Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
-SAYFA CUMHURİYET 22KASIM1992PAZAR
12 DIZIYAZI
Osmanlı yönetimi, fethedilen ülkelerde yürürlükte olan hukuku, tanımaya gayret etti
İslamve Hıristiyanyanyana
O s m a n l ı
İmparatorluğu
T a r i h i
^Jcuıı Luıııs Btnyıw-Granımom^ Loms
Bazin• /reııe BeUln eanıı• .\icoara
Beltticeanu • Puııl Dumonl • François
Georgeott^ Robert Muntran • Amlre
Raymoud*- Jean Puul Rmı v *• ,\icotas
Vî^Gilltfs i'eıiMein
Çeviren:
ServerTANİLLİ
şıklığı kapsayamadığından. II. Meh-
met. yeni bir örfî yasa kabul etti. Bu
>asa, üç kitaptan oluşuyor ve sırasıyla.
ceza hukukunu. tımar sahiplerinin
statüsünü, köylüleri (reâyâ), göçebele-
ri. kimi Balkan bölgelerinde oturanla-
n konu olarak alıyor; bu sonunculann
örgütlenişi -birçok kurumsal terimin
de gösterdiğigibi- Bizans İmparator-
luğu'nun ılk zamanlanna değin çıkı-
yor.
o,
-8-
A
z rastlanır bir bolluk
gösteren belgeler -söz-
lü kav naklar ve Kapı'-
dan (Babıâli) çıkan
kararlar- OsmanJı yö-
netiminin kurumsal
yapısını tanımamız olanağını veriyor
bize. Osmanlı devleti. çeşitli hukuksal
temellere dayaniyor. Osmanblar,
Müslüman ve Türk olarak, Küçük
-Asya Selçuklulanrun ve onlara mirasçı
olan beyliklerin yerleştirdikleri kuru-
luşlara mirasçı oldular. Osmanlılann,
İslamın hukuksal geleneklerinden
baştan aşağıya farklı geleneklere sahip
Bizans, Sırp ve Bulgar topraklannı fet-
hetmeleri, sultanlan böylece ödün ver-
meye zorladı ki, yeni devletin yönetici-
lerinin uygulama ve yarara önem
verdiklerini aydınlığa çıkanyor bun-
lar. Hükümdar, Balkan halklannın
örf ve âdet hukukuna ya da eski huku-
kuna ve Mısır için de, Memlûklerin
yayımladıklan kanunlara başvura-
.caktır çoğu kez.
smanlı yönetimi. fethedilen ül-
kelerde yürürlükte olan hukuku, dev-
letin iyi işlemesi için gerekli görülen
her vesilede. tanımaya gayret etti. Oy-
sa. Osmanlı devleti. örfî hukuk der-.
ken. toplulukla bireyler, topluluklara-
rası ya da topluluklarla merkezî siya-
sal iktidar arasındaki ilişkileri yasalaş-
tırma zorundaki bir halkın binlerce
yıllık deneyiminin ortaya çıkardığı hu-
kuk kurallannı anlamıyordu yalnız.
Osmanlı örfî hukuku. Bizans huku-
kundan farklı olarak, şenatta bulun-
mayan her kanunu. her hukuk düzen-
lemesini kabul eder: devlete katılan bir
ülkenin yönetiminin ortaya koyduğu
bir kanun bile olsa. böyleydi bu. Os-
manlı örfî yasalan. bu anlayış sayesin-
de. yüzyıllar boyunca oluşmuş hukuk-
sal uygulamalann yanısıra. Hıristiyan
ya da Müslüman hükümdarlann daha
yeni bir tarihte yaptıklan kanunlan da
içeriyor. Böylece, sultan derlemeleri-
nin yapraklan arasında, köklen Ro-
ma, Bizans, Slav. Germen ya da
Memlûk kaynaklanna iyiden iyiye
kök salmış düzenlemelerin öğelerini
bulmak hiç de şaşırtıcı olmuyor.
açıktır. Hıristiyanlığı fethe çıkan bir
devletin kendi yasal dayanaklannın
epeyce bir bölümünü ondan çekip al-
ması. gariptir. Sultanlan böylesi bir
siyasetegötürenetkenlerdenbiri. yeni-
len halklann hukukuna kök salmış
kımi gelenekleri bozmama isteği oldu
kuşkusuz; bunu yaparken, daha az
muhalefetle karşılaşacaklan umudu
içındeydiler. Kimi durumlarda. eko-
nominin kendisi, belli bir yasal düzen-
lemeye saygılı olmayı dayattı: Daha
önce de gördüğümüz gibi, Balkanlar'-
daki altın ve gümüş madenlerinin işle-
tilmesi. Osmanlı sulıanını. maden
bölgelerinin fethedildiği anda yürür-
lükte olan kanunlan, ıstesin istemesin.
sürdürmeye zorladı. Aynı türden baş-
ka örnekler de gösterilebüir.
>öylece, Osmanb devletinin hu-
kuk temeli, iki sütuna dayanıyor: İs-
lam hukuku (şeriat) ile Osmanlılann
fetihleri boyunca imparatorluğa kat-
tıklan halklann hukuksal örf ve âdet-
leri. Osmanlı devletinde bu ikilik pek
smanlı sultanı. gücü hiçbir mu-
halefetle karşılaşmayan mutlak bir
hükümdar değil; çünkü, kullandığı ik-
tidar gerektiğinde. Hıristiyan halkla-
nn hukuk gelenekleriyle dizginJenmiş
durumda. Şeyhülislam'ın verdiği fetva.
dinsel İslam yasasını. uygulamada is-
tediği gibi. ancak belli sınırlara da say-
gılı olarak yorumlama olanağını sağîı-
yor ona: örf konusunda ise aynı biçım-
de hareket edemez, çünkü örfü değiş-
tirme olanaksızdır. Şaşırtıcı olanı şu:
Sultanın. kendisininkınden farklı bir
din taşıyan halklara özgü kimi kanun-
lan gözönünde tutmak zorundâ kalışı.
Osmanlı sultanının iktidan keyfî ol-
maktan uzaktı.
Merkezî iktidar
Hükümdann sarayı, imparatorlu-
ğun ruhudur. Hizmeti, binlerce kişi
sağlar orada: Sipahi (süvariler), kapıcı
(sarayın kapılannı bekleyenler), çavuş
(hükümdann bir iş için görevlendir-
dikleri ve hatta elçileri), çeşitli doğancı
sınıflan, sarayın azık ve gereçlerinin
sağlanmasından sorumlu olanlar. ha-
zine görevlileri. hükümdann haremini
korumakla yükümlü olan hadımlar,
ayn bir topluluk oluştururlar.
kJaraym hizmeti, bir bölümüyle.
Hıristiyan kökenli olup İslamlaşmış
kişilerce yerine getirilir; bunlann sayı-
sı, XV. yüzyıl boyunca artmıştır. En
yüksek görevliler, ya hükümdarhk sa-
rayının okullannda ya da yeniçeri bir-
b'klerinde başlardı çıraklıklanna çoğu
kez. Böylece. devletin mülkî ve askeri
kadrolannı sağlayan sınıf ağır ağır de-
ğişir: Budönmeler. Türk kökenli halk-
la hiçbir bağlan olmadığından ve bir
Osmanlı ortamında canlılığını hâlâ
sürdüren aşiret ya da klan gelenekle-
rinden bütünüyle koptuklan için. an-
cak Osmanlı hanedanına sadık kala-
rak bir gelecek umudunda olabilirler-
di.
smanlı hükümdan, devletini,
bir yüksek görevlinin yardımıyla yö-
netir Veziriazanı'dır bu. İlk veziria-
zam, ikinci sultan Orhan'ın kardeşi
olmalı. XV. yüzyıl boyunca, görevler
ve sorumluluklar arttığından, veziria-
zama. sayısı üçe varabilen vezirler yar-
dım ettiler. İmparatorluk kurulu ya da
divan. aynca bir kadıasker ile Rumeli
için bir büyük defterdar"ı içeriyor: II.
Bayezıt'ten başlayarak. Anadolu için
de bir büyük defterdar göriiyoruz. İm-
paratorluk mühürdan da (nişancı),
divanın üyesidir. I. Muratdöneminde.
bu kurul genişledi ve bir beylerbeyi
(Rumeli yönetfcisi) katıldı içine; I. Ba-
yezit. Anadolu için olmak üzere, bir
ikinci beylerbeyliği kurdu. XVI. yiizyı-
lın ikinci yansında. imparatorluk de-
niz gücünün komutanı olarak kapu-
dan paşa ile -vezir mertebesine eriş-
mek koşuluyla- yeniçeri ağası da.
Divan'a kabul edileceklerdir.
edir divanın çeşitli üyelerinin
yetkileri? Öteki vezirlerin yardım ettiği
veziriazam, yönetim. üzerinde söz sa-
hibidir ve sultanın beliriediği poütika-
nın uygulanmasma göz-kulak olur.
Sefer halinde. ordunun başkomutanlı-
ğını elınealabil-r. Kadıasker (ordu var-
gıcı), adaletin başıdır: bütün impara-
torlukta kadılarca temsil edilir. Baş-
defterdar (kelime anlamıyla. defterle-
rin başkoruyucusu). devletin malî
yönetimini en yukardan denetler. XIV
ve XV. yüzyıllarda, Rumeli'nin mali-
yesine de bakan tek bir defterdar var-
dır: görevi. II. Bayezit'in hükümdarlı-
ğında. Anadolu için bir defterdar
atanmakla, ıkiye bölünür. Daha son-
ralan. ımparatorluğun her ilinin def-
terdarı olacaktır; ancak. yalnız başdef-
terdar divana katılacaktır. İmparator-
luk mühürdarlığının başı olan nişancı.
imparatorluk yönetimiyle ilgili çeşitli
belgeleri dağıtan dairelere göz-kulak
olur. Böylece, imparatorluk kurulu-
nun üyelerinin hemen hepsi, çeşitli
bakanhklann başında bulunmakta-
dırlar; bu bakanlıklar. görevlileri ara-
cıbğıyla. Osmanlı sultanının devletin-
de en ücra köşelere değin kurulmuş
daireleri yönlendirerek. Babıâb'nin
idaresini saelarlar.
Deevlet. livalara (sancak) bölü-
nüp, bir yöneticiye (sancakbeyi) bıra-
kılmıştır her biri. I. Mehmet dönemin-
de, Rumeli livalan gibi Küçük Asya
livalannı da. bir beylerbey yönetir.
Daha sonra, yeni fetihler yapıldıkça,
beylerbeylerin sayısı artacakür.
J_Jivanın askeri başı olan sancak-
beyi, kentin iktisadî etkinbği ile idare-
sini de denetlemekle yükümlüdür;
dahası, sancakbeyi, adaletin yolunda
gitmesıni sağlamabdır ve kimi zaman
merkezî idare hesabına soruşturmala-
Ferçekten, Osmanlı hükümdar-
Jannın İslam hukukundan başka bir
hukuku tanımalan. sapkın mezhepli
mi yapmıştır onlan? Hayır! Çünkü şe-
riat, İslamın dinsel hukukunun. bu
hukukça gözönünde tutulmayan du-
hımlan çözüme ulaşurma olanağı ver-
mediği her vesilede, yeni bir kanun
yayımlamak konusunda her türden
serbesüiği tanıyor hükümdara. Sul-
tanlar, tannsal yasarun verdiği bu öz-
gürlükten yararlanmaktan pek yok-
sun kılmadılar kendilerini. Böylece.
Balkanlar'da maden işletmelerinin or-
taya çıkardıklan sorunlarla yüzyüze
gelen Osmanlı yönetimi, onlann sade-
ce şeriatla çözülmeleri olanaksız oldu-
ğundan, Sırp ya da Bosna madenlerin-
de yürürlükte bulunan Sakson maden
hukukunu sürdürmekte duraksama-
dı; Eflâk'taki topluluklan, kimi vergi-
İerden âzat edip de, Osmanlı askeri
sistemı içine aldığında da böyle yaptı.
Bulgar topraklannda, Osmanlı fethin-
den öncekı dönemde uygulanan vergi-
len de sürdürdü.
II. Mehmet'in kabul ettiği örfî
kanunlann miktan, sultanı, XV. yüz-
yılın ikinci yansı boyunca gerçek bir
örfî yasa yayımlamaya zorlamak için
yeterince önemli oldu. Osmanlı hu-
kukçulan, darphanelere. paraya, tuz-
lalara, toprak rejimine, vergilendirme-
ye, gümrük rejimine. pazar ve bmanla-
ra ilişkin bir dizi kuralı birleştirdiler.
Ne var ki, bu derleme. devletin lemel-
lerindeki o alabildiğine geniş karma-
Modern savaş yöntemlerini çok iyi kullanan Osmanlı ordusunun rakibi yoktu
Ordu: Üstünbir savaş makinesi
S
ultanlar, devrin or-
dulanndan farklı bir
savaş aracı yaratma-
yı başardılar. Os-
manlı ordusu, beş
bölüme aynlabilir:
Süvariler, piyadeler, topçular, do-
nanma ve özel birlikler. Osmanlı
ordusu, çoğu kez sanılanın tersine,
yalnızca Müslüman ortamdan almı-
yordu savaşanlannı: çünkü, Hıristi-
yan halkın kimi tabakalan da, Ba-
bıâliye asker sağlıyordu.
Hıristiyan çocuklardan de\şirilen yeniçerilerin ağası (solda),Osmanlı merkezi yönetiminde önemli görevlerden vezir(sağda). (METIN AND Arşivinden)
ra ginşır. Sultanın çevresinde topla-
nan genel kurul gibi, onun da yardım-
ası bir divan vardır. Babıâli'nin istedi-
ği çeşitli hizmetlerin karşıbğında, bu
yüksek görevb, livanın çeşitli iktisadî
etkinliklerinden bırer vergi abr ve kimi
para cezalan keser. Sancakbeyinin
topladığı gelirlerin yıllık tutan onbin-
lerce Osmanlı altınına erişebibr (bir
altın para = 3,57 gram). XV. yüzyıbn
ılk yansında. Arnavutluk yöneticisi-
nin geliri. 9249 altına vanyordu. Te-
salya sancakbeyinin ebne 1454-1455
yıllannda. 8684 altın para. Batı Make-
donya yöneticisinin ise 19075 altın
para geçiyordu. 1464-1465 yıllannda,
Bursa lıvasınm yöneticisi. 15 bin altın
para alırken, Trabzon yöneticisi,
1486-1487 yıllannda 5128 altın para-
dan yararlanabiliyordu.
smanh piyadesi, birçok bir-
liklere aynlıyor. Orhan'ın hüküm-
darlığından başlayarak, halk. yaya
ya da piyade dıye bilinen. ocak halin-
de örgütlenmiş piyade birlikleri sağ-
ladı. Her yayanın toprağı vardır ve
malî bağışıklıklardan yararlanır. Ba-
bıâli , aynca Türk birlikler arasın-
dan, keşif ışlerinde. lağım kazmada,
kale muhafızlığında ya da deniz güç-
lerinde kullanılan bir piyade oluştu-
rur. II. Mehmet döneminde, bu birli-
ğin mevcudu. azaplar. 12 bin kişidir.
(Süvariler, büyük bölümüyle tı-
mar sahiplerince oluşturulur. Tımar
sahipleri, daha önce gördüğümüz gi-
bi. sultanın kendilerine bıraktığı ge-
lirlere göre, süvarilerin donanımını
sağlarlar. Tımar sahiplerinin sağladı-
ğ; mevcutlann çoğunluğu, hafif sü-
vari birlikJennden oluşur; kendileri
ve atlan zırhlı bir miktar süvariyi de
beraberlerinde getirmek zorunda
olan büyük tımar sahipleri bunun dı-
şındadır. 1475'te, yardımalan da
içinde olmak üzere, tımarlılann sayı-
sı. 40 bin kişi dolayındadır.
B»u ümarlı sipahiye, akıncılan
da katmalı; bu hafif süvariler, başlar-
da Türk aşiret çevresinden toplanı-
yordu, daha sonra Eflâk'ta Timok-
Morava halkından olduğu gibi baş-
ka ortamlardan da alındılar Akıncı-
lann sayısı, 10 bin kişi dolayında
değişti durdu. Süvariler arasında,
Müslüman ya da Hıristiyan halktan
müsellemlcri de söylemek yerinde
olur. XV. yüzyıbn sonlannda, Ba-
bıâli, atlı bir 50 bin kadar insana saf
tutturabiliyor böylece.
X iyade birlikleri içinde en tanın-
mış olanı. Babıâli'nin. yeniçeri safla-
nnda hizmet etmek üzere topladığı,
Hıristiyan çocuklardan oluşan bir-
liklerdir. Bu vurucu yeni gücün orta-
ya cıkışı I. Murat dönemine rastlı-
yor. Yeniçerilerin sayısı. II. Meh-
met'in hükümdarlığında 6 bin
olmalı. Birçok birlikler halinde ör-
gütlenen yeniçeriler, yalnız savaş
alanlannda Osmanlı sultanına hiz-
met ederler. Savaşta kendini göste-
ren yeniçeri tımar sahibi olabilir.
İçlerinden en yeteneklileri.' impara-
torluğun yüksek makamlanna. vezi-
riazamlığa değin yükseleceklerdir.
karşılığmda, yerel Hıristiyan halkça
sağlanır.
T
M. opçuluğun önemini kavramış
olan Osmanlılar, ordulannı bu güçle
donatmak için ellerinden geleni yap-
tılar. Top dökümü konusunda tek-
nik bilgileri yetersiz olduğundan,
sultanlar. özellikle XV. yüzyılda, Al-
man ustalan hizmete aldılar ve onlar
da. ordu ile donanmayı toplarla do-
nattılar. II. Mehmet'in çağdaşı olan
bu döküm ustalanndan biri. Türkler
arasında bulunduğu günlerin öykü-
sünü bile yazıp bırakü. Bir başka
dökümcü, Konstantinopolis kuşat-
ması döneminin (1453) ünlü Ur-
bain'i. Osmanlı sultanına yaptığı
hizmetlerin karşılığmda, bir tımar
sahibi oldu.
zırh ya da ok yapımı işyerlerinden
söz ediyorlar sık sık. Kuşatma halin-
de, Babıâb, kuşatılmış kalenin ta
duvarlannın altına değin lağım gale-
rileri açmada uzmanlaşmış birlikler
getirtiyordu. Özellikle madenciler
arasından seçilen bu uzman birlikler.
Müslüman olmaktan çok Hıristiyan
idiler çoğu kez.
B,
H-îristiyan halk, yalnız yeniçeri
birliklerini doldurmakla kalmaz. Os-
manlı kentlerinin çoğu. yerel halktan
toplanan bırliklerce savunulur.
Kentlerinin savunmasına katkıda
bulunan kentli Bulgar. Rum, Sırpya
da Ermenilcr, bu hizmet karşılığm-
da. mali bağışıklıklardan yararlanır-
lar. Bunun gibi, kırsal kesimde, kimi
stratejik noktalann korunması, bir
takım vergilerden bağışık tutulma
'abıâli. Orhan zamanından be-
ri, bir donanma edinmeye başladı;
üssü de Gelibolu'da kuruldu. Kimi
kaynaklara göre, Osmanlı yönetimi,
tayfa olarak. başjarda, Türklerin ya-
nı sıra, Rumlar, Italyanlar. Katalan-
lar ve Provans bölgesinden Fransız-
lara değin yararlandı. XVI. yüzyılın
başlannda bile. Gelibolu deniz üssü-
nün savunulması, kentin Rum hal-
kmca şağlanıyordu. Rum halk, bu
işbirliği karşılığmda, malî bağışıklık-
lardan yararlandı. Gelibolu yönetici-
si, imparatorluk donanmasınm ami-
rab (Kapudan paşa) görevini de üstle-
niyordu.
•öylece, Osmanlı stratejistleri.
kendilerine düşman güçlerin ordula-
nnınkine üstün bir savaş aleti örgüt-
lediler. Hafif süvariler olan akıncıla-
nn görevi, düşman ülkesinin bağnna
değin sokulup, iletişim yollannı ve
savunma haarbklannı bozup dağıt-
maktı. Yeniçeri piyadesi, sultana,
disiplinli ve iyi donanmış bir bütün
sağlıyordu; topçulann desteklediği
bu birlikler, düşman ordusunu kınp
parçalıyor ya da Niğbolu'da olduğu
gibi (25 Eylül 1396), Bourgignonlu
zırhlı ağır süvarinin saldınsına dire-
nebiliyordu. Askerî koşullara göre,
tımarb yan-hafıf süvari, düşmanın
ağır süvarisini üstüne çekiyor. sonra
da yeniçerilerin önüne sürüyordu ve
Osmanlı topçusu da ortahğı silip sü-
pürüyordu ya da bozguna uğrayan
birliklerin arkasına düşerek zaferden
yararlanıyordu. Sultanlar, Hırisli-
yan öğelerden yararlanmayı da ba-
şardılar; onlara gözalıcı bağışıklıklar
taruyarak hınçlannı yauştınp gider-
diler.
Os
o,smanlı askeri sistemi. bir dizi
zanaatçı olmadan işleyemezdi. Kale-
lerde, garnizonun bakımı ve askeri
gereksinmelerini karşılamakla gö-
revli çeşitli meslekten birlikler vardı.
Osmanlı belgeleri. demırcilerden.
'rtaçağ savaş yöntemlerini
pek gerilerde bırakan Osmanlı ordu-
su önünde, modası geçmiş yöıitemle-
rin içine gömülü hasımlan. olsa olsa
kaybedebılirlerdi. XVI. yüzyılın baş-
lannda İran Safevilerinin ve Mısır
Memlûklerinin yazgısı böyle olacak-
tır.
k3ancakbeyinden sonra subaşı ge-
lir. Sayılan, sancağın bölümlenişine
göre değişir. Subaşı. sancakbeyiy le ay-
nı y etkilere sahiptir. Bu makama sahıp
olan. dolgun gelirlerden yararlanır.
Böylece, Fener subaşısının. 1454-1455
yıllannda 3156 altın para eline geçer-
ken, Serez (Doğu Makedonya) subaşı-
sı. 1465"te toplam 2477 florin (altın
para)vePatras(Mora)subaşısı. 1473"-
len önce 1340 florin dolayında toplu-
yordu. Bu yüksek makamlılann çevre-
sinde. belli sayıda görevliler. kanunla-
nn uygulanışını denetler ve imparator-
luğun en uzak köşelerine değin devle-
tin varlığını sağlarlar.
smanlı devleti. büyük devlet çı-
karlan, genişliği ve askeri politikası
nedeniyle, korkunç giderleri göğüsle-
mek zorundadır. II. Mehmet'in çağdı-
şı Cenevizli İacopo de Promontorio de
Campis'e göre, bu giderler, 1475'te,
4908.75 kilogram altın tutan 1 375 bin
altın paraya ulaşıyordu;
smanhlann malî durumu, pek
parlak değildi gerçekte. I462'de bir
florinin karşılığı 40 akçe idi; 1510'da.
aynı altın para için 54 akçe gerekiyor-
du.
SURECEK
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Bahri Savcı'yla Söyleşi...Geçtiğımiz Ağustosta, Dikili Şenlikleri sırasıydı; Dikili'de
Perla Oteli nde, söyleşiyorduk. Cumhuriyet'te o gün, "Evli-
liğın aşkı oldürdüğü" yolunda bir haber vardı. Bahri Savcı
ile eşı Sudiş de var, oturuyorlar.
- Sız ne dıyorsunuz? diye sordum; evlılik aşkı öldürür mü,
oldurmez mı? Bence öldürur1
dıye ekledım. Sudış:
- Aldoğan yok da konuşuyorsun! dedi. Aldoğan gelsin
görürüz!
- Sız ne diyorsunuz Bahri Bey, evlılik aşkı öldürür mü, öl-
dürmez mı?
- Ben bu konuda görüş bıldıremem kardeşım, çünkü ben
esırim! (Kahkahalar) Sudış:
- Bahri, Ören'e gideceğız nasıl olsa!
Bahri Savcı, dünya tatlısı bir adamdır. Bu yaz, ûren'de
uzun kaldılar Savcılar. Bu yaşam pahalılığında Bahri Bey,
Istanbul yerine Ören'de oturmayı yeğliyordu. 12 Eylül'de
1402lik olmuş, Danıştay'a başvurmayı gereksız görmüştü.
1402lik olup, üniversıteden uzaklaştınlınca, kimi "YÖK
profesörleri" Hoca'dan selamı sabahı kesmişlerdi. Kimile-
rı onu gorünce, yampirı yampırı giderlerdı! Bahri Bey, olan-
ları görmezden gelır, yürür giderdı. Bahri Savcı, onurlu,
gerçek bılım adamıydı. Onu görünce yan çızenlerse sade-
ce "YÖK Profesörü'ydüler. Bılım adamlığıyla uzaktan ya-
kından bir ılgılerı yoictu. Karşılaştıklarınıza sorun, "12 Ey-
lul'de neredeydınız?" diye, ekleyın: "Ne yaptınız 12 Ey!ül'-
de?"
Bahri Savcı'yı Ankara'dan telefonla aradım, uyuyordu,
sağlığını denetimde tutmaya çalışıyordu. Yenıden aradım.
Sudış uyandırdı bu kez. Prof. Bahri Savcı, daha ben konuş-
madantakıldı:
- Burada ne arıyorsun?
- Orada değılım, Ankaradayım!
- Orada ne arıyorsun? Almanya dar mı geldi? (Kahkaha-
lar) Ha, Almanya dar mı geldi?
- Duyduğuma göre, siz kendinıze Bahri Savcı süsü verip
dolaşıyorrrıuşsunuz!
-öyie, öyle. Doktorları gezıyorum!
-Neyinlzvar?
- Burhanıye'de bir hastane var amma, bizim hastalıklan-
mız, daha mu'dil (karmakarışık), onun için buraya gelince,
bir gözden geçirtirim her yaz. Kalbımi, o pillı kalbimi, gözle-
rımi, kulağımı gözden geçirtirim. Böyle birşey var.
- Bu kez aşk üzerıne düşüncelerınizı sormayacağım. Ben
burada yoktum, Çağdaş Türk Dili Dergisinin Ekim sayısını
yeni okudum. Orada, Türk Dil ve Tarıh Kurumlan'nın yeni-
den yaşama geçirilmesi konusunu ışlıyorsunuz. İzninizle, o
yazınızdan yararlanmak istiyorum, bir.
-Olurcanım.al.
-ikincısi, savunman Atilla Sav diyor ki, "Anayasa değişik-
liği olmadan, bir yasayla, değişiklık yapılabılir ve TDK ile
TTK 12 Eylül öncesindeki durumlarına döndürülebilir" di-
yor, buna katılır mısınız?
- Katılırım. Bak, şoyle; Devlet, 12 Eylül'den sonra bir mü-
essese kurdu. O durur. Onun kalkması, ona yeni bir biçim
verılmesi, aynca bir Anayasa değişıkliği ister. "Atatürk
Kultür Dil ve Tarıh Yüksek Kurumu" durur yerinde. istediği
kaynaktarı yasa ile sağlar. Ama, Türk Dil Kurumu ile Tarih
Kurumu'na ait olan parayı, Atatürk'ün vasiyeti gereğince,
harfı harfine yerine getirır, geri verir. bir yasayla; alelade
bir yasayla.
-Anladım.
- Alelade bir yasayla, onları gerı verir. Geri verince Türk
Dil Kurumu ile Tarih Kurumu'nun son yönetim kurulları da,
kendi aralarındasağ olanlar toplanırlar; yeniden ihyaeder-
• ler (canlandırırlar) derneklerinı. Onun için, Atatürk'ün kur-
duğu Dil ve Tarih Kurumları, biryandan Dernekler Yasası'-
na göre, bir varlık olarak devam ederler, çalışırlar, binalan-
nı alabilırle'r. Devlet kendi kuruluşunu istediği yere kurar,
bu da aynî konularda yine çalışabılir. Yazıda da söylediğim
budur.
Anayasa Profesörü Bahri Savcı, "Dil Derneği"nin yayın
organı "Çağdaş Türk Dili" dergisinin Ekim sayısında çıkan
yazısının sonunda, 1982 Anayasasfna konan hükümle ilgili
olarak özetle şöyle diyor:
"Bu konuda önce şunu saptamalıyız ve vıcdanlarımıza
kazıyıp hiç unutmamalıyız: 134/2, Atatürk vasiyetıni açıkça
bozmuştur. Vasıyetin ıki kuruma sağladığı malsal yararları,
ikı kurumun elinden zorla almıştır, bir başka kuruma da,
kendısini bir vasıyet hakkı olmayan bu avantayı, büyük bir
memnunlukla kabul etmiştir. 'Ben onu bılmem, bana bir
tahsis vardır, ben onu kullanırım diyemez. Bir darbe den-
siz şeyler yapabılir. Fakat, hukukun, her zaman için geçerli
moral bağlan, her dönemde, her dönemin her koşulunda,
butün vıcdanları bağlamasını sürdürür. BUimsel ve vicdan-
sal algılarımız, şu ırdeleme ile bağlıdır:
12 Eylül hukukunun, ikı kurum üzerindeki eylemi, iki ku-
rumun yaşamına, açıkça bir kasıttır.
Birey'in, kitlelerin yaşamlarının kutsal olduğu kadar, si-
vil toplumun da demokrasinın kurumlarının da yaşamlan
kutsaldır.
12 Eylül hukuku, bu kutsallığa aldırmadığı gibi, hem mül-
kiyet hukukunu, hem vasıyet hukukunu bozmuştur.
Eski Hammurabı yasalarınca, modern hukukun kaynağı
olan eski Roma hukukunca ve islam hukukunca, 'vasiyet-
mülkiyet' kombinezonu, dokunulmazdır. Roma hukukunun
bu nıtelığini bilmeyenler. hukuk fakültelerınde sınıfta kalır-
lar.
İslam, Cahılıye döneminin gasp-yağma karmaşası yeri-
ne, bir hukuk düzeni getirirken, bu 'vasiyet-mülkiyet' kom-
bınezonunu. kutsal olarak dokunulmaz kılmıştır
Yaşayan bir ınsan, yasalar, çındekı kişi istenci ile mülki-
yetine yön verebilir, onu koruyabilir. Ama ölü bir kimse,
böyle bir yön verme-koruma istenci gösteremez. Fakat, va-
siyet yoluyla, mülkıyetine öyle bir cihet-i tahsis' güç verir
ki, artık devlet düzeni bile ona saygı göstermek zorunda
kalır. Bırölünün istenci, devleti de bağlar...
işte diyoruz ki, bu haksızlığı, bu adaletsizliği düzeltmek
üzere ve böylece, bu 'çığnemişlık'ı, Türkiye'nın ayıbı ol-
maktan kurtarmak için, Koalisyon üzerine düşeni yapmak-
ta geç kalmıyor mu?.."
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Genellikle yetiş-
tirme koşullarını in-
celemek amacıyla
değişik türlerden ya-
banıl ağaç, ağaççık
ve çaklann deneysel
yetiştirümesine aynl-
mış park. 2/ Engel,
uymazlık... Uzun
tüylü bir süs köpeği.
3/ Rütbe ya da kı-
demce küçük olan
asker... ölüm. 4/
Boru sesi... Güney
Amerika'da yaşayan
bir yük hayvanı. 5/
Birim zamandaki titreşim sayısı. 6/
Gizli görevli... Yiyecek bulainayan,
yoksuî kimse. 7/ Bir işte yardımcı
olarak çalışan erkek... Katışıksız. 8/
İleri gelenler... Güç, emek, çaba. 9/
Yelkenleri yerlerine çekmekte kulla-
nılan halatların genel adı.
YUKARTOAN AŞAĞIYA:
1/ Bayındır... Tibet siğırı. 2/ Su dü-
zeyindeki sıra kayalar... Hıristiyan er-
mişlerine verilen san. 3/ Insan ve
hayvanlarda asalak olarak yaşayan ufak bir böcek... Yurdumuz-
da bir petrol bölgesi. 4/ Kat kat çakıl ve kumdan oluşmuş yer
kıvnmı... Bir fotoğrafın, desenin ya da karikatürün gösterdiği
şeyi belirten yazı. 5/ Bir maymun türü. 6/ Bir toplulukta çah-
şan insanlann her biri... Yabancı. 7/ Don, şalvar... Gösteriş. 8/
Muğla'nın bir Ucesi... Yurdumuzun batısında bir körfez. 9/ EUi
şiniklik tahıl ölçeği... Lamba.