25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 22MART1992PAZAR HABERLER HEPPMüyesiUysal 'Hedef gözeterek taradılar' Halkın Emek Partisi Parti Meclisi üyesi avukat Mesut Uysal'ın telefondaki sesi, ""HEP'lilerinevi deyip taradılar" diyordu. Dün saat 15 sıralannda Adana'dan Şırnak'a telefon açarak görüşebildiğimiz Uysal, titreyenbirsesle sorulanmızı yanıtladı. UFUK TEKİN (Adana) - Nevruz'un kanlı olaylara sahne okJuğu Şımak dün tam bir sa- vaş alaraydj. Pek çok kişinın öldüğü, ölenlerin birkaç katı yaralananın olduğu kentie "so- kağa çıkma yasağı" vardı. Hal- kın Emek Partisi Parti Meclisi üyesi avukat Mesut Uysal'ın te- lefondaki sesi, "HEP'ülerin evi deyip taradılar" diyordu. Dün saat 15 sıralannda Adana'dan telefon açarak görüşebildiğimiz Uysal, titreyen bir sesle sorula- nrrııa yanıtladı. - Olay öncesine dönelim. Nevruz'a nasıl haarlandımz? UYSAL - Birkaç gün önce halkı topladık kahvehanelerde. konuştuk. "Bakın. bu bir bay- ramdır. Tahrik edia herhangı birlafsöylemeyin, provokasyo- na gelmeyin" diye uyardık. Nevruz sabahı da, daha önce anlaştığunız gibi herkes şehir merkezine hareket etli. 10.00- da şenliğe başlayacakük. Be- nim, yaşlan 7-17 arasnda yedi çocuğum var. Hepsine bay- ramlıklannı gjydirdik, meyda- na gönderdik. - Kent merkezine gidince ne oldu? UYSAL - Alana gittiğimızde barikatlarla karşılaştık. Kımse- de bayrak filan yoktu. Üstü- müzü aramak istedıler. Kadın- lar ve kızlar kendilennı arat- mak istemıyorlardı. Güvenlik güçleri ise aramadığı hiç kımse- yi alana sokmuyordu. Alana ilk varan grup durduruldu. An- cak aynı yöne iki grup daha gidiyordu. - Peki sonra?.. UYSAL - Birden ateş açıldı. Bizim ev de hedef tahtası gibı paramparça edildi. Hiçbir şey bırakmamışlar. - Nasıl oldu? Baskın fılan mı? UYSAL - Hayır. Sadece evi karşılannda görüyorlar, 'Bu HEP'lilenn evidir" deyıp tara- maya başlıyorlar. Binlerce kur- şun. Ne radyo, ne elbise, ne çamaşır makinesi ne de buzdo- labı. Hiçbir şey bırakmamışlar. hepsi paramparça... - Çocuklannız ne durumda? UYSAL - Ben alanda çocuk- larla beraberdim. Ama bir ço- cuğum halen kayıp. Serhat Uysal. - Tekrar alandaki olaya dö- nelim. UYSAL - Gruplar alana gir- mek içın ısrar edince ateş açıldı. Önce havaya, sonra halkın üze- rine. Herhakie 'vurun, ateş edin' emri vardı ki... - Sonra ne yapünız? UYSAL - Benim yanımda bine yakın insan vardı. Onlan alana oturttum. Yanımdaki iki kişi yaralandı. "Merak etmeyin, uyan ateşidir" diye tansiyonu düşürmeye çahştım. ama res- men üzerimize ateşediyorlardı. - Pekı daha sonra? UYSAL - Ateş açılması du- yulunca alana girmek için bek- leyen gruplar harekete geçti. Mahalle aralannda toplanan kalabahk alana geldi. Ama hiç slogan atılnnyordu. Sadece yü- rüyorlardı. Kimse iftira etme- sin, bunlann hepsini yaşadım. Gelen gruplann üzerine de ateş açıldı. Alan. savaş alanı gibiydi. Artık hedef tümüyle insanlardı. - Doğrudan insanlara mı ateş açıbyordu? UYSAL - Evet. Hiç kimse- nin bulunmadığı sokaklardaki evlere dahi ateş açûlar. Balkon- daki insanlar da hedef oldu. Bütün evler tarandı. Kıpırda- yanı vuruyorlardı. Mecburen oturduğumuz yerde yanm saat kadar kaldık. Daha sonra, 'ne olursa olsun' diyerek dağılma- ya başladık. Dağüırken yolda bulduğumuz yaralılan ya evle- rimize aldık ya da taksiyle has- taneye götürdük. - Göstericüerden. halktan ateş açıldı nıı? UYSAL - Halktan kesin ola- rak ateş açılmadı. Polis ateş aç- ü. Silah sesleri hâlâ sürüyor. Sokağa çıkma yasağı ilan edil- di. Kimse şu anda dışan çıka- mıyor. üEmonrasısı-Kaüıamın Biri Sılahla dığerı; Işte Böyle Gerçekleştırılıyor -Olumsuzluğun Olumlandığı Konferansın Eleşbrısı -Kayserı Cezaevınden Fırar Şuba( fcfan sıvılt çdttı bayiierdc SHP milletvekili: Yüzyıllardır kutlanan Nevruz, yeniden doğuşun bayramıdır Işıklar'danDemireFeNevruzçiçeği CUMHURtYET(Ankara)-SHP Diyarbakır Milletvekili Fehmi Işıklar, Başbakan Süleyman Dernirel'e Nevruz Günü nedeniyle bir demet kır çiçeği sundu. Işık- lar, Türk ve Kürt halklannın düşrnan edilmek istendiği bir ortamda kardeşlik duygulannın öne çıkması gerektığini ve Nevruz'un "yeniden doğuş bayramı" olduğunu belirtti. Işıklar. "Bin yıldan bu yana Türkler ve Kürtlerin kardeş gi- bi bir arada yaşamakta olduğu- nun, Kurtuluş Savaşı'nda da omuz omuza birlikte mücadele veımenin bilincindeyiz" dedi. Demirel de. yurttaşlann Nevruz'unu kutladığını belirte- rek, "Bu çiçeği birlik ve bera- berliğimizin sevgi nişanesi ola- rak alıyorum" diye konuştu. Başbakan Süleyman Demi- rel. dün saat 13.00'de SHP Di- yarbakır Milletvekili Fehmi Işıklar ile Muş Milletvekili Sırn Sakık'ı kabul etti. Kabulde Ta- nm ve Köyişleri Bakanı Nec- mettin Cevheri ile İçişleri Baka- nı Ismet Sezgin de bulundu. Başbakan'a Nevruz nedeniyle bir demet kır çiçeği sunan Işık- lar, bu günün halkın bağnnda sıcak bir yeri olduğunu söyledi. Işıklar, "O kardeşliği yeniden tesis etmek ve ülkede iç banşı, huzuru sağlamak yolunda adım atmak gerektiğine inanı- yoruz ve kardeşlik duygulan- mızı açığa vurmak amacıyla bu çiçeği size veriyonız" diye ko- nuştu. Başbakan Demirel de, kendı- sine sunulan çiçeği alırken te- şekkür ederek, "Ben de Nev- ruz'u kuüayan insanlanmızın Nevruz'unu kutluyorum" dedi. Nevruz'un yüzyıllardır Kaf- kasya'da, Orta Asya'da, Bal- kanlar'da ve Türkiye'de kut- landığını anımsatan Başbakan. şunlan söyledi: "Aslında insanlar bu kutla- malarla sevinçlerini paylaşırlar. Birbirlerine yaklaşırlar, bunla- nn uygarca yapılması, itişme- den, kakışmadan, çatışmadan kutlanabilmesi arzumuzdur. Bu ülkenin insanlannın hepsı milletin evlatlandır. Biz menşe farkı, etnik fark, inanç farkı gö- zetmeden. insanlann tümünü, doğulusunu, batılısını, güneyli- sini. kuzeylisini kucaklıyoruz." Başbakan Demirel, geçmiş- ten gelen farklılıklann kendileri için bir kavga nedeni olmadığı- nı her zaman söylediklerini, kültür, inanç ve etnik farklılık- lann zenginlik sağladığmı belir- terek, "Bunun içindir ki bu ülkenin bütün insanlan. hep beraber huzur, banş, refah için- de yaşayacağız. Mesele budur" dedi. Türkiye'yi demokrasi ve insan haklan çerçevesinde güç- lendirmenin gereklerinin hep beraber aranacağını kaydeden Başbakan, birlik ve beraberli- ğin refaha. hukukun ve insan haklannın üstünlüğüne giden yolda Türkiye'nin en büyük Fehmi Işıklar başkanlığında SHFnin HEP kökenli millervekilleri heyeti Başbakan Demirel'i ziyaret ederek kır çiçekleri verditer. Coşkuüzerinde teclirgiııliğin gölgesi varlığı olduğunu anlattı. Baş- bakan, konuşmasma şöyle de- vam etti: "Bu çiçeği, birlik ve beraber- liğimizin sevgi nişanesi olarak alıyorum. Nevruz gibi pekçok insanın gönlünde yatan bir bayram gününde gerçekten in- sanlann birbirine olan sevgjsi- nin nişanesi olarak kabui edi- yorum. Ihüyaamız odur." Işıklar, ve Sakık'ın görüşme- ye yakalanna taktıklan kırmızı karanfıllerle geldikleri dikkat çekti. Başbakan Süleyman Demirel ve bakanlar ile HEP kökenli milletvekilleri Fehmi Işıklar ve Sırn Sakık, basına kapalı ola- rak yaklaşık yanm saat süren göriişme yaptılar. Işıklar, gö- rüşme sonrasında gazetecilerin sorulan üzerine, Nevruz'la ilgiü uzun zamandan beri gerilim ya- ratılmak istendiğini belirterek, "Baharda taarruz edilecek, kriz yaşanacak diye bunun kısmen etkısiyle meydana gelen çeşitli olaylan görüştük" dedi. Başba- kan'dan kan dökülmemesi ve Nevruz'un sakin gecirilmesi için gerekli çabalann gösteril- mesini istediklenni kaydeden Işıklar, "Umanm halkımızı lizecek, insanlanmızı yaralaya- cak olaylar olmaz. Böylece ge- leceğe daha bir umutla bakabi- leceğımiz ortam olur. Bu günün öyle bir dönemin başlangıa ol- ması dileğimiz" diye konuştu. Işıklar, "Cizre ve Şırnak'ta meydana gelen olaylarda çok yaralı olduğuna ilişkin haberle- ri Başbakan'a aktardınız mı?" sorusuna, "Evet, hem Şırnak, hem Cizre'deki ve bölgedeki di- ğer duyumJanmızj da anlattık. Kendisi de anında olaylan izli- yorlar. Hem İçişleri Bakanlığı. hem Başbakanlık konuyla ya- kından ilgileniyorlar" karşılığı- nı verdi. Işıklar. gazeleciJerin diğer sorulannı şöyle yanıtladı: Yaralılaraştflut - Sizden yardım talepleri oldu mu? l|nQJUI - Hayır. Bu konuda belli bir görevimiz yok. Ama ben sürekli, bundan evvel de, bugün de kendimi görevli sayı- vorum, sükunet diliyorum. Özellikle yarab insanlanmıza derhal şefkat gösterilmesi ve onlann tedavi edilmesini istiyo- rum. - Bu konuda bir aksilik mi var? I - Zaman zaman olu- yor. Bunlann bir an evvel gide- rilmesi gerekli. - Sizin bir talebiniz oldu mu? Cuma öğleden sonra Diyarbakır'a doğ- ru yola koyuluyoruz. Yol boyu ateşler ya- kılinış. Çocuklar eski lastikleri yuvarhyor. Güvenlik güçleri ateşlere müdahale etmi- yor. E-24 yolu boyunca Suriye tarafından da dumanlar yükseliyor. Turİaye tarafındaki- lerden daha büyük ateşler yakılmış. Sanki Türkiye ve Suriye Kürtleri ateşlerle selam- laşıyor, konuşuyor, bayramlaşıyor. Gece vardığımız Diyarbakır'da günün sakin geçtiğini öğreniyoruz. Herkes me- rakla "büyük günü', 21 Mart cumartesiyi bekliyor. Nevruz, gerçekten Türkiye'deİci Kürt sorunu için bir dönüm noktası, bir 'milat' olacak mı? Gözler daha çok 'Botan' diye adlandın- lan bölgede. Yani Cizre, Nusaybin, İdil, Silopi, Şırnak gibi yerleşim binmlerinde. Ama Diyarbâkır'ın da apayn bir önemi var. Sabah Diyarbakır caddelerinde insanla- nn yüzünden tedirginlik okunuyor. Bazı dükkânlar kapah, baalan açık. 2laman geçtikçe açıklardan bazılan kapauyor, ka- palılardan bazılan açıyor. Atatürk Stadyumu'ndan düzenlemek is- tedikleri toplantıya son kez yeniden izin verilince. durumu "rezalet" olarak niteleyen DIYARBAKIR'DAN RUŞEN ÇAKIR HEPyöneticileri sabah ilmerkezinde halk- la bayramlaşıyor. Ardmdan 3-5 kişilik gruplar Mardinkapı'daki mezarlığa gidi- yor. Faili mechul kişilerce öldürülen HEP Diyarbakır İl Başkanı Vedat Aydin ve bazı PK.K miütanlannın mezarlan başında yaklaşık 300 kişi toplanıyor. Çevrede, ka- İabalığın neredeyse yansı kadar güvenlik görevlisi var. Saygı duruşu, birkaç marş ve tören bitiyor. Diyarbakır Bağımsız MiUet- vekili Leyla Zana, Kürtçe, "Yeni şehitler istemiyorsak. küçük gruplar halinde dağı- lalım" diyor. Olay çıkmıyor. Saat 11.00 sıralannda Dağkapı'daki HEP il merkezinin önündeki alanda yakla- şık 2 bin kişi toplanıyor. Ateşler yakılıyor, halaylar çekiliyor, alptlar çekiliyor. Güvenlik güçleri uzaktan şenliği izliyor. Diyarbakır'da yaşam büyük ölçüde eskisi gibi sürüyor. Şehrin çevresindeki gecekon- du semtlerinde küçük çocuklann ateşler yaktığı haberi geliyor. HEP önündeki insanlarda giderek tır- manan bir coşku var. Ama bu coşkunun üzerine. günlerdir tırmanan tedırginliğin gölgesi düşmüş. Yaklaşık iki saat sonra kutlamacılar kaJ- dınmdan y^rüyerek Bağlar semtine gidi- yorlar. Yolda yerel giysileri içinde bir Kürt kadını bize soruyor, "Nevruz selametle bit- ti mi?" Bu sefer güvenlik güçleri olayı daha da yakından izliyor. Dörtyol Meydanı'nda ateşler yakılıyor, ama polis yolu kesmiyor. Vedat Aydın'ın anısına yazılan Kürtçe marş, hafıf bir ses tonuyla söyleniyor hep birlikte. Sık sık zafer ışaretleri yapıbyor. Sık sık topluca alkışa duruluyor. Dıyarbakır. Nevruz'un akşamına 'olgun bir coşku' ile giriyor. Güneydoğu'nun bazı kentlerinden gelen çaüşma. ölüm haberleri sinirleri iyice geriyor. Dıyarbakırhlar, Nevruz'u kutlarken slo- gan atmamaya. bayrak açmamaya dikkat ediyorlar. Anlaşılan hiç kimse 10 Temmuz 1991 "de Vedat Aydın'ın cenazesinde yaşa- nanlann benzeri olaylann sorumluluğunu üstlenebilecek durumda değil. ^ Yaraiılara şefkat gösterilmesi gerekiyor. Diyar- bakır'a gitmek isteyenJer olu- yormuş. Onlann hemen gönde- rilmesi, hastanelerde tedavi edilmesi gerekiyor. Kan dökül- memesi konusunda büyük du- yarülık gösterilmesi gerekiyor. - Diğer arkadaşlarmız ziyare- tinizi destekliyor mu? IŞMUUI - Bilgilen var. 15 gün önce bu ziyaretimizi açıklamış- tım. Bir kısmı da bölgede arka- daşlanmızın. Bu desteklenme- yecek birşey değil ki. Bizhergün görüşmek zorundayız. Aynı havayı tenefius ediyoruz. Çeşit- li görevlerimiz, ayn olsa da so- nuç ıtıbanyla bir an evvel demokrasinin kurulmasını, yerleşmesini, insan haklanna saygıyı istiyoruz. Akıllı hiç kim- se bu konuda karşı çıkmaz." Işıklar, bir başka soru üzeri- ne de, amaçlannın hemen so- nuç almak olmadığını, Başba- kan Demirel'in bu konuda iyiniyetinden kuşkulan bulun- madığını söyledi. Cizre bir savaş alanı gibiydi ll,.,,lv.k V , İK.0 Su Olan oldu. Cizre bir kez daha ölümü gördü. Bir kez daha acıyı tattı, yasa büründü. Davulla. zurnayla, halayla başlayan Nevruz. çatışmayla, ölümle noktalandı. "Olan oldu" pek doğru bir tanımla- ma değil herhalde. Aslında beklenen oldu. Haftalardır güvenlik güçleri de halk da çok gerildi. o kadar çok karşı karşıya getinldi ki. bu sonuç kaçınılmazdı san- ki. Bir \anda valilerin hiçbir yürüyüşe izin vermeyeceklerini açıklamalan, di- ğer yanda, ayaklanma çağnsı yapan ve güvenlik güçlerinin katb'am yapacağını öne süren PKK bildirileri... Cizre. cumartesi sabahına bu ortam- da girdi. Bir kapırun hızlı çarpması. bir camın şangırdaması, sinirlerin boşal- ması için yeterliydi. Bunlann hiçbiri olmadı ama, yine de Nevruz ardında ölü ve yaralılar bırakarak gitti. Cizre olaylannın gelişimi. bu sonucu doğuracak boyutta değildi. Herkesin göstereceği biraz anlayış, biraz hoşgörü. bıraz fedakarlık silahlan konuşturmaz, kansız bilerdi Nevruz. Bir tek kişinin burnu bile kanamazdı. Sağlıklı değerlendirmeyi daha sonra- ya bırakarak, Nevruz günü gördükleri- mizi. yaşadıklanmızı aktarmak şimdilik yeterli kanımızca. Saat 06.30... Otelin camından bakı- voruz. Dörtyol ağzında iki panzer yer- îeşmiş, köşe başlannda özel tim görevli- MEHMETTEZKAN leri, sivil pohsler, jandarma komandolan var. İki askerı kaı ı>er. hız- la mezarhğın bulunduğu Nusaybin yönüne doğru gidiyor. Panzerlerden hoparlörlerle mehter marşı yayını yapı- hyor. Saat 08.00... Kırk kadar gazeteciyle birlikte mezarlığa çok yakın olan buğ- day pazanna gidiyoruz. E-24 karayolu- nun üzerinde özel tim ve askerler nöbette. Saat 08.30.. Buğday pazanndayız. 400-500 kişilik kızlı erkekli bir grup in- san davul zurna eşliğinde hala>- çekiyor, türkü söylüyor. Kadınlar en yeni elbise- lerini giymişler. çoğunun başında kır- mızı-yeşil-san renklerden oluşan bantlar var. Bir kısmı aym renklerden oluşan kazak örmüş kendine. Halay çe- kenlerin ortasında eli bastonlu, 70 yaşlannda bir dede, halkı coştunıyor. Bu kadar gazetecıyi, kamerayı, objektifi gören halk alkışı patlatıyor. Kamerala- nn eşliğinde halay daha coşkulu çekil- meye başlıyor. Saat 09.00... Meydandaki kalabahk çoğalıyor. Ara sokaktan mezarlığa doğ- ru yürüyüşe geçiliyor. Erkek kadar kadın ve çocuk da var. Kadınlar göğüs- lerine gizledıklen Apo posterlennı çıkartıyorlar. Hepsinde aynı fotoğraf. Posterler havaya kalkıyor. iniyor. Topluluk, mezarhğın yan kapısına geliyor. Kapının üzerine kırmızı boya ile "Şehit Namenn" yazılmış. Kapının önünde diğer mahallelerden gelen grup- lar beklenirken. \ıne davul zurna çalını- yor. hala> çekiliyor. Saat 09.30... Mezarhğın en uç kapı- sından bir grup daha giriyor. Fazla kalabahk değil. Bir süre sonra gruplar birleşiyor. Kurtuluş Mahallesi ortada yok. Bir haber geliyor. Güvenlik güçleri yürüyüşlerine izin vermiyormuş. E-24 karayoluna çıkıyoruz. 200-300 kişilik bir grup. yolun ortasına oturmuş. başlannda pohsler ve bir panzer. Uzak- ta, dörtyol ağzında bir grubun daha oturduğunu, yürümelerine izin verilme- diğini görüyoruz. Emniyet göre\ lileri,"Kanunsuz yürii- yüş yapıyorlar. Pankart app slogan atıyorlardı" diyor:"Dağılın diyoruz, dağılmıyorlar". Saat 09.50... Dört yol ağzında bekle- yen grubu dağıtmak için havaya silah atılıyor. Grup sağa sola dağıhyor. Aynı anda panzer de havaya.ateş açıp. otu- ranlan dağıtmaya çalışıyor. Göstericıler. yeniden toparlanıp boş tanker depolannı E-24 karayolunun üzenne getirip barikat kuruyorlar. Ara sokaklardan mezarlığa doğru kaçıyor- lar. Saat 10.30... İdil vönünden ikisi bul- dozer haline getirilmiş dört tank ilçeye iniyor. Barikatlar temizleniyor. Dört tank, dört kariyer, iki panzer sürekli devriye geziyor. Saat 11.00... Göstericiler mezarhkta toplanıyor. Küçük bir kutlama. Panzer- ler halkın ana caddeye çıkıp yürümesini engelliyor. Yine havaya ateş açılıyor. Halk ara sokaklardan dağıhyor. Saat 11.30... Cizre'nin Kurtuluş. Çar- şı ve Cudi mahailelerinde çatışma başlı- yor. Tanklar ana caddeyi tutuyor. Panzerler devriye geziyor. Saat 12.00... Panzerler sokağa çıkma yasağı ilan ediyor. Çatışmalar sürüyor. Otebn balkonundan ilçenin büyük bö- lümünü görebiliyoruz. Silah sesleri hiç durmuyor. Makinalı tüfekler ardarda patlıyor. Uzaktan çatışmalann mahalle mahalle, ev ev sürdüğü izlenimini edini- yoruz. Saat 16.30... Tanklar ve kariyerler çe- kiliyor. Son panzer ve kariyerler döner- ken, makinalı tüfek, havan topu ve roketatarla saldın başlıyor. Panzerler cevap veriyor. Ortalık savaş alanına dö- nüyor. Bir iki kurşun otele isabet ediyor. Daha önce birliğine dönen kariyerler de ilçeye geri geliyor. Çatışma, bir saatten fazla sürüyor. Onarlı gruplar halinde PKK'lılann çeşitli yönlerden saldınya geçtiği bılgısi geliyor. Saat 18.00... İlçede yoğun bırduman- dan gözgözü gönmüyor. Yer yer silah sesleri duyuluyor. Cizre'nin manzarası. karanlık çökerken, bir savaş alanından farksız. OZGURCE TURKER ALKAN Şaltanatsız Bir Cumhuriyet Önerisi F ransız Cumhurbaşkanı Mitterrand gelince özal ta- rafından Istanbul'un imparatorluk döneminden kal- ma mekânlarında ağırlanacakmış. Her iki Cumhur- başkanı da kendisini imparator sandığına göre hiç de şaşılası bir fikir değil doğrusu. Mitterrand'ın imparatorluğu Fransızların sorunu, bizi il- gilendirmez. Ama özala ne demeli? Kafasına esiyor, çiz- meleri giyip Ermenistan'a doğru yürüyüşe çıkıyor. Daha sonra bir irade beyanı ile dünya ahvalini özetleyiveriyor: "Sosyal demokrasi bitmiştir artık, bütün dünyada iflas et- miştir." "Ben tarafsız olmak zorunda değilim," diyor, "benimki- si devlet tarafsızlığıdır." 16'ncı Lui gibi "Devlet benim," demeye getiriyor. Eline fırsat gecse Özal'ın yaman bir imparator olacağH na hiç kuşku yok. Ne var ki Türkiye imparatorluk değil. "Özal'ı tahtından indireceğiz"diyerek halkın oyünu topla- yan bugünkü iktidarın bütün yaptığı ise özal'ın delişmen çıkışları karşısında yutkunup durmak. Yanlış anlaşılmasın, ben Ûzal'ın gayri meşru olduğunu ve görevinden uzaklaştırılması gerektığini düşünenlerden değilim. özal, sadece ANAP oyları ile seçilmiş de olsa meşru bir Cumhurbaşkanı'dır. Aynı dönemde sadece ANAP oyları ile çıkan yasaları ve bütçeleri tanıyan, o büt- çelerden maaşlarını alan kişilerin özal'ı gayri meşru iları etmesini hiçbir zaman anlamadım. Bu mantığa göre özal'ı seçen parlamentonun da meşru olmaması gerekir ki... Şu- rada sivil sivile konuşuyoruz. Aman askerler duymasın! Bence asıl sorun . • Anayasanın yeniden düzenleneceği günlere doğru gidiyoruz. Şimdi cumhurbaşkanbğı makamını "yeniden düzenleme" ile uğraşmak verine tümden kaldırsak diyonım. Cumhurbaşkanı'nın kendisinde değil, Cumhurbaşkanlığı makamında. Ben, bu makamın hiçbir yarannın bu- lunmadığını, işleri karıştırmaktan baş- ka bir işe yaramadı- ğını ve kaldırılması gerektığini düşünü- yorum. Cumhurbaşkanlığı, eski krallıklardan ve imparatorluk- lardan kalma kötü bir alışkanlıktan başka nedir ki? Ve Türkiye'de çok partili dönemde bu makam hep sorun yaratmıştır. Seçilmesi sorun olmuştur, seçildikten sonra hükümetle ve genel olarak yürütme organıyla ilişkileri so- run olmuştur. Ve şimdiye kadar bir tek ciddi sorunu çözdü- ğü, demokrasinin işleyişine olumlu ve anlamlı bir katkı yaptığı da görülmemiştir. Cumhurbaşkanlığı, en iyi işlediği zaman yersiz ve ge- reksiz bir nasihat makamı gibi davranmış, çoğu kez de demokrasinin işleyişini zorlaştıran bir görünüm kazan- mıştır. Kamu hukukçularına sorun "Yahu şu makam ne işe ya- rar, kaldırsak olmaz mı?"diye, hepsi de ağız birliği etmiş- çpsine "Haşa" der, "sakin haa, işte bu makama dokuna- mayız.'' "Neden?" "Çünkü geleneksel olarak vardır, hep olagelmiştir." Bir tür padişahlık gibi bir şey yani. Anayasanın yeniden düzenleneceği günlere doğru gidi- yoruz. Şimdi cumhurbaşkanlığı makamını "yeniden dü- zenleme" ile uğraşmak yerine tümden kaldırsak diyorum. Yetkilerini de başbakan, Meclis başkanı, Meclis başkan yardımcıları ve hükümet arasında dağıtsak. Şöyle imparatorsuz, padişahsız, şaltanatsız bir cumhu- riyet kursak... Neden olmasın? Krizmerkezi notlan İnönü devredışı Demireletkisiz FARLK BİLDtRİCİ (Anka- ra) - "Nevruza kan bulaştı. Artık bayram yasa dönüştü" diyen HEP kökenli milletveki- li. arkadaşlanna dönüyor: "Demirel de söz geçiremi- yor Bızim yanımızda telefon açıp "Slogan da atsalar kanş- mayın. Sorumluluk bende" di- ye talimat verdı. Ama bakın. onu da dinlemediler." Oysa gün sakin başlamıştı. Başbakan'ın. İçişleri Bakanı'- nin sözleri. milletvekillerinin bir ölçüde umutlanmalanna neden olmuştu. Gece geç saat- lere kadar bölgeden gelen ha- berleri izleyen milletvekillerin- den Ahmet Türk. Sedat Yurt- laş \e Zübevir Aydar da bu umutla sabah erkenden İçişleri BakanlığYna gıttiler Amaç. bakanlıkta oluşturulan "kriz mcrkezi"nde bölgedeki geliş- mclcri izlemek ve böylece ikti- dann olaylara müdahalesini sağlamaktı. Günün ilk umut kıncı geliş- mesı de burada başladı. Bura- daki kriz merkezi daha çok bir harekât merkezini andmyor- du. Milletvekilleri de bir gün önce olduğu gibi Meclis'e geç- meyi yeğlediler. Öyle ya. asker \c polisten yakınacak olanlar, İçişlen Bakanlıgı'ndaki millet- \ckillerini nasıl arayacaklardı? Gerçekten de milleivekilleri, A\dar"ın Meclis'teki odasına yerleştikten az sonra bölgeden haberler akmaya başladı. Cizre'de yürüyenlere ateş açıl- mış... Şırnak'ta halkı meydan- da ablukaya almışlar. Adana'- da Kürt mahalleleri polisce sarılmış. durum gergin... Telefonlar sözcükleri değil. silah seslerini aktardıkça yüz- lcr geriliyor. Asıl önemlısi, Şır- nak Devlet Hastanesi'nden bir doktorun dehşeti anlatan söz- leri: "Meydanda toplanan kala- balığa ateş açıldı. Kaç kişi öldü bilmiyoruz. Ondan fazla gali- ba. $imdi askerler hastaneye de ateş açtılar. Silahımız olsa biz de kendımıa savunaca- ğız..." Olaylan aktardıktan sonra söz veriyor: "Bütün gün ilgileneceğim, hassasiyet göstereceğiz. Merak etmeyin." Ardmdan HEP Genel Baş- kanı Feridun Yazar anyor. O da Sezgin ile görüştüğünü an- latıyor. Ankara'da yapılacak Nevruz kutlamasında salonda patlayıcı madde araması dışın- da güvenlik güçlerinin müda- hale etmemesi yolunda güven- ce abnış. Bu sırada içeri Diyarbakır Milletvekih' Mahmut Uyanık giriyor. Uyanık, gelişmeleri bilmiyor: "Sakin geciyor, Ciz- re ve Şırnak'ta küçük olaylar varmış." Türk hemen yanıtlı- yor: "Ne küçüğü. Katliam var." Birden, saat 13.00'te Başba- kan'ı ziyaret ederek Nevruz Bayramı'nı kutlayacaklannı anımsıyorlar. Yurttaş kararlı: "Bu kadar ölü varken gidip bayram kutlamak anlamsız." Öbür milletvekilleri de bu düşünceye katılıyor. Fehmi Işıklar'a ulaşılmak için çalışılı- yor. Hatta Başbakan'ın özel kalemine not bırakıhyor: "Gö- rüşmeden önce bizi arasın" diye. Çabalar sonuçsuz kalın- ca, "Bari çiçek vermese" diye mınldanıyoriar. Ama Işıklar, bu gelişmeler- den habersiz Muş Milletvekili Sırn Sakık ile birlikte Başba- kan'ı ziyaret edip çiçek sunu- yor. Olaylara müdahale etme- sini istiyor. Demirel de ilgilen- diğinı anlatıyor. Bir gazeteci. milletvekilleri- ne neden İnönü ile görüşme- diklerini soruyor. Yanıt, SHP'den kopuşun sinyallerini veriyor: "Biz İnönü'yü başından beri devre dışı bıraktık. O Demi- rel'den daha geridir. Ona kalsa daha sert şeyler olur Zsıten ar- tık biz bu hükümette kalama- yız."
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear