıbvor mı? PORTAKAL - Bu bilince tam erişıldiğı kanısında de- ğilim. Bir tablonun periyo- dik bakımı nedir? Tozu nasıl alınmalıdır? Ya da tabloyu asmak için gereken çiviyi duvara nasıl çakacaksmız? Acaba bunu biliyor muyuz? Bunu mesaj olması için söy- lüyorum. Duvardaki çiviyi, tablonun ipini her yıl kont- rol etmek gerekir. Tablo ağı- rsa iple birlikte tel kullana- caksınız. Bunlar tekniktir, ama mutlaka yapılması ge- reken şeylerdir. Tekstili nasıl koruyacaksınız? Ahşabı. yazma eserleri nasıl koruyacaksınız? Bunlann hepsi ayn birer iş. Bir fermanı asacağınız zaman camının yazıya değmemesine dikkat edin. Çünkü zamanla oksidasyonla günün birinde fermanın, ya da yazının üzerindeki yazılar cama ters olarak çıkar. kağıt üze- rinde hiçbir şey kalmaz. Sahip olmanın yetmeveceğini, koru- manın çok önemli olduğunu anlatmak istiyorum. Sekiz-dokuz yıldır seminerler yapıyoruz ve bu konularda birbirimize bir şey- Ier öğretiyoruz. - Eserleri korumaktan söz ettik. Bundan aşağı yukan altı yıl önce Kanuni Sergisi A BD 'yegönderildi. Daha sonra da başka ül- keleri gezdi. Burada iki nokta var. Birincisi bu eserlerin eskime paylan göz önüne alındt mı? İkincisi de bu eserler nasıl korundu? PORTAKAL - Bu türlü işlerin dünyada nasıl yapıldığına bakmak lazım. Ben New York'taki Metropolitan Müzesi'nde, öyküsü Bizans'tan başlayan, Venedik'teki San Marko Mey- danı'ndaki kilisenin üzerindeki atlan gördüm. Düşünebiliyor musunuz? Kaç ton ağırlığmdaki altm yaldızlı atlan kaldırmı- şlar, Nevv York'a götürmüşler. İnanılmaz da bir riski göze almı- şlar. Dünyada bu tür şeyler yapılıyor. Ama temel kural şu: "Aman sakın sanat eserine bir halel gelmesin." Bundan sonra da her ülkenin kendine göre bir sanat ve kültür politikası var. Kanuni Sergisi'nin Türkiye'den gitmesi bence fevkalade ya- rarlı olmuştur. Ama böyle bir koleksiyonun içinden bir tek eseri seçip göndermek ve eskimesi, yıpranması rizikosunu göze al- mak yanlış. O tip eserleri de göndermeyeceksiniz. Güzel bir ser- gjnin sağlayacağı toplumsal ve kültürel ilişkilen bir politikacı bile çok zor kurar. Sanat köprüsü üzerinde insanlar aynı dili konuşuyorlarsa birbirlerine doğru çok kolaylıkla kayarlar. Ko- nuşmuyorlarsa bile ortak bir anlayışa vanrlar. Para bulunursa, sergiler ciddi yerlerde yapılırsa Kanuni dışında da birçok sergi yapılabilir. Bununla ülkenin sadece siyasi değil. kültürel boyutuna da olumlu tatlar gelir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear