23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 1KASIM1992PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER Çocııklajr İçinFelsefe Felsefe eğitimi üzerinde bunca durulmasının temel nedeni, onun, eleştirel-yaratıcı düşünmenin kaynağı olmasıdır. Gereğince yapılan bir "feısefe eğitimi" kadar hiçbir şey, düşünce üretimine ve bilgi üretimine hizmet edemez. Bilgi bir yana, özünde bir yaratma demek olan sanat bile felsefe ile beslendiğinae dana verimli olur. NURAN DİREK Felsefe Öğretmeni, Türkiye Felsefe Kurumu Çocuklar İçin Felsefe Birimi Başkanı Yüzyılımıan son çeyreğinde, "gelişmiş top- lum" kavramı yeni bir anlam kazanmıştır. Artık bu terim "sanayi toplumu"nu kastet- mekten çok, "bilgi toplumu" ya da "araştır- raa toplumu" diye adlandırabileceğımiz bir toplumu nitelemek için kullanılmakta. Bugûn bütün dünyada, eleştirel ve yaratıcı düşüncenin egemen olmadığı bir toplumun asla gelişmiş bir toplum olamayacağı oybirli- ğiyle kabul edilmektedir. Bilgi bırikimine sa- hip olma önemlidir, ama yeterli değildir. Daha önemlisi bilgi üretebilmektir. Bilgjyi üreten ise yalnızca "yaratıcı düşünce"dir. Eleştirel-yaratıcı düşünmeyi nasıl geliştirip yaygınlaştırabiliriz? Bunun bir eğitim sonınu olduğu açıktır. Milli Eğitim Bakanlığı bu ilke- ye, Türk Mılli Eğitımi'nin amaçlan arasında yer vermiştir. Ancak eğitim sistemimizin bu amaca hizmet edip etmediği konusunda ciddi kaygılar vardır. Hatta, kötü müfredat prog- ramlannın. yaratıa düşünceyi desteklemek şöyle dursun, ezbercilikle, yaraOcı beyinleri bile körelttiği. yaygm bir kanı olarak paykşıl- maktadır. Eğitim sistemimizin bütününe yapılan bu eleştirilerin haklıhğı bir yana, özellikle "felsefe eğitimi" konusunda, üniversite felsefe bölü- mü öğretim üyelerinden (l), felsefe öğretmen- lerinden (2). felsefe ile ilgilenen aydmlanmız- dan, liselerimizdeki "'felsefe eğitimi" konu- sunda kapsamlı eleştiriler sık sık düe getiril- mektedir. Felsefe eğitimi üzerinde bunca du- rulmasmın temel nedeni, onun, eleştirel- yaratıcı düşünmenin kaynağı olmasıdır. Ge- reğince yapılan bir "felsefe eğitimi" kadar hiç- bir şey, düşünce üretimine ve bilgi üretimine hizmet edemez. Bilgi bir yana, özünde bir ya- ratma demek olan sanat bile, felsefe ile beslen- diğinde daha verimli olur. Yaratıcısı daha çok ürün verir. Felsefenin bu denli bir öneme sahip olma- sına karşın şimdiye kadar bu dersin yalnızca liselerin son smıflan ile smırlandınlması, üni- versiter bir etkinlik olarak görülmesi bir talih- sizliktir. Bu tutumun mantıkh bir açıklaması da yoktur. Felsefenin. çocuklar için güç, çetrefil- li. üstesinden gelinemez zor bir uğraş olduğu dedikodusu o denli yaygındır ki, "Çocuklar İçin Felsefe" başhğının kendisi bile bir yadvr- gama duygusu uyandırabilir. Bu izlenimde, üselerimizde "felsefe eğitimi" adına yapılan, felsefe dışı, ezberci bilgi yığınının kötü şöhreti- nin payı büyüktür. "Çocuklar için felsefe" niçin gereklidir? Eğer bir eğitim sistemi bütünüyle, çocuk- lann düşünme olanaklannı sınırlamak üzere kurgulanmışsa, lise son sınıflarda okutulan felsefe derslerinin bu durumu düzeltmeye pek az bir katkısı olabilir. Asıl gereksinmemız, erişkin yaşa gelmeden özgür düşünme alışkanlığının edinilmesidir. Bizde sistem ters işlemektedir. Doğal durumda çocukJar özgür düşündük- leri halde, sistem (aile, okul vb) onlan "hizaya getirme"ye, "'yola getirme"ye çahşmaktadır. Çocuklar, kendi dünyalannda, kendi ya- şam deneyimleri içinde zaman zaman kendili- ğinden felsef: sor^ılar ortaya koymaktadırlar. Bunlardan bazılan, fılozoflarca öteden beri tartışılan sorulardır. Çocuklar ile felsefe, bu . zemin üzerinde. ''verilmiş doğrulara" yönel- mek yerine; Sokrates'çi bir yöntemle, "diya- log" yolu ile "birlikte çaba göstererek 'doğru'- lann araştmlmasına öncülük ederek" yapıla- bilir. Amaç, okuma-yazmayı öğretir gıbi, dü- şünmeyi öğretmektir. Çocuklar. hikayelerle, masallarla okumayı nasıl öğrenebiliyorlarsa; felsefı bir kaygı güdülerek düzenlenmişmetin- lerle. diyaloglaria, hatta varolan edebiyatı- mızdan seçilmiş. amaca uygun parcalarla dü- şünmeyi öğrenebılirler. Bu anlamda, cocuk- larla felsefe yapmanın, matematik yapmak- tan daha güç olduğu söylenemez. 1969 yıhndan bu yana, Amerika'da Montc- lair State Üniversitesi'nde çalışmalannı sür- düren "Çocuklar İçin Felsefe Enstitüsü", bu alanda bütün dünyada öncülük görevini, yayınlan ve seminer çabşmalan ile yürütmek- tedir. Amerika, Kanada, Meksika, İngiltere, tspanya, Belçika, Avustralya gibi pek çok ül- kede program uygulamalan yaygın olarak sürmektedir. Komşumuz Bulgaristan'da iki yıldan beri 40 kadar okulda uygulanmaktadır. Program, ilköğretimden ortaöğretim sonuna kadar de- recelenmiş çeşitli bölümleri içermektedir. Böylelikle 8 yaşından 18 yaşına kadar çocuk- lar ile felsefe yapılabileceği kanıtlanmıştır. Sonuç Türkiye Felsefe Kurumu kpnuya ilgi gös- termiş, 27 ağustos-4 eylül tarihleri arasında Varna'da düzenlenmiş olan "Çocuklar için Felsefe" seminerine, konuya ilişkin bir birim kurarak bir temsilci göndermiştir. Konu hakkında daha etraflı bilgi edınmek üzere ocak ayında Amerika'da Montclair Üniversi- tesi'nde düzenlenecek olan seminere Türki- ye'nin bir temsilci ile katılmasını öngörmekte- dir. "Çocuklar tçin Felsefe" programının, li- selerimizdeki "felsefe dersleri"ne ilişkin so- runlann çözümüne olumlu katkılarda bulu- nacağını düşünmektedir. Bu çağdaş eğitim deneyimine ilgi duyan, başta felsefe öğretmenleri olmak üzere, ya- bancı dil ve ilkokul öğretmenlerinin. seminer- lerle, program üzerinde çalışmalan sürecinin başlatılması gerekmektedir. Bu gereksinme, eğitimde her türlü iyileştir- me çabasmın, zorunlu olarak, öğretmen eğiti- mini içerdiği gerçeğini bir kez daha ortaya koymaktadır. (1) Fefeefe Öfreümı Doç Dr. Bctûl Çotuksöken. Cumhuriyn Gazetesı 23 E>lül 1992 (2) Lıse Felsefe Derslen Samı Gûrtûrk, Emeklı Felsefe ögret- menı. Cumhunvet Gazctesi, 3 Ekım 1992 PENCERE ARADABIR Dr. ALPASLAN BERKTAV Ege'de Tek SaHırı... Ege'nin bir dizi çözüm bekleyen sorunları bulunduğunu hep biliyoruz: Kıta sahanlığı, FIR hattı. adaların silahlandı- rılması, Kıbrıs sorununun da bunlara eklenmesi... Karasu- ları 6 mil mi olsun, 12 mil mi? Yunanistan, NATO'da mütte- fikimiz, ama bu yüzden NATO Kararlılık Tatbıkatf rtda yok (Ne biçim ittifak, ne biçim "kararlılık"?) Oysa biz, Ege'nin barış denizi olmasını istiyoruz. Bu, her iki ulusun yaranna. Halklar arası diyalog kavramı gelişti şimdi. Fanatizmi, benzemezlikleri pompalamak yerine, benzerliklerigünde- me getırmek, halklan birbirıne yaklaştırmak üzere barışçı kamuoyu, halklar devreye girebilır. Ege'de barış herkesin yararınadır, aklın da emri budur. Bir havuzun iki yakası gi- biyiz. TV, bu konuda büyük iş görebilir, benzerliklerimizin ne denli çok olduğunu karşılıklı işleyebilir. Karadeniz ho- ronundanharmandalısına,çifteteltisinekadar. TV'dekar- şılıklı Türkçe ve Yunanca dersleri verilebilir. Sivil kuruluş- lann kültür. dostluk ilişkileri sıklaştınlabilir. Hekimler, meslek odaları buna katılabilir. Bu yakınlaşmanın sağla- yacağı yarar, küçük şovenist çıkarların çok ötesinde yapı- sal, çağdaş değişiklikler olacak. büyük devletlerin ezeii oyunu bozulacaktır Gelin görün ki, Ege'de Saratoga dolaşıyor ve Muavenet MArkası 17. Sayfada TARHŞMA Nehirler Ters Akar mı? Gerçekler yanıbaşımızdayken biz onlara her nedense hep sırt çeviriyoruz. Üstelik işimize geldiği zaman nehirleri bile ters akıtıyoruz. Büyük paralar harcayarak ligde şampi- yonluğa soyunan takımlanmız puan viıırmeve görsün. tribünlerde başlayan ey- İemlcr sokaklara taşıyor. Gecen hafta Fe- ncrbahçe - Aydınspor maçından sonra sokaklarda oturma eylemi yapıp yönetimi istifaya çağıran yandaşlar. bu kez Trab- zonspor-Fenerbahçe maçından sonra işi sokak çatışmalanna kadar götürüp. maçta güvenliği sağlamakla görevli insanlan ya da onlar öbürlerinı yaraladılar. Bir yerde kuralsız çatışma varsa bundan çatışanlann zarar görmesi son derece doğaldır. Eğcr birlikte. bir arada yaşamak söz ko- nusuysa, bu yaşam şeklinin yasalarla sımr- landınlmış kurallanna uymak her aklıseli- mın görcvidir. Ama ne yaak ki bizde hesap hep sokaklara dökülenlerden sorulur. Hiç kimse olaylann kökenine inme zahmetini gösiermez. En çok sorumluluk duyanlar. ış çatışmalara vardıgında, olumsuzluklardan cn az sorumlu olduklannı belirtmeye bile gcrck du>madan sıynlıp köş^lerine çekilir ve olav lan seyrederler. Kimilerine göre baş sorumlu hakemler- dir. Trabzonspor'un penaltısını vermemiş- tir. Fenerbahçe'nin golünü iptal etmiştir, biri öbür futbolcuya sert girmiştir. ama ha- kem kart gösteımemiştir. Maç harekellen- miş. tribünler clektnklenmiş ve olaylar sokaklara taşmıştır. Meğer bu hakemler ve öttürdükleri düdükler ne kadar marifetliy- miş. Adamlann her çaldığı, düdük olay. Hiç kimseye yaranamıyorlar. Kimin lehine çalsalaröbür laraf feryat ediyor. İşin kötü yanı. kurallan doğru uygulasalar da tepki- ler değişmiyor. Tribünlerdeki insanlar böylesine yanh nasıl oluyorlar? Bu insanlar doğru ile yanlı- şı ayın etmekten bu denli acizler mi? Kos- koca bir bütünün son kertesindeki îepki- lerden önce neler yaşanıyor? Transfer sezonlannda, sanki kendi cep- lcnndcn çıkıyormuş gibi mılyarlan saçarak kime ve nerelere dokunduğu hesaplama- dan verilen demeçlenn sahıplerinın hiç mı kusuru yok. Maçlardan özellikle de büyük karşılaşmalardan öncc basında çıkan yazı- ların. henüz yerelden evrensele ulaşama- yan tribünleri etkıleyeceği neden düşünül- mez? Şov yapmak uğruna. asli görevı takımını futbolun kurallan içerisinde yö- netip başanya götürmek olan antrenörle- rin, maçın başında. devre arasında ve sonunda. haıia hafta arası basına verilen iddialı demeçlerin tribünleri nasıl etkiledi- ğini düşünmek ve uvgulamak çok mu zor? Elbetteki bu saydıklanmız zor. Ama m- sanhk bu günlere hep zoru yenerek geldı. İşin kolay olan yanı her şeyi hakemin dü- düğünde aramaktır. Bir özdeyiş vardır. "Kaynak, akıntıya karşı yüzerek bulu- nur." Biz işin kolayını bulup kendimizi akıntıya bırakmışız ve bu şekilde kaynağı bulmaya çalışıyoruz. Gerçekler yanıbaşı- mızdayken biz onlara her nedense hep sırt çevinvoruz. Üstelik işimize geldiği zaman nehirleri bile ters akıtıyoruz. METİN TÜKENMEZ Nefret, Sevgi, MutMuk» Geçen gün bir köşede eski yazılarımdan bir tomar bul- dum, kesip saklamışım. Şöyle bir göz attım, kimi sararmış, solmuş; kimini bugün de yayınlasan geçerlı. Demokratikleşme ve devrtm konu- sunda ne çok yazı yazmışım. Eski fotoğraflara bakar gibi bir bir elden geçirdim, sonra düşündüm: -Boşuna mı yazılmış bunlar?.. Sanırım her köşe yazarı, benzeri duygulara kapılabilir, kendisiyle hesaplaşır. 1960larda bizim kuşak, düzeni değiştirmek savaşımını veriyordu. En başta siyasal rejimi beğenmiyorduk; "sözde demokrasi, cici demokrasi, biçimsel demokrasi, Filipin demokrasısi" deyimleri o günlerde çok kullanılıyordu. Evet, devletin adı "Türkiye Cumhuriyeti" idi; ama, gerçek demokrasiye uzaktık. Şimdi yakın mıyız? Az gittik. uzgittik, dönüp arkamıza baktık ki birarpa boyu yol almışız. O günlerde çok yazmışım: Bir devletin adında cumhuri- yet' sözcüğünün bulunması, düzenin demokrasi olması için yetmiyordu; dünyada nice diktatörlük cumhuriyetti, ni- ce krallık da demokratik rejimle yönetiliyordu. • Peki, devletin adında "demofcras/'sözcüğü bulunsaydı iş değışecek miydi? Yokcanım... isterseniz birkaç örnek üzerinde düşünelim: "Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, Laos Demokratik Cumhuriyeti, Sudan De- mokratik Cumhuriyeti" ve önemlisi de Güneydoğu komşu- muz: "Irak Demokratik Cumhuriyeti!,." Eh. alacağımız ders ortada değil mi!.. Demek ki bir dev- letin adının başına, "demokratik, sosyalist, cumhuriyet" gıbı lafları koymak yetmiyor; o sözcüklerin içeriğine uygun bir yaşam biçimini benimsemek gerekiyor; bu da ancak halkın o rejimi özümsemesiyle hayata geçirilebilir. Yetmış yıllık cumhuriyetimizde kadın hakları tam anla- mındageçerlimi? Hayır.. Ya laiklik? Ya insan hakları? Ya sosyal adalet? Ya fikir özgürlüğü? Hangi birinde eksiklik yok? Çağdaş katılımcı demokrasiye ulaşmak için daha bin fırın ekmek yemeliyiz; yapılacak çok iş var önümüzdeki yıllarda.. • Ama bu işi yaparken 1923devrimintn anlamını özümse- yemeyen boşluğa düşer.. Yazıkolur.. Demokratikleşme bir süreçtir; halkın seçim sandığına oy atması yetmiyor; halkın, çağdaş demokrasıyi özümse- yebilecek bir uygarlık düzeyine ulaşması sorunu gündem- dedir. Bu karmaşık konu, ancak yaşanarak algılanır. Mapusanenin avlusuna bir ağaç fidanı diken tutuklunun umudunu yüreğinde taşıyarak yaşamanın mutluluğunu duyumsayabilirsen, bu ımeceye katılabilirsin. Ama yüreğinde nefret düğüm düğümse, sen ne sosya- list olabilirsin, ne de demokrat.. • Ne yazık ki Anadolu'da kin ve nefretin tohumlarını ekme- ye çalışanlar az değil.. Ortam da elverişli.. TC'den nefret, kiminin yüreğinde ancak kılıçla çözülebi- MArkost 17. Sayfada Garanti Bankası, yurtiçi veyurtâışı Visa kredi kartlanndan sağlanan kaynağın bir bölümüyk; kredi kartı sahiplerine hiçbir külfetyiMemeden, doğalyaşamın korunmasuıa destek oluyor. Doğal Hayatı Koruma Garanti'den doğccya küçük bir teşekkür... Derneği'nin, ulusal ve uluslararası kunduşlarla işbtliği* içinde gerçekleştirdiği ülhemizeyönelik proje ve etkinliklere katkıda bulunuyor. Ve buyaklaşımıyeni Visa kredi kartının tasanmına dayansıttyor. Kart sahiplerineyeni Visa'lanm hsa zamanda ulaştınyor. Çocuklarumza, gençlerimize, onlardan ödünç aldığunız dünyayı tertemiz bırakabilmek için: Garanti'den doğaya küçük bir teşekkür... * Garann Bankası. yurtiçi« yurtds kredi kardanndan sağlanan kaynağm bir bölûmüyie; kredi kam sahiplerine luçbtr kûlfet yûklemeden, dogal yaşamın konınmasına destek oiuyor. Doğal Hayan Koruma DenKgTnın aftemizde yüriıtüiğu başbca projeter: "Menderes Deltası ve Bafa Göto Koruma Projesi 1 , "Göksu Deltası ÇevTesel KaOonma Projea", "Rızıkmak Deltası Kûruma Prc^esi', "Türk Soğanlı Bitiderirun %rli Üretim Projesi". "Kryı Yönetimi Projesi" ve "Önemlı Kuş .Manlan Projesi" Dogal Hayan ltoruma Deroeği tüm bu projekrinı Tûrkiye'de T£. Çevre Bakanltgı, merkea ve yerel îdari binmler, ûruversıteleı ve çeşitli sponsot kuruluşlar. yurtdışında "Dûnya Doğayi ltoruma Vakfı' (WWF). •UluslararasıKuşlanKorumaKonseyi" (ICBP), "IburDu\alatBıyotojiMerkezi" (SabonBiologıque1tHirDuvaan. "Hayvan ve Biüa Koruma Dernegi" (FrTS), "Krabyet Kuşlan Koruma Dernegi" (RSPB) başta olmak üzere bir cok kurum ve kuruluşla işbirfi^ içinde yûrûtmetedif. GARANTI BANKASI GARANTI BANKASI
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear