22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
10 KASIM1993 ÇARŞAMBA CUMHURİYET2 SAYFA KULTUR İstanbul geçen hafta üç kuşaktan üç ünlü Rus sanatçısını konuk etti Richterı dinlemek tarihi birolaydı EVİN İLYASOĞLU tstanbul geçen hafta üç kuşak- tan üç ünlü Rus sanatçısını ko- nuk etti. Piyanonun tarihi virtü- özlerinden Sviatoslav Richter, ke- manın harika çocuklanndan Vic- toria Muüo>a ve yine usta bir ke- mancı, Oleh Krysa. Richter Karanhk sahnede küçük san bir ışık piyanonun tuşlannı an- cak aydınlatıyor. Önünde nota- sıyla. piyano kapağnın yanm aralığında Sviatoslav Rıchter'- den J. S. Bach dinliyoruz. Alı- şagelmediğimiz bir yorum: Piya- nonun sesi bazen bir klavsene ba- zen bir orga dönüşüyor. Yüzün- de hiçbir anlatım yok. Ne çalar- ken. ne selamlarken. Bir büst gibı sessiz ve donuk. Salonda bir tüsımlı esinti, bir büyülenmiş ses- sızlik var. Sanki piyanodan değil, bedeninden yükselen bir sonori- te. Seksenine merdiven dayamış bir koca çınar, tam altmış yıldır, I934'ten bu yana çağımızın piya- nizmine ışık tutmuş bir önder. Bir zamanlann dünyayı sarsan Rich- ter'i değil doğal İci. Yıllar yıh çahp kendiyle özleştirdiği yapıtlarda tempo değiştinneye. kendine özgü yorum getirmeye bestecisi gibi hak tanıyor, bir filozof edası- nda. Beetnoven'in Pathetique So- nan'nda ağır tempolu bir rondo dinliyoruz, ama artık o Richter'- in olmuş, Beethoven'in olduğu kadar. Hatta yanlış bastığı akor- lar bile onu bu yönden temize çı- kanyor. Schubert'in Gezgin'inde ka- natlanıp uçuyor sanki. Ve bis ola- rak bir sonraki gecenin prog- ramından ödünç ahp Grieg'in Li- rik Parçalan'ndan ikisini çalışı- yor. Pek çok söylenti geziniyor salonda: "Artık iyke yaşlanmtş, parmak b'trcmesi var! Nasıl bir Bach jora- mu bu böyle! Ne de oLsa \ıllardır ruhsal sonınlan var, baksamza son Füg'ü geri gelip baştan çaldı, esti aklına. Artık çok ender çıkı- yormıış sahneye. Orkestra ile hiç çalmıyormuş. Hiçbir gazete)e TVye fılan konuşmak, resitaJ so- nunda kutlanmak, kimseyi gör- mek istetniyormuş." Richter yıllardır kimseyi gör- mek istemiyor. Ne söyleşi yapı- yor, ne kutlama ahyor ne de onu- runa verilen çağnlara kablıyor. Kendi dünyasında insanlardan uzak, piyanosuyla baş başa yaşa- mayı yeg tutuyor. Hatta onun bu tutumuna kızan bir gazeteci. "Adı gibi Rus, soyadı gibi Alman, Ukeierindefi ödün vermeyen kas- katı bir adım" olarak söz etmiş. Rıchter'e biz de ulaşamadık. An- cak birlikte onunla her yere giden bir emprezaryosu var: Bayan Mi- lena. Bu ttalyan hanım onun hep yanında. Tüm programlan dü- zenliyor. isteklerini ilgililere ileti- yor ve onun adına basından gelen sorulan yanıtlıyor. Istanbul'dakı resitalleri ile ilgili sorulanmızı yanıtlarken. Richter hakkında pek çok yanlış şey biküğimizi de belirtti. örneğin Amerika'da oturmadığını. Amerika'yı hiç sevmediğinı söyledi. Moskova'- da hep ayru eşi ile yaşadığını, sü- rekli turneler yapüğını öğrendik. Hatta geçen yıl I20 konser verdi- ğini duyunca şaşırdık. Evet artık orkestra ile çalmıyor. Çünkü ünlü orkestralann programlan çok önceden belli. Richter ise önümüzdeki marttan sonrası ıçin bir plan yapmak istemiyor. Ya- kın yıllarda gecirdiği by-pass ameliyatı ile 6 daman değişmiş. Sağlığına özen göstermesi gerek. yalnız mûziğı ile yaşamasına or- tam sağlıyor. "Ne gazete okur ne de TV izler. Toplumdaki kargaşa- dan. politikadan, sa\aşlardan nef- ret ediyor. Piyanosunun dçında onu ilgilendiren hiçbir şey yok gibi. Kitap okur, ama gazete asla. Sanki gazetenin boyası eUerini kirletecek gibi tiksinir. Dolayısıy- la toplumsal hiçbir şeve katdmak istemiyor. Parriler. kokteyUer, hepsinde konuşulan boş boş şeyler onun için. Boş konuşmaya zoruniu olmaktan nefret ediyor. Bir 'clavi- nova'sı var, piyano benzeri bir füg. oysa bir roman gibi kapsamlı. tçinden öyle geimiş, sanki doya- mamış çaİmaya. bir kez daha yi- nelemiş." Genç pıyanistierle ilgilenır mi diyoruz. Yeni yetişenlerden kim- leri beğenir? "Gavrilov'u çok beğeniyordu, ama artık fa/lasıvla popüİer ol- duğunu, pi)ano dünyasında je- terince yoğunlaşmadığını söylü- yor. Şimdilerde \lelikofu >e sizin Cemal Reşit Re\ Salonu'nda mayısta çalacak olan Dezsö Ran- ki'yi çok beğeoiyor." Kemancı Vlullova CRR'de bir resital verdi. Leyla Pamir'in ye- ni kitabı 'Skyrabin' yaymlandı. seslendırdi. Sohst Oleh Krysa, Çaykovski'nın ölüm yıldönü- münde tam 6 Kasım I893'ten yüzyıl sonra, aynı gün, onun ke- man konçertosunu romantik bir bütürîlük içinde yorumladı. Sa- natçının bis olarak Sdırittke'den çaldığı Paganini çeşitlemesi de programın bütününe hoş bir den- ge sağladı. Çünkü konserin başı- nda çağdaş bestecimiz Mete Sakpmar'ın (1954) ilk kez yorum- lanan Proton'unu dinlemiştık. Bir Bosna türküsü üstürte cağın dizisel, elektronik, minimal yön- ichter yıllardır kimseyi görmek istemiyor. Ne söyleşi yapıyor. ne kutlama ahyor ne de onuruna verilen çağnlara katılıyor. Kendi dünyasında insanlardan uzak, piyanosuyla baş başa yaşamayı yeğ tutuyor. Richter'e biz de ulaşamadık. Ancak onunla birlikte her yere giden, her dakikasını birlikte yaşayan emprezaryosu Bayan Milena'dan onunla ilgili sorulanmızayanıt aldık. Orkestra ile çalmanın gerilimini ve de şefleri sevmiyor. Son yıllar- da anlaştığı tek şef Esnenbach ol- muş. Aynı zamanda çok iyi bir ressammış Richter. Hatta Ko- koschka onun için "Eger piyano çalmasaydı çağımızın önde gelen ressamlanndan biri oJuntu" de- mış. Kendi resimlennin yanı sıra tüm dünyadan topladığı büyük bir sanat koleksiyonuna sahip. Şu sıralarda Moskova'da açıla- cak olan Puşkin Müzesi'nin bir bülümü Richter'e ve koleksiyo- nuna aynlacakmış. Bayan Milena onun her daki- kasını birlikte yaşıyor. İnsanlar- dan uzak tutmaya. dilediği gibi klavye. Her gün saatferce onunla çahşır. Sessizce çabnaya. kimşeyi rahatsız etmemeye özen göstertr. Nerede) se üç a> da bir hâlâ yeni bir eser katar programlarma. tstan- bul'da çaldığı Bach1ar yepyeniy- di. Griegler de bu yıl katıldı da- ğarcığına. Cemal Reşit Re> Salo- nu'ndaki piyanoların ikisini de be- ğenmedi. Çok yeni ve henüz açı- lmamış olduğunu sö> kdi. Yamaha ona çoğu yerde piy ano taşıyor. Bu kez de adamlarını gönderdi akort için.'' Füg'ü neden yineledi. soru- muzu şöyle yanıtlıyor Bayan Mi- lena: "Doğrusu ben de şaşırdnn. Kendisi şöyle açıkladı: kısacak bir Richter, her şeyin özünden. saflığın^an şaşmasına , ^aQi, Yaldızİara, suslemelere. yapay davranışlara, sıradan şeylere yer yok onun dünyasında. Bu neden- leolacak. İstanbul'un.lOyılönce- kı halini, o gizemlı tadını bula- madıjândan yakınmış. Richter'i İstanbul'da dinlemek bızım ku- şaklar için bir tarihi olaydı. İDSO-Sakpınarlar ve Oleh Krysa İstanbul Devlet Senfoni Or- kestrası, şef Ender Sakpınar yö- netiminde Prokofief, Çaykovski ve Mete Sakpmar'ın yapıtlannı temlerini kullanan Sakpınar, ge- an.^ıUa/da dinledjğjrniz Tranş- fusioa, Focus ve Proton'u bir üçle- me olarak ele almış. Bu kez elekt- ronik seslerden kaynaklanan bir ses bantı yapıtın başmda, ortası- nda ve sonunda yer alıyor. Girişte elektronik seslerin ayn dünyasından geleneksel seslerin sunduğu akustik dünyaya geçiş çok etkileyici. Ancak ortada ve sonda iki ortamın aynı etkileyici karakterde bağlandığını söyle- mek biraz zor. Belki yeniden göz- den geçirip ufak aynntılarla bu birliktelik sağlanabilir. Bu tür çalışmalann artmasına, çağdaş- lannın arasında yer almasına gö- Ankara'da dört îngiliz grubu Manhattan Bar'da bir dizi konser verecek Rock, blues, reggae ve newwaveANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Hızh rock. blues, reggae ve new wave günlerine uzun sü- redir hazırlanan Ankaralılar, 8 kasım gecesi Manhattan Bar'- da "Tantrick" grubuyla buluş- tular. Toplam 4 Îngiliz genç grubun katılacağı dizi konserin Ankara'daki bölümü, 28 ara- lıktasonaerecek. E>ünya müzik listelerini zor- layan genç yeteneklerden olu- şan gruplar, îngiliz Kültür Der- neğTnin katkıîan ve Stüdyo EMA'nın organizasyonuyla Manhattan Bar'da verecekJeri konserlerde, rock müziğinin anayurdu İngiltere'den genç bir soluk getirecekler. I'Rock'n Roll'un sadık ve kusursuz temsilcisi Programın ilk konserini 8 ve 9 kasım günlerinde "Tsuıtrick" grubu verdi. Eleştirmenler. rock ve new wave tarzında çah- şan grubun müziğini, "Extre- roe" ile "Rage Against The Madnne" gruplannm birleşimi olarak betimliyorlar. Tantrick grubunun kurucusu ise Johraıy Rotten. Rock tarihine, new wa- ve müziğinin öncüsü olarak damgasını vuran "The Sex Pfe- tob" grubunun sözcüsüyken, gruptan aynlarak 1989 yıhnda, "Publk Image Ltd.'"in solo gi- taristi Ted Chau ile birlikte ça- hşmaya başlayan Rotten, 1993 yüının başında Tantrick grubu- nu kurdu. Adı yeni olsa da kö- keni geçmişe dayanan grup, Uzakdoğu turnesinin hemen ardından Ankara'yı ziyaret edecek. Sadece iki gece Anka- rah dinleyicilerle birükte olacak gYup, solo gitar ve vokalde Ted Chau, gitarda Danny Morrisey, bateride Achim Grebien ve bas- ta Kai Lemke olmak üzere 4 müzisyenden oluşuyor. 22 ve 23 kasımda konser ve- recek ikinci grup, sıradışı sahne gösterileri ile tanınan "Dead Romeo" Grubun solistliğini, televizyondaki müzik program- lannda sunucu olarak tanınan Stıaron Anne Foley yapıyor. 1993 yılırun başlannda kurulan Dead Romeo, îngiliz rock mü- nği otoritelerince, yakın gelece- ğin iddialı grubu olarak tanım- lanıyor. 19 yaşındaki Foley'ın solistliğini yaptığı grup, solo gi- tarda Eugene Niemira, bateride Toby Lloyd, basta Nkk Cottam olmak üzere 4 kişiden oluşuyor. Programın üçüncü konuğu olan "The Rover Boys" ise 13 ve 14 aralık günlerinde iki konser verecek. 1950'lerin coşkulu "rock'n roIT müziğinin sadık ve kusursuz temsilcisi olarak çizgi- lerini çizen "The Rover Boys", o dönemin ünlü rockçılan olan BU1 Haley ve Carl Perkins'e eş- lik etti ve 1993'de yeni albümle- ri olan "Rockabilly Blnes"u pi- yasaya çıkardı. 1984'te kurulan grup. tngiltere'nin önde gelen müzik kulüplerine (Sound Cel- lar-Cambridge, Dingwalls ve Town and Country Club) ve fesu'vallerine (Cambridge Folk Festival) katıldılar. IFeminist rock müziğinden örnekkr Program, "Valky of the DoUs" grubunun 27 ve 28 aralık günlerinde vereceği iki konser ile sona erecek. Rock müziği yapan grup, birkaç yıl önce beş kişiyle kurulduktan sonra, bir kişinin aynlması üzerine dört kişiyle çahşmalanna devam et- ti. 4 kadın müzisyenden oluşan gnıp, feminist rock müziğiyle Ankara'ya konuk olacaklar. Ankarahlar, "Valley of the DoDs" konserinde. vokal ve gi- tarda JiD'i. gitarda Leila'vı. basta Bev'i, bateride V«s'ı din- leyecekler. Ankarah "rocker"lar için bü- yük Îngiliz macerası, pazartesi gecesi Manhattan Bar'da baş- ladı. nülden destek vermeliyiz kanısı- ndayım. Şef Ender Sakpınar, topluluğa dikkatle önceden yön veren açık vuruşuyla seçkinleşi- yor. Bir de Prokofıefin klasik senfonisinde birinci kemanlann tiz çığlıklan obnasaydı! Mullova'nın Barok kemanı Viktorya Mullova'nın piyanist Pkrtr Andreszewski eşbğindeki keman resitali de geçen hafta Ce- mal Reşit Rey Salonu'nda yer aldı. Mullova, son yıllarda adı- ndan çok söz ettiren bir kemancı. Özellilde özgün çalgılara, za- marunm özgün yorumuna me- rakh. U JS. Bach'm sonatlannı ve partiatianiH 18. yüzyıl çalgdanyia dinlerseniz artikûlasyon, ctimle kuruluşu ve tûmüyle müziğin ne kadar değişik vaşadığını görürsö- nüz. Işık ve gölge karşırlığı daha güclü ordarda. özgün yonımlan dinledikçe kendimi eğiti>onım. Aynca kemanımda Barok za- manm özelliklerini yansıtmak için sürekli Bach çalma> ı. Bach ile eği- tilmeyi çok doğnı buluyorum. Yalniz Bach çalmak için değil. da- ğarcığımdaki diğer bestecfleri de Bach çalarak daha iyi tanıyonan. Bach her devrin çalgısında, Bach gibi tmlamalı. Bugün yeni çahjı- laria yeni bir Bach yaratamayız." Bütün bu söylediklerini yalnız Bach çalarken değil, gerçekten her besteciye kendi değerini vere- rek yorumladığı programda Brahms. Beethoven ve Debussy'- in yapıtlannda da duyurdu Mul- lova. Birde keman çalmak, hatta güzel keman çalmak çok kolay bir şeymiş gibi bir izJenim verdi dinleyicilere. Belki de bu nedenk gösterişsiz ve biraz donuk imgesi- ni de birükte sundu. Mayıs 1993'- te piyanist Bruno CanİDo ile dol- durduğu Bach sonatlannın plağı bütün sanat çevrelerinde büyük yanküar uyandırmıştı. Biz de Mullova'yı Canino gibi seçkin bir piyanisün eşliğinde dinleyebilme- yi isterdik. Pamir'den Skryabin'in piyano yapıtları Leyla Pamir'in yeni kitabı. "Skryabin-Piyano YapttJanndaki Evrim ve Düşünce Dünyası'" başhğını taşıyor. Daha önce Inci'nrn Müzik Kitabı, Çağdaş Pi- yano Eghhni, Ayşe'nin Müzik Ki- tabı ve Mnzikte Geniş Sohıklar başlıklı çalışmalanyla tanı- dığımız araştırmaa, bu kez tek bir bestecinin yalnız piyano ya- pıtlannı incelemiş. Aynntılı, karşılaştırmab, kendi çağı içinde olduğu kadar çağının öncesin- den, Chopin'den kaynaklanan öğeleri de inceleyen, 235 nota ör- neği ile 350 sayfalılc akademik bir çahşma. Kendisi. "Yüksek sevi- yedeki piyanist, müzikolog ve bes- tecüerimizin tümüne sesJeniyor" demiş bu çalışma için. Kuru bir teknik bilgi yığılmasından öte ge- niş bir bakış açısı taşıyan bu ki- tabı iki yönlü düşünmek gerekir: Hem üstün düzeyde müzikbilim- le uğraşmış kişilere hem de nota- lann ardındaki derin felsefeyı arayanlara sesleniyor. Piyaniste biçimsel açıdan armonik analiz- leri yakalaması, kolay ezberleme, yorum getirme sürecinde haar bir tablo. Müzik eğitimimizde her za- man yakındığımız bir boşluk söz konusudur. Yorumculuğa veya besteciliğe aday her müzik öğren- cisi, yalnız teknik donanımı ta- mamlayıp konservatuvarlardan mezun olmakta. Çahştığı yapıtın bestecisine, içinde yaşadığı döne- me, o dönemin özelliklerine eğil- meden, notalann ardındaki dün- yayı araştırmadan, daha doğrusu elindeki notadan başka hiçbir kaynağa gereksinim duymadan mezun olmakta. Ne yazık ki nice orkestra üyesi. nice solist, bu bo- yutu önemsemiyor. fşte önlerin- de nota, tempolar, dinamikler be- lirli. Ha Barok çalmış, ha roman- tik ne fark eder! Ne var ki araştı- rmaya kalkan müzisyenin karşısına da zengin bir kitaplık çıkrnıyor. Yabana dil bilmesi, kültür derneklerinin ya da ya- bana dil ile eğitim yapan üniver- sitelerin kitaplıklanna başvur- ması gerekir. fşte Leyla Pamir'in kitabı böylesi bir boşluğu doldu- racak dizilerin belki de ilki. Ya- şamıyla, dönemleriyle. felsefesiy- le, biçemiyle, teker teker piyano yapıtlan ele alınmış Skryabin'in. Şimdilik yalnız Skryabin. Umanz başka besteciler üstüne yapılacak benzer araştırmalann ilk adımı olur. "20. yüzyüın piyano tutkunlan Skryabin'i düşsel bir tını ozanı, eş- siz bir minyatür ustası olarak nite- ler. Mözik tarihçileri ise Chopin'- den kaynaklanan ve atonaMtenin sımrlannı aşan müzik dflini, gi- zemh" armonfleriıri çoğunhıkla sah yenifikçiHğe imürgerler. Kimileri de düşünür yönüne eğihp, febefesi- ıri, gizemh' inançlannı, Hinduizm ey lemlerini haddinden fazla vnrgu- lariar. Çünkü Alexander NikoTo- jeviç Skryabin. 1871 ile 1915 arasındaki kısa yaşammuı somına doğru, sanatsal gücüyk dünyayı değiştirme istemine yöaebniş, dün- yayı kurtarabilecek bir peygam- ber IdmhgM benfmsemişti" diye başhyor Leyla Pamir kitabına gi- rişte. Bu çalışma uluslararası vayınalık dünyasında duyurulsa, başka dillere çevrilse, Skryabin araştırmacılanna başka yöreler- de de ışık tutsa! DUSUNCEYE SAYGI MEMETFUAT Demokrasi Kültürü Demokrasi kültürü deyince ne anlaşılıyor? "Kültür" sözcüğüne verilen anlama göre değişir. "Kültür"ün toplumbilimsel anlamı söz konusuysa, "Demokrasi kültürü", demokrasiyle yönetilen bir ülke- deki yaşam biçimi demektir. "Kültür"ün düşünsel anlamı söz konusuysa, "Demok- rasi kültürü", demokrasi düzenine uygun bilgi, düşünce, duyarlık, ahlak, sanat anlayışı demektir. Birinci anlam doğallıkla ikinciyi de içeriyor, daha ge- niş, kapsayıcı; ama biz sözcüğün bu çağdaş anlamına pek alışık olmadığımız için, genellikle ikincisinin çerçe- vesinde kalıyor, demokrasiyle yaşamın bütün yönleri arasında kurulması gereken bağın önemini gözden ka- çırıyoruz. Demokrasiyi söz özgürlüğü, seçimler, hukuk- sal haklarla sınırlamak, en iyisi diye değerlendirilen bir yönetim biçimini bir "aldatmaca" durumunadüşürüyor. Gereksinimlerini karşılama olanağı bulamayan in- sanlara. "Düşünce özgürlüğünüz var, yönetimi hiç çe- kinmeden eleştirin, gerekirse örgütlenip eylem yapın; demokrasiye güvenin, herkonuda tam anlamlyla özgür- sünüz; seçimlerde beğendiğiniz partiye oy verin, kimi isterseniz onu başa geçirin; adaletkarşısmda da herkes eşittir, haklarınızı sonuna kadar arayın; bu ülke sizin," derseniz, kendileriyle alay ettiğinizi düşünmeleri dogal- dır. Çalışacak iş bulamayan, geçimini sağlamakta bin bir güçlükle karşılaşan bir insana, "Özgürsün, karde- şim, ister Moda'da otur, ister Ataköy'de," diye özgürlük söylevi verirseniz, alacağınız yanıt, şairin dediği gibi, "Bu özgürlük bize çok," olacaktır. Eh, artanını da alıp siz kullanırsınız... Demokrasi bir yaşam biçimi, toplumbilimsel anlamıy- la bir kültür olarak görüldüğünde, başka bir söyleyişle, yaşamı bütün yönleriyle kavradığında, yani insanların gereksinimlerinin karşılanması anlayışını da ıçerdiğin- de, evet, ancak o zaman "aldatmaca" durumuna düş- mekten kurtulur. Peki, demokrasi gerçekten "en iyi" yönetim biçimi mi? Bu soruya olumsuz yanıt verecek olanlar, çağdaş dünyada, sanırım, yalnızca dinsel yönetimlere dönme özlemi içinde olanlardır. "Egemenlik ulusundur" sözü- ne karşı "Egemenlik Tannnındır" görüşünü savunanla- rın demokrasiye katlanmaları beklenemez. Bunun dı- şında herkesin, kendine göre, iyi kötü bir demokrasi anlayışı var. Ulusçular bile denetimleri altında tutacak- ları göstermelik bir demokrasiden yanalar. Ortaklamacılarla toplumsalcılara gelince. Onlar ku- ramsal olarak kısa süreli geçici bir baskı döneminin ar- kasından sınıfsız bir topluma, çok ileri aşamada bir demokrasiye ulaşmayı düşlediler. Ne var ki uygulama- larda bu baskı döneminin nasıl sona erdirileceği, de- mokrasiye nasıl geçileceği bir türlü çözümlenemedi. Oylesine ki sonunda ortaklamacılıkla demokrasi iki kar- şıt yönetim biçimi gibi görülmeye başlandı. Kurtuluş Savaşı ertesinde Osmanlı Imparatorluğu- ndan uzaklaşmak isteyen Türkiye Cumhuriyeti de yaptı- ğı büyük atılımları önce gerçekleştirebilmek, sonra da korumak için bir baskı dönemi yaşamak zorunda kaldı. Bu baskı döneminin uzayıp gitmemesi, yirmi yılda de- mokrasiye geçilebilmesi, üzerinde önemle durulup dü- şünülmesi gereken bir olgudur. Demokrasi ta baştan beri yöneticilerce özlenen bir yö- netim biçrmi miydi? " ! : ; " Atatürk düşünülürse, "Öyleydi," denebilir. Atatürk çağdaşlığı kovalayan, halkı için her şeyin en iyisini özle- yen bir insandı. Ama bütün yöneticilerde aynı özlemin, güvenin de diyebiliriz, bulunduğu söylenemez. Demok- rasiye görece bu kadar kısa birsürede gecebilmemizde uluslararası ilişkılerin, İkinci Dünya Savaşı sonunda ku- rulan yeni dünya düzeninin de önemli etkileri oldu. Türkiye'nin, ilk demokratik seçimleri diye anılabilecek 1946 seçimlerinde kimi yöneticilerin ne kadar tedirgin olduklarını çok iyi anımsıyorum. Değil aydınlanma, okur yazarlık savaşımını bile kazanamamış bir ülkede de- mokrasiye geçmenin olumlu sonuç verip vermeyeceği konusunda büyük tedirginlikyaşıyorlardı. Bu tedirginliğin ne kadar güçlü olduğunu, elli yıl sonra bile "aldatmaca"lıktan bütünüyle arınmış bir demokra- siye ulaşma pazarlıklan içinde yaşamamız çok güzel açıklıyor. Metis Yayınlan'ndonyenikitaplar ANKARA (AA) - Metis Yayınlan, tanınmış Amerikalı romana Paul Auster'in "Cam Kent-Hayalgtler-Kilitli Oda" adlı kitaplardan oluşan "New York Üçlemesi" serisi ile E.M. Cioran'ın "Burukluk" adlı eserini pivasaya çıkardı. Amerikalı romana Paul Auster'i 80"h yıllann ikinci yansında, yayımlanarak üne kavuşturan "New York Üçlemesi": "Cam Kent-Hayaletler-Kibtli Oda" adlı eserlerden oluşuyor. E. M. Cioran'ın "Burukluk" adlı eseri ise bir düşünce derlemesi çahşması. Yazar eserinde kimi zaman ciddi, kimi zaman gülünç düşüncelere \ er verirken, hem kaygı hern gülümseme dolu bir şüpheyi eser boyunca muhafaza ediyor. Fransızca yazan Rumen deneme yazan veahlakçısı Emil Michel Cioran'ın "Aynşmanın Kitabı", " Varolma Eğilimi", "Tarih ve Ütopya"A "Zamanda -" Düşüş". "Doğmuş Olmarun Mahzuru Üzerine" ve "İtirazlar ve Aforozlar" adlı eserleri bulunuy or. Borchert'in i KapüannDmnda f oyunu İstanbulD Tde Kültür Senisi - Savaş sonrası Alman edebıyatı ve tiyatrosunun ünlü adı "Wolfgang Borchert'in 'Kapılann Dışında' adlı oyunu İstanbul Devlet Tiyatrosu, AKM Oda Tiyatrosu'nda 16 kasım günü prömiyeryapacak. "Kapılann Dışında". ülkemizde ilk İcez profesyonel sahnede seyirci karşısına çıkacak. Oyunu. Özgür Erkekli yönetiyor. "Kapılann Dışında" (Draussen vor Der Tür), savaşa sürülen ve acımasızca elden çıkarılan gençlerin, savaş bittikten sonra da bu ynkıa izleri yaşamasını, kapılann yüzlerine kapatılrnasınıişliypr. Behçet Necatigirin dilimize kazandırdığı ve Özgür Erkekli rejisiyle seyirci karşısına çıkacak olan "Kapılann Dışında"nın müziklerini Server Adm, sahne tasanmını Orhan Alpaslan, giysi tasanmını Mihriban Oran, ışık tasanmını Ayhan Güldağlan gerçekleştirdi. "Kapılann Dışında"nın oyunculan ise şunlar: Cengiz Daner, Nişa.n Şirinyan, Oktay Korunan, Erdoğan Ersever, EsenÖzman, Gökalp Kulan, Sevinç A. Çetinok, Tunç Günbay. Pulkoleksiyonculuğunda açık arttırtna rekoru CENEVRE (AA) - İsvıçre'nin Zürih kentinde önceki gün düzenlenen pul koleksiyonculuğu alanında bugüne dek gerçekleştirilmiş en büyük açıkarttırmalardan birinde, 1847 yılına ait Mauritius zarfı ve iki pul. 5.75 rnilyon İsviçre Frangı'na (3.83 milyon dolar-50 milyar 500 milyon lira) satıldı. Pul koleksiyonu uzmanlannca "Filatelinin saray mücevheri" diye anılan zarf ile üstündeki "kırmızı" "mavi" serilerden 1 penny ve 2 penny'lik dünyanın en nadide pullan, ismi açıklanmayan bir kadın tarafından satın alındı. Güç inanılır bir rekoru yakalayan zarf, fılatelı dünyasında "Bordeaux Zarfı" adıyla da ünlü. Mauntius'un başkenti Port Louis'deki bir şarap tüccanndan Fransa'nın Bordeaux kentindeki şarap ihracatçısına postalanmış, orijınal mektubu da içinde.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear