25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 27 MAYIS1992 ÇARŞAMBA 12 DIZI-YAZI On bini aşkın kayıth esnafbulunan Erzincan'da, ticari faaliyetbarakalarda sürdürülmeyeçalışılıyor Erzincanesııafi, 'insaf diyor Unutulan kent E R Z İ N C A N Yazı ve fotoğpaflar: BEHZ AT S AHIîV Devlet esnafa yardım etmiyor. Bu yetmezmiş gibi, borçlann tahsili açısmdan, yasalar da esnafın karşısında. Özel bankalar, alacaklannın tahsili için yasal işleme başvuruyorlar. Her gün bir esnaf ya da sanayicinin evine icra geldiğini belirten Erzincan Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Muzaffer Çakır, esnafın ikinci bir deprem yaşadığını söylüyor: "Esnafın sorunlan kartopu gibi giderek büyüyor. Kredi borçlanna yüzde 140 faiz işlemeye başladı. Devletten sadaka istemiyoruz. Devlet, bize düşük faizli ve uzun vadeli kredi vermeli." - 2 — Ethem Baytekin, 30 yıl önce ticarete başladığında, 13 mart 1992 günü saat 19.19'da, merkezi 39 derece 68 dakika kuzey enlemi, 39 derece 56 dakika do- ğu boylamında, 6.8 manyitüdünde, 16 saniye sürecek bir depremi düşünme- mişti. 30 yıl boyunca calışmış, çabala- mış, içinde 1.5 milyar liralık mal bulu- nan toptan gıda ve zûccaciye mağaza- sını var etmişti: Paşabahçe Ticaret... Ticaretin yoğun olduğu Erzincan'da işleri de çok iyı gidıyordu. Yedi nüfus, pek de güzel geçiniyordu. Düşünülmeyen oldu. 13 mart 1992 saat 19.19'da Erzincan, 6.8 şiddetinde 16 saniye sallandı. Sallanü durduğun- da Erzincan yıkümışü. Ethem Bayte- kin'in dükkâru da. Neyse ki cana bir şey olmamıştı. Ama, felaket bununla bitmemişti. Depremle birlikte Ethem Baytekin'in dükkânında başlayan yangın lam dokuz gün sürdü. Bu do- kuz gün boyunca itfaiyenin zaman zaman müdahalesı de yangına çare ol- madı. Yapılabilecek tek şey, olabildi- ğince mal kurtarmakü. Dokuz günürf sonunda kurtanlabilen malın toplam değeri yaklaşık 100-150 milyon lira kadardı. Alacak defterleri, senetler, çekler hepsi yok olmuştu. Bunadaşükür "Buna da şükür" dedi Ethem Bay- tekin. Kurtanlan malı bir bodruma yerleştirdi. Gücü vardı. yaşlı da sayıl- mazdı. En yetkıli ağızlar da Erzincan'- ın yaralannın sanlacağıru söylemiyor muydu? Yenıden çalışmaya hazırdı. Ama, felaketin arkası kesilmedi Et- hem Baytekin için. Bodruma yerleşür- diği mallar, enkaz kaldırma çalışmala- n sırasında patlayan bir kanalizasyon borusunun sulan alunda kaldı. Şimdi Ethem Baytekin, çaresiz, ne yapacağını bılemez halde, günde üç paket sıgara ıçerek geçiriyor günlerini. Bir arkadaşının baraka dükkânında, "Belki borcunu getiren olur" diye bek- lerken konuşuyoruz Baytekin'le. Dep- reme, "Allah'tan gelmiş" diyor. Dep- remin üzerinden geçen 2.5 ay içinde hiç mi yardım görmediğini sorduğu- muzda. "îş yaptığımız fırmalar büyük fırmalar. Durumumuzu bildikleri için ses çıkarmıyorlar, bekliyorlar. Duru- mumuz sıfır olsaydı gene razıydık. 6-7 yüz milyon lira borç var. Alacaklar dersen, defterler yandı. Öyle olmasa bile herkesin durumu belli. Burada bekliyoruz, getiren getiriyor, getirme- yene bir şey diyemiyoruz" diye yanıtlı- yor. Bugüne kadar aldığı maddi yardım, Erzincan Ticaret ve Sanayi Odası'nın (ETSO) dağıttığı 1.5 milyon lira. "Şim- diye kadar devletten en ufak bir şey görmedik. Yapacaklanndan da umu- dumuz kalmadı. Hiç değilse kredi ve- rebilirdi. Esnaf, devletten ümidini kesti" diye anlaüyor. Başka hikâye Erbaş Süpermarket depremden ön- ce 300 metrekarelik dükkânda hızmet veriyordu. Günlük 15 milyon liralık cirosuyla, işleri fena sayılmazdı. Dep- rem, Erbaş Süpermarket'i de yerle bir etti. 1.5-2 milyarhk maldan geriye 100-150 milyon liralık mal kaldı. Mu- rat Erbaş, depremden kurtardığı mal- la işini sürdürmeye çalışıyor. 300 met- rekarelik dukkân yerine, şimdi 24 metrekarelik barakada satış yapmaya çalışıyor. Tabela da tenzil-i rütbeye uğramış: Erbaş Süpermarket ibaresi £• EMLAK BANKASI EMLAK BANKASI Erzincan'da esnaf gibi bankalar da faaliyetlerini karavanlarda ya da barakalarda yürütûyor. Bankalar da alacaklannı tahsil etmek için uğraşıyor. özel bankalar, alacaklannın tahsili için yasal işleme başvuruyorlar. Her gün bir esnaf ya da sanayicinin evine icra gitü'ğuıi belirten ETSO Başkanı Muzaffer Çakır, "Icralar başladı ama, neyimizi alacaklar?" diye soruyor. Muzaffer Çakır. Erzincan esnafının ikinci bir deprem yaşadığını söylüyor: "Esnafın sorunlan kanopu gibi gide- rek büyüyor. Kredi borçlanna yuzde 140 faiz işlemeye başladı. Devletten sadaka istemiyoruz. Devlet, bize dü- şük faizli ve uzun vadeli kredi vermeli. Borcumuzu ödeyeceğiz. Bunun için de zaman gerekiyor. Önemli olan, ayakta kalacak duruma gelmemizdir. Ancak, alacaklılar bize fırsat vermiyor. Özel bankalar başımıza üşüştüler. Ama, neyimizi alacaklar? Tahta kulübelerde ticaret olmaz. Ticari hayat böyle de- vam ederse ne borçlar ödenir, ne de Erzincan eski haline gelir." Kredi gerekiyor ama... Erbaş Süpermarket 2.5 ay önceki deprem yüzünden mağdur olan dfikkânlardan sadece biri. Şimdi derme çatma bir barakada faaliyet gösteriyor. Tabelasındaki Erbaş Süpermarket ibaresi de yerini Erbaş Market'e bırakmış. yerini Erbaş Market'e bırakmış. Bara- ka, elde kalan parayla yaptmlmış. ETSO'dan da 1.5 milyon lirahk yar- dım gelmiş. "Çaresiziz, elimizden gele- nı yapacağız'" diyen Murat Erbaş da artık devletten umudunu kesenler ara- sında. On bini aşkın kayıüı esnaf bulunan Erzincan'da, ticari faaliyet barakalar- da sürdürülmeye çalışılıyor . Baraka- lann bir çoğunda mal da yok. "Güven Ticaret taksitleri alınır" türünden ta- belalann bulunduğu barakalar, daha çok alacaklann tahsili için kurulmuş. Yapacak başka bir şey yok, çaresiz beklenecek. Küçük esnaf gibi bankalar da faali- yetlerini karavanlarda ya da prefabrik barakalarda yürütüyor. Onlar da es- naf gibi, daha çok alacaklannı tahsil etmeye çalışıyorlar. Yasalarda esnafın karşısında Devlet esnafa yardım etmiyor. Bu yetmezmiş gibi, borçlann tahsili açı- sından, yasalar da esnafın karşısında. S l J R E C E K . Çakır, Erzincan esnafının sorunlan- nın çözümü için uzun vadeli, düşük faizli kredi verilmesi gerektiğini, bu- nunsa şimdiki yasalarla mümkün ol- mayacağım beürterek, yasal düzenle- meye gıdılmesını ıstiyor. "De\let bir şey yapmadı, diyemiyoruz da, somut bir şey yapılmadı diyoruz. Bu da tedir- gınliğj arttınyor. Zaman akıp gidiyor, ancak yapılan somut bir şey yok." Ethem Baytekin'in ya da Erbaş Market'in başına gelenler, Erzincan'- dan sadece iki örnek. Bu örnekler ço- ğalülabilir. Her anlatılan ayn bir dram. 2.5 ay sonraki ortak yanlan ise umutsuzluk... Ciddiyetsizlik, toplukoııutunıeskentuttıı Erzincan'da Toplu Konut Macerası NEJATBAYÜLKE jr\fruji Yuksek Muhendısi Erzincan içinde 100'den çok koope- ratifın 640 blok ve 4000'den çok daire- si vardı. Bu yapılardan yaklaşık 140 blokta 1000 civannda konut, ya dep- remde yıkıldı ya da ağjr hasarlı olduğu için yıkunlacak. Orta ya da az hasarlı olanlann hemen hepsinin perde du- varlarla güçlendirilmesi gerek. Koo- peratif evlerinin sahipleri ya da koope- ratif ortakları evlerinden o kadar çekiniyorlar ki, orta ve az hasarlı olan- lar güçlendirilip onanlsa bile 'Bir daha bu evlerde oturmayız' diyenler çok sa- yıda. Erzincan kent merkezinde hasar gören yapılann büyük bir oranı bu tip konut kooperaüflerince yapılmış ko- nutlar. Bir anlamda 13 Mart 1992 dep- remi Erzincan'da kooperaüflerce ya- pılmış toplu konutlann depremi olmuş. Bu konutlar nasıl yapıldı da böyle oldu? Bu yaklaşık 1975'lerden başla- yan bir serüven. Bu yıllarda çok sayıda konut kooperatıfı kurulmaya başlan- dı. İnşaatlar, çoğu dargelirli olan or- taklann yeterli hızda ödeme yapıla- maması nedeniyle çogu kez 10 yıla varan süreler içinde bitirilebildi. Koo- peratiflerin hepsi projelerini bir mü- hendis ya da mimara çizdirdiler, ya da başka kooperatiflerin projelerini uy- gulamak için onaylannı aldılar. önce fıyatı hızla artan fayans, javabo gibi şeylere yatırmak da önemli idi. Böyle- ce bu büyük bedel tutan şeyler daha ucuz iken alınsın, maliyet azalsın, kre- di kullanma miklan artsın. İnşaatlar "inşaattan anlayan" kişilere venlmişti. Bunlar da maliyeti azaltacak yakla- şımlan hemen buldular: Kolon kesit- lerini küçülttüler, 18'lik demir yerin; 16 lık demir koydular. Demirlerin sa- yısını azaltülar. 20 santimde bir etriye bloğu, ileri seviyeye getınp daha önce- den kredilere hak kazanabiliyorlardı. Kooperaüfler, inşaatlann projeleri- ne göre yapıbp yapılmadığını denetle- yecek kontrol mühendisleri tutmadı- lar. Mühendisler çok para istiyorlardı. Inşaat yapılıyordu, aynca kontrol mü- hendisine "haraç" vermeye ne gerek vardı ki? "İnşaattan anlayan kişiler" pek âlâ yapıyı yapıyorlardı işte. İnşa- • İnşaatlar "inşaattan anlayan" kişilere verilmişti. Bunlar da maliyeti azaltacak yaklaşımlan hemen buldular: Kolon kesitlerini küçülttüler, 18'lik demir yerine 16'lık demir koydular. De- mirlerin sayısını azalttılar. 20 santimde bir etriye koymak yerine 30-40 santimde bir etriye koymaya başladılar. Bu hem maliyeti azaltıyor, hem de demirci ustasının işini çok kolaylaştın- yordu. Üstelik bu tür proje "tadilatlanna" rağmen yapılar yine ayakta duruyordu. Beton kali- tesi konusunda pek bir şey yapmadılar. Herkes nasıl beton yapıyorsa onlar da öyle yaptılar. çogu K.ooperaufıe yapım muteahhitle- re verildi, fakat yeterli hızda ödeme yapılamaması ve enflasyon nedeniyle çoğu kooperatif de, yapım emanet usulüne döndü: Kooperatifler parala- n biriktikçe inşaatı sürdürdüler ya da paralarına göre inşaat yaptılar. Bu arada toplu konut kredileri de çıkma- ya başlamışü. Kaba inşaat, diğer bir deyişle yapı- nın taşıyıcı sıstemı bıtecekü kı kredi alınsın. Bu arada elde biriken parayı koymak yerine 30-40 santimde bir et- riye koymaya başladılar. Bu hem ma- liyeti azalüyor, hem de demirci,ustası- nın işini çok kolaylaştınyordu. Üstelik bu tür proje "tadilatlanna'* rağmen yapılar yine ayakta duruyordu. Beton kalitesi konusunda pek bir şey yapma- dılar. Erzincan'da herkes nasıl beton yapıyorsa onlar da öyle yaptılar. Mü- hendisler "gereğinden' fazla demir çıkartıyorlardı. Böylece "kaba" inşa- attan epey tasarruf sağlandığı gibi, kooperatifler aynı parayla daha çok atlar ilerliyordu, yıkılan falan da yok- tu. Kredi, inşaatın düzeyine göre verili- yordu. Kabası bitmişse şu kadar, ince işine göre bu kadar. Kredi veren ban- kalar da, inşaatlann kalitesini denetle- yen mühendis göndermiyorlardı. Yalnızca kapı pencere takılmış mı? Boya badana yapılmış mı? Bunlara bakılıyordu. ^ _ ^ _ _ _ _ _ ^ Bu arada 1983'te ufak bir deprem — ^ — — — — oldu. Bu bir uyan olarak göriilmedi. S C R E C E K Bazı kooperatif inşaatlannda dolgu duvar hasarlan, belki bazılannda hafif taşıyıcı sistem hasarlan bile oldu. Ban- kalar kredi verdikleri kooperatiflerin inşaatlannı yapım sırasında sigortala- mışlardı. Bu hasarlan hemen ödediler. Kredi verirken binalann taşıyıa sis- temlerini deprem açısından yeterii dayanımda olduğuna bakmamışlardı. 1983 depreminden sonra da böyle bir kontrolü, inşaatlann depreme daya- nıkb taşıyıa sistemleri olup olmadığını kontrol etmeyi düşünmediler. Kooperatiflerin projeleri nasıl yapıl- mışu? Hiç denetlenmiş miydi? Yapım için belediyeden ruhsat alınıyordu. Ama belediye projeleri deneüerken deprem hesabı var mı, yok mu diye sormuyordu ki, zaten bunu soracak mühendise belediyede gerek var mıydı acaba, projeyi yapan mühendis dep- rem hesabı yapsın. Hem fazla zahmete girecek, hem de bu emeğınin karşdığı- nı alamayacağı gibi, eski köye yeni adet mi geliyordu? Nerdeyse standart- laşmış projelere fazla bir emek veril- meden imza aülıyor, mühendis çok bir ücret alamıyordu ama, olsun, harca- nan emeğe göre alınan da fena sayıl- mazdı. POUTIKAVEOTESI MEHMED KEMAL Beşiktaşlı Olmak... Baba Hakkı, akşam içkilerini motor iskelesinin ya- nındaki parkta (lokanta) içerdi. Masada yalnız kalmaz, her zaman yanında bir kaç kişi olurdu. Baba Hakkı ilk bakışta soğuk bir adamdır. Birkaç tek attıktan sonra konuşur, bir şeyler anlatır. Bir akşam Beşiktaşlı llhami (Çura), Hadi Laslo, Erdal Egemen (ikisi de avukat) oturuyoruz. Söz transterler- den açıldı. Beşiktaş, ilk transfer parasını Şükrü'ye (G0- lesin) vermiş. Daha önce herkes gönüllü gelirmiş, transfer parası yok! Şükrü'nün transferi epeyce yüklü olmuş, biraz para, bir de başını sokacak dam... Kulüp sıkıntıya düştüğünde Baba Hakkı oturduğu evi satıp sıkıntıyı gidermiş. Bilenler söylerler. Şifo Mehmet'in transfer ücretinin epeyce kabank ol- duğunu söylüyorlar. Zaten Şifo da ücreti yüksek olsun diye olağanüstü oyunlar çıkarıyor. Yöneticiler, eldeki- ni kaçırmak istemezler. Çengel Hüseyin anlatıyor. Şükrü'ye transfer parası verildiğinı duyunca, Baba'dan bir şeyler koparmak is- temiş, elini uzatmış. Baba da avucuna bir şeyler koy- muş. Çengel hemen avucunu açmış, bir de ne görsün kâğıt bir beş liralık... Baba'ya ters ters bakası olmuş. "Bu sana yeter!.." demiş Baba. Üst üste üç kez şampiyonluk gelince sevınç de gör- kemli oluyor. Beşiktaş çarşısı baştan ayağa siyah be- yazlarla donandı. Bu satırları yazdığım sırada henüz maçlar tamamlanmadı, Sarıyer'le bir oyun var. Antre- nör Milne, resmi turu attırmıyor. Ingiliz soğukkanlığı çayı görmeden paçaları sıvamak istemiyor. Maçın biti- minde sahada durmadı; soyunma odasına doğru koş- tu.. Beşiktaş, bir semt takımı gibidir, Fener'e Galatasa- ray'a benzemez. Hangi futbolcu semirmiş, ünlenmişse bilin ki Şeref Stadı'ndan gelmedir. El altından paralar verme, futbolcu çalma yoktur. Giden gider, kalanlar Beşiktaşındır. Bu yılki şampiyonlukta pek şamata olmadı. Sessiz ve sakin geçti. Koca koca siyah-beyaz bayraklar açılmış, flamalar asılmıştı. Bizim Zeytinoğlu'nda Dr. Yavuz, hem bayrak asmış hem de bir iskelet başı koymuştu. Bayrak anlaşıldı ama iskelet başı, kuru kafa ne oluyor- du? Bir anlam verilmedi. Bindiğim taksinin sürücüsüne sordum: "Hangi takımdansın?" "Affedersiniz, Beşiktaş..." dedi. "Neden affedersiniz?" "Hani övünmek gibi olmasın!.." Beşiktaşlı öylesine hoşgörülü, şampiyonken bile övünmek istemiyor. "Nerede oturuyorsun?" "Ataköy'de." "Hem Beşiktaş, hem Ataköy?" "Eskiden burada otururmuşuz, sonra Ataköy'e ta- şınmışız." Çarşıdaki meyhaneler tıka basa dolu. Şampiyonluk şerefine herkes birbirine bir şeyler ikram etme hava- sında. Hasbi'nin lokantası adam almıyor. Beşiktaş'ın bir özelliği var, sonradan Beşiktaş'a gelmiş olanlar bi- le birkaç yıl sonra koyu Beşiktaşlı kesiliyor. Takıma toz kondurmuyorlar. Eskist ile yenisi kaynaşıyor. Kırma bfr Beşiktaşlı çıkıyor ortaya ama olsun! Üsküdar'da oturanlar arasında Beşiktaşlı otan var. "Üsküdar'da oturuyorum, Beşiktaş'ı tutuyorum" di- yorlar. Ben de öyle değil miyim? Eski takımı bıraktım, on yıldır Beşiktaş'ı tutuyorum. Dönek deseler bile al- dırmıyorum, "Beşiktaş..." diyorum. Tipik Beşiktaşlıla- rı soruyorsanız Nehar Tüblek'e bakın, daha köşeden gö- rünmesin, Beşiktaşlı olduğu her halinden bellidir. BULMACA SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 1/ Gerçek olmayıp özgünune benzeti- lerek uydurulan. 2/ Temiz, katışıksız... İtalya'da yaşamış antik halk. 3/ Tıp dilinde cüzzama verilen ad... Bir sa- yı. 4/ "Aynı biçimde" anlamın- da kullanılan bağ- lac. 5/ Çalı çırpı- dan yapılmış kulu- be... Tavlada bir sa- yı. 6/ Bir bağlaç... Kanlı basur hasta- lığı. 7/ Bir nesnenin uzayda kapsa- dığı yer... Deniz giysisi. 8/ Islandı- ğı zaman kolayca biçimlendirilebi- len yumusak ve yağlı toprak... Püs- kürtü. 9/ Söylem ve sarkının dönü- şümlü olarak birbirini izlemesiyle belirlenen Ispanyol tiyatro ve mü- zik gösterisi. YUKARIDAN AŞAÛIYA: 1/ Tan- zımat'tan önce islen soylularla zen- ginleri eğlendirmek olan esnaf sı- nıfı. 2/ Vücutta biriken azotlu madde... Lezzetli. 3/ Karade- niz kıyısı halkının giydiği dar paçab potur... Kanşıkrenkli.4/ Tasa tutarak öldürme cezası. 5/ Bir ilimiz... Ender, seyrek. 6/ Kalsiyumun simgesi... Sonuçsuz, başansız. 7/ Uzun omuz at- kısı... lnilti. 8/ Bir kadın ya da sözcüğün baş harfı. 9/ Şöh- ret... Kaş ilçesi açıklarındaki ada. BEDİÜZZAMM MEVlİDlANKARA-KOCATEPE CAMİİ 8051a PEYGAMIER1M12 'a s "\< otmok uzere cutun PEVGAMIEBiaiN (o s) SAHAIE I KISAM1N. EVUVAULLAHIN ISLÂM MÛCAH[T1.ERINİN. ŞIHraERIMIZlN »• EHL-t İMANIN tr-^DOre« ruPloıma nususon ,e'at nın 32 vmnda DUYUK öom a*ni Bediüzzaman Said Nursî™, mıjauez ruhloına ithaf ediknek uzere. Hotm-I Kurân ve MevH-ı Şef» okunocoktı Yeni Asya
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear