22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 14 EKİM 1993 PERŞEMBE 12 DIZIYAZI Erzunım ve Sıvas Kongreleriran yeşerttiği umutlara Ankara güvenli bağnnı açar. O yıllann Ankara'sında Işıklar mevkiinden Hacıbayram'a bakış. (OZAN SAĞDIÇ'ın arşivinden) Anadohı'daki dayanak noktası-2- Ahmet Ferit Be>, Osmanlı Impara- torluğu dağıldıktan sonra bize kalacak milli ülkenin, uçlan Hopa. Kerkük. tstanbul ve Rodos olan bir dörtgen ola- Cağını düşünüyor. Devletin merkezini de bu dörtgenin ortasmda anyordu. Kayseri yakınında. "Osmaniye" adı ve- rilecek yeni bir başkent kurulmasını öneriyordu. Bu öneri. yıllar sonra Bre- zilya'nın başkentinin Rio de Janeiro'- dan yeniden kumlan Brasilia'ya taşı- nmasıru hatırlatıyor.. îlk tartışmalar Anadolu'da "•Osmaniye" adında yeni bir şehir kurulup başkentin oraya taşınması önerisi. kimi çevrelerce tep- kiyle karşılandı. A. Ziver adlı bir yazar, Ahmet Ferit Bey'in düşüncelerini "ham hayal" olarak gördü "Jules Verne'nin roînanlarında bile bu derece hayali tasav- vuriara rastlanmamıştır"dedi. "Osmani- ye" düşüncesi bır yana. başkentın İstan- bul'dan Anadolu'ya taşmmîte "ofi*'VıJ sonra gerçek olacaktı. Ama bu taşınma işi 1912'de "ham hayal" sayılıyordu. Gazeteci Ali Kemal de İstanbul'un terk edilmesi düşüncesine karşı çıktı. Ona göre tstanbul saldınya açık diye kaygılanmaya hiç gerek yoktu. Istanbul öteden beri öyle bir "melek-i bibd" (kentleî perisi) idı ki. bu sayede manevı bir savunma ile donatılmıştı. Yabana devletlerin birbirleriyle rekabetleri saye- sinde Istanbul saldından uzak kalıyor- du ve hep kalacaktı. Türkiye yenilse bile, îstanbul'a yabana ordular gire- mezdi! Ali Kemal. bu noktada da bü- yük yanılgıya düşmüştü ve birkaç yıl sonra tstanbul'un nasıl işgal edildiğine kendisi de tanık olacaktı. Ali Haydar Mithat Bey de tstanbul'- dan taşınma fikrinı "üzücü" buluyordu: "Atalarımızın pazu giicii>le zaptettiği- miz ve dört buçuk asırdan beri üzerinde hüküm sürdügümüz bir payitahtı hemen terk etmeye kalkışmak. adeta bir evden diğer e\e taşııurcasına fikir yüriitmek, üzücü bir vasivettir" diy ordu. Balkan savaşı sonrasında Türk ba- sını çoğunlukla Istanbul'dan taşınmaya karşıydı. Bununla birlikte başkent ko- nusu artık tartışmaya açılmıştı. Kara bulutlar Birinci Dünya Savaşı tstanbûYun ka- derini iyıce kararttı. İngiltere ve Fransa, 1915'te yaptıklan gizli anlaşmalarla tstanbul'u ve tüm Boğazlar bölgesini Çarlık Rusya'ya bırakmaya karar ver- diler. Bu meşum anlaşma. Rus Çarhğı'- nın çöküşüyle 1917'de suya düştü. Ama İstanbul'un çilesi dolmadı. Os- manlı devleti Birinci Dünya Savaşı'nda yenik düşünce tstanbul üzerine yine kara bulutlar çöktü. 30 Ekim 1918 günü Mondros MötarekesPni imzalayan Hü- seyin Rauf (Orbay). tstanbul'a dönü- şünde basına demeç verdı ve "Imza- ladığımız mütarekeyle devletimizin bağımsızlığı. sahanatımızın hukuku tü- müvie kurtarılmıştır... Sizi temin ederim ki fstanburumuza bir tek düşman askeri çıkmavacakrır" dedı. Bu demecten on gün sonra, altmış küsur parçalık bir düşman donanması Dolmabahçe önünde demirledi. 3.500 düşman askeri Beyoghı'na çıktı. Kara- dan, Trakya yönünden de Francbet d'- Esperey komutasındakı Fransız birlik- lerlİstanbul'a girdiler. Üç yıl önce Ça- nakkale'den defedilen İtilaf devletleri, şimdi İstanbul'u avuçlarının içine almı- şlardı. İstanbul'daki İngiliz Yüksek Komiseri Amiral De Robeck, 4 Kasım Cumhuriyet'in başkenti: A N KftR A A tatürk ve birkaç arkadaşı, Ankara'yı bir "tmıkavemet merkezi*'yapmayı tasarlariar. 1919 yazında Ankara, millihareketingüvenlibirdayanak noktasıdır. Erzurum ve SıvasKongreleri ile Istanbul arâsmdakihaberleşmelerde köprüyine Ankara'dır. Anadolu'ya taşınmasına karşı çıkıyor- du. Bu telgraf kampanyasmdan az son- ra, 10 Şubat 1920 günü kabul edilen Misak-ı Milli'nin 4. maddesinde şu hü- küm yer aldı: "Makarr-ı Hilafet-i İsla- miye ve Pa>itaht-ı Saltanat-ı Seniyye ve Merkez-i Hükümet-i Osmaniye olan tstanbul şehri ile Marmara DenLri'nin emniyeti her türlü halelden masun ol- malıdır." yanı başkent, İstanbui ve Marmara Denıa dokunulmaz bir gü- venlik ıçinde olmahydı. Ama. bu "dokuıiulmazlık" kavramı da çabucak boşa çıkarıldı. Başkentin güvenliğinin dokunulmazlığını öngö- ren Mtsak-ı MiDi'nin kabulünden bir ay kadar sonra 16 Mart 1920 günü baş- kent İstanbui İtilaf devletleri tarafından işgal edildı. Misak-ı Milli'yı kabul eden son Osmanlı Meclisi dağıtıldı. yakala- nan mebuslann bazılan tutuklandı ve sürüldü. İşgalciler bir de duyuru yayı- mladılar: "Istanbul'un Türklerden alınmaya- cağını; ama kanşıklıklar devam ederse bu karann değişebileceğini" (yani İstan- bul'un Türklerden ahnabileceğmi) aç>- kladılar. Başkent, ülkenin en güvenli yen olmak gerekirken en güvensiz yeri olup çıkmıştı: en son düşman eline dü- şeceği yerde en önce işgale uğramıştı. Başkent ülkeyi yönetmek şöyle dursun 'Kentler perisi'nin bile koru> amadığı İstanbul'dan kafalannda Türkleri kovnıa düşünceleri olan işgal kuv- Ivetleri askerkrinin kamaralarından yükselen uğultu Pera'dan Yıldız Sarayı'nın, Osmanlı Meclis-i Mebu- san'ının yaldızlı yüksek tavanlannda yankılanırken Anadolu'nun bağnnda Ankara, bir yürek gibi atmaya başlamıştı... İ59Oİ 1919 günü. "Türkleri İstanbul'dan kov- mak" (The e\pulsion of the Turks from Constantinople) konusunda haarladığı bir muhtırayı Londra'ya sundu. Muhtı- raya göre Istanbul şahane bir şehırdi ve artık "Üçüncü sınıf bir Asya Sul- tankğı" derekesine düşmüş olan Türki- ye'ye fazla idi. İstanbui. Türklerin elin- den alınıp burada "uluslararası bir re- jinı" kurulmah. küçülmüş Türk devleti- nin başkenti de Anadolu'ya itilmeliydi artık. ingiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon da 4 Ocak 1920 günü İngiliz kabineşine bir muhtıra sundu. "Türld- ye'yi İstanbul'dan atmak... yüzlerce yıllık bir sürecin devamı olacaktır" dedi. "Türkleri İstanbul'dan atmak için efe ge- çirilmiş olan bugünkü (tarihi) fırsatm kaçınlrnamasT' ıçin ısrar etti. ingiliz planı çok geçmeden basına sızdınldı. Heyet-i Tenisiliye Başkanı Mustafa Kemal Paşa, II "Ocak 1920 günü İstanbul'un Türklerden alınması ve Türk başkentinin Anadolu'ya kaydınlması tasanlanm "şMdetle pro- testo" ettı. Yine Atatürk'ün talimaııyla, Anadolu'nun her tarafından da İngiliz Yüksek Komıserliğı'ne yüzlerce protes- to telgrafı çekildi. Türk milleti, İstan- bul'u kaybetmek korkusuyla başkentin kendisi yabana boyunduruğu altına girmişti. Kısacası İstanbui. başkent ola- rak tarihi misyonunu yitirmişti artık. Osmanlı devleti ile birlikte İstanbul'un başkentliğı de tarihe kanşıyordu. Atatürk. Anadolu'ya geçmeden önce. Mayıs 1919daSultan V ahdefnn - in huzuruna çıkar. Huzurda iken bir aynntı gözünden kaçmaz: Vahdettin'in gözleri ikide bir sarayın penceresinden görülen düşman zırhlılanna kaymak- tadır. Atatürk, buna bir mim koyacak ye birkaç yıl sonra 16 Ocak 1923 günü İzmit'te gazetecilere. "Bir geminin to- puıtdan telaşa düşecek bir yerde hükümet merkezi olamaz" diyecektir. Hükümet merkezinin Anadolu'ya taşınması daha o tarihlerde Atatürk'ün kafasında yer etmiştir denılebilir. Adım adım bu yola gidılir. Daha 1919 Şubatı'nda, Atatürk ve birkaç arkadaşı, Ankara'yı bir "mu- ka\emet merkezi" yapmayı tasarlariar. Bu tasan doğrultusunda 20. Kolordu Ankara'ya kaydınlır ve Atatürk'ün sınıf arkadaşı Âli Fuat (Cebesoy) Paşa bu kolordunun basına getinlır. 1919 yazında Ankara. milli hareketin güvenli bir davanak noktasıdır. Erzurum ve Sıvas Kongreleri ile İstan- bul arasındaki haberleşmelerde en gü- venli köprü yine Ankaradır. Kongre merkezleriyle başkent İstanbui arası- nda çok yoğun^ve önemli yazışmalar olur. Ankara'da^li Fuat Paşa, Musta- fa Kemal Paşa'dan sık sık şu yolda buy- nıklaralır: "Aşağıdaki tel yazısını güvenli bir yol- la Istanbul'a ulaştırmanız ve aynı yolla ivedi bir cevap ahnaıuz rica ohınur." Ankara, bu buyruklan başanyla yerine getirir. Sıvas Kongresi günlerinde. Ey- I3f 1919'da Ankara, Anadolu'da de fac- to hükümet rolünü üstlenen Heyet-i Temsiliye'ye bağlandı. Sıvas kongre- sinin güvenliği için bir kalkan rolü üst- lendi. Ankara'da alınan önlemler saye- sinde Sıvas Kongresi'ne Batı yönünden bir saldın olmadı, ancak Malatya yö- nünden, Harput valisi araalığıyla, bir baskın denemesi oldu. Son Osmanlı Meclisi nerede toplansın? Sıvas Kongresi'nden sonra Türkiye'de mebus seçimleri gündeme geldi. Son Osmanlı Meclisi nerede toplanacaktı? Atatürk, meclisin İstanbul'da değil. Anadolu'da toplanmasmı savoındu. "Istanbul tam anlamıyla kuşatılmış du- rumdadır... Burada Osmanlı egemenliği geçersizdir. Ylebuslar Meclisi de girven altında oiamaz" dedı. Başkentin Ana- dolu'ya taşınmasından açıkça sözetme- di. Fakat Meclis Anadolu'da toplanı- nca Türkiye siyasetinin ağırlık merkezi de kendiliğinden Anadolu'ya kaya- caktı. Ama o tarihte Atatürk'ün yaİcın arkadaşlan bile buna karşı çıktılar. Kazım Karabekir Paşa. Meclis'in Ana- dolu'da toplanmasmı "sakıncalı" bulu- yor ve şöyle diyordu: "Mecüs hariçte olmaz. Çünkü pa>i- tahtın mahall-i âhıra (başka yere) nakli demektir... İstanbui yalnız Osmanlıların değil, yüz milyonlarca ehl-i İslamın (da) payitahtıdır. Haricte toplanmak payi- tahtın nakli telakkisi olup şimdiden güf- tügü/ara (dedikodulara) yol açar... Mec- lis-i milli haricte mahzurludur." İstanbui hükümeti de doğal olarak Meclis'in Anadolu'da toplanmasına şiddetle karşıydı. Kendi açısından haksız da sayıîmazdı. İstanbui hükü- meti zaten "fstanbul Bejediye MecfisT durumuna düşmüştü \e İstanbul surlan dışına pek sözgeçiremiyordu. Meclis de Anadolu'ya geçerse başkent Jstanbul'- un^'ildızı büsbütün sönüp gidecekti. Ote yandan düşman devletlerin pro- pagandası da Babıali'nin bam teline basıyordu: "Meclis Anadolu'ya giderse, başkent de Anadolu'ya girmiş olur, baş- kent Anadolu'ya gidince de Istanbul el- den gider" denıyordu... Kısacası. 1920 yılı başlannda ortam henüz hazır değildi. Meclis'i Anadolu'- da toplamak için birkaç ay daha bekle- mek gerekecekti. YARIN: Bozkırdan yayılan aydınlanma ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞÎPAL 1ABD Doları: 14.250 TL ' Yurtdışında uzun yıllar çalıştıktan sonra, yurda artık kesin dönüş yapacağım. Yurtdışına gitmeden önce, 1%5 yılında Türkiye'de sigortalı olarak çalışmaya başla- dun. 6 yıl sigortalı çalıştıktan sonra 1972'de yurtdışına çalışmaya gittim. Öğrenmek istediğim: 1) Her gün için I Amerikan Doları ödeyeceğimi biliyo- rum. Emekli olabilmern için kaç dolar ödemem gerekiyor? 2) Tavan göstergeden emekli olma olanağım var mı? Varsa şart- ları nedir? E.E. YANIT: 1) Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan yaşlılık aylığı al- maya hak kazanmak için 25 yıllık sigortalılık süresi içinde 5.000 gün (13 yıl 10-20 gün) malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalan primi ödemiş olmak yeterlidir. Yurtdışına gitmeden önce, 1965 yılında sigortalı olup 6 yıl (2.160 gün) malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalan primi ödeyen bir sıgortah olarak, 2.840 gün karşılığı. 2.840 Amerikan Dolan ödeyerek, prim ödeme gün sayınıa 5.000'e getirdiğinizde, Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan yaşlılık aylığı almaya hak kazanırsınız. 2) 1 Ekim 1993'dengeçerli olarak. Sosyal Sigortalar Kurumu'- nun prime esas kazanç tavanı günde 208 bin 367 liraya, aylık ola- rak da, 6 milyon 251 bin 10 liraya yükselmiştir. Bu tavan kazan- cın % 20'si malullük. yaşlılık ve ölüm sigortası tavan primıdir. Bunun da tutan 1 gün karşılığı 41 bin 673 liradır. Tavan gösterge olan 6.650"de emekli olabilmek için, 1 ABD Dolan'nın 1993 yılında. 28 bin 861 Ura, 1994 yılında, 41 bin 673 liraya ulaşması gerekir. 1993 yılında tavan gösterge 6.650'den yaşlılık aylığı alabilme- niz, 1 Ocak 1988 ile 31 Aralık 1992 arasında geçen 5 takvim yılı- nın tümünü borçlanmanız ve 1 Amerikan Dolan'nın da 28 bin 861 lira olmasına; 1994 yılında tavan göstergeden (6.650) aylık alabilmeniz, bu kez I Ocak 1988 ile 31 Aralık 1993 arasındaki 6 takvim yılının yine tümünü borçlanmanıza ve 1 Amerikan Do- lan'nın da 41 bin 673 liraya yükselmesine bağlıdır. Bugüniçin. 1 ABD Dolan: 14.250 TL'ye göre, 1 Ocak 1988-31 Aralık 1992 arasındaki 5 yılı (1.800 gün) borçlananlara bağlana- cak yaşlılık aylığı göstergesi: Yıl Prime Esas Tavan 1 Dolar: 14.250 TL Tavan Kazanç Yıllık Kazanç 1Ocak-31 Aralık 1988 1Ocak-31 Aralık 1989 1Ocak-31 Aralık 1990 10cak-31 Aralık 1991 1Ocak-31 Aralık 1992 Toplam öyılortalaması 7.065.720 7.065.720 12.787.380 12.787 380 22.080.060 22.080.060 31.564.980 25.650.000 46.842.660 26.650.000 120.340.800 93.233.160 24.068.160 18.646.632 1993 yılında emeklilik başvurusunda bulunanlardan, son 5 yı- lın sigorta primine esas kazanç ortalaması 24 milyon 68 bin 160 lira olanlara tavan gösterge 6.650'den, son 5 yılın kazanç ortala- ması 18 milyon 646 bin 632 lira olanlara, 5.150 göstergeden yaşlı- lık aylığı bağlanmaktadır. ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Selanik'te Günler: (5) Ayıtaroz f da Bir Türk Manas&mLSelanik'e 250-300 kilometre uzaklıktaki Aynaroz'a gitme- yi çok istedim, olmadı. Gidemedim. Gidebilmek için en az bir hafta daha oralarda kalmam gerekiyordu, kalamazdım. Oraya öyle kolayına da gıdilmezmiş, izin almakfilan gere- kirmiş Mahmut Tali öngören le Metin Aksoy, Balkan ga- zetecilerınin bundan öncekı toplantısına katılıp, ilkelerini hazırlarlarken, motorla şöyle bir Aynaroz'un çevresinde dolaştırılmışlar. Ama, Selanik Başkonsolosu MuratBiltan, Aynaroz'a girmeyi başarmış. Oradaki Türk manastırını gezmiş. Murat Bilhan, bu konuda şunları söyiedi: - Aynaroz'daki 20 manastmn ıçinde bir manastırı bir Tür- kün kurduğu söyleniyor. 1263 yılında, Anadolu'da, KuHu- muşoğlu Süleyman Bey'in 40 yaşından sonra, annesinin etkısıyle Ortodoksluğu kabul ederek, gelip bu manastırı kurduğu, o manastırda yaşamını tamamladığı söyleniyor. Söyleniyor değil yazılı. Belgeleri hakkında fazla bilgim yok ama, gittiğimde bana, bunun öyküsünü ayrıntılarıyla anlatı- yorlardı. Türk manastırını gezdim, özel defteri de imzalattı- lar. Manastırda Selçuklu mimarisinin özelliği gözleniyor, açıkça. Avlusuyla, girişiyle, kemerleriyle çok tipik bir Sel- çuklu yapısı. Kutlumuşoğlu Manastırı, 20 manastır içinde üçüncü bü- yüklükte. Manastırda Türkçe konuşuluyor. (interstarcılar duymasın ya, Kutlumuşoğlu Süleyman Bey'in annesi Rum- muş! Süleyman'ın Ortodoksluğu oradan geliyor.) Kutlumuşoğlu Süleyman Bey, Selçuklulardan Kutalmı- şoğkj Gazi Süleyman Sah'ın torunu olabilir mi? Süleyman Şah 1086 da canına kıydı, ıntihar etti! Babası Kutalmış Bey de oldürulmüştü (Tarih Ansıklopedisı-Çağatay Ulusoy, s. 276) Kutlumuşoğlu Süleyman Bey Manastırını kurcalama- yısürdürüp, bir yandan daAynaroz'uanlatmayaçalışayım: Aynaroz, yarı özerk bir bölge. Dinsel bir yönetım, ama tüm idare işlemlerinde özerk gibi bir bölge. Yunan temsilci- si bile orada Yunanistan'ın büyükelçiliği görevini yapıyor. Bir valilik ya da kaymakamlık değil de, diyelim, Yunan top- raklarının ucunda bir yerde bir dış temsilcı gibi görev yapı- yor. Bölgeye oradaki yönetımin motorlu aracı dışında, motorlu araç sokulmuyor. Yol, zaten yok. Kent merkezinde, arnavutkaldırımı biçiminde taş yollar var; onun dışında pa- tikalarda geziliyor. Aynaroz'dakiler ortaçağ yaşamı yaşıyorlar. Elektrik ne, hiçbir şey yok. O zamanın kılıklarıyla, giysileriyle geziyor- lar. Aynaroz'da 600 dolayında metropolit vb. din adamı var. Oünyadan elini eteğini çekmiş kışilerin yeri gibi. Manastr- lar, kayaların üzerine oyulmuş, toplamı 20 manastır. Tek tük küçük kiliseler, ayazmalar var. Heybeliada'daki "ruh- ban okulu" kapatıldıktan sonra, Aynaroz'da bir "ruhban okulu" açılmış, belkı eskiden de vardı, ama şimdi tek papaz yetiştiren yer orası. Başkonsolos Murat Bilhan okulu da gezmiş, 60 dolayında öğrencısi varmış, bu öğrenciler ge- nellikle halk çocukları, dinsel ınançları güçlü olan ailelerin gönderdiklerı çocuklar ya da bızdeki "imam-hatip'e giden çocuklar gibi, yoksul, kimsesiz çocuklar, sahipsizler. Burv ların eğitimini, bakımını kilise üstleniyor (Bizdekileri tari- katlar mı besleyıp eğitiyor?). Aynaroz'dakiler "din adamı" olarak yetiştirıhyorlar (Öyle Yunan Harp Okulu'na filan git- mek ıstemiyorlar). Çocukların toplumsal kökenleri daha çok annesiz, babasız, yetim, öksüz çocukları. Onları oraya götürüp eğitiyorlar. Eğitim alanları, Başkonsolos'a göre, iç karartıcı, son derece sıkıcı, zor. Ama oKulda yerler çok te- miz. Eğitimleri yalnız "Teoloji" (Tannbilim) üzerine değil, dünyayı ilgilendiren eğitimi de. matematik vb. eğitimi de görüyorlar. Para geçmiyor Aynaroz'da. Para olmayınca "faiz" de yok elbet. (-adil düzen- gör Hocam uyuma!) Değirmenin suyu kiliselerden geliyormuş. Yunan kiliseleri varsılmış çok. Yunan topraklarının çoğu kilisenin miymiş? Buraya gelenler, "Tanrı konuğu", ahşılmış deyimiyle "Tanrı misa- firi" olarak ağırlanıyorlar. Otel, motel yok. Her manastırın ayrı konukevı var. Bunlar bir işletmeye bağlı değil, parayla kalınmıyor oralarda. Manastır yetkilisinin gözü tutarsa, ko- nuk kabul edilıp ağırlanıyor. Din ayrımı yok; Müslüman, Hırıstıyan herkes eşıt. Türk Başkonsolosu, "Müslümanım" dedı, çok ağırlandı... Ancak, manastırda kalması -belki gü- venlik açısından- uygun görülmedi. Türk manastırı da ko- nuk etmeyı çok ıstemıştı. Başkonsolos, "Yunan konukevi"- nde geceyi geçırdi. Her manastırın, kendi düzenlediği bir disiplini var; ama, biri öbürüne benzemeyebıliyor. Orneğin Rus manastırı. Sırp, Romen manastırı ayrı ayrı. Aynaroz dedıkleri, denizle çevrili, neredeyse ada sayıla- bilecek kocaman bir kaya parçası. Daha çok Cebelitarık'a benziyormuş; ben orayı da görmedtm! Manastırlar arası oldukça uzakmış, araçla gitmek de olanaksız, zaten araç yok. Yürüyerek, atla, katırla, eşekle gidilebiliyor. Aynaroz'un en önemli özelliği. Aynaroz'a kadın ayağı değmemiş. Kesınlikle yasak. Hiçbir dışi giremiyor. (Elbet, dışçı Rliz Ergün de gıremez!) Hayvanın bile dişisi giremi- yormuş! (Sıneklerle kuşlar n'olacak?) Aynaroz'un halkı sadece papazlar. Onlar, haftada üç gün sadece su içiyorlar, oruç tutuyorlar, yemek yemiyorlar. Kendi şaraplarını kendıleriyapıyorlar. Sebzelerini, meyve- lerını yetiştirıyorlar. Et olarak, yalnız balık yeniyor. Yaban- cılar gelince, şaraplarından sunup. oturup söyleşiyorlar. Her konuda konuşuyorlar, siyasal konulardan pek hoşlan- mıyorlar. Partıye pırüya karışmıyorlar! BULMACA 1 2 3 4SOLDAN SAĞA: 1/ Yunus Nadi'nin, 2 Ey- lül 1918'de yayunlamaya başladıâı gazetenin adı. 2/ Türk müziğinde bir makam... Bir nota. 3/ Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da konar- göçerlerin kıl çadırlann- dan oluşan yayla yerleş- mesi... Köşe, kenar, uç. 4/Sahip... Gözün ağ ta- bakası. 5/ Henri Char- riere'nin. fılme de aktan- lan ünlü romanı. 6/ Seci- ye, karakter... Rütbesiz asker. 7/ Akdeniz bölgesine özgü bitki top- luluğu... Yunan mitolojisinde tan- nlann habercisi olan kız. 8/ Bir tür pamuklu kumaş. 9/ Deniz teknele- rinde arka taraf... Dinleyiciler önünde, bir konuşmaa grubunun sosyal ya da siyasal bir konuyu tartışmak amacıyla düzenledikleri tartişma. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bilgisayar teknolojisinde, bir bilgısayann komutlan yerine getirmesi ve verileri işlemesi için gerekli olan bütün programlar. 2/ Yunan mitolojisinde aşk tan- nsı... Bir içki. 3/ Şöhret... Tuzlamp kurutulmuş yiyecek. 4/Bir anlatımı oluşturan sözcük ya da tümcelerin topu... Vilayet. 5/ Galyum elementinin simgesi... Bir göz rengi... Alfred Hitch- cock'un tanınmış bir fılmi. 6/Birim... Yapma, etme. 7/ Bebekle- re süt ya da su içirmekte kullanılan emzikli şişe. 8/ İskambildeki karo rengıne verilen bir başka ad. 9/ Pis kokan... İlkel bir su ta- şıü.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear