22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 25AĞUSTOS1992SALJ 12 DİZİYAZT Adanalılar eskiden pavyonda eğlenmek için Mersin'e giderdi Pavyoiîlaıuı eski taclı kalmadı ÇUKUROVA'NIN DÛNÜ BUGÜNÜ ÇETİN YİĞENOĞLU JVollannı, bacaklannı açarak yengeç gibi yürüyen soytanlar, kabadayıyım diye geziyorlar ortalıkta. Zennube gibi masal prensesleri yaratan Adana'nın pavyonlan da zorda şimdi. Değişen değer yargılan, köşe dönme düşleri garsonu da, kadını da çarpık iliş- kilere zorlamış. Çoğu pavyonun adı beyaz kadın ti- careti yapılan fuhuş yerine çıkmış. 195O'li yılJar Adana'nın, Adanahnın kabadayılanyla, pavyonlanyla bellek- lerdeki imajının yaratıldığı yıllardır. Robin Hood gibi varsıldan alıp yoksu- la veren kabadayılan, bir çıftçi için römorktan düşen bir balya pamuk pa- rası sayılabilecek bedelle kapatılan payvonlan o yıllarda ünlenmiştir. Çukurova pamuğu Amerikan İç Sa- vaşı'ndan neredeyse yüzyıl sonra ikin- ci kez para etmeye başlamıştır. Çuku- rova ve Adana yine çekim merkezidir. Piyasada görülmemiş ölçüde para bol- luğu vardır. Her zaman her yerde ol- duğu gibi paranın çok olduğu yerde açılır barlar, pavyonlar, eğlence yerle- ri. Koiay kazanç peşinde koşanlar da böyle yerlerde böyle zamanlarda orta- ya çıkarlar. Adana'da da böyle olmuş- tur. Oysa bu tarihten üç-beş yıl önceân- de Adana'da pavyon diye bir şey yok- tur. "Erbab-ı namusun baskısıyla pavyon açmak yasakü" diyor gazeteci Osman Yereşen. O zamanlar "latifenin latif olması"- Eslüden kadmtara hanımefendi, erkek- lere beyefendi denirdipavyonlarda. na dikkat eden Adanalı çapkınlar eğ- lenmek için Mersin'e giderlerdi. Li- man ve deniz ticaretinin hareketliliği dolayısıyla Mersin'de açılan bar ve pavyonlar Çukurova'da ünlüydü. Eğlenmek için akşam ûzeri Mersin'e giden Adanalılar, bar-pavyon alemin- den sonra sabaha karşı O2.3O'da hare- ket eden son trene binerek Adana'ya dönerlermiş. îstasyonda dura dura sa- bah 05.00'de Adana'ya gelen trene halk "sarhoş treni" dermiş. "Adana'- nın kayınpederi" diye isim takılan Arap Niyazi tarafından Adana'ya ilk pavyon açılıncaya değin Adanalılar pavyon alemleri için Mersin'e gider- lermiş. Anlaüldığına göre, o yıllarda, bu- gün "alaturka müzikhol" diye tanım- lanabilecek sazlar vardı Adana'da. Safıye Ayla, Mûzeyyen Senar gibi ûn- lü sanatçılar bu sazlarda konserler ve- rirdi. Müzik eşliğinde sadece içki içilir- di, kadın yoktu, konsomasyon yoktu. Sonra barlar açıldı, kadınlar için kon- somasyonun zorunlu olduğu barlar... Sazlarda içip esriyenler daha sonra ba- ra giderlerdi. En sonunda sazlarla bar- lar birleştirildi ve Adana'nın ûnlü pavyonlan ortaya çıktı. Eskiden yazlık ve kışhk pavyonlar vardı. İki bölümden oluşurdu. Müzik dinlemek, prograrn izkmek isteyenler- le konsomasyon için gelenler ayn yer- lere otururlardı. "tbadet de, kabahat de gizü" anlayışı yaygındı. "O dönem- de eğlence yaşamının bir adabı vardı" diyor Aydın Remzi Yüreğir, "Genç- ler, büyüklerimiz vardır diye pavyona bara gitmezlerdi." Eskı Türkiye Müzik !ş Sendikası Başkanı Abdurrahman özalp da "Es- kiden pavyonlara kentin belli başlı ki- şileri, seçkinleri giderdi. Hemen herkes birbınnı tanırdı diye anlatıyor. Şimdi ise kent toplumu içinde yoz- laşrruş, yasadışı kazanç sahibi karanlık tiplerin, çarpık düzenin çarpık adam- lannın gittiği söyleııiyor pavyonlara. Adana'da bir pavyonda garsonluk yapan Ahmet B. şunlan söylüyon - Eskiden çok para harcayanlar var- dı. Bunlar belli tiplerdi, çiftçiydi, es- naftı. Şimdi çok harcayanlar güven verrniyor. Ya bir yeri çarptı ya da do- landırdı diye düşünüyoruz. Akh ba- şında bir adam gelip payvona oturmu- yor. Ahmet B. komilikten başlamış bu ışe. Yaklaşık yirmi beş yıldır bu alemin içinde. Pavyonlann sinek avladığını anlatıyor. "Pavyon kapatmalar yok artık" diyor ve şöyle sürdürüyon - Eskiden insanlık vardı, saygı, sevgi vardı. Pavyona gelenlerin ağûrüğı var- dı. Kadınlar hanımefendiydi. Garso- nu "beyefendi" diye çağınrlardı. Şimdi "gel lan buraya" diyorlar. İçine düşûJen ekonomik sıkınü pav- yonlan derinden etkilemiş, yozlaşma ve çürümeyi getirrniş. Çoğu pavyonun adı beyaz kadın ticareti yapılan fuhuş yuvasına çıkmış. Değişen değer yargı- lan, köşe dönme düşleri garsonu da kadını da çarpık iüşkilere zorlamış. Evet, bataklıkta açan nilüfer ömeği Zennube gibi masal prensesleri yara- tan Adana'nın pavyonlan da zorda şimdi. Abdurrahman özalp şunlan söylü- yon - Geneldeki ekonomik sıkmtı pav- yonlan da zor durumda bırakü. Pek çoğunun adı kötüye çıkan pavyonlar- da garsonlann yüzdesi, pek çok kon- somatrisin yevmiyesi kaldınldı. Şimdi, albenisi olan, iş yapan birkaç kadına yevmiye veriliyor. Böylece kadınlar, garsonlar, komiler güç durumda kal- dılar. Eskiden böyle miydi? Pek çok insan için ekmek kapısıydı pavyonlar. Pavyon sözcüğü eskiden Adana'da kabadayı sözcüğünü de çağnştınrdı. "Emret ağam biçeyim"de bir şiirsellik vardı. Gün geçmezdi pavyonda kavga çıkmasın, biri vurulmasın. Her kavga- nın öyküsüne ağıt yakılırdı. Dilden di- le anlatılırken anlatanın eklemeleriyle olay aslını aşan bir efsaneye dönüşür, kahramanı da mit olurdu. - Nerede o eski kabadayılar ağabey, diyor Ahmet B., onlar birer kahra- mandı. - Nasıl kahramandı? - Gözüpek, yiğit insanlardı. Hep haklının yanında haksızla ederdi kav- gasını. Güçsüzden yana olurdu, güç- süz haklıysa. Çoğü, zenginden alıp fakire verirdi. Fakirleri beslerlerdi. Kendilerinden güçsüzlere vurmazlar- dı. - Ya şimdikiler? - Şimdi soytanlar türedi. - Soytan mı? - Evet soytan... - Nasıl yani? - Kollannı, bacaklannı açarak yen- geç gibi yüreyen soytanlar "kabadayı- yım" diye geziyor ortalıkta. Dört-beş kişi bir oknuş mafyacüık oynuyor. Pavyona geliyorlar. Baba rolündeki tuvalete gidecek değil mi, diğerleri he- men köşeleri tutuyorlar. Sanki film çevirivorlar Baba rolündeki oturma- sarkıntılık da yapmazlardı. Mahalle sakinlerini taciz etmedikleri gibi "ma- hallenin namusu"nu korumayı görev bilirlerdi. Zaten Adanalı kabadayılan mahalledeki yakın çevresi ünlendirir- di. Onlar birçok kişinin gözünde birer kahramandı. Öldüklerinde ağıt yakı- lırdı. Ince Cumali için yakılan ağıt plak yapümıştı. Evet, Adana'da eski kabadayılar da yok şimdi. Bıcak ve silahlann kullanıl- madığı değnekh kavgalar gibi yok ol- dular birer birer. 1980 önceşi siyasi hareketleıie birlite lumpenlerin işlevi sona erdi. 1980 sonrası, mafya tipi ör- gûtlenme kabadayılann tarih sahne- sinden çekilmesine yol açtı. Adana'nın yeralü dünyasında şimdi mafyalar belirleyici. Mafyalar da uz- manlık alanına göre değişiyor. lcra mafyası, çek-senet mafyası, ihale maf yasından söz ediliyor. Arada bir silahlı çatışmalar oluyor. Otomobiller tara- ruyor, bazı "baba'Tar ayagtndan vu- olduğunu öğrenen ünlü kabadayı, "Canın sağolsun yeğenim" diyerek iti- raz ettiği hesabı kuzu kuzu öder. Yü 1979. Bir siyasi örgütün militan- lan ünlü bir kabadayının işlettıği kulü- bü basar ve kumar oynayanlann neyi var, neyi yok gasp ederler. Bu olay karşısında eli kolu bağb, hiçbir şey ya- pamayan ünlü kabadayı "Beş parahk oldum. Artık bu diyarda yaşamak ba- na haram oldu" diyerek Adana'yı terk eder. Kabadayılann saygınlığını zedele- yen bir başka öykü de cezaevinde ya- şanmıştır. Yine 1980 öncesidir. O zamanlar siyasilerle öbür suçlulann koğuşlan aynlmamıştır. Cezaevinde kanşık yatmaktadırlar. Bir suçtan tu- tuklanan ünlü kabadayıyı aynı siyasi örgütün militanlannın bulunduğu ko- ğuşa verirler. Müitan tutuklular cezae- vi yaşamını kolaylaşürmak için ko- mün kurmuşlar, görev bölümü yap- mışlardır. Kımi bulaşık yıkamakta, kimi yemek yapmaktadır. Sistem gere- ği koğuşa gelen ünlü kabadayıya da bir görev verilir. Kabadayının görevi koğuşu süpürmektir. Ünlü kabadayı yalvanr, yakanr, "Etmeyin çocuklar, bu işi bana yaptırmayın. Bu, beni öl- dürür" der. Yapılan pazarhktan sonra cezaevinde yatüğı sürece koğuş gider- lerini üstlenen ünlü kabadayı, koğuşu süpürmekten kurtulur. Evet, birer birer yok oldu, yitip gitti o eski kabadayılar. Pavyonlannda es- ki tat kalmadı Adana'nın. Orhan Kemal'in "Hanımın Çiftliği"ndeki ArifAğalar pavyon kapatmıyor artık. 1 Eskiden çok para harcayan tipier vardı kimi esnaf, kimi çiftçiydi, şimdikiler pek güvea vermiyor.' dan oturmuyor çakallan. Komik du- ruma düşüyorlar. Eski pavyon âlemle- ri gibi eski kabadayılar da kayboldu. Eskiden çakah kabadayısmdan ayır- dedemezdin. Ciddi adamlarmış o zamanlann ka- badayılan. Deli Cabbar, Gazyağcırun oglu Mehmet, İnce Cumali, Gedikli Kemal, Karikatür Duran, Çecen Cu- mali, Köylü Mithat, Uçankale, Şeker- ci Halil, Gaspıralı, Berber Mehmet'in öyküleri dilden dile anlatılıyor hâlâ. Anlaüldığına göre, eskiden fedailer gidip kabadayılar adına avanta ister- di. fsteme "yok" yanıtı verilirse kaba- dayı bu kez şöyle haber salardı: "Yanndan sonra işyerinin ortağı- yım." Ve ortak olurlardı. Kabadayılık bir ego olayıydı. Adana'nın eski kabadayılan toplum- da saygınlığı bu yolla elde edeceklerine inanırlardı. Beyaz zehir, beyaz kadın ticareti yapmadıklan gibi kadına kıza ruluyor. Şimdi yok olan kabadayüardan ba- alannın tirajik ölümleri anlaülıyor sohbetlerde. Bir zamanlar belirli çev- releri korkudan titreten Gaspıralı'nın yalnız yaşadığı evinde öldüğü, üç gün sonra öğrenilmişti. Üç çocuğunu peş peşe yitiren Asfalt Rıza evlat acısına dayanamamıştı. Bir de eski kabadayılann siyasi ör- güt militanlan karşısında sinişlerine ilişkin öyküler anlaulıyor. Işte bu öy- külerden birkaçı: Eski ve ünlü bir kabadayı bir yere gitmek için yoldan çevirdiği taksiye bi- ner. İneceği zaman hesabı fazla bulun- ca itiraz eder - Beni tanımıyorsun galiba? - Yoo, diye karşılık verir şoför. -Ben 'ım! - Olabilir, ben de mühendislik öğ- rencisi Mustafa. Genç şoförün üniversite öğrencisi Eskilerin dilinde hep aynı tümce do- laşıyor: "Insanlar pek değiştiler." İnsanlar, toplumlar hep degişmezler mi zaten. fyiye, güzele ulaşmak için değişip dönüşmezler mi? Peki, her de- ğişim, her dönüşüm, her zaman iyi ve güzel mi olur? lşte o yüzden bu yazı- mızda daha çok Adana ve Çukurova'- daki değişimden, dönüşümden, yoz- laşmadan, çürümeden söz ettik. Tari- hin sahnesinde kaç kez izlenilen yozlaşmış, çürüyüp kokuşmuş değer- lerin yeni diye, çağdaş diye yutturul- maya çalışıldığını görünce insan, Çukurovab ozan Dadaloğlu'nu anım- sıyor: "Ağlayı aglayı Dadal'ın söyler / Vefasız dünyayı şu insan neyler? / Bir yiğidi bir kötüye kul eyler / Şimden »nra yaşaması güç oldu." BİTTİ GAYRİMENKULÜN AÇIK ARTTIRMAİLANI ANKARA GAYRİMENKUL SATIŞ İCRA DAİRESİ'NDEN Dosya No: 991/155 İş Sablmasına karar verilen gayrimenkulün cinsi, kjymeti, adedi, ev- safı. Ankara Çankaya ilçesi Bahçelievler Mahallesi 3'üncü cadde üze- rinde 112 kapı numarah binarun bulundugu yere rastlayan imann 1575 ada, 26 parselini teşkil eden 364 m1 miktannda arsası bulunan kar- gir apartmanın 10/80 arsa payına tekabül eden 1 kat 2 numaralı raes- ken hissedarlaı arasında şuyuun giderilmesi için Ankara Adliye Sarayı K.Blok Z.Kat 59 numaralı yerde açık arttınna suretiyle satılacaktır. Geniş evsafı dosyada mevcut şannameye Uişik bilirkişi raponında apk- lanmıştır. TAKDtR EDtLEN DEĞERl: 200.000.000 TL'dir. Sab} şartlan: 1- Satış 6.10.1992 güntt saat 09.30'dan 09.55'e kadar yukanda ya- züı yerde açık arttınna suretiyle yapılacaktır. Bu arttırmada tahmin edilen kıymetin %75'ini ve rüçhanlı alacakiılar varsa alafaHjin mec- muunu ve salış masraflannı geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok arttıranın taahhüdü baki kalmak $ar- tiyle 16.10.1992 günü aynı yer ve aynı saatte ikinci arttırmaya çıka- nlacaktır. Bu arttırmada da bu miktar elde edilememişse gayri menkul en çok arttıranın taahhüdü saklı kalmak uzere arttınna uamnda gös- terilen müddet sonunda, en çok arttırana ihale edilecektir. Şu kadar ki, artürma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin %40'ını bul- maa ve satı? isteyen alacağına rüçham olan alacaklann toplamından fazla olması ve bundan ba$ka paraya çevinne ve paylaştınna mas- raflannı geçmesi lazundır. Böyle fazla bedeUe aba çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Arttırmaya iştirak edecelderin, tahmin edilen kıymetin %20'â nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankamn temi- nat mektubunu vermeleri lazundır. Satış peşin para iledir, alıcı iste- diğinde 20 günü geçmemek üzere mehil verilebUir. Tellaliye resmi, ihale puhı, tapu harç ve masraflan alıaya aittir. Birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. 3- Ipotek sahibi alacakhlarla diğer ilgüilerin (*) bu gayri menkul üzerindeki haklarmı hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddilannı da- yanağı belgeler ile on bes gün içinde dairemize bildirmeleri lanrndır. Aksi takdirde haklan tapu sicili ile sabit olmadıkça paylasmadan hariç h 4- thaleye katnıp daha sonra ihale bedelini yatınnamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm ahcılar ve kefilleri teklif ettikleri be- del ile son ihale bedeli arasmdaki farktan ve diğer zararlardan ve ay- nca temcrrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. thale farkı ve temcrrüt faizi aynca hOkme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden ahnacakür. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için da- irede açık olup masrafı verıldigi takdirde isteyen alıaya bir örneği gönderilebilir. 6- SaUşa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve munderecatını ka- bul etmiş sayuacaklan, başkaca bilgi almak isteyenlerin 991/155 iş sayüı dosya numarasıyla müdürlügümuze başvurmalan ilan olunur. 18.8.1992 (*) Ilgililer tabirine irtifak bakkı sahipleri de dahildir. T.C. SALİHLİ SULH HUKUK MAHKEMESİ İZALEİ ŞUYUU SATIŞ MEMURLUĞU Dosya No:" 1992/15 Satış GAYRİMENKULÜN AÇIK ARTTIRMA İLANI Salihli Sulh Hukuk Mahkemeleri tzalei şuuyu Satış Memurluğundan. Satıunasına karar verilen gayrimenkulün cinsi, adedi, kıymeti Hissedarlan Mehmet Esen ve Rukiye Yalçın arasında hisseli o)up, aynen taksimi mümkün olmadığından, mahkemece satılarak şuyuu- nun izalesine karar verilen: Salihli Kocaçeşme Mah. Çavuş Sok. mevkiinde kain tapunun 1084 sayfa 288 ada 57 parsel no'da kayıtlı doğusu Actsu Sokak, batısı Ça- vuş Sokak, kuzeyi Ahmet Karakuzu, güneyi Kemal Canseven yerleri ile çevrili (240,70) m' miktannda arsası bulunan, Çavuş Sokağa cep- heli tuğladan yapılmış tek kath 3 oda 1 salon, mutfak, banyo, hela- dan ibaret eski tip bir ev. Aynca Acısu sokağa cepheli betonanne tarzda yapılmış 3 katlı ka- ba inşaat durumunda her katında 3 oda, salon, mutfak, banyo, hela- dan ibaret zemini dükkân üstü 2 kath natamam vaziyette daireler 90 m1 miktannda olup taşmmazın tamamına bilirkişi tarafından (280.000.000 TL) iki yüz scksen milyon lira muhammen kıymet tak- dir edilmiştir. Tapusunda takyidat ve yukümlülUk yoktur. Saöş şarthn: 1- Satış 20.9.1992 günü saat 9.35'ten 10.00'a kadar Asliye Hukuk Mahkemeleri Yazı tşleri Müdürluğu odasında açık arttırma suretiyle yapılacaktır. Bu arttırmada tahmin edilen kıymetin V»75'ini ve rüç- haîüı alacakiılar varsa alacaklan mecmuunu ve satış masraflannı geç- mek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok art- tıranın taahhüdü baki kalmak şartiyle 09.10.1992 cuma günü aynı yer ve aynı saatte ikinci arttırmaya çıkanlacaktır. Bu arttırmada da rüç- hanlı alacaklılann alacağını, satış masraflannı ve muhammen kıy- metinin l ?»40'ım geçmesi şartı ile en çok arttırana ihale olunur. 2- Arttırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin l ft20'si nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankamn temi- nat mektubunu vermeleri lazundır. Satış peşin para iledir, alıcı iste- diginde 20 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tellaliye resmi, ihale pulu, *?o 12 Katma Değer Vergisi, tapu harç ve masraflan alıcıya ait- tir. Birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. 3- Ipotek sahibi alacakhlarla diğer ilgüilerin (*) bu gayri menkul üzerindeki haklarını hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddilannı da- yanağı belgeler ile on beş gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde haklan tapu sicili ile sabit olmadıkça paylasmadan ha- riç bırakılacaklardır. 4- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse tcra ve tflas Kanunu'nun 133. maddesi gereğince ihale feshedilir. İki ihale arasmdaki farktan ve 1o 30 faizden alıcı ve kefılleri mesul tutulacak ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecektir. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dai- rede açık olup masrafı verüdiği takdirde isteyen alıcıya bir ömeği gön- derilebilir. 6- Satısa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve munderecatını kabul etmiş sayılacaklan, başkaca bilgi almak isteyenlerin 992/15 sayıh dosya numarasıyla memurluğumuza başv. — '.— ilan olunur. (*) Ilgililer tabirine irtifak haklcı sahipleri de dahildir. Basın: 35325 ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER SAMSUN ŞUBESİNDE GÖREVLENDİRİLMEK ÜZERE FİLOLOJİ MEZUNU EK DERS UCRETLi OKUTMANLAR ALINACAKTIR. A.Ö. TÖMER Samsun Şubesi Müdürlüğü 19 Mayıs Üniversitesi Eğitim Fak. Atakum / SAMSUN ÇtiMŞYAYMlMI Hıffzı V. Velidedeoğlu yol kesen ırmak 4.BASI ÇAfiDAŞ YAVINLARI Tlrt»ei|ı cat 3141, Cıfılttlı-İSTANIIl 15 000 lira (KDV içinde) Odemeli gönderilmez AıNKARANOTLARI MUSTAFA EKMEKCİ Nadip Nadl Gnıünde- Istanbul'a, Nadir Nadi'nin ölüm yıldönümüne giderken yanıma Nadir Nadi'nin Perde Aralığından kftabıyla, Cev-! det Kudret'in "Kalemin Ucu" kitabını almıştım. "Kişiyi ya- ! şatmak için, yaşamak gerek" diye düşünürüm. "Ankara ' Notlan"nı da öyle hazırlarım; önce yazacağım kişi olmalı, onu yaşamalı, ondan sonra onu yazabilmeliyim. Cevdet Kudret öleli, şunun şurasında ne oldu? ölümünden sonra eşimle birlikte, insan Kudret'e bir başsağlığı telgrafı çek-' - miş, üzüntülerimizi bildirmiştik. Ihsan Kudret'le beni yıllar önce, arkadaşım Samire tanışbrmıştı; onlar ikisi de Kara- yolları'nda çalışıyorlardı. O yıllar, Cevdet Kudret'i yazıla- rından, "Cevdet Kudret Selek" olaraktanıyordum. Cevdet Kudret'i, Ayşe llhan'a -"İki gözüm Ayse'ye-söyledim; Cev- det Kudret'i çok iyi tanıyordu: -Tanırım, dedi, tanımaz olur muyum, çok severim. Kü- tüphaneye gelir, bizden kitap ister, araştrmalarını yapar- dı. Cevdet Kudret'i iyi tanırım! -İki gözüm, "Kalemin Ucu"nda, bir Sabahattin AN bölü- mü var, onu çok seveceksin! -Olur sevgili Ekmekçi, okurum! Birlikte yaşayınca, Cevdet Kudret'le, Nadir Nadiyi bir- birlerine çok yakın buldum. ikisinde de bir alçakgönüllü- lük, bir "Doğrucudavut"luk, kendisiyle dalga geçme niteli- ği, neme gerek, çok hoşuma gitti! İçin için kendimle dalga geçmeyi ben de severim. Yurtdışında bir yerlerde yitip kaybolduğum zaman, kimi okurlar: -Yav, gondermesinler şu adamı dışarıya, yine bir yerler- de kaybolacak! diye tasalanırlarmış... Perşembe sabahı Cumhuriyet'e vardığımda, Sami Ka- raören'le, Alev Coşkun, Erol Erkut, Hüseyin Gürer'i, gö- mütlüğe gitmek üzere bekler buldum. -Hah, dediler seni bekliyorduk; şimdi gidebiliriz! Beni mi bekliyorlardı, yoksa arabaların hazırlanmasını mı, pek bilemeyeceğim, içimden o anda öyle bir şey geçti! Bırakıp gitselerdi, Edirnekapı gömütlüğünü bulurdum so- ra sora artık! Ya da, bir başka grupla gıderdim... Nadir Nadi'nin gömütü başında çok kalabalık filan değil- dik. Berin Nadi, götürdüğümüz kırmızı çiçekleri serpti; sarı çiçeklerde gelmişti, onları da serpti, oradaki tüm Nadilerin gömütlerine. Sarı-kırmızılı çiçekler. Berin Hanım: -Galatasaray oldu! dedi. Nadir Nadi'nin yılları Galatasaray'da geçmed» mi? Gömütlükte Berin Nadi, Özgen Acar, Hikmet Çetinkaya, Alev Coşkun, Erol Erkut, Uğur Mumcu, Sami Karaören, Hüseyin Gürer, Mücap Ofluoğlu ile eşi Filiz Ofluoğlu (eski adıyla Filiz Karabey), Cumhuriyet'in emektarlarından Hüsnü Usta (Turcan) ile şimdi Milliyet'te yazan AN Sirmen vardılar Gömütlükten gazeteye döndük. Berin Nadi, arka- daşlara, Nadir Nadi için "lokma" yaptırmıştı. Biz ise, saat 13.00'de Ayazma'da, Nadir Nadi'nin "Perşembe Yemek- leri "nden birini canlandıracak, orada ögle yemeği yiye- cektik. Bir grup, arabalarla "Ayazma "ya gittik; Berin Nadi de, "Beş dakika oturur, kalkarım" diye bizimle geldi. Var- dığımızda, daha* önceden gelip oturanlar olduğunu gör- dük. Turhan Selçuk, Salih Şanver, Gürbüz Barlas, Yavuz Gör, Osman Nuri Torun, masayı donatmışlar beyaz pey- nir, kavunla rakıları parlatıyoriardı. Necdet Uğur orada mıydı, sonra mı geldi? llhan Selçuk, Uğur Mumcu sonra- dan geldiler. Perşembe kadrosu şöyleydi: Berin Nadi, Sami Karaören, Mücap Ofluoğlu, Necdet Uğur, Turhan Selçuk, Salih Şanver, Gürbüz Barlas, Yavuz Gör (Emekli elçi), Osman Nuri Torun, llhan Selçuk, Uğur Mumcu. Uğur Mumcu yeşilaycı. O, su içiyor! Ayazma'nın arkası, kilise; önü meyhane. Şimdi karşıst- na, bir de cami yapılmış, tamam olmuş! -Haydi bakalım Nadir Nadi için! Içiyoruz. Çok kimsenin haberi yok. Sami Karaören, Ya- şar Kemal'i bulamadığını söyledi. "Perşembe yemekJeri" bizim Ankara'daki "cumartesi yemekleri'ne benziyor. Perşembe yemeklerıne katılanlar, hesabı eşit olarak ödüyorlar. Yalnız Uğur Mumcu'yla ikimizden: -Ankaralılardan aîmıyoruz! diye almadılar. Ben, daha önce Ayazma'ya değil, 'Filiz'deki toplantıya katılmıştım. 'Ayazma' ilk 'perşembe yemekleri'nin lokan- tası... "Nadir Nadi'yi Uğurlarken" kitabında, Nadir Nadi öldük- ten sonra, yazılan yazılar, yollanan iletiler yer almış. Giriş- te, Berin Nadi sen gideli...' başlığıyla şunlan yazmış: "Sen gideli kah bir gün, kah bin yıl gibi... Bu yalnızlıkta tek dayanağjm, elli yıllık onurlu yaşamımız. Bütün varlığını adadığın Cumhuriyet'i senin izinde olan arkadaşlannla, aynı amaçla yürütmek çabasındayız. Bize yardımcı ol Nadir'ciğim..." ' Perşembe günü 'Ankara Notlan'nın sonunda şunu yaz- mıştm: "...Gerçek gazeteci Nadir Nadi'yi Cumhuriyet'le yasat- mak boynumuzun borcudur. Yazacakları okurları yaşatır. Nadir Nadi'yi yaşatan okurlara selam olsun!" • • • Düzeltme: "Tekin lleri Dikmen'le..." başlıklı yazılarda ki- mi sözcük yanlışları olmuştur. İkinci yazıda, Gurazıı Müs- lim'in...", "Niyaziyi Mısri" olacaktı. Son yazıda ise "Refir-i Am" sözcüğü "Nefiri Am" olacaktır. Bir de, ilk yazıda ge- çen, kapatlan CHP'yi kuran yurttaşın soyadı "Güngör" değil, "Bingöl" olacakt, düzeltirim. BULMACA SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 1/ Marangozlukta kullanılan küçük el testeresi. 2/ Aynı ad- lı balıktan çıkarılan güzel kokulu mad- de... Gözleri görme- yen. 3/ Eski Mısır- da güneş tannsı... Baharatlı sirkeye ya- tınlmış koyun etin- den yapılan şiş. 4/ Serbest bırakma... Dokumacıhkta me- kikle enine atılan ip- lik. 5/ Işlenmemiş toprak... Hatıra. 6/ Bir harfın üstüne ya da altına ekle- nen ayına işaret... Optik kaydırma. 7/ Ivedi... Bir nota. 8/ En kısa za- man süresi... Bir ilimiz. 9/ Duyu ve istençten ayn olarak düşünülen bil- me yetisi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Namlusu genellikle yivli, kısa ve hafıf bir tüfek. 2/ Ata binen kadın... Bir soru sözü. 3/ Kimyada kurşunun simgesi... Maden üzerine kazıma yapmak ve çıknkta çevrilen şeyleri yontmaJc ıçın kuilanıian çe- İik kalem. 4/ Çamaşır leğeni... Yeni bir şey bulma. 5/ Karak- ter... Un, et ve bamya ile yapılan bir yemek. 6/ Şarkı... SamH de denilen ve sözsttz oynanan köy seyirlik oyunlannın genel adı. 7/ Çoğunlukla yemek pişirmede kullanılan, ayaklı ve tasınır ocak... Neon elementinin simgesi. 8/ Hatay ilinde bir göl ve ova... "• iş bizimkisi / Asü en kötüsü / bilerek, bilmeyerek / hapishaneyi insanın kendi içinde taşıması" (Nâzun Hikmet). 9/ Atların ahnlannda bulunan ve burunlanna doğru uzanan beyaz leke.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear