22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
18 EKİM1993 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFÂ EKONOMI 11 DÜNYADAN KISAKISA Yunan sanayicilerinde endişe • Ekonomi Servisi - Yunanistan'da 4 yılhk bir aradan sonra Andreas Papandreau"nun tekrar başbakanlığa seçilmesi üzerine bıraçıklama yapan Yunan Sanayicileri Federasyonu (SEB) yeni hükümetin ülkenin karşı karşıya bulunduğu sorunlarla mücadelede çok az alternatif yöntemlere sahip bulunduğunu belirtti. Yeni hükümetten ülkenin AT içindeki yerinin sağlamlaştınlması için çaba göstermesi de talep edilen açıklamada, kamu açığı ve enflasyonun aşağı çekilerek ekonominin istikrara kavuşturulması gerektiği ifadeedildi. Avrupa otomobil sektöpünde kriz • Ekonomi Servisi - AT ülkelerinin otomobil sektörlerinin ıçinde bulunduğu kriz sürüyor. 1993 v ılının ilk 9 ayında saüşlaryüzde 20 oranında gerilcdi. Bu sektörün baa ünlüfinmalannınbu yılın ilk 9 ayının satış rakamalanndaki değişim ise şoylegerçekleşti: Volkswagen yüzde 21.9. Peugeot yüzde 14.4. Citroen yüzde 11.3, Alfa Romeo yüzde 15.9. Fiat yüzde 12.8, Mazda yüzde 25.2, BMW vüzde 15.8. Renaultyüzde4, Opel yüzde 5, Ford yüzde 9.7'lik düşüş kaydetti. Hindistan'da protesto • Ekonomi Semsi - Hindistan'da gecen ay federal vergı memurlannın Bombay Borsası'na bıroperasyon düzenleyerek bütün belgelere el koyması ve 93 milyon dolarlık(yaklaşık 1 trilyon765 milyar) menkul kıymeteel koyması üzerine, başta Bombay olmak üzere Yeni Delhi. Kalküta. Madras borsalan greve gitli. Aradan birav geçmesine rağmen hükünretmeltnde tuttuğu- hisseleriiadeetmediğini ve sürekli borçlanırduruma düştüklerinı ifadeeden borsaalar. gre\ e gitmelerinin asıl amacının ise hükümetin orta sınıfı ekonomiye kazandırmak amacı ile borsalann yabana şırketlere yatınm fonlanna ve hisselerine açılma karannı protesto etmek olduğunu belirttiler. Rolls-Royce, ABB beraberliği sona erdi • Ekonomi Servisi - Dünyaca ünlü Rolls-Royce otomobil şirketi ile İsviçre-İsveç ortaklığı ABB mühendislik şirketi arasındaki ortaklık sona erdi. 1989yılındakurulan ortaklığın sona eriş sebebi ise Rolls-Royce şirketinin, ABB'ninenbüyük rakiplerinden Amerikan Westinghouse şirketi ile geçen yıl teknoloji transferi, pazarlama konulannda bir ortaklık kurması olarak gösteriliyor. Coca-Cola'nın Beyaz Rusya atağı • Ekonomi Servisi - Bir Avustralya şirketi olan Coca-Cola Amatil(CCA), Minsk Hafıf İcecekler Fabrikası(MSDF)ile ortaklık kuruyor. Bu ortaklığın yüzde 5'i MSDF'ye. yüzde 95 CCAya ait olacak. Coca-Cola Amatil daha önceden Avusturya. Macaristan. Çek Cumhuriyeti. Slovenya, Avustralya. Yeni Zellanda, Papua Yeni Gine'de Coca-cola'nın üretim hakkına sahipti. Polonya'da eski rejime yakınlığı ile tanman iki sol parti frene basacak Ozellestimıekoııriiııistlerekaldı • Polonya'da sağ iktidan deviren sol koalisyon, 8 bin devlet işletmesini kapsayan önceki özelleştirme programını sürdürme karan aldı. Ancak "Halk fakir olduğu için alamaz ve yabancılar kapar" endişesiyle KIT'lerin satışı yavaşlatılacak. BÜLENT KIZANLIK VARŞOVA - Doğu Bloku'- nda ilk kez duvarlan yıkarak tercihini serbest piyasa ekono- misinden,yana kullanan ülkele- re öncülük yapan Polonya'da özelleştirme komünistlere kal- dı. 19 eylülde yapılan seçimin galibi olan eski komünistler. onlardan daha komünist ol- duklan bilınen bir başka sol partiyi yanlanna alıp koalisyo- nu kurarken en çok özelleştir- menin geleceğini belirlemekte zorlandılar. Polonya'da özelleştirme ko- nusunda yaşanan siyasi ve eko- nomik sıkıntılar. Türkiye'de yaşanan gelişmeleri çağnştın- yor. Devlete ait 8 bin işletmeyi kapsayan dev özelleştirme pro- jesiyle halka 6-7 ay içinde "re- fah" vaat eden Hıristiyan Mer- kez Birliği bunu 4 yılda yapa- madı. Polonya'da liberalizmin ba- hannı yaşayan ilk iktidann açı- kladığı özelleştirme programı uyannca 8 bin işletme devlet mülkiyetınden çıkanlıp ortak- lık hissesine dönüştürülecekti. Bu yöntem Türkiye'de de "özerkleştinne" adı altında sık- ça tekrarlanmış. ancak yaygın uygulama alanı bulamamıştı. Polonya'da hükümet bunu ger- çekleştirdiktan sonra hisselerin halka satışı yoluyla sanayi ve hizmetler sektöründeki söz ko- nusu devlet işletmelerini özel- leştırmiş olacaktı. Hırisüyan Merkez Birliği ik- tidan bunlardan ancak 2 bin ta- nesini ortak hisse şırketi sta- tüsüne kavuşturabildi. Ancak sadece 200'ünde hisseler özel Jcişilerin elinç^eçtiJDiğerlerinin sermayesinde devletin ağırlığı kaldınlamadı. Ortaya çıkan bi- lanço, özelleştirmede ancak yüzde 2.5'llk bir verimi yansıtı- yordu. Polonya'daki sağ iktidar, özelleştirme sürecini hızlandır- mak için en \erimli durumdaki 600-700 KİT'i de çok ucuz fı- yatlarla halka satmayı planla- mıştı. Bu. özelleştirme progra- mı içinde ayrı bir paket olarak yer almıştı. Sol partiler ise özelleştirme çabalanna başından beri karşı çıktılar. Başta Köylü Partisi (PSL) ve Sendika Birliği Partisi (UP) olmak üzere. sol partiler hızlı özelleştinne paketi de da- Aleksander Kwasniewski (sağda) başkanlığındaki Demokratik Sol Birtik ile YValdemar Pawlak (solda) Jideriiğindeki Köylü Parti- si, 13 ekimde koalisyon protokolünü imzalayarak iktidan Hıristiyan Merkez Birliği'nden devraldılar. hil tüm özelleştirme projelerini "vatanı satmak" olarak değer- lendirdiler. Sol partilere göre öncelikle halkın satışa sunulacak KİT hisselerini satın almaya yetecek sermaye birikimi yoktu. Halk bunlan alabilse bile, artan enf- lasyon ve işsizlik yüzünden kısa sürede geçim sıkıntısı artacak ve bu hisselerini yabancılara satmak zorunda kalacaktı. Öy- leyse özelleştinne, devlete ait stratejik ve sosyal amaçlı kuru- luşlann yabana sermayenin eli- ne geçmesinden başka işe yara- mayacaktı. Son seçimlerde 460 sandalye- si bulunan Meclis'te 171 san- dalye elde eden Aleksander Kwasniewski başkanlığındaki Demokrat Sol Birlik (SLD), so- nuçlar belli olduktan sonra sürpriz bir açıklama yaptı. Özelleştırmeden vazgeçmeye- ceğini ve yavaşlatmak koşuluy- la KİT satışına devam edeceİc- lerini duyuran SLD, 132 san- dalye kazanan Köylü Partisi ile (PŞL) ortaklığa gitti. Özelleştirme karşıtlan. ıç ve dış politikalann tümünde an- laştıklan halde. KİTlerin satışı konusunda karar veremedikleri için parlamentonun açılışından bir gün öncesine kadar koalis- yonu kuramadılar. jki sol parti sonuçta çift yönlü bir "taviz" paketi ortaya koydu. Buna gö- re eski komünistler özelleştir- meyi sürdürerek temel ılkele- rinden taviz verdiler. Ancak önceki iktidann özelleştirme programını da tırpanlayarak kendilerince bunun karşılığını aldılar. 13 ekimde bu ilkeleri taşıyan koalisyon protokolünü imzala- dılar. Koalisyon ortaklanndan Köylü Partisi'nin 34 yaşındaki genç lideri VValdemar Pawlak da başbakan adayı olarak gös- terildi. Bundan bir gün sonra toplanan parlamentoda Polon- ya Devlet Başkanı Lech VValesa da bir konuşma yaparak '•eko- nomik reformlann devam etti- rilmesini" istedi. VValesa, böyle- ce yeni kurulacak hükümete "özelleştirmeye de\am edin" mesajı verdi. Polonyalılar, eski rejimden fazla uzaklaşıp, savunmasız bi- çimde kapitalizme esir olmak- tan çekiniyorlar. Ancak aynı zamanda. serbest piyasa eko- nomisinin nimetlerinden fayda- lanıp hayat standardını yük- seltmek. dünya markalannı kullanmak. Avrupalı gibi çalış- mak, kazanmak ve yaşamak her Polonyalının düşlerini süs- lüyor. Polonya, adeta "sosyal kapitalizm"in peşinde koşuyor. Sosyal devletin güvencesini his- setmek, işsizlik korkusu yaşa- mamak istiyor. Yüzde 14.6'ya ulaşan işsizlik ve yüzde 40'a yaklaşan enflasyon halkın te- dirginliğini daha da arttınyor. Bu nedenlerle özelleştirme kaygan bir zeminde. hata yap- ma endişesiyle sürdürülmeye çalışılıyor. Polonyalılar belki İsveç modeline özlem duyuyor. ancak Polonya'nın 38 milyonu aşan nüfusuyla bir İsveçolama- yacağını herkes görüyor. Çamaşırda enerji tasamtfu! Haber Merkezi - Almanya'nın Werne kasabasında biyoloji öğretmenliği yapan M.S., arkasına yaslanmış çamaşırmakinesinin . pedallannı çeviriyor. Sıcak iu evinin çatısındaki güneş enerjisi toplayıcısından geliyor. M.S., böylece yıkamabaşınayaklaşık 1 kilovatsaatlik enerji tasarrufu yapıyor. Hem de eski çamaşır makinesini değerlendiriyor. DUNYA EKONOMISINE BAKIŞ ERGIN YILDIZOGLU LONDRA ÇAPRAZ KURLAR 1 1.6135 1.5074 11.3450 6.5575 5.67C4 5.712 130.20 7.8555 1.4245 1586.50 106 63 132-2 7.08S 3.750 IStfffc lEtt snt sot »BDDOLAM Mmaftbrkı Nnstralya Dolan AnstıryaŞMri DMhurkaKnm FüMarkkası FraKoFmıı jspnyti Ptzttası jsmçKpoH IsvfçnFmıı ItaiyMLlPfltl JapHYeH KantfalMan NımçKpoM S.JbtUstn RiyıH 15137AB0Dttan 1 i728ABDDetan 14131 ABD Dolan 17624 38TL. Avrupa Para Birliği belirsiz bir geleceğe ertelendi G eçen 10 gün içinde ya- şanan iki gelişme Avru- pa Para Bırliği'nin <APB) ve dolayısı ile Avrupa'nın ekonomik politik birlığinin bu gün- kü koşullarda ulaşılamaz bir hülya ol- duğunun artık resmen kabul edildi- ğini gösterdi. İlk önce, evvelkı hafta sonu Brüksel'de yapılan Avrupa Top- luluğu Maliye Bakanları toplantısı Av- rupa Para Sistemi'nin ağustos krizin- den önceki dar dalgalanma bandına gerı dönüşünü belirsiz bir geleceğe erteledi. Sonra, Alman Anayasası ile AT yasaları arasındaki ilişkilerin ge- leceğı üzerinde yaptığt yorumlarla Avrupa Polıtık Birliği sürecine uzun fi- tillı bir bomba koydu. APS: Bûyifc gtartft Ağustos ayında yaşanan ve Avrupa Para Sistemini'nin (APS) %2 aralıklı dalgalanma bandını terk ederek geçi- ci olarak yıl sonuna kadar %15 aralıklı dalgalanma bandına geçmeyı kabul etmesıne yol açan krizden bu yana APS'nin bir gün tekrar canlana- cağına zaten pek kimsenin inancı kal- mamıştı. Brüksel toplantısı nda ba- kanlar, eski dar dalgalanma bandına 1994 ocağında geri dönülmesi hede- finden vazgeçtiler. Buna ek olarak toplantıda, APB'nin, hiç olmazsa, Al- manya etrafında kenetlenmiş bir grup çekirdek ülke arasında 1997'ye kadar sağlanması hedefinin de gerçekçi ol- madığına da karar verildı. APB süre- cinin tekrar işlemeye başlaması için AT ülkelerinin ekonomilerinin perfor- manslarının birbirine yaklaşması ge- rekiyor. Ne var ki toplantıda, ingiltere, Almanya ve Fransa, bu performans yaklaşmasını ölçmek için kesın kriter- ler konmasına da karşı çıktılar. Genel eğilımlerın izlenmesı ile yetinmeyi tercih ettıler. Kısacası, kendilerıne hareket alanı sağlamak için belirsizli- ği seçtiler. Brüksel toplantısında, ekonomik durgunluk, iki Almanya'nın birleş- mesinin mali etkileri ve para piya- salarındaki krizler, Avrupa Ekonomik ve Politik Birliği sürecinin aksa- masının temel nedenlerı olarak tespit edildiler. Üye ülkelere yeni genış dal- galanma bandının getirdiği olanak- ları kullanarak ekonomilerini can- landırmalan önerildi. Ama bakanlar en çok emek piyasasına ilişkin sorun- lar üzerinde durdular. Tartışmalar- dan, AT maliye bakanlarının emek pi- yasasını esnek hale getirmek (siz üc- retleri düşürmek, sosyal hakları nu kanıtlamaları gerektiğini' söyle- mişti. Böylece Tietmeyer APB belir- siz bir süre için ertelendiğini de kabul ediyordu. Avnps Biriljji'M ktıoı bwnbs Alman Anayasa Mahkemesi Karls- ruhe salı günü Maastrich anlaş- masını kabul etti. Böylece AT içinde henz onaylamamış olan tek ülke, Al- manya'da Maatsricht anlaşmasını onaylayabilirdi. Bir başka zaman ve koşullarda, Avrupa Politik Birliği'nin önü açıldı diye verilebilecek bir haber olan bu gelişme bu günün koşulları- nda Avrupa Politik Birliği'nin gelece- • AT uzun süre bir ortak pazar, ticaret bölgesi olmaktan öteye kolay kolay gidemeyecek ve Avrupa'nın geleceği ile ilgili her projede son sözü söyleme hakkı de facto olarak Almanya'ya ait olmaya devam edecek. azaltmak, işten aünayı kolaylaştı- rmak dıye okuyunuz) konusunda daha kararlı oldukları ve daha eşgü- dümlü davranmayı planladıkları an- laşılıyordu. Sonuç olarak APB süreci Avrupa'- da yeni bir ekonomik toparlanma başlayana kadar ertelendi. Bundes- bank yeni başkanı Tietmeyer, Paris'- deki ilk uluslararası toplantısında, 'eski dar dalgalanma bandına dön- meden önce APS'nin yeni geniş dal- galanma bandının uzun bir süre gö- zaltında tutulması gerektiğini" söyle- di. Tietmeyer daha önceden APB'nin bir imtihan aşamasına girdiğini', 'her şeyden evvel AT ülkelerinin ulusal para politikalarının inandırıcı olduğu- ğine konmuş uzun fitili, ama mutlaka bir gün patlayacak olan bir bomba an- lamına geliyordu. Bu çelişkili, hatta ilk anda saçma gibi gözüken durum, Karlsruhe'nin anlaşmayı kabuf eder- ken yaptığı yorumlardan kaynak- landı. Kısaca özetlemek gerekirse, Karlsruhe Maastricht'le oluşacak Av- rupa Birliği'nin yasalarının Almanya'- daki kışiler üzerindeki etkilerinin nasıl olacağına karar verme hakkını, evvel emirde bu kişilerin hukuki duru- munu tarif eden Alman Anayasası'na veriyor. Bunun bir sonucu olarak da AT kurumlarının Karlsruhe'nin ala- cağı kararlara aykırı yorumları, daha baştan Alman Anayasası'na aykırı sayılıyor ve reddediliyor. Bu kararın arkasında yatan mantık şöyle: Maast- richt ile ortaya çıkacak kurumun ken- disi bir devlet değildir, bir demokratik devletler topluluğudur, meşruiyetini kendini oluşturan devletlerin parla- mentolarında ifade eden AT halkları- ndan alır. ûy'eyse ulusal sınırlar için- de ulusal egemenlik, ulusal kanun ko- yucuların elinde kalacaktır. Bu durum Avrupa Politik Birliği'nin devletler üstü, bağımsız bir politik varlığa, ör- neğin bir federal parlamentoya yol açma olasılığını tamamen ortadan kaldırıyor. Karar, aynı zamanda hem AT ülkelerinin her hangi bir konuda Almanya'nın muhalefetıne rağmen oy çokluğu ile karar almasını -örne- ğin bu yolla ortak para birimi oluştur- manın kriterlerini yumuşatmaları olasılığını- engeliyor. hem de Avrupa Para Birliği sürecinin gelecektekı 2. ve 3. aşamalarında Almanya'nın tutu- munu Bundestag'ın (temsilciler meclisi) onayına tabı kılıyor. Nıhayet Karlsru- he Avrupa Para Birliği sürecinin geri dönülmez bir süreç olduğu fıkrını red- dederek Almanya'nın politik seçe- neklerini alabildiğince, bu Avrupa Birliğini tehlikeye atacak bile olsa, genişletiyor. Böylece Maastricht an- laşmasının onaylanmasını kabul eden Alman Anayasa Mahkemesi bunu yaparken, aynı anda bir hukuki manevra ile Almanya'yı Maastricht'in geleceği Almanya'sız düşünüleme- yeceğine göre de Avrupa Ekonomik ve Politik Birliği'nin kaderini Bundes- tag ve Karlsruhe'ûn kararlarına bağ- lanmış oldu. Bu iki gelişme de bır kere daha gösterdi ki Avrupa Topluluğu daha uzun bir zaman bır ortak pazar, tica- ret bölgesi, bloğu olmaktan öteye ko- lay kolay gidemeyecek ve Avrupa'nın geleceği ile ilişkili hertürlü projede son sözü söyleme hakkı de facto Al- manya'ya ait olmaya devam edecek. ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Sermayenin Aklı Büyük sermaye örgütleri son aylardaki çalışmalarını tü- müyle özelleştirme konusuna yoğunlaştınyor. f ürkiye Oda- lar Birliği (TOB) önümüzdeki günlerde bir "özelleştirme kampanyası" açacağını açıklamış bulunuyor. TÜSİAD da Latin Amerika'dan özelleştirme üzerine akıl verecek kişiler- le toplantılar düzenliyor; hükümete ve genel kamuoyuna, Arjantin, Meksika ve Şili'nin özelleştirme basarılarını an- lattırıyor ve dışarıda yaptırdığı araştırmaların sonuçlannı satmaya çalışıyor. Sermayenin bu akıl toplama çalışmalarının bir çelişik yönü vardır. Geçen hafta basına yansıdığı gibi TOB Başkanı "özelleştirmenin Türkiye için artık tartışılmaması gereken bir konu olduğunu" vurguluyor. Bu çok demokratik an- layışını bır başka tümce ile tamamlıyor: "Özelleştirmenin aleyhinde akıllı bır beyin olacağını düşünemiyorum" dıyor. Aynı açıklamada ve bu söyledıklerıyle tam anlamıyla çelişen bir tutum sergiliyor. Bir reklam ajansıyla anlaştıklarını ve TOB'nın özelleştirmeyı kamuoyuna anlatacak bir kampan- yayı başlatacaklarını vurguluyor. Buradan şu sonuç çıkıyor: Özelleştirme konusu "akıllılar" ; için kapanmıştır ve koskoca TOB, akılsızları yola getirmek için büyük bır kampanya başlatacaktır. ûncelikle belirtelım kı akıl konusu kuramsal düzlemde de, uygulamada da tartşmalıdır. Gelişmiş ekonomilerde zeka ölçülmesıne ilişkin (IQ) çahşmaları yapılır. Bunlar ülkemizde hiç de yaygın değıldır. Bu nedenle özelleştırmeye akıllı bey- nin karşı çıkmayacağı görüşü genelleştırilemez. Asıl vurgulanması gereken, sermayenin o güzelım de- mokrası anlayışıdır. Eğer özelleştirmenin "artık tartışıl- maması gereken" bır konu olduğu görüşü doğruysa, neden büyük sermaye örgütlerınin milyarlarca lira harcayarak yurtdışında araştırmalar yaptırdıkları ve neden geçen gun- lerde uç Latin Amerıka ülkesinden uzman çağırdıkları soru- ları günideme gelir. Sorun özünde çok daha derindir ve sermayenin toplumsal sorumluluğuyla ilgilidır. Sermayenin toplumsal sorumluluğu, her şeyden önce sermayenin içinde bulunduğu toplumun temel sorunlarına çözüm önerilerı geliştırmesinı, daha doğrusu, sahip çıkmasını gerektirir. Sermaye örgütleri, örneğin ınsan hak- lanna, can ve mal güvenliğine tam anlamıyla sahip çıkmak zorundadır "Faili meçhul cinayetlerin" örtülü kalmaması, sermayenın de sorunu olmalıdır. Sıvas'ta ınsanların yakı- Imasına sermaye örgütleri tüm güçlerıyle karşı çıkmalıydı. Ülkenin işsizlik. enflasyon, vergilerin yetersizlıgi gibi sorun- lan, sermaye kesiminın de çozüm üretmesı gereken sorun- lardır. Kısaca, sıyasal, toplumsal ve ekonomik sorunların çözümünde sermaye kesimıne büyük sorumluluklar düş- mektedir Bırakalım gerçek demokrasiye sahip çıkmayı bir yana, ül- kenin uzun dönemlı gelişmesi. teknolojinin yerli üretimi ve çok daha yakın bir surede gerçekleşecek Avrupa Topluluğu ' ile gümruk birliği konulannda büyük sermaye toplumsal so- rumluluğunu yerine getıriyor, denilebilir mi? 1 • • • Geçmişte krallıkla yönetılen ülkelerde güçlu kişi ve kesim- ler "kral yaratıcı" olarak nitelenır. Türkiye'de de büyük ser- maye yıllardır bunu yapıyor, kral (ya da kraliçe) yaratıyor. Sonra da yarattıklarının yönetime getirdıklerınin başarısızlı- kları tumuyle topluma yüklenıyor; bunlan toplum çekiyor. Onyıllardır, sermayenin adamlan ülkeyı yönetıyor. Hiç kim- se, bu olumsuz ekonomik ve sıyasal gidışten, sıyasal kısırlık ve politika üretımsızliğınden, ışçileri ve memurları sorumlu tutamaz. Ancak gelişmeler tersine oluyor, çünkü demokratik süreç- ler ışlemiyor. Özelleştirme konusunda da durum aynıdır Türkiye'de özelleştirme konusu sağlıklı bir biçımde hiç tartışılmadı. Ya- bancı uzmanlara hazırlatılan ve karşılığında devlet kasası- ndan kaç lira ödendiğıni kamuoyuna açıklama gereğı bile duyulmayan raporlar ve Dünya Bankası önerileriyle ülke bir özelleştirme sıtmasına tutuldu. Çoğu kez sudan ucuza satı- şlarla mülkiyeti halka ait olan ışletmeler sermaye sahipleri- ne sunuldu. KİTlerin ekonomik kurallara göre etkın ve özerk çalıştrılmalan yönünde sermaye kesiminden bir önerı gel- medi. PTT ve TEK gibi doğal tekel olan hızmetlerin özelleşti- rilmelerınin yaratacağı fiyatlama sorunları tartışılmadı. Tür- kiye ınsanının uretim teknolojilerini nasıl geliştirebileceği sermayenin gündemine hiç girmedi. Günlerdir, Alman kamu bankaları hükümetin özelleştirme önerilerine karşı tüm güçleriyle direniyor, büyük bır savaşım veriyor. Yunanistan'da geçen hafta işbaşına gelen PASOK hükümeti daha ilk toplantısında Yunan telefon ortaklığının yüzde 49'nun özelleştirılmesı konusunda önceki hükümetin iki ay önce almış olduğu kararı kaldırdı. Belırtelim ki bu yüz- de 49'un 4 puanlık bölümü telefon çalışanlarına, 10 puanı halka kalan 35ı de çoğu yabancı büyük sermayeye satıla- cakt. özetle, özelleştirme dünyada da her sabah yenıden tartı- şmaya açılıyor. • • • Ülkemizde de emeğiyle geçinenler, özelleştirme konu- sunda son günlerde ilginç bir kıpırdanma gösteriyorlar. DISK'in esgüdümünde bir büyük uyanış sürecinin başla- tılmasına uğraşıyorlar Bir toplumsal ayıbı, demokrası açığını kapamaya çalışıyorlar. Anadolu'nun değişik yörelerinden yükselen tartşmalı top- lanü istemlerinın karşılanmasından yasal uğraşlara ve doğ- ru ekonomik önermeler gelıştırilmesine uzanan çok genış bir alanda çaba harcanması gerekıyor. Türkiye'de KİT yıllardır bürokratlann ve sıyasetçiler eliyle özel sermayenin çıkar ve yağma alanlarıdır. KİT'lerin bu- günkü yapıiarıyla korunması söz konusu olamaz. Bu neden- le KİT'lerindüzeltılmesı için somut önerilerindegeliştırilme- si gerekmektedir. Asıl yapılması gereken de budur. DİSK, özelleştirmenin "eşıt koşullarda" tartışılmasından sonra halkoylaması ile kararlaştırılmasını öneriyor, öbür sendikaların, meslek odalannın ve toplum örgütlerınin katılımıyla yeni bir tartışma süreci başlatjyor özelleştirme tartışmaları sona ermedı. KİT'lerin gerçek sahiplerinin sonunda kıpırdanmalarıyla daha yeni başlıyor. Ve konunun toplumsal çıkar ve uzun dönemli gelişme yönle- ri de gözardı edılmeden enine-boyuna tartışılmasında yarar vardır. Özelleştirme tartşılmalıdır. Eşit koşullarda ve demokratik tartışma, uzun dönemde "akıllı"sermayenin de yararınadır. MERKEZ BANKASI KURLARI 16 EKIM IBSS cimi lABDDoları 1 Alman Markı 1 Avustralya Dolan 1 Avusturya Şılini IBelçikaFrangı IDanımarkaKronu IFİnMarkkası IFransızFrangı 1 Hollanda Florinı 1 isveç Kronu 1 isviçreFrangı 100 Italyan Lıretı 1 Japon Yeni 1 Kanada Dolan 1 Norveç Kronu 1 Sterlın 1 S.Arabıstan Riyalı oövtz AIJ? 12447.06 7714.32 8257.37 1097.14 351.22 1898.14 2195.09 2179.10 6860.53 1584.48 8737.84 784.56 11640 939968 1755.70 1884111 331842 unş 12472.00 7729.78 8273.92 1099.34 351.92 190194 2199.49 2183.47 6874.28 1587.66 8755.35 786.13 116.64 9418.52 1759.22 18878.87 3325.07 BBUİF "J? 12434.61 7706.61 8133.51 1096.04 347.70 1879.16 217314 2176.92 6853.67 1568.64 8729.10 776.71 114.66 9258.68 1738.14 18822.27 ^ 3 2 6 & 6 4 «nş 12509.42 770697 8298.74 1102.64 352.97 1907.65 220609 2190.02 6894.90 1592.42 878162 788.49 116.99 9446.78 1764.50 18935.51 3335.05
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear