23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyetl Sahıbr Cumhunyeı Matbaacilık ve Gazetecılık Turk Anonım Şırketı adına Nadi 0 Murahhas Uye: Emine l'şaklıgil 0 Genel Ya\ın Muduru Hasan Cemal, Yazı Işlen Muduru Oka> GoiKnsin 0 Yazı !slerı Mudur Yaıdımcıları. Salim Alpaslan. Kerent Çalışkan. Necdel Dogan, Lutfu Tınç Savfa Duzenı Yonetmenr Ali ACat 0 Ankara Temsıkısı Ahmel Tan lç Polıtıka: Mehmet Tezkan Ekonomi: Meral Tamer. Dış Haherler: Ergun Balcı. Kültür: Celal Uster, Istanbul Haberlerı: Muhi:tin Sirer, Spor Abdulkadir \ucelmsn, Makaleler: Şahin Alpa>, Duzeltme' Abdullah Yazıcı 0 Koordınator. Ahmel Korulsan 0 Malı İşler: Erol Erkul 0 Muhasebe- Bulent Yener 0 Butçe-Planlama: S«vgi Osmanbeşeoglu 0 Reklam: Ayşe Torun 0 ldarc: Huseyin Gurer 0 Işletme Önder Çclik 0 Bilgı-Işlem: Nail İnal 0 Personel: Sevgi Bostancıoglu Bafan ve Yayart Cumhunvtf Malbaacılık ve Gazetecılilc T.A Ş. TUrfcocaiı Cad. 39/41 Cajaloghl 34334 Isı PK 246 Isunbui Tel 512 05 05 (20 h«l). Tda 2224«, Fax (1) 52* 60 72 0 BUrvlar: KıVtrt Zıva Gökalp Bh Inkılap S \o 19/4, Ttl 133 11 4M7, Te|ex 42344, Fu (4) 133 05 «5 0 lıraır H 7:.a BK 1352 S 2/3, Tel 13 12 30, Teleı 52359, Fu (51) 19 53 60 0 HâmmK Inomı Cad 119 S M I kıl 1, Tel 19 37 52 (4 hal). Telc*. 62155, Fax (71) 19 25 78 TAKVİM: 2 OCAK 1992 Imsak: 5.51 Guneş: 7.23 Öğle: 12.13 Ikindi: 14.32 Akşam: 16.53 Yatsı: 18.19 SAĞLIK PERSONELİ RİSK ALTINDA Hepatit-B aşı istiyorSarılık hastalığının en tehlikeli türü olan Hepatit-B, hastane ve sağlık kurumlarındaki personeli tehdit ediyor. Tabip odaları ve bilim adamları sağlık personelini korumak için bir aşı kampanyası başlatılmasını istiyor. Vl'<;irFft7KAN aşısının fiyatı 330 bin lira. ıL&Ur \J£^ Ancak bu aşı vücuda girdik- ANTALYA - Sanhk has- ten sonra kullanılmak istenir- talığının en tehlikeli olanı ve s e , Hepatit-B. EG testleriyle ilerlemesinde karaciğer kan- birlikte maliyeti 2 milyonu yol geçıyor. Bu nedenle özellikle üni- senne uzanarak ölüme açan "Hepatit-B" virüsünün sağlık personelini risk altına versitelerin çoğunda maliyeti soktuğu ve personelin bu vi- fazla olduğu gerekçesiyle per- rüse karşı aşılatılmadığı be- sonelin. riskle karşılaştığında lirtıldi. Tabip odası ve bilim a ş, parasını kendi cebinden adamlan, Türkiye'de taşıyı- ödediği belirtiliyor. cılığı oldukça fazla olan He- 1988 yıhnda Hacettepe patit-B virüsüne karşı, başta üniversitesi TıpFakültesi'n- sağlık personeli olrnak ûzere, ,je Hepatit-B virüsü alan iki toplumun tümünün aşılatıl- tıp öğrencisinin karaciğer ması gerektiğini belirterek yetmezliğine girmesinden Sağlık BakanlığYnın bir ulu- s o n r a üniversite tarafından sal aşılama stratejisi belirle- personel aşılatılma>a başlan- mesini ve gerekli finans kay- m i ş . Daha sonra Ege Üniver- nağını sağlamasını istediler. sitesi'nde de aşı uygulaması- En başta kanla temas, cin- n ı n başlatılmasına karşın sel ilişki. vücuda yabancı bir başta Akdeniz Üniversitesi cisim batması ile bulaşan, en olmak üzere birçok üniversi- tehlikeli sanlık çeşidi olan t e ve kurumda Hepatıt-B vı- Hepatit-B, sonuçta karaciğer rüsüne yakalanan tıp öğren- kanserine kadar ilerleyerek cisi ve personeli kendi para- ölüme neden oluyor. Hepa- tit- B'ye yakalanan hastanın kurtulma'şa nsl oldukça az. Hepatit-B'nin yaygınlığı açısından, dünyada orta de- receli endemik ülkeler arasın- da yer alan Türkiye'de bu riskle en çok karşılaşan kesi- min sağlık personeli olduğu sıyla aşılanıyor. Antalya Tabip Odası Baş- kanı, Akdeniz Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Neca- ti Dedeoğlu, Hepatit-B'nin en önemlı sağlık riski olduğunu ve sonuçta ölüme kadar gittı- ğini belirterek kurumlann. lş Yasası'na göre meslek riskinden işverenin sorumlu olduğunu söyleyen Dedeoğ- belirtiliyor. Sürekli kanla te- personelini bu riske karşı aşı- mas halinde bulunan cerrahi, latması gerektigini vurguladı. dahiliye, laboratuvar, kan bankası gibi bölümlerde calı- şan sağlık personelinın bu riskle sürekli karşı karşıya ol- lu, "Sağlık kurumlartnın peir- malanna karşın diğer sağlık sonelini aşılatması mutlaka personelınin de risk oranı he- gerekli. Büyük maddi kaynak men hemen aynı. gerektiren bir konu, ama bir- Türkiye'de sağlık persone- çok şey için bulunan para iste- linin taşıma oranı yüzde 20 nirse aşı için de bulunabilir. olduğu belirlenen Hepatit-B Gerekirse Sağlık Bakanlığı virüsünün üç kere yapılan ödenek ayınnalıdır" dedi. Altın PortakaVın En iyiKadın oyuncusu Sumru Yavrucuk Tante Rosa'yı anlatıyor Sevgi,hemen şimdi...FATMA ORAN Yaşadığı kenti kavraması in- sanın; giderek yaşamayı ve çev- resinde olup biteni anlamlandır- ması, böylece de yaşamanın an- lamını bulup çıkarması ortaya... Yüzyıllardır birbirine kapalı, binbir çeşit ırkın oturduğu bu bitimsiz kentte yaşlanıyoruz. Tante Rosa da bu kentte yaşla- nabilirdi; sevgilerine, coşkusuna, bırakıp bırakıp gitmelerine denk düşerdi bu kent, diye düşünüyo- rum, akşamın bir vakti Kurtu- luş'un çamurlu, çukurlu ve ka- ranlık sokaklannda Sumnı Yav- nıcuk'un evini ararken... Kurtuluş-Savaş Sokak'ta ba- kımsızlığa, tozlanmaya bırakıl- mış bir eski binanın ikinci katın- da oturuyor Sumru Yavrncuk. Apartman sakinleri biliyorlar ki, terketseler hemen yıkılacak bu bina ve ensesi kalın bir mü- teahhit 'bildik' binalardan biri- ni konduracak oraya. Ama, ha- yır. Sumru da, apartmandaki üç Yahudi ailesi de direniyorlar bu- na... 28. Antalya Film Festivali'n- de, Seni Seviyonım Rosa fümin- deki rolüyle 'en iyi kadın oyuncu' seçilip Altın Portakal'ı alıncaya kadar, dogrusu pek ta- mmıyorduk Sumru Yavrucuk'u; üstelik avuç içi kadar geçmişine onca tiyatro çalışmasını sığdır- dığı halde. Hoş, 'portakal'dan sonra da Sumru tanıyamıyor- muş kendisini: Hiç susmayan te- lefon, meraklılar ordusu, maga- zin basın. "Bu hep böyie gider- se çok acı" diyor. "Yıllarca ça- lıştım çabaladım, bir portakal ber şeyin iistesinden geldi." Rus kökenli bir Istanbullu, Sumru Yavrucuk. 61 doğumlu. Çocukluğunda çok fazla evcilik oynadığını, onun uzantısı olarak da tiyatroyu seçtiğini söylüyor. Beş yaşındayken annesinin Amerikan Pazarı'ndan aldığı bebeği Tatariko'yu bugün bile Yaşar Ne Yaşar, Ne Yaşamaz oyununda kullanıyor hâlâ. Mal duşkunlüğü yok Sumru'nun; ne beyaz eşya, ne mobilya. Varsa Sumru Yavrucuk- O anı yaşamanın önemi. yoksa tablolan ve bebekleri. Onları çok seviyor ve herkesten kıskanıyor. "Önceleri biraz derslerden kaçmak gibi başlasa da bu tut- ku, sonntları kendimi yalnızca tiyatro yoluyla anlatabilecegimi kesfettim. Ortaokulu bitirdikten sonra aklımda bep konservatu- vara girmek vardı" diyor Sum- ru Yavrucuk. Evden karşı çıkanlar oldu mu? "Olmaz olur mu hiç? Mese- leyi açügırada, 'benim tiyatrocu bir kızım olamaz' dedi babam ve kestirip attı. Bizim evde bir konu sadece bir kere konuşulur- dn." Sonuçta, Beden Terbiyesi Böl- ge Müdüru olan babasının seya- hate çıktığı bir gün Sumru da elinde bavulu, Ankara Devlet Konservatuvarı'nın yolunu tu- tar. Ankara Devlet Konservatu- varı'nın tiyatro sınavında Sum- ru'nun okuduğu "Artık uyuma- yınız, Machbeth uykuyu öldürdü" tiradıyla jürinin gül- mekten yerlere düşüşü ve Sum- ru'nun içsesi: "Çok iyi oynuyo- rum herhalde." Ve tabii jürinin "Kızım, sen şimdi git, gdecek yü gel" demesi üzerine de ver elini Istanbul. Sumru'nun, Istanbul Belediye Konservatuvarı'nda Şan ve Tiyatro bölümlerini bir- likte götürdüğü yıllar. Daha sonra Devlet Operası'nda korist olarak çalışması: llk sahneye çıktığı yapıt, Bizet'nin Karmen i. Soprano, Sumru Yavrucuk. Tiyatro oyunculuğuyla yönet- menlif i de başabaş gidiyor Sum ru Yavrucuk'un. 1982'de ilk kez sağır ve dilsizlerden oluşan Ses- siz Tiyatro topluluğuyla Kur- ban'ı sahneliyorlar. Bu oyun, Dünya Pandomim Festivali'nde birinciliği alıyor. Susuz Yaz'ı sahneliyorlar sonra da. TV dizileri Sumru Yavrucuk'un kame- rayla tanısması ise, televizyon di- zileriyle olmuş: Önce Canan, Ayaşlı ve Kiracılan, Yol Palas Cinayeti, İki Kadın. Sumru şim- di de Prensesin Böylesi adlı bir dizide oynuyor. llk sinema fil- mi de, Eser Zorlu'nun yönettiği Yonım Yok adlı füm. Oyuncu yeteneksizse bunu ti- yatroda gizle>emez, ama bu si- nemada mümkiia, öyle degil mi? diyorum Sumru'ya bir ara. Gülüyor. "Biliyor musunuz" di- yor, "sette, asistanın 'bilmem kim hanımın gözyaşı malzeme- si nerde kaldı' demesi üzerine Işıl Ozgentürk, Tante Rosa rolünü kendisine önerince Sumru Yavrucuk sevinçten uçar: "Konservatuvar yıllarımın başucu kitabıydı Tante Rosa. Ankara'daki en yakın dostumdu benim o incecik kitap." Elinde senaryo olmadığı için kitaptan yola çıkarak diyaloglar yazar Sumru, ilgisiz kostümler giyip arkadaşlarına Rosa'yı oynar. Rosa'nın sevgiyi arayan, adeta sevgiye mahkûm bir kişi olduğunu söylüyor Sumru, "Günümüzde hepimiz yadsıyoruz sevgiyi" diyor. "Hatta bazen alışveriş etmekten daha önemsiz bir hale gelebiliyor sevgi. Sevgiyi hep yarına bırakıyoruz." şoke olmoştum. Allah Allah, demek böyle ağlanılıyor, demiş- tim. Sonra baktım, hanımın gözpınarlanna damlalıkla güse- rin sürüldü. O>sa, sahiden ağ- ladıgmızda yüzünüzde çok zen- gin aynnülar oluşur ve güzellik- ler bence aynntüarda gizlidir. Bilmiyorum, hanım ağlar 'gibi' oldu ama aglayamadı." Bir rolü üstlendiğinde, hep elinin ayağının titrediğini ve çok korktuğunu da söyleyen Sumru Yavrucuk, "Belki de iyi bir şey- leri muştuluyor insanda korku" diyor ve devam ediyor: "Yoksa insan bir şey yapamayacagını düşünse, herhalde bu kadar korkmaz." Rosa'da da korktunuz mu böyle? diye soruyorum. "Kork- maktan bile korkhım Rosa'da" diyor ve anlatmaya başlıyor Ro- sa serüvenini: "Geçen yıl, bir «abah Fehmi Yaşar bana telefon açıp, Tante Rosa'nın film olacagını ve Işıl Özgentürk'e beni önerdigini söyledi. Uçtum. Konservatuvar yülanmın başucu kitabıydı, Tan- te Rosa. Ankara'daki en yakın dostumdu benim, o incecik ki- tap. Işıl Hanım'la görüştüm va- kit kaybetmeden. Sonra araya uzun bir siire girdi. Işıl Hanım başka oyuncularia da göriisii- yordu." Işü Hanım, Rosa'yı arayadur- sun, bu arada, elinde senaryo ol- madığı için kitaptan yola çıka- rak Rosa'ya diyaloglar yazıyor Sumru. Arkadaşlannı her gece karşısma oturtup, ilgisiz kos- tümlerle onlara Rosa'yı oynu- yor. Insanlan izliyor, gözlemler yapıyor, yaşh kadınlann peşine düşüyor. Oyunculuğunun sınır- larını zorlaması ve o sınırlann nereye vardığını keşfetmesi için çok güzel bir olanak çünkü Sumru için bu 'rol*. "On yedi- sindeıi yetnuşine kadar koskoca- man bir hayattı Rosa ve berke- sin oynamak istediği bir roldii. Tiyatroda olsa, 'Hamlet' oyna- mak istersiniz ya, onun gibi bir jey" Deneme çekimlerine çağnldı- ğında, Rosa'yı çok iyi tanıdığı- nı sanıyor artık Sumru Yavru- cuk. "Ama" diyor, "Rosa'nın m- celiklerini film çekimine basla- yınca anladım. llk başta, Rosa- yı maceradan maceraya koşan Red Kit diye diişUnüyordum; o kadar yalnız kalacagımı diışün- müyordum açıkcası." Rosa'nın sevgiyi arayan, âde- ta sevgiye mahkûm bir kişilikte olduğunu söylüyor Sumru. "Günümüzde hepimiz yadsıyo- ruz sevgiyi" diyor ve sürdürüyor konuşmasını: "Hatta bazen alış- veriş etmekten daha önemsiz bir hale gelebiliyor sevgi. Sevgiyi hep bırakıyoruz. O 'an' yaşaya- mıyoraz. Rosa, buııun Mtincin- de, btınun için çabalayan bir ni- san. Bunun için seviyonım Ro- sa'yı, işte bunun için." Yaşamak zorunda olan, sür- düren, ısrar eden, buukıp giden, bütün gerçeklere, bütün düşlere, bütün yalanlara, velhasıl, bütün rüzgârtara açık bu 'anlaşıimamış ince yürekli'yi; Tante Rosa'yı, okuyanlar olarak, biz hepimiz seviyoruz. özlediğimiz Sevgi Soysal, sizi de çok seviyoruz. Okuma özürlü topluma Tante Rosa'nın fılmini kazandıran Işıl Ozgentürk ve tüm ekibi, sizleri de.. sizleri de... Gerdan kırıyor, şişiyor, inceliyor, ha kırıldı ha kınlacak^ Çamurla sevişen ellerMustafa usta bir sevgiliyi okşarcasına okşuyor, toprak mayalanmış çamuru. Diretmiyor camur, sevildiğini anhyor. Bu dans başka dans, çamurun dansı. Bu dansta usta hangi ezgileri mırıldanıyordur kimbilir? ERDAL YAZICI Bir pencere, daracık; tozlu ve bugulu; üstüne topragın mayası sinmiş. Bir koku yayılır pence- reden dışarı; öz be öz toprak kokusu... Günün ışığı girer pen- cereden içeri; ışıür içerideki ko- kuyu, toprağı ve elleri. Bir fal- a okuyabilir mi bu elleri ve çiz- gilerini? Toprağı iğneyle kazar bu eller alun çıkanrcasuıa; son- ra mayalar, şekil verir ve de pi- şirir. Bu elleri okusa okusa bir film karesi okur. Trakya'da Pınarhisar yolun- dadır bu pencere; Burgaz çıkı- şı. Askerler gelir talimden, as- kerler gider talime bu yoldan. Köylüler girer bu yoldan Bur- gaz'a; Osmanak'tan, Kazan- köy'den, Taşh'dan römork sır- ünda. Gelip geçen yolculann ka- çı tanık olmuştur pencerenüı ar- kasuıdaki dünyaya? Çoğu tanır 'Ibrikçilerin Hasan ve Mustafa- sını, ama hiç görmüşler midir çamurun mayalanmasını ve dansuıı? j İki kardeş>f BstaTa ve Hasan tbrikci: Lüleburgaz'm çömlekçi- si... Sırt sırta, dört elle, ayakla, dişle, tırnakla kazarlar toprağı doğadan. Ve bir usta fınncı be- cerisiyle mayalayıp, şekil verip pişirirler toprağı. öyle bir şekil verir ki ustalar toprağa, döküm- cülerin kahplarına taş çıkartır- casına; hepsi bir boy ve hacim- de; saksılar, tencereler, testiler... Tezgâhlan ufaak bir kulübe- de bahçe içindedir çömlekçile- rin. Çamur havuzda mayalanır, tezgâhlarda şekillenir ve bahçe- deki fırında pişer. Yaşadıkları mekân evleri, önünde tomur- cuklanmış çiçekleri, çamurdan şekiUenmiş testileri, güveç ten- cereleri, saksüan iç içedir. Yaşamlanyla işleri kaynaşmış- ür bu bahçe içi mekânlarda. Dört elle çömlek yapar 'ibrikçi- ler'; ve dört elle eşleri yemek pi- şirirleT güveç tencerelerde mut- fakta. Yemek kokusu toprak ko- kusunu alt edende çamurun dansı ertelenir yemek sonrası- na... Tezgâhta top top çamurlar: bir değil on değil... Eriyor ça- mur ustalann ellerinde. Ayaklar hızlandınyor işi; vuruldukça hızı artıyor tezgâhın tekeri; eller de yrtişiyor bu hıza. Çamur gerdan kıvınyor, şişiyor, inceliyor; o ka- ANTALYA'DA BİRÇOK TABLO KAYIP Nereye bu yapıflar?ANTALYA (Cumhuriyet) - Antalya'nın "Promethe"- sine umut ışığı doğarken, aynı dönemde üretılen 200'e yakın vontu, tablo ve duvar resimle- nnin de ortaya çıkartılması istendi. Ancak 1975-79 yıllan arasında üretilen sanat yapıt- lannın listesi bulunamıyor. 1977'den 1984'e kadar An- talya Belediye Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü görevini yürüten Akın Gönen, Plastik Sanatlar Sempozyumu'nun yapıldığı dönemlerde üretilen yapıtlardan duvar resimleri- nin 12 Eylül döneminde yok edildiğini, ancak bir çoğunun da ANAP lı belediye dönemi- ne kadar var olduğunu öne sürdü. 12 Eylül'de Belediye Başka- nı Orgeneral Nuri Teoman'ın emriyle duvar resimlerinin yok edilmesini "yûreği burku- İarak" izlediğini belirten Gönen şöyle dedi: "Mehmet Aksoy'un 'îşçi ile Çocuğu' adlı yontusunu parçalanmaktan kurtardık. Ancak ANAP döne- için. Kayıp yapıtlardan haberi- miz yok. Bunlarla ilgili ne bir evrak ne bir arşiv verildi bize" diye konuştu. Şimdiki belediye yetkilileri, Belediye Kültür Müdürlüğü Arşivi'nin, ANAP'lı belediye- nin kurduğu Antalya Kültür Sanat Vakfı'na (AKSAV) devredildiğini, kayıp yapıtla- nn liştesinin orada bulunabi- leceğini söylediler. Ancak AKSAV'ın 1988 yılında lağ- vedilmesinden sonra bu arşi- vin ve yapıt liştesinin nerede olduğuna, vakfın son Genel Müdürü Kenen Değer, "AK- SAV Ue ilgili hiçbir belge kal- madı" şeklinde açıklık getirdi. Bu arada 200'e yakın tablo, duvar resmi ve yontunun ya- ratıcılan olan sanatçılardan bazılan şunlar: Orhan Taylan Kuzgun Acar, Yusuf Taktak, Seyyit Bozdoğan. tbrahim Örs, Seni- ye Fenmen. Gülsüm Karamus- tafa, Mehmet Aksov, Avni Memedoğlu, Kadri Ozayten, Mustafa Pilevneli, Peyman, Antalya'da 1975-79 yıllan arasında Promethe adlı tabloyla birlikte üretilen 200'e yakın tablo, yontu ve duvar resminin listesi bile bulunamıyor. 1977-84 yıllarında Antalya Belediyesi'nin halkla ilişkilerini yürüten Akın Gönen, birçok eserin ANAP döneminde kaybolduğunu söyledi. ÇAMUR USTALARIN ELLERİNDE — Tezgâhta Cop lop çamurlar, bir degil on degil... Eriyor çamur ustalann ellerinde. Ayaklar hızlandınyor işi. Vuruldukça hızı artıyor tezgfihın tekeri. Eller de yetişiyor bu hıza. (Fotoğraf ERDAL YAZICI) dar narin ki ha kırıldı ha kırıla- cak. Mustafa usta bir sevgiliyi ok- şarcasına okşuyor topraktan mayalanmış çamuru; diretmiyor çamur, sevildiğini anhyor. Bu dans başka dans: Çamurun dan- sı... Bu dansta usta hangi ezgi- leri mırıldamyordur kimbilir; yüreğine bir alıcı koysak da ku- lak versek bir yol... Testiler di- ziliyor aynı boy. Sırt sırta vermiş iki kardeş; karh dağlardaki ka- n eritircesine topraktan olma çamuru erıtiyorlar. Hani ya bu testilerin nakışı? Nakış atılmaz- sa ayıplamazlar mı çömlekçiyi? Testinin govdesi, ağzı ve kulpun- dan sonra zikzaklı, düz, şekil şe- kil nakış atılıyor üstüne; kuru- ması için diziliyor yan yana vit- rine... Ve çay, tavşan kanı: Yor- gunluk alan cinsten. "Çocuklar hani bunun şekeri be yav..." Çömlekçiler dört elle sarıl- mışlar işlerine; ya çarşıda, pa- zarda alıcılar dört elle mi alır- lar çömleği evlerine?.. "Ne geze- eer, nazlana nazlana alırlar; hem de pazarhkla... Plastik ve made- ni kaplar dururken kim bakar toprak kaplara?.!' Doğru ya kim bakar? O yüzden işlerinin 'tadı tuzu' kalmamıştır çömlekçilerin son yıllarda... Ama elleri mah- kûm; kırkından sonra saz çala- cak halleri yok ya... Büyük 'ib- rikçi'nin 'kafa kâğıdı'nda yaşı 56, küçüğü ise 30 yıldan fazla bu işin içinde..!' Bu yaştan sonra çömlekçilikten başka ne yapabi- Uriz ki?.." Bir pencere vardır 'Pınarhisarı'na giden yolda Burgaz çıkışı: Turgutbey Cadde- si numara 176'da... Eğer düşer- seniz bir gün bu yola, topragın mayasıyla buğulanmış camdan seyreyleyin içeriyi; koklayuı ilik- lerinize kadar saf toprak koku- sunu; gözlerinizle görün çamu- run dansını; bir de tavşan kanı çaylarını için çiçekler arasında- ki bahçede. Ve siz de şahit ola- caksınız karşıhğı olmayan akan alınterine... mine kadar birçok yapıt da ye- rinde kaldı. Kültür Sineması önünde, kimin vaptığını anım- sayamadığım 'Özgürlüğe Açı- lan Kapı' çalışması ile belediye önûndeki 'Silahlara Veda' adlı yontu ANAP döneminde orta- dan kaldırıldı. 1984 yılında be- lediyedeki görevimden aynlır- ken; Kültür MüdOrlüp'ne sempozyumlarda üretilen ya- pıtların listesini verdim. Arala- nnda Orhan Taylan'ın 6 met- rekarelik bir panosunun da bulunduğu çok sayıda tabloyu beiediyede bıraktun. Bunların çoğu müdüıiüklere zimmetliy- di." 12 Eylül sonrası işbaşına ge- len ANAP'lı belediyenin yö- neticileri, kendilerinin döne- minde sanat kıyımının olma- dığını savunurken, Akm Önen'in "Belediye Kültür Mü- dürlüğü'ne verdim" dediği ya- pıtlann liştesinin nerede oldu- ğu bilinemiyor. ANAP döneminin kültür işlerinden sorumlu Belediye Başkan Yardımcısı Ahmet Dolonay. "Biz bep sanatı yüceltmeye ça- lıştık, vakıflar kurduk bunun Ergin Inan, Mustafa Aslıer, Cihat Aral, Yunan Sanatçılar Birliğı Başkanı D.Charalam- pos, Alman Suzanna Mahlma- ister, Pakistanlı Ali Nawas, Mısırlı N.Shisiny. Rumen Nitzulesci, Yunan Duraman- nis ve Rothos. Diğer yandan kayıp yapıt- lar içinde, Antalya Beledi- yesi'nin 1964'ten 1979 yılına kadar topladığı ve aralannda tbrahim Çallı gibi ünlü sanat- çılann çalışmalannın bulun- duğu tablo koleksiyonunun da yer aldığı öğrenildi. Plastik sanatlar sempoz- yumlannı düzenleyen beledi- yenin CHP'li Başkanı Sela- hattin Tonguç, Antalya'yı o dönemde tam bir sanat kenti görünümüne büründürmeyı amaçladıklanm, düzenledik- leri sempozyum ve şenliklerle de bunda başanlı olduklanm anlatarak "Ancak yerli ve ya- bancı birçok sanatçuun halkla bütünleserek ürettigi çok sayı- da eşsiz sanat yapıtı acunasız- ca yok edildi" diye konuştu. Araçtan demeyi sevdik • İZMİR (AA) — PTT tarafından 1986 yılında verilmeye başlanan ve ilk yıllarda çok az sayıda işadamı dışında pek ilgi gösterümeyen mobil teleforüarın giderek daha çok benimsenmeye . başlandığı, iş âlemi ve şirketlerden yoğun talep olduğu bildirildi. PTT Izmir Başmüdürlüğü yetkilileri, Türkiye genelinde abonelere 45 bin 82 araç telefonu verildiğini, 226 kişinin ise sırada beklediğini söylediler. Peşin fıyatı 15 milyon liraya olan araç telefonlanmn 12 aya kadar taksitle olmak üzere 19 milyon liraya satm ahnabildiği, istenirse kiralanabildiği beürtiliyor. Dünyada Ttirkçe • ANKARA (ANKA) — Tevfik Fikret Lisesi ve Türkiye Vakıflar Bankası işbirliğiyle düzenlenen "Dünyada Türkçe ve Fransuca" konulu seminer, 10-11 ocak tahhlerinde Ankara'da yapılacak. Başbakan Süleyman Demirel'in açış konuşmasıyla başlayacak seminerin ilk gününde Prof. Dr. Bozkurt Güvenç'in yöneteceği bir panelde "Orta Asya Dillerinin Dünü ve Bugünü, Azerbaycan'da Türkçe, Almanya'da Türkçe, Balkanlar'daki Türkler" konuları tartışılacak. Sempozyumun ikinci gününde ise devlet sanatçısı Barış Manço "Geze Geze Türkçe" konulu bir konferans verecek. Fransa Büyükelçiliği yetkilileri tarafından da "Bir Alan, Bir Ruh, Bir Yol" konulu bildiri de sunulacak. Adana'ya milli park • ADANA (AA) — Adana'run Karataş ilçesi yakınlannda bulunan ve bir "hayvan cenneti" olarak nitelendirilen Akyatan Gölü ile çevresinin miüi park ilan edilmesi istendi. Çevre ve Tüketiciyi Koruma Derneği (ÇETKO) Başkanı Hilmi Çamurdan, yaptığı açıklamada, Akyatan Gölü ve çevresindeki toplam 9 bin 270 hektarhk alanda yüzün üzerine hayvan türünün konakladığını, banndığını ve ürediğini söyledi. Çamurdan, bu yöreye ekim ve nisan aylan arasında konaklamak ve üremek amacıyla gelen göçmen kuşlann gölü çevreleyen sazlıklann içine yumurtladıklannı, diğer hayvan türlerinin de bu alana yavruladıklanm belirtti. Tbrnacı yanarak öldti • ISTANBUL (AA> — Gaziosmanpaşa'da bir torna atölyesinde çıkan yangında, içeride uyuyan işçi öldü. Merkez Mahallesi Kehribar Caddesi Evren Sokak'ta bulunan su pompa ve motor torna atölyesinde saat 08.00'de yangın çıktı. Isınmak için yakılan tüp gazın unutulması sonucu çıktığı beürlenen yangında, koltukta uyumakta olan Burhan Sayaral (40) adh işçi, yanarak öldü. Hasandağı turizme açıhyor • AKSARAY (AA) — Aksaray yakınlanndaki sönmttş volkanik Hasandağı turizme açılıyor. Vali Rjdvan Yenişen, li özel Dairesi tarafından HasandağYnın boruğunda yapünlan "dağcıhk ve kayak tesisleri"nin bu yıl sonunda tamamlanarak hizmete açılacağını söyledi. leknolojik oyuncaklar • ERZURUM (AA) — Atatürk Üniversitesi Araştırma Hastanesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ramiz Banoğlu, teknolojik oyuncakların, çocuğun zihinsel geUşimini olumlu yönde degistirdiğini belirtti. Prof. Banoğlu, bu ttlr oyuncakların çocuğun alacağı eğitimi pekiştirdiğini ve bu oyuncaklar sayesinde çocuğun yeteneklerini keşfetme olanağı bulduğunu söyledi. Çocuklann bu oyuncaklarla eglendigini de anlatan Prof. Banoğlu, "Bilgisayar ve benzeri oyuncaklar, çocuğun çağa uygun eğitilmesine imkân saglamaktadırlar" dedi
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear