22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 18 HA2İRAN1992 PEBŞEMBE 12 DIZIYAZI Nâzım hastanede ölümeyaklaşırken annesi Celile Hanım Köprü'de yalvanr: Oğlumu kurtannız Köprü'yü uımtmayıııız! EDEBIYATIMIZDA GALATA KÖPRÜSÜ REFİK DURBAS K-öprü'nün intihannın ertesi günüydü. Oruç Aruoba telefon etti. Beşiktaş'tan bir tekneye binip Köprü'ye Orhan Veli'nin "Galata Köprüsü" şiiri ile bir demet çiçek bırakacaktık. Boğaziçi Köprüsü'nün altını tavaf ettikten sonra sekiz kişi Galata Köprüsü'ne çıktı. Çiçek demetini ve şiiri taktı Köprü'nün yakasına. Köprü üzerinde ilk resmimi o gün çektirdim... — 4 — Şımdı anılarda kalan Galata Köp- rüsü'nün bir de "anılar'da yaşayan tanhi var. Daha dün Haydarpaşa'da trenden inilir. vapurla Karaköy'e geçilir, Köprii"de >ıirünür ve İstanbul'un "ta- şı toprağı altın" kalabalığma kanşılır- dı. Yazarlar. çizerler bir muhallebicide buluşur gibi Köprü üzennde karşıla- şırlardı. İlharru Bekir Tez, Nâzım Hikmet hapisten çıktıktan sonra onu ilk kez Köprü üzerinde görmüştür. "Nâzım'ın cilesi' ilk kez özgürlük bayrağını Köprü üzerinde açacaktır. Rady Fish anlatıyor: "Nâam Hikmet Istanbul hastanele- rinden birinde, Cerrahpaşa'da. her gün yine ölüme yaklaşırken, annesi. oğlunun. üstünde'durupbalıkçı tekne- lerine, mavTialara, yolcu gemileri ile römorklara, bunlann Haliç'ten çıkışı- na, Boğaziçi'nden gelişine bakıp kala- balığın gürültüsünü, tramvay zillerini dinlemeyı sevdıği Galata Köprüsü'ne çıkacaktır Bu köprüde, bedbinlik ve ümit dolu, henüz genç kalmış tanınan sesi duyulacak, güriiltüyü basünp yol- culan durduracak ve parmakhğın ya- nında sıra sıra balık tutanlara oltalan- nı bıraktıracaktır. Şairin serbest bıra- kılmasmı ısteyen beyanlan gelip geçenlere uzatarak yalvarmaktadır Celüe Hanım: -Nâzım Hikmet'i unutmayınız! oğ- lumu kurtannız." Yine aşağı yukan aynı yıllar. Yıl 1952. İstanbul'da lüfer akını var. Ya- şar KemaJ'in deyişiyle "kayıklann üs- tüne basa basa Karaköy den Emi- nönü'ne gitmek mümkün." Bu lüfer akınında Yaşar Kemal de balık tutma sevdasına kapılıyor. Önce Karaköy iskelesine gidiyor, ama kira- layacak bir kayık yok. Kaç lira teklif ediyorsa aldıran olmuyor. Ğerisını Yaşar Kemal anlatsın: "Haliç'ten. ışık selinin içinden balık- çılann sesleri geliyor. Çarnaçar dönüp Köprü'den, yani Köprü'nün Haliç iskelesinden balık tutanlan seyre dahyorum. Köprii'nün kenannda demir atmış motorlann ıçlennde. kayıklann içle- rindeki kadar balık tutanlar var. Ara- lanna kanşıyorum. Saat on sulannda bir kayık yanaştı KöpnTve. bakkal kayığı... Kayıktan kayığa alışveriş... Bu bakkal beni kayı- ğın'a almaz mı? Alması gerek. Nezara- nm olur ona? Teklif etüm, kabul etme- di. -Ne istersen veririm, dedim. Gene olmadı. Ötelerden, bakkalla bu konuşma- mızı duyan. kara bıyıklı birisi beni çağırdı -Gel be ahbap... Ne kadar meraklı- sın, beraber tutaiım. Kayığı yanaştırdı, girdim." Tat kalmamış İstanbul'da Mehmed Kemal "Acılı Kuşak"ında İstanbui'da lüfer akını. Yaşar Kemal'in deyişiyle, "kayıklarm üstüne basa basa Karaköy'den Eminönü'ne gitmek mümkün." Oltasını kapan soluğu Galata Köprûsü'nde atanış. Şimdi ne lüferin ne de Köprü'nün esamesi okunuyor. Köprü üstünde birdenbire Saıt Faik'le karşılaşışını anlatıyor. Sait Faik "Bir- denbire bir kuş gibi, bir balık gibi, bir adam gibi" çıkıvermişür Köprü'nün üzerinde Mehmed Kemal'in önüne... Bu, hayali bir karşılaşmadır. Orhan Veli'den, Cahit Sıtkı'dan. Suphi Taş- han'dan konuşurlar. Mehmed Kemal, "Mavnalar geçi- yordu Köprü'nün alündan. çatanalar geçıyordu" diye sözünü şürdürür. "Bir odun kayığı motorlu gidiyordu. Çata çat. çata çat... Kjyı balık tutan- larla doluydu. Kıyı dedimse Köprü'- nün korkuluklan... Misinalar ayakla- ratakıiıyordu." Aklına Sait Faik'in "Mavnalar" öy- küsü gelir. Günün edebiyatından ko- nuşurlar. Meserret'i sorar Sait Faik. Meserret pastane olmuştur. Sait Faik "Tokatlı'da bir bira içelim öyleyse" der. Mehmed Kemal, "Meydan oldu oralar" yarutını verir. "-Nektar'da bir yudum? Ayakkabıcı oldu. -Lambo? Sizlereömür... -Muhteş? Lokanta... -Cennet bahçesi? Kimsenin gittiği yok... Gitse gitse. belki Oktay Akbal gider... Eski günleri anmakiçin... -Asmalı Mecsit? Barhane... -Yüksek Kaldınm? Eh, şöyle böyle..." "LFlan tat komamışsınız İstanbul'- da" diye söylenerek Köprü'den aşağı doğru süzülür Sait Faik. Duman gibi, sis gibi, yiten bir koku gibi uzaklaşır... "Kardeşlerimden biri../* Aküma Ahmed Arif geliyor. O, dünya güzeli insan. Onunla 1990'da yapüğım uzun ko- nuşma... "Kalbim Dinamit Kuyu- su..." "İstanbul'a geldiniz" diye sormuş- tum. AhmedArifyanıtlıyordu: "İstanbul'a geldik. Köprü'den geçi- yoruz. Polisler "Taksi paran var mı?' dediler. 'işte biliyorsunuz' dedim. Ara- ba tutamadık. Yatağı yorganı sırtıma aldım, valizi de bir polis, Köprü'de ta- nıdık bir adam anyorum, kardeşle- rimden birini. Rastlasam da para iste- sem, tek düşüncem bu... Ama o da olmadı. Böylece Sansaryan Hanı'na gel- dik." Ahmed Arif in Köprü'de karşjsına çıkmayan kardeşi, yıllar sonra AJi Öz- gentürk "At" fılmini çekerken çıka- caktırortaya... 1981 yılında o "geç" askerliğime gi- deceğim sırada Ali özgentürk "At" filmini çekiyor. Filmin bir sahnesinde Genco Erkal Karaköy tarafından ge- lecek, Güler Ökten de Eminönü'den... Genco Erkal ile Güler Ökten Köprü üzerinde karşılaşacaklar, birbirlerine bakarak geçip gidecekler... Ali Özgentürk kamerasını Eminönü yakasında bir vapura gizlemiş. "Ka- mera" diyor, ama ortalıkta Genco Erkal yok. Güler Ökten yürüyüp geçi- yor Köprü'yü... Sonradan anlaşıhyor ki Genco Er- kal Köprü ortasında çakılıp kalmış... Çünkü iki Anadolulu, Genconun yolunu kesmiş, kılık kıyafetiyle kendi- îerinden biliyorlar Genco'yu... -Abi, genelev ne tarafa düşer?.. Genco Erkal film çekildiğini rni an- latsın, Yüksek Kaldınm'ı mı tarif et- sin? Diyeceğim 80 yıllık ömrü hayatında yaşamıyla böylesine iç içe hangi köşe bucağı var İstanbul'un? İstanbul denince Salâh Birsel unu- tulur mu? Salâh Birsel de "Kahveler Kitabı"n da şu notu düşmüş Köprü üzerine: "Galata ile Eminönü'nü birbirine bağlayan Köprü üzerinde de birtakım kahveler vardır. 1870 yılında Köprü'- nün yeniden yapımından sonra açıldı- ğı düşünülebilecek olan bu kahvelerin en ünlüsü Rumeli Karaathanesi ile Anadolu Kıraathanesi'dir. Bir de Köprü Ada İskelesi Gazinosu vardır. Kambur Nazif le Borazan Tevfik bu sonuncusunda sık sık tavla atarken görülürler. Köprü üzerinde kahveler yazın serin olduğundan çok müşteri çeker. Ahmet Rasim de buralan pek severdi. Ne var, Mehmet'in gazinosu ile Üsküdar Gazinosu'nun da müşteri- sidir o." Yurdaer Erkoca "Baük Bir Aşk" adlı öyküsünde "Bir değişeni, bir baş- ka değişenle nasıl anlatabilırdim ona?" diye soruyor. "AJtı yıl öncesinin adlan kalmıştı elinde sadece, biçimleri aynı, ama içe- rikleri değişik adlar. Kadıköy Meyda- nı aynı Kadıköy Meydanı, Galata Köprüsü aynı Galata Köprüsü, Be- yoğlu aynı Beyoğlu, heyecan aynı he- yecan, paylaşmak aynı paylaşmak, sevişmek aynı sevişmek değjldı artık... Bir değişeni, bir başka değişenle nasıl anJatabilirdim ona?" Evet, Galata Köprüsü arük yok. Tarihi; romanlarda, şiirlerde, anılarda kaldı. Bir değişeni bir başka değişenle nasıl anlatmah?.. Köprü'yle birlikte Sülün Osman da yok, Cüce Simon da, Uzun öıher de... Köprü'nün Halic'e bakan ayaklan- nın ucunda, "havuz" içindeki "Yaşar" dayok... Sözü bir şiirle mi bağlamalı? Can Yücel'in şiiriyle?.. •"Kuzguncuk'un orda Fethipaşa korusunda İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı... Taa Eminönü'nden, Yeni Cami'nin dibine dibine O ihtiyar, o ayyaş Karaköy Köprüsü yerine Kurulacak asri, ama üzümsüz o asma oto-köprü için Demir kaaklar çakan şahmerdarun gürültüsü geliyor Güm! Güm! Güm! İstanbul'u özlüyorum Gözlerim kapalı..." Köprü'nün "inühan"nın ertesi gü- nüydü. Oruç Aruoba telefon etti. Be- şiktaş'tan bir tekneye binip Köprü'ye Orhan Veli'nin "Galata Köprüsü" şii- ri ile bir demet çiçek bırakacaktık. Koca teknede Oruç ve ben, alü kişi daha. Belki de kimse intihanna inan- madığından Köprü'nün, davete icabet etmemişü. Boğaziçi Köprüsü'nün altını tavaf ettikten sonra sekiz kişi Galata K.öp- rüsü'ne çıktı. Çiçek demetini ve şiiri taktı Köprü'nün yakasına. Köprü üzerinde ilk resmimi o gün çektirdim... —Biıu— Yeni evliler nasıl ev sahibi olacak? Toplu Konut Idaresi Başkanı Yiğit Gülöksüz: Üniversiteden mezun yeni evli bir çift aşağı yukan 5 milyon kazanır. Bunlar 66 metrekarelik bir konutu bizden rahatlıkla alabilir. 20-25 milyon lira peşinat var, ayda da 1.2 ya da 1.3 milyon lira ödeniyor. Yani yüzde 50'sini 17 ayda ödeyeceksiniz. 17 ay sonra binaya girdiğinizde de yüzde 50'sine kredi açacağız. — Şu anda verdiğiniz kredilerle orta ve alt gelir gruplarındaki yurttaşların konut sahibi olması olanağı var mı? GÜLÖKSÜZ — Kademe kademedü- şünelim. Piyasadasatılankonutlandü- şünelim, alan alıyor. Ben bu çizgiyi 6-7 milyonluk aile geliri diye görüyorum. Onlar iyi kötü kooperatife girerek piya- sadanlüksolmayan konut alabilir. Bu- nun altına çekmek için, Eryaman'da bir örnek oluşturuyoruz. Burada 5.5-6, 4.5-5, 3.5-4 milyona kadar aile geliri olanlar için büyüklüğü ve ödeme gücü- ne göre değişik konutlar üretiyoruz. Üniversiteden mezun yeni evli bir çift, aşağı yukan 5 milyon kazanır. Bunlar 66 metrekarelik bir konutu bizden rahatlık- la alabilir. 20-25 milyon lira peşinat var, ayda da 1.2 ya da 1.3 milyon lira ödeni- yor. Yani yüzde 50'sini 17 ayda ödeye- ceksiniz. 17 ay sonra binaya girdiğiniz- de de yüzde 50'sine kredi açacağız. 1 ay 18 gun sonra da geri ödemeler başlıyor. Bunun bir basamak aşağısı beiediyelerin arsaları üzerinde konut üretmek olabilir. , — Belediyeler nasıl devreye so- kulaçak? GÜLÖKSÜZ — Beiediyelerin resmi başvurularını kabul etmeye başladık. Anadolu 'da kabul edilebilir standartlar daha farklı olabilir, maliyetler daha dü- şük olabilir. Buralardaalt gelirgrupla- rına ulaşılabilir. Belediye Hazine arazi- sini alabilir, kendi arazisi üzerinde pro- je üretır. Bizden altyapı kredisi de alabi- lir. Dünya Bankası'ndan altyapı için kredi almapeşindeyiz. Belediyelerinar- sa üretmelerini teşvik edeceğiz. 100 be- lediyede 4O0 konutluk projeler olsa, 40 KONUT SAVAŞININ C E P H E G E R İ S İ TÜREY KÖSE bin konut eder. Bu, fazla bir hayal ola- bilir. Ama 20-30 bin konutluk projeler başlayabilir. Daha alt gelir gruplannada konut veremediğimizde, altyapısı olan imar haklan belirlenmiş arsa verebiliriz. — Konut Edindirme Yardımısistemi- ne nasıl islerlik kazandınlacak? GÜLÖKSÜZ — Bu, adı üzerinde iş- çiye memura konut edindirmek için ku- rulmuş. 1992yüındabeklenen birikme 3 trilyon lira. Şimdiye kadar biriken pa- ranın 12.5 trilyon liraolduğu söyleniyor. Kişi başına biriken para 1.9 ya da 2mil- yon cıvanndadır. Bununlaancak ikita- ne kapı alınabilır. Bu para konut için kullamlmıyor, amacına uygun kullanıl- mıyor. Ben konut üretmekten sorumiu bir msanım, konut edindirme yardımı- nı konut uretmek için kullanılırhalege- tirmek lazım. Bunun için birçok tasarım olabilir. Işçiler, memurlar için özel pro- jeler geliştirilip konut edindirme yardı- mı ile toplu konut fonu kaynaklarının birlikte kullanıiması sağlanabilir. Bu- nun için bazı yasal düzenlemeler gerek- tiği açık. Bu düzenlemelerde ilkemiz, konut edindirme yardımının konut sa- hibi yapmaamacıyla kullanılmasını sağ- lamak. Örneğin büyuk kentlerde işçiler, memurlar ve bunlann emeklileri yoğun olarak bulunuyor. Buralarda büyük projeler gelişirse, bu vatandaslan ev sa- hibi yapabiliriz. Anadolu'daki küçük kasabalarda bulunanlar ne olacak? Ne- rede belediye projesi yaptırdıysak, ora- da bu insanlarada imicân sağlayabüiriz. Bunlann da olmadığı yerde, ferdi kredi yoluyla bu insanlara katkıda buluna- biliriz. —Belirlibirzamanda,belirlibirmik- tarda konut üretmek gibi bir hedefiniz var mı GÜLÖKSÜZ—130 bin konutu mut- laka bu inşaat mevsiminde bitireceğiz. Aşağı yukan 10 bin konutu da kendimiz yapacağız. öbinini ihaleediyoruz, tale- bi gördükten sonra, belki bu kadar da- ha ihale edebiliriz. Bunlar 17 ayda bite- cek. Belediye projelerindede 20-30 bin konut üretilebilir. — Toplu Konut tdaresi'nin konut yapması e/estirilereyol açıyor. "Devlet bu işten elini çekmeli" yaklasımını na- sıl değerlendiriyorsunuz? GÜLÖKSÜZ — İnsanların konut sa- hibi olabilmesi için birçok yol olabilme- lidir.Kooperatiflerinprojeleri çok uzun sürüyor. En hızlı sayılan Batı-Kent altı yıl sürdü. Bu, maliyetleri yükselten bir unsur. Biz '17 ayda konutları bitereceğiz' diyoruz. Belediyeler çalış- sın. Kooperatifler de toplu konut firma- ları da sektör canlansın. Işi kimsenin te- kelinesokmamak lazım. Ben koopera- tifçiliği destekliyorum. Kooperatiflerin düzelmesi de vatandaşiarın birçok ka- naldan devletinelini tutabümesinebağlı. Ben tek yolcudeğilim. Birçok yololmalı. Vatandaşa seçme özgürlüğü tanmmah. — SlTalanları içindeyeralan konut- lann darestoreedüerekyaşanırduruma getirilmesiiçin kredi verilmesidüşünü- lüyormu? GÜLÖKSÜZ — Bu konuya mevcut konut stokunun sorunları diye bakmak lazım. Şehirdeki gecekondular da tari- hi stok da konunun değişik boyutlan. Kullanılır konut stokunu arttırarak ko- rumameselesini çözerekdoğru bir işya- pılacağı kanısındayız. Müzegibi değil, yaşayan bir şehir parçası oluşturmak önemli. Böylecehem konut stokunu çe- şitlendirirsiniz hem de tarihsel değerle- ri korumuş olursunuz. Bunlar hep pro- je bazında konuşulur. ODTÜ Konut Araştırmalan Merkezi var, orada çeşitli projeler üzerinde çalışılıyor. Bunlann sonunda çeşitli projeler devreye girecek. Şehircilik ve Konut Bakanlığı kurulur- sa, inşallah, bunlar birazdaha kolay ger- çekleşir. —Bu bakanhkkurulabilecekmi?Gö- ruşaynlıklan var. Birbakan, ' 'Ben Iller Bankası 'm vermem'' diyor... GÜLÖKSÜZ — Şu kadarıru söyleye- yim: Bu bakanhk esas itibarıyla beledi- yeleri karar merci olarak gören, beledi- yelere servis vermek için kurulan bir ba- kanlık. Iller Bankası dahisselerinin yüz- de 94'ü belediyelere ait olan bir beledi- yeler bankasıdır. Adeta belediye bakan- lığına belediyeler bankası nasıl bağlanır diye bazı arkadaşlar şüpheye düşü- yorlar... ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Salihli Akşamları-5 Nâam'ın Sevdikleri... Salihli'de, kükürtlü "Kurşunlu Kaplıcalan"nda, sabah kahvaltıstndayız. Can Yücel, geç yattağı için daha kalkıp gelememiş, öbürleri orada. Samiye Yaltırım, Ayşe Yalt- rım, Müzehher Vâ-nu, Şükran Kurdakul, Balaban, Kıymet Coşkun, Güler Yücel... Dereden tepeden; Nâzım Hikmet'in sevdiklerinden açı- yorduk. Nâzım'ın ilk eşi Nüzhet Hanım'ı tanımışum, 1980 yılında. Yalçın Küçük'le, Nüzhet Hanım'ın damadı Şevket Çizmeli'nin Or-An'daki evine gitmiştik. Nüzhet Hanım, o yıl seksenindeydi. Evde gençler briç oynuyorlardı. Ben oyna- yanları seyrediyordum. Nüzhet Hanım, Yalçın Küçük'e: - Senin arkadaşın aptal! demiş, ben onun yazılarına âşı- kım, o ise, bana hiç bakmıyor! Yalçın Küçük, gelip aktardı Nüzhet Hanım'ın sözlerini; birlikte konuşmaya başladık. Altta kalmamalıydım: - Burada en genç sizsiniz Nüzhet Hanım! Yıl 1980, siz de sekseninizdesiniz! Yalçın Küçük sordu: - Nâzım Hikmet'ten neden ayrıldınız? - Benim için çok ağır yazdı; "Sen/benim/minare boyun- da çam gövdeme,/yumuşak,/beyaz,/bir kurt gibi girdin,/ kemirdin!" diye yazdı. "..Beynime giren kurdu/çürük bir diş çeker gibi söktüm" dedi. Biliyor musunuz, Nâzım Hik- met beni bırakmadı, ben boşandım! Kahvaltıda Samiye Yaltırım'a sordum: "Doğru!" karşılı- ğını verdi. Müzehher Vâ-Nu: - Doğru, o Nâzım'ı bıraktı dedi. Valâ (Nurettin), Nüzhet için: "En fevkalade kadındı, onun hayatına giren" derdi. Nüzhet Hanım da, üstü kapalı söylemişti, Nâzım'la ayrıl- malarının nedeninin, Nâzım'ın annesi Celile Hanım oldu- ğunu. Yalçın Küçük sormuştu: - Nüzhet Hanım, şimdi olsa Nâzım'dan ayrılır mıydınız? - Ayrılmazdım, diye karşılık verdi Nüzhet Hanım, böyle bir şairi bırakmak, üzmek istemezdim! Uzun konuştuk o gün, 1921 yıllannın Ankarası'nı sorduk, Mustafa Kemal'i anlattı. O zaman evlerde toplanıyorlar- mış. Mustafa Kemal Paşa, Meclis Başkanı. Nüzhet Ha- nım'ın eniştesi, gazeteci Muhittin Bey, Tanin'in Genel Yayın Müdürü. Ankara'da Basın-Yayın'da görevli, belki genel müdür. Nüzhet Hanım, on sekizinde var, yok. Musta- fa Kemal, önünde egilerek dansa kaldırmak ister. Nüzhet Hanım: - Teşekkür ederim, dans etmeyeceğim! der. Mustafa Kemal ısrar eder: - Ama, hanımefendi, ben çok güç durumda kalacağım! Lütfen kırmayın! Bu dansı lütfedin! - Hayır, der Nüzhet Hanım; dansa kalkmaz! Mustafa Ke- mal, sesini çıkarmaz; yerine oturur! - Çok ince, kibar insandı! dedi Nüzhet Hanım. Nüzhet Hanım, Nâzım'ın "O mavi gözlü bir devdi./Minnacık bir ka- dın sevdi./Kadının hayali minnacık bir evdi/bahçesinde ebruli/hanımeli açan bir ev" dizelerini yazdığı kadındı... Aysel Bayramoğlu anlatmıştı; Şevket Süreyya Aydemir, Nüzhet Hanım a gider, ona çiçek götürürmüş. Nüzhet Ha- nım, bir süre önce öldü. 1970li yıllardı, bir İstanbul'a gittiğimde, MAY Yayınlan yönetmeni Mehmet Ali Yalçın'a uğramıştım. Odası kala- balıktı; Hasan Izzettin Dinamo, Suat Derviş, daha kimler vardı unuttum. Suat Derviş, 1972de ölmüş, demek ölü- tnünden önce görüp tanımışım. Söz Nâzım Hikmet'ten açılmıştı. Nâzım, Suat Derviş için şiir yazmış. Suat Der- viş'e tutkunmuş gençlik yıllarında. Mehmet Ali Yalçın, Suat Derviş'e takılmıştı: - Kız, insan Nâzım gibi şairi kırar mı? Karşılık verseydin, bak sana şiir de yazmış, ithaf etmiş! - Ne bileyim böyle ünlü biri olacağını; o zamanlar delifi- şek bir gençti! Suat Derviş o gün, Nizamettin Nazif'le nasıl evlendikleri- ni anlatmıştı. Cağaloğlundaki evlendirme dairesinde ni- kâhları kıyılır, Suat Derviş gelinliğiyledir. Oradan çıkarlar, evlerine gidecekler. Yeni Cami'nin önüne gelince Nizam: - Haydi sevişelim! der. - Evimize gidelim, bak akşam oluyor, orada istediğimiz gibi sevişiriz! derse de Suat Derviş, ı-ıhh, "Deli Nizam" dinlemez, yatırır kızı Yeni Cami'nin merdivenlerine! Onları görmekte gecikmezler: - Vay zındıklar! Caminin merdivenlerinde ha? Haydi ka- rakola! Gerdek gecesini, karakolda geçirirler... Kahvaltıda, Nâzım'la ilgili anılar anlatılıyor. Nâzım, Pi- raye'yle yeni evlenmiştir. Bir gün Nâzım, öykücü Cahit Uçuk'u görür, Kadıköy vapurunda birlikte karşıya geçer- ken dost olurlar. Piraye bunun ayırdına varır, izler. Nâzım'ı sıkıştırır: - Vallahi bir şey yok, der Nâzım, ben onu kardeşim Sa- miye'ye (Yaltırım) benzettim de! Piraye, bu gerekçeye inanmaz: - Ne demek, "kardeşime benzettim de". (Kahkahalar) - Semiha Berksoy'a tutkun muydu? - Aaa, uydurma! - Semiha'ya aşık değil mi? - Semiha ona âşık! - Semiha bir gün bir şapka almış, Nâzım'ı görmeye Ipek Film'e gitmiş. Nâzım da tam kapıdan çıkıyormuş. Semiha: - Aaa, ben de çıkıyorum, bak şapkam çok güzel! - Evet, demiş Nâzım, bu şapkayla öyle güzelsin ki, sen karşı kaldınma geç, ben bu kaldırımdan yüruyeyim, yan- yana yürümeyelim, seni uzaktan göreyim! Nâzım, "Onu ben üne kavuşturdum!" dermiş. BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Türk halk edebi- yatında aruz ölçü- süyle yazılan şiir tiir- lerinden biri. 2/ Gü- neydoğu Asya Ulus- lan Örgütü'nün sim- gesi.... Kuyruksoku- mu kemiği. 3/ Filmlerde kendine tutulan erkekleri mahveden güzel ve acımasız kadın tipi... Suyun dibinde sü- rüklenerek çekilen bir çeşit balık ağı. 4/ Kale hendeği... Müs- lümanhğın beş temel şartından biri. 5/ Açınsamada (istikşaf) bulunan as- ker kıtası. 6/ Temeli taklide dayanan sözsüz oyun... Güzel bir biçimi, hoş bir görünümü olan, 7/ Sermaye... Eski Mısır'da güneş tannsı. 8/ Bir soru sözü... Çok çirkin ve sakil. 9/ Bir eylemin özne ve nesne bakımın- dan taşıdığı özelliklere verilen ad... Verme, ödeme. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Avukat. 2/ Yapıtlar... Yer katmanlan kıvrımlanmn, tekne de denilen ingin kısmı. 3/ Bir sanat yapıtında işlenen konu... Göz- leri görmeyen. 4/ Bir inceleme sonucunu içeren yazı... Elli şi- niklik tahıl ölçeği. 5/ Tarla sınırı... lri ve uzun taneli bir üziim cinsi. 6/ Pasifık Okyanusu'nda bir ülke. 7/ Lapina familyasın- dan küçük bir deniz balığı... Olumsuzluk belirten bir önek. 8/ Kobalt elementinin simgesi... Bir Avrupa ülkesinin para birimi. 9/ Içinde yabancı bir öğe bulunmayan; mutlak... Şarap yapmak için kullamlan bir çeşit uzun fıcı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear