18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/10 EKONOMI 5 AĞUSTOS 1991 BORSA NOTLARI ABDURRAHMAN YILDIRIM Seçime doğru borsanın yönü Hisse senedifiyatlarınınson bir yılın en alt düzeyine in- diği geçen hafta piyasa, ilk kez ciddi şekilde hükümet müdahalesiyie karşılaştı. Hü- kümet, fiyatların düşmesine, hatta bu düzeylerde kalması- na razı değildi. Ne diyordu Başbakan Yar- dımcısı Ekrem Pakdemirii ilk açıklamasında: "Borsanın arkasındayız. Destekçisiyiz. Hisse senetleri, taşıdığı de- ğerin yarısına dûşmüştür. Parası olan borsada alım yapsın. Bugün alım günü- dür." Pakdemırli daha sonra Amerika'nın Sesi Radyosu'na verdiği demeçte, yurtdışında- ki işçilere "borsadan hisse senedi alın" önerisini yaptı. İzmir'deki konuşmasında da, "Birileri çıkıp hisse senetle- rini toplayacak ve borsayı asli değerine getirecekler- dir" diyerek işadamlarını his- se senedi almaya çağırdı. Da- ha önce yayımladığı bir genel- ge ile "kamu kesimine", içe- riden öğrenerek tıcaret yap- mayı (insider trading) yasak- layan Pakdemırli bu açıklama- larla yetinmedi, borsada fiyat- lann düşmesinde en önemli faktör haline gelen aracı üye sayısındakı fazlalığa müdaha- le etti ve yeni aracı kurum ku- rulmasını dondurdu. Yüksek Planlama Kurulu da, özelleştirmenin borsaya zarar vermesinı önlemek amacıyla halka arz ve borsa satışı yerıne blok satışa gidil- mesini kararlaştırdı. Maliye Bakanı Adnan Kahveci, mu- cidi olduğu "Tasarrufları Teşvik Fonu"nun kademeli bir şekilde borsaya kaydırıl- ması için girişımlerde bulunu- yor. İktidarın bu borsa çabası nereden kaynaklanıyor? Borsanın yaygınlığı konu- sunda şimdiye kadar bilimsel bir araştırma yapılmış değil. Ama kaynak kişilerin tahmin- leri, Türkiye'de bir milyonun üzerindeki yalırımcının hisse senedi sahibi olduğu yolunda. Bu, bir milyon oy; yakınlarıy- la birlikte iki milyonu aşkın oy demektir. Seçime hazırianan bir iktidarı borsa konusunda harekete geçiren faktör de bu. Bu potansiyeli okşayarak se- çimde oy toplamayı kim iste- mez ki? Ayrıca canlanan bir borsayla hem yurtiçinde hem yurtdışında 'hava atmak', "İşte, ekonominin gösterge- si olan borsa canlı. Ekono- mi de canlı" diy_ebilmek hiç fena fikir değil. Ustelik bunu gerçekleştirmek için elinde çok kolayca kullanacağı enst- rûmanlar varken... Nedir bunlar? 7 ağustosta açıklanacak ekonomik pakette veya daha ilerki haftalarda da olabilir, borsaya talep yaratmak. Bu- nun başında kurumsal yatı- rımcılar geliyor. Örneğin yatı- rım fonları. Yönetmelik deği- Şimdi kiralama devri Borsanın yeni modası, spe- külatörlerin ve aracı üyele- rin yeni kazanç kapısı "açığa sattştar", takas bir güne inme- sine karşın nasıl yaygın şekil- de yapılabiliyor? Bunun birinci yolu aynı se- ans içinde önce açığa mal sat- mak, sonra düşük fiyattan ay- nı malı geri alarak yerine koy- maktır. Alınanla satılan Taka^ ta birbirini götürdüğünden his- se teslim edilmiyor, satım ıle alım farkının karşılığı para ce- be indiriliyor. Ama ola ki se- ansta işler ters gitti ve açığa satış yapılan tahtada fiyat düş- medi ya da hisse alınamadı. O zaman ertesi gün Takas'a tes- lim nasıl yapılacak? Bunun da çeşitli yolları bulundu. Birincisi ve en yaygını, açı- ğa satışı yapan aracı üyeyse. eğer müşteri emanetlerı de varsa, hisseleri emanet port- föyünden alıp Takas'a tesiim etmektir. Denilebilir ki bu biraz da risk içermiyor mu? SPK, ani bir denetleme yaparsa or- taya çıkmaz mı? Hayır. Onun da çaresi bulunmuş. Portföyü kullanılan müşteri adına bir or- dino düzenlenir, olurbıter. De- netim tamamlandığında ordi- no yırtılıp atılır. Tesadüf eder de o sırada emanetin sahibi gelirse... Ona da başka bir müşterinin kâğıtları verilir. Bu da mümkün değilse hemen sokak borsasından kâğıt satın alınmasına gerek yok. Başka bir aracıdan veya portföy sa- hibinden yararlanılır. Onlardan ödünç alınır. Zaten bazı aracı üyeler arasında bütün yardım- laşmalar yapılıyor. Daha sağ- lamı ve yaygını ise kiralama. Belki bize yabancı, ama yurt- dışı sermaye piyasalarında uy- gulanıyor; mevzuatla düzen- lenmiş. ihtiyaç duyulan hisse günlük veya haftalık olarak ki- ralanır. Borsadaki temerrüt fa- izi kadar da kira ödenir Bor- sada temerrûde düşmekten çok daha iyi. Bir kere temer- rüdü dostunuza ödersiniz; ikincisi de, borsada adınız te- merrüde düştü diye çıkmaz. Ne demişler "Avcı ne ka- dar av bilse, tilki o kadar yol bilir." şikliği ile yatırım fonlarına belli oranda hisse senedi konulma- sını zorunlu kılmak. Sigorta şirketleri ve emekli sandık- lannın fonlarını borsada kul- lanmaları için mevzuat deği- şikliği yapmak. Kamu banka- larına hisse senedî ağırlıklı fon kurdurmak. Ya da faizler- de stopaj oranını yükselterek hem Hazıne'ye gelir sağla- mak hem de paratarı borsaya akıtmak pekâlâ mümkün. Ta- sarrufu Teşvik Fonu'na önü- müzdeki aylarda gelecek kay- nağın bir miktarını borsadaki hisse senetlerine yatırmak da son derece kolay. Eylül ayın- da Meclis açıldığında Serma- ye Piyasası Yasa Değişikli- ği Tasarısı'nı bir an önce ka- nunlaştırmak ve "içeriden ögrenenlerin ticaretini" ya- saklayarak kitlelerin sem- patisini kazanmak da kolay. Veya para bulabilirlerse KOI- ye borsada market maker'- lık fonksiyonu çerçevesinde alım yaptırmak. Bu sayılanların her biri, ger- çekleştiğinde borsayı olumlu etkileyecek ve piyasaya taze para girişini sağlayacaktır. Ik- tidar da bunları "kaynak" ayırmadan, mevzuat değişti- rerek rahatlıkla yapacak du- rumdadır. O halde iktidarın, seçime, düşen bir borsa ile degıl, çıkan bir borsayla git- mek ısteyeceğini ve bunu sağlamak için de elindeki enstrümanları kullanacağını- dikkate almak gerekiyor. Sonuç: Seçime doğru bor- sada 'oynayacak' bir marj vardır. "Cambaz ipte, balık dipte gerek." IMKB'ye Oslo sistemi istanbul Borsası üyeleri 12-23 ağustos tarihlerinde Oslo Borsası'da gezi ve ince- lemelerde bulunacaklar. Şim- di durup dururken nereden çıktı bu gezi diyebilirsiniz. Aslında bu gezi aracı üye- leri yakından ilgilendiriyor. Şöyle ki: 1986'da Amman Borsası'nı ziyaretten sonra İMKB'nın alım-satım sistemi değiştirilmiş ve Amman Bor- sası'nın tahta sistemıne geçil- mişti. Şimdi ise borsa bılgisa- yara geçme aşamasında ve bunun için sıstem arayışında. Bu konuda Citibank tarafın- dan hazırlanan projeye borsa yönetimı sıcak bakmıyor. Bor- sanın ayrıca hazırladığı bilgi- sayar sistemi Oslo Borsası1 nınkine benziyor. Şimdi İMKB üyeleri, Oslo Borsası'nı gez- dikten sonra koltuklarının al- tında bir kompütür sistemiy- le Türkiye'ye döneceğe ben- zerler. Tarih bir kez daha "te- kerrür ediyor." Biraz şeffaflık ütfen Şirketlere, 6 aylık bilanço- larını borsaya göndermeleri için verilen süre temmuz ayıy- la birlikte sona erdi. Borsa şir- ketlerinın çok büyük çoğunlu- ğu da bilançolarını gönderdi- ler. Geçen yıl olduğu gibi, İş Bankası yine mazeret beyan etti, "yetiştiremiyorum" di- ye. Petkim ve Petrol Ofisi de öyle. Borsa bu mazeretlere, şirketlerin büyüklüğünü dik- kate alarak geçerli bakıyor. Ama ya NASAŞ ile SÖKSA^ ya ne oluyor? Şirket olarak küçükler. Üstelik NASAŞ'ın muhasebesine telefonla dahi ulaşmak zor. SÖKSA ise da- ha 1990 yılı genel kurulunu yapmamış; bırakın 1991'in altı aylık bilançosunu gönderme- yı. Konu, yarın toplanacak İMKB genel kurulunda görü- şülecek ve bakalım nasıl bir karar çıkacak. Burası borsa, biraz şeffaf- lık lütten. Başkanların maaş kavgasıEkonomi Servisi — Avrupa Kalkınma Bankası (EBRD) Baş- kanı Jacques Attali'nin kendile- rinden 65 bin dolar (yaklaşık 400 milyon lira) fazla maaş al- ması IMF ve Dünya Bankası başkanlarını ısyan ettirdi. tsya- na oncüluk eden IMF Başkanı Michel Camdessus, kendisinin ve Dünya Bankası Başkanı'mn Attali'den daha önemli ve daha yetkili olduğunu öne sürerek bu mevkide bulunan kişilerin en az Attali kadar maaş almalannı is- tedi. Camdessus'un maası şu anda yülık 290 bin dolara yükseltilmiş durumda. Yeni düzenleme ger- çekleşirse Dunya Bankası Baş- kanlığı'nı eylül ayında devrala- cak olan Preston da 290 bin do- lar (yaklaşık 1 milyar 300 mil- yon lira) alacak. Dünya Banka- sı'nın şu andaki başkanı Conab- le ise 225 bin dolar (yaklaşık 900 milyon lira) yıllık maaş alıyor. Yapılan yorumlar, Dünya Bankası ve IMF başkanlannın 3 yl önce gördükleri zammın enf- lasyon karşısında yetersiz kaldığı şeklinde. Yine de beklenen zam mın yüzde 16 gibi bir rakam ol- ması g<?rektiği, yüzde 20'lik zammın oldukça yüksek bir tu- tar olduğu söyleniyor. Zaten Dünya Bankası'nın ortakların- dan Amerika Birleşik Devletle- ri ve Kanada'da yapılan oylama sırasında, 290 bin dolar yıllık maaşa hayır dediklerirü acıkla- dılar. Aslında Dünya Bankası, eylul ayında Preston ile 5 yıllık yeni bir sözleşme yapacak ve bu söz- leşme sırasında yeni başkana Conable'dan daha yüksek bir yaşam standardı sağlamayı amaçlayacak. Bu da, Preston 1 - ın, Conable'ın aldığından daha yüksek bir maaş alması demek. Ancak Preston'ın maaşının Attali'ye eşitlenmesi ile ortaya çıkan 65 bin dolarlık (yaklaşık 400 milyon lira) zammın tepki- lere yol açabileceği sanıhyor. Dünya Bankası Başkanı'mn yüzde 20'lik bir zamla 290 bin dolar yılbk kazanç almasının banka çahşanlarına da yansıya- cağı bir gerçek. Dün\-a Bankası Başkanı Conable ve yükseltilmesini istiyorlar. IMF Başkanı Camdessus raaaşlannın yıllık 290 bin dolara Toplusözleşmelerinden sonra bir işçi ailesi giderlerinin ancakyarısını karşılayabiliyor Kamu ücretinde göz boyama'Petrol-İş Sendikası Eğitim Araştırma Müdürü İlyas rKöstekli'nin Cumhuriyet için yaptığı araştırmanın fsonuçlarına göre toplusözleşme zamlarımn yıllık ^ortalama gelir üzerinden hesaplanmaması sonucu net ücretlerde yüzde 6.1'lik kayıp ortaya çıkıyor. ŞÜKRAN KETENCİ Yapılan hesaplamalar, toplusözleşme- lerde gösterilen parlak rakamların ger- çeği yansıtmadığım, >1izde 50'ye varan oranlarda abartılı olduğunu ortaya ko- yuyor. Kamuda yeni sozleşmelerle gelen zamlı ucretlerin yıllık ortalaması, iki ço- cuklu bir ailenin temmuz ayıfiyatlanile geçiminin ancak yüzde 52.4'ünü karşı- layabiliyor. Işçiler, ayrıca da bu açıkla- nan ücret artışlarını zamanında alama- maktan ikinci bir önemli kayba uğruyor- lar. Cumhurbaşkanı'nın "edepsizlik" suç* lamasına konu olan kamu işçilerinin top- lusözleşmelerinin gerçekte ne anlama geldiğinin hesaplarr.asını bu alanda uz- man olan Petrol-İş Sendikası Eğitim Araştınna Müdürü İlyas Köstekli'den is- tedik. 585 bin 724 kamu sektörü işçisini kap- sayan toplusözleşmelerin 1. yıl birinci 6 ayı yüzde 80 artı 300 bin, ikinci 6 ayı yuz- de 30, 2. yıl birinci 6 ayı yüzde 30, ikin- ci 6 ayı yüzde 25 oranlarında bağıtlan- mıştı. Kamuoyuna bu sozleşmelerin 1. yıl için ortalama ucretlere yüzde 162.5 ve 2. yıl için yüzde 46 oranlarında ücret artışı sağladığı açıklanmıştı. Kamu işçilerinin enflasyonun çok üstunde bir ücret artı- şı aldıkları sonucunu veren bu rakamlar, işçilerin gerçek ücretleri uzerinde değer- lendirildiğinde kitlelerin çok yönlü ve çok boyutlu yarultıldıkları ortaya çıkıyor. İlyas Köstekli'nin hesaplaması, sözleş- me öncesi briıt 900 bin lira ortalama üc- ret alan kamu işçisi için söz konusu söz- leşme zamlan oranlan işletildiğinde 1. yıl için ele geçen ortalama net ucretin kıdem zammı da dahil 1.389.180 lira olduğunu gosteriyor. Oysa temmuz 1991 itibanv- la 2 çocuklu bir ailenin geçimi için ge- rekli en az ücret 2.650.000 lira olarak or- taya çıkıyor. Bu da "aşın" olarak değer- lendirilen ucret ortalaması ile bir işçinin, iki çocuklu ailesi için asgari geçinme gi- derinin sadece yüzde 52.4'unü karşılaya- bildiğini gosteriyor. Toplusozleşmelerde ücret arttşları 6 aylık dilimler olarak belirleniyor. Ücret fiyat karşılaştırmalan ise yılhk olarak yapılıyor. Böylece karşılaştırmalara işçi ücretleri ikinci altı ayın sonucu olarak gi- riyor. Birinci altı aylık dilimlerde duşük ücret alındığı atlanmış oluyor. İlyas Ko-itekli'nin soz konusu kamu sözleşmeleri uzerinde yaptığı değerlen- dirmede ilk yıl için net ucretlere ilişkin çıkan sonuç şoyle: Toplu iş sözleşmesi oncesi brüt orta- Kamu işçileri toplusözleşme farklarını 7 ay gecikmeli almaktan dolayı da birikmiş paralarının alternatif geliri olan aylık 504 bin liradan mahrum kalıyor. Bu kaybın 585 bin kamu işçisi için toplanan 2 trilyon 67 milyar lira olduğu hesaplanıyor. alması koşulu ile uğradığı kayıpları İl- yas Köstekli özetle şöyle açıklıyor: "7 aylık sıirede her işçinin ortalama 9.165.917 lirası geciktirilmiş oluyor. Yıl- lık ortalama yüzde 66 faiz ile her işçi or- talama 3.528.879 lira ve ayda 504.125 li- ralık bir faiz gelirinden yoksun kalıyor. Aynı sonucu 7 ayda enflasyonun ucret- lere getirdiği kayıp da ortaya koyuyor. 7 aylık gecikme sonucu Ucretlerdeki kayıp dikkate alındığında işçinin 1. yü ücret ar- tışı ortalaması resmen açıklanmış olan yüzde 162.5 oramndan >uzde 100.8 ora- nına düşüyor. İktidar ise 585.724 kamu işçisinin 5 trilyon 369 milyar tutannda- ki ücretini 7 ay geciktirerek odemekle iş- çilerden faizsiz borç almış oluyor. Dev- let tahvili gibi yüksek faizli değil, yüzde 66 faizli banka hesabı ile bu para 2 tril- yon 67 milyar faiz geliri getirecekti." Kamu sözleşmelerinin kitlelerin gözün- den kaçan diğer bir özelliği, ikinci yıl zamlarımn çok düşuk kalması. Dikkat- ler ilk yıl zamlarında tutularak çok dü- şuk bırakılan ikinci yıl zamları her söz- leşme döneminde, sozleşmelerin de uza- ması ile işçinin çok uzun süre çok du- şuk ucretle çalışması sonucunu getiriyor. Boylece işçi süreklı parlak gorünen soz- leşmelerle sonuçta yoksulluk çizgisini de- ğiştiremiyor. lama 900 bin lira alan işçinin 549.900 li- ra olan net ücreti birinci 6 ay için 1.255.605 liraya çıkmaktadır (artış yüz- de 1283). İkinci 6 ayda net ücret 1.522.755 lira oluyor (artış yüzde 21.3). Aynı işçinin 12 ay boyunca alacağına gö- re yıllık ortalaması ise 1389.180 liradır (yıllık ortalama artışı yüzde 152.6'dır). Aynı hesaplama yöntemi ile 2. yılın net ücretlerinin yıllık ortalama artışı yüzde 40.8 olarak saptanıyor. Bu saptama oncelikle sözleşmede brüt ucretler üzerinden verilen artış oranlan- nın net ücretlerde çıkan sonuçlara uyma- dığını, net ucretlerdeki oranların yuzde 6.1 daha düşük kaldığını gosteriyor.' Do- ğal olarak işçinin eline geçecek olan yıl- lık ortalama ucreti 1.389.180 lira iken is- tatistiklere 2. altı ayın ücreti olan 1.522.755 lira olarak girmesinin yanıltı- cılık payı şimdiden hesaplanamıyor. işçi, sözleşmelerinin aylar sonra imza- lanmasından da büyük kayba uğruyor. Aylar oncesinin hak edilmiş ücretinin fark olarak aylar sonra ödenmesi enflas- yon ve faizler karşısında değer kaybına neden oluyor. 7 aylık gecikme ile imzalanan son ka- mu sozleşmelerinde, işçinin ortalama net 549.900 lira ile bu sure için açlığa mah- kûm edildikten sonra farklarını hemen R E K L A M D U N Y A S I 2. Mahmud'un anahtanîsviçre'nin önde gelen bankacılık ku- ruluşlarından "Swiss Bank Corporation" tarafından GGK ajansına yaptırılan bir basın ılanında, Topkapı Sarayı'nda bulu- nan bir anahtar kullanıldı. Isviçre ban- kasının reklamlannda ana slogan olarak "İsviçre'nin anahtar bankası" deyişi kul- lanılmasının yanı sıra bankanın simgesi de 3 anahtardan oluştuğu için Osmanlı Padişahı 2. Mahmud'un (1784-1839) ye- ni bir diyar fethetmiş olan komutanına egemenlik simgesi olarak armağan ettiği anahtar, "Bu anahtar dünyanın en finlö krallıklanndan (ımparatorluklanndan, olacak) birinin anabtandır" olarak tanı- tılıyor. Banka ise "Bu da dünyanın en iyi özel bankacılık hizmetinin anahtandır" cümlesiyle tanıtılıyor. İki anahtar arasın- daki benzetme -sonu hariç- Uginç. Rekl«M«ıhk n*«l« Hürriyet gazetesi "Reklamcılık" konusunda bir yazı dizisi baş- latırken, Milliyet Sanat dergisinin 15 temmuz tarihli sayısında da "Tüketim Toplumn ve Kültür" dosyasında reklamcılıkla ilgili bir çe- virinin yanı sıra Hulki Aktnnç'la Ersin Sal- man'ın görüşlerine de yer verilmiş. Hulki Aktunç aynca nadiren yayımladığı günlükle- rinden birinde aynı dergide reklamcı-ressam Aydın Ülken'in son günlerini anlatıyor. Çnvaldız Geçen hafta bu köşede yayımla- nan bir haberde yer alan iki yanlışı haberle ilgili kişiler düzeltme zahmetini gösterdi. Cast- rol'un TPAO ile ilişkisi yok, Türicpetrol'ün bir ürünü. Hulusi beyin soyadı Deveci değil, De- rici. Kaaada'4» yasak deliadl Kanada'da Quebec Yüksek Mahkemesi, Parlamento'nun 1988 yılında çıkardığı bir yasayı iptal ederek tütün ve tütün urünlerine getirilen her türlü reklam ve promosyon yasak ve kısıtlamasını tütün ureticilerinin mallannı tanıtma ozgür- lüğüne aykırı bulduğunu açıkladı. Yüksek Mahkeme'nin bu kararı, tütün üreticisi çev- relerde olumlu olarak değerlendirilirken ka- rarın başta Amerika olmak üzere Batı ülkelerinde de içtihat teşkil edip etmeyeceği tartışması gündeme geldi. RVD Paaell Reklam Yazarları Derneği'nin (RYD) dü- zenlediğı "Reklam Yaratıcılannın Bugünü ve GelecegJ" konulu panel, çağn yapılan mes- leki örgütlerin olumlu yanıt vermesiyle kesin- leşti. Panel, 13 Ağustos 1991 Salı günü, saat 18.30'da The Marmara Opera Salonu'nda gerçekleştirilecek. Panel, çalışanı ve işvereni ile, sektördeki tüm kişi ve kurumlarla, basın mensuplanna açık olacak, istihdam, personel politikaları, meslek içi ilişkiler konulannı ele alacak. Seguela'yla gelen kitap Jacques Seguela, Ankara'da ANAP'ın ve Türki- ye'nin dış tanıtım bütçesini almaya ça- lışırken ls- tanbul'da da AFA ya- yınları reklamcıük dizisinin 5. ki- tabı olarak "Hollywood Daha Beyaz Yıkar" piyasaya çıktı. 196 sayfalık bu kitap, Fransa'- da ilk kez 1982 yılında yayımlan- mıştı. Aradan geçen 9 yıllık süre içinde Seguela reklamcılık teori- leri konusunda bazı yenilikler yaptı ama, yine de bu kitapta sa- vunduğu temel ilkeleri savunma- ya çalışıyor. Seguela'run Türkçe yayımlanan bu üçüncü kitabında yine son derece işlek bir biçim ve binbir haber-dedikodu, magazin var. Yazar her seferinde bu mini olaylardan derin reklam felsefe- leri yaratıyor. Reklamcılığın ilkelerini biraz didaktik biraz da eğlenceli bir şe- kilde kâğıda döken Seguela'nın bu kitabının bir tek mahsuru var: Kitabı okuyan herkes, kendini he- men reklamcı sanabüir. T E K N O L O J I V I T R I N I Volkswagen'in yeşil dizeli Volkswagen, yeni Jetta GL ECO die- sel modelinin dünyadaki çevreye en az za- rarlı dizel otomobil olduğunu belirtiyor. Volksvvagen, bu modeliyle, çoğu dizel eg- zozunun bıraktığı kokulu siyah parçacık- ların ortadan kaldırılması yönünde önemli bir adım atmış. Çevre koruması açısından, dizel motor- lann benzinle çalışanlara göre birçok avantajı vardır. Başta daha az yakıt tü- ketirler, motorini yakmak için bol mik- tarda hava kullanuiar, dolayısıyla kar- bondioksit üretimi azalır. Volkswagen, ECO diesel modelinde, bu özellikleri yakıt yakma verimüliğini art- tırmak için hava pompası olarak düşük basınçh turboşarjör kullanarak daha ileri bir noktaya götürmuş. Turboşarjör, kar- bon parçacıklannın oluşumunu engelli- yor. Volkswagen, aynca aromatik hidrokar- bonlan yakmak için bir oksidasyon ka- talitörü eklemiş. Bu hidrokarbonlar eg- zoz gazuıın içinde bulunuyor ve dizel mo- torunun çıkardığı karakteristik kokuyu veriyor. Bu yeni Jetta'nın beygir gücü 59; Volks- wagen, biı önceki dizel modeline göre 7 beygir gücünde bir artış sağlamış; bu ge- lişme küçük olmakla birlikte, otomobi- lin kirletici unsurlannın azaldığı göz önü- ne ahndığında kayda değer bir verim ar- tışı. Volkswagen, yeni ürettigi modelin çevreye en az zararlı dizel olduğunu belirtiyor. 2000 yılının ürünleri. 2000'li yılların eşiğine geldiğimiz şu günlerde, zaman ve enerji kaybıru orta- dan kaldıran yeni ve birbirinden Uginç ürünler insanhğın hizmetine sunuJuyor. Masaj koltuklan, ekmek fınnlan, mik- ro arabalar, elektrikli elbiseler... Bütün bunlar 21. yüzyüın ürünleri. Gelişen tek- noloji ve bilim bundan 10-15 yıl kadar önce hayal bile edilemeyecek, akıl almaz ürünleri bugün insanoğluna armağan edi- yor artık. Mikro olomobiller: Tüm dünyada bü- yük kentlerin ortak sorunu, yollann ta- şıtlara yetmemesi ve park yeri. Yülardır bu soruna çözüm arayan otomobil üre- tîcileri çözümü mikro otomobillerde bul- du. 1987 yüından beri uzerinde çalışılan bu yeni otomobillerin üretimine yakın- da geçilecek. 325 ya da 400 santimetre- küplük dizel motorlarla çahşacak bu oto- mobiller için park sorunu ohnayacak. Mikro otomobiller saatte 75 kilometre hız yapabilecek. Masaj koltugu: Bu koltukla masaj yap- mak için bir başkasına gereksinim duyul- muyor. Koltuğa oturup küçük kumanda aygıtmın istediğiniz masaj türünü ve sü- resini belirleyen düğmesine basmak ye- terJL Ekmek hruu: Bu alet ile herkes evinin fınncısı oluyor. Unu, sütü, suyu, yağı, tuzu belirtilen miktarlarda fınna koyup, başla düğmesine basınca 4 saat içinde ek- mek hazırlanıyor. Elektrikli elbûe: Elektrikli battaniye- lerden sonra çıkan bu elbiselerinfişipri- ze takıüyor ve ısınmaya başhyor. Isının miktan kullanıcı tarafından ayarlanıyor. Stree atma aleti |Relaxı»): İşik sinyal- leri ve belli frekanslardaki ses dalgalany- la stresli kişiyi rahatlatıyor. Günümüz- de en çok ihtiyaç duyulan aletlerden biri olan bu alet ile kişi frekanslan aldığı an- da, bilinçaltına gizlenmiş düşünceler or- taya çıkarak bilinçaltının genel potansi- yeline erişiyor. 30yıl çalışan saat Quartz Eternel, ne pili ne de kurma mekanizması olan bir saat. Bu saat, ışık ve ısı ile 10 bin kez yeniden dolabilen lit- yumdan minik bir akü içeriyor ve bu akü 30 yıl boyunca çalı- şabiliyor. Çapı 19 mm olan akü, küçültülmüş voltaik hüc- relerden oluşuyor. Akü, saa- tin kadramnm uzerinde altı küçük pencereyle tayfın ısıl ve ışıl ışınlarını, çok zayıf olan- ları da dahil olmak üzere ya- kalıyor. Fiyatı 200-450 Fransız Frangı arasında değişiyor. Sahtonliğe karşı renksiz mürekkep Banka çekleri, posta çekleri, biletler, vb. sah- tecilik tehlikesiyle her zaman karşı karşıyadır. İn- giliz firması Wiggins Teape Fine Papers firma- sı, bu sorunu çözmek amaayla bir güvenlik mü- rekkep sistemi geliştirdi. Geliştirme cahşmalan on yıl süren Stamp Pad IV sisteminde, birbirle- riyle kanştırıldıklan zaman siyah renk veren iki renksiz mürekkep kullanılıyor. İlk renksiz mürekkep, imalat süreci sırasında kâğıdın içine yerleştirihyor. Daha sonra belge bankaya, mağazaya, vb. verildiği zaman, görev- li ikinci tür renksiz mürekkep ile belgeye damga vuruyor. Damganın rengi siyaha dönüşürse, bel- genin sahte olmadığı anlaşılıyor. Stamp Pad IV sistemini geliştiren fırma, bel- genin sahte olup olmadığını anlamak için bunu ışığa tutmak yerine, damga \Tirup sınamanın çok daha kolay olduğunu belirtiyor ve bu nedenle renksiz mürekkep uygulamasının yaygınlaşmasını umuyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear