18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
19 ARALIK 1991 HABERLER CUMHURİYET/3 Meçhul hastalar 'oteli 9 Bakırköy Akıl Hastanesi'nin 2 bin 500 sakininden bini sahipsiz Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Dr. Halil Toplamoğlu, aileleri tarafından hastaneye terk edilen "meçhul hastaiar"ın günJük masrafmın 50 milyon olduğunu söylüyor. Toplamoğlu, bu hastalara hastane hizmetinden çok "otel" hizmeti götürebildiklerini, geri zekâh hastalar için ayn bir merkez açılmasını istedi. BERAT GÜNÇIKAN Bakırköy Ruh ve Sinir Has- talıkları Hastanesi'nde 2500 hastadan yaklaşık bini sahipsiz. U sekli masarun etrafmda 59 kişiler. Koyu mavi gömlek ve pantolonları, acık kahverengi lastik terlikleriyle tek tipler. Yüzleri, yaşlan, boyları da bir- birine benziyor. Hepsinde ağır bir idrar kokusu. Birisi taksi sesi veriyor, diğe- ri ellerini belirli aralıklarla aynı ritmle birbirine çarpıyor. Bir bajkası durmaksızın kahkaha- lar atıyor. Duvar diplerine, ka- pı önlerine çökuyor, saatlerce oturuyorlar. Biri diğerinin ko- lu ağzında sttrüldüyor. Yuzleri, sesleri birbirine kanşıyor. Burası Milos Forman'ın "Guguk Kuşu" filminin plato- su değil, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Geri Ze- kalılar Koğuşu. Hastalann he- men hemen tümü sahipsiz. On- larca yıldır hastane de onlar için bir otel. Nesim Şenol 1944'ten bu ya- na Bakırköy Ruh ve Sinir Has- talıkları Hastanesi'nde. Yahudi asıllı. Ailesinin Israil'de olduğu biliniyor, ancak 47 yıldır ne ara- yanı ne de soranı var. Naci Acar 44 yıldır Bakırköylü. Dosyasın- da bir ailesi var, ama görünmü- yorlar. Geri zekah hastalann bir baş- ka tanımı "meçhol hastalar." Tuvalet alışkanlıklan yok, ye- meklerini tek baslanna yiyemi- yorlar, saçları görevlilerce kesi- liyor, banyolan yaptırılıyor. îç- lerinde eğitilebilir olanlan var, ama kalabalıkta yok oluyorlar. "Seygi" adü çocuk koğuşun- da da durum yetişkin geri zeka- blar koğuşundan farklı değil. Ailelerince hastaneye getirilen, bir iki ziyaretten sonra yalnız bı- rakılan çocuklardan Asiye "Hoşgeidiniz" diyor, "naal- s n " sonısuna, "iyiyim" ya- nıtını veriyor. Annesi tarafın- dan hayvanlarla birlikte ahı- ra bağlanan Zafer'i görevliler ancak üç ay içinde ot yeme alışkanlığından kurtarabilmiş- Ier. Zafer şimdi yürüyor. Ko- ğuş hemşiresi Yddız Korkut, ilgilenildiğinde çocuklar ara- sından iyileşenler çıkabileceği- 'Insan haklanndan korkmayalım'tstanbul Haber Senisi — Bir- leşmiş Mılletler İnsan Haklan Sözleşmesi ve Helsinki süreciy- le sonuçlanan Paris Şartı, insan haklannın korunmasına yönelik onlarca ilke içermesine karşın, bu haklann yasama geçirilmesi için kararlı ve surekli bir müca- delenin zorunlu olduğu bildiril- di. tstanbul Eğitim ve Kiiltür Vakfı Tarabya Kemal Atatürk özel Deneme Lisesi'nce dün du- zenlenen "İnsan Haklan" pa- nelinde dunyada ve Türkiye'de insan haklan sorunu ele alındı. Panelde konuşan tÜ Siyasal Bil- giler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü öğretim üyesi Naz Ça- vuşo&lıı, 1953'teyururluğegiren BM insan Haklan Sözleşmesi'- nin, buna imza atan devletlere belirlenen hak ve özgürlükleri koruma zorunluluğu getirdiğini söyledi. Bu sözleşmeye taraf olan herhangi bir ülkede haklan ihlalleri söz konusu olduğunda, insanların uluslararası düzeyde hak ve hukuklannı arayabildik- lerini belirten Çavusoğlu kişisel, siyasal, sosyal ve ekonomik hak ve özgürlüklerin korunması mü- cadelesinde bu uluslararası söz- leşmelerin önemine dikkat çek- ti. tÜ Uluslararası tlişkiler Bö- lüm Başkaru Prof. Dr. Öter Tu- ran ise Türkiye'de insan hakla- nndan sorumlu bir devlet ba- kanlığının kurulmuş olmasın- dan duyduğu memnuniyeti be- lirterek, "Özgürlüklerden ve in- san haklanndan korknuunak la- zım. Biz insanlar 'dunya yuvar- laktır' diyen insanlan taşlamı- şız. Gerçefi savunan birçok in- sanı yok etmişiz. Eger insanlık, bu şekilde davranmamıs olsay- dı, bugün zannediyonım bulun- duğn noktadan çok daha çagdaş ve ileri bir noktada olacakü" di- ye konuştu. Panele katılan Milliyet gaze- tesi başyazan Altan Oymen de "insanlık (arihinin bir insan haklan tarihi olduğunu" vurgu- ladığı konuşmasında, Türkiye'- de bir tnsan Haklan Komisyo- nu ve insan hakları ile ilgili bir devlet bakanlığı kurulmuş ol- masını, bu yönde atılmış olum- lu bir adım olarak niteledi. BM tnsan Haklan Sözleşmesi, Hel- sinki Belgesi ve Paris Şartı'nda insan haklannın korunmasına yönelik ilkelerin yer almasının, bunlann yasama geçirildiği an- lamına gelmediğini kaydeden öymen, 1950'lere kadar ABD'- de zencilere, daha iki yıl önce- sine kadar da Isviçre'de kadın- lara verilmeyen haklann, bu il- kelerin kâğıt üzerinde kaldığını göstermesi açısından büyük önem taşıdığmı ifade etti. Öy- men, insan hakJannın yasama geçirilmesi konusunda yalmzca devletlerin değil, tek tek birey- lerin de sorumlu olduğunu söz- lerine ekledi. Fikre karşı rıkır jurısıHaber Merkezi — Aydınlar Ocağı; gazeteci, yazar, araştır- macı İsmet Bozdag'ın 15 yıl ön- ce yayımlanan "'Üçüncu Çözıim" adlı kitabmda ileri sür- düğü sosyo-ekonomik model üzerinde bir "soruştnrma" aç- tı. Aydınlar Ocağı, Sovyetler Birliği ve Doğu Bloku ulkelerin- de meydana gelen gelişmelere "bir alternatif teşkil edip etme- digi konusunu bflimsel alanda değeıiendirmek" için Turkiye'- de ilk defa "fikir jürisi" oluş- turdu ve bir panel düzenledi. Aralannda gazeteci, işadamı ve parlamenterlerin de buJunduğu "fikir jürisi" yolu ile soruştu- rulacak sosyo-ekonomik model, 21 aralık cumartesi günü tstan- bul Atatürk Kültür Merkezi'nde saat 14.00'te duzenlenecek pa- nelde değerlendirilecek. • Panelde, Ismet Bozdağ'ın 15 yıl önce yayımlanan ve tslam ül- kelerinde geniş yankılar yaparak Ingilizce, Arapça ve Urduca'ya çevrilen "Üçûncü Çözüm" ad- h kitap, yazarı tarafından özet- le sunulacak. Panelde "Fıkir Jürisi" ceşit- li açılardan sorular yönelterek konunun değerlendınnesını ya- pacak. Aydınlar Ocağı tarafın- dan oluşturulan "Fikir Jüri- si"nde şu isimler bulunuyor: Burban Apaydın (avukat), Engin Ardıç (basın), Aydın Bo- lak (işadamı), Ali Coşkun (sa- nayici), thsan Sabri Çağlayan- gil (dış politika), Hayrettin Erk- men (parlamenter), Profesör Moslafa Erkal (sosyoloji), Agah Oktay Guner, Profesör Ekmdettin nsanoğİD (din felse- fesi), Hamdi Mert (Di^anet tş- leri), Profesör Faruk Ozgeren- gin (muhendis), Profesör Sdçnk Ozçelik (anayasa), Halit Refiğ (sinema), Profesör Faruk Sü- mer (tarih), Profesör Erman Tnncer (sosyal vakıflar), Profe- sör Rena Oguz Törkkan (fütü- rizm), Profesör Salih Toj (ila- hiyat), Profesör SiUeyman Yal- çın (tıp), Profesör NevzaJ Yal- çıntaş (Aydınlar Ocağı Baska- nı), Profesör Sabahattin Zaim (iktisat). Tartışmaya açılan sosyo- ekonomi modeli içeren "Üçün- cti Çözüm" adlı kitap, Fikir Jii- risi'ne üç ay kadar önce gönde- rilmiş; ardmdan panelde yapıla- cak takdim konuşması metni de jüriye ulaştınlnuştı. rt+ Beutschetı abtr U Dazlaklana karşı DağlarcaKÖLN (AA)— Şair Fazıl Hüsnü Dağlarca'nm, "Ben Almanlan severim, Almanlar roakineleri sever" adlı şiirinin biı dizesi, Almanya'da yabancı düşmanlığına karşı sürdurülen kampanyalar çerçevesinde afiş ve panolarda slogan olarak kullanıhyor. Köln'deki Heinrich-Böll Vakfı, yüruttuğü kampanya için, Dağlarca'nm mısralannı slogan olarak seçti. Vakıf sonımlusu Bernd Rheinberg, konuyla ilgili olarak şunlan söyledi: "Yabancı düşmanbğına karşı herkesin yaptığı gibi klasik bir sloganla ortaya çıkmak istemedik. Dağlarca'nm şiirlerini eylemimiz için çok uygun bulduk. Dağlarca'nm, 1948 yılında, eski Demokratik Almanya'da, Almanca olarak basılmış bir kitabını temin ettik ve bu kitaptaki şiirlerinden esinleniyoruz." Dağlarca'nm, insan sevgisi eksikliğini yansıtan şiirlerinin Almanca çevirileri 26 aralık tarihine kadar duvarlardaki aflşlerde kalacak. ni söylüyor. Genelükle şizofren hastalann bir arada bulunduğu koğuşta Rıfat Bekersoy da kimsesizler- den biri. Bekersoy için zaman hastaneye geldiği yıl durmuş. 65 yaşında. 25 yıldır hastanede ol- masına karşın kendisini "3 yıl- dır buradayun, 25 yaşındayım" diye tanıtıyor. Hastaneye yatış nedeni ise diğer hastalara "iyi- lik" yapmak. 32. Servis hastalanndan Gün- gör Özfidan tanısının şizofreni olduğunu biliyor. Hastanenin en renkli simalanndan, isme gö- re şiir yazıyor. Pahalılık dışm- da yakın tarih ve bugüne ilişkin değerlendirmeler yapabiliyor. "Allah'ın gücüne gitmezse ben dahiyim" diyor. t'Şizofreni" başlıklı şiirini şu satırlarla nok- talıyor: "Askımın şkJdetinden koptu göniumiin freni Hayretle karşılanm bana deli diyeni.." Bakırköy Ruh ve Sinir Has- tahklan Hastanesi Başhekimi Dr. Halil Toplamoğlu hastane- nin toplam 2500 hastasından yaklaşık binini "meçhul hasta- lar"ın oluşturmasından yakını- yor. Aileleri tarafından hastane- ye terk edilen bu hastalann gün- İük masrafı 50 milyon lirayı ge- çiyor. Hem kuruluş amacı ve cahşma alanı olarak hem de personel yapısıyla bu hastalar için bir hastane hizmetinden çok otel hizmetleri göturduklerini anlatan Dr. Toplamoğlu, geri zekalılar ve sahipsiz diğer has- talar için ayn bir merkez açıl- masının gerekliliğini de vurgu- luyor. Hastalar arasında eğitile- bilir durumda olanlann varhğı- na da definen Dr. Toplamoğlu, sahipsiz hastalann verdiği yuk- Ie hastanenin çalışma alanımn daraldığını da vurguluyor. Başhekim Yardıması Dr. Ne- zih Eralan'ın yakınma konusu ise diğer hastanelerin Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Has- tanesi'nden fiziksel bir rahatsız- hk için gelen hastalara tutumu. Herhangi bir hastalık için ya- nında bir görevli ile birlikte di- ğer hastanelere başvuran hasta- lar ya kabul edilmiyor ya da te- davi yanda bırakılarak geri gön- deriliyor. Sahipsiz hastalann ya- kınlarını arama yöntemini ise Dr. Eralan şoyle özetliyor: "Dosyadaki adrese önce teie- fon ya da mektupla ulaşmaya çalışıyornz. Başaıilı olamadığı- nuz takdirde karakol, o da ol- mazsa kaymakamlık aracıhgıy- la aileve ulaşmaya calışıyoruz. Adresi bulabilirsek hastayı les- lim ediyoruz, ama çogu zaman adres yanlış çıkıyor." KAPIKULE Aralannda 251 Renaultservisi dahavar. HABUR Türkiye'nin iki uç noktası... Bu iki nokta arasında Türkiye'nin her yerinde.her köşesinde, her an hizmetinize hazır tam 251 Renault servisi var... Ustelık, sadece tabeladan oluşan servisler gibi değil... Hepsi tam donanımlı... eğitim gönnüş uzman personeliyle ihtiyaç duyacağınız her konuda dünya standartlannda, kaliteli ve hızlı hizmetler veriyor. Sonuçta bir Renault aldığınızda.sadece bir otomobil almıyorsunuz. Renault'nun Türkiye'de eşi, benzeri olmayan servis güvencesini de alıyorsunuz. RENAULT Servis t T C f I I H ( l t M ; i GTJ1VUN NOTLARI OSMAN ULAGAY .Sol Şerit AnarşisL Bugün izninizle canavBrımızı değiştireceğiz, "enflasyon canavan"ndan değil, "trafik canavan"ndan söz edeceğiz. Günümüzün dünyasında canavarlardan söz etmek zorun- da kalmak hiç de hoş değil, ama Türkiye'nin gerçekleri ne yazık ki bunu sık sık zorunlu hale getiriyor. Aslına bakarsanız bu "canavarlar" bir rastlantı sonucu ortaya çıkmıyor, bunları biz yaratıyoruz. Uzağı göremeyen gözlenmizle, kurallap çiğneyerek kestirmeden gitmeyi ma- rifet sayan anlayışımızla, başkalarının hakkını yemeyi açık- gözlük sayan ilkellığımızle bu "canavarları" biz yaratıyo- ruz. Sonunda bu "canavarları" yaratanlar da onların pen- cesine düşüyor, ama o "canavarları" yaratan davranışlar- dan vazgeçmeyi düşünemiyorlar. Futbol mılli takımımızın Alman teknik dırektörü Sepp Piontek, en fazla Türklerin trafik keşmekeşi karşısındaki tepkısızliklerine şaşıyormuş. Önceki gün İstanbul'da, TEM otoyolunda meydana gelen ve iki kişinin ölümüyle sonuç- lanan zincirleme kazanın haberinın dünkü Cumhuriyet- in 15. sayfasında tek sütunluk bir sıradan haber muame- lesi görmesi de Piontek'ın ne kadar haklı olduğunu gös- teriyor. Trafik sorunu, özellikle de İstanbul'un trafik sorunu kuş- kusuz çok boyutlu. Ben bugün bu sorunun bana çok önemli görünen bir boyutuna, "sol şerıt anarşisi"ne de- ğinmek istiyorum. Türkiye'de trafik, pek çok kıta Avrupası ülkesinde olduğu gibi sağdan gidişli. Araçların normal olarak yolun sağ se- ridini izleyerek ılerlemeleri, önündekı aracı geçmek iste- yen aracın da onu sollayarak geçmesı gerekıyor. Kural böyle de uygulama böyle değil Kımin nereden gittiğirM, araçların birbırini nasıl geçtiğini kurallar falan değil, cen- gâver sürücülerimızin o andaki keyfi belirliyor. Kazalara davetiye Ben İstanbul'da otomobil kullanmak cesaretini göste- ren bir kimse olarak karşılaştığım manzaralardan bir-iki örnek vereyim. Adam üç şerıtli gıdış yolunun en sol şeridine yerleşmiş, aheste bir tempoyla arabasını sürerken yanındaki arka- daşıyla neşeli bir sohbete dalmış. Sizin işiniz gücünüz var, kurallara uyup sol şeritten geçmek istiyorsunuz, önce far- larınızı yakarak geçme niyetinizi belirtiyorsunuz, adam- dan bir tepki yok. Arkasından iyice yaklaşıp tekrar farla- nnızı yakıyorsunuz, klakson çafıyorsunuz tepki yok. Adam tapulu malı gibi sol şeride yerleşmiş, sohbetine devam ediyor. Tabıi siz de hem kurallara uymaya hem de ışine yetişmeye çalışan bir vatandaş olarak sinirlenıyorsunuz ve önünüzdekı trafik anarşistinı başka türlü geçemeye- ceğini anlayınca sağından geçmek zorunda kalıyorsunuz. Böylece siz de kuralı çiğnemış ve tehlikeli bir geçiş yap- mış oluyorsunuz. Bu davranışlar dizisi otoyollarda tekrarlandığında teh- like daha da büyüyor. En yavaş gıden araçlardan bazıla- n sol şerıdı sorumsuzca ışgal edınce hızlı gıtmek isteyen- ler sağ şeritlere kaymak zorunda kalıyor. Bazen bakıyor- sunuz en hızlı giden araçlar en sağ şeritten uçuyor ve kaçınılmaz olarak büyük tehlike yaratıyor. Biraz ilerde sağ şeritten ilerlemeye çalışan yüklü bir kamyon belirınce bu kez en sağdaki araç bütün süratiyle ortaya doğru kayı- yor ve tam bir otoyol panayırı yaşanıyor. En acıklısı ise bu tablo karşısında trafik görevlilerinin kayıtsız kalışı. İstanbul'un çevre yollarında yukarda an- latmaya çalıştığım manzarayı her gün, her an görebiliF- siniz. Ne yazık ki bu manzarayı trafik polisleri de görü- yor, ama hiç umursamıyor. Adam otoyolun soluna çakıl- mış, keyif yapıyor, trafik arabası da hiç aldırmadan sa- ğından geçip gidiyor. Bir diğeri en sağ şeritte sürat reko- ru kırıyor, gene hiçbir tepki yok, trafik görevlilerfnden. Oysa yapılacak şey çok basit. Özellikle İstanbul'un iki köprüsüyle bağlantılı çevre yollarında birkaç trafik ekibi sürekli olarak sol şerit denetimi yapsa, sol şerit işgalcile- rini uyarsa ve cezalandırsa eminim kısa sürede sonuç alı- nır. Sürücüler sol şeridin ne işe yaradığını öğrenmeye başlar, normal olarak sağ şerıdı ızleme alışkanlığına ka- vuşur. Böylece pek çok kaza da önlenmiş olur. Trafik yetkililerinden dileğimiz bu soruna eğilmeleri. Yoksa daha çok zincirleme kazalar olur, canlar yanar. Piyasalar takvim bekliyor 1992 yaklaşırken piyasalar bir kez daha takvim bekli- yor. Bu öyle bıldiğımiz takvimlerden değil. Beklenen, ha- vanın nasıl olacağını ve o gün pışırılecek yemeği yazan saatli takvim değil, ekonomınin takvimi. Son yıllarda be- lirsizliği yaşam tarzı olarak benimseyen, seçim takvim- lerinin ekonomi takvimini sürekli geri plana ittiği dönem- leri yaşayan iş âlemi ve piyasalar son seçimler sonrasın- da yeni beklentiler içine girmişti. Artık arkasmda güçlü bir seçmen desteği olan, toplumda genel kabul gören bir koalisyon hükümeti kurulmuştu. iktıdara gelenler belir- sizlik ortamını yok edeceklerinı, ciddi programlar yapa- rak uygulayacaklarını söylüyorlar, bu arada, "enflasyon ve faizler düşecek borsa yükselecek, piyasalar canlanacak" gibi beyanlarda bulunuyorlardı. Herhalde işin içine girince durumun sanıldığından da ciddı olduğu anlaşıldı. Biryandan vaatlerin gerçekleşme sürelerı ileri doğru kaydırılırken diğer yandan alınacak ön- lemlerin ve önlemler takviminin açıklanması gecikti. Şimdi önlemler paketinin ocak ayının ilk yarısında açıklanaca- ğı ve uygulamanın başlayacağı söyleniyor. Ve piyasalar beklemeye devam ediyor. IBM-Siemens^Jen süper çip Dün uluslararası ajans telekslerinden geçen bir haber: "ABD'nin bilgisayar devi IBM ile Alman Siemens, yarı iletken teknolojisınde yeni br dönemi müjdeieyen 64 me- gabıtlik çıpin ilk prototıpını tamamladıklarını açıkladılar. Uretımıne 1990'ların ortalarında başlanabilecek olan bu süper çıpin 3 bin sayfalık metin saklama kapasitesine sa- hip olduğu belirtildi. İki dev şirket adına Münih'te yapı- lan açıklamada, bu gelişmenin Japonları da geride bıra- kan bir adım olduğu ve gelecek kuşak yarı iletkenlerin üretiminde rekabet üstünlüğü sağlayacağı vurgulandı. Dünya yarı iletken elamanları pazarı halen 55 mılyar do- larlık bir yıllık ciroya sahip bulunuyor ve yarı iletkenler ge- leceğin teknolojisinde çok önemli bir yer tutuyor." Bu haber teknolojide yeni bir atılımı simgeliyor ve bize geleceğin nerede olduğunu haber veriyor. Bir uzay ma- salı değil yarının habercisi. Bu nedenle de çok önemli. TEŞEKKÜR Annem Rahıme Dorsay'ın göz ameliyatını büyûk bir başanyla gerçekleştıren değerli Prof.Dr. ÜNALBENGÎSU'ya, aynca Alman Hastanesı'nden Prof. Dr. Gönül Peksayar, Başhekim Dr. Şevket Tuncel, Dahiliyeci Dr tsmail Eren, Başhemşire Lily Clemans ve hemşireler Gulbeyaz Can, Nesrin Sevınç, Nilgûn Ayverdı. Çiğdem Çetınkaya, Dudu Çadırcı ve tüm personele teşekkür edenm. ATİLLÂDORSAY
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear