23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
3 NİSAN1992 CUMA CUMHURIYET SAYFA KULTUR 13 PSD'nin nisan ctkinlikleri • Kiiltür Servisi- Plastik Sanatlar DerneğYnın (PSD) şubatayında *~Sanatçı Haklan Etkinliklen" panel tartışmalanyla başlayan dizisinde, bu ay '"Bilgi OJarak Sanat/Olgu Olarak Sanatçı: Yenı Ontoloji" konusuele alınacak. Demek bu ay 1992 yılında s-anat alanlannda yoğun olarak tarüşılan telif hakkı ve sanatçı haklannın k uramsal ve yasal boyutlannın yanında, k onunun tarihsel ve felsefi yönlerini de incelemeyeyönelı>pr. PSD'nin bu ayki konferanslannda Önay Sözer "Sanat Yapma Hakkına Doğru", Hasan Ünal NJalbantoğlu "Sanat Üretımı ve Çağdaş Niesnenin Kurgulanışı", Denız Şengel " Romantizm ve Hukuk: Telif Hakkı Yasası ve Sanat Kuramı" konulu konuşmalannı Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda gerçekleştirecekler. Şizofrengi dergisi • Kültür Servisi-Antipsikıyatrist psikolog ve psikiyatrlann kendi olanaklanyla çıkardıklan ika ayhk ŞLzofrengı dergisinın ikınci sayısında delilik sorunu tartışılıyor. DergideOnat Kutlar'la "Psikiyatri ve Sinema" konulu söyleşi, Lacan veantipsikiyatri üzerine biryazı. Küçük İskender'ın bıröyküsü, Phıl Brown"un "Sömürgeleştirilenlerin Psikolojısı" konulu yaası, Deliler'den şiirler. Muskaterapı ve Cornellius Castoriadis"in "60'lann Hareketleri" konulu yaalan yeralıyor. TheMarmara'da canlı müzik • Kültür Servisi-Pazartesi dışında her akşamüsıü Merhaba Bar'da, aynca her akşam Tepe Bar'da carüı müzik uygula- masını sürdüren The Marmara'nın nısan ayı konuğu, Amerikalı piyanist-şarkıcı Lisa Mc Cenna olacaİc. Georgia doğumlu Mc Cenna California ve New York'da fotomodel, dansçı veoyuncu olarak başladığı sanat yaşamında sonralan folk müziği ile ilgilendi.Chicago'ya yerleştikten sonra caza ağırhk veren sanatçı bugüne dek İskandınavya, Almanya, Avusturya ve İsviçre'de çauştı.Lisa Mc Cenna'nın İstanbul'daki çahşması 30 Nisan'da sona erecek. Ebru sergisi J Kültür Servisi-İki yıl önce yitirdığimiz ebru sanatçısı Mustafa Düzgünman'ın çalışmalannı kapsayan "Mustafa Düzgünman'ın Çiçekleri" konulu sergi 10 Nisan'da Horhor Sanat Galerisi'nde açılacak.Galerinin Türk sanatlannı tanıtmayı amaçlayan dizisi içindeyer alan sergi 10 Mayıs'a dek izlenebilecek. Muğla Şehîp Tiyatrosu • Kültür Servisi-Üçyıldıretkın- gösteren M uğla Belediyesi Şehır Tiyatrosu. Belediye Meclisi'nin oybırlığıyle aldığı kararla resmiyet kazandı.Tiyatronun resmileşmesinin ardından yeni oluşturulacak Belediye Kültür Müdürlüğü için ilgili bakanlıktan kadro istenirken, tıyatronun dört elemaru geçicı olarak işbaşı yaptı.Halen Athol Fugard'ın "'Ada" ve Anton Çehov'un "Ayı" adlı oyunlannı sergileyen Muğla Belediyesi Şehir Tiyatrosu, Skarmeta'mn "Ateşli Sabır" adlı yapıtını da yenı oyun olarak haarlıyor. SİNEMA Yönetmen Oliver Stone, mevsimin en önemli fümlerinden biri olan JFK'de bıçağı yaranın içine sokuyor Amerikan imparatorluğunun arka bahçesi ATILLA DORSAY JFK - Kapanmayan Dosya (JFK) Yönetmen: Oliver StonejSenaryo: Oliver Stone, Zchary Sklar Görüntü: Robert Richardson Müzik: John IVilliams/Oyuncu- lar: Kevin Costner, Kevin Bacon, Sissy Spacek, Tommy Lee Jones, Laurie Metcalf, Gary Oldman, Michael Rooker, Jay O, Sanders, Joe Pesci, Jack LemmonjBir War- ner Brosfılmi /180 dakika. Oliver Stone. bir kez daha bıçağı yaranın içine sokuyor ve bir kez daha içinde ya- şadığı toplumun, görkemli Amerikan im- paratorluğunun kirli yüzüne, "arka bah- çe"sine, karanhk dehlizlerine götürüyor bızi... Burası. belki de kapitalist bir toplumun gercekten de kaçınılmaz kıldığı inanılmaz karanhk ve yozlaşmışlıktaki iüşkiler ağının saklı olduğu karanlık odalardır. Burada. Amerikan imparatorluğunun resmi ve özel çeşıtli kurumlannın o kolay kolay kavra- namaz çıkar bağlan saklıdır: Başkan, hü- kümet, CIA, FBI, Pentagon vb. resmi kişi ve kurumlarla silah sanayicileri ve tüccar- lannın. uyuşturucu kacakçılannın, maf- yanın ve başka kişıkurumlann arasındakı ilişkiler öylesine kanşık ve karanlıktır ki!.. Bunlar sonuç olarak imparatorluk içinde istedikleri gibi at oynatabilirler, inanılmaz ışler yapabilir. çanlanna ve çıkarlanna ot tıkayanlan ıseaamasızca harcayabilirler... ''Kurtlarla Dans" ve "Robin Hood" gibi fılmlerle yıldızı parlayan Kevin Costner, "JFK"da dürüst bir savcıyı canlandınyor. Bu, dünyanın en güçlü kişisi, yanı ABD Cumhurbaşkaru olsa bıieî... 20. yüzyıhn çözülemeyen büyük cinayet- lerinden biri olan John Fitzgerald Ken- nedy'nin katlı, tek başına oluşan aykın ve aynksı bir cinayet değildir. Bu cinayeti, 1960'Iann ABD'sınde toplumu tüm ku- rumlanyla birlikte radikal olarak değiştir- mek. ırkçılığı ve zencilere karşı aynmcılığı kaldırmak. Sovyetler'le anlamsız rekabete son vermek, Küba'yı ışgal etmekten veya Vietnam'da dünya jandarmalığına soyun- maktan vazgeçip gerçek anlamda banşçı bir siyaset gütmek, hükümetlerle mafyanın ilişkisine son vermek, nutuklardaki gibi Yılmaz Güneyilk kez küçük ekranda izleyici karşısına çıktı Umutsuzlar: Güney'in'silah romantizmf"Umutsuzlar"la bir Yılmaz Güney filmi, çok uzun yıllar sonra ilk kez geniş kitlelerin önüne geldi. Show TV'ye bravo!.. TRT'nin yıllardır yapamadığı ve herhalde daha bir süre yapamayacağını yaptı. Böylece bir maskaralık sona erdi. 12 Eylül rejimînin en büyük günahlann- dan biri olan filmleri yasaklamak, giderek yakmak tavn yıllar sonra bırakjldı ve bu tavırdan en çok zarar görmüş, seyircisin- den. halkından uzaklaştınlmış bir sanatçı olan Yılmaz Güney, bir filmiyle de olsa yine geniş yığınlara ulaşü. "Umutsuzlar"ı kuşkusuz heyecan içinde izledim. Kaç yıl olmuştu bu filmi göreli? Güney'jn kendi hesabına değil, Akün Film (Irfan Ünal) hesabına çevirdiği. dolayısıyla içine bir "mesaj", politik bir tavır koyma- dan. sadece Yeşilçam kalıplan çevresinde dolanarak kotardığı bir filmdi "Umutsuz- lar." Güney, birçok filminde olduğu gibi. Türk toplumunun iki uç noktası olarak düşündüğü çevrelerden gelen ikı kahra- manı bir araya getirerek tasarlamıştı filmi. Ne var ki kahramanlann ikisi de, yabancı filmden esinJenmiş oldukça şablon tiplerdı. Tipik bir mafya babası olan ve kendisine yapılan şikâyetlen, aynen "Baba" filminde- ki yöntemlerle karara bağlayan Fırat da, bir "balerin" olan ve dershaneyle gece ku- lübü arası bir yerde "modern bale" yapan zengin kızı Çiğdem de, ayaklan peİc yere basmayan ve inandıncı olmayan tiplerdi. Fırat ve Çiğdem. fılmin birçok sahnesin- de, özellikle de başlarda. Güney'in oldukça ilginç kılmayı bildiği uzun bakışmalarla örülü sessizlik sahnelerinde bir araya geli- yorlar, bu arada "diyalog eksiİcliği"ni Yalçın Tura'nın bestelediği melodik bir"ke- 1971yapımı "Umutsuzlar"filmindeGüney ile Filiz Akın iki sevgiliyi canlandınyor man sesi" kapatıyordu. Fırat ve Çiğdem konuşmaya başladıklannda ise Yılmaz Güney'in oldukça aceleye getirdıği. bir bö- lümünü olasılıkla sette çiziktırdıği diyalog- larla konuşuyorlardr Oldukça ağdalı, klişe laflarla örülü, fotoroman düzeyini sık sık anımsa'.an konuşmalar... Çevredekı gangs- ter veya aıle bireyı tiplcri ise pek bir özgün- lük ve rölyef içermeyen, Yeşilçam filmle- rinden toplanmışa benzeyen tiplerdi. Tüm bu gözlemler elbette olumlu değil. Daha çok olumsuz. Pekı, ama "Umutsuz- lar"ın o kendine özgü çekicihğı nereden geliyordu? Kuşkusuz biraz Yılmaz Gü- ney'in hem oyuncu hem yönetmen olarak özelliklerinden. Biraz da, aradan geçen za- manın filme yüklediği anlamdan... Yılmaz Güney, inandmcı olarak çizilmemiş rolü- nü, bir bakışıyla, yaşamın içinden kopmuş davraruşlanyîa. hüzünJü tavnyla, ezik gü- lümsemesiyle birden gerçek, yaşar ve inanılır kılmayı başanyordu. Türk sinemasının en "Avrupai kız"ı olan Filiz Akın'ı da çok iyi yönetmiş ve onun, "seven sosyete luzı" tiplemesini ka- bul edilebılır kılmıştı. Aynı bıçimde, film- deki sessizlikleri, gerilim aniannı, duygu- sallığı da vurgulamayı ve "filmik zaman"ı perdede yenıden kurmayı başanyordu Gü- ney... Ancak yıllann ötesinden fılmin asıl özelliğı, bize zamanın yüklediği anlam gibi geldi. Filmin başkışısi Fırat, silahından bir türlü vazgeçmeyen, yoksulluk içinde geçen çocukluğundan silafu sayesinde saygmlığa erişmiş, sılahıyla kimliğini, kişiliğıni sağ- lamış bir tipti. Ondaki "silah tutkusu" ge- reksiz bir keyif, bir lüks değil, yaşaması için bir gereksinmeydi. Sevdiği kadına silahsız olamayacağıru, hayatta kalmak için silaha gereksinmesi olduğunu ve silahı ve sevgili- siyle birlikte "üçlü bir yaşam" istediğini söylerken haklı ve içtentı. Ama Çiğdem silah istemiyordu. Silahın getirdiğı tüm tehlikeleri ve risklen taşımak niyetinde değildi. O, Fırat'ı yalnız silahuı- dan annmış olarak istiyordu. Silahın eninde-sonunda onun başını yi- yeceğini biüyordu. Bu "silah romanüzmi", silah üzerine bu tarüşmalar, birtabancanın bir ınsanın yaşamında oynayabileceği rol, filmde belki biraz abartıh gözüküyordu. Ama hayat sonradan bunlan doğrulamadı mı? Güney'in başı, silahı yüzünden onul- maz dertlere girmedı mi? Silahı yüzünden özgürlüğünden, çalışma olanaklanndan. dolaylı olarak da ülkesinden, vatanından ve de yaşamından olmadı mı? Zamanın doğruladığı bu duyarhük ve bu yaklaşım, "Umutsuzlar"ın etkı gücünü oluşturan belki de temel öğe değil mi? Pier Paolo Pasolini'nin salondan kaçıran "Salo"suna son bir bakış îstediğiniz, şiddet, kıyım ve açık- saçıklık mı?' 11. İstanbul Film Festivali bitti. Ancak birçok filmin anısı uzun zaman beÜeklerden silinmeye- cek. Bunların başım da Pasolini filmleri ve özellikle "Salo ya da Sodom'un 120 Günü" çekiyor. Kimilerinin sonuna dek izleye- mediği ve yansmda salondan sanki kaçtığı bu film üzerindekı - saca durmak istiyorum. Pasolini'nin gercekten de "seyri zor" ve "iğrenç" görüntüler içeren bu filmi, genel- de hiçbir biçimde sinemadan beklediğimiz, "hoş vakit gecirtme", oyalama islevlerine, sanaün estetik kaygılanna ve başka şeylere yakışmıyor. Karşımızda belki çok uzun yıl- lariçin Roland Barthes'ın deyişiyle "Kabul edilebilir, hazmedilebilir ve tüketilebilir ol- mayan bir nesne" var. Ama niçin böyle bir "nesne" gerçekleştirmiş Pasolini? Sırf kış- kırtıcı olmak, yalnız "burjuva toplumu"- na meydan okumak, insanJarı iğrendirip kızdımiak yoluyla derin umutsuzluğunu haykırmak için mi? Biraz hepsi... Ama başka şeyler de var. Pasolini bu fılmle insan bedenini her alan- da deneyler ("haz deneyleri" kadar bilim- sel araştırmalar da) için bir nesne haline ge- tiren ve kolayca kınp döken bir anlayışı sergilıyor öncelikle. Nıizılenn yıllar boyu "azınhklar" üzerinde yapuğı ve korkunç kalıntılan toplama kamplarında bulunan deneyleri düşünün... O kamplarda olup bi- tenlerin yanında "Salo"nun gösterdikleri- nin ne anlamı kalır ki? Pier Paolo Pasolini'nin "seyrizor" ve "iğrenc"filmi"Salo ya da Sodom'un 120 Günü"nden bir sahne... Ama "Salo" yalnızca faşizme ve onun insan yaşamını, insan bedenini de kişiliğı kadar hıçe sayan tavnna karşı bir film de- ğil Pasolini. bu filmde sanki günümüzede göndermelerde bulunuyor. Sanki daha ] 975 yılından günümüzde görsel medyala- nn alacağı biçimı öngörebilmiş. Günümü- zün görsel medyalan, özellikle de gitgide artan TV kanalian, bızlere neler sunuyor? Her gün dozu ve oranı daha çok artan şid- det, vur kır, vahşet görüntülen değil mi? Erotizm, Pasolini'nin ülkesı İtalya'da. o tutucu, Katolik İtalya'da 1980'lerde yaşa- nan "görsel devrim" sonucu pıtrak gibi fışkıran sayısızTV kanalının toplumu "tav- lamak" ıçın kullandığı baş silahlardan bin olmadı mı? İnsanlar TV kanalian aracılığıyla evlerinin içine dek yayılan açık saçık görüntülere karşı gitgide daha hoş- görülü olmadılar mı? Gitgide daha faz- lasını ister hale gelmedıler mi? Ve çağdaş kültürümüz neyle besleniyor? Gitgide daha çok şiddet, dehşet ve ero- tizm/pornografi istiyor değil miyiz? Oscar ödüllerinin tümünü götüren "Kuzulann Sessizliği" bir "yamyam katiF'in öyküsünü anlatmıyor mu? Ve Katolik İtalya'dan ^onra şimdi de "Müslüman Türkiye" tele- \izyonlan, gitgide "kırmızı nokta"larla ı^aretlenmiş açık saçıküğa teslim olmuyor mu? Evet, şiddete ve pornografiye yönelen bir kültürün egemenliğinde yaşıyoruz. Çağın önlenemez gidişi bu. İşte Pasolini bu gidişi yıllar öncesinden görmüş bir pey- gamber sanki... "İstediğıniz şiddet, kıyım ve açık saçıklık mı? İşte size tüm bunlardan bol bol sunuyorum" dıyor sanki "Salo" ile. Dıkkat ediniz: "Salo", şiddeti ve pomoya varan bir açık saçıklığı "eleştiri" bahanesi altında kullanan. sömüren filmlerden de- ğil. Tersine, gösterdiklerini en soğukkanh biçimde, mesafeli biçimde sunan bir film. Bu "mesafe" kavramı da son bölümdeki "işkence" sahnelerinin bir dürbünden gö- rüîerek verilmesiyle iyice belirginleşiyor. "Siz, çağdaş burjuvalar... Madem ki bun- lan istiyorsunuz. Alın sıze" diyor Pasoli- ni!.. Ve ortaya iğrendirse de, kışkırtsa da üze- rinde düşünülmesi gereken önemli bir film bırakıyor. Eğer "pislik yemeyi" gösteren bir sahneyı, insanoğlunun 20. yüzyılın son- larndahâlâbırakamri.f sa\?. jlard ın.kit- ILJCİ k.^ımlardan. vazgeçerpcuıgı .şkence baskıdtn, önleyemediği açlıktan, çocuk ölümlerinden, geri kalmışlıktan ve başka şeylerden daha"ığrenç", daha meydan okuyucu bulanlar varsa, onlara sözümüz yok. Ancak çağdaş dünyadaki iğrençliğin, Pasolini'nin kışkırtıcı ve uyana biçimde gösterebıldığinden çok daha fazla olduğu- nu düşünenlerdeniz biz... gercekten özgür, demokratik, insancıl bir sistem kurmak isteyenlerle tüm bunlara karşı olanlann arasındaki "büyük hesap- laşma"nın bir halkası olarak görmek ge- rek. Bir delinın, bir çılgının tek başına kalkıştığı bir iş olarak değil... Nitekim 1960'lar Amerikası'nı bir poli- tik cinayetler Amerikası haline getiren tüm o kolay unutulamaz öldürme eylemleri, Martin Luther King, John Kennedy, Ro- bert Kennedy veya başkalannın ölümleri (ki bir sava göre bunlann arasında Marilyn Monroe'nun ölümü de vardır), Kennedy cinayeü'ni izleyen olayın birçok lanığının anlaşılmaz ve "rastlanüsal" ölümleri, vb. bu savı doğrular. Bu "seri cinayetler", bu dizi öldürmeler, karmakanşık çıkar ilişki- lennin bir devlet yönetiminin içine sızdığı, demokrasiyi teslim aldığı bır sistemin "acı günleri"dir. ABD'nindersalması, bir daha olmasına olanak vermemesi ve tarihin de- rinliklerine gömmeden önce iyice irdeleme- si, tanımlaması ve açıklaması gereken... İşte Olıver Stone bunu yapıyor. Nice devlet örgütünün, görevlisinin, anlı-şanlı başkanlann, yargı kurumlannın ve araştır- ' ma kurullannın yapamadığı bu işe sıvanrruş, hayatını adanuş hemen hemen tek kişi olan bir zamanlann New Orleans Savası Jim Garrison'un kitabmı sinema- laşürarak, böylece tozlanmış raflardan alıp Amerikan ve dünya kamuoyunun önüne, gündemine getirerek, işte bunu yapıyor. Bu, gerçek anlamda vatanseverliktir, ger- çek anlamda çağdaşlıkür. ABD'ye olduğu kadar, gerçek tarihe, demokrasiye ve öz- gürlüğe de büyük bir hizmettir. Bu kadan bıle insaru heyecanlandırma- ya ve "JFK"yı önemli ve ilginç bir çağdaş sinema örneğı yapmaya yeterdi. Ama Oli- ver Stone bununla da kalmıyor. Kennedy cinayeti üzerine neredeyse 30 yıl sonra ge- tirdiği bu yaklasımı, sinema sanatı açısın- dan da ilginç ve önemli bir filme dönüş- türmeyi başanyor Film, aldığı kurgu Os- car'ını hakeden başdöndürücü denecek kadar başanlı bir kurguyla oluşmuş. Bu kurgu, bizlere Kevin Costner'in can- landırdığı Sava Garnson'ın cinayet son- rasında başlayıp bırkaç yıl boyunca süren araştırmalanyla birlikte Kennedy cinayeti- J nin belgesel filmlerini ve çeşıtli kışılerin \ tanıklıklanyla birlikte bu tanıkhklann ade- ta bellekten gecercesine verilmiş yıldınm- görüntülennı içeriyor. Oliver Stone, gerek senaryo gerekse sine- ma aşamasında, elindeki yoğun malzemeyi çok iyi değerlendirmiş. İlk bakışta sinema- sal yan içermeyen bu malzemeyi, hem özü- nü koruyarak ayıklamış hem de son derece sürükleyici, akıa bir filme dönüştürmüş. Bu toplumsal ve siyasal sinema örneği, ne- redeyse bir gerilim filmi (örneğin "Kuzu- lann Sessizliği") kadar çekicilik ve sürükle- yicilik içeriyor bence. Üstelık buradaki "yamyamlar" gerçek. "JFK" mevsimin en önemli filmlerinden biri kuşkusuz. Ama Hollywood'un bu filme Oscar vermemesi- ne hiç şaşmayın. Hollywood'un Amerikan sistemini gerçek biçiminde eleştiri merceği altma yatıran, irdeleyen ve sorgulayan fılmlere ciddi bir ödül verdiği, bugüne dek hiç görülmedi ki!.. lcsti\ aldcıı son notlar • 11. İstanbul Festivali, bu yıl geçen yıl- lardan daha çok ilgi ve seyirci çekti. Ay- nntılı dökümü yapılmakta olan festivalin bu yıl 120.000 kadar bilet sattığı, bunun üçte biri kadar "serbest ginş"le seyirci sayısının 160.000'e ulaşüğı tahmin edili- yor. • Festivalin en çok ilgi gören filmJeri Pa- solini toplu gösterisinin filmleri oldu. Akın Lale'de yer alan yanşma filmleri arasında en çok seyirci toplayan ise Chen Kaige'nin "Telin Ucundaki Yaşam"ı oldu. Bu fılmin Altın Lale kazanması ise seyircinin önsezi- sinın bu yıl başanlı olduğu biçiminde yo- rumlandı. Şenlik komitesi de bu yıl ilk kez Altın Lale'yi alan filmin kapanış filmi ol- masını kararlaştırdı ve son dakikada, ka- panış için gelen "protokol"e bu film sunul- du. •Oldukça görkemli biçimde geçen ka- panış gecesi, Kültür Bakanı Fikri Sağlar tarafından sonuna dek izlendi. Sağlar, bu geceyi "çok başanb" bulduğunu belirtti. Anlaşılan festivalle kültür bakanlan ara- sındaki "soğukluk" Sağlar'la birlikte sona erdi ve bundan böyle bakanlık, bu önemli uluslararası etkinliğe hak ettiği yardımı sürdürecek. • Festivalin en büyük skandallanndan biri, yerli film jürisine hem de başkan ola- rak atanan Müjde Ar'ın son güne dek orta- ya çıkmaması oldu. Jüri görevi- nı başta kabul et- tiğini söyleyen Ar, festival vakti ortadan yok oldu, hiçbir ha- ber de alına- madı. Böylece jüri, görevini 4 kişi olarak ta- mamlamak zo- runda kaldı. Festival yönetiminin bundan böyle ünlü "star'"ımıza hiç de sıcak bak- mayacağını söylemek, kehanet sayılma- malı. • Kapanış gecesinin en dokunaklı anla- nndan biri, Onur Ödülü alan emektar gö- rüntü yönetmenı Gani Turanlı'ya ödülünü birçok filmde birlikte çalıştığı yönetmen Lütfı Ö. Akad'ın vermesiydi. Bu tür tören- lere katılmayı sevmeyen Akad, bunun için kalkıp gelmişti. Ama işin hüzün verici yanı, bu iki büyük ustanın kaynaşmasının da Turanlf nın ödülünün de ertesi gün hiçbir gazetede yer almaması oldu. Basmımız ve !e toplumumuz, güncel ödüller arasında cmeğc dönük olanlan her zamanki gibi- önemsememişti. • Yeşilçam. hep olduğu gibi festivale pek ilgi göstermedi. Filmlen izleyen Yeşilçam ünlüleri, parmakla sayılacak kadar azdı. Kokteyllere katılanlar ise sinema salonun- dakılerden biraz daha çoktu
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear