18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
27 AĞUSTOS 1991 HABERLER CUMHURİYET/3 Son kazada bir şilebin batması, gözlerin yeniden İstanbul Boğazı'na çevrilmesine neden oldu Boğaz,kaptaıılaruı kâbusuESATPALA VEDAT YENERER Tarabya -»çıklannda Italyan bandıralı tankerle çarpıştıktan sonra batan "Denizatı"ndaki 5 gemici, Sahil Güvenlik botları, Deniz Polisi ve şirket görevlile- rince kazanm olduğu çevrede gün boyunca aranmasına karşın bulunamadı. Ahırkapı açıkla- nnda demirletilen Leonis adlı tankerin kaptanı Luigi de Gene- ro ile her iki geminin mürette- batının olaya ilişkin ifadeleri Li- man Karakolu'nda ahndı. Deni- zatı gemisinin sahiplerinden Be- kir Kalkavan'ın oglu Burak Kal- kavan, dun yaptığı açıklamada, "Liman tşletmeleri'nden cağır- dığımız kurtancı vaktinde gel- seydi, gemi batmayabilir ve bel- ki de denizciler kurtanlabilirdi" dedi. Kalkavan, kurtarma gemi- sinin saatler sonra olay yerine geldığini söyledi. Yanlış rota iz- lendiği için suçlanan Denizatı- nın kazada suçlu olmadığını öne süren Burak Kalkavan, söyle ko- nuştu: "Kazanın fotoğraflanna ba- kan herkes, Denizatı'nın suçlu olmadığını anlar. Çıinkü, birim gemiye arkadan vuruldu. Oysa, Denizatı, sancaktan rota almış- tı, yanlış rota izleseydi arkadan vurolmazdı. Bilirkişi raporu ha- zuiandığında suçun birim gemi- « değil, tlalyan bandıralı gemi- Je olduğu ortaya çıkacak." 4650 tonluk Denizatı gemisi- nin 1978 yapımı olduğunu söy- leyen Kalkavan, geminin kaça si- gortalandığını bilmediğini ifade ederek "Kaybettigimiz denizci- lerinıizin yaşamını hiçbir şey geri getiremez" dedi. Öte yandan, adının açıklan- masını istemeyen Denizatı gemi- sinin başmühendisi, kazadaki suçun Italyan bandıralı gemide olduğunu belirterek geminin kı- lavuzunun alkollü olduğunu öne sürdü. Kazayı soruşturan Bey- koz Cumhuriyet Savcısı Sadet- tin Evcin, inceleme yapmak üze- re büirkişi heyeti oluşturulduğu- nu belirterek soruşturma ta- rnamlandıktan sonra dosyanın Üsküdar Ağır Ceza Mahkeme- si'ne gönderileceğini söyledi. ltalyan tankerin kılavuz kapta- nı Arcan tşminer'in, kazayla il- gili olarak Deniz Polisi'ne ver- diği ifadesinde, "Türk gemisinin Denk trafiği ç te*Hke« bötgder Rumeii Kavağı Bûyûkdsre ArnavutKöy« • Anadokı Hisan TEHLİKELİ NOKTALAR Yetkililer, kazaların en çok meydana geldiği noktalan sıralarken şunlan söylediler: "Kandilli ve Yeniköy keskin sapaklan ile Anadoluhisan karşısında Küçüksu sığlığı, Yeniköy'de Koybaşı ve Tarabya karşısında Selviburnu sığlıklan. Bir de boğazlann girişleri kaptanların en tedirgin olduğu yerlerdir. Bunlar şamandıra ve fenerlerle belirtilmiştir!' KÂZALARIN NEDENİ ~ 1» Geçen transit gemilerin kılavuz kaptan almamaları, 2* Gemideki arızaların yetkililere bildirilmemesi, 3- Boğaz'da seyreden gemilerin kılavuzluk istasyonlanna sağhkh bilgi vermemeleri, 4- İstanbul Boğazı'nın doğal yapısının açtığı güçlükler, 5- Kazaları önleyecek bilgisayarlı radar sisteminin geliştirilerek uygulamaya geçirilmemiş olması. yanlış rotada seyrettiğini >e yan- "Biz en çok ltalyan lankerden leceği tartışmalan da yeniden lıs manevra yapması nedeniyle korkuyorduk. Çiinkii 28 bin 800 gündeme geldi. Yetkililer, kaza- çarpmanın önlenemediğini" ton ham petrol taşıyor. Kaza, lann önlenebUnv.si için Manna- söylediği öğrenildi. herhangi bir tehlikeye >ol açma- ra Denizi ve Boğazlar'daki deniz İstanbul Büyükşehir Beledıye- mış. Sadece batan Türk gemisi- trafığinin, "radarlı bilgisayar si Çevre Koruma Daire Başkanı nin yakıt tanklannda çok az bir Ethem Nuri Öneş ise bir ekiple sızıntı var" dedi. birlikte her iki gemide inceleme- Bu son olayla, İstanbul Boğa- lerde bulunduklannı belirterek zı'nda kazaların nasıl önlenebi- sistemi" ile denetlenmesi proje- sinin bir an önce uygulamaya girmesi gerektiğini belirttiler. Ulastırma Bakanhğı'nca ge- Belediyenin kanalprojesi İstanbul Haber Servisi — İstanbul Büyükşehir Betedi- yesi Çevre Komisyonu Baş- kanı Nusret Avcı, İstanbul Boğazı'nda son yıllarda meydana gelen deniz kaza- lannda artış olduğunu vur- guladı. Daha önce bazırladıkaln projeyi geliştirmeyi ve yaşa- ma geçirmeyi düşündükleri- ni belirten Ava, "BüyMkge- miler ve meydana geîen ka- zalar nedeniyle tstanbul Bo- gazı tarihi > apılann korku- lu ruyası haline geldi. Deniz kiriiliği ise giderek tırmanı- yor. Silivri'den Karadeniz'e açdacak ve 33 km olacak bu kanalla Boğaz'ın kurtarıl- ması mümkün otabUir." çen yıl geliştirilen bu projenin bir an önce yaşama geçirilmesi gereküği vurgulandı. Projeyle Marmara Denizi ve Boğazlar'da her turlü hava koşullannda ge- ce ve gündüz güvenli geçişin sağ- lanması amaçlanıyor. Deniz Pilot Kaptanlar Derne- ği Başkanı Saim Ognz Ülgen, ts- 30yddal7kaza,117ölütstanbul Haber Servisi— İstanbul Bo- ğazı'nda son 30 yıl içinde meydana gelen 17 deniz kazasında toplam 117 kişi öldü. Kazalar nüfusu 8 milyona ulaşan kentte kıyı tahribatma ve denizin aşırı derecede kirlenmesine neden oldu. 1960 yıhndan bu yana tstanbul'da halka heyecan ve korkulu saatler yaşatan büyük deniz kazaları şun- lar: • 14 Aralık 1960: World Harmony ve Ze- ronic tankerleri çarpışarak infilak etti. 20 kişinin olduğu yangında Tarsus yolcu ge- misi de alev aldı. • 15 Eylül 1964: Norveç bandıralı Nor- hom gemisi, Boğaz'da batık dummda bu- lunan Peter Zoranic tankerinin enkazına çarptı. Tonlarca akaryakıt Boğaz'a yayıldı. • 9 Kasım 1965: Yunan bandıralı Europa gemisi, motora çarptı. Kazada 5 kişi öldü. • 1 Mart 1966: Sovyet bandıralı Lutsk ve Kransky adh gemiler çarpıştı, binlerce ton hampetrol denize yayıldı. Alev alan pet- rol, Karaköy Iskelesi'nin ve "Kadıköy" va- purunun yanmasına neden oldu. • 3 Temmuz 1966: Yolcu dolu Yeni Gala- tasaray motoru, kereste yüklü Aksaray motoruyla çarpıştı, 13 kişi öldu. • 18 Kasım 1966: Rumen bandıralı Plo- esti gemisi, Bereket yolcu motorunu ba- tırdı, 8 kişi yaşamını yitirdi. • 1 Temmuz 1970: ltalyan bandırah Agip Ancona, kıyıya çarptı. Inşaat halindeki bir bina çöktü, 5 kişi öldü. • 27 Aralık 1972: Turan Emeksiz ve Sön- mezler gemileri çarpıştı. 5 kişi öldü. • 27 Aralık 1976: Sovyet bandırah Mau- cesta ve Hindistan bandıralı Lok Prabha çarpıştı. Hint gemisi battı, mürettebat kur- tanldı. • 21 Nisan 1979: Rumen bandıralı Karpat gemisiyle Türk Kefeli gemisi çarpıştı. Türk gemisi batarken 11 kişi yaşamını kaybetti. • 15 Kasıra 1979: Rumen bandıralı Inde- pendenta ile Yunan bandıralı Evrialiçar- pıştılar. Rumen tankeri infilak ederken 43 kişi öldü. Binlerce ton petrol denize dö- küldü, yangın günlerce sürdü. Enkazın te- mizlenmesi 10 yıl sürdü. • 2 Nisan 1980: Yunan Elsa ile Sovyet Moskovosky çarpıştı. 2 kişi öldü. • 9 Kasım 1980: İngiliz Nandic Falth ile Yunan Stawanda çarpıştı. Denize yayılan petrol çevrede büyük tehlike yarattı. • 24 Eylül 1985: Meltem hücumbotu ile Sovyet savaş gemisi çarpıştı. Meltem ba- tarken 5 denizcimiz şehit oldu. • 29 Ağuslos 1987: Bulgar Petrov Silavej- na, Karadeniz'in girişinde Honduras ban- dıralı Armena gemisini batırdı. • 29 Ekim 1988: Malta bandıralı amon- yak yüklü Blue Star tankeri ile Türk Ga- ziantep tankeri çarpıştı. Bin ton amonyak Marmara'ya yayıldı. • 7 Mart 1990: Sovyet gemisi Mihail Miş- vik Yeniköy'de bir yalıya çarptı. Kaza so-- nucu yahda buyük hasar meydana geldi. tanbul Boğazı'nda kazalann en çok meydana geldiği onemli noktaları şöyie sıraladı: "İstanbul Boğazı'nda deniz kazalanna en elverişli yerler Kandilli ve Yeniköy keskin sa- paklan ile Anadoluhisan karşı- sında Küçüksu sıglıgı, Yeniköy^ de Koybaşı ve Tarabya karşısın- da Selviburnu sıglıklandır. Bun- lar şamandıra ve fenerlerie be- lirtilmiştir. Deniz trafiği açısın- dan onem taşır. Bir de Boğaz- lar'ın girişleri kaptanlann en te- dirgin olduğu yerlerdir. Zaten çoğu zaman tedirginiik kaza yaptınr. Kılavuz kaptanlann ge- miye ulaşmalanna kadar geçen zamanda, gemi yavaş yavas Bo- ğaz'a girmiş olur ve bu durum- da Boğazı bDmeyen kaptanlar beyecanlamrlar." Saim Oguz Ülgen, yıllardır edindikleri deneyimler ve kıla- vuz kaptanların yakınmalann- dan yola çıkarak İstanbul Boğazı'nda kazalann oluş ne- denlerini de 5 ana noktada topladı. 1) Geçen transit gemilerin kı- lavuz kaptan almamaları veya almak istememeleri, 2) Gemideki anzaların yetki- lilere bildirilmemesi, 3) Boğaz'da seyreden gemile- rin kılavuzluk istasyonlanna sağhkh bilgi vermemeleri, 4) İstanbul Boğazı'nın doğal yapısının açtığı güçlükler, 5) Kazaları önleyecek bilgisa- yarlı radar sisteminin geliştirile- rek uygulamaya geçirilmemiş olması. Ülgen, bütüjn bunlann yanı sı- ra Büyükdere'deki sağlık ve gümrük kontrolünün kazalara yol açabildiğini söyledi. İstasyo- na yanaşan gemiterin manevra yapmak zorunda kaldıklan, bu- nun da kazaya neden olduğunu bildirdi. Yetkililer, Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı'nda kazaların önlenebilmesi için ahnabilecek önlemleri de şöyle açıkladılar: Kılavuz kaptan almak, çalış- maları tamamlanmış olan Bo- ğazlar trafik düzeni sisteminin bir an önce yürürlüğe sokulma- sı, altyapısını oluşturduktan sonra radar kontrol ağının tesis edilmesi ve denizden karaya sıç- rayacak bir yangın olduğunda müdahale olanağının sağ- lanması. Leyla Uşaklıgil ağabeyi Nadir Nadi'nin çocukluk günlerini anlatıyor -^ -.*•?. Evimizin bir odası okul gibiydiŞÜKRAN KETENCİ Leyla Uşaklıgil. ağabeyi Nadir Na- di'yi anlatırken, daha çok çocukluk anılarından söz etmek istiyor. Toplu- mun malı olmuş Nadiı Nadi'yi dost- lanrun daha iyi anlatacaklan kanısın- da; "O kadar güzel yazılar çıkü. O ka- dar çok yakından tanıyan ve çok gü- zel anlatabilecek insanlar var ki benim anlatmam doğnı olmaz" diyor. Leyla Uşaklıgil, konuşmayı sevme- mekten başlayın, konuşurken kullan- dığı mimiklere dek, ne kadar da çok Nadir Nadi'ye benziyor. Son hastalık günlerinde yanında olabilmekten hoş- nut, uzun yıllar ayrı ülkelerde, çok az göriişerek yaşamak zorunda kalmala- rından yakınıyor. Zaman zaman mek- tuplaşarak bağlarıru koparmamaya çalıştıklannı anlatıyor. Ama en çok, peşinden hiç ayrılmadığı, bütün ço- cukluk yaşamını yönlendiren ağabe- yinden söz etmek istiyor. Aralannda sadece 3,5 yaş olmasına rağmen, ona çok büyük görünen Nadir Nadi'den.. Uşaklıgil anlatıyor: "tlk aklıma gelen, benim sanınm dört yaşında oldnğum bir olay. Ba- bam her zaman eğitimimize çok me- raklı olduğu için ağabeyim Nadir Na- di'ye eve özel hoca ders vermeye geli- yordu. O gün uçagı ve paraşütü an- latmış. Ağabeyim özellikle paraşütle çok ilgilenmiş. Ancak bocanın anlat- tıgı teknik bilgiler ona yetmemiş. Çok fazla soru sonınca, hoca da kısaca 'Şemsiye gjbi açüıyor, yukandan aşa- ğıya düşmeden, uçarak inihyor' de- miş. Ağabeyim bunu denemeye karar venniş. Her zaman olduğu gibi dene- yiminin seyircisi olarak beni seçtiği için elimden tutup Göztepe'de otur- duğumuz evin üçüncü kaüna, çatıym çıkardı. Oradan şemsiyeyle aşağı ine- ceğini anlatb. Aşağı inip uçuşunu sey- retmemi istedi. Buluoduğumuz yer ba- na pek yüksek gelmişti. Ama ağabe- yime itiraz etmeyi niç aklımdan geçir- miyordum. Aşagıdan kalfamız çama- şır asarken görmüş. Avaz avaz anne- mi uyardı. Ağabeyim biç aldırmadan şemsiyeyi açmaya uğraşıyordu. So- nunda açamadan anneme yakalandı. Ceza olarak odaya kapatndı. O zaman bile cezalandınlmaya, bir yere kapa- tılmaya çok büyük tepkisi olduğunu haürlıyorum.." Büyükelçi eşi olması nedeni ile ( Ü uzun yıllar yurtdışmda yasayan, Nadir Nadi'nin sadece keyifîi çocuk- luk anılannı anlatacağını söyleyen Leyla Uşaklıgil, ashnda ayınmına var- madan toplumun malı olan Nadir Na- di'nin de gelişimini anlatıyor: "Babam ber koşulda bizimle çok il- giliydi. Bana çok güzel bebekler alır- dı. Ağabeyim ise her şeyi ogrenmeye çok meraklı idi. Bebek gözlerini mi oynatıyor. Ağabeyim heraen bebeği elimden alır, başını söker nasıl hare- UŞAKLIGÎL ÇOCUKLUK YILLARINI ANLATIYOR Bir odamız okul gibiydi. Kara tahtası bile vardı. Bize sabırla bildiklerini anlatırdı. Kendisi de çocuk olduğu halde çok iyi öğretirdi. Ankara'ya geçişimizden sonra sosyal ve siyasal olaylara hep yakın ilgi duydu. Sürekli matbaaya gittiğini, gazete ile ilgilendiğini anımsıyorum. Ankara'nm o sıcak günlerinde yaşanan bütün olayları yakından izlerdi. ket ettigini keşfetmeye çalışırdı. Bebek ağlıyorsa, karnı sokulür içine bakılır- dı. Ağabeyimi o kadar çok seviyor- dum ki bebeğimin elimden gitmesine hiç tepki duyamaz, onun bu her şeyi keşfetme merakına en güzel oyuncak- lannun paramparca olmasına ağlama- yı dahi düşünemezdim. Ağabeyim için Beyazıt'ta özel bir yatılı okul bulunmuştu. Ama o evden kopanlmaktan huzursuz olmuş, tep- ki gösteriyordu. Babamla annem ağa- beyimi rahatlatmak için beni de o okula göndermeye karar verdikr. Böylece ben de 4 yaşında yatılı okul öğrencisi oldum. Tabii derslere girmi- yordum. Agabeyimle yan yana yatı- yorduk. Ders saatlerinde de orda bur- da oynuyordum. Nadir, benim, yanı- na gönderilmemle rabatiamış, okula göndenlmeye itirazdan vazgeçmişti. Sonra Maçka'ya taşmdık. Okul yakın- dı, biz de yatılı öğrenci olmaktan kur- tulduk. tstanbul işgal altındaydı. tttihatçı- lar tutuklanıyordu. Babam orada bu- rada saklanıyor, baa akşamlar eve uğ- ruyordu. Çok zor günlerdi. Biz de çok küçüktük. O yıllarda ağabeyim çok erken buyumek zorunda kaldı. Henüz 8-9 yaşlanndaydı. Ancak anneme çok büyük destek oluyordu. Bizim sorum- luluğumuzu tamamen üzerine almış- tı. Bize öğretmişti; 'tıp' diye işaret ve- rince hiç kimse ile hiçbir şey konuş- mayacak, hiçbir şey söylemeyetektik. Bir gün annem beni ayakkabı alma- ya götürdü. Ayakkabınm ayagıma iyi gelip gelmediğini soruyor, ama ben ağabeyimin 'tıp' işaretine uyduğum için sesimi çıkaramıyordum. Annem, 'Ağabeyine ben anlatınm, izin alınm, sen söyle' diye çok ısrar etti, çok kız- dı, ama ben ağzımı açamadım. Ağa- beyimin üzerimizde öylesine büyük et- kisi vardı ki annem çok kızdığı halde beni konuşturamadı. Babam Bekir Ağa bölüğünde tutuk- landığı zaman annemle ziyarete gitti- ğimizi hatırlıyorum. O günlerde eği- timimizin sorumluluğunu ağabeyim tamamen üzerine almıştı. Evimizin bir odası okul gibiydi. Kara tahta büe vardı. Bize sabırla bildiklerini anlatır- dı. Kendi de çocuk olduğu halde çok iyi öğretirdi. Olağanüstü bir oğretme yeteneği vardı. Ashnda baskı yaptığı- nı, korkuttuğunu hiç söyleyemem. Çok yumuşak, çok sevecen, ama çok otoriter idi. Her yaşta benim eğiti- mimde çok etkisi oldu. Sonraki yıllar- da da hep okullara ara vennek ve sı- nıf atlamak zorunda kaldık. Boşluk- Uşaklıgil ile Nadir Nadi arasında 3.5 yaş fark vardı. Nadir Nadi'nin kardeşine yolladığı fotoğraf. lan hep ağabeyim beni çalıştırarak ka- patırdı. Bazen anlamakta zorlanır, 'Anlamıyorum' derdira. Ağabeyim sabırla, 'Anlayana kadar anlatmaya devam edeceğim' derdi. Hangi agabey sinirlenmeden, bıkmadan kardeşine bu kadar çok emek vermiştir bilemi- yorum. Ağabeyim Nadir Nadi sadece ders- lerde değil, müzik eğitimim ve müzi- ği sevmemde de öğretmenim oldu. Once o da zorla başlamıştı. Sonra çok sevmişti. Müziği bana hem öğretti hem de sevdirdi. Birlikte çok konser- lere gittik. Çok piyano, kemanla ona refakat ettim. Ağabeyim çok sorumlu, çok ciddi göriinümü yanında çok yumuşak, çok duyarlı ve çok şakayı seven bir insan- dı. O, Viyana'da müzik egitimi görür- ken mektuplaşırdık. Ben de Liszt'e ve özellikle de yakışıklılığına hayrandun. Ağabeyimden resmini gondermesini istemiştim. Bana en yaşlı ve en çirkin fotoğrafını bulmuş. Yetmemiş gibi bir de benlerini kalenüe boyayarak daha da çirkinleştirip göndermiş." Leyla Uşakhgil bu arada Nadir Na- di'nin o tarihlerde çekilmiş, yakışıklı ve kendisine gönderilmiş bir fotoğra- fını da gösteriyor. Nadir Nadi, kız kardeşine gönderdiği fotoğrafın arka- sına düştüğü notta, Liszt'i kıskandı- ğuıı da gizleyemiyor. Onun kadar ya- kışıkh bulup bulmadığını soruyor. Leyla Uşaklıgil, müziği seven, ka- labalık yaşamdan çok dostlan, yakın- ları ile olmayı yeğleyen Nadir Nadi kimliğinden, sosyal siyasal sorumlu- luk duyan, gazeteciliği tutku edinmiş Nadir Nadi'nin çıkışının da bir rast- lantı ohnadığı kanısında. Yaşanan or- tam kadar Nadir Nadi'nin bir diğer kimüğinin etkili olduğunu anılarla ak- tarıyor: "Babam kaçak yasarken, tutuklan- dığında mütareke yıllannın çok zor günlerinde anneme çok büyük destek olan, hem üç kardeşine sahip çıkıp hem de annemle her şeyi paylaşan ağabeyim Ankara'ya geçişimizden sonra sosyal ve siyasi olaylara hep ya- kın ilgi duydu. Sürekli matbaaya git- tiğini, gazete Ue ilgilendiğini anımsı- yorum. Ankara'nm o sıcak günlerin- de yaşanan bütün olaylan yakından izlerdi. Her şeyi bizzat gidip yaşaya- rak görmek, öğrenraek isterdi. Tabii babamın yönlendirmesi ve verdiği eği- timin de rolü vardır. Ama babam as- la gazeteciliğe zoriamadı. Doğrudan telkin etmedi. Olsa olsa imkân tanı- dı. Benim için de gazeteci olmamı is- tediğini düşünürüm. Ancak hariciye- ci ile evlenrnem nedeni ile gazetecilik yapamadım. Ağabeyimin gazeteciliği severek, tutku ile yaptığına inanıyo- rum. Bugün gördüğü ilgiyi, saygıyı hak ettiğini düşünüyor. onur duyuyo- rum.." DUN\ADA BUGUN ALİStRMEN Garip Bir Diretme Quni d'Orsay (Fransız Dışişleri Bakanlığı), Fransa Cum- hurbaşkanı François Mitterrand'ın ekim ayında yapılması dü- şünülen Türkiye gezisine büyük önem vermekteydi. Fransız Dışişleri, bu gezinin bir ara en düşük düzeye inmişken yeni- den düzelmeye başlayan Paris-Ankara ilişkilerinde yeni bir dönüm noktası olacağını düşünmekte, geziyi özenle hazır- lamaya çalışmaktaydı. Fransa Cumhurbaşkanı'nın Türkiye gezisi sırasında, Türkiye'ye ve Türk halkına verilen özel öne- min vurgulanacağı konuşmalar da hazırlanmaktaydı herhal- de. Parıs kulislerinden son gelen haberler ise Mitterrand'ın ekim ayı için planlanan gezisinin, şimdilik belli olmayan bir tarihe ertelendiğini bildirmektedir. Olayda şaşılacak bir yön yok. Gelişmeler de yeniden ger- ginleşme de söz konusu değil. Tam seçim ortamına girildiği bir sırada. FransızCumhurbaşkanı'nıngezisiniertelemesido- ğal. Gerçi son seçim, Mitterrand ile Özal arasında Seguela adlı yeni bir ortak payda doğurmuştur, ama aynı reklamcı- nın -ki en güzel kendisini pazarlıyor- yardımmdan yararian- mak, geziyi yine de yapmak için yeterli olmuyor. François Mitterrand'ın gezisini ertelemesi yalnızca ilişki- lerde önemti etki yapması beklenen bir girişimin seçim kar- gaşası arasında fazla dikkati çekmemesinden çekinmesi de- ğil. Fransız Devlet Başkanı aynı zamanda, gezisinin yalnız- ca Özal'ı görmek olmayıp kendi ülkesiyle Türkiye'yi temsil eden kişi ve kuruluşlar arasında görüşmeleri gerçekleştire- cek bir vesile olarak gördüğünden seçimden sonraki deği- şiklikleri beklemeyi uygun bulmuştur. Davranış yerındedir. Hatta Mitterrand'ın gezisinin seçimi izleyen ilk haftalar veya aylarda da gerçekleşmeyip önümüzdeki yıla sarkması da ola- sıdır. Çünkü, oylamanın sonrasında ortaya çıkacak tablo, çe- şitli koalisyon olasıhkları ve Çankaya'ya karşı alınacak tavır bir süre siyaset sahnesindeki netleşmeyi engelleyecek, böy- lelikle de yabancı bir devlet başkanının gezisinin kalıcı ya- rarlı sonuçlar doğurmasını önleyecektir. Bu gerçeklerin görülmüş ve ona göre davranılmış olması Fransız diplomasisi gibi köklü deneyime sahip bir kurumu dahı gerektirmeyecek kadar kolay ve doğaldır. Seçim önceleri, iktidarlar girişimlerini en zorunlu olanlar dışında askıya alırlar ve uzun dönemli sonuçlar doğuracak kararları gelecekte oluşacak iktidarlara bırakırlar. Bu davranış demokrasinin doğal gereğidir. Durum böyle iken ABD'nin, Kıbrıs ile ilgili dörtlü doruk top- lantısının eylül ayında, yani seçimlerden önce yapılması için bastırmasını anlamak oldukça güçtür. Dış politıka konularında çok özenlı davranmamasıyla ta- nınmış ANAP iktidarı bile seçim ufukta belirir belirmez, he- nüz koşullan üstünde tam bir anlaşma bile oluşmamış olan (gerçekten Yunanistan kimi konuları önkoşul olarak ileri sür- me eğiliminde gorülüyor) dörtlü Kıbrıs doruğunun, oylama sonrasına ertelenmesini isteyecek sorumluluğu göstermiş- tir. Hiç kimse, bu isteği görüşmeden kaçma biçiminde nite- lendıremez ya da nıtelendirmeye kalksa bile kendisinin de inanmayacağı bu suçlamayı inandırıcı kılamaz. Durum böyle iken ABD'nin diretmesini anlamak yukanda da belirttiğimiz gibi ilk bakışta anlaşılması güç gibi görünü- yor. Olaya biraz daha yakından bakıp da geçmiş olayları da anımsayınca anlaşılması güç gibi görünen diretmeyi anla- mak kolaylaşıyor. Acaba, 21. yüzyıla girerken tamamlanmasına çahşılan Pax Americana'nın bölgeye yönelik ayrıntılarını bir an önce oluş- turmaya çabalayan VVaşhington, hazır özal Çankaya'da iken " kapan da kaçan" politikası uygulayıp gelecek iktidarın ka- bul etmeyecekleri bazı çözümlerde diretmek için bir okJu-bitti peşinde mı? Doğrusu, dış politik olaylara dikkatle yaklaşırken bile ku- runtulann sarmalına düşmemenin yerinde olacağını düşü- nenlerdeniz. Ancak, yakın geçmiş, yukanda ileri sürdüğümüz kaygıyı doğrulayıp pekiştirecek olaylarla doludur. Körfez bunalımı sırasında Özal'ın izlediği politika, kaygı- mızı kuruntu olmakian çıkarıyor. Ancak şu noktayı belirtmek zorunludur: Aceleye getirilmiş bir Kıbrıs doruğunda alınacak kararlar gelecek ıktıdarlan bağ- lamayacaktır. Muhalefet partilerinin de bu gerçeği şimdiden vurgulama- larında sayısız yararlar vardır KlSA KISA • Zafer Haftası ve Büyük Taarruz'un 69. yıldönümü Afyon'da törenlerle kutlanıyor. Tören, kent rnerkezindeki Kocatepe Atatürk Anıtı'na çelenklerin konulması, saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın eşliğinde göndere bayrağın çekilmesi ile başladı. Törenlere, büyük kurtarıcı Mustafa Kemal Atatürk'ün 69 yıl önce büyük taarruz emrini verdiği Kocatepe'de devam edildi. Kocatepe"deki yazıt önünde düzenlenen törenlerde de, çelenk konuldu, saygı duruşu, saygı atışı yapıldı ve İstiklal Marşı eşliğinde göndere bayrak çekildi. TBMM Başkan Vekili Aytekin Kotil burada bir konuşma yaptı. • Trafik kazaları can almaya de\-am ediyor. Dün de çeşitli yerlerde meydana gelen kazalarda 12 kişi hayatını kaybetti. E-130 karayolunda dün gece meydana gelen kazada otomobil sürücüsü Oğuz Karakaş, baba Bedri, anne Fatma Göksel Karakaş, Bursa-Karacabey karayolunda Ekrem Cila ile Memdun Mandacı, İzmir-Tepekahve'de Refıye Hüseyin, Söke-Milas'ta Kadriye Ar, Muğla-Aydın'da Safıye Bostan, Muğla merkezde Salih Göztepe, Aşkale-Erzurum'da Ali Seyyar, Kayseri-Sıvas'ta Hasan Orbey, Konya'nın Aşkale çıkışında Hayati Okumuş öldü. • Erzurum Valiliği'nden yapılan açıklamaya göre önceki gece saat 21.00 sıralannda Gülveren köyüne gelen 25-30 kişilik silahh bölücü militan köy muhtannın telefon irtibatını kestikten sonra köylüleri evlerinden çıkararak bir süre bölücü propaganda yaptı. Daha sonra köy muhtannı isteyen militanlar, muhtarın köyde olmadığının anlaşılması üzerine orman muhafaza memurlaımın oturduğu lojmana yöneldiler. Burada Mehmet Yazıcı adlı memuru dışarı çıkaran militanlar, bir adet mont ile 600 bin lira parayı gasp ettikten sonra orman teşkilatına ait greyderi yakarak olay yerinden kactılar. • Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Yalım Erez, dün Büyükşehir Belediye Başkanı Nurettin Sözen'e, makamında nezaket ziyaretinde bulundu. • SSK Çerkezköy Dispanseri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Metin Emiroğlu tarafmdan hizmete açıldı. 2 milyara mal olan dispanserin 70 yatak kapasitesi bulunuyor. • Eminönü Belediyesi ile Cerrahpaşa Kan Merkezi'nin işbirliği ile kan bağışı kampanyası düzenleniyor. Kampanyada, Sultanhamam'daki Gürün ve Katırcıoğlu hanlannın esnafı kan bağışında bulunacak. • Beyoğlu'nda bir evde tüpgaz patlaması sonucu meydana gelen ve 9 kişinin ölümüne neden olan yangınla ilgili olarak yakalanan Zaim Meral tutuklandı, Meral hakkında, "Birden fazla kişiyi yangın çıkararak t öldurdüğu" iddiasıyla idam istemiyle dava açıldı. • Polonezköy'de 34 TAF 22 plakalı takside 2 kişinin yanarak ölmesi olayının cinayet olduğu belirlendi. Jandarma >etkilileri, yapılan inceleme sonucu 2 kişinin ağızları kapatıldıktan sonra koltuklara bağlanmış olduğunun saptandığını belirttiler. Tamamen kömürleşmiş haldeki cesetlerden birisinin, taksinin sürücusü Ismail Kaptan (23) olduğu belirlendi. • Esenyurt'ta korsan yolcu taşımacılığı yapan otobuslerin polıs tarafmdan engellenmesi üzerine olay çıktı. Çeşitli taşımacılık kooperatiflerine bağlı olarak çalışan çok sayıda otobüsün dün sabah seferden alıkonulması üzerine, işlerine gitmek için duraklarda bekleyen çok sayıda vatandaş durumu protesto etti. Otobuslerin yolcu taşımalarına izin verilmesi üzerine olaylar büyumeden onlendı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear