18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
25 AĞUSTOS 1991 HABERLER CUMHURİYET/5 SHP Kadın Komisyonu • SAMSUN (Cumtauriyet Bnrosn) — SHP Kadın Komisyonu'nda başkan, başkan yardıması ve sekreter seçimleri yapıldı. 27 bayan üyenin katıldığı seçimde Kadın Komisyonu Başkanı Hülya Korkmaz başkanlığa tekrar aday gösterildi. Yapılan açık oylamada Hülya Korkmaz, başka aday olmadığından aldığı 5 oyla başkanlığa yeniden seçildi. Başkan yardımcılığına Meliha Bostancı ile Süheyla özturan aday oldu. Kapalı zarf usulü gizli yapılan oylamada Meliha Bostancı 21 oy alarak başkan yardımalığına seçildi. Sekreterlik için de Emine Bilge ile Gül Yükselen aday gosterildiler. Gül Yükselen de aldığı 11 oyla seçimi kazandı. Özal Bursa'da • ANKARA (AA) — Cumhurbaşkanı Turgut özal, bazı inceleme ve açılış törenlerine katılmak üzere uçakla Bursa'ya gidecek. Edinilen bilgiye göre Bursa Sanayici ve Işadamları Derneği (BUStAD) tarafından dUzenlenecek toplantıda konuşacak olan Cumhurbaşkanı özal'a, BUSİAD tarafından bir de "özel ekonomik rapor" sunulacak. Cumhurbaşkanı TAırgut Özal, geceyi Bursa'da geçirdikten sonra 27 ağustos salı günü Mustafakemalpaşa ilçesinde 10 milyar liraya mal olan 'Varan' tesislerini hizmete açacak. Cumhurbaşkanı özal, daha sonra lstanbul'a geçecek. 5 günlük maaş 21 milyar • ANKARA (Cumtauriyet Biirosu) — Milletvekillerinin, görevlerinin 20 ekimde sona ermesine karşın ekim, kasım ve aralık maaşlannı peşin almaları tartışma yarattı. Milletvekillerine 15 ekim günü 3 aylık maaşlan tutanndaki 48 milyon lira peşin ödenecek. Bu şekilde görevleri sona ermiş milletvekillerine toplam 21 nıiyar lira aktarılacak. Uygulama, DYP ve SHP miUetvekilleri arasında tepkiyle karşılandı. SHP Tunceli Milletvekili ve Gölge Maliye Bakanı rnıer Genc, uygulamayı haksız bulduğunu belirterek, şunları söyledi: "Maaş, bir emek karşılığı ödenen ücrettir. Oysa burada yalnızca 5 günlük bir çalışma söz konusu. 3 aylık maaşlann peşin ödenmesine karşıyım" dedi. DYP'ye 2. Demirel • İZMİR (AA) — Erken seçimle ilgili hazırlıklar devam ederken "lkinci Süleyman Demirel" de DYP'ye girdi. Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit'in soyadlarını taşıyan Erdoğan özal ve eşi Mualla Özal ile Abdullah Ecevit de DYP'li oldular. DYP'ye üye olduklan bildirilen "Mesut Yılmaz" ve "Türkân Akyol" adh kişilerin ise mazeretleri dolayısıyla t*Vene gelemedikleri L,ürtildi. Partiye üyelik kaydı yapılan sağlık memuru Süleyman Demirel, elindeki fötr şapkasıyla gazetecilere "Demirelvari" poz verirken "adaşıyla iftihar ettiğini ve memleketi kurtaracağına inandığmı" söyledi. Yeni DYP'li Demirel, "Genel Başkan Süleyman Demirel'in neferi olarak çalışacağını" belirtti. Süper vali uyardı • HAKKÂRİ (AA) — Olağanüstü Hal Bölge Valisi Necati Çetinkaya, tüm kamu göreviilerinin dinamik ve aktif olması gerektiğini belirterek "Kamu görevlileri bana uymak zorunda, uymayanla çahşmam" dedi. Hakkâri'de kamu kurum ve kuruluşlarınm temsilcileri ile vatandaşların katıldığı toplantıda konuşan Olağanüstü Hal Bölge Valisi Necati Çetinkaya, amacının insanhğa hizmet ol ^ğunu, kendisini iiiîdnlığa adadığını söyledi. Bölge Valisi Çetinkaya, konuşmasını şöyle sürdurdü: "Insanları sevip hizmet edeceksiniz. Gelen vatandaşa güleryuzle yaklaşılıp işi aksatılmadan halledilecek. lşini aksatan kamu görevlisinden hesap sorarım. Her kamu görevlisi, benim hızıma ayak uydurmak zorunda" Saracoğlu, Ulusoy'un ANAP, RutkayAziz» Zuhal Olcayhn SHP ve Necip Torumtay'ın DYP adayı olarak adları geçiyor Partiler seçimde Sitrîn aday' peşîndeSeçimlerde milletvekilliğine soyunan bürokrat ve sanatçıların eski yıllara oranla daha çok olması dikkat çekiyor. Partiler, kamuoyunda tanınmış isimleri kendilerine çekmeye çalışıyor. SHP, ANAP ve DYP aday arayışındada birbirleriyle yarışıyor. lç Politika Servisi — Erken genel seçimlerde milletvekilliği- ne soyunacaklann adlan ortaya çıkmaya başladı. Üst düze> burokratlann çoğunluğunun ANAP'tan aday olacaklan be- lirtiliyor. ANAP'ın Cem Duna, Rüşdtt Saracoglu, Coşkun Ulu- soy, Ismet Alver'i aday göstere- ceği bildirilirken eski Genelkur- may Başkanı Orgeneral Necip Tonımtay'ın adı DYP konten- jan adayı olarak geçiyor. " N o k U " dergisinde yer alan "Siyasetin Tazeieri" başhkh ha- berde, milletvekili adaylığı ileri sürülen isimler şöyle: Namık Kemal Kılıç (Hazine Müsteşarı), Rüşdii Saracoğlu (Merkez Bankası Genel Müdü- ni), Ali Tigrd (DPT Müsteşa- rı), Coşkun Ulusoy (Ziraat Ban- kası Müdürü), Emin Başer (PTT Genel Müdürü), BUtekin Özdemir (Maliye Müsteşan), Zeki Çakan (Koy Hizmetleri Genel Müdürü), Faysal Geyik (Eski Meteoroloji Genel Mudü- rü), Uğur Dogan (Petrol Ofisi Genel Müdürü), Süleyman Ha- tinoglu (Sağlık Bakanlığı Müs- teşar Yardıması), Ateş Ami- koglu (Çalışma Bakanlığı Müs- teşan), Biilent Güitekin (Başba- kanlık Başdanışmanı), Tunca Toskay (Eski TRT Genel Mü- dürü), Melih Gökçek (Eski Ço- cuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürü), Cem Kozlu (THY Genel Müdürü), Ismet Alver (Başbakanlık Müsteşan), Mahir Barutçu (Eski Hazine ve Dış Ti- caret Müsteşar Yardımcısı), Na- dir Erol (TÜGSAŞ Genel Mu- Necip Tonımtay dürü), Ayhan Yalçm (TÜGSAŞ Genel Müdür Yardımcısı), Mus- Ufa Keten (Özel Çevre Kurumu Başkanı), Vahit Erdem (Savun- ma Sanayii Başkanı), Fikri Şa- hin (Maliye-Gümrük Bakanlığı Personel Genel Müdürü), Mus- tafa Özaumer (Eski DHMİ Ge- nel Müdürü), Hilmi Sabuncu (Eski Bağ-Kur Genel Müdürü). Dışişleri kadrolanndan Büyü- Zuhal CHcay kelçi Özden Sanberk, Cem Du- na ve Mehmet Ali lrtemçelik de Başbakan Yılmaz'ın Meclis'te görmek istediği bürokratlar ola- rak gösteriliyor. Nokta'yagöre Aga Ceylan'ın kardeşi Mehmet Ceylan. Ali Bars, Bekir Okan, Mustafa Özkan, Felhi Haper, lşıl Alatlı, Ibrahim Tathses, Cü- neyt Arkın, Hülya Kocyiğit, Ta- mer Yiğil ve Serdar Göktaan'ın Rüsdu Saracoğlu ANAP'tan adaylıklarının söz konusu olabileceği belirtiliyor. DYP aday adaylan DYP'den aday olacağı belir- tilenler ise şunlar: Ertuğrul Kumcuoglu (Türkiye'nin eski Lefkoşa Buyükelçisi), Nevzat Ayaz (Eski tstanbul Valisi), Coşkun Kırca (Emekli Büyükel- çi, yazar), Osman Özbek (TZO Başkanı), Tunç BOgel (Eski Ha- kanıyim. Tek başına karar ver- zine Müdürü), Ismail Dokuzog- mem mümkiin değil" dedi. lu (Eski Emniyet Müdürü), Prof. Akm tikin, Yaiım Erez S H P aday adaylan (TOB Başkanı), Cengiz Kapta- noğlu (Deniz Ticaret Odası Baş- kanı), Meün Yamaner (Odalar Birliği Genel Sekreteri), Doç. Süleylam Karataş, Banş Man- ço, Cenk Koray ve Müşerref Akay. Eski Genelkurmay Başka- nı Necip Torumtay'ın da DYP'den kontenjan adayı ola- rak adının geçtiği öne sürülü- yor. Eski TÜSIAD Başkanı Cem Boyner, Koç grubundan Can Kıraç'ın adları henüz bir açıklamalan olmamasına karşın DYP aday adaylan arasında ge- çiyor. DYP'ye yakınlığı ile bili- nen ve aday olacağı söylenen Odalar Birliği Başkanı Yalım Erez, Ekonomik Panorama'ya yaptıgı açıklamada ise "tki par- tiden, ANAP ve DYP'den gö- rev teklin var. Kesin karanmı vennedim. Ben 700 bin kişiyi temsil eden bir kuruluşun baş- SHP'den çok sayıda belediye başkanı ile sendikacının aday adaylığma soyunduklan belirti- liyor. Istanbul'da Bakırköy Be- lediye Başkanı Yıldınm Aktu- na, Çatalca Belediye Başkanı Fırat Aykut, sendikacılardan Genel Maden Iş Sendikası Ge- nel Başkanı Şemsi Denizer, Harb-İş Genel Başkanı Kenan Durnkan, Deri-lş Genel Başka- m Yener Kaya ve Basın-lş Ge- nel Başkanı Ali Ekber Güvenç- in milletvekili aday adayı ola- caklan ifade ediliyor. Aynca sa- nat çevresinden de Zuhal Okay, Rutkay Aziz, Halil Ergün, Nur Sürer ile Asuman Çigiltepe'nin SHP'den milletvekilliği aday adaylığına soyunacaklan belir- tiliyor. Bunun yamnda, çok sa- yıda üst düzey bürokrat ile par- tili il ve ilçe başkanları da mil- letvekilliği adaylığı için şansla- nnı deneyecek. AçiKOTURUM: TÜRKtYET)E KAJTLM, DEMOKRASt VESİYAStPAKTİLER Güzel: Siyasette el öpme, her şeyin tizerinde Katılanlar Prof.Dr İLHAN TEKELİ (ODTÜ öğretım uyesi) Doç.Dr. NİLÜFER GÖLE (Boçazıçi Unıversitesi öğretım uyesı) NECDET UĞUR (Eski kamu yonetıcısı, eski Mıllı Eğıtım Bakanı, SHP Parti Meclisı uyesi) HASAN CELAL GÜZEL (Eski Başbakanlık Müsteşan, eski Milh Eğitim Bakanı, Gaziantep Milletvekili) Yöneten GENCAY ŞAYLAN ŞAYLAN Efendim, çok ilginç bir nokta. Ama samyorum, şirketierde yönetime ka- tılma modelleri, bu modeller içinde katı- iımm ne ölçtide gerçekleşebildiği, özyöne- tim gibi çok önemli noktalara değinmek gerek. Ancak korkarım o zaman konuyu fazlaca dağıtmış olacağız. Sayın Güzel, siz bir politikactsımz ve Türkiye'deki siyasal katılım sorununa nastl bakıyorsunuz, sı- kıntı nerelerden kaynaklamyor? HASAN CELAL GÜZEL Fazilet, erdem siyasette çok önemli. Bunu nasıl sağlanz so- rusuna cevap vermek kolay değil. Bakın ilk aklıma gelen şey eğitim. Ben muhafazakâr bir aile ortamında yetiştim, küçük yaşta büytlk- lerin elini öpmeyi öğrendim. Benim çocukla- rım da aynı şeyi öğreniyorlar. Ama hiçbir si- yasetçinin elini öpmedim, bundan sonra da öpmeye niyetim yok. Müli Eğjtim Bakanı iken nereye gittiysem orada öğrencilere, "El öpme- yin, belinizi eğmeyin, başınızı daima dik tutun" deme gereğini duydum. Ben size ampi- rik bir gözlemimden söz ediyonım ve eminim hocalarımız bunun sosyolojik açıklamasını yapabilirler. Siyaset bir fazilet mesleği olma- hdır ve Türk siyasal yaşamında, üzülerek söy- lüyorum, eksik olan bir unsurdur. Bunun mü- cadelesinin yapılması lazımdır. Özerk katılı- mın sağlanması buna, yani insanların kendi iradesine sahip çıkmasına bağlıdır. Maalesef şu andaki Türk siyasetinde el öpme şapırtısı her şeyin üzerine çıkmış gözükmekte. Bu sa- dece tek kunıluş, örneğin iktidar partisi açı- sından geçerli değil, diğer kuruluşlarda da ay- nı şeyi görüyoruz. Burada iki önemli nokta var: Biri genel eğitimle ilgili, eğitim ile kişiye kazandınlan değer yargılan ile ilgili. Ikincisi parti içi demokrasi. Anayasadaki bütün tah- ditleri kaldıralım, her alanda Batı'daki en öz- gürlükçü sisteme bakarak düzenleme yapahm, eğer siyasi katılımın ana unsuru olan siyasi partilerin içinde demokrasi yoksa, o ülkede demokrasi işlemiyor demektir. lnsanlar ken- di kendilerini aldatıyorlardır. Önseçim hak- kının bile işlemediği bir parti nasıl demokra- siden, nasıl halkın egemenliğinden söz edebi- lir. Bu nedenle önce yasal-kurumsal düzenle- melere gitmek, Seçim Kanunu, Siyasi Parti- ler Kanunu gibi mevzuat ile parti içi demok- rasiyi zorlamak gerek. En kötü önseçim sis- temi bile, bir kişinin oturup tüm adayları tes- pit etmesinden daha iyidir, daha faziletlîdir. ŞAYLAN Pratik bir soru, nasıl bir önse- çim sistemi öneriyorsunuz? HASAN CELAL GÜZEL Benim düşündü- ğüm bütün parti üyelerinin rey verdiği bir sis- tem. Önseçimleri ya da delege seçimlerini mut- laka yargı denetimine tabi tutmak lazım. Ya- ni mahallelerden temsilciler seçüirken bile yar- gı denetimi olmalı. NtLÜFER GÖLE: Merkez-sol partiler çok daha eşitler arası bir önseçim yapıyorlar. Siz, merkez-sağ partiler devletçi geleneğe sahip çı- kıyorsunuz, adaylan yukandan saptıyorsunuz. Bu ilginç bir çelişki değil mi? HASAN CELAL GÜZEL Efendim, Cum- huriyet Halk Fırkası'nda parti tüzüğü Fran- sız Sosyalist Partisi tüzüğünden esinlenmiş ve Duverger'nin "şube tipi parti" olarak tanım- ladığı yapı ortaya çıkmış. Bu yapıda kademe- ler çok fazla, katı ve otoriter bir yapılanma söz konusu. Çok disiplinli bir parti anlayışı egemen olmuş. Bu, Arnerikan parti anlayışı- nın tam tersi. Bizdeki bütün partiler de CHF'den esinlenmiş, onun tüzüğüne bakarak yapılanmış ve sağda da solda da aynı yapılan- ma gelişmiş. Türkiye'deki parti tüzüklerine ba- kın, hepsi birbirinin aynıdır, partiler çok ka- demeli, otoriter ve hiyerarşik bir yapı içinde örgütlenmişlerdir. ŞAYLAN Efendim, mevcut Siyasi Partiler Yasası tekçı bir anlayışı zorluyor. Siz Se- çim Yasası'nı her seçim öncesinde değiş- tirdiniz, ama yamlmıyorsam Siyasi Parti- ler Yasası 'nın lekçı yapısmı konıdunuz de- ğil mi? HASAN CELAL GÜZEL Evet, Seçim Ka- nunu'nu sık sık değiştirdik, ama Siyasi Parti- ler Yasası'nda da değişiklik yaptık, hem de çok mahzurlu bir değişiklik yaptık. Biliyorsunuz tüzük değişikliği ancak genel kurullarda ya- pılabiliyordu. Bu, derneklere bile egemen de- mokratik bir gelenekti. Biz bunu değiştirdik ve Merkez Yönetim Kurulu'na tüzük değişik- liği yapma yetkisini tanıdık. Bu, son derece anti-demokratik, katıhmı engelleyen bir dü- zenlemedir. Sayın Göle haklıdır, SHP'nin da- ha değişik bir havası var. Bunn kabul ediyo- rum. Bir yıldır kongre yapmaya çalışıyoruz, hâlâ ilçe kongrelerini tamamlayamadık. SHP ise her parti içi sorunu kongre ile çözüyor, bu partide parti içi demokrasi diğer partilere göre daha iyi işliyor. Ama diğer sol parti için aynı şey yok. Sayın Ecevit, şahsına çok saygı duy- duğum bir politikacıdır, ama parti yönetim bi- çiminin Sayın özal'ınkinden farklı olmadığı- nı söyleyebilirim. Sayın Demirerin yönetim \>\- çimi de farklı değildir. Kabul etmemiz gere- kir ki bizim sistemimizde kurumlar değil tek adam yönetimi çok ağırlıkhdır. Biliyorsunuz bir kuram vardır, sosyal değişme hızı kurum- lann değişme hızından yüksekse kurumlar de- ğişmeyi masedemez ve ortaya büyük sorun- lar çıkar. Kanımca bizde şu anda böyle bir olay yaşanıyor, siyasi partiler Türkiye'deki sos- yal değişmeyi masedebilecek konumda değil. lzin verirseniz şöyle noktalamak istiyorum. John Quincy Adams'uı bir sozü vardır. Bir ka- mu yöneticisi ne nefsinin ne de seçmenin kö- lesi Dİfnahdır diyor. Seçmenin ya da kendi nef- sinin kölesi olmayacak lider ya da politikacı tiplerini yetiştirmemiz gerek. Ancak o zaman fazilet mücadelesi kazanılabilecektir. ŞAYLAN Sayın Güzel, peki ortaya koy- duğunuz sorunla ilgili olarak somut ö'ne- rileriniz var mı, bunları kısmen sıralaya- bilir misiniz? HASAN CELAL GÜZEL Efendim, Sayın Demirel'in benim çok hoşuma giden bir sözü var; bu memleketi kurtancılardan kurtarmak lazım diyor. Herkes halaskâr olarak ortaya çı- kıyor. tlk olarak asker kökenli olmayan kişi- lerin bir anayasa taslağı hazırlaması lazım. NflMer Göle «skiden Türk politikacüarı için devleti ele geçirmek çok önemliydi, şimdi TV'yi ele geçirmek ön plana çıktı. TV, son derece önemli bir silah olarak değerlendiriliyor. Ama TV'yi kendi ya da aile tekelıne almak yanlıştır. Mevcut sistemi çok fazla değiştirmeden, asla başkanlık sistemine yönelmeden, parlamen- ter sistemin işleyiş esaslarını tespit etmek ge- rek. Demokratik hak ve hürriyetleri sonuna kadar tammamız lazım. Ama bunlardan önemlisi, siyasal alanda sosyal ve kültürel de- ğişimi sağlamak. Siyasilere, 10 milyon lirayı alıp köşeyi dönen adam olarak bakmayacak bir nesil yaratmalıyız. Bunun için kumanda ekonomisini mutlaka tasfiye etmeliyiz. Kim- seyi ayncahk tanıyarak zenginleştirmemek ge- rek, ama mutlaka güçlü bir orta sıruf yarat- mahyız. Siz isterseniz buna burjuva sınıfı di- yebilirsiniz. Eğitim sisteminde fazilet duygu- su çok ağırlıklı bir yer tutmalı, insanlar çok küçük menfaatler için fazilet mücadelesini terk etmemeli. Belki bunlar size fazla roman- tik gelebilir, ama faziletin, erdemin öne geç- mediği yerde demokrasiyi yaşatıp, geliştirmek mümkün değildir. ŞAYLAN Sayın Uğur, siz de bir politi- kacısınız ve bir bakıma burada SHP'yi temsil ediyorsunuz. Aynı konulara ilişkın sizin değerlendirmelerinizi alabilir miyiz? NECDET UGUR Artık tarih oldu, ama 1950 öncesi CHP'yi ve kadrolannı değerlen- dirirken onlann hakkını vermek gerektiği ka- nısındayım. Bir kere CHP, sadece asker ve sivil bürokratlann yönettiği bir parti değildi. za- ten öyle olsaydı bu kadar uzun zaman ayakta kalamazdı, ülkede böylesine köklü değişiklik- leri gerçekleştiremezdi. CHP, halk kesimleri- ne, Anadolu'ya yayılmış bir partiydi ve anti- tez olarak ortaya çıkan DP'nin bütün kadro- lan CHP politikalanna katkıda bulunmuş, rol almış kişilerdi. Hep beraber çok önemli şey- ler yaptılar. Cumhuriyet onlann eseri. Dikta- törlük sürekli suçlanırdı ve demokrasi yücel- tilirdi. Yani Turkiye'nin siyasi ikümi demok- rasiye yönelikti. 1950'de çok partili yaşam ve hukuk devleti kurallan yine bu kadrolar ta- rafından getirildi, Türkiye'nin bugünkü yaşa- mının temelini o kadrolar attı. O kadrolar la- ikliği de getirdiler. Laiklik bunca yıl Türkiye- de zorlama ile mi ayakta kaldı? Hayır, Tür- kiye'de laikliği destekleyen bir halk kesimi ol- masaydı ne yasakla ne de zorlama ile laiklik tutunamazdı. Laiklik Türk toplumunun do- ğal bir kurumudur ve o kurum çok iyi yerleş- tirilmiştir. Türkiye'nin, demokratik diızeni ka- bul ettiği ve bu alanda yavaş yavaş ustalaştı- ğı, laikliği de bir yaşam biçimi haline getirdi- ği için Islam dünyasmda çok özel bir yeri var- dır. Bütün bunlan göz önüne almca o döne- min hakkını vermekte birleşeceğimizi sanıyo- rum. ŞAYLAN Sayın Uğur, bir sosyal demok- rat olarak siz piyasa ekonomisi ile demok- rasi ve katılım arasındaki bağlantıları na- sıl değerlendiriyorsunuz? NECDET UĞUR Efendim sorun, piyasa ekonomisinden çok, sosyal güvenceler açısın- dan önem taşıyor samyorum. Bir ülkede iş- sizlik sigortas yoksa, sağlık sigortası yoksa, yaşlılık sigortası yoksa, însanlar sokakta ka- labiliyorsa, gelir dağılımı hızla bozuluyorsa, inanümaz bir hızda lurdan kente göç varsa pa- zar ekonomisinin kendi doğal süreci içinde bu sorunları çözeceğini beklemek fazla iyimser- lik oluyor kanısındayım. Diğer ülkelere bak- tığımızda sosyal güvencelerin sağlandığını, ge- lir dağılım makasının iyice daraldığını görü- yoruz. Tabii bir de Turkiye'de ağır bir bölge- ler arası dengesizlik sorunu var. Diğer taraf- tan dunya bilgi çağına girdi, bilgi toplumu or- taya çıkıyor diyoruz. Yani muthiş bir milli eği- tim yatınmı gündeme gelmiş dunımda. Yani bir çok alanda radikal önlemlere baş vurmak gerekiyor gibime geliyor. Bu dunımda kuman- da ekonomisi iyidir ya da piyasa ekonomisi çok iyidir türünden doktriner yaklaşımlar ba- na çok anlamlı gelmiyor, çozum için sorun- ların özgurlük ortamında tartışılması gereki- yor. Şündı bir de gündemdeki iki soruna de- ğinmek istiyorum. Bunlar cumhurbaşkanı se- çimi ve erken seçim. Türkiye kapsamh bir top- lumsal değişmeyi yaşıyor. Ama kurumlar, ya- sal çerçeve eskimiştir. Anarşiyi önlemek mak- sadı ile özgürlükleri kısıtlayan bir vesayet ana- yasası yürürlüktedir. 1950 Türkiyesi ile 1990 Türkiyesi arasında yüzyıllara sığacak bir fark vardır. Siyasal partiler, değişimin nabzım tu- tamadığı için sıkıntıdadırlar. Böylesine deği- şen bir toplum, 50 yıl önceki Batı'nın yasala- rından aktanlmış bir kurumsal çerçeve ile dü- zenlenemez, bir yere götürülemez. Toplum ar- tık yasal düzenin dışına çıkmıştır, artık ada- let dağılımı bile yasal düzen dışmda kalmış- tır. Turkiye'de eğitim inanılmaz ölçüde geri- dir. Demokrasiden söz ediyoruz, insanların kendi çıkarlan için örgütlenmesi ve aralann- da özgur iradeleri ile uzlaşmalarını istiyoruz. Ama bunları yapacak insanları yetiştirebili- yor muyuz? Eğitim sistemi ezbere dayanan, otoriteye karşı çıkmayan, düşüncesini dile gc- tirmeyi aklına bile getiremeyen kuşaklar ye- tiştiriyor. Bu sistem nasıl değişir? Emirler de- ğişmez. Her şeyden önce öğretmenlerin değiş- mesi gerekir, bu mesleğin eski saygın konu- muna getirilmesi şarttır. ŞAYLAN Sayın, uğur, siz Hke komamzda burokrasiye de değinmiştiniz. Bürokrasi- yi de saydığınız toplumsal sorunlar arasın- da koyuyor musunuz? NECDET UGUR Bürokrasi bir süreden be- ri eski etkinliğini kaybetmiştir, çünkü kadro- ları inanılmaz ölçüde şişirilmiştir. Bu kadro^ lar hizmetin gereği olarak değil işsiz kalmış siyasi iktidar yandaşlarına iş bulabilmek için doldurulmaktadır. Samyorum Ankara'da ya- nm milyon memur var. Bunlar 57 milyonluk Türkiye'nin sorunlarını çözmeye çahşıyorlar, Çünkü bütün sorunlar gidip Ankara'ya yığı- hyor. Sonuç olarak hem halk hem de bürok- rat ezilmektedir. Halkın, çözümü çok iyi bil- diği konularda ne söz hakkı vardır ne de yet- kisi. Artık Türkiye'nin her ilçesinde hukuk, iktisat ya da mühendislik fakultelerinden me- zun olmuş insanlar yaşıyor. Bürokrasi soru- nunun çözümü Ankara'yı adam etmekten geç- mektedir. Ankara nasıl adam edilecektir? Üzerinden ufak ve aynntılı sorunlann ahnma- sı ile adam edilecektir. O halde kendiliğinden, ekonomik ölçeklere gelişmiş bölgeleri esas ala- rak yerelleşme>r e gitmek laamdır. Merkez yet- ki devri yapmalıdır. Ankara'da örneğin 40 ya- da 50 bin memur yeterli olacaktır. Bu kadro- nun temel işlevi, planlama ve eşgüdüm ola- caktır. Mevcut devlet yapısı eskimiştir ve çok etkisizdir. Asıl hizmet birimleri ilçeler ve be- lediyeler olmalıdır. Bu yola gitmeden ne say- damlık sağlanır ne de katılım. Eğer insanlar kendi yaşadıkları çevre içinde karşılarına çı- kan sorunları çözebiliyorlarsa, bu konuda söz ve irade belirtebiliyorsa bir katıhmdan bahsedilebilece ktir. ŞAYLAN Siz adeta kapsamh bir program belirlediniz. Yalmz her programın karşı- tı programlar vardır ve belki de Tur- kiye'de içinde bulunduğumuz donemde en önemli sorun farklı kamplar arasında uz- laşmanm yolunu, metodolojisini bulmak- tır. Siz bu konuda ne duşünüyorsunuz? NECDET UGUR Türkiye'de bazı konular- da uzlaşma şart, yani bütün Türklerin üzerin- de uzlaşmaya varacağı sorun alanlarından söz etmek mumkün. Örneğin erken seçim bir so- run değil. Erken seçim sonucu iktidara gele- cek parti bugünkü sistem içinde, bugünkü gündemi yürütşcek ve bu hiçbir şeyi değiştir- meyecek. Cumhurbaşkanımn halk tarafından seçilmesi de aynı kategori tartışma alanı. Ne yapacak halkın seçtiği cumhurbaşkanı? Bir askeri yönetimin getirmiş olduğu 1982 Ana- yasası'nı uygulayacak. Cumhurbaşkanının bu- günkü yetkileri hiç az değil, tehlikeli ölçüde fazla. O halde öncelikle ele alınacak şey cum- hurbaşkanının yetkileri yani anayasa olmalı. Bence bütün meselelerin kökeni anayasadır, çoğulcu, özgürlükçü ve demokratik bir ana- yasa üzerinde sivil uzlaşma sağlanmalıdır. öy- le görülüyor ki yapılacak bir mormal ya da er- ken seçimde hiçbir parti iktidar olamayacak- tır, yani ortaklaşa politikalann yürütüleceği bir döneme girilecektir. Bu, uzlaşmayı hem zorunlu hale getirecek hem de kolaylaştıracak- tır. SHP ile DYP arasında temel sorunlar üze- rinde görüşmeler yapıhyor. Bence diğer par- tiler de buna katümalıdır, anayasa, Partiler Kanunu, Seçim Kanunu gibi temel metinler üzerinde bir uzlaşma sağlanmalıdır. Bunlann dışında da uzlaşma alanlan vardır ve belki bunlar daha da önemlidir. Bürokrasinin ve ye- rel yönetimlerin yeni baştan kurulması üze- rinde, laiklik üzerinde, Güneydoğu sorunu üzerinde Türkiye'nin temel siyasi örgütleri bir uzlaşmaya varmalıdırlar. Bu başanlamayacak bir iş değildir. Tabii bu çizdiğim çerçeve için- de uzlaşma sağlanırsa eğitim alanını da kap- MMİT ülkede işsizlik sigortası yoksa, insanlar sokakta kalabüiyorsa, gelir dağılımı hızla bozuluyorsa, kırdan kente göç varsa, pazar ekonomisinin bu sorunlan çözeceğini beklemek fazla iyimserîik oîur. sayacaktır. Şündi görüyoruz ki bu sorunlar sü- rencemede bırakılacak şeyler değildir, çözül- meden bırakılamaz. Ama yine açıkça görül- mektedir ki herhangi bir siyasi parti de tek ba- şına bu sorunlan çözemez. Bu konularda par- tiler yarvşmamalı, berabere kalmalıdır ve unut- mayalım ki berabere kalmak uzlaşma için iyi- dir. Bu konularda kimse otekinin önüne ge- çip şampiyonluğunu ilan edemez. Türk top- lumu uyanmıştır. Yoruk çadınnda bile televiz- yon seyredilmektedir. Bu toplumun bir ayağı Avrupa'dadır, dünyada olup biteni izlemek- tedir. Elbet büyük sorunlar vardır, ama bun- lann çözümü de vardır. Çözümün temel ko- şulu tam olarak özgürlüklerin yerleştirilme- sidir ve kimse artık buna karşı çıkmamakta- dır. Öyleyse bunu gerçekleştirecek bir uzlaş- mayı bir an önce yaşama geçirmek gerekmek- tedir. ŞAYLAN Teşekkur ederim Sayın Uğur. Soy- leşimizin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Sa- yın Göle sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı? NİLÜFER GÖLE Sa>ın Uğur'dan sonra ba- na değinecek bir şey kalmadı ama bir ufak noktadan soz etmenin yararlı olacağını duşü- nüyorum. Katılımla ilgili olarak toplumun ye- terli ölçüde bilgilendirilmesi gereği üzerinde yeterince dunılmadı sanıyorum. Iletişim ça- ğından, bilgi toplumuna geçilmesinden soz ediyoruz. Siyasi katılımın en yaygın, en yumu- şak biçimi toplumun belli somut sorunlar üze- rinde gorüş oluşturmasıdır. Ama toplumun, B l ' 1 ' 1 ' 1 ister siyasi parti ister salt sivil toplum düze- yinde görüş oluşturabilmesi için bilgilendiril- mesi gerekir. Ama sansurün şu ya da bu bi- çimde işlediği bir toplumda bu iş çok zordur. Açık konuşalım, toplumun Güneydoğu ola- yında görüş oluşturabilmesi çok zordur, hat- ta mümkün değildir. TV'nin tekel konumun- da olduğu bir toplumda özgür ve bağımsız gö- rüş oluşması mümkün değildir. 1980 sonra- sında depolitizasyon yaşandığı görüşüne ka- tılmadığımı söylemiştim. Yasaldar devam et- miştir ve etmektedir. Bu, toplumun siyasetle ilgilenmediği anlamına gelmez. Açıkoturum- lara, konferanslara, anketiere yoğun katılım olmaktadır. Katılım için insanlann özgürce ve tam olarak bilgilendirilmesi gerekmektedir, başka türlü olması mümkün değildir. NECDET UĞUR Bu konuda bir şey ekleye- bilir miyim. Televizyonun böyle tek taraflı, çağ dışı kullanılmasından vazgeçilmesi gerek. Bu durum ne hukuk devleti ile ne de demokrasi ile bağdaşıyor. Aynca durumun kullananın da lehine olmadığmı düşünüyorum. Bu^kahm TRT'de herkes konuşsun, hiçbir şey kaybedil- mez. Aynca her söylenen etki yapar diye bir şey de yoktur. Ama TV'yi kendi ya da aile te- keline almak yalnıştır ve düşünulen, arzula- nan etki de sağlanamatnaktadır. Siz bu değer- lendirmeye katılıyor musunuz? NİLÜFER GÖLE Tamamen katılıyorum. Es- kiden Türk politikacılan için devleti ele ge- çirmek çok önemliydi, şimdi TV'yi ele geçir- mek önplana çıktı. TV, son derece önemli bir silah olarak değerlendiriliyor. Bu yaygın eği- tim anlayışı ile üst üste geliyor. Çünku bizde eğitim, insanları kendi düşündüğü gibi yön- lendirmek olarak anlaşılıyor. TV'ye olan me- rak da buradan kaynaklanıyor, politikacı ben kendi ideolojimi anlatırsam ve dinletirsem herkes bana inanır sanıyor. Eğer bir toplumun bireyleri birçok konuda bilgi ya da görüş sa- hibi iseler ve bu bilgilendirme çok kanallı, öz- gür bir sistemin işlemesi ile sağlanmışsa o top- lumda katılım olacaktır. Örneğin 1982 Ana- yasası'nın kabulünde oy vardır, ama katılım yoktur. Bir konuda mutabakata varabilmek için farklı ya da karşıt görüşlerin ortaya çık- ması ve özgürce tartışıbnası gerekmektedir. Bunun için de bilgilendirme kanallarının açık olması ve bir ya da birkaç kişinin tekelinde bulunmaması lazımdır. Anayasa oylaması çok iyi bir örnektir. Referandum çok demokratik bir kurumdur ama referandum konusunda in- sanlar bilgüendirilmezse, belli görüşlerin ya da yaklaşımlann yasaklanması söz konusu ise sa- dece görünürde bir demokratik girişim var- dır ve bu kesinlikle demokratik değildir. ŞAYLAN Sayın Tekeli oturumun son sö- zünü siz söyler misiniz? tLHAN TEKELİ Açıkoturumlara, panellere katılan siyasi parti temsilcilerine baktığımız- da bir şey görüyoruz. Burada tartıştığımız de- ğerler üzerinde çok kesin bir uzlaşma var. Herkes demokratikleşmeden, sivil toplumdan, yerel yönetimlerin güçlendirilmesinden, özgür- lüklerin tam olarak kullanılmasından yana. Şimdi bir uzlaşma var, ama bunlar uygulama- da gerçekleşmiyor. Bence bu, analize katılması gereken bir olgu. Çeşitli zamanlarda ülkenin kaderine hâkim olanlar bu katıldıklannı söy- ledikleri düzenlemeleri gerçekleştirmemişler. Bunun yorumu nasıl yapüabilir? Bence iki tür yorum söz konusu olabilir. Birincisi, bu ko- nularda halkta yaygın bir uzlaşma vardır ve onun için de politikacılar söylemlerini, halka açık ilişkilerini böyle kurmaktadırlar. Ama ik- tidan kullanışlannda, kendi küçuk gruplann- da konulara başka türlü yaklaşmaktadırlar. lkinci olarak iktidar partisi, seçim zamanı oy alabilmek için söylem düzeyinde çok sözünü ettiği düzenlemeler alanında bir iki küçük ta- vizle işi geçiştirmeye çalışmaktadır. Bu dunım- da önemli olan, siyasi parti temsilcileri ara- sında genel laf düzeyinde uzlaşma sağlanma- sı değil, somut yasa maddeleri üzerinde bir uz- laşmanın gündeme gelebilmesidir. Tabii hiç- bir partinin çoğunluk olamadığı durumda bu tür uzlaşmaya erişmek kolaylaşacak, bir baş- ka deyişle yaşama geçebilecektir. Bu son ola- rak Hasan Celal Bey'in değindiği destabilizas- yon üzerinde kısaca durmak istiyorum. Bu bir umacı gibi tepede duruyor ve tartışma konu- su yapılamıyor. Herkes içinden derin bir kaygı duyuyor ama tabular, korkular bunun açık- ça tartışılmasmı engelliyor. Bu sorunun top- lumda açıkça tartışılması, destabilizasyonun hangi noktadan sonra başladığı, partiler dı- şında destabilizasyon öğelerinin olup olma- dığı, Türkiye'de bunlann nasıl işlediği gibi so- rulara cevap aranması gerekiyor. Örneğin ben- ce kontrgerilla ola>ının TBMM'de uzun \e ay- nntılı bir biçimde tartışılması yarar sağlardı. Destabilizasyon korkulanndan kurtulmadıkça demokratikleşme yolunda mesafe alınamaya- cağını düşünüyorum.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear