14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURJYET 22OCAK1993CUMA 12 DIZIYAZI Y e ş i l y u r t ' t a n S t r a s b o u r g ' a Bir d ı ş k ı y ed i r m e ö y k üs ü C E L A L B A Ş L A N G I Ç «6- XVIL Yeşilyurt köyünün, Konya ili Doğanhisar ilçesi doğumlu "resmi" imamı Mevlüt Altunbay'ın mülkiye müfettişlerine verdiği ifade: Gün ışıdı. Bir kısım vatandaş ısm- mak gayesiyle duvar ctrafında top- landı. Bu arada da köylükr sigara- lannı yakmışlardı. Bir müddet son- ra binbaşı bulunduğumuz yere gel- di. Köyliilerin dağınık durmasından ve sigara ıçmelerinden elkılenmiş olacak ki birkaç kişiyi tekme, tokat- la dövdü. "Siz askerlik yapmadınız mı. niye böyle dağınık duruyorsu- nuz?" dedi. Bunun üzerine köylü, karşılıklı çift sıra içtima haline geçti. Binbaşmın "yat" komutu üzerine, benım de aralannda bulunduğum köylüJer vere yattılar. Aynı komut iki defa tckrarlandı. Bu emir üzerine, yatıp kalkma iş- lemi yapıldı. İkind komutla yerde yatarken, binbaşı köyün ihtiyarlan- nın ve imamın aynlmasını istedi. Ben de bunun üzerine aynlan ihti- yarlann yanına geçtim. Yüzümüz duvara dönüktü. Tokat sesleri kula- ğıma geliyordu. Sürün ağızlanna Bir müddet sonra bir görevlinin, binbaşıya hiiaben, "Komutanım, okulun tüm camlan kınk ve harap vaziyette. ıçıne de pislemişler" dedi- ğıni'duydum. Bunun üzerine Binba- şı, "Sürün bunlann ağzına" dedi. Yüzüm duvara dönük olduğu için neyin kastedildığini ve bunun kimle- re sürüldüğünü görmedim. Ancak sıra bana ve ihtiyatfara gelince, "At onu' diye bir komut duydum. Bu esnada Kamil Müştak'ın elinde ın- san pislığj olduğunu ve kendisinden atılrmoı istenen nesnenin de insan dışkiM olduğunu gördüm. Sırtım köylülere dönük olduğu için. insan dışkısının Kamil Müştak tarafından köylülerin ağzına sürül- düğünü görmedim. Ancak bilahare yüzümüz meydana döndürüldü- ğünde, köylülerin bıyıklanna ve çevresine insan pislıği bulaştınlmış olduğunu gördüm. Bahse konıi olan insan dışkısı dışı kuru. içi yu- muşak vaziyette görülüyordu. Yıne komutan tarafından, Kamil Müş- takın oğlu Bahattin Müştak'a. ba- basının elındeki insan dışkısının alı- narak bizzat kendi tarafından ba- basının ağzına sürülmesi için emir verildiğini duydum. xvnı. "Dışkı yedirme dosyası", önce Cizre-Diyarbakır arasında gezini- yor, iş İlçe Jdare Kurulu'ndan mü- fettişlere kayıyor, ifadelerin alınma- sı uzadıkça uzuyordu. Şubat 1989'un başıydı. Sabah ga- zeteden içeri girdım. Yeşilyurî köy- lülennın avukatıHasipKaplan ben den önce gelmiş, daktılonun başına oturmuştu. Birşeyler yazıyordu. Merakımdan "Ne yazıyorsun?" diye sordum. Güldü: ÖzaFa mektup - Başbakan Turgut özal'a açık mektup yazıyorum. - Mektubun başlığı ne olacak? - Bizı, Avrupa Jnsan Haklan Mahkemesi'ne başvurmak zorunda bırakmayın. İki sayfa yaayı uzactı. Uzunca bir mektuptu. Aynen şöyle: 1) Jandarma Olağanüstü Hal Bölge Asayiş Komutaru, "Bu iddia- lann birçok kısmının yanlış olduğu anlaşılacak" derken, tçişleri Bakanı Kalemli'nin 28 ocak günü basına verilen açıklamasında, Olağanüstü Hal Bölge Valiliği'nin ve Jandarma Asayiş Komutanlığı'run yapüğı tah- kik sonucunda. "Iddialann doğru olmadığı saptanmışür" deniliyor. Arkasından, "...iddialan sürdürenle- rin maksatlı bir eğilimin teşvikçisi" olduğunu söyleyerek yargıyı ve ba- smı tehdit ediyor. Ne yazık ki bu ta- lihsiz açıklama hiçbir araştırmaya dayanmıyor, müştekiler, tanıklar ve köylülerle görüşülmeden açıklama yapılıyordu. Bu açıklamayı da sav- cıbk dosyası, işkence raporlan, ta- nık beyanlan yalanlıyor, savcılık lahkikatı sürüyordu. 2) Cizre savcılığı, 30.1.1989 tarihli karanyla 285 No"lu Kanun Hük- münde Kararname'nin 4. maddesi- nin (i) fıkrası uyannca Cizre İlçe İdare Kurulu'na başvurarak lüzu- mu muhakeme karan verilmesini is- tiyordu. 3) 14. 7. 1987 tarihinde yürürlüğe giren KHK'de imzanız bulunmak- tadır. Bu karamameye göre, Olağa- nüstü Hal Bölgesi'nde, güvenlik kuvvetleri işledikleri suçlardan do- layı cezai yönden memurin muha- kematına tabidir. Savcıhk da buna göre gereğini yapmıştır. Ancak sa- katlık bundan sonra başlamaktadır. Çünkü idari hiyerarşide durumu araştıracak olan ilçe İdere Kurulu'- nun üstünde vaülik, Olağanüstü Hal Valiliği. Asayiş Bölge Komu- tanlığı ve onun üstünde de lçişleri Bakanhğı bulunmaktadır. Bu üst makamlar, soruşturmayı kendile- rince bitirmişlerdir. O halde altlan konumundaki mercilerin, üstlerine rağmen görüş bildirmeleri, hukuken Avukatlar, konunun Türkiye'dehalledHmesiiçin ÖzalveKalemü'yiuyanyor îmam: Dışkmındışı kuruydu• Yeşilyurt köyünün Konyalı imamı • İlçeİdare Kurulu'nun, kendisine Mevlüt Altunbay, müfettişlere verdiği ifadedeşunlan söylüyor: Sırtım köylülere dönük olduğu için, insan dışkısının ağızlara sürüldüğünü görmedim. Ancak bilahare yüzümüz meydana döndürüldüğünde, köylülerin bıyıklanna ve çevresine insan pisliği bulaştınlmış olduğunu gördüm. gelen müfettiş raporunda olduğu gibi, "Dayak var, dışkı yok" sözü, aynı zamanda binbaşmın yargılanacağı davanın iddianamesini de oluşturuyor. İşte bu kararla, "dışkı yedirme" savı ile ilgili tüm yargı yollan kapanıyor Türkiye'de. Binbaşı, artık sadece dayak atmaktan yargılanacak. • Asliye Ceza HâkimliğTne bir dilekçe ulaşır. Gönderen Cizre, Silopi, Güney Cudi güvenlik komutanı Binbaşı Cafer'dir. "Bölgenin asayiş özellikJeri, tanıklann bölge halkından oluşu, mesleği ve görevinin özelliği dolayısıyla eşkıyanm hedefi durumunda bulunması nedeniyle, davanın başka bir yere naklini" istemektedir. ve mantıken mürnkün olmayıp dü- şünceleri peşinen ipotek altına alın- mışür. İçişleri Bakanı'nın suç yok- tur dediğıne. bir kaymakamın suç vardır demesi eşyanın tabiatına ay- kın olduğu gibı, verecekleri kararlar da kararname uyannca kesin sayıl- mıştır. Yani Olağanüstü Hal Bölge Valiliği kararlanna karşı iptal rihe- tine gıdilemeyecektir. İdarenin keyfî Kısacası, bu kararname ile vatan- daş, yargıç güvencesinden ahnrnış, idarenin keyfine bırakılmıştır. Öyle- sine bir hukukı durum yaratılmıştır ki, vatandaş, kadıyı kadıya şikayet etme durumunda bırakılmışür. 285 No'lu KHK'nin diğer sakat bir yanı da, tlçe İdare Kurulu'nun böylesi durumlarda işleyişini düzen- lememiş olmasıdır. Orneğin, asker olan sanık binbaşıyı. hangi sıfatla ceip ve soruşturacaktır? Askeri özel yasaya bağlı binbaşının, bir üst rüt- beli tarafından sorgulanması gerek- mektedir ki, ilçe kaymakamlığının yetkisini aşan bir durum sözkonu- sudur. Anayasamızda güçler aynlığı il- kesi kabul edilmiş olup yargı, yürüt- me ve yasamanın ayn olduğu belir- tilirken, bu karamameyle yasalar mamlamış olmalanna rağmen, bu- güne kadar hiçbir açıklama yapıl- madığı gibi, yakınan vekilleri olarak bizkre hiçbir bilgi verilmemiştir. Takdir edileceği üzere, yakınan ve- killeri olarak bizler, kamu yanında, kamuyu temsilen yer almak duru- mundaytz. Gizlilik, sanık ya da sa- vunuculan için sözkonusu iken, so- ruşturma ve aşamalanndan neden bilgilendiriImiyoruz? 2) 1.2. 1989 tarihinde yürürlüğe giren ve ulus olarak imzamızı taşı- yan İşkenceye karşı Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi uyannca Yeşil- yurt olayına sahip çıkacağınızı umuyor ve bekliyoruz. 3) 285 sayılı KHK uyannca yûrü- tülecek olan soruşturma ve izlene- cek prosedür sonunda, sorunun ülke koşullannda çözüleceği ve Av- rupa İnsan Haklan Komisyonu'na başvurma gereğı kalmayacağı inan- cıru yineler, saygılarsunanz," İçişleri Bakanı Kalemli'yedegön- derdikleri telgrafta aynı dileği yineli- yor avukatlar: Talihsiz açıklama "Malumlannız olan Yeşilyurt olayı ile ilgili 28. 1.1989 tarihli talih- siz basın açıklamanız bizJeri üzmüş, daha ötesinde, karamsarlığa sürük- ta almaya başladılar. Bu calışrna tam yirmi beş gün sürdü. İfadelerin alınması 27 şubatta bitti. İfadelerini verdikten sonra müfet- tişlerin odasından çıkan köylüler , "Yeter arük, bize dışkıdan bahset- me" noktasına geidiğini anlatıyor- lardı müfettışlerin. Sonunda dosya tamamlandı, fez- leke Cizre KaymakamlığVna 1989'- un mart ayı başında gönderildi. Mü- fettiş raporu, neredeyse mahkeme karan gibiydi: "Yapılan açıklamalardan. 12. Jandarma Komando Tabur Komu- tanı binbaşmın müştekileri darp et- tiğinin subuta erdiği, diğer iddiala- nn ise gerçek olup olmadığının ke- sin şekilde açıklığa kavuşmadığı, adı geçenin eylemine uyan TCK 245. maddcsi gereğince yargılanmak üzere Memurin Muhakematı Hakkmdaki Kanun'un 5 ve CMUK'un 163. maddelerine göre hakkında lüzumu muhakeme (Ka- mu davasının açılması) karan veril- mesi gereküği..." Öyle kolay değil Bu karan okuyunca, insanın, "İyi de mahkemelerin ne işi var?" diye sorası geliyor. Ama burası Güney- doğu. KöylüJerin kalkıp bir güven- Abdurrahman Müştak (sağda) ve hemşerilerinin ifadeieri, 2 şubatta alnmaya başladı. IVfüfettişier, güvenlik görevli- lerinin de ifadesini aldı. Bu çaltsma tam 25 gün sördü ve 27 şubatta tamamlandı. (Fotoğraf: CENGIZ M UMAY) hiyerarşisi altüst edilmiş, yargı ve yürütme bir elde birleştirilmiştir. Bu gerçekler karşısında: Çağnda bulunuyorum, Olkemiz ve ulusumuz üzerindeki bu kara leke büyünıeuen, imzacısı olduğumuz İnsan Haklan Sözteş- mesi'nin yürürlüğe girdiği bugün, insanlanmıza birazcık güvence ve- rin. Bizi, İnsan Haklari Mahkemesi'- ne başvurmaya mecbur bırakmayı- nız. Saygılanmla... Şubat çıkıyor, yanıtçıkmıyor Mektup, Cumhuriyet'te olduğu gibı yayınlandı. Elbette bir yanıt geimedi Yeşil- yurt köylülerinın avukatına. Soruş- turma bir yandan sürüyordu. Köy- lüler Cizre Kayrnakamlığı'na çağn- byorlar, ifadeieri alınıyor... Şubat ayı bitti bitecek, bir ses yok. Hasip Kaplan'ın yanı sıra. şimdi HEP Şırnak Milletvekili olan Or- han Doğan da Mustafa Malgjr'le birlikte Yeşilyurt köylülerinin avu- katlığını üstlenmiş durumda. Köy- lülerin avukatlanndan Hasip Kap- lan ve Orhan Doğan, ortak imzala- nyla, Başbakan Turgut Özal'a ve İçişleri Bakanı Mustafa Kalemliye 28 şubatta birer telgraf çekiyorlar. Yine aynı uyanyı yapıyor avukatlar telgraflannda; 'Bizi Âvrupa İnsan Haklan Komisyonu'na başvurmak zorunda bırakmayın." Üzgün ve karamsarız "Sayın Turgut Özal Başbakan Açık mektubumuza yanıt verme- nizi bekliyorduk Vermediniz. Bu nedenle yeniden yazmak zorunda kaldık. 1) Yeşilyurt soruşturması için yetkilendirilen iki muhakkik, 11.2. 1989 tarihinde soruşturmayı ta- British Council denetimli okullar lemiştir. Soruşturma büyük bir giz- lilik içinde yürütüldüğünden geliş- meleri basından izleme dışında hiç- bir şansa sahip olmadığımızı. hiçbir yetkili tarafından bilgilendirilmedi- ğjmizi öncelikle belirtmek istiyoruz. Aslında yakınan vekilleri olma- mız nedeniyle kamu yanında yer al- mamız ve hatta soruşturmanın her aşamasmdan bilgi alrnamız gereği yasal hak ve zorunluluk oimasına karşın, olaylardan dışlanmamıza anlam veremiyoruz. Takdir edilece- ği üzere, gizlilik, sanık ya da savunu- culanna yönelikti:. 11.2.1989 tari- hinde soruşturmayı tamamladıkla- nnı öğrendiğimiz muhakkiklerin bugüne kadar soruşturmanın sonu- cu hakkında bilgi vermemeleri, en- dışelerimizi daha da artürmıştır. Hukukçu olarak amacımız, gerçek- lerin bir an önce ortaya çıkmasını sağlamaktır. Bu sonuç, beklediği- miz ve bızce doğru olan sonuç da olabilir, tamamen aksi de. Muhak- kiklerin raporu, bu rapora istinaden verilecek kurul İcaran ve bir üst ince- leme mercii karan, insan haklanna saygının ölçüsü olacaktır. Bizce olay. böyle yorumlanmahdır. Temennimiz. sonucun biran öıice tüm berraklığıyla açıklanması ve bi- zi Avrupa insan Haklan Komis- yonu'na başvuruyla karşı karşıya bırakmamanızdır. Saygılanmızla." Dinkven kim! Olağanüstü Hal'in "hukuku" öy- lesine belli ki. daha dosya müfettiş- lerin elindeyken, İlçe İdare Kurulu'- na gitmeden, avukatlar seslerini du- yurabildıklerince bağınyorlar. "Bizi Avrupa İnsan Haklan Komis- yonu'na gitmek zorunda bırakma- yın" diye. Ama dinleyen kim! XIX. Müfettişler, köylülerin ve güven- lik görevlilerinin ifadelerini 2 şubat- lik görevlisi hakkında şikayetçi olup dava açtırmalan, pek öyle kolay de- ğil. Hem de uygulama olarak ne alı- şılmış ne de yaygın. Sonunda dosya, Cizre İlçe idare Kurulu'na geliyor. Şimdi ne karar verecek "yerel memurlar?" Kaymakam, Yazüşleri Müdürü, Mal Müdürü, Sağlık Ocağı Tabibi. İlçe Tanm Müdürü biraraya gelip karar veriyorlar. Daha doğrusu, müfettiş raporlannın sonuç bölü- münü yineliyorlar: Darp var, dışkı yok "Sanığa isnat edilen ağza zorla dışkı sürdürüldüğünün gerçek olup olmadığmın kesin şekilde açıklığa kavuşmadığı kanaatına vanlmış. ancak, sanığa isnat edilen, müşteki- leri darp ettiğinin sübuta erdiği ka- naatına vanlarak. adı geçenin eyle- mine uyan TCK'nın 245. maddesi gereğince Cizre Asliye Ceza Mahke- mesi'nde yargüanmak üzere lüzumu muhakemesine (kamu davasının açılmasına) oy birliğiyle karar veril- di." Aslında karan veren, mülkiye müfettişleri, "Dayak var ama dışkı yedirme yok" diyorlar. İlçe İdare Kurulu da bu karan yinelerken sa- dece binbaşının yargılanacağı mah- kemeyi gösteriyor. Sıkıyönetimde. hiç değilse askeri savcılar, yargıyla ilgili karar verirken, Olağanüstü Hal'de bu karar, "idari mekaniz- ma"nın eline kalıyor. İlçe İdare Ku- rulu'nun, kendisine gelen müfettiş raporunda olduğu gibi, "Dayak var, dışkı yok" sözü, aynı zamanda binbaşının yargılanacağı davanın iddianamesini de oluşturuyor. İşte bu kararla. "dışkı yedirme" savı ile ilgili tüm yargı yollan kapanıyor Türkiye'de. Köylüler artık sadece binbaşının kendilerini dövmesinden şikayetçi olabılecekler ve binbaşı da dışkı yedirmekten değil, sadece da- yak atmaktan yargılanacak. Temel şart oluşuyor Yeşilyurt'tan Strasbourg'a uza- nan yol da bu kararla açılrnış olu- yor. Çünkü artık "dışkı yedirme savı", bundan sonraki aşamalann tümünde "yargı dışı" kalacak. Da- ha doğrusu, Avrupa İnsan Haklan Komisyonu'na gitmenin en temel şaıtı oluşuyor İdare Kurulu'nun ka- ranyla; iç hukuk yollannın tümüyle kapanması... XX. Avukatlar günlerdir ayru şeyi söy- leseler de sonuç değışmez. İdari yet- kililer tarafından hem Yeşilyurt köylüleri hem de avukatlan "yok" sayılmışlardır bir kez. ilçe idare Kurulu'nun "lüzumu muhakeme" karan, binbaşıya Kay- makamlık Yazı İşleri Müdürü lara- fından lOmartta tebliğedilir. Bu ka- rar, bugüne kadar ne Yeşilyurt köy- lülerine ne de avûkatlanna bildiril- mişü'r. idarenin bu yanlı tutumu, Türki- ye'nin önüne tam dört yıl sonra, Strasbourg'daki Avrupa İnsan Haklan Komisyonu'nda çıkacakür. Neyse, biz şimdi davanın aşama- lanna geçelim: Binbaşı tutukianmah Yeşilyurt köylülerinin avukat- lan Hasip Kaplan, Orhan Doğan ve Mustafa Malgir. binbaşının yargıla- nacağı Cizre Asliye Ceza Mahke- mesi'ne bir dilekçe verirler. Avukat- lann isteği, davanın seyrini etkileye- ceği, emrindeki diğer tanıklann ifa- desinin yönünü değiştıreceği gerek- celeriyle, binbaşmın tutukJan- masıdır. Mahkeme, gerekli çalışma- lara başlar. Sanık ve tanıklar dumş- maya çağnlmıştır. Davanın bu aşamasında bir dilek- çe ulaşır Asliye Ceza Hakimliği'ne. Dilekçeyi gönderen Cizre, Silopi, Güney Cudi güvenlik komutanı Binbaşı Cafer'dir ve "Bölgenin asa- yiş durumu özellikleri ile tanıklann bölge halkından oluşu, asker ve gö- revinin özeDiği dolayısıyla eşkıyanın hedefi durumunda olması nedeniy- le, görülecek davanın başka bir yere naklini"istemektedir. Mardin Valiliği de bu isteğe olumiu yanıt verir. Valiliğin mahke- meye gönderdiği yazıda, "Mardin Emniyet Müdürlüğü İl Jandarma Alay Komutanlığı'nca yapılan de- ğerlendirmede, can güvenüğinin sağlanamayacağı belirtilmektedir. Adı geçenin davasının başka bir ile nakledilmesi, valiliğimızce uygun görülmektedir" denir. Ankara'ya nakline... Güvenlik komutanırun da can gü- venliği olmayınca, elbet dava başka bir kente nakledilir. Yargıtay Üçün- cü Ceza Dairesi'nin karanna göre, Ankara Sekizinci Asliye Ceza Mah- kemesi'nde görülecektir. Cizre Asliye Ceza Mahkemesi, dosyayı Ankara 8. Asliye Ceza Mahkemesi'ne gönderir. Çünkü İlçe İdare Kurulu'nun ka- rannda. Binbaşı'nın 245. maddeden yargılanması istenmektedir. Anka- ra 8. Asliye Ceza Mahkemesi buna itirazeder. Mahkemeye göre binbaşjnın suçu "Görevini yaparken karşısmdaki kişiye kötü muamele" yapmak diye de tanımlanabilecek 245'in kap- samında değildir. Sanığın suçu, iş- kenceyle ilgili TCK'nın 243. madde- sinin kapsamına girmekledır. Bu nedenle dava Ağır Ceza Mahkeme- si'nde görülmelidir. Ankara 8. Asli- ye Ceza. Mahkemesi, görevsizlik ka- ran venr. Karar yerindedır Dosya Ankara 3. AğırCeza Mah- kemesi'ne gönderilmiştir. Bu kez Ağır Ceza Mahkemesi görevsizlik karan verir. Sonunda dosya yeniden Yargıtay 3. Ceza Dairesi'ne gider. Yargıtay konuyu tekrar görüşür ve karannı verir "Asliye Ceza'nın verdiği görevsiz- lik karan yerindedir. Dava Ağır Ce- za'da görülmelidir..." Anlaşılan öyle bir bok yenmişti ki, bırakın Olağanüstü Hal'in ola- ğanüstü engellerini, davaya baka- cak mahkeme bile güçlükle bulunu- yordu. SÜRECEK Youth Service Schools 16-20 New Broadway» Ealmg, Loudon W5 2XA Tel:9.9.4481 56621 88 faks: 9.9.448İ 56620 Ü Başvuru; MrsCristinaHyde Haftalık kurs ücretj- 210-270pmHJd în^Jfere'dedüeğitimi veren devtet okırilan {Htğfabk kurs ücretkri: ortalama 70-90 potmdarasmda) Aberdeen Coöege oFComraerce HoJbouraStreet, Aberdeert, ABG27T Tef: 9.9.44 224 57 28 11 faks: 9.9.44 224 57 37 58 Başvuru; Mr. O.P. Lynch Abrahaın Moss Centre Creseem Road, Manchester, M8 6UT Tei: 9,9.4461 740 1491 faks: 9.9.44 6174005 83 Başvuru: Sue Ozagjr Angiia Higher Educaticm Coflege Cambridge Campus, East Road Cambridge, CBI 1PT Td: 9.9.44 223 632 7} faks: 9.9.44 223 35 29 73 Başvuru; Richard Bruce-Wilson Barry Colfege oî Further Education Colcot Road. Barryt South Glamorgan, CF6 8YJ Tel; 9.9.44 446 74 35 19 Başvuru: Mr. Harvey Scarratî BradlbrdaodlIkJey Communiîy Coîfege 6E Westbrook, Great Horton Road, Bradford, BD71AY, West Yorkshıre TeF: 9.9.44 274 75 32 07 faks: 9.9.44 274 75 31 73 Başvuru: Nancy HaB The Brasshouse Ceaire 50 Sheepcote Street, Birmingham, Bİ68AJ Tel: 9.9.44 2164301 14 faks: 9.9.44 21 633 47 82 Başvuru: Deborah Cobbett Bnghton Polytechnic The Laaguage Centre, Fahner, Brightoıt, Sussex, BN! 9PH Tel: 9.9.44273 60 66 62 faks: 9.9.44 273 69 07 10 Başvaru: Martin W$boa SÜRECEK ANKARA^AIVKA MÜŞERREF HEKÎMOĞLU Çalışma Bakanı'nı Dinlerken Kürsüde SHP'li Çalışma ve Sosyaf Güvenlik Bakanı Mehmet Moğultay, çalışma yaşamında çağdaş duzeye varmak için çözüm bekleyen sorunlan anlatıyor. Çizdiği tablo aydınlık değil, ama iyimser ve mutlu konuşuyor. Tabloyu değiştirmeye kararlı görünüyor. 1993 ytdnın ça- lışma yaşamında reform yılı olacağını, Meclis günde- minde yer alan tasarıları, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşların işlerlik kazanacağını anlatıyor. Bir politika- cı olarak geriye, demokratik yaşamın kilitlendiği dönem- lere, bugüne, muhalefet partilerinin çelişkilerine, Çan- kaya'nın vetolarına değinmekten de geri kalmıyor. Dinlerken gülümsüyor insan. Politikada özü-sözü birli- ğin önemini düşünüyor. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin düzenlediği öğle yemeğindeyiz. Devlet Konukevi'nin büyük salo- nunda değişik meslek dallarından oluşan bir başkent mozayiği, bilimadamları, yüksek bürokratlar, ILO tem- silcileri ilgiyle dinliyor bakanı. Büyükelçi Osman Olcay, Prof. Rüçhan Işık, yazarımız Uğur Mumcu, eski çalışma bakanlarından Prof. Cahit Talas, Inönü Vakfı Başkanı özden Toker, Çağdaş Yaşamı Destekleme DernegTnin Ankara Başkanı Demet Işık ile aynı masadayız. Konuş- masını bitirdikten sonra Mehmet Moğultay da masamı- za oturuyor. Ben de biraz önce Prof. Çahit Talas ile başladığım konuşmayı bakanla sürdürüyorum bu kez. 1961 Anayasası yaşamımıza geçseydi, bugünkü konuş- manız çok ileri düzeyde olurdu, diyorum. Şimdi her şey yeniden başlıyor. Demokratik hak ve öigürlükler için yeni savaşımlar gerekiyor. Yasal deği- şiklikler, sendikal haklar, demokrasinin işlerliği için ge- rekli örgutlenmelerle ilgili yasal düzenlemeler gerekj- yor. Gecıkmenin faturasını da toplum ödüyor her zamanki gibi. Çalışanlar ödüyor. Gelir dağılımının ada- letsizliğini çalışanlar yaşıyor baştan sona. Enflasyonu onlar yaşıyor. İş güvencesinden yoksunluğu onlar yaşı- yor, korku ve kuşkuyla. Çalışma Bakanı şaşırtıcı sayılar- la toplumdaki çeliskileri kanıtlıyor Çalışanların ödediği vergiler devlet bütçesinin büyük bölümünü oluşturuyor neredeyse. Oysa sosyal haklarda çok geride kalıyor ça- lışanlar. 196O'lı yıllar Türk sendikacılığının altın yıllarıydı, diyor Prof. Cahit Talas. Ben de o yıllara gülümsüyorum haya- limde. Emeğin yüce değerine inananların savaşı vardı alanfarda. Işçi sınıfının uyanışı, bir şafak saatının umu- du. Sendika tarihimizi parlatan savaşlar, kürsüleri onur- landıran başkanlar... Türkiye Işçi Partisi'nin toplantılan- na güç ve soluk verenler. Yapı İş Sendikası Başkanı Tahir öztürk'ün bir konuşması yine çınlıyor kulağımda. Kurtuluş alanında TlP'in düzenlediği bir toplantı, işçiler, köylüler, dar gelirliler, genç üniversiteliler doldurmuş alanı. Kürsüde Tahir öztürk, "Dağları aşarak barajlar kuracağız!" diyor. Alan mutlu, umutlu alkışlarla çınlıyor. Coşku dağlara ulaşıyor... Dağları aştılar; ama duvarları, parmaklıkları aşamadı- lar! Kimi kurşunladı, kimi hastalandı, kimi genç yaşta yitirdi yaşamını. Solan umutlar yeniden yeşerecek şim- di. Türksendikacılığı yeniden bulacak kimlidjini... İnsan gülsün mü, ağlasın mı şaşırıyor. 196O'lı yıllarda anayasanın öngördüğü haklari, özgürlükleri önlemeye çalışanlar; anayasa onarımlarına çaba gösteren siyasal kadrolara bugün de direniş var. Onca deney yetmemiş gibi! SHP'li Çalışma Bakanrnın işi koJa? değil doğrusu. Ince uzun bir yolda. Darboğazları, yokuşları var. Kav- gayla değil; barışla, uzlaşmayla aşması gerekiyor. Uzun bir soluk ister, yürek ister, destek ister. Ben her zamanki iyimserliğimle bakıyorum olaya. Toplumdaki beklentilerin doğrultusunda çabaların ba- şarılı olacağına inanıyorum. Çalışanların özlemi, eme- ğin, alınterinin itici gücüyle uzun ve ince yolda güvenli yürüyeceğini düşünüyorum. Ama en çok saplandığımız yoz ortamı aşacağımıza inanmaktan kaynaklanıyor iyimserliğim. Değer yargıları yerli yerine oturacak, emeğin yüce değeri anlaşılacak eninde sonunda. • • • Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği önümüzdeki günlerde de toplantılar düzenliyor. Çok sevindim, kimi toplantılar Ankara ilçelerinde, yerel yönetimlerin kültür merkezlerinde, kahvelerdeyapılacak Dernekicinolum- lu bir gelişme bu. Bu tür toplantılar, konferanslar, açık oturumlar toplumun değişik kesimlerinin katılımıyla da- ha üretken olabilir. Yoksa belli bir çevreye sesleniyor. Oysa o çevre sorunlan biliyor, belli çözümler aramak- tan, tepkilerini belirtmekten de geri kalmıyor. Bence IŞH ğı karanlığa çevirmek gerekir, bilmeyenleri uyarmak, aydınlatmak, düşünmeye, tartışmaya çağırmak, bilinç- lendirmek gerekir. Suskunlann konuşması, sesini du- yurması, tepkisini, etkisini belirtmesi gerekir. Toplumda bu özlem de var sanırım, bir dokunup bin ah duyulabilir. Mesleğim nedeniyle biliyorum bunu. Evdeki yardımcı, kapıcı, bindiğim taksinin şoförü, manavın çırağı, berber salonundaki manikürcü kız, lokantadaki garson, dinler- seniz neler anlatıyor! Çiçeğe durmuş ağaç gibi tepeden tırnağa açıyor birden. Kimi baharı, kimi sonbaharı, kimi de solan baharı yansıtıyor. Kimi de karakışı... Soğuğa güzel direniyorlar. Karanlığa ışık tutmak bir aydın göre- vi elbet Ama karanlığın da keskin bir ışığı var, parlatmı- yor yakıyor. O ateş Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nde çalı- şanlara daha büyük coşku ve hız verecek sanırım. BULMACA 1 2 3 4 8 SOLDAN SAĞA: 1/ Ömer Se.yfettinın ro- manı. 2/ Eskiden şairlerin kasidelerinde övgüsünü yaptıklan kişılerden al- dıklan para ya da hedi- ye... Bir şeyi anımsamak için yazılan kısa yazı. 3/ Balıkesir ilindeki Kaz Dağı'nın mitolojik dö- nemlerdeki adı... Tümce- nin öğelerinden biri, 4/ Serdar, başkomutan... Bir gıda maddesi. 5/ Üzüntü... Öğütülmüş ta- hıl. 6/ Penınun para birimi... Yi- ğit. 7/ Bir nota... "Mesela bir ak- şam üstüdür —,'Bahçeler ve dağlar üzre hükümran" (Ahned Arif). 8/ Tek parçadan oluşan kadın giysi- sı... Bir renk. 9/ Bir nota... Türk müziğjnde birbirine yakın iki ma- kamın ortak adı. YUKARIDAN AŞAĞFYA: 1/ Dostoyevski'nin bir romanı. 2/ Portekızhalk şarkısı... Itırlı birbit- ki. 3/ Uyma, boyun eğme. 4/ Eli işe yatkın, becerikli... Yozgat yakınlannda ortaya çıkanlan ve Anadolu'nun tam bir kronolojısinı göstermesi bakımından bü- yük önem taşıyan höyük. 5/ Ortaoyununda kadın rolüne çıkan erkek oyuncu... Eğreti mal. 6/ Birgezegen. 7/ Boynun arkası... Eskı Mısırda güncş tannsı. 8/ Heykel... Hayvanı avcıhğa alış- tırma işi. 9/ Bir cetvel türü... XVII. yüzyılda yaşamış ünlü bir divan şaıri.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear