23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 1KASIM1992PA2AR PAZARKONIJKLARI Leyla Tavşanoğlu,ninniyerinesaz çalcm babalar ve'baba'dan önce 'do-re-mi'diyen kızlarıylakonuş Timur SelçukjHazal akdlı ve ölciUübirkızSırasclvılcr Caddesı'nde, bu yüzyıl buşlannda yapıldığı belli bir apartman- dan giriyoruz. Üçûncü katta. kapısında pirinçten. "Çağdaş Müzik Merkezi" ya- zılı bir tabela. Burası, ünlü müzik sanat- çısı Timur Selçuk'un. öğrencilerini yetiş- tirdiği okulu. Odalardan birinden piya- no sesi geliyor. Biz, Timur Selçuk'un piyanosunun. notalannın bulunduğu ça- lışma odasına giriyoruz. Duvarlarda. babası. Türk musikısınin unutulmazla- nndan Münir Nurettin SeJçuk ve annesi tiyatro sanatçısı Şehime Erton'un fotoğ- raflan... Bu konuşmamızda kızı Hazal"ın da bulunması ne yazık ki mümkün olmu- yor. Çünkü şu sıralarda Viyana Devlet Konservatuvan'nda şan. tiyatro ve dans kurslan alıyor. Timur Selçuk'la konuşmamız. kıa Hazal'la ilişkilerini kapsayan sorulan- mız ve onun yanıtlanyla şöyle gelışiyor: - Hazal müziğe nasıl meruk sardı? Ba- husı olarak sizin ve dedesinin özendirmesı, erkisi olıiu mu? SELÇUK - Dedesinin şarkılan ve be- nim şarkılanmla kulağı zaten doigundu. Opera şarkılan da dinliyordu. Ama ben ona ortaokula kadar hiçbir şey öğrctmc- dim. Karannı rahat biçimde versın, biz onu etkilemeyelim, düşüncesiydeydim. Ama onda bir kumaş varmış. Bir şey zorlamakla olmaz. biliyorsunuz. Kendi- si arzu ediyormuş. Orta son sınıftan iti- baren 'Opera şarkıcısı olacağım" deme- yc başladı. Bu. dünyanın en zor işi. İnsan sesi çok güzel. ama zahmetli bir şey bu. Ne kemana. ne piyanoya. ne orkcstracı- lığa, ne besteciliğe benzer. O kadar iste- yince biz de bir şey diyemedik. Ben bıraz solfej, armoni başlaltım. Hocam Saadet İkesus'la şan calıştı. Burada Müjgan Öz- san'la calıştı. Biraz hazırlandı. Liseyi bi- tirince Viyana'ya gitti. Konservatuvar hazırlık bolümünün ikinci yılında. Ti- yatroda ilk smavını verdi. Dans okuluna da devam ediyor. "Belki birgün müzika- le geçerim" dedi. Bu kadar büyük bir tutkuyla, opera. demesi önemli. Bunu yapacak kumaşı var. Ama ilende inşallah müzıkale aynl- TtMUR SELÇUK İsiaııhul'du 1945 ulmda doğdu. Bahası ünlü sanalii Münir Nurettin Selçuk. annesi Şehır Tivatroları emeklı sanatçılarından Şehime Erton. Orta öğrenimini Galatasaray Lisesı 'nde lamamladı. Buaradu Istaııbııl Belıdıye Konsenatuvan Solfej ve Pıuıno Bölümü'nühitirdi. 1964'te İslunhul'ıhı Frcmsız Filolojisi'negirdi. Duha sonra Parts'egiderek Ecoİe \ormale de Musique 'depiyuno, orkestru sefliği ve kompozis von sını/larına devam etti. 1975 yıluula Türkive vedöndü. ASTmüzik vönetmeniolıht. ASTve Devlet Tivutroları için 25 kadar oyun müziği vaptı. Btızı tilm müziklerihazırladı. 1977de htanbulOda Orkestrası 'nı kıırdıı. Aynulonemde öğrenı i yeti}tirmek ı\ in Çağdaş Müzik Merkezi 'nioluştıırdu. Hafıf müzik i u/ıyıiLilan sürerken esas mesleği o/aıı hesteıiliğe uğırlık veriyor. "Bir Uzay Musulı'udlı birpop opera besteledi. "Turih Merdiveni" ve Mcvlanaadh hale müziklenyazdı. Şimdilik Ankara Devlet Ti\ utrosu için bir müzikal luızırlığı ii inde. müziğe eğilim duyar da dcrslerini bırakır mı kaygısı ıçındeydım. Onu da sınadım. Ama böyle bir tehlike kalmadı. Sanıyo- rum böyle bir kaset çıkabilirartık. Devamlı sesle bırlikte yaşamak çok zor bir meslek Bu, özel hayata kadar yansıyor. Hazal kendi kafasında. dedem Türk müziğı sanatçısıydı. babam tiyatro müziği ya da hafıf müziğin bir kademe ötesınde müzik yapıyor. ben de opera müzikal sanatçısı olayım. dive düşün- müş oiabılır. Belki bilinçaltında. dallar değişik olsun da ezümeyeyim karannı vermiş olabilır. Bunlan Hazal'la hiç açık açık konuşmadık. Ama bana satırarala- nnda mesaj veriyor olabilır. - Bize Hazal'm kişiliğini anlatır mısı- nız? SELÇUK - Akılh bir kız. Ölçülü bir kız... Bizi gerçekten hiç üzmedi. O ba- kımdan teşekkür edilecek bir çocuk. İnatçı. mücadeleci bir yapısı var. Konu- şan bir insan değil. - Hazal'tn 1989da hir Eurovision dene- mesi oidu. Seden Eurovision'a katılma gereğini du\ du'.' SELÇLK - Ona birlikte karar verdik. Baba-kız bir arada olalım, birlikte bir anımız olsun. istedik. Oraya şans eseri gırdik. Bir grup oluşturuldu. Bu. bir mutluluk. bir kevifti. Rastlantı olarak biz kazandık. İvi ki de girmişiz. Çok hoş günler yaşadık. Belki bana da bir dene- yim oldu. Belki böylece işin profesvonel yanını farklı bir dalda yapmaya karar verdim. Şimdi ben isterim ki İstanbul Oda Orkestrasf nı yönetirken Hazal da şarkı söylesin. Benim. babamla böyle bir durumum hiç olmadı. Çünkü aramızda çok yaş farkı vardı. - Sizce ııluslararası müzik festivallerine, Eurovision gıbi müzik yarışmalarına ka- ttlmaklu yarar varnu? SELÇLK - Genç arkadaşlanma tabii kiöğütlerim. Nasıl ihraçettiğjmiz kazak- larda ille de kilim motifleri olması gerek- miyor. Bir şarkı da tüketim maddesi. bitmiş bir ürün olduğuna göre paraya dönüştürülmesi gerek. Firmalanmız uluslararası giyim fuarlanna katılıyorlar da niye bunlar müzik fuarlanna katılma- sın? Eurovision da bir fuardır. Plak şir- AylinjBabayla değil ABBA'yla yetiştimBestecı. şarkı sanatçısı. müzisyen, ya- zar. gazeted Zülfü Livaneli'nin evinde- yiz. Livaneli vc son zamanlarda ünlenen kızı şarkı sanatçısı Aylin Livaneli'yle ko- nuşuyoruz. Kireçburnu sırtlannda. gayet sade dö- şenmiş bir ev bu. Zülfü Livaneli'nin üze- rinde şarap rengı bir kazak ve pantolon var. Aylin Livaneli de kum rengi birpan- tolon-bluz seçmiş. Saçlan her zaman olduğu gibi dalga dalga omuzlannda. Bize çay servisini eliyle yapıyor. Orta- dakı büyük camlı masaya büyük bir tur- ta getiriyor. portakallı-cevizli. Günün o saatinde bir şey yiyemeyeceğimizi söyle- vince önce Zülfü Livaneli karşı çıkıyor: "Olmaz. Aylin dartlır. Nasıl olduysa bu turtayı kendi eliyle yaptı." Aylin Livaneli de babasını onaylıyor. Çaresiz. yemek gerek karannı veriyoruz. Bunda da yanlış yapmadığımızı hemcn anlıyoruz. Çünkü turta gerçekten nefis olmuş. Babanın. nasıl olduysa. sözlerine karşın. iyi bir elde'n çıktığı belli bir pasta bu. Havadan sudan konuşma sırasında Livaneli'ye, eşi Ülker'in sesinin çok gü- zel olmasına karşın neden hiç şarkı söy- lemediğini sorarak hafıf de şaka yapıyo- ruz: "Yoksa sanatçı kıskançlığıyla onu en- gellcdiniz mi?" Livaneli çok gülüyor bu sözlerimize: "Yok canım. Ülker zaten her zaman, "birailede bir sanatçı yeter. hatta çok bi- le" der. Müziğin kendi işi olmadığma ina- nıyor. Öyle olunca da benim vaptığım işlc ılgili hiçbir şeye kanşmıyor. Ama o da kendi işini yapıyor. Bazı filmlerin pro- düksiyonlannı yaptı. Gitti ödüllerini de aldı." Havadan sudan konuşmadan sonra esas konumuza geçiyor ve Zülfü Livaneli ve Aylin Livaneli'ye sorulanmm yönelt- meye başlıyoruz: - Aylin'in Türk Pop Müziği sessanatçı- lığını seçntesi sizin etkinizle mi oldu? LİVANELİ - Çok ilginç. Aylin'in bü- ZULFU LİVANELİ 1946 yılında babasınm savcılık yaptığı Ilgın 'dadoğdu. Daha sonra ailesiyle birlikte Ankara ya gitti. 12 Marı 1971 askeri muhlırasından sonradört kez lutuklandı. Bunun ardından Stockholm'e gitti. 10yıl kadar burada yuşadı. Bu dönem içindeyazarlık ve guzetecilik yaptı. Daha sonra müziği meslek olarak seçti. Çeşiıli ülkelerde konserler verdi,plakları, kaset leri çıkıı. Birçok yabancı sanatçıyla ortak konserler verdi. nım. Bilmediğim bir müziği yapmam herhalde garip olurdu. LİVANELİ - Biz. kendi dönemimizde çok politikti!-. Ama Aylin'in politik bir yanı yok. - Peki, günün birinde Timur Selçuk ve kızı Hazal'la birlikte dörtlü bir konser vermek ister miydiniz? LİVANELİ - Çok hoş olurdu. İsterdik tabii. - Yunanistan 'da bir Manos Hacidakis, bir Mikis Theodorakis inyaptığı müzikler Batılı anlamda evrenselliğe ulaşıyor da insan yaşadığı zaman o kültürün önemi çok büyük oluyor. Örneğin Mikis Theo- dorakis. ABD'ye konser vermeye gitti- ğinde genelde o konserin organizatörleri Yunanlı oluyor. Afrika'ya kadar dehşet- li yayılmış durumdalar. Theodorakis çok büyük bir isim. Hacidakis de çok büyük bir isim. Bir sanatçının kendini duyurabilmesi için bazı basamaklar var. Onlar için bu basamaklar döşenmiş du- rumda. Başka bir ömek vereyim. Türk mutfa- ğtyla Yunan mutfağını ele alalım. İkısi de birbirine çok benzer, hemen hemen aynıdır. Ama dünyada bu, "Yunan mut- fağı" diye tanınır. Bu yıl Theodorakis'le bir mavi yolcu- luk yaptık. O yolculukta çok konuştuk. Barselona Olimpiyatlan için Theodora- kis'in Canto Olympico şarkısıru bestele- mesi ve orada büyük orkestrayı yönet- mesı Theodorakis'in müzisyenlik çapı- nın yanı sıra Olimpiyatlar'ın temeünde Yunanistan'ın bulunmasına bağlıdır. İs- panyollar biliyorsunuz kıyameti kopar- mışlar. bu iş niye bir Yunanlı müzisyene verildi. diye. Beni sevindiren nokta şu: Yunanhlar dünyaya müzik dirüetiyorlar. Bendeon- lara müzik dinletiyorum. - Aylin, size bir sorum var. Koskoca bir kızsınız. Ama hala anneniz ve babanızla oluruyorsunuz. Bağımsız yaşamaktansa anneniz ve babanızla yaşamayı yeğleme- nizin nedeni nedir? AYLİN LİVANELİ - Çok rahatım da onun için. (Burada çok gülüyor.) Tek başıma ayn bir ev açmamın bir anlamı yok. Öyle bir durumda kendi işlerimi .kendim yapmak zorunda kalacağım. Sonra yainızlığı sevmeyen bir insanım. Annemle ve babamla da artık arkadaş gibi olduğum için onlarla çok rahat edi- yprum. Herhangi bir zorluk olmuyor. Anne- baba baskısı yaşamıyorum. Böyle mutluyum. Üç yıl önce Eurovision'a katılan Hazal Selçuk, babasıyla da trirkaç konserde birlikte söyledi. (Fotoğraf: İBRAHİM GÜNEL) sın. Çünkü bin tane opera sanatçısından bir ya da iki tanesi bir yerlere gelebiliyor. Dede ve baba kendi dallannda tek. sivri tipler olduklan zaman çocuklann da en azından kendi yaptıklan işlerdeilksöyle- nen isimler arasına girmeleri gere'kir. Aslında Hazal'ın böyle şey leri taktığı da yok. "Dedem kendi hayatinı yaşamış. Siz kendi hayatınızı yaşıyorsunuz. Bu beni bağlamaz" diyor. Ama 20 yaşında insan bazı şeyleri çok rahat söylerde 30- una ya da 40'ına geldiğinde "Ben ne yap- tım?" diye kendini sorguladığı zaman bu kadar rahat konuşamaz. Niteliksel an- lamda kendini tatmin edici yanıtlar al- malıdır Sayısal anlamda bir mılyon plak satabilir, kaset satabilir, ama niteliksel anlamda bir şeyler yapmamışsa o zaman felaket olur. O nedenle annesiyle birlikte Hazal'ı elimizden geldiği kadar sağlıklı olarak hazırlamaya çalıştık. Babam ve benim gibi işin para yanına. sayısal yanına değer vermezse yanlış ya- par. Bu konuda bizi ömek almaması doğru olur. Ama diğer konularda bizi örnek alsın. Alçakgönüllülükten pek hoşlanmadığım için böyle söylüyorum. - Siz babanızm özendirmesiyle, ondan esinlenerek mi bu işiyapmak istediniz? SELÇUK - Babam fazla konuşan bir insan değildi. Beni kendisiyle aynı yöne çekebilir. yani Türk musikisi sanatçısı yapabilirdi. Ama herhalde şunu gördü: Türk musikisi bestecisi. ses sanatçısı, öğ- retmen. orkestra şefı olarak Osmanh'nın çöküş dönemi, ama kültürünün süzül- müş, en güzel yanını almış. hem de genç Türkiye Cumhuriyeti'ni yaşamış bir kişi olarak tarihî şansından ötürü Münir Nurettin'in birtakım artılan var. Ama Timur'un o artılan olması mümkün de- ğil. Çünkü babanun yaptığı müzik artık müzeliktir. Aynca Timur'un Türk müzi- ği birikimi Münir Nurettin kadar olacak mıdır? Ya da Tann Timur'a aynı ses ko- layhğı ve cömertliğini vereceİc mi? On- dari, Türkiye'nin ve dünyanın yannlan çoksesli müzik, mesajını aldım. - Peki, baba olarak bu noktada Hazal'ı siz nasıleıkdediniz'.' SELÇUK - Hazal aslında müzik yö- nüne doğru gidici. Babamın yaklaşımı bende iz bırakmış olacak ki. uzun süre Hazal müziğe girmesin değil dc. profes- yonelce seçmesın. gibi bir istek içindey- dim. Okulda dersleri de çok iyiydi çün- kü. Önümüzdekı yaz başı bir kascti çıkacak. Benim bestelerim, amcasmın bir ikı bestesinı seslendirecek. Öyle bir hoşluk yaşasın istiyorum. Daha önce. HAZAL SELÇUK Paris'te 1973yılında doğdu. Türk musikisi sanatçısı Münir Nurettin Selçuk ım torıımı: ünlübesteci, orkestra şefı veşarkı sanatçısı Timur Selçuk 'un kızı. Orta öğrenimini htanbul'dcı A vusturya Lisesi nde tamamladı. Viyana Devlet Konservaluvarı hazırlık kurslarmu devam ediyor. Şan. tiyatro vedans kurslan aîıvor. 1989 da Pangnıbuyla Eurovision Şarkı Yanşması nakutıldı. Babusı Timur Selçuk lahirkaç konserdebirlikfe}arkı söyledi. İlk kaseııönümüzdeki Hkhaİuır sonu-\ uz haşı çıkacak. ketleri, prodüktörlenn, sanatçılann kendilerini tanıttıklan ve her yıl bu piya- saya taze kan pompalayan bir fuardır. Sadecc Eurovision değil. bütün yanşma- lara katılmalanndan yanayım ben. So- nuç hiç önemli değil. Ama oralarda biri- lerini tanıyorsunuz. bağlantılar kuruyor- sunuz. Sizi tanıyorlar. Önemli olan bu. Hazal Selçuk'u bir akşam Viyana'da kaldığı evden telefonla anyoruz. Telefo- na kendisi cevap veriy or: "Ben H?.zal Selçuk." Kendimizı tanıttıktan sonra birkaç so- rumuz olduğunu söylüyoruz. Aramızda ki telefon konuşması şöyle gelişiyor: - Müziğe ilgi duymaya başladığtnızda dedeniz ya da babanızdân etkilendiniz mi? HAZAL SELÇUK - Dedemi çok tanı- mıyorum. Evde pek dinlenmczdi onun müziği. Ben onu şimdi şimdi dinlemeye başladım. Ama mutlaka babamdan etki- lendım. İlk kez şana onunla başladım. - Opera müziğini yeğlemeniz babanızla aranızdaki kuşak farkından m Kaynakla- nıvor? HAZAL SELÇUK - Kuşak farkından kaynaklansaydı popüler müziği seçer- dim. Şu anda tercihim klasik müzik. Ama sonra ne olur. belji değil. Planlanm arasında müzikal de var, opera da var. Ama şimdilik o kadar belirsiz ki her şey. Şu anda sesimi nasıl çıkaracağımla uğra- şıyorum. - Babanızla ilişkileriniz nasıl? HAZAL SELÇUK - Ben aile içinde çok fazla konuşmam. Arkadaşlanm ara- sında hareketli ve konuşkan oluyorum. Ama onlarla da zaman zaman susku- num. Babam benim çok hareketli dö- nemlerime rastlamıyor. Biz onunla çoğu zaman dersanede rastlaşıyoruz. Kızı ol- duğum için de en çok azan ben işitiyo- rum tabii. Onunla ses hakkında çok konuşuyoruz. İkimizın de ortak konusu bu. Babamla daha çok konuşmadan an- laşıyoruz. Yinedeçok güzel bir baba-kız ilişkisi bu. Onun neler hissettiğini bilemi- yorum. Zülfîi Livaneli: Annesi Aylin'in şarkı merakına karşı çıkıyor, 'Bir aileye bir sanatçı yeter' diyordu.(Fotoğraf:UĞUR GÜNYÜZ) tun çocukluk fotoğraflanna bakıvorum, Stockholm'de çekilmiş. Şarkı söylerken dışında hiçbir resmi yok. Mikrofon niye- tıne elinde bir tarak ya da başka şey tut- muş. Sürekli şarkı söylüyor. O benim tersime çocukluktan beri hep şarkı söyle- mek istedi. Hatta biz Stockholm'de ya- şarken Abba Topluluğu Eurovision'da birincilik kazanmış ve dünyaca üne ka- vuşmuştu. Onlarla tanışmak istedi. Ben de tanıştırdım. Bundan da çok etkilendi. Annesi her zaman Aylin'in bu şarkı merakına karşı çıkıyor, "Bir ailede bir sanatçı yeter" diyordu. Biz daha doğru- su, bir heves bu diye düşünüyorduk. Çünkü eve gelip giden amcalar. teyzele- rin hepsinin sanatla ilgili bir işi vardı. hepsi de tanınmış kişilerdi. Açıkçası des- tek olmadık. Ama biraz daha büyüyüp Paris'e gidince... Gerisini size Aylin an- latsın. AYLİN LİVANELİ - Paris'te Amen- kan Koleji'nde okudum. Sonra Tür- kiye've döndüm. Türkiye'ye döndükten sonra bir süre SAS Havayollan'nda ça- lışum. Bu arada bazı ses kayıtlan yaptır- dım. Çalışırken kazandığım parayla ABD'ye gittim. Bu kayıtlan Arif Mar- din'e dinlettim. Ondan çok yapıcı eleşti- riler aldım. Bir yıl önce de ilk kasetim çıktı. LİVANELİ - Beni ne rahatsız ederdi biliyor musunuz? Aylin bana benzeyen müzik yapsaydı rahatsız olurdum. Ama Aylin belki kendi kuşağının da etkisiyle benimkinden çok farklı bir müzik türü- nü seçti. Gerçi ben Aylin'e birkaç parça yaptım, ona verdim. Ama onunla çalış- mâyı hiçbir zaman düsünmedim. Bunun dışında ise baba-kız olarak çok iyi anlaşıyoruz. - Aylin Livaneli bu konuda ne düşünü- yor? AYLİN LİVANELİ - Açıkçası ben babamın yaptığı müziği hiç bilmeden ye- tiştim. Ben Abba, Bony-M kuşağında- neden Türkive den bir bestecinin yaptığı müzik evrensel kabul edilmiyor? LİVANELİ - Ben Theodorakis'le. Hacidakis'le, Maria Faranduri'yle defa- larca çalıştım. Benim kasetlerim Yuna- nistan'da hala calınıyor ve satılıyor. Ben onlarla aynı makamlarla aynı tarz beste- ler yapıyorum. Evrensellik derken bu iş Batı medyalanndan geçiyor. Tabii Yu- nanistan'm Batı'yla çok yakın ilişkisi var. Biliyorsunuz bütün dünyada. özel- likle ABD'de de büyük Yunan lobileri var. Bır verde bir kültürden milyonlarca AYLİN LİVANELİ 1966 Ankara doğumlu. Altı yaşında annesi ve babasıyla birlikte îsveç 'e gitti. Daha sonra bir süre ailesiyle birlikte Fransa 'dayaşadı. Paris 'teki Amerikan Koleji 'nde lise öğrenimini tamamladı. Yine Paris'temüzik eğitimigördü. Türkiye 'ye döndükten sonra bir süre İskandinav Havayolları SAS'ta calıştı. Daha sonra p/ofesyonel olarak müziğe başladı. fngilizce, İsveççe, Fransızca. Italyanca biliyor. - turovision Şarkı Yarışması'na katıl- mayla ilgili neler düşünüyorsunuz? Bir de bu iş bizdefena halde milliyetçilik duygu- lartnı kabartıyor. Türkiye'yi temsil eden toplutuk ya da solist birkaç puan yüksek alsa sanki Viyana kapılarına dayanmış gi- bi hissediyoruz kendimizi... AYLİN LİVANELİ - Bir kere Eurovi- sioh. amatör gruplann her yıl katıldıkla- n bir yanşma. Profesyonel gruplar ya da solistler Batı'da Eurovision'a katılmı- yor. Türkiyede bu anlayış ne yazık ki böyle değildi. Ama yavaş yavaş bizde de bu gerçeğe dönülmeye başlandı. Katılan gruplar ya da solistler daha amatör ol- maya başladı. Böyle de olması gerekiyor aslında. Başlangıç için yapıian bir yanş- ma bu çünkü. Milliyetçilik duygulannı kabartmak da yanlış. Çünkü nihayet bu bir amatör müzik yanşması. - Peki bu tür yarışmalara katılmak ge- rekiyor mu? AYLİN LİVANELİ - Tabii, amatör gruplar katılabilir. LİVANELİ - Bunu önemsememek la- zım. Vay, kazandık ya da kaybettik, ka- çıncıolduk gibi... Konuşmamız bıtıyor. Izin isteyipgide- ceğiz. Bahçeye çıktığımızda karşımızda devasa bırcanlı beliriyor. Bu, 1.5yaşın- da Sıvas Kangal cinsi bir köpek. İnanıl- maz derecede sevecen. Adı Efe. Ama hiç efelik taslamıyor. Geliyor, burnunu eli- mize sürtüyor, sevilmek istiyor besbelli. Burada Aylin. Efe'nin bütün ailenin sev- gilisi olduğunu anlatarak şunlan ekliyor: "Ama anneme başka türlü bir sevgisi var. Çünkü annem ona hepimizden fazla sevgi ve şefkat gösteriyor. Ondan olsa gerek." İLAN ÖDEMİŞ 1. SULH HUKUK MAHKEMESİ SATIŞ MEMURLUĞU'NDAN Dosya No: 1992/77 Davacı Mustafa Ava vekili Av. Çetin Gacar (arafından, davalıiar Sezgin Işık vs. aleyhine açılan izaJei suyu davasının yargılaması so nunda, ödemiş 1. Sulh Hukuk Mahkeraesi'nin 17.9.1992 tarih ve 1992/304 esas, 1992/598 karar sayılı ilamı iie dava konusu ödemiş - Adagide, Baklalık mevkiinde kain 1618 parsel ve ödemiş - Adagıde, Cumhuriyet mahallesinde kain 3632 sayılı parsellerin satısına karar verilmiş olmakla; 1- 1618 savıh parselin 1. satışı, 07.12.1992 gunü saaı 08.35 ile 08.50 arasında, 2. satışı 17.12.1992 günü aynı saatlerde. 2- 3632 sayılı parselin 1. satışı 7.12.1992 günü saat 09.00 ile 09.15 arasında, 2. saüşı 17.12.1992 gunü aynı saatlerde Odemiş Sulh Hu- kuk Mahkemesi kaleminde yapılacaktır. Hissedarlardarf Sezgin Işık'ın adresi bulunanıadığından, ilanın ga- zetede yayımı tarihinden itibaren tebliğ edılmı, sayılacağı ilanen teb- liğ olunur. 26.10.1992 Basın: 41376 İZMİR 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 992/226 E 992/688 K Davacı Füsun özalp tarafından, davalı lsmail özalp aleyhine aç- mış olduğu boşanma davasının mahkememizde yapıian duruşması so- nunda: Mahkememizden verilen 29.9.1992 tarihli kararı ile dava sabit ol- duğundan kabulü ile Manisa iii Golmarmara ilçesi Tiyanlı köyü cilt: 049/02, sahife no: 22, kütük sıra no: 43'te nüfusa kayıtlı İbrahim ve Saadet'ten olma 1968 doğumlu Füsun Özalp iie Halü ve Muzeyyen- den olma 1958 doğumlu lsmail Özalp'ın BOŞANMALARINA, ta- raflann muşterek çocuklan 1987 doğumlu Müzeyyen ile 1989 doumlu Kubra özalp'ın velayetlerinin davalı babaya tevdüne, çocuklann her hafta cumartesi günü 9-17 arasında^linı bayramlann ikinci günü ay- nı saatlerde her yılın 1 temmuz ile 31 temmuz arasında bir ay süre ile davacı anne yanına almak suretiyle çocuklan ile şahsi münasebet tesisine, davacı tarafından yapıian 303.480 lira yargılama giderlerinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair işbu karar hüküm öze- tinin davalıya karann tebliği yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 16.10.1992 Basın: 41313
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear