18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET/10 PAZAR YAZHARI 3 ŞUBAT 1991 Hamburg'dan Savaşmamaya ant içilmişti2. Dünya Savaşı'ndan sonra bir daha savaşmamaya ant içen Almanlar, bunca zaman sonra yeniden savaşın eşiğine geldiler. ORAL ÇALIŞLAR HAMBURG — Edmuıd Meagher, Amerikalı, 65 yaşın- da, 5 yıJdır Hamburg'da yaşıyor. Vielnam savaşını protesto etti- ği ve savasa ilişkin yardımları ödemediği için ABD'den sınır- dışı edilmiş. O gün bugilndür Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde dolaşıyor. Avnıpa'da askeri raal- zeme yapan bir firmanın basın danısmanlığını ve haJkla ilişki- ler rnüdürlüğünü yürtttttrken, bu görevi de kısa sûrede lerk ediyor ve sokaklarda keman ça- Iarak yaşamını sürdürmeye ka- rar veriyor. Uona Jordan; öğretmen, doğ- ma büyüme Hamburglu. Bir li- se müdürii üe evliyken Ed'i so- kakta keman çalarken görüp âşık oluyor. Uona, Ed'den yir- mi yas küçflk. Hamburg'daki neredeyse bfl- tûn Türkler Ed ve Ilona çiftini tanırlar. Ed ve Ilona, iki yıldır birlikte yasıyorlar. Hemen tüm siyasi gösterilerde onlan görebi- lirsiniz. özellikie Almanlann ırkçı ve yabancıJara üstten ba- kan tutumuna büyük bir öfke duyduklannı onlara söylemevi bir görev bilirler. Iiona, bir an- lamda Almana benzemeyen, se- vimli bir Almandır. Tüketim toplumunun bireyleri kompart- manlara ayırıp, yalnızlastırdığ] Almanya'da Ilona gibilerine zor rastlarsınız. Ilona'nm son buluşu, boynu- na çeşitli sorular içeren kâğıtlar asarak metrolarda dolaşmak. Her gün yenisini yazdığı kâgıt- Budapeştelden Sinemanın dayanılmaz cazibesi MEHMET MESTÇİ BUDAPEŞTE — Müzik Akademisi'nin giriş katında bü- fenin etrafına kumelenmiş, 12 forintlik tatsız kahveyi içen öğ- rencflerin çoğu birbirini yakın- dan tanır. O yüzden kızlara edi- len sinemaya gitme teklifleri önemli bir neden yoksa geri çev- rilmez. Tabii ki illa kızlara yönelik ol- mayabilir bu tekü'fler, ama ge- çen cuma Tünde ve Enikö ile karsılastığımda arkadaşlıklann- dan dolayı duyduğum neşeye bir müddet üuiyacım oldugunu dü- şündüm ve Terez Bulvan'ndaki Matra Sineması'nı önerdim. Entelektüel filmlere gitme dü- şüncesi küçük de olsa var olan "reddedilme" oranını iyice dü- şürür. Çunkü akademideki kız öğrencilerin çoğu entellikten eni konu hoşlanır. Piyano mu? On- lann fikirlerine kulak verin. Bergman? Bergman bunların önemli bir kesiminin sevgjsini kazanmıştır. Feminizm? Bu ko- nu Macaristan'da onlar açısın- dan geçersizdir. Bu defa karşımıza çıkan fiim Marco Ferrerini'nin muthis ya- pıtlanndan biri "La Gnutde Bouffe^oldu. Matra Sineması Peşte'deki en gilzel sinematek. Huzur dolu, minik mekânı içinde tertemiz, güler yuzlü teen-ager sonrası ku- şağın tıklım tıklım doldurduğu bir yer. Ama aşınsızük var bu mekânda. Duygulannı içlerinde rutma vakası. Halbuki hepsiyle beraber "La Strada"dan sonra en yoğun sessizliği yaşamak, "Rom»"dan sonra uzunca bir "Ferrovia Stato" ile Roma'ya yolculuk etmek, "Canterbury Tfe«ls"dan sonra ise St. Endre* deki lokantalardan binni kapa- tarak üç gün üç gece eğlenmek gelmiştir içimden. Filmden sonra Tünde ve Eni- kö ile biraz yürüdüm ve bu es- nada anlattıklan problemlerle çelişen aydınlık yüz ifadeleri ha- yatla olan dostluklanna ne de- rece önem verdiklerini fısıldadı içime. Tünde'nin babası ölmüş, Enikö'nünkiler aynlmış. Okul- dan aldıklan üç kurus yardun parası zaten sembouk sayildığın- dan, acımasızca yüklü akade- mik derslerinin üzerine geceleri küçük bir çamaşır yıkama işlet- mesinde çalışıp birkaç kuruş da- ha geçiyonnuş elJerine. Belki de arük yaslanabüecekleri hiç kim- seleri olmadığından, bu ürkütü- cü boşluga karşı açtıklan sava- şın zaferiydi gözlerindeki ay- namsı parlaklık. Onlardan ayrıldığımda son yirmi dakikanın keyifsizliği be- ni gerisin geriye döndurüp Mat- ra'dan sadece birkaç adım iler- deki Apollo Sineması'nın dibi- ne kadar getirdi. Karar vennekte zorlanmadım. Çıinkü akşam se- kiz seansı mucizev idir. Kahkaha dtişkünü yüzlerce Peştelinin en yeni Hollyvvood fîlmlerine fana- tikçe takıldıkları, dertlerin, borçiann, harçlann paJtolann cebinde vestiyere bırakıldıgı sı- ;ak bir seanstır. larda, "Almanya aeden Sad- dant'a zeiıirii gaz satü, hiç dü- jündimiiz mo?", "Bu savaş lu- min savaşıdır; faalkın bu savas- la ne Ugisi var?" gibi sorular yer alıyor. Uzerindeki kâğıüara me- rakla bakan Almanlara yakla- şıp, onlarla tartışmaya girişiyor. Savas basladıktan sonra Ed garip bir suskunluğa büründü. "Inaaır mısınız, her akşam ev- de saatlerce aglıyonıtn. Araeri- kaü oimaktan utanç dujoyo- nun" djyerek duygulannı dile getiriyor. O da Ilona ile birlikte koşturuyor. Fakaı son günlerde- ki durgunluğunun nedenini ye- ni ögrendik; Amerikan pasapor- tunu konsolosluga vermeyi ve kiraliksiz yaşamayı düşunüyor- mus. Bunu yaptığı an, 65 yBşın- daki Ed'i Aimanya'dan atabilir- ler, emekli aylığını kesebilirler. Ama Ed, ABD'nin yaptıklanna bir Amerikaü olarak gerekli tep- kiyi gösterememenin çaresizliği içinde kıvranıp duruyor. En son çare olarak aklına bu gelmiş. Savas basladıktan sonra Hamburg'daki bir çiftin yasa- mından kısa bir kesit bu. Al- manya iki haftadır, '&8'den bu vana ilk kez böylesine yoğun kit- le gösterilenne sahne oluyor. "S«gl Ndn", yani "Hayır de", onlann son günierde en çok kul- landıklan iki sözcük. Ünlü Al- man sairi ve tiyatro yazan Wolf- gang Borchert'in şiirinin adı "Sagl Nein". Borchert, Ikinci Dünya Savaşı'nda zorla cephe- ye gönderilenlerden. Savaş onun üzerinde yıkıcı izler bırakır. Sa- va$ dönüşu, son günlerde Al- manların diünden duşmeyen bu siiri yazar ve bütun vasanunı sa- vas karsıtı çahşmalara adar. Aslında tüm Almanlar, tkin- ci Dünya Savaşı'ndan sonra bir daha savaşmamaya ant içerler. "Nie VVieder Krieg" (bir daha savasa hayır) onların temel fel- sefesi haline gelir. Ama kader, onlan yine sava- şın esiğme getirdi. Üstelik, 85 yıl sonra Türlderle yeniden ittifaka girerek. O zaman birlikte yenil- mislerdi. Almanlar savasa girmek iste- miyor, ne hükümetleri ne de hal- kı. Ama ABD ve müttefikleri onlan savasa ve özellikie de maddi destek yapmava zorluyor. ABD, savaş makinesini yenileye- bilmek için iki devleti gözüne kestirmiş durumda: Japonya ve Almanya. İki zengin ülke, istemeye iste- meye ellerini cseplerine atıyorlar. Savaş uzadıkça onlann daha çok ellerini cepierine atmalan is- tenecek. Berlin'den Savaş, sanık olabüs^diSavaşı saruk sandaJyesine oturtabüseydik eğer, Almanya'da aleyhine ifade verecek çok tanık bulunurdu. Körfez'de savas büiun yoğunluğuyla sürerken Avnıpa başkentlerinde, ABO'de savaş karsıtı gösteriler de her geçen gün büyüyor Berlin'de yapılan bir gosieride on binlerce kişi 'savasa haytr' diye bagırdı. (Fotograf: Renter) Paris'ten Binlerceküçük sevinçyumağıKimi küçük sevinçler yalnızca birileri için vardır. Diğerleri o sevinçleri duymazJar. Bıkkın ve kör adımları, minicik sevinçleri ezer geçer. Paris, bir değil, yüz değil, binJerce küçük sevinç yumağıdır. Parisliler, acaba Paris'i aslında hiç mi hiç tanımadıkları için mi sevinemiyorlar? MİNE G. SAULNIER PARİS — Kimi küçük sevinç- ler yalnız birileri için vardır, di- ğerleri için yokturlar. Diğerleri, o sevinçleri duymazlar. Bıkkın ve kör adımları, minicik sevinç- leri ezip geçer. Oysa, birilerinin duyargaJarı o sevinçlere açıktır hep. Yerde, gökte, birlikte ve yal- nızken. Bir sabah, pencere mutlaka küçuk sevinçlerin üstüne açılır. Kocarnan bir kentin uğultusu dolar içeri. Paris, çoktan uyanmıştır. Binlerce metro vagonu, iki dakika suren her duruş ve kal- kışta; yeraltından yertistüne yüz- binlerce insan kusmaktadır sim- di. Uzaktan bir tren sesi gelir. Paris'ten Bordeaux'ya, saatte 513 km hız yapabilen, ama or- talama 400'le gidecek olan At- lantik TGV'sinın kalkışına 32 saniye vardır. Yalnız baskentten ve şu anda, tüm ülkeye tam 27 tren kalkmaktadır. Fransa, demiryollanrun en ge- lişmiş olduğu dunya ülkesidir. Her yıl ağırladığı ve daha ağır- tayacağı, yaklaşık 55 milyon tu- ristle (nüfusu kadar yani), turizm dalında ABD'nin ardın- dan ikinci gelir. Ordusu, NATO'ya dahil değil- dir. Nükleer savaş gücünde, dün- ya flçüncüsudür. Nükieer ener- ji üretiminde ise yine ABD'nin ardından ikinciliği alır. Pencerenin camlanru serin bir Paris güneşi oksuyor. Mösyö Haussmann'ın 3. Napolyon dö- neminde açtığı geniş bulvarlar- dan sabırsız arabalar ve o ara- balann içinde suratsız "iş" in- sanlan akmakta. Korna sesleri- ni'duymamak için ses geçirme- yen camiannı sıkı sıkı kapaünış- lar. İki metrekarelik taşıt bağım- sızlıkları içinde kıç kıça ilerler- ken hem tımaklannı kemiriyor, hem de burunlannı kanştırarak stereo müziklerini dinliyorlar. Paris Valisi Mösyö Hauss- mann'ın, vaktiyle bu burvarlan, ikide bir kazan kaidıran Paris- liJerin kolay barikat kurmalan- nı önlemek için böylesine geniş açtırdığını bilmiyorlar. Yamndan gectikleri Eyfel Ku- lesi'ni de görmuyorlar. Oysa Ey- fel Kulesi yeniden boyanıyor. Bu kule, Mösyö "Eiffel"e 1889 Dünya Fuan için, 20 yıl sonra sökülmesi kaydıyla ısmarlanmış. Ama Gustave Eiffel, aslında ilk planlarını yanında çaüsan bir mimardan satın aldığı kulesini sökmeye kıyamıyornıus. 20. yüzyıl başlarında yayına basla- yan ilk radyo vericisini kulenin tepesine diktırerek "Bakın iş« yanyor" manüğıyla ünlü Eyfel KuJesi'ni yıkımdan kurtarraış. Yirmi yıl için kurulan Eyfel Anı- tı, yüzyıl sonra ve 320 metrelik boyuyla yine ayakta, yine essiz. 7000 ton ağırhğmdaki çelik göv- desi 7 yılda bir boyanıyor, her yıl 3.5 milyon kisi tarafından ziya- ret ediü'yor. Bundan bir sttre önce, Paris 0T0M0BİLOE İNDİRİM FIRSAT1 Para sıkmtısı ve satış durgunluğu nedeniyle, yerli ve yabancı otomobilde indirimli satışlar başladı. • Sıfır kilometredeki otomobüleri, bayifîyatınınçok altında alabilirsiniz. Ancak acele edin, yakında zam var... • Hangi marka ve model otomobilde ne kadar indirim yaptırabilirsiniz? Bayilerin ve otomobil sanayicilerinin önerileri... • Ucuza otomobil almanın yöntemleri... EKONOMİSTOKUYANLAR BORSADAÇOKKAZANDI Ekonomist'in önerdiği 20 hisseye yatırım yapanlar, 3 haftada ortalama yüzde 61.52 kazandı. Oysa aynı sürede tüm hisseler sadece yüzde 27 prim yapü. • Bu hafta da, Ekonomist'te daha çok kazandıracak haberler var. AMERİKAN SİRKETIERİNEKAMÜFLAJ ~ Türkiye'deki ABD şirketieri terörist eylemlere karşı sıkı korumaya alınırken, şirketler de kendilerini gizlemek için ilgtnç yöntemlere başvuruyorlar. YABANCIHİPERMARKET AKINI Avrupa ve Amerika'nın dev hipermarketleri Türkiye'de yatırırn yapmak için harekete geçti. • Kara savaşına tezahürat • İşadamları savaş uykusuna yattı. • Vergi yasası yağmuru para etmedi. • "Bankalan bu yıl sis basacak" • Altın yumurüayan fabrika. • Reklam verenlere THazır oi~ çağrısı. • Dünür, piyango talihlisi gibi... JSt OTOMOBİLDE İNDİRİM FIRSATI Bugün bayinizde Almayı unutmaym... hayranı çılguı bir Amerikalı, Ey- fel Kulesi'nin her yedi yılda bir sırayla mavi, beyaz ve kırmızjya boyanmasını önermişti. Eyfel- in düzenli aralıklarla Fransız bayrağırun renklerine bürünnıe- sini sımgeleyen bir düzine de maket hazırlayıp sergiledi. "B*ylece" diyordu çılgın Ame- rikalı, "Balsylarım Pans'te gt- çinneye gelen yeni evliler, bir Eyfel'in mavi dönemine, kınnı- a ya da beyaz dönemine rastla- dık, diyebilirter." Ben çok sevmiştim çılgın Amerikaiının üç renk senfonisi- ni. Ama tutucu Fransızlar, bu fikri tutmadılar. Eyfel'in rengi eskiden gri idi simdi boz. Fakat yeni ışıklarla giydirdiler onu. Halojen lambalanrun aydınü- ğında, geceleri bir kuyruklu yıl- dız gibi uzanıyor yeryüzünden gökyüzüne. Paris, bir, yüz değil, binlerce küçük sevinç yumağı. Anlatma- ya hangisinden başlamalı? Içimde, boyundan büyük bir çikolatayı kemirmeye çalışan ço- cuk çaresizliği var. Şu somurtkan Parisliler, aca- ba Paris'i aslında hiç mi hiç ta- nımadıklan için mi sevinemiyor- lar? DİLEK ZAPTÇIOĞLÜ BERLİN — Frau Haack ka- pıdan başını uzatarak "Ne kor- knnç degil mi" diyor, "Savaş ne korkunç". Sava; saruk sandalye- sinde oturabilseydi, savcılık ma- kamının en önemli tanığı kusku- suz Frau Haack olurdu. Kapı komşumuz Frau Haack yetmiş altı yaşında. Hitler ikti- dara geldiğinde on sekiz, savaj basladığında yirmi beş, Alman- ya yerle bir olduğunda otuz, dul kaldığında ise krrk yaşındaydı. Frau Haack, Berlin'in Charlot- tenburg semtinde, cephesi cum- baü, tavanları kartonpiyerli bu yüz yıllık apartmanda tam 1946 senesinden beri oturmakta. Frau Haack'ın tek oğlu yıilar önce Kanada'ya göçmüs. Frau Haack, kınk kalçası pla- tin çivilere rağmen tam kayna- madığı için zor adım atıyor, ama bütün alışverişini, temizliğini kendi yaptığı gibi arasıra arka- daslarıyla Berlin Filarmoni Or- kestrası'nın konserlerine gidip Çaykovski dinlemeye, operada Italyan bestecilerin eserlerini iz- lemeye bayılıyor. 1940'lardan beri hep aynı berber dükkânın- da saçlannı kül rengine boyata- rak mizampli yaptınyor. Küçük ve gülümser yüzü, incecik zarif bedeniyle tam bir "Berlin hanı- mefendisi'". Frau Haack şimdi Polonya- ya dahil olan Pomeranya'da doğmuş. Prusya'nın; eski adıy- la Königsberg, bugünkü adıyîa Kaliningrad'm batısı Pomeran- ya. Baltık Denizi kıyısmda ince san kumlardan oluşan tepecik- ler, soğuk mavi deniz, ruzgârdan savrulan kavaklar, selviler, uçsuz bucaksız tarlalar Pomeranya. Buğday ve geiincik kokan uzak bir anı. Frau Haack için savas demek, bir gece ansızın evleri basıp ka- dınlara saJdıran, erkeklenn kol- lanndan saatleri, ceple-. inden si- garaları çekip alan çekik gözJü Moğol yıizlü Kızılordu askerle- ri demek. Savas demek, çılgın bir 'führer'in peşinden felakete koşan ve milyonlarca kişiyi fe- lakete iten kitleler demek. Frau Haack için savas, dogup büyüdüğü topraklardan kopanl- mak ve bir daha dönmemek üzere gitmek demek. Artık Po- lonya'y-a seyahat etmek kolay. Ama Frau Haack, "asla" diyor, "Asia dönmem, çünkü bütnn sevdiklerim, yakınlanm Polon- ya'daki toplu mezaıiarda .vatı- yor." MİLH AYDIN B ANKASI T.A.Ş I31ARİŞBAAIK MÜFETTİŞ YARDIMCILIĞI GİRİŞ SINAVINA ÇAĞRI Bankamız Teftiş Kurulu'na gereği kadar Bay ve Bayan Müfettiş Yardımcıları alınacak olup yazılı sı- nav 09-10 Mart 1991 tarihlerinde Ankara, Istanbul ve İzmir'de yapılacaktır. 1) KATILMA KOŞULLARI — T.C. vatandaşı ve persone! yönetmeliğimi- zin memuriyet için öngördüğü koşullara sa- hip olmak, — Eğitim süresi en az dört yıl olan Siyasal Bilgiler, Hukuk, İktisat İşletme ve İdari Bi- limleri Fakülte ve Yüksek Okulları veya ay- nı süre eğitim veren ve bunlara eşitliği Yük- sek Öğretim Kurulu'nca kabul olunan ben- zeri Fakülte ve Yüksek Okullardan birini bi- tirmiş olmak, — Sınav tarihinde 30 yaşını doldurmamış ol- mak, — (Erkek adaylar için) askerlik görevini yap- mış veya erteletmiş olmak, — Sağlık durumu Türkiye'nin her yerinde gö- rev almaya ve teftişin gerektirdiği yolcu- lukları yapmaya elverişli olmak, — Herhagi bir kuruma karşı zorunlu hizmet yükümlülüğü bulunmamak, — Bankamız Müfettiş Yardımcılığı sınavları- na birden fazla girrnemiş olmak, — Yapılacak inceleme sonucunda, bir müfet- tişte bulunması gereken karakter ve nite- liklere sahip olmak, 2) BAŞVURU Sınav konuları adaylardan istenecek belgeler ve diğer bilgileri içeren broşürler Teftiş Kuru- iu Başkanlığı ve tüm şubelerimizden temin edilebilir. Adayların gerekli belgeleri en geç 01.03.1991 günü saat 17.00'ye kadar bir di- lekçe ile Milli Aydın Bankası T.A.Ş. TARİŞ- BANK Teftiş Kurulu Başkanlığı Şair Eşref Bul- varı No: 3/1 Çankaya - İZMİR adresine elden teslim etmeleri veya posta iıe göndermeleri gerekmektedir. Ek bilgi için Tel: (51) 122770 GİDERAKİK1AŞARKEN Vedat Günyol 6.000 Iıra(KDV içinde) Çağdaf Yaymlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-htanbul ö Frau Haack, televizyonda "Miittefiklerin, isabet oranı yüzde seksene ulaşan basanb bavs «kiDİan"nj dınlerken başı- nı önüne eğip gözlerini kapatı- yor. Savaslann en korkuncun- dan geçen Frau Haack için bu savas da haklı değil. "Çiınkfi" diyor, "Banş için savaşmak di- ye bir şey olamaz. Savaşarak, si- İaUanarak banş sagianmaz. Sa- dece mesru müdafaa için, vata- nın kurtuluşu ve bağunsıziık için verüen savaş haklıdır. Biz Al- manlar haklı bir savaş vermedik ve kaybettik. Bu savası hangi ta- « f kazansa da sonuçta kaybe- den, insanlığın otuşturdu£u me- deni degerier olacaktır." Oğret- menlikten emekli Frau Haack ekliyor: "Mesela sizin önderiniz Alaturi. Turk milktini haklı bir savastaa, vatamnızı mesru raii- dafaa için verilen bir savasun muzaffer çıkardı. Ben önderini- ze ve reformlanna bıiyük hay- ranlık du>uyorum. Onun sava- şı haidıydı. Amcrika simdi ne- den savasıvor? Mesru mddafaa için mi? Vatan toprağıoı işgal- den kurtarmak için mi? Irak ni- ÇİD savasıyor? Sınırlannı geniş- ktmek için mi? Ne Amerika'nın ne de Irak'ın savaşı haklı. Ben bu savası mabkûm ediyonım." Eğer savas sanık sandalyesin- de oturabilseydi Almanya'da aleyhine ifade verecek çok tanık bulunurdu. Ama savasın saruk sandalyesine oturtulması mum- kUn olsaydı, zaten boyle savas- lar olmazdı. Neıv York'tan ABD bayrağı vesan kurdeleler ŞEBNEM ATİYAS NEW YORK — Radyo Ciry Müzikholü'nün önünde bir gnıp insan ellerinde mumlanyla sava- sa karşı protesto gösterisinde. Koalisyon gnıbunda Vietnam döneminden çok sayıda orta yaşh var. Hepsinin çocuklan sa- vasta şimdi, Körfez'de. Bazıları hâlâ çocuklannın niçin gönfiUtt asker olmaya karar verdiğini an- layabilmiş değil. New York çevresinde Ameri- kan milliyetçiîtği kendini bütttn evlere asılmış Amerikan bayrak- ları ile belli ediyor. Kapılara, ağaçlara san kurdeleler bağlan- mış; gidenlerın sağ geri dönme- si dileğinin ifadesi. tran-Irak savaşında dört yıl Irak ordusuna hizmet eden Irak- h lbrahim Kerkuklü bir Türk- men ailesinden. Resmi kâğıtlan olmadığı için FBI'ın (Federal Soruşturma Burosu) hezimetine ugrayan Irakhlardan. Kanada- ya siyasi iltica hazırlığı içinde. İki hafta boyunca çeşitli kereler hırpalanarak sorgulandıktan sonra FBI görev lileri sonunda "özıir" dileyip bırakmışlar pcşi- ni. Ibrahim'in ağabeyi eylemci bir Islamcı. Kanada'da siyasi mültecilerin alındığı ve mahkemeye çıkanl- dığı "bekleme merkezine" gide- cek lbrahim. Daha önce aynı yerde bir yığın İranlı ve Iraklı ile karsılastığıru anlatıyor. Savasın basladığından beri iki haftadır Bağdat'taki ailesiyle te- mas kurulamıyor. Saldından iki saat öncesi annesi ve babası ile Bağdat'tan konuşmuşiar. Bu dumm endişderini daha da art- tırıyor. İbrahim'i Kanada'ya ufurlamak için garip bir gnıp bir arada. Kızkardesinin eşi Lübnan'ı terk etmek durumun- da kalan ve miilteci olarak bü- yüyen bir Musevi Bir Filistinli ve onun ABD'de büyüyen Türk arkadası, bir Yunanlı, 1974'te Kıbns Rum askeri olup esir dü- şen ve kaçan bir Kıbnslı Rum. Müslüman siyah bir Amerikalı veesi. MüslümanAmerikalı, esi- nin amcasının, 20 kişilik bir en- telektuel siyah grubuyla birlik- te Bağdat'ta banş girişirnlerin- de bulundugunu anlatıyor. Sonra hep birlikte televizyon- da savaşın gulümseyen yuzü Ge- neral Schwarzkopr'un esprileri seyrediliyor. "İşte Bağdat'ın en şanslı adanu" diyor; General Schwarzkopf Suudi Arabistan- dan her gün düzenli olarak vi- deo gösterimleri ve haritalarla verdiği basın toplantısında. Ek- randa bir uçağm hedefi altında ilerieyen küçücuk bir taşıt beh- riyor. Taşıt geçip gittikten bir sa- niye sonra aşağıda patlayan bomba nedense o sırada basın toplantısındaki gazetecileri gül- düriiyor. Olayı seyreden Filistin- li sorguluyor: "Neden gtildiiler acaba, beiki de küçuk arabada- ki adamın kartulduğıına sevin- mi»lenUr~."
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear