18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 29 AĞUSTOS 1991 Bakan'a Anayasa DersL.» Ulusal egemenliği, yalmz, seçilmişlerden oluşan parlamentonun çoğunluk istencinden ibaret görenler, yargının da bir ulusal istenç merkezi ve belirme yeri olduğu gerçeğini bir türlü özümseyememektedirler. Sokaktaki insanın bile içine sindirmesi gerekli olan bu gerçeği, bir Adalet Bakanı'nın özümseyememesi, sindirememesi,tasadan da ilerde birkaygıdır. Prof. BAHRİ SAVCI Bakın nasıl sakat düşünüyor, Adalet Baka- tu: Koşullu tahliyeyi düzenleyen yasada, ikti- dar, kimi suçları, kapsam dışı bırakmış; on- ların suçlulannı, bilerek özgürlüklerinden yoksun kılmış. Bu, anayasadaki "eşitlik" il- kesine aykırı bile olsa imiş, Anayasa Mahke- mesi'nin, kendisini, yasama organı yerine ko- yarak, bu suçları da tahliye kapsamı içine al- masına yetkisi yokmuş!.. Elbet de yoktur. Ama, aman dikkat, Ana- yasa Mahkemesi'nin yaptığı bu değil ki! Onun yaptığı şudur: Senin, bilerek-bilmeyerek ana- yasadaki ve bütün demokrasilerdeki, "eşitlik" ilkesini bozan madde hükmunü "iptal" etmek. O zaman, ne oluyor? Senin yaptığın yasadaki "tahliye lütfundan" aynı statü içinde olan, fakat senin, kasten ha- piste tuttuğun öteki suçlular da yararlanıyor. Seçimden gelen butün politikacılar bilsin- ler ki bu, yasama organının yerine geçip yasa hükmü inşa etme değildir. Bu, yasama orga- nının, bilerek-bilmeyerek, ihlal ettiği "eşitlik" ilkesine, söz konusu yasada da geçerlilik sağ- layarak yasa ile yapılmış olan "lütuf'un, kendi "doğal şümul"ünü kazanmasıdır. Ortada, Anayasa Mahkemesi'nin, kendisini, parlamen- tonun yerine koyup yeni bir hüküm inşası yok- tur. Ortada var olan bir anayasa aykırılığının saptanıp, kaldırılarak yine bizzat o yasanın ge- çerlilik kazanmasını sağlamaktan ibarettir. Bakanın da bilmesi gerekir Bakanların, sandalyelerinin (portefeuille'le- rinin) gerçek uzmanı olmaları, bir zonınlu ko- şul değildir. Ama, demokrasinin genel kurumlan-kavramlan-ilkeleri-etikleri üzerin- de, mutlaka, yeterli ölçüde birikimleri, for- masyonlan olmak gerekir. Onlann, demokrasi ve hukuk algıları, eksiksiz olmak gerekir. Dönem, "demokrasiyi yaşama- derinleştirme çağı"dır. Bunun temeli de "de- mokrasi hukukunun egemenliğini sağla- ma"dır. Bundan, kesin bir sonuç çıkar: "Ulusal egemenlik" artık, salt bir söylence (mythe) de- ğildir; demokrasi hukukuna uygun bir "ulus moral kişüiği istenci ve gücü"dür. Ve yalnız da parlamentoda merkezleşip belirmez. O, artık, yalnız parlamentonun yukarıdan inen mono- litik istenci değildir. Ulusal egemenlik gücü ve yetkisi, "yargı işlevi"nde de merkezleşir, onun "yargı eylemleri"nde de belirir ve bütün be- lirlenmelerinde de "demokrasinin hukuku" ol- muş olan "insan hakları" ilkeleriyle, yani, bunlardan biri olan "eşitlik" ilkesiyle bağla- nır. Yani, ulusal egemenliği belirten bir par- lamento eylemi de (yasası da) eşitlik ilkesiyle bağlı ve sınırlıdjr. Ulusal egemenliğin bir başka merkezleşme ve belirme yeri olan Anayasa Mahkemesi de ulus egemenliği adına, parlamentonun insan haklanna, onun eşitlik ilkesine uygunluğunu denetleyen bir yetki ve güç merkezi olma işle- vini yerine getirir. Bu, parlamentonun yerini aJarak yasa koymak değildir; parlamentonun ihlal ettiği "anayasal hukuk" üzerindeki bu ih- lali kaldırarak söz konusu olayda, anayasal hukukun gerçekleşmesine olanak hazırlama oluşturur. Işte bu, böyle biline!.. Evet, geleneksel devlet ve siyasal iktidar hü- kümranlığı kavramına bağlı olanlar şaşacak ve öfkeleneceklerdir, ama; neyleyelim ki şöy- le bir "çağdaş kamu hukuku" değerlendirmesi vardır: Önceleri "taht"lar, sonraları, onu alt ederek onun yerini almış olan "parlamento" lar, özgürlük ve insan haklarının baş ihlalci- leri olmuşlardır: Parlamentolar, içindeki ço- ğunluğun hükümranhğını pekiştirmek üzere, yüksek demokrasi hukukunu ihlal eden "ya- sa"lar yapmaya çok yatkındırlar. Bunda da "sandıktan çıkmışhk", böylece, "egemenliğin, tekelci sahipliğini" kazanmışlık tezine daya- nırlar. Kaygı verici Fakat, bir korkuya kapılmayın: Çağdaş ka- mu hukuku, insan haklarını, örneğin, onun eşitlik ilkesini, parlamentonun dahi ihlalinden korumanın yolunu bulmuştur: Yasaların, ana- yasaya uygunluğunun araştırılması- saptanması-iptali süreci ve mekanizması ile!.. Sandıktan çıkarak "yönetici istenç" niteliğini ve yetkisini kazanmış olan parlamentonun da- hi işlemlerini (yasalarını), bağımsız yargı de- netimine bağlama ile!.. Kısacası, bu, ne demektir? Parlamentonun, anayasa içre olmayan ey- lemini geçersiz kılmak; bu engelin ortadan kalkmasıyla açılan olanak içinde, insan hak- larının doğal olarak gerçekleşmesine olanak vermek demektir. Bunun, yargının kendisini, parlamentonun yerine koyması ile hiçbir ilgi- si yoktur. Bu, yalnızca ve yalnızca, demokra- si hukukuna aykırılığın kaldırılması ile bu ay- kırılığın yerine, kendiliğinden, bir insan haİc- kımn gelmesidir. Evet, parlamento yasa yapar: tnsan hakla- rını gerçekleştirmek üzere vt insan hakları ile de mutlaka sınırlı olarak... Anayasa Mahke- mesi de bu eylemin, gerçekten insan haklan içinde olup olmadığını; hak dağıtırken, ana- yasadaki demokrasi hukukunun ilkelerini bo- zup bozmadığıru araştırıp, deyimler. Adı üs- tünde: Bu, bir saptama, ve saptananı deyim- lemedir. Yapılan, yeni bir yasama işlemi de- ğildir; hukuk dışı olarak yapılmış bir işlemin geçersizliğini saptama ve deyimlemedir. Geçer- sizlik saptanınca da geçerli olan, yeni bir ya- sal eyleme gerek kalmadan, kendiliğinden meydana çıkar, uygulanma gücü kazanır. Anayasa Mahkemesi, "koşullu tahliye" de- nen eylemde içine düşülen "eşitlik ilkesinin ih- lali"ni saptayarak "eşitlik hukuku"nu deyim- lemiştir. Işte o kadar. Kaygılanmayalım, ama şu da bir tasadır: Yüksek Mahkememize bu yetkiyi, anayasa vermiştir. Fakat, ulusal egemenliği, yalnız, se- çilmişlerden oluşan parlamentonun çoğunluk istencinden ibaret görenler, yargının da bir ulusal istenç merkezi ve belirme yeri olduğu gerçeğini, bir türlü özümseyememektedirler. Sokaktaki insanın bile içine sindirmesi gerekli olan bu gerçeği, bir Adalet Bakanı'nın özüm- seyememesi, sindirememesi, tasadan da iler- de bir kaygıdır. OKTAYAKBAL Adayları Seçerken... Bir bir saysam mı? Yakup Kadri, Falih Rıfkı, Yunus Nadi, Nadir Nadi, Faruk Nafiz, Yahya Kemal, Ruşen Eşref, Orhan Seyfi, Yusuf Ziya Ortaç, Abdülhak Hamid, Hüseyin Rahmi, Kemalettin Kamu, Enis Behiç. Ömer Bedrettin, Behçet Kemal Çağlar, Hüseyin Cahit Yalçın, Reşat Nuri Güntekin vb... İlk aklıma gelenler bunlar. TBMM'de yer almış yazarlar, şaırler.. Bir de son on beş yirmi yılın Meclislerine bakın. Bir tek gerçek şair, yazar, kültür ve bilim adamı var mı? Gazetelerde aday adaylarının adları çıkmaya başladı. Söy- lendiğine göre seçime katılmaya hak kazanan partilenmız lis- telerıne tanınmış sinema ve tiyatro sanatçılarını alacaklarmış! Tatlıses'ten başlayarak nice ünlü 'y'ldız'! Sanıyorlar ki seç- men, sesini, guzelliğini beğendiğı kişileri Meclis'e gönderır! Bu, bir yanılgıdır. Bilinçli seçmen TBMM ile Yeşilçam'ı birbi- rinden ayırmasını bilecektir. Bir tek şaır, yazar, ressam, müzikçi, bilimci yok, ama bol bol sinemacı, tiyatrocu var. Bu görünüş bile nereden nereye geldiğimizi göstermez mi? Parlamento, bir sahne mi? Belki de sahne! Ama düşüncelerin. göruşlerin etkin olduğu, olması gerektiği bir sahne... Partiler ucuz yollara sapmakta kendileri için yarar mı gö- rüyorlar? Oy toplamak için türlü reklam yönternlerine baş- vurmak son yılların özelliği. Sloganlar, ünlü adlar partilere oy getirir yanılgısı var. İtalya'da bir seks yıldızı parlamentoya girdi ya, bizde de buna benzer kimseler niye halktan oy al- masın görüşü egemenleşiyor. Oysa bu tür çareler ne iktidar ne de muhalefeti kurtarır, olsa olsa bilinçli seçmenlerın gö- zünde küçük düşürür. Parlamentoya ulusun değişik çevrelerinin en seçkin kişi- leri girmelidir. Bir ulusun beynidir parlamentolar... Yalnız belirli çevreierin, daha doğrusu parababalarının, işadamlarının, ağaların, şıhların, arazi sahiplerinin egemenlik kuracakları bir yer değildir. Bakın, bugünkü Meclis'te kaç işçi var, kaç sendikacı var, kaç kadın var, kaç sanatçı var, kaç yazar var? Böyle bir parlamento ulusu temsil edebilir mi? SHP adaylardan önce beş. sonra da on milyon istiyormuş. Öteki partilerde de koşullar böyledır. Ama bu kadarla işin için- den çıkılır mı? Bir aday elli ya da yüz milyon harcamazsa se- çilme olanağı bulamazmış. Elli ya da yüz milyon! Hangi ba- bayiğit bu parayı adaylık uğruna harcayabilir? Daha doğru- su bulabilir? O zaman yeni parlamento yine zenginlenn bu- luşmayeri olacaktır. "Halkın, halk için, halkla birlikte" yöne- timi demek olan demokrasi bu koşullarda yaşar mı, daha doğ- rusu kurulabilir mi? 1991 seçımlerinde partiler, özellikle SHP, adaylannı çok özenle belirlemek zorundadır Bilım, sanat, kültür adamları, emekçiler, kadınlar, bir yana itılip de karşımıza hepsi birbiri- nin benzeri fırsatçılar ordusu çıkarılacaksa yeni seçime ne gerek var? ANAP'ın adaylannı zaten halk belirlemeyecek, onu Bay Özal tek tek seçecek. DYP'de de her şey genel başka- nın isteğine göre gerçekleşecek. Önseçim yapan tek parti SHP idi. O da bu demokratik uygulamayı yapamazsa görü- nüş hiç de hoş olmayacak. Partilerimiz adaylannı belirlerken oy istedikleri seçmenle- rin o kadar da saf olmadıklarını bilmelidirler. İçi kof parlak adlaıia büyük oy elde edeceklerını sananlar yanıldıklarını acı biçimde göreceklerdir. Demokrasi, belirli kişilere, çevrelere dayanarak kurulmaz. Ortaya çıka çıka bellı bir oligarşi, yani zengin kesimlerin, egemenlerin ortak yönetimi çıkar. DAN HABERLER NAZLI ERAY bütün kitapları vesonkitabı KUŞ KAFESİNDEKİ TENOR son öyküleri /14.000 lira AŞK ARTIK BURADA OTURMUYOR rornan/13.000 lira KIZ ÖPME KUYRUĞU oykuler/14.0C)0 lira ARZU SAPAĞINDA İNECEK VAR roman/16.000 lira GECEYİ TANIDIM oykuler/14.000 lira DENİZ KENARINDA PAZARTESİ roman/10.000 lira YOLDAN GEÇEN ÖYKÜLER oykuler/17.000 lira PASİFİK GÜNLERİ roman/10.000 lira AHBAYIMAH oykuler/14.000 lira ORPHEE roman/11.000 CAN YAYINLAR1 / Babıâli Cad. No. 19/2. >4410 Cagaloglu, İstanbul BAŞSAĞLIĞI Cumhuriyet Gazetesi Başyazan, değerli duşünür, politika adamı NADİR NADf nin ölümunden büyük bir üzuntü duydum. Atatürk ilke ve devrimlerinin yılmaz savunucusu, demokrasi ve çağdaş uygarlık düzeyimizin ödunsuz neferi, drnek büyüğumuze, Tanrı'dan rahmet, kederli ailesine, Cumhuriyet gazetesi mensuplarına, Türk basınımızın saygın üyelerine şahsım ve belediye meclis üyelerim adına başsağlığı dilerim. AHMET YILMAZ GAZİANTEP ŞEHİTKÂMtL BELEDİYE BAŞKANI ACIKAYBIMIZ Değerli uyemız, saygıdeğer insan Maden Yuk Muhendisi M. TÂNER CÖMERTİ (1936-27.08.1991) yıtırdik. Acımız sonsuzdur. Cenazesı 29.8.1991 Perşembe (bugun) Ankara Maltepe Camii'nden öğle namazım muteakıp kaldırılacaktır. Ailesine, yakınlanna ve Maden Mühendisleri topluluğuna başsağlığı dileriz. TMMOB Maden Mühendisleri Odası Gerçek Atatürkçu, basın evrenimizin büyük savaşımcısı NADİR NADİ'yi yitirmenin acısı içindeyiz EM. ÖĞ. MÜYESSER-SAMt GÜRTÜRK AQKAYBIMIZ İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Planlama Müdürlüğü personeli, Yiiksel Mimar NİLÜFER ÜSTÜNEL'İ kaybetmiş olmanın derin üzüntüsü içindeyiz. Kendisine rahmet, ailesine başsağlığı dileriz. MESAİ ARKADAŞLARI ACI KAYBIMIZ Merhum Nusret Ögeer ve merhurae Lütfiye ögecr'in oğlu; Bora \e Le\ent'in değerli babası, Dursun Ögeer'in sevgili eşi SEKA Dalaman Müessesesi Emekli Müdttrü Onııan Y. Mühendisi HÜSEYİN HİLMİ ÖGEER 28.8.1991 tanhinde Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Merhumun cenazesi 29.8.1991 (bugün) tarihinde Erenköy Sahrayı Cedid Camiı'nde kılınacak ikındi namazınj müleakiben defnedilecekiir. Allah'ın rahmeti üzerine olsun. AİLESİ AQ KAYBIM1Z SEKA Dalaman Müessesesi eski Müdürümüz, Değerli insan Orman Y. Muhendisi HÜSEYİN HİLMİ ÖGEER'in vefatı sebebiyle derin üzıintu içensindeyiz. Merhumun cenazesi 29.8.1991 (bugun) tarihinde Erenköy Sahrayı Cedid Camii'nde kılınacak ikindi namazım müteakip defnedilecektir. Merhuma Cenab-ı Hak'tan mağfıret niyaz eder, kederli ailesine ve SEKA camiasına başsağlığı dileriz. SEKA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ PENCERE Işbölümü... Sovyetlerdeki operet darbesi, bizde ortaoyununa dönüş- tü. Her şey tamamdı. Köçek, çengi ve curcunabazların ar- dından pışekâr ile kavuklu sahneye çıktılar. Oyuncular alıp verdıkçe coştular. Allah sizı ınandırsın, Moskova'daki askeri darbeye çok sert çıktılar; meğer aramızda ne kuyruğu kesik aslanlar varmış, gözüpek ve çatal yürek... Herkes Yeltsin'i övdü: — Adamı gördün mü! Tankın üstüne çıkıp askeri darbeye meydan okudu... — Sen nerede gördün? — Televizyonda! — Allah Allah. bu nasıl iş? Darbeciler Yeltsin'i neden tele- vizyonda gösteriyorlar? — Bilmem... Kıytınk Şili ordusu, Cumhurbaşkanı Allende'yi topa tutup başkanlık sarayını yerle yeksan ederken Amerika'yı bile kor- kutan Kızılordu'nun operet darbesinde Yeltsin'e televizyon tahsis edildi, ardından Rus halkı meydanlara döküldü. Bizim Kenan Paşa darbeyi hiç beğenmedi: — Böyle darbe mi olur?" — Valla olmaz... • Çar istibdadından sonra yetmiş yıl tek parti yönetim ve gö- zetiminde yaşayan Rus halkının darbeye karşı meydanlara dökülmesi etkileyicıdir; ama, İran halkı da kırk yıl Şah dikta- sında yaşadıktan sonra ülkenın bütün kentlerinde meydan meydan dalgalanmadı mı? Oysa İran halkı için herkesin söyledikleri tümden olumsuz- du; ne deniyordu: — Bu halk kıpırdamaz!... İranlı bir şoför: — Bizim halk, demişti, miskindir; önüne bir ciğer atsan kö- pekler gibi üstüne saldırır da Şah'a boyun eğer... iran halkı bu suçlamalann sahiplerini yalancı çıkardı; ama, bugünkü durum nedir? iran demokrasiye kavuşabildı mi? İn- san hakları ve temel özgürlüklere dayalı bir düzen kurmak kolay olmuyor; çok emek istiyor. Tarihi yapan halktır Halkın dönüşumü tarihin değişimini yaratır Bu da zaman ve mekâna göre değerlendirilir. 1789'da Bastille zindanlannı basan halk kitleleri 19'uncu yüzyıl boyunca Fransa'da gerid çevreierin baskısından kurtulamadı. 1973'te askeri darbenin zokasını yiyen Şilı bugün bile gerçek anlamda kendisine ge- lemedı. Dünya halkları ınışli çıkışiı ve gelgitlı süreçlerde, ki- mi zaman pısarak, kimi zaman ayaklanarak tarih oluşturu- yor. Hiçbir halk, ötekinden ne daha soylu ne de daha üstün- dür. Ya Anadolu halkı?.. Çağımızda bir halkın ciddı bir askeri darbeye direnmesi -ilk aşamada- olanaksız gibidir. Bilgısayarla donatılmış me- kanıze silahlı örgüt, iktidara darbeyi vururken ülkenin ileti- şim ağını ele geçirip toplumu örgütsüz kalabalığa dönüştü- rebiliyor. 12 Eylül'de, anarşı ve terörden bitkin halk yığınlan, darbeyi göğüsleyebilecek bilinç ve dirençten yoksundu. Direnen yok muydu? Olmaz olur mu? 12 Eylül'e karşı duranlar elbet oldu; milyona yakın yurtta- şın ve aydının gözaltına alınması, demir parmaklıkların tur- nikesinden geçırilmesi, işkence tezgâhında on binlerce kişi- nin direncinin sınanması ne anlama geliyor? Biz, Cumhuri- yet gazetesinden üç yazarımızı 12 Eylül askeri darbesinin iş- kencehanesine ve hapishanesine verdik. Ali Sirmen, Orhan Apaydın, Oktay Akbal cezaevinde yattılar. Başyazarımız Na- dir Nadi, sıkıyönetım mahkemesinde yargılanıp mahkûm edi- lirken yetmiş beş yaşındaydı. Gazetemiz sıkıyönetimce çe- ,sitli kez kapatılırken Ali Sirmen, 12 Eylül hapishanelerinde üç yıl askeri yönetıme direndi; yazarımız Orhan Apaydın as- keri faşizmin zındanlarında sağlığını yitirerek gözlerini yasa- ma kapadı. • • ' • • - ' " Birkaç gün önce Babıali'nin ünlû Peyam-ı Sabarfmöa bir yazıgördüm. Nediyor? "Cumhuriyet, So/yetler'dekidarbeye karşı yeterince sert çıkmamış, kıvırmış..." Vallahı, biz bundan böyle sayın refikimizle işbölümü yap- tık; Rusya'dakı, Patagonya'daki, Hotanto'daki askeri darbe- lere karşı Peyam-ı Sabah kahramanca karşı durup demokra- siyi koruyacak; biz Türkiye içindekilerle meşgul olacağız. ZİVERBEYKÖŞKÜ llhan Selçuk 12. bası 8.000 lira (KDV içinde) Çağdaş YayınUm Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-fstanbul ödemdi göndeıümez. Cumhuriyet Kitap Kulübü Merkezi'nde Okur, Yazarıyla Buluşuyor ALTIN KİTAPLAR YAZARLARIİMZALIYOR İ M Z A G Ü N L E R İ B U G Ü N 2 9 \ Ğ I S T O S 17.00 - 20.00 Prof. Dr. ÖZCANKÖKNEL Doç.Dr. İLKAYKASATURA AHMET TURAL Y A R I N 3 0 A Ğ L S T O S 16.00 - 20.00 GÜLTEN DAYIOĞLU-ATİLLÂ DORSAY A CUMHURİYET KİTAP KULUBU ZAMBAK SOKAK, 4/1, BEYOĞLU Tel: 152 38 81 - 152 38 82 UYELERE İN0İRİM Dışbank Otomasyon Müdürlüğü'nde Görevlendirilmek Üzere Yazılım Elemanları Alınacaktır. Dışbank'ın modern Bilgi Sislem mimarisi üzer/nde, ojojıda belirfılen temel lconularda çalı;ma yürütecel: genç, dınamik, elcip çalışmasına uygun, Istanbul'da görevlendirilecelc T a ı ı l l H l U a a ı l a r ı ' n a gereksinim duyulmalttadır SİSTEM YAZILIMI VE VERİ TABANI KONUSUNDA ÇALIŞACAK YAZILIM MÜHENDİSLERİ . Ijletim sistemleri, Sistem Progromlama (Unısys CTOS ve/veya MCP l>letım Sistemleri), . Veri lletişim Ağı |X.25,BNA,Poll/Select) Tasarım, Programlama ve Güncellestirilmesi, . Veri Tabanı Yönetimi (DMSII), . Sistem, Ağ ve Yeri Tabanı Börünleştirmesi, • Araşfırma, Geliştirme ve Fizibilite, . Özel Projeler Tosarım, Uyguloma, Gelijfirroe ve Desteği konulorında çalijocok mühendislerin en az lisans eğirimi almıs olmaları UYGULAMA YAZILIMLARI KONUSUNDA ÇALIŞACAK SİSTEM ÇÖZÜMLEYİCİ / SİSTEM TASARIMCISI UYGULAMA PROGRAMCILARI Client Server mımansıne sahıp bılgisayar sistemleri ve/veya bu bilgisayar sistemleri ile bütünlesik ağ yapılan arocılığı ile gefçek zamanlı erişilen Host Sistemler üzerınde gelistırilen/gelıstirilecek projelerde analiz, tasanm ve kodlama çalışmalannı yürütecek elemanların en az ön lisans eğitimi almıs olmaları gerekmektedir. Adayların: . Bilgisayar/Yazılım Muhendislıği Bilgisayar, Matemotik Bilimlen Mûhendisliği veva Matemafılc Temel Bılı'm dallarından birinden en az lisans; Bilgisayar Programcılığı dalındo en az on lisans eğitımi almış olmalorı. . Tercihan 26 yoşını geçmemış olmaları, . Türkçe'nm anlam ve anlatım özelliklerini ve ingilizce'yi iyi bilmelerı, . Askerliğinı yapmamış erkek adaylorın en az iki yıl tecil ettırmis olmaları gerekmektedir Basvuruların, aynntılı öjgeçmis ve yeni çekilmis bir foloğrafla birlikte en geç 6 Eylül I99İ larıhıne kodar asağıdaki adrese yapılması rica olunur TÜRK DIŞ TİCARET BANKASI A.Ş. GENEL MÜDÜRLÜK-PERSONEL MÜDÜRLÜĞÜ Yıldtzposta Cad. Nc:54 80280 Gayreffepe-lstanbul DIŞBAIMK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear