18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
10 ŞUBAT 1991 HABERLER CUMHURÎYET/3 tŞLER KESAT — EHyarbalar'da •amaı m f l . Cemaat secdeye vanrken caminia babçesinde namaz kılanlann arasuıda kalmış olan 11 yaşındaki küçlik satıcı Muhittm Mntin, işleria bu a n 'kesaf gittl^lnj dtiffiauyor. Ayakkabt tabuu ve parfam satan Mnthı da savaşın bir an önce bitmesbü isteyenlerden. (Fotograf: AP/Bnıina Özbilki) tlkokul öğrencisi ve bilimkurgu yazarı Funda Kıvran savaşı ancak çocukların önleyebileceği kamsında 'Büyükler banşıbeceremez'BÜLENT ECEVİT ANTALYA — 15 Mart 1982 Solingen/Alman- ya doğumlu tlkokul 4. sınıf öğrencisi Fnnda KIT- ran, bUyUklerin savaşı durduracağına inanmadı- ğını, artık banşı sağlama sırasuun çocuklaıda ol- duğuna inanıyor. — Savaş keümesioi ilk kez ne zaman dtrydnn? Sende ne gibi bir anlam bıraktı? KTVRAN — Savaş... Ben savaşı arkadaşlar sa- vaşçılık oynarken duydum. Ve bunu sadece bir oyun olarak görürdüm. Orada arkadaşlar birbir- lerini şakacıktan öldUrüyorlardı. Gcrçek olaca- ğını hiç sanmazdım. — Körfez savaşı hakkında ne biliyorsnn? •**3VRAN — Ben Irak ve Amerika'yı, sütü pay- laşamayan kedilere benzetiyorum. Gerçekten benzemiyorlar mı? Irak Kuveyt'i işgal etti diye sanki Amerikalılar "ver sutümii" dermiş gibi ona saldınyorlar. — Suçhı Idm seace? HVRAN — Burada hepsinin de bir suç payı var. Çünkü ABD, Irak ve fran savaşırken, Irak'a güçlü silahlar verdi. Tabü diğer ülkeler de, Fran- sa, Almanya, filan. Irak da şimdi Amerika'ya karşı bunJarı kııllanıyor. Amerika şimdi kendi si- lahlanyla savaşıyor. Irak'ta da suç var. — Saddamia karpiaşsaydııı neier söyfcnKk b- terdin? KIVRAN — En başta nefret ettiğimi söyler- dim. Niye ulusunu böyle bir tehlikeye attığını so- rardım. ABD'nin çok güçlü olduğunu da hatır- latırdım. öğretmenimiz bir kornpozisyon verdi, konusu "Savaş ve Dunya", şimdilerde onu yazı- yorum. Daha sonra da başladığun kitabı bu ta- tilde bitireceğim. — Kompozisyoada ne yazmak istiyorsun? KIVRAN — Savaş bir çeşit kavga türil gibi- dir. Biz bazen arkadaşlarla kavga ettiğimiz gibi uluslar da birbirleriyle kavga ediyorlar. Buna da savaş diyorlar. Ama onlar bizim kavga ettiğimiz gibi etmiyorlar. Onlar sUahlarla, bombalarla kav- ga ediyorlar. Savaşta ulus yöneticileri ordularını PUNYA COCUKLARINDAN SAVAŞAN BOYOKLERE 'Savaşta insanların ve herşeyin yok olduğunu biliyoruz. Biz daha çocukluğumuzu bile tam olarakyaşamadık Siz biryandan savaşırken hiç düşündünüz mü geriye bıraktıklannızı? Düşündüğünüzü hiçsanmayız Siz geride ölüler, yaralılar, evsiz barksızlar ve öksüz yeiim çocuklar bırakıyorsunuz- Hadi tüfek çıktı gözünüz büyüdiL Ama ondan öncede taşlarla dinozorlan öldürüvordunuz. Tarih boyunca dünya hiç savaşsız olmadh Bir kere de savaşsız yaşamayı denememişsiniz Bir kere deneyin çok iyi olacaktır' toplayıp, karşısındaki ülke ordulanna saldırma- lannı emrediyorlar. Ama hiç düşünmüyorlar, on- lann açtıkları savaşta askerlerden başka suçsuz milyonlarca insan ölüyor, sakat kalıyor, evsiz barksız kalıyor. Savaş geride, kazanan ve kaybe- denden başka bir sürü ölü, yaralı, evsiz insanlar ve öksüz çocuklar bırakıyor. Savaşta çocuklar hiçbir suçlan olmadığı haJde ölüyorlar. tşte, kom- pozisyonumun girişi böyle olacak. — Peki, khapta neier yazacaksın? KIVRAN — Kitabı yazmaya başladım. Kapa- ğını filan hazırladım. Şimdiki zamanda geçrni- yor. Çok sonrakı bir yaşam ve Pluton gezegenin- de geçiyor. Orada kımi canlılar bulunuyor. Dü- şünebiliyor musunuz, orada savaş kelimesıni duy- mamışlar, şimdiye kadar. Ne savaş ne bomba bü- miyorlar. Onlann tek yapüğı, gün boyunca eğ- lenmek, oynamak. — Nasıl tipier onlar, insan gibi mi? KIVRAN — Hayır insan değil, acayip acayip yaraüklar. Gözleri tepede, antenli mantenli. Bir gün iki tane Plütonlu çocuk oynarlarken top gi- bi siyah renkli bir şey buluyorlar. Işte onu pay- laşamıyorlar. Sonra birisi alıyor. 4 gün sonra onun çevresindekiler ölmeye başhyorlar. O bir gaz bombasıydı. Uzay savaşı varmış Dünya ile Mars arasında, işte o zaman atılmış yanlışlıkla Plüton'a. Nasıl biz Irak'a bomba atarken Cudi dağlanna attık, işte öyle. Neyse aradan zaman geciyor ve 11 milyar nüfuslu Plüton'un 6 milyan ölüyor. Şimdilik bu kadar yazdım. Isterseniz gerisini de kısacık anlatayım. — DİBÜyornm. KIVRAN — Plüton'da bir gün gökyuzünde ışıklar belirmeye başlıyor. Sonra iki tane, biri kız biri erkek dünyalı inıyor. Plutonlular ikramlann- da kusur etmiyorlar. Balık gibi bir yemek veri- yorlar dünyalılara. Sonra dünyalının birisi o ba- lık gibi şeyin etini yedikten sonra çöpünu yere fır- latıp atıyor. Orada öyle bir alışkanlık yokinuş as- hnda. Bu yapılan çöp atma işlemi Plutonluların da çok hoşuna gitmiş. Artık onlar da yere çöp atmaya başlamışlar. Sonra yere tukürme hareke- tini öğrenmişler dünyahlardan. Onu da yapma- ya başlamış Plutonlular. Sonra dünyalılar üreme- ye başlamışlar. Daha çok kirlenmeye t»aşlamış Plüton. Gel zaman gh zaman dünyalılar gezegen- den aynlmışlar, dünyaya dönmüşler. Sonra Plü- tonlulardan biri çıkıyor, "Kardeşinı nedir bu ge- zegenin hali" diye soruyor. Çöpün iyi bir şey ol- madıgıru anlıyorlar. Temizlemek için 16 asır ge- çiyor. Tabii bu arada uzaydaki diğer gezegenlerde sa- vaşlar çoğalmış. Zaten savaşı da dünyahlardan öğrenmişlerdi. Diğer gezegenlere gidip geüyorlar. Orada da soruyorlar, "Yahu niye savaşıyorsunuz" diye. Sonra kendi gezegenlerinde savaşmadıkla- rmı anlatıyorlar. — Peki, savaşmamalan için mikadele ediyor- lar mı? KIVRAN — Tabii etmezler mi şimdi onu an- latacaktım. Uzun sure anlatamadılar. Savaşan- lar, "Biz birbirimizle anlaşamıyoruz, onun içia savasıyoruz" dediler. Plutonlular da "Tamam o zaman" dediler ve ilginç bir şey başlattılar: **Sa- •aş Yapmama Savaşı"... Bıkmadan anlatular savaşın kötülüğünü, can- hlann ölduğünü. Savaş yapmaym diye diye, söz savaşı başlattılar. Hani bazen olur ya çocuk ba- basına tutturur, "bana şeker al, şcker al" diye. Sonunda da babası "tamam alacafım n der. tşte onlar da bıkular sonunda ve artık "savaş yok, tamam" dediler. Sigara bırakınnış gibi. — Banşın saglaııması için dünya insanian, ço- cnklan ne yapabUir? KIVRAN — Bence barışın sağlanmasını bü- yükler beceremezler. Çünkü onlar ugraştılar, sağ- layamadılar. Bence banşı artık çocuklar sağla- yabilir. Ama bu da imkânsız. — Neded imkânsız? KIVRAN — Büyükler istediler, kabul etme- diler banşı. Çocuklar istese, mesela Türkiye'de istesek, hapsi boylarız. — Savasanlara bir tdgraf çekmek istersen ne yazardm? Funda Kıvran, "Dünya çocaklanndan savaşaniara" seslendiği mesajında, "Biraz da sa- vaşmadan yaşamayı deneyin" öğüdunde bulunu- yor. Ama düıleneceğinden de şüpheli... ATAKÖY'DE BULUŞALIM Denizdftk saktöründe görkemli buluşma yine gerçekJeşiyor. Ataköy Marina'daki sergilemeye katılan dev ftrmaiar, deniz ve denlzdlikJe ilgili en son geiişmeleri, yeniliMeri ve tasanmlannı sunuyorlar... Muttaka görmelisiniz... aAmlffMLAQ|r«.Pii Ud /AL£XMCER/ALmMarn/ANSAI.Tw vtTıc /MNESONSurtacıOnvH *RT r wTc AŞ /BOFOROmtcıtt «tT«.Ud/BOMAR/BnnSHSEAQUl/BUflAKT»toi«'SURUIıWmTcv«YamiAŞ CAMMG/CETREK C-MAP/OMC COeRASMmOmM/COMPROMP/CONNEU.ySkıs COUGAfl CflUISAIRüKLK! • C«tamK«t'CATîRPHLAfl ÇUKUROVA » M h T*.$ /DmnMo»ortnS«ı v»Te A.Ş '0£PAHMocv«M»: S*n «Te K% 'MNAOAM0NC'X«ERVa: S*ı n Tc A.Ş /ECEMARMYalMlb Mı iımtitPu /EGEMARMuhtiKMMı OanıynanULlC ELECT30• 0GN1ZG*n,EleMron*» tt Muıw«l*/EL£KTRO-0E«S«fyılLB 'EliKTROUARmrn Prc MalzemeDonatım ELMARELEKTROMAfflNTjr v«0ı$ Tc AŞ /ERKMuht«*ıA.Ş /ERKMANMARM/EVMUOEOvttMrdl/FAMTiC FBROTEKDenaTMnMnSv »«Te A$ < FLOJET/F0fiATunwA.Ş /FOURMMNS/FUSOMMtnM (ne/aE-TAG«tTıs*ımA5 'GEYAŞGetmYıtmmAŞ/G1MA- RWE / GUSTRON ' Hmt Kjyr* T«Mmı / HFL ı HEMA Anjflokj Traldof Pızvltmı A $ ' HEREKE Tw Yaıç.1* A S ' HflO Sy«WT«^NVA0ER/JEANTEX/0MCJ0HNSON0utl»MS<JOKERBOAT KOCENElrttmkGmOH KVHkiduSr*$ kc/LA- SER'MAGMMUvnı/MAjOM/MMESOtfaaMıviTurlU ' MAfllNERDM« Araçlır A $ 'MARlNAVtymttyMARINEAIR Sysam/MAREOmıMttLH /MARMTEKOMZMÜZ Te A$ /MED-MARiNE EtttntDonatnLta <MLREhctranoucSA. MERCURY/MERKURSpor Ub ?u AŞ /MURSANFıtorgııssrtPoirMle'Sın 'MOT0MARMOKXT« A$ 'NEMROO U L U S . L A R A R A S I Ş g r $ 0RAlTeWS«i.A.Ş./O«CA/0flEKS0nr« AŞ /OTOUYTTc AŞ 'OTOYATKmyaSan «><wTl*m*c*gıl» AŞ /PKM 6 S 0 T 4 A Ş R € F E X R r r C E R O S P P ^ O f > E i R S S R O T S I S T A N B 12-17 ŞUBAT 1991 ZİYARET SAATLERİ Haftlıçı:11.00-20.00 Ct.-Pz.:11.00-21.00| 4 | Ş 4 Ş SSAMr« 'SCe-M«0»naM« »tM*-S«ı AŞ /SP RAOOA S-SALOflMARINEPAOO'SfERRA-STARBRrrE'STOPOlc •tlkmSvı »Tt AŞ /SUIMRO/SUNSEEKERMTERNATIONAlUıt..SUZUKI/SU-OE-YATYnçMAŞ /TABATACc Lffl ' SRL/«IESIMWMMrnMwnıElKimct/VOlVOPENTA/MATERMOTAUıi /YAMAHAMouxC« LM AŞ ZOOAC OCAKAYIİÇİNOE VEPDİĞMZDAVETİYELERFUARSÜRES/NCEGEÇERUDfR. ULUSLARARASI FUAR ve GÖSTERİ LTD. Laie Sokak 12, Levent 80620 Istanbul Tel-Faks. 17810 24 • 178 62 60 BUGUN ALtStRMEN Silah Gençliğinin verdiği ataklığının ötesinde fazla taşkınlığı ot- mayan bir delikanlıydı. öyte kabadayılığa falan da belirgin bir eğilimi yoktu. Ama ne de olsa "at-avrat-silah" toplumu- nun ürünüydü. Bir gön onu afilı afili bir sustalı ile oynarken görünce doğrusu şaşırmadım diyemem. Uyarsaydım, acaba sözlenme kulak asacak mıydı? Ben buntarı düşünürken eskiden izmır'de kahve işletmiş, "detikanlılık" işlerine bulaşmış, ama artık ununu eleyip ele- ğini asmtş, gerçekten de gün gormüş okjun bir kişi oian Mah- mut, bizim delikanlıyı çağırdı. — Gel. Ver bakayım şu sustaltyı. Aldı açtı, kapadı, elinde evirdi çevirdi. Sonra babacan bir gûlümsemeyle — Pek güzelmiş, dedi. Yalnız unutma, bunu bir kez çek- tin mi, ya sokacaksın ya da sana sokarlar. Sen artık bunun tutsağısın. Silahın, sahibini tutsak ettiğini, yalnız karşıdakine değil, sahibine de yönelik bir tehlike olduğunu o gün daha iyi an- ladım. Zaten sevmediğim silahtan daha da soğudum. Ne tür olursa olsun, elinde silah bulunan kişi tuttuğu nes- nenin aynı zamanda kendisine de yönelebileceğini, silaht- nın kendisi için de tehlike oluşturacağını hiç unutmamalıdır. Unutulmaması gereken başka bir nokta da bazı şeyierin silah olarak kullanılmayacağıdır. örneğin "su" bunlardan biridir. Türkiye GAP'ı başlatıp Fırat üzerinde en büyüğü Atatürk Barajı olan tesisleri kurunca, güney komşulanmız Irak ve Su- riye endişelenmışlerdi. Acaba Ankara suyun debisini azaltarak kendilerini güç du- rumda bırakır, yasamsal kaynaklannı kesmese bite azattır mıy- dı? Günûn birinde ilışkiler gerginleşince Türkiye suyu silah olarak kullanır mıydı? Gerçi Ankara'nm o güne kadar izlediği politika böyie bir olasılığın güçlü olmadığını gösteriyordu ve GAP, Türkiye'nin geleceği açısından zorunluydu. Türk Dışişleri Bakanlığı bu gerçekieri güney komşularımıza ve onlann harekete geçir- diği Arap dünyasına, hatta uluslararası finans çevreierine an- latmak için yoğun çaba harcadı. Ne var kı Suriye ve özellik- le Irak'taki Saddam yûnetiminin savlan Arap deyletleri netz- dinde olduğu kadar uluslararası finans çevrelerinde de hiç küçümsenmeyecek öiçüde yankı buldu. Bu yüzdendir ki Türkiye GAP'ın finansmanında önceden beklenmeyen en- geilerte karşılaştı. Hatta Körfez savaşı daha doğrusu, Kuveyt- in Irak tarafından işgali öncesınde Saddam'ın Fırat sulan ko- nusundaki aşırı duyarlı tutumu ve çıkışlan Bağdat-Ankara ara- sında gözle görülür bir gerginlik bile doğurdu. Ankara, sürekli olarak üstlendiği yükümlülüklere bağiı ka- larak Bağdat'ın çok çevrede yankı bulan yakınmalarının et- kisini hafifleimeye çalışmtştı. işin ilginç yönü, Saddam'ın Kuveyt macerası sonrasında, demokrasi ve insan haktan türkülerini fazlaca söyieyenler de tutum değtstirerek Ankara'dan Irak'a karşı "su silahım" kul- lanmasını istediler. İstek, ne insancıkjı ne de gerçekçi. Her şeyden önce Türkiye'nin "su"yu "silah" olarak kullan- ması bölgede on yıllar sürecek kuşkuların, güvensizliklerin, hatta düşmanlıkların temelini atacaktı. Ortadoğu'da suyu si- lah olarak kuilanmakia, komşu halkların tepesine nükleer si- lah atmak arasındakı fark nitel değıl, olsa olsa niceldi. KakJı ki Fırat'ın sulan Irak'a doğrudan değil, Suriye ûze- rinden gidiyordu. Irak'a karşı "su silahım" kullanmak, Suri- ye'ye de zarar vermek sonucunu doğuracaktı. Ankara, bütün bu gerçekieri göz önünde tutarak bugüne kadar çok duyarlı ve dikkatli davrandı. Yalnız dünkü Cumhuriyet'te yayımlanan Yasemin Çongar • Mehmet Faraç imzalı haber bu konuda ciddi kaygılar uyan- dırmaktadır. Suriye ve Irak'a Fırat nehrinden verilen su sani- yede 500 metreküpten 300 metreküpe düşürülmüştü, yani birden % 4 0 orantnda bir kesintı yapılmıştı. işın ilginç yönü, DSİ bökje yetkilileri kısıntıyı gerektirecek bir neden olmadı- ğını söyiüyorlardı. Yapılan açıklamalara göre kesinti doruktan gelen bir em- rin sonucuydu. Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ise kısıntının yatak tanzimi ne- deniyie zorunlu görüldüğünü, 5-6 gün sonra bırakılan suyun eski normal düzeyine çıkacağını ileri sürmüşlerdir. Dışişleri Bakanltgı Sözcüsü Sayın Sungar'ın açıklaması da bu yöndedir. Ama ne yazık ki sayın sözcünün açıklamalan bir yandan teknik adamlann verdiği bikjilerle çelişmekte, öte yaridan da bakanlığının bu konudaki gelişmelerden yeterin- ce bikjilendirilmedlği izlenımini uyandırmaktadır. Ancak içinde bulunduğumuz mevsimde Irak ve Suriye'de yoğun sulama yapılmaması, şu anda İran'dan ve Atatürk Ba- rajı altındaki çevreden giden sular ile Dicle ve Fırat arasında Irak tarafından açdan kanallardan sağlanan kaynaklann da göz önünde bulundurulması halinde, kesintinin herhangi önemli bir etki yapmayacağını da soyleyebıliriz. Kısacası şu anda veriler göz önünde tutulduğunda %40 kısıntının, Irak'a yönelik önemli sonuçlar doğurabilecek bir davranış olduğu, Ankara'nm "su silahım" kullandığını söy- lemek pek kolay ve akılcı görünmûyor. Ama acaba Ozal yönetimi, çok cıddi ve ağır sonuçlar do- ğurmayacak bile olsa Saddam a geleceğe yönelik bir küçük uyarıda mı bulunmuştur. Sanmıyoruz. Ama eğer böyle uyan amaçlanmışsa çok bû- yük bir yanlışa düşülmüş demektir. Unutmayalım, su bir silah değiklir ve hiçbir zaman silah olarak kullanılamaz, kullanılmaya kalkılırsa, sahibine de bü- yük zararlar verebilir. Ka>ıtianmız sürüyor. ENCUSH CENTtES KADIKÖT Cskı tskele f SuUı Id«ıe*ı Yolu No. 81300 Isunbul Tel 338 83 10 - 338 58 îtşU Koca Muısur Sok No 80260 Uunbul Tel 130 81 91-132 73 BAKTJUCÖT Hatboyu C«d No 16 34720 tıunbul Tel 570 12 70-572 21
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear