25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 19 KASIM1992 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER Yüksek Öğretim Yasasında Değişiklilder Prof. Dr. CEMALETTEN ONER u sütunlarda 3 Kasım B l992'de çıkan yazımın so- nunda belirttiğim konuya geliyorum. DYP-SHP or- tak hükümet programını okumak. bizlere yıllardan beri süren hoşnutsuzluğun kesin şekil- de son bulacağı umudunu vermişti. Bu programdan tümceler: "... Bu koalıs- yonîa kurulacak hükümet. köklü bir ûniversite reformu gerçekleştirecektir. Hükümetimiz, evrensel standartlann kabul gördüğü. ülkemizin dünya ile bütünleşmesine katkı getirecek, özgür, özerk, mali olanaklann en iyı aşamaya gerilmiş bir üniversite anlayışını Tür- kiye'ye kazandıracakür... Ünıversite- lere bilimsel ve yönetsel özerklik tanı- narak YÖK sistemi kaldınlacak. yük- sek öğretim kurumlannın içlennden seçtikleri organlar eliyle yönetilmesı sağlanacakur." Ne çabuk yitip gıtti bu coşku? Yaak! Sayın Bakan ve eskı rektör Türkan Akyol da bir ara umut tazeledi. Mec- lis'in sonbahar çalışmalannda "Yenı reform ile birlikte, Y'ÖK'ün kurum ve yasa olarak kaldınlacağını da açı- klamıştır. Bütün bu güzel program ve beyanlardan sonra Milli Eğitim Ba- kanlığı'nca hazırlandığı söylenen ka- nun tasansını incelediğimiz zaman. aynı görüşlerin genel gerekçede yine devam ettiğim görüyor ve seviniyoruz. Ne var ki maddelere geçilince, "bu se- vincimizle birlikte, özerk ünıversiteler bu maddelerde yitip gidiyor. Tasanyı daha çok özerklik açısından inceledı- ğimden, görüşlerim bu çerçeve içinde kalacaktır. Yükseköğretim Kurulu: Dikkati çe- ken. Cumhurbaşkanının bu konuda yetkilerinin azaltılmasıdır. Evvelce 8 kişiyı 'Yükseköğretim Kurulu'na so- kabilen Cumhurbaşkanı. şimdı ancak bir üye atayabilecektir. Aynca evvelce YÖK Başkanım Cumhurbaşkanı atarken. bundan böyle YÖK Başkaru. Yükseköğretim Genel Kurulu tarafı- ndan seçilecektir. Yükseköğretim Ku- rulu'na alınacak olan yenı üyeler arası- nda bir öğrenci temsilcisi ile işçi sendı- kalan ve işveren sendikalanndan birer temsilcisi de vardır. Böylece kendileri sendika kuramayan üniversıte temsil- cileri. sendikalarla tanışmış ve eğitil- miş olacaklardır. Fakat öğretim der- neklerinden temsilcilere yer venlme- miştir. Rektör: Buna ait madde 14 satırlık, Türkçesi de oldukça çetrefıl bir tümce- dir. Rektör adaylan 'Ön Seçıci" ve 'Se- cici Kurullar'ca seçilecektir. Bu tarz secimlcr, bizım gibi yaşlılann çok iyı hatırlayacaklan. milkn ekili seçimi ile görevlendirilen "Müntehibi Evvel' ve "Müntehibi Sanileri" hatırlatmaktadır. Kısaca öğretim elemanlan ve öbür il- gililer doğrudan doğruya rektör adayı belirtemeyeceklerdir. Ânayasa mad- desi değiştirilemediğinden protoko) da bir garip duruma diüşmektedır. YÖK Başkaru seçimle gelmekte. rektörler ise Cumhurbaşkam tarafından aday- lar arasından atanmaktadır. Üniversite Yönetim Kurulu. Bu ku- rullanna valı ve beledıye başkanının meslek teşekküllerinın temsilcıleri gir- mektedirler. Böylece devletın idari otoritesi ile siyasal partı etkınliğı. doğ- rudan kurul kararlannda hissedilecek- tir. Dekan: Rektörlerin aday gösterme yetkileri kaldınlmıştır. Seçici kurul ta- rafından belirlenecek ü<- aday ara- sından YÖK tarafından seçilip ata- nacaktır. Öğretim üyelerini çok ya- kından tanıyan rektörlere göre, bu se- çımlerde yanılgı daha çok olabilecek- tir. Aynca sürekli şikâyet konusu olan kulis, korkanz ki Ankara'ya taşı- nacaktır. Fakülte Yönetim Kurulu: Buraya da vali ve belediye başkanı tarafından ortaklaşa seçilecek iki üye girecektir. Böylece ünıversiteler, özerklikten uzak olarak yeni bir uygulamaya tabi olacaklardır. Üniversite özerklıği hakkjnda pek- çok yayın yapıldı. Ben buraya bu yayı- nlardan iki örnek almakla yetiniyo- rum. Emekli Büyükelçiliklerd'en Sayın Semih Günver, bu tasan hakkındaki görüşlerini özetliyor: •'Bu taslak üniversitelen yıne ikinci planda bırakmaktadır. Cumhurbaş- kanı ve YÖK'ün yetkileri kısıtlan- makta ve hükümetin otontesı arttın- lmaktadır... Milli Eğitim Bakanımızın elinde büyük bir fırsat var. Herkes de- ğişiklik istıyor. Hafıf bir tasan ile yeti- nilmesın. Bu taslak fazla mütevazı gö- rünüyor. Bu genel dtğişiklik arzusun- dan İcaynaklanan siyasi fırsaü değer- lendirsin." "Prof. Toktamış Ateş de duygulannı şöyle özetliyor:" YÖK dü- zeni kötü bir düzendir. Ama DYP- SHP koalisyonunun getirdiği YÖK düzeni daha kötüdür. Zira bu düzenle mücadele edilmesi çok daha zordur."' Sonuç: Bu uzun kanun tasansı, hü- kümet programında ortaya atılan ve bu kanun tasansmda da yer bulan "Özerk Üniversite' zihniyetini yan- sıtmaktan çok uzaktır. Hele iddiaîı bir sözcük olan 'reform'la hiçbir ilgisi bu- lunmamaktadır. Aa olan, hükümetin kendi prog- ramını. gerekli sorumluluk duygusu ile benımsememiş olmaşıdır. Önü- müzde içenliksiz ve özerklikle tazla ıl- gili olmayan bir tasan bulunmaktadır. 35 yıllık bir özerk dönemden sonra bu- günlere gelinmemeliydi ve özerklik için sorumsuzca boş ümitler verilme- meliydi. ARADABIR ERHANIŞIL 12 Eylül Yasalarım Sfipdürenlere... 12 Eylül 1980 gunü yapılan askerı darbe ile var olan hü- kümet devrilmiş. Türkıye Büyük Mıllet Meclisi kapatılmış, siyasi önderler de ülkenın başkentten uzak yerlerine zorla gönderılmışlerdir. Bunların yanısıra, sayısız vatandaşımız gözaltına aiınmış veya tutuklanmıştır. (O zamanki uygula- malar açısından gözaltına almalar ile tutuklamalar arasın- da pek fark yoktur) Makul derecede güvenilebilir tahmin- lere göre 500.000 kişıyi aşkın vatandaşımız işkenceden ge- çirilmıştir. Her ne kadar Ceza Muhakemeleri Usulü Kanu- nu'nda 1926 yılından beri sanıkların güvenlik güçlerıne, hatta savcılara ifade verıp vermemekte özgür oldukları yazılı ıse de "Bız senı konuşturmayı bilirız" sözü geçerlı olmuştur. Bu amaçla falaka, Filistın askısı. cop kullanı- Iması gibı utanç verıci ve cınsel organlara elektrik verilme- si ve daha nıce yollara rahatlıkla başvurulmuştur. Vatan- daşlar birbirleri aleyhinde ihbarlarda bulunmaya zor- lanmıştır. Sıkıyönetım komutanlıkları, 1402'likler olarak adlandırı- lan binlerce kişıyi işten kovdurmuşlardır. Bazı kişilerin, sorgulamaları sırasında pencereden atlayarak kendilerinı öldürmeyi "huy" edınmelerı bu dönemde sıkça görülmüş- tür. Basına sansur ve yayın toplatma kural olmuştur. Sıddık öğretmen, gözaltına götürülurken kurşunla delik deşik edilmiş, o dönemdeki güç sahıplerınin davranış, tutum ve açıklamaları da bu insanlık suçunun yayılmasını açıkça destekler yönde belırmıştır. Tutalım dıyelım ki bir ülkede vatandaşların hiçbirine hiç- bir kötü davranıştabulunulmamıştır. Uygulama, genedıye- lim kı 30 günlük gözaltı ya da tutuklama ile sınırlı kalmıştır. Bir kimseyı 30 gün aşından. Işınden, eşinden ve çocukları- ndan uzak tutmak bile ışkencenın ta kendisidır. Süre so- nunda kişinin salıverilmesı hıç bir şekılde onanm değildir. Kaldı ki salıverilen kişilerin başka bırbahane ile tekrar gö- zaltına alındıklarına da bolca tanık olunmuştur. Başka alanlarda da benzeri yaklaşımlar görülmüştür. örneğın çıkanlan kanunlar, gençlerimızi bırer potansiyel suçlu duruma sokmuştur. örneğin "zenginlerı sevdiğini" söyleyen bir akıl hocasımn önderliğinde varlıklı kişilerin vergilerı sürekli olarak azaltılmış ve vergi yükü bilinçlı bi- çimde emekçi kesımlereyöneltilmiştir. Örneğin, kamudan ve sonuçta uiusal toplumdan çalan vurguncular gece yarı- larından sonra çıkartılan çeşıtli kanunlarla bağışlanabıl- mişlerdir. Çaldıkları yanlarına kalmıştır. Bütün bunlar ka- nunlarla yapılmıştır, âncak böyle yasalar "hukuk' değildir. Sözün sonuna geldık: Bir düşunürümüz, bir gün "12 Ey- lül hukuku" deyivermiştır. Çok az sayıda bile olsa bu sözü tekrarlayanlar olmuştur. işte bu yanhştır. Hukuk sosyal bi- limlenn en önemlı dallarından birıdır. Aynca anayasaların ve kanunların üstünde olan yüce bir kavramdır. Bu neden- le "hukuk'tan değil, ancak 12 Eylül kanunlarından, karar- larından ve onlardan da beter uygulamalardan söz edilebi- lir. 12 Eylül 1980 den günümüze kadar gelen ve hala hük- münü yürüten bu anayasal ve yasal düzenlemeler konu- sunda ne yapılabılır? Uzun dönemde toplumun demokrasi kültürünün kökleşmesı için uğraşmak gerekir. Kısa dö- nemde ise anti-demokratik yasaların ayıklanmaları gere- kir. Ne var kı 1992 yılı ekım ayı içerısinde Ceza Muhakeme- leri Usulü Kanunu değişıklik tasarısının TBMM'de başına gelenler ve sürüp gıden durum umut kırıcı olmuştur. TART1ŞMA Fethiye olaylannın düşündürdükleriSon zamanlarda gerek dıinyanm yeniden yapılanması. gerekse'mikro milliyetçilik" (uluSç'uİuğıın) gelişmey ve patiarnası ve aşın sağ panilcrin gelişmiş Avrupa ülkelerinde tırmanrna'an r.edeniyle Tiirkiye'de bugün "ırkç'lık" ile "yabancı düşmanlığı' sözcükleri yavaş yava$ küllanılmaya başlandı. Bu iki sözcük son Fethiye olaylanylasonıut birgörüntü aldılar Fabrikalann yavaşvavaş kapılanru kapatmalan sonucu ı^sızlerin sayılannın > üzbinlerle. hatta milvonlarla açıklandığı, zenginlerin daha zengin, her gün çoğalan fakırlerin ıse açlık sınırına geldikleri anda ırkçıhk ve yabancı düşmanlığı söylevleri "toplumu kışkırtan araçlar olmuşlardır. Alman Nazizmi bu kışkırtmalarla iktidara seçinıle gelmiş \ e sonunda 50 milyon insanın ölümüyle sahncsinin perdelerini kapatmıştır. Aşın sağ gruplar ve partiler toplıımral. ekonomık vep hatta bireysel sorunlan sürekli yabana düşmanlığı temelinde göstermektedirler. Sokaktaki insan büyük toplumsalsorunlarâ getirilen bu basit, şematîk yanıtlan kendınıhıç \ormadan anlamaktadır'. Daha sonra bu yanıtlann birer önyargıya dönüşmesi kaçınılmazolmaktadır: . İşsizliğin çözümü ancak yabancılan kendi ülkelerine geri göndermekle sağlanır. . Hırsızlık ve cinayet suçlannın >üzde90'ı yabancılar tarafından ışlenmektedir, vb... jlginç olan bir nokta İtalya'da aşın sağ, iç göçü de ön plana çıkartmaktadır. Ülkenin başka bölgelerinden çalışmaya gelen kendi vatandaşlanna yabancı düşmanlığı yapmaktadır. 'Lombardıya Ligi' adlı aşın sağ parti 1990 genel seçimlennde her tarafına gider gelir.sürekli göç halindedîr. Amaç ekmeğini kazanmak . Aşın sag partiler ve gruplar bu çok renkliliği ırkçılıkla ve vabancı düşmanhğıyla bozabilirler. Bugün Fethiye olaylan, dün hiç unutulmayan 6-7 Eylül' olaylan ve diğerleri... Hoşgörü sahibi. demokrat insanlann ve bütün demokrasiden yana siyasi parti örgütlerin oylann yüzdeŞ'ini alırken. kendi dünyamızdayaşanan yabancı bolgesinde oy lann yuzdı 20'sini almışûr. Türkiye bir mozaikler ülkesidir. Asırlar boyu birbırinden faıkh dil konuşan. farklı kültürlere sahip insanlar yaşamaktadır bu ülkede. Her gün binlerce insan ülkenin düşmanlığı hareketlenni dikkatle izlemeleri gerekiyor. Abnacak çok dersler var! Aycan Hamarat Sosyal Hizmet Uzmanı Brüksel Banş içinde yaşamak ve inanca saygı S ayın Oral Çalışlar'ın, Hz.Alı-Muaviye çatışması" başh'ğını taşıyan dizi yazısını ilgiyleokudum. Sayın Çalışlar. ilk çatışmalan .rdelerken. lslamiyetin doğuşunu ve M uav iye"ye dek olan sürede İslamiyetin gelişmesi ile devletleşmesinıdeanlatıyor. Bu arada Alevı inancına ters gelen bazı söylemlerdc bulunsa da. Arapdünyasındaki o dönemin iktidarkavgasını tartışmaya açması yerinde olmuştur. Bu Nedenbeyaz et kırmızı etten daha üstündür bilir misiniz? Niçin Batı Avrupa'da, Amerika'da beyaz et tüketimi daha yoğundur? Ya da bilim adamlan neden hep beyaz et derler hiç düşündünüz mü? 100 gr. piliç etinde 200 kalori, 100 gr. kırmızı ette 300 kalori mevcut, yine aynı oranlarda piliç yagında % 30, sığır yağında % 50 doyTnuş yağ asidi bulunmakta. Bu durum çağımızın hastalıklan şişmanlık, kalp, damar sertliği ve yüksek kolestrol açısından piliç etini çok daha avantajlı hale getiriyor. Piliç eti ile daha düzgün bir fızik, daha sağlıklı bir kalp ve dolaşım sistemi ve daha diişük kolestrol. Yani uzun sözün kısası hem ağzımıza lâyık bir besin. hem de sağlık reçetesi... Kim bakar kınruzı ete... lartışmanın günümüzde yaşddığımız bırçok çelışkılenn de lartışılmasına yol açmasını dılıyorum. İslamdakıükiktidar kavgasında Hz. Mühammed'ın sevgili Ehli- Beyt'i yenik düşmüş, ezilmiş. öldürülmüş.haklan "îaipedilmiş v e hep zor kullanımlı yollarla iktidardan ıızak tutııimuştur. Ogünden bu yana gerçek Ehli- Beyt sevicileri de devamlı ezılip horlanarak muhalefette kalmışlardır. Muav iye ile başlatılan resmi Emevi hükümranlığı, daha sonra Sünni Hanefi inanan resmı ideolojisi olarak iktidannı sürdürmüştür. Türklerin İslamiyeti kabülünde de bu hükümran'lık devam etmiş. bugün laik cumhuriyet Türkiye'sine de olduğu gibi yansımıştır. Arapdünyasında İslamiyetle başlayan ilk çatışma. aslında Haşinı ile Umeyye'nin ılerden beri dev am edegelen egemenlik savaşinınbirdc\amıdır. Bu gelışmelerde görülen gerçek odur ki. haklının: haklı olduğu için ezilenin yanında yer alarsk ezene karşı savaşı körükleyen insanlar. hep Hz. Ali'yi ve Ehli-Beyt'i desteklem'işlerdir. Böylece Hz. Ah ve oğullan ezilen mazlumlann. Muaviye veoğlu Yezıtiseczenzalımlerin simgesi olmuşlardır. Arap aleminde bu tartışmalı ve kanlı boğuşma devam ederken. Anadolu"nun zengin kültür mozayiğinde doğan Alevılik, İslami olmakla riraber. salt bir inanç olarak değil. mazlumun hakkını arayan biryaşam bıçimi olarak kendısini geliştinniştir. Görgü Cemindeki adil hukuk düzeniyle en demokratik yargı sistemini. insan haklanna gösterdiği saygıyla en güzel demokrasi örneğıni bünyesinde yaşatmıştır. Hacı~lacı Bektaş Veli'nin "okunacaken büyük kitap insandır" sözünden hareketle insana büy ük değer veren ve 'Her ne arar isen kendinde ara. Küdus'te, Mekke'de, Hac'da değil. bir yol, bir kültür ve çağdaş bir dünya görüşü, bir yaşam biçimi olarak algılanır olmuştur. Ancak bu da tartışılmalıdır. Kuşkusuz Alevilik de kendi içinde sorgulanmahdır. Bu anlamda şimdi bir kurultaydan söz edilmektedir. Bir'değil bir çok kurultay yapılmalıdır. Ama önce y öresel ve bölgesel ön toplantılarda sorunlar tartışılmalı ve somut sonuçlar saptanrnalıdır. Örneğin, Dıyanet'te yer alınmalı mı, ahnmamalı rru? Laiklikle bağdaşmayan ama hazineden üç trilyon alan Diyanet örgütü devlet birimi olmâktan çıkanlmalı mı, çıkanlmamalı mı? Alevi, ibadetini camide mi yapmalı. yoksa tarihsel değildir' diyen bir felsefenin her gelişiminde olduğu gibi aörgü zaman takipçisi olmuştur. O cemiyle mi devam etmelîdir? nedenle namazı değil. kamil Sorulan çoğaltabiliriz. Ancaknedenle namazı değil insana niyazı esas almıştır. Tann buyruğu olan 'kul hakkı'na saygıyı. eline, beline. diline sahip oTmakla bütünleştirmiştir. Dinde şeriatı değil. dort kapıdan bın olan ınarifeti seçerek bilime değer vermiştir. Böylece dini kaFı kurallarla uygulayanlann karşısında, dini yumuşatan ve Tann'ya sevgiyle yaklaşan yollanaçıruştır. O nedenle Anadolu Aleviliği bir mezhep ya da bir tarikat Dıraç mı edeceğiz? üyükumutlarla girdığim Ege Universitesi Ziraat Fakültesi'nden 1990yıhnda mezunoldum Fakültede okurken güzel şeyler düşünüyordum. Birtanm ülkesi olan Türkiye'de mutlaka bir yerde işe gırer. ben de Ziraat Mühendisi olarak bu ülkeye hizmet ederim diyordum. O\ sa hep hay al kurmuşum. Gerçeklerçok başkaymış. Ülkemızde bir Ziraat Mühendisi entlasyonu yaşanıyormuşda haberim yokmuş. Şımdı beraber mezun olduğum arkadaşlanma ve çevreme bakıyorum da hepsi de mesleğıyle ılgisı olmayan işlerde çalışıyorlar. Yazık oldu bunca harcanan.emeğe ve geçen zamana. Ama bu ülkenin hala Ziraat M ühendislerine ihtiy acı v ar kı her y ıl fakültelerimiz hızla işsiz Zıraat Mühendisi mezun etmeye devam ediyor. Ne olacak bu işin sonu? Yoksa bu Ziraat Mühendislerinidıs an çoğaltabiliriz. Ancak şu kadannı söyleyelim ki. bugünkü toplumsal. siyasal. hukuksal, parasal ve kültürel sorunlanmız geneldir. Düşünenherınsanı ilgilendirmektedir. Banş içinde yaşamak istiyorsak. her inanca saygı duymalıyız. Her ınsanı kendi kültür ve kimliğiyle yaşatmahyız. Demokrasinin ve insan olmanın gereği budur. Liitfî Kaleli Yazar'İstanbul ülkelere ıhraçetmeyi mi duşünüyoruz? Çok radikal bırçözüm olacak ama ben şöv le düşünüyorum: Türkiye'deki Ziraat Fakülteleri kapatılsın. Artık bu ülkede Ziraat Mühendisi yetişmesin. Yetenncevarçünkü. Ayhan Karahan Gültepe/İzmir PENCERE SatrançL Politıka satranç oyunu gibidir; ustası vardır, ace- misi vardır; her bir eli oynarken daha sonraki oyurt- ları düşünmeli; ama, siyasetin satrançtan öte bir ozelliği var ki unutulduğu zaman oyuncuyu fena çar- pıyor. Nediroözellik? Satrançta zor gücü kullanamazsın; politikada sı- kıştın mı zora başvurabılirsin; ister savaş olsun, ister terör, ister 'güvenlik harekâtı' adı verilsin, silahla yürütülen eylemlerin tümü de politikadır; siyaset ya- pan iktidar odağının kuvvet kullanmasıdır. Öyleyse bu kapsam içinde, Silahlı Kuvvetler'in Ku- zey Irak harekâtı güvenlik operasyonu' adını alsa da, eninde sonunda Ankara'nın siyasal eylemidir; PKK terörüne, ister gerilla savaşı adı verilsin, ister şiddet eylemi, bu örgütün siyasal liderliğinin amaç- larına bakılır. • PKK liderı Apo, Marksist-Leninist mi? Tüm konuş- malarından yansıyan budur; ama, PKK kurulduktan sonra dünya 1989'u yaşadr, Sovyetler yıkıldı.. Dengelerdeğişti.. Sosyalist sistem' adı verilen düzen çöktü; Mosko- va, elini kolunu bağlayıp Amerika'nın yanında yerini aldı: Ooğu Avrupa, Batı'ya katıldı ya da kapitalist odakların etkisine gırdi; iki Almanya birleşti; Kafkas- lar ve Balkanlar kaynamaya başladr, Ortadoğu'da Körfez Savaşı her şeyi altüst etti; Kuzey Irakta olan- bitenlerı ise sayıp dökmeye gerek yok.. 1991in kasımında Türkiye, koalisyon hükümetini kurarak yeni bir yönetime geçti. PKK bu arada ne yaptı? Kuzey Irakta doğan boşluktan yararlanarak yeni bir konuşlanmaya girdi; Körfez Savaşı'ndan arta ka- lan silahlarla donandı; koalisyon hükümetinin kurul- masıyla birlikte Güney Anadolu'daki eylemlerini yoğunlaştırdı; Sovyetler çökerken. reel sosyalizm' yıkılırken ve komünist partileri tarihe göçerken, PKK'nın yükselişi surüyordu. • Satranç oyunu bu, Anadolu'da PKK'nın terör dal- gaları yükselince Ankara, Irakta Amerikan tasarımı içine girmek zorunda kaldı; Kuzey Irak'taki Kürtlerin doğal liderleriyle anlaşarak PKK'yı vurmak zor bir iş değildi. Barzani ve Talabani, Federe Kürt Devleti'ni kurduklarını açıkladılar; Türk Silahlı Kuvvetleri de sı- nır ötesinde güvenlik harekâtına girişti; kim ne derse desin, sonuçlarını da derledi; PKK'nın yuvalandığı araziyi baştan aşağıya hallaç pamuğu gibi attı; peş- mergeler bu oyunda kendilerine düşen rolü oynadı- lar. Neden? Çünkü Kuzey Irakta Barzani ile Talabani'nin kur- dukları devlet çekırdeği. bölgede otoritesini sağla- mak zorundaydı. Eski deyişle 'iktidar tecezzi etmez'; Türkçesi, parçalanmaz, bölünmez; eğer Kuzey Irak'- ta bir devlet kuruluyorsa, iktidarı elinde tutan kuvvet, ne PKK'nın ne de Apo'nun buyruğuna girmek ister. Gazetelerde yayımlanan haberleri de bu bakım- dan değerlendirmekte yarar var. "PKK silahlarını peşmergelere teslim etti mi? Ya da Apo'nun kardeşi "X)sman Öcalan, Barzani'ye sığındı mı?" türünden sorularda eşyanın tabiatını' düşünmek gerekir; PKK ile peşmergeler arasında bir anlaşma gerçekleşe- cektir. Satranç oyununun bir hamlesidir bu; ardından hangihamleningeleceğini göreceğiz. - ' •• •• • • ABD, Ortadoğu'ya yerleşti.. Körfez Savaşı'nda, Mısır, Suriye, Suudi Arabistan, Iran; Vaşington'un yanında yer aldılar. Vaşington, satrancını rahat oynuyor; Suriye sinmiş bekliyor. Saddam pısmış durumda, Iran'ın manevra olanakları daha geniştir; bunların tümü PKK'yı elle- rinde bir sılah olarak Türkiye'ye karşı kullanmak is- terler. O zaman düşünmek gerekir: PKK bu satrançta oyuncu mu olacak, oyunun taşlarından biri mi? Apo'nun durumu güç.. PKK'nın Kuzey Irak'taki yerleşik düzeni Silahlı Kuvvetler'in güvenlik harekâtı ile bozuldu; peşmer- ge, şimdi PKK'yı korusa da, elbet kendi politikasını yürütecektir. Satranç bu, kolay değil.. AaKAYBIMIZ Değerli arkadaşımız Iletişim Araştırmalan Derneği Genel Sekreteri AYTEN GÖLETLTyi kaybetmiş olmanın derin üzüntüsü içindeyiz. Merhumeye Tann'dan rahmet, ailesine ve yakınlanna başsağhğı dileriz. tLETÎŞİM ARAŞTIRMALARI DERNEĞİ tLAD TEŞEKKÜR Ametiyatımı başarıyla gerçekleştiren Cerrahpaşa Tlp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı öğretim Üyesi Prof. Dr. HALUK SAISEH'e, Op. Dr. SERDAR YÜCElAR'a, Op. Dr. SÜPHAN ERTSEK'e Aneztezi Dr. GÖKHAN URADa, Dr. MELtH PAKSOY ve Dr. ALİRIZA KÜÇÜKYILMAZ'a, hemşire HASİBE İNAN ve Arel Scrvisi elemanlanna, rahatsızlığımın başından bu yana tedavimi üstlenen Radyoterapi Anabiliffl Dalı öğretim üyelerinden dostumuz Prof. Dr. AHMET ÖBER'e teşekkür ederim. Emekli Öğretmen SAİMEKAIA AIVKADA (AMLAR-2) Mücaf Oğluoğlu 10.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Turkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-Istanbul - Bir kıyamet alameii mi? - Belki, ama çok küçük bir alamet.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear