Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
VI Yamalı Bîr Ontasam ve Madanoğluhnm Mektubu Milli Birlik Komitesi, Istanbul Anayasa Komisyonu'nca gönderilen öntasanyı aiınca üyelerden bir bölümü şaşırmışlar ve onlardan birisi bu tasan için "yamalı" demiş. Haklıydı. On kişilik bir komisyonun yedi üyesi öntasarının türlü noktalanna muhalif kalıp da muhalefet şerhi verirse tasan elbette "yamaü" bir görünüm kazanır. Ben, tasanrun biçim, sistem, dil bakımından tümüne muhalif oldugumdan Uludağ'da hazırlamış olduğum öntasanyı, komisyonun kabul etmiş olduğu ilkelere göre tamamlayıp tümüyle bir anayasa öntasarısı durumuna koyarak Milli Birlik Komitesi'ne gönderilmek üzere başkanlığa verdim. Milli Birlik Komitesi, öntasanyı ve muhalefet şerhlerini TBMM matbaasmda bastırmış; bu metinler o zamanki Meclis Kanunlar Müdürlüğü şefi (sonradan TBMM Genel Sekreteri) Sayın Av. Kâzım öztürk tarafından düzenlenen ve T.lş Bankası'nca bastınlmış olan üç büyük ciltlik "Türkiye Cumhuriyeti Anayasası" adlı kitapta da yer almıştır. öntasanda insan hak ve özgürlükleri bölümünden sonra gelen bölümler sanki eşdeğerli imişler gibi alt alta dizilerek hazırlanmıştı. Geçen hafta sözünü ettiğim üç kişilik alt komisyon, çatının böyle olmasını uygun bulmuştu. Her şeye karşın bu öntasanda o güne değin Türkiye'de işitilmemiş çağdaş anayasal ilke, kunıl ve kurumlar yer almış bulunuyordu. Temsilciler Meclisi toplanınca bu meclisin seçtiği Anayasa Komisyonu'na, tasan ve muhalefet şerhleri, Milli Birlik Komitesi tarafından gönderildi. O komisyonda tstanbul Üniversitesi Anayasa Komisyonu'ndan yalnızca Muammer Aksoy, Bahri Savcı, Ragıp Sanca ve ben vardık. Nedeni de, Başkan Sıddık Sami Onar'ın Temsilciler Meclisi'ne gitmek istememesi, Huseyin Nail Kubah'mn bir yıl için Amerika'ya gitmesiydi. öteki üyelerden çaüşmalann yansında, Milli Birlik Komitesi'nce komisyondan çıkanlmış olan Tank Zafer Tunaya ve Ismet Giritli, Temsilciler Meclisi'ne girmişlerdi. Tunaya, Meclis Genel Kurulu'nca bizimle birlikte Anayasa Komisyonu üyeliğine seçildi. Işin tuhafı, Temsilciler Meclisi'nin oluşumuna ilişkin yasada Istanbul Üniversitesi'ne tanınan dört kontenjan Uyesi arasında bir tek hukukçunun bulunmamasıydı. Üniversite Senatosu, bu kontenjanlara ilişkin seçimi yapmadan önce rektörlük bütün fakültelere bir genelge yollayıp Temsilciler Meclisi üyeliğine seçilme isteğinde bulunan öğretim üyelerinin bir dilekçe ile rektörlüğe başvurmasını istemişti. Genelgeyi ahnca şaşırdım. Istanbul Komisyonu'nda onca çalışma yaptıktan sonra Ankara'da anayasayı hazırlamak üzere kurulan ve Milli Birlik Komitesi ile birlikte Kurucu Meclis'i oluşturacak olan Temsilciler Meclisi'ne katılmamayı aklım almıyordu. Katılma isteğimi bildiren bir dilekçe verdim. O sırada üniversite senatosunda üye bulunan değerli meslektaşım ve dostum Prof. Ragıp Sanca'mn sonradan bana anlattığına göre, Onar dilekçeleri bir sepete koyup masamn ortasına yerlestirmiş. Sanca'mn "Efendim, bunlar birer birer okunsun" önerisi üzerine de "Okumaya lüzum yok, işte sepette duruyor, ar CUMHURIYET/2 OLAYLAR VE GORUŞLER anayasaya aykın olarak kısıtlamaması ya da yok etmemesi ön planda tutuhnuştur. Başka deyişle devlet, bu hak ve özgürlükleri bireylere "Itttuf ve ihsan edki değil", onlan korumakla yükümlü bir kuruluştur. Kendi organizasyonunu bu temel ilkeye göre biçimlendirmelidir. Bir başka anlatımla 27 Mayıs 1961 Anayasası'na göre devlet totaliter olamaz. Bilindiği gibi devleti ön planda tutan rejimlerde (komünizm, nazizm, faşizm diktalannda) temel kural "birey yok, devlet var" ilkesidir. İkinci Dunya Savaşı'ndan sonra kabul edilmiş olan Fransız, özellikle Alman ve Italyan anavasalan, totah'tarizme meydan vermernek için akla gelebilen bütün önlemleri içeren anayasalar dır. 27 Mayıs 1961 Anayasası yalnız tek kişi diktasını değil, demokratik yaşamda tek parti diktasmı da göz önüne aldığı için bunu önleyebilecek kurum ve kurallan da içinde toplamıştır. İşte onun Üçuncu Kısım'ında yer almış olan, başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere yüksek yargı organlan, türlü yönlerden yasama ve yürütmeyi denetleyerek yeniden çoğunluk diktasına gidilmesini önlemek istemiştir. Aynca parlamentoyu Millet Meclisi ve Senato olmak uzere iki kanada ayuıp, yasama orgarundan yasalann anayasaya aykın olarak çıkmaması için ilk suzgeci parlamento içinde kurmak istemiştir. Senato üyelerinin nitelikleri saptamrken, 40 yaşım bitirmiş.ve yüksek öğrenim görmüş olmak koşullanmn konuhnası bu duşünce iledir. Anayasamn "Cumhuriyetin Temel Kuruluşu" başlığını taşıyan ve en uzun parçasını oluşturan (Madde63152) bu Üçüncü Kısım'ında duzenlenmiş bulunan yasama, yürütme ve yargı kurum ve kuruluşlannın ayrıntılarına girmeden bir noktayı önemle belirtmek isterim. Az önce parlamentoda "süzgeç kanat" olarak nitelediğim Senato bu görevini gerektiği gibi yerine getirememiş, bu nedenle 27 Mayıs Anayasası'mn yürürlükte bulunduğu sure içinde parlamentodan çıkmış olan birçok yasa Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmiştir. O halde Türk pariamenlo sisteminde artık 1876 ve 1961 anajasalannda olduğu gibi iki kanatlı bir yasama meclisinin denenmesine gerek joktur. Sayın Cemal Madanoğlu'ndan almış olduğum bir mektubu aşağıya koyuyorum: "Sayın Velidedeoğlu: Cumhuriyet gazetesinin 30 Haziran 1991 günlü sayısındaki yazınu üzerine yaptığımız telefon gorüsmemizde; tstanbul'dan Ankara'ya gelişinizde, Genelkunnay'da size yaptığım kuruco meclis önerimi neden geri çevirdiğinizi sormam üzerine bana, o toplantıda bulunmadığınızı söylemiş ve bu kurucu meclis olayını size iki daktilo kâğıdını geçmemek uzere yazmamı istemiştiniz. Yazmakta olduğum anılanmdan bu bölümü aşağıya çıkartıp gönderhorum: ...Genelkunnay'da tstanbul'dan çağırdığımprofesörieri büyük bir salonda buldum. Salonun ortasına bir masa konmuş, karşısında dört sıra sandalye var. Profesörler bunlann ilk iki sırasını doldurmuşlar. Daha gerilerinde birçok subay var. Hepsi ayaktalar. Bize bakıyoriar. Masanın başına geçtiğimde sağ yanımda yüzü profesörlere karşı bereii bir kişi otunıyor. (Profesör Muammer Raşit Sevig'miş.) Demokratlara \akın olduğu için olacak, onlardan ayn oturmuş. Kendimi lanıttım. Onlara ne soyleyeceğimi daha önce duşunmuştum. Ama o anda duşündüklerimin hepsini unutup "Sayın Profesörler.. Bir istir yaptık" der demez hepsi birden konuşmaya başladılar: "Siz vaUnı kurtardınız... Devleti milleti kurtardınız... Siz, siz siz.." tki elimi kaldırdım. Sustular. "Şimdi bunlann sırası değil... Ben şöyle döşünüyornm... Sizler, Askeri Şura ve bizim örgüt uyeleriyle Danıştay, Yargıtay, Sayıştay'dakiler hep birlikte kurucu meclis olacaksınız. Süre yann öğlene kadar. Siz hukümetinizi kurun, ben askeri çekeyim." Yine hep birlikte konuşmaya başladılar. Düşüncemi beğenmediler anlaşılan. Onlan yine sustunıp "Lütfen bir kişi konuşsun" dedim. Bunun üzerine ön sırada ortada oturan Sıddık Sami Onar ayağa kalkü. (Onu gazetelerdeki fotoğraflanndan tanıyorum.) Onar, elini kendilerinden epey açıkta oturan uzunca saçlı birine uzattı. "Onun docent olduğuna bakmayın... thtilallerin bütün nazariyatını incelemiştir" dedi. "Sizler teşrii selahiyetlerle mücehhez (> asal yetkilerle donaülmış) bir ihtilal komitesi kuracaksınız.. Devlet reisi de sizden. Hükümet de sizden." Masanın başında oturan Profesör Sevig bir bana bakıyor, bir Onar'a. Onar'ın bana gösterdigi, tek başına açıkta oturan Docent tsmet Giritli olacak sanıyorum. Profesörlerin adına konuştugu anlaşılan Onar'ın benim düşuncemde olmadıgını anlayınca bozuldum. Ne diyeceğimi bilemedim. Besbelli, devlet başkanı Gürsel olacaktı. Ama hükümeti kurucu meclis kunnalıydı. Oradakilerin hepsinin Onar'ın düşüncesinde olduğunu sanmıyonım. Benim beş altı adım sağ gerimde, General Muharrem İhsan Kızıloğlu, yanında birkaç subayla duruyor. Kızıloğlu, Profesör Onar'a bağırdı: "Size kurucu meclis öneriliyor. Siz ise ihtilal meclisinden soz ediy orsunuz. Bu JC demekür..." Olanlar oldu. Oradaki subaylar profesörlerin yasal yetkilerle donaülmış bir ihtilal komitesi istediklerini duydular. Artık tartışma boşuna.. Onun için Kızıloğlu'nun yanına yürüyüp uzatmamasını söyledim. O sırada bir subay hızlı hızlı bana geüp kulağıma Gürsel'in gelmekte olduğunu bildirdi. O gün orada bulunanlardan birisi çıksa da benden sonra içerde neler olduğunu anlatsa. Çünkü Gürsel'i karşılayıp salona geürmem epey sürmüşttt. (1 Temmuz 1991) Saygılanmla, Cemal Madanoğlu. . Sayın Madanoğlu'nun mektubunda sözü edilen ön toplantıyı ben ammsamıyorum, sadece rahmetli Cemal Gürsel'in gelişinden sonraki konuşmalan biliyonım. O konuşmalar Genelkurmay'ın büyük bir salonunda "U" biçiminde birmasanın yöresinde olmuştur. Acaba aldanıyor muyum diye o günkü toplantıda bulunanlardan Sayın Prof. Ragıp Sanca'ya telefonla sordum. O da kendilerine Danıştay, Yargıtay, Sayıştay ve Askeri Şura'dan oluşacak bir kurucu meclis ve hükümet teşkili önerisi yapıldığım kesinlikle anımsamıyor. Belki Sayın Madanoğlu, rahmetli Sıddık Sami Onar, Naci Şensoy ve Ismet Giriüi gibi bazı arkadaşlarla bir sohbet yapmış olabilir. ^ ^ Prof. Bahri Savcı'nın açıkJaman: "Sayın ve degerli bocamızııı anı mütalaalannın bir yerinde Anayasa Komisyonu Başlcanıun Prof. Tunaya Ue Giriüinin komisyondan yılt«nlmı»a iste^inJ Milli Birlik Komitesi'ne onerdigini, Kubalı hariç öteki üyelere onceden anlamguun »nlayldıgım vurguhıyor. Sıdg yg gy dk Sami H dık S i Hoca'nın böyle bir degişikligi bizlere daha onceden anlattıgını sanmıyorum. En azından, bana boyle bir hikayeyi; oneride bulunmadan once, öneride bolunup da bu degişUdige muvafakat aldıktan sonra da soylememiştir. PENCERE 14 TEMMUZ 1991 HIFZIVELDET VELİDEDEOĞLU Kördüğüm ve Kılıç?.. Doğru ya da yalan, kördüğüm sözcüğünün 'Gordion'dan geldiği ileri sürülür. Sakarya ile Porsuk Çayı'nın birleştiği yerde, Ankara Eskişehir karayolu yakınında bir eski kent Gordion; Kral Midas döneminde en parlak çağını yaşamış. Söylenceye göre, Gordion'da kimsenin çözemedigi bir kördüğüm varmış; Büyük iskender, kerrti ele geçirince kılıcını çekip kördüğümü kesmiş.. İşte çözdüm!.. Oysa bir kördüğüm kılıçla çözülebilir mi!.. Emek ve sabırla ilmik ilmik açmak gerekir düğümleri... • Diyarbakır'da HEP İl Başkanı, polis olduklarını söyleyen kişilerce kaçırılıyor. Bir köprü altında ölü bulunuyor. Cenaze töreninde silahlar patlıyor. Ortalık toz duman. Halkın üzerine ateş açılıyor. Diyarbakır, milyonluk kent; hop oturup hop kalkıyor. Peki çatışmalarda kaç kişi can vermiş? Resmı açıklama: Üç!.. Söylentiler? Beş?.. On?.. Olayın kökeninde ne var? Kürt sorunu. Çok değil, kısa bir süre önce Zonguldak, aylarca hop oturup hop kalkmıştı. Zonguldak'ta da Kürt sorunu mu vardı? Halk her gün sokaklarda yürüdü, yetmedi; başkent yollarına düştü; zırhlı araçlar, silahlar, yığınaklarla göğüslendi. Şorun neydi? işadamı, işçi, esnaf tetiktedir; çiftçi, imdat işaretlerı veriyor; yangın bacayı sarmış; bıraksan traktörüne binip Ankara'ya yürüyecek.. Babıâlı ayakta!.. Sayın Özal'ın 'bir buçuk parti, iki buçuk gazete' formülü meyvelerini verdi. Gazeteciler, yalnız aralarından "şehif vermekle kalmıyorlar; basının da cenazesıni kaldırmaya hazırlanıyorlar; Bizim Ybkuş'un tarihinde bu tür bir depreme şimdiye dek hiç rastlanmadı; olağani'stü bir süreç yaşanıyor. Istanbul? Türkiye'nin en büyük kentinde gece operasyonu!.. Dersaadet'te takır takır adam vuruluyor. Diyarbakır'da üç kişi mi öldü? Al sana İstanbul'u, bir gecede 11 ölüyle... Peki Konya yerinde durur mu? Deprem, Mevlana'nın kentine de bulaşıyor; sorunlar tam bir kördüğüm oluşturuyor; Amerika, Silopi'den Bağdat'ı vurmaya hazırlanıyor; Körfez savaşı Türkiye'yi içine alarak sürmektedir; Düveli Muazzama içimizdedır; Ortadoğu haritasını yeniden çizmek için Lozan'ı yırtmak gerekmez mi? Gidiş o gidiş... Ha, bir sorun daha var: Özal ailesi!.. Cumhurbaşkanı, sayılmakla bitrneyecek sorunların en başında ailesiyle sorun oluşturuyor. • Ülkemizin yakın tarihine yazılan 10 yıllık sürelerden biri daha bitiyor. Yeni bir dönüm noktasına yaklaşıyoruz; bu gibi dönemlerde birisi özellikle kurcalıyormuş gibi olaylar başlar; gizli bir el pompalıyormuş gibi ayaklanmalar patlar; körüklenen gösteriler birdenbire ülkeyi bir sıkıyönetim rejiminin eşiğine sürükleyiverir. Yıl 1991.. 12 Eylül, 10 yıllık süresinı doldurdu; ANAP ıktidarıyla birlikte 11'inci yılında... Eğer azmlık iKtidarını kuşatmış bulunan büyük halk muhalefetı 'bir kazaya gelmeden ANAP'ı normal yollardan aşağı indirebilırse' Türkiye 'makus talihr\ri\ yenmiş olacaktır. Kördüğümleşmış sorunların çözülmesinde ilk ilmik böyle açılabilir. Eğer bu ilk adım atılamazsa, bilinız ki, Türkiye'yi Amerika'nın yeni Ortadoğu harıtasında pafta pafta bölmek isteyenlerin ekmeğine yağ sürülür. EVET/HAYIR OKTAİ AKBAL kadaşlardan isteyenler ahp okusunlar" demiş. Yapılan seçim sonunda Edebiyat Fakültesi'nden Prof. Vahit Turhan, Fen Fakültesi'nden Prof. Lntfı Birant, tktisat Fakültesi'nden Prof. Bedii Feyzioglu ve Onnan Fakültesi'nden Prof. Fehim Fırat'ın Temsilciler Meclisi'ne üye olarak gönderilmeleri uygun bulunmuş. Ragıp Sanca'yı ve beni, Temsilciler Meclisi uyesi olarak yasadaki kendi kontenjanlanna göre Milli Birlik Komitesi; Muammer Aksoy ve Tank Zafer Tunaya'yı, Cumhuriyet Halk Partisi; Bahri Sava'yı Ankara Üniversitesi Senatosu seçmiş. Yazgının kimileyin tuhaf cilveleri oluyor. Istanbul Üniversitesi Anayasa Komisyonu'nda benden alınan redaksiyon (maddeleri kaleme alma ve sistemleştirme) görevi bu kez Temsilciler Meclisi'nde Anayasa Komisyonu üyelerinden rahmetli Cafer Tüzel ve Celal Sait Siren ile bana verildi. Bu komisyonun başkanlığma ben seçildiğim için 27 Mayıs 1961 Anayasası'nın, nokta ve virgülüne vanncaya dek her maddesi elimden geçti. Dilini de komisyon üyelerine kabul ettirebildiğim oranda Türkçeleştirdim. tstanbul Komisyonu metniyle Temsilciler Meclisi Anayasa Komisyonu'nca hazırlanıp Kurucu Meclis tarafından 27 Mayıs 1961'de kabul edilen anayasamn metni karşılaştınldığmda, ikisi arasında gerek biçim, gerek dil, gerekse içerik bakımından büyük aynmlar bulunduğu görülür. Ancak önemli olan bu aynmlar degil, cumhuriyetin ilk buyuk anayasası olan 1924 tarihli Teşkilatı Esasiye Kanunu ile ondan hemen hemen 37 yıl sonra kabul edilmiş olan 1961 tarihli anayasa arasındaki aynmdır. Bu aynmlan birer birer bu sütunlara dizmek yer darlığı yüzünden olanaksızdır. Milli Birlik Komitesi üyelerinden eski Tabii Senatör Sayın Suphi Karaman "27 Mayıs'ın Yaşayan Kurumlan" başlıkh yazısında 1961 Anayasası'nın hukuk, ekonomi ve politika alanlanna getirmiş olduğu kazanımlardan bugün hâlâ ayakta duranlanru bir bir sıraladı; böylece 1924 Anayasası'nda bulunmayan yeni kurum ve ilkelere kısaca işaret etti. Ben konuyu bir başka yönden ele almak istiyorum. 27 Mayıs Anayasası'nın başında Birinci Kısım'da devlete ait bütün temel kurallar dokuz madde içinde açıkça belirtilerek bu anayasamn hangi temeller üzerine oturtulduğu vurgulanmıştır. Dört bölüme aynhnış olan Temel Hak ve ödevler başlıkh Ikinci Kısım'da ise bu kısmm birinci bölümünde yer alan "Genel Kurallar"dan sonra ikinci bölümünde "Kişinin Hak ve Ödevleri", üçüncü bölümünde "Sosyal ve tktisadi HakJar ve Ödevler", dördüncü bölümünde de "Siyasal Haklar ve Ödevler" duzenlenmistir. Böylece bu anayasada kişinin her türlü temel hak ve ödevlerine tam 53 madde özgülenerek kişilerin devlet karşısındaki hak ve ödevleri birer birer göz önüne serihniştir. Anayasamn bu İkinci Kısım'ındaki kurallann, devletin kuruluşuyla ilgili kurallardan önce yer ahnasının anlamı şudur: Yurttaş devlet için değil, devlet yurttaş için vardır. Böylece devlet mekanizmasının yurttasın hak ve özgurluklerini StRECİK ıle DENIZ KARAMAN TURAN YILMAZ cvlendıler 13 1emmu2 1991 Anfcura ıle NALAN AKTARI (SEMİZ) SERMET AKTARI evlendiler 13.71991 Üsküdar "Yıl 1991: Seksen üç yaşıma bastım. Zihnimi bir türlü toparlayamadığırndarı yazı mazı yazdığım yok. Dün hatırımı sormak için lütfen evime uğrayan Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı, gazetelerden uzun boylu şikâyet ettikten sonra, 'Memleketi uçuruma sürüklüyorlar. Gerekırse topunu birden kapatırız' dedı. Sonra da gönlümü almak kaygısıyla olacak, 'Sizin zamanınızda böyle miydi üstat? O ağırbaşlı, efendıce tenkitler nerede şimdi' diye içini çekti." 42 yıl önce Nadir Nadı böyle yazmış. 6 Eylül 1951 tarihli 'Cumhuriyet'te çıkan başyazısında 1935,1946,1952 yıllarından kesitler vererek 91 yılına kadar getirmış sergilemeyı... "Üç Hal Kanunu" başlıkh bu yazıda sergilenen nedır? Değişik iktidarların basına karşı tutumu!.. 1935'te Şükrü Kaya ile arasındaki bir konuşmayı şöyle anlatır Nadir Nadi: "CHP Genel Sekreteri Şükrü Kaya beni makamında kabul etti. Yazılarım konusunda bazı düşüncelerinı açıkladıktan sonra birdenbire ciddi bir tavır takınarak gazetecilik hayatında nasıl bir yol tutmak gerektiğine dair uzun bir nasihat geçti. Kendisini çocukluğumdan beri tanırdım. Onun için hiç sinirlenmeden, karşımda bir amcam konuşuyormuş gibi dinledim" Şükrü Kaya şöyle der genç Nadir Nadi'ye: "Gazete babanındır diye aklına geleni yazmak hakkını kendinde görmemelisin. Bugün içtimai bir fonksiyon sahibisin. Vazifeni başarabıldiğın müddetçe orada oturursun. Ters yoldan yürümeye kalkarsan seni atarız". "Şükrü Kaya'nın yanıldığı nokta, başarılanmı veya başarısızlıklarımı takdir hakkını kendinde görmesi ve ona göre de gene kendisinin beni kolumdan tuttuğu gibi kapı dışarı etmek yetkisine sahip bulunduğunu sanması idi." Aradan on bir yıl geçmiştir. Yıl 1946. Tek parti dönemi sona ermiştir. Ama iktidar partisi eskisi gibi basını kontrol altında tutmak hevesindedır. 0 günlerin başbakan yardımcısı, Nadir Nadi'ye, basının 'yurda karanlık akıbetler hazırlamak istediğini, buna katıyen müsaade etmeyeceklerini, artık sabırlarının tükenmek üzere olduğunu, gerekırse topunun birden sesini kısacaklarınf söyler. 1 Beş yıl sonra, 1951'deyiz. Nadir Bey'in 'Üç Hal Kanunu nu yazdığı günlerde... İktidarda DP vardır. Ne var ki DP'liler eski tek partinin baskıcı anlayışından kendilerini kurtaramamışlardır. Nadir Bey şöyle yazmış: "Geçenlerde Ankara'da bir devlet adamımızla görüşüyordum. Gazetelerin gidişatını beğenmiyordu: 'Dört başyazarın keyfine göre memleket idare edilir mi. Buna müsaade edemeyiz' diyordu. Muhalefet yıllarındayken iktidara ne kadar çatsak az bulan sayın devlet adamımız şikâyetınde haksızdı... Hükümet sorununu yüklenen bir devlet adamı tek başına da kalsa hak bildiği yoldan ayrılmamalıdır. Fakat halkın duygularını aksettirmekten gayri bir emeli olmayan gazetelere ara sıra kulak asmak, hiç değilse bunlara kızmamak da demokratik bir iktidarın başlıca vazifelerinden değil midir?" 1951'de kırk yaşlarındaki başyazar, 1991 yılını da uzaktan görmüş. Düşlemiş! Şimdi bu uzak görüşlülüğünde hiç mi hiç yanılmadığını anlıyoruz. Nadir Nadi bugün 83 yaşındadır. Uzunca bir süredir rahatsızdır. Bu yüzden yazılarım yazamıyor. 4 Eylül 1951 günlü yazısında, 1991'de de hiçbir şeyin değişmeyeceğini bilmiş! Evine gelen bir bakanın basın için 'memleketi uçuruma sürüklüyorlar. Gerekırse topunu birden kapatırız" diyeceğini düşünmüş... Hiç de yanılmamış! 1991'deyiz. Basın yine iktidar partisinin ağır baskıları altında çırpınıyor. Ha 1935 ha 1946, ha 1951, ha 1991... Gerçek demokrasi, basın, düşünce özgürlüğü alanında bir karış ileri gitmemişiz. Gazetecilere milyarlık para cezaları; gazetelerden aldığı tazminatla servet yaptığıyla övünen bir cumhurbaşkanı, gerekli gereksiz tutuklanan, gözaltına alınan yazarlar!.. 1935'te tek parti vardı, 1951'de demokrasiye inandığını söyleyen bir başka parti, bugün de yıne çağ atlattığını kJdia eden başka bir parti. Kuşaklar değişmiş, ama kafa hep o anlayışsız, hoşgörüsüz, görgüsüz kafa!.. "Üç Hal Kanunu "nun anlattığı gerçekler 2091 yılında da olduğu gibi mi kalacak? Ha 1935, Ha 1991! İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI'NDAN Dosya No: 989/185 Davacı Çay tşletmeleri Genel Müdürlüğü Rize, vekili tarafından, davalı Kopalta$ Ticaret Pazarlama, Halıs Alkan aleyhine mahkememizde ikarae olunan haksız rekabct davasında: Yukanda esas ve karar numarası yanh 24.1.1991 tarihli kararla, davalının "özçay", "Rize" Çayı "özel Harman", "özçay Rize Çayı" poşctleri içerisind« yaptıği uretim ve satışm durduralmasına, bu poşetlerdeki çaylar Ue poşetlerin piyasadan toplatınlmasına, reklamlannın men'ine karar verilmiştir. Keyfıyet ilan olunur. 8.7.1991 Basın: 30678 Nadir Nadi şöyle yazıyor: Herkes Saf Süt içmelidir! Sut, kalıte ve mıktar bakımından çok zengın proteın, karbonhıdrat ve mıneral maddeler içeren, çok değerli ve temel bir besındır Çocukların sağlıklı buyumelerı, hamıle ve doğum yapan anneler ıle menapoz geçıren kadınların kaybettıklerını gen alabılmelerı, kırılmalarda kemıklerın çabuk kaynaması ve 7den 70'e herkesın dengelı beslenmesı ıçın gerekli vıtamın ve mıneral maddelerın hemen tumu süt'te bulunmaktadır. İnsan sağlığı için son derece tehlikeli olan sokak sütü kaynatıldığında bile, içindeki zararlı bakteriler yok olmayabilir. Bunun yanısıra, evde kaynatma, sut'un besın değerını azaltır. Bunun bılıncındekı tuketıcı, ambalaj ıçındekı sağlıklı saf sut'u tercıh etmektedır. Zararlı bakterılerı yok edıp, ıçındekı proteın, vıtamın ve mıneral maddeleri koruyan Süper Pastörize (UHT) sıstemı ıle ışlenen ve hiç bir katkı maddesi konmadan uzun omurlu olması ıçın Tetra Pak kutularında satılan süt, ıçılecek suttur Herkesin saf süt içmesi için. İLAN YOZGAT KONKORDATO KOMtSERLİĞİ'NDEN Yozgat Merkez A$. Nohutlu Mahallesi Sakarya Caddesi'nde büfe ticaretiyle i^igal eden borçlu Bahn Aslanlaş vekili Av. Hamza Ali Erin konkordato mehil talebi Yozgat tcra Tetkik Mercii Hâkimligi'nce kabul edilerek 2 aylık süre verilmiş ve komiserlik görevi tarafıma tevdi edilmiş olup bu kere komiserliguı talebi üzerine aynı hâlrimlilf. çe 3.7.1991 tarihinden itibaren borçluya verilen mehil 2 ay daha uzatümış olduğu ilan olunur. 3.7.1991 Basın: 30578 T.C. CEYHAN SULH HUKUK MAHKEMESİ 1990/869 Davacı Maliyc Hazinesi vekili Av. Sezcan TelK tarafından açılan veraset davasının yapılan açık duruşması sonunda: Muris, Ceyhan Doruk köyü nüfusuna kayıth olduğu bildirilen 1316 d.lu Elife Çetinkıran'ın bütün aramalara ragmen mirasçılannın bulunamadığından ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiş olup mirasçüarın 3 ay içerisinde mahkememize müracaat etmeleri veya kendilerini bir vekille temsil ettirmeleri hususunda 7201 sayılı kanunun 28'inci maddesi uyannca Uanen tebliğ olunur. 7.6.1991 Basın: 48096 TETRA /PAK\ Bu tur sutlerı ıçındekı proteın ve vıtamınlerı oldurmemek ıçın kaynatmadan ıçebılırsınız Istersenız nafıf ısıtın Kutuyu açtıktan sonra sut'u buzdolabına koyun ve birkaç gun içinde ıçın Sut hava ıle temasa geçtığınde havadakı bakterıler nedenıyle bozulur Kalitesi, tadı ve tüm besin değeri ile. Saf Süt. Katkısız Süt. Süper Pastörize ve Uzun Ömürlü. Tetra Pak kutularında. TPM Tatbikiliden resim dersi 160 15 35 (14.0016.00 arast)