18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
> OCAK 1991 BAYAN BUSH KAVAL KEMİĞİNİKIRDI — ABD Başkanı George Bush'un eşi Barbara Bash, Camp David'deki başkan- hk konutunda tonıulanyla birükte kızak kayarken bir ağaca çarparak kaval kemigLoi kırdı. (Fotoğraf: AFP) Saunaya alkollü girmeyîn HELSINKI (UBA) — Yük sek ısı ve buhar içeren Fin ha- mamlannda (sauna) görülen ani ölümleri araştıran doktorlar acı gerçeği ortaya çıkardılar. Sauna- dan önce alkol alan kalp ve da- mar hasiası yaşlı kişilerde ölüm riskinin arttığı belirlendi. Finlandiya'da nüfusu 1 milyo- nun üzerindeki Usimaa kentin- deki saunalarda görülen ani ölüm olaylan incelendiğinde ölenlerin önemli bir bölümünün saunadan önce alkol aldıkları belirlendi. Saunada aynı şekilde ölen 158 kişinin cesedi üzerinde yapılan otopsi sonucunda ölen- lerin yüzde 52'sinin saunadan önce alkol aldıklan saptanırken ölümlerin genellikk cuma ve cu- martesi günlerinde meydana geldiği gözlendi. CUMHURİYET/19 KÖPEKLERİN EN GÜZELİ — IJnlü çizgi-roman kahrama- nı Garfield adlı kedinin adaşı 2 yaşındaki köpek, dünya güze- li seçildi. Sahibi Ralph Dunne'ı sevince boğao Garfield, ödiil töreni sırasında uslu uslu oturdu. (Fotoğraf: Reuter) Telefon abonman ticretlerî ANKARA (AA) — Telefon abonelerinden her yılın ilk ayın- da alınan telefon yıllık abonman ücretleri tespit çalısmalan de- vam ediyor. Yılhk abonman be- delinin, 100 bin lira olmasının beklendiği öğr*Tiikii. Bu ücretin ocak ve mart aylarında olmak üzere iki taksitte alınacağı kay- dedildi. FTT Gcnel Müdürlüğü yetkilileri, yıllık abonman ücret- lerinin ocak ayının ikinci yarı- sından itibaren ekstra fatura ile gönderilmeye başlanacağuu soy- lediler. Yetküüer, kontör ücreti- nin de yeniden belirlenebilece- ğini kaydettiler. Yürürlükteki ta- rifede, bir kontörlük görüşme için 200 lira ücret öngörülüyor. 1990'da, yıllık abonman bedeli de 85 bin lira olarak uygu- lannuştı. 4 SWISS LADV — En şık, en olaganustü saatlerin orUya çık- ügı tsviçre'de bu kez doğum kontrolüne de yarayan yeni bir tiir üretildi. Saat, sahibesinin yumurtlama giınlerini haber ve- riyor. Yeni ürünün adı "swiss Lady"... (Fotoğraf: Reuter) HABERLERİN DEVAMI ABD'den 48 Uçak... Ya da Özal'ın Kuman.. (Baftvafı 1. Sayfada) diğini belirtirken, şöyle yakınıyordu: "Saddam Hüseyin görüşmemiz boyunca Kuveyt'in adını bite ağzına almadı." BM Genel Sekreteri'nin diplomatik başa- rısızlığının belli olmasından sonra, Avrupa Topluluğu da dün Körfez'e yönelik herhan- gi bir barış girişiminde bulunmaktan vazgeç- Perez de Cueltar'ın Bağdat'tan ayrılması- nın hemen arkasından kriz kabinesini top- lantıya çağıran Saddam Hüseyin, daha son- ra da Arap gazetecilerme şöyle bir açıklama yaptı: "Irak aavaşa hazır; Kuveyt tüm Arap ulu- su için bir simge haline gelmiştir artık." Dün sabah ise Irak Ulusal Meclisi toplan- dı ve Saddam'a savaş yetkisi verdi. Karar alı- nırken ayağa kalkan 250 Meclis üyesi hep bir ağızdan bağırdılar: "Saddam için kanımız ve ruhumuzla ken- dirpizi feda etmeye haztrız." İngiltere Başbakanı Major ve ABD Dışiş- leri Bakanı Baker, dün sabah basına birlik- te yaptıkları açıklamada, ülkelerinin savaşa hazır olduklannı bildirdiler. Aynı saatlerde ABD Başkanı Bush da Saddam'ın "korkunç bir hata" işlemekte olduğunu söylüyordu Washinglon'da. Son anda bir mucize olmazsa, Körfez'de gidiş savaşa doğrudur. Denilebilir ki sözün, diplomatik girişimlerin artık hükümsüz kal- dığı bir ortama girilmiştir. Böylesi bir savaşın sorumlusu kuşkusuz en başta Saddam Hüseyin olacaktır. Ama ondan sonra da sorumluluk sırası, ille de sa- vaşla çözüme gitmek isteyen, barışçı yolla- nn ve ambargonun gerektirdiği sabra neden- se iltifat etmeyen Başkun Bush yönetimine gelecektir. Ortadogu. sonu nereye varacağı I mayan bir kaosun eşiğindedir. Böyle bir eşiğin aşılmasına ramak kala, ül- kemizde sorumluluk mevkiinde olan herkes, Türkiye Cumhurryeti'nin kurucusu Atatûrk'- ün şu sözlerini bir kez daha okumalıdır: "Ne yapıp yapıp şu ve bu sebepler için mil- leti savaşa sürüklemek taraftan değilim. Sa- vaş zaruh ve hayati olmatı. Hakiki kanaatim şudur: Milleti savaşa götürünce vicdantmda azap duymamalıyım. 'Öldüreceğiz' diyenle- re karşı 'ölmeyeceğiz' diye savaşa girebiliriz. Lakin millet hayati tehlikeye maruz kalmayın- ca savaş bir cinayettir." (16 Mart 1923, Söy- lev ve Demeçler, 2. cilt) Evet, "Miilet hayati tehlikeye maruz kalma- yınca, savaş bir cinayettir." Cumhuriyetimizin kurucusunun bu sözle- rinin altını bir kez daha çizmemizin neden- leri artık çok iyi biliniyor. Özal-ANAP iktidarı, tehlikeli bir kumar oy- namaktadır. Anayasal açtdan sorumsuz ve yetkisiz olan Cumhurbaşkanı Sayın Özal, Başkan Bush yönetimiyle birlikte, ülkemizi ateşe atabilecekyönelişler içindedir. Sorum- lu ve yetkili kişilerle organlann dışlandığı bir döneme damgasını vuran Özal yönetimi, her an ipin ucunu elinden kaçırabilir. Dış kaynaklı oldu-birtilere apaçık, son de- rece tehlikeli bir gidiştir bu. Türkiye'yi bölgeye yönelik bir rampa gibi kullanma sorumsuzluğuna bu ülkede hiç kimse kalkışmamalıdır. Bunda hiçbir çıkarı olmayan ülkemiz, sa- vaşın dışında kalmalıdır. Bu satırları noktaladıktan sonra, dün ak- şama doğru başkentte ilginç gelişmeler ya- şandı. Bunların en başında, Akbulut hükü- metinin Meclis'ten aldığı yetkiye dayanarak verdiği bir kararla ABD'den 48 savaş uçağı- nın Türkiye-'ye gelecek olmasıydı. Başbakan Akbulut, bu konuda kendisine yöneltilen "ABD'den niçin 48 uçak istediniz? Acaba Türkiye'ye büyük bir tahdit mi görülüyor" sorusuna şu yanrtı verdi: "Biz kendi güvenltğimizi en iyi şekilde sağ- layabilm&k maksadıyla hareket ediyoruz." Bu konuda bazı noktaların özellikle vurgu- lanması gerekir. VVashington, Körfez krizinin patlamasın- dan sonra, daha işin başında 48 savaş uça- ğını kabul etmesi için Ankara nezdinde giri- şimlerde bulunmuştu. Ama başlangıçta, tıpkı NATO Çevik Gücû'yle ilgili isteklerinde ol- duğu gibi, ABD'nin bu girişimi de Ankara ta- rafından karşılıksız bırakılmıştı. Ankara'nın bu tutumunda Irak'a karşı kıs- kırttcı olmaktan kaçınmak yatıyordu. Bu yak- laşım özellikle Dışişleri ve Genelkurmay çev- relerinde dikkati çekiyordu. Ancak bugün gelinen noktada, 48 Ameri- kan savaş uçağı Türkiye'ye çağnlmış bulu- nuyor. Gerçekte ülkeye yabancı silahlı kuvvet ça- ğırma yetkisi hükümetin değil Büyük Millet Meclisi'nindir. Ne var ki parlamentodaki ANAP oylannın çoğunluğuyia bu yetki hükü- mete devredilmişti. Çok tartışmalı bu yetki devrine dayanarak Akbulut hükümeti yaban- cı silahlı kuvveti Türkiye'ye çağırmıştır. Şimdi akla gelen ilk soru şudur: Türkiye, Çevik Kuvvet'le, 48 Amerikan savaş uçağın- dan oluşan yeni filolarla, incirlik üssünden kaynaklanan faaliyetlerle, bir "saldırıyı" da- vet edebilecek, bir saldmyı "kışkırtabilecek" politikaları izleyecek olursa, ne olacaktır? Özal-ANAP iktidarının yönelişteri, Türkiye'- yi, VVashington damgalı oldu-bittilerle karşt karşıya bırakırsa, ne olacaktır? Bir kez daha altını çiziyoruz: Cumhurbaş- kanı Özal son derece tehlikeli bir kumar oy- nuyor. Türkiye bir anda kendini ateşin için- de bulabilir. İnşallah iş işten geçmeden, sağduyu ağır basar. Piyasaya 2.5 trilyon ABD'den 48 bombardıman uçağı (Baştarafı I. Sayfada) sunda göruş ayrılığı bulunduğu konusundaki görüşlerin artma- sına yol açtı. Dün saat 17.15'te başlayıp 19.30'da sona eren Bakanlar Ku- rulu toplantısından önceki geliş- meler özetle şöyle oldu: Başbakan Yıldırım Akbulut, saat 14.00'te Köşk'e şiderek Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile bir süre görüştu. Görüşme sü- rerken saat 15.00'te Genelkur- may Başkanı Orgeneral Doğan Güreş de Koşk'e geldi. Güreş'in ardından 15.15'te Dışişleri Bakanı Ahmet Kurtce- be Alptemoçin ile Milli Savun- ma Bakanı Hüsnii Doğan da Köşk'e gelerek toplantıya katıl- dılar. Toplantıda son gelişmeler değerlendirildi. Alptemoçin, în- giltere Dışişleri Bakanı Douglas Hurd ile yaptığı görüşme hak- kında bilgi verdi. Cumhurbaş- kankğı Köşkü'ndeki toplantı sa- at 16.30'da sona erdi. Bu toplan- tıdan önce sabah saatlerinde Alptemoçin ile Hüsnü Doğan- ın ayrıca görüştükleri öğrenildi. Başbakan Akbulut ve bakan- lar Köşk'ten ayrıldıktan sonra Cumhurbaşkanı Özal, saat 16.30'da Ankara'da bulunan Ti- me Dergisi Editorü Strobe Tal- bot ve ABD'nin Ankara Buyu- kelçisi Morton Abramonilz'i kabul etti. Abramowitz"in Tal- bot'a refakat amacıyla Köşk'e çıktığı öğrenildi. Saat 16.45'te Başbakanlığa gelen Akbulut, saat 17.15'te baş- layan Bakanlar Kurulu toplan- tısma başkanhk etti. Akbulut, Bakanlar Kurulu'ndan sonra ba- kanlar, gazetecilerin sorulannı yanıtlamadan, "Başbakan sizi içeriye alacak. Açıklamayı yapacak" diyerek Başbakanlık- tan ayrıldılar. Akbulut, Bakan- lar Kurulu salonunda Dışişleri Bakanı Alptemoçin, Milli Sa- vunma Bakanı Doğan ve Devlet Bakanı Hükumet Sözcüsü Meh- met Yazar ile basın toplantısı yaptı. Krizin hemen ardından Mec- lis'e gidilerek 107 ve 108. karar- lann alındığım hatırlatan Akbu- lut, bu kararlann yurt dışından asker gönderme ve asker kabul etme>i içerdiğini ifade ederek, "Bugune kadar bu karariar doğ- nıltusunda hareket ettik. Bu ka- rar dogrultusunda savunmamı- za matuf olmak üzere Türkiye^ de bulundurulmak üzere askeri güç getirilmeani kararlaştırdık. Ancak bu güçlerin herhangi bir şekilde saldın olmaksızın hare- ket etmeleri hususunda verilmiş bir karanmız yoktur. Ama şart- lar bir karar vermeyi gerektirdi- ğindc mutlaka TBMM'ye gidi- lecek ve onun desteği almacak- tır. Onun için hiç kimse değişik yorumlar yapmak suretiyle bu kritik günlerde vatandaşlarımı- tm zihnini kanştıracak davra- nışlarda bulunmamalıdır. Bu- gün birlik ve beraberliğin mut- laka sağlanacağı gündür. Yaptı- ğımız şeyler açıktır ve alenidir. Türk milletinden sakladığımız hiçbir husus yoktur ve zaten mamkün de değildir. Gözler Önündedir" diye konuştu. Akbulut, İncirlik Üssü'nün kullamlması konusunda yetkile- ri olup olmadığını soran bir baş- ka gazeteciye de "Biraz evvel söyledim. Mutlaka bu hususta- ki karariar yetkili organlar ma- rifetiyle verilecektir. Hükumet olarak yetkimiz neyse onu kuU lanacagız, eger hükümetin yet- kisi yok ise, Yuce Meclis'e gidip meselemizî anlatacağız" diye karşıhk verdi. Akbulut bir soru üzerine de TBMM'den bugün yeni bir yet- ki istemelerinin söz konusu ol- madığını bildirdi. Akbulut, "ABD'den niçin 48 uçak istediniz? Acaba Türkiye^ ye biiyttk bir tehdit mi görülü- yor?" sorusu üzerine de "Biz kendi güvenliğiraizi en iyi şekil- de sağlayabümek maksadıyla hareket ediyoruz" dedi. Lojistik destek Akbulut, "Baker, ttsieri kul- lanmak istedi mi?" sorusuna da "Bu hususla herhangi bir talep mevzuu bahis değil. Biz savun- mamızı sağlayabümek amacıy- la hareket ediyoruz. Verilmiş bir karanmız söz konusu değil" ya- nıtım verdi. Akbulut, "ABD'ye savaş anında lojistik destek sağ- layacak mısınız?" sorusuna da "Sağlanz, evet" diye karşıhk verdi. Akbulut, "Bu lojistik des- tek, Türkiye'yi savaşa çekebile- cek düzeyde olabilecek mi?" so- rusuna da "Hayır" karşıhğını verdi. Akbulut'a göre ABD'den gelecek uçaklar muhtemelen F-lll tipinde olacak. Yedeklere çağn yok Başbakan Akbulut, bir soru üzerine de olağanüstü hal ilanı veya yedeklerin askere çağnlma- sının şu anda söz konusu olma- dığını söyledi. Akbulut, ABD'- den hava kuvveti istenmesinin Irak'ı tahrik anlamı taşıyıp ta- şımayacağım soran bir gazeteci- ye de "Hayır, biz savunmamızı yerine getiriyonız" karşılığını verdi. Akbulut, ucaklann ne za- man geleceğini soran bir gaze- teciye de "Zamanında gelir" karşılığını verdi. Bu arada Bakanlar Kuru- lu'nun cumartesi gunü Özal baş- kanlığında yaptığı toplantıda gündeme gelen hükümetin asker kullanımı konusundaki yetkisi tartışıldı. Öte yandari Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın bugun gerçekleş- tireceği tstanbul programı iptal edildi. (Baştarafı 1. Sayfada) ra naklinden kaynaklandığı göz- lendi. Bu arada bazı bankalann özellikle döviz hesaplannı kapa- mak isteyen müşterikrinden te- amullere aykırı bir biçimde ko- misyon tahsil etmeye çalıştıkla- n gözlendi. Bir Merkez Banka- sı yetkilisi, "Hesaplann bloke edilmesi yönüne gidilecegini sanmıyorum. Bu büsbütün pa- nik yaratır. Buna gerek yok" dedi. Para peşinde "Bir savaş halinde paranun degerini nastl korurum ya da daha fazla nasıl kazanınm" kaygısına düşenler, perşembe- cuma günü başlattıkları döviz ve TL mevduatı çekme girişim- lerini dün de sürdürdüler. An- cak dün geçen hafta sonuna gö- re döviz mevduatındaki talep- lerde bir gevşeme olduğu göz- lendi. Müşterilerinin para çek- me isteklerini anında karşılaya- mayan bankalar Merkez Banka- sı önünde kuyruğa girdiler. Merkez Bankası bunun üzerine yabancı bankalarda bulundur- duğu mevduatının bir bölümü- nü çekerek uçakla Türkiye'ye getirtti. Bu yoldan Türkiye'ye 800 milyon mark karşılığı ya- bancı para getirildi. Cuma gü- nu uçakla Turkiye'ye ulaştmlan nakit para Alman Merkez Ban- kası'ndan 500 milyon mark, Amerikan Merkez Bankasfn- dan 100 milyon dolar ve öteki bankalardan 100 milyon dolar tutanndaydı. Gelen yoğun tatejr özerine Merkez Bankası bankalara efektif satışında uyguladığı ko- misyon oramnı binde 1.5'ten binde 2.5'e çıkardı. Yurtdışın- dan Türkiye'ye ve yurtiçinde şe- hirlerarası para naklinde' yaşa- nan zorluklar ve nakillerin za- man alması, bankalarda "gecik- meli ödeme"ye neden oldu. Bu da para sahiplerinde kısmen te- laş yarattı. Gecikme bankalar- da sıkışıkhk ve rahatsızlık yaraU tı. Bir banka genel müdürünün ifadesiyle "Genelde mevduatın yüzde üçü likit olarak tutulu- yordu, ama yüzde 4'lük bir ta- İeple karşılaşmışlardı ve açık vermişlerdi." Zırhlı araç kuyruğu tstanbul'da bankalar, Merkez Bankası'run Karakoy'deki bina- sında para kuyruğuna girdiler. Para taşıyan zırhlı araçların Bankalar Caddesi'ni iki şerit ha- linde kapladığı ve trafiği engel- ledikleri dikkati çekti. Araç şo- förleri sürekli olarak özel ban- kalara para taşıdıklarını söyle- diler. Merkez Bankası bankala- ra munzam karşıhklarına mah- suben para pompaladı. Hazine ise gün içinde sürekli kamu ban- kalarıyla görüşmede bulundu. Merkez Bankası Bazı tasarruf sahîplerinin bankalardaki paralarını çekme- ye çalışmasının bugünkü maaş ödemeleri ile çakışması likidite talebini daha da yükseltti. An- kara Cumhuriyet Bürosu'nun haberine gore nakit talebini kar- şılayabilmek amacıyla Merkez Bankası cuma günü bankalar aracılığıyla piyasaya toplam 1.4 trilyon lira sürdü. Merkez Ban- kası, dün de bankalann yoğun nakit talepleriyle karşı karşıya geldi. İlgililer maaş ödemeleriyle birlikte iki günde piyasaya ve- rilen toplam likiditenin 2.5 trilyon lira civarında olduğunu belirttiler. Bunun sonucunda da emisyon 17 trilyon 9 milyar liraya çıktı. Bankalarda çekişmeler Alman onlemlere karşın pa- ra naklinin zamanında yapıla- maması \e bazı bankalarm me\'- duat çekişine "soğuk bakmala- rı" nedeniyle hesaplannı çek- mek iste\en müşterilere bazı banka şubelerinde zorluklar çı- karıldı. Kimi bankalar hesap kapatma işlemini "randevu ve- rerek" yani önümüzdeki gunle- re bir tarih vererek yaparken ba- zılarının da 10 milyon veya 5 milyon lira ile sımrlama getir- dikleri gözlendi. Bu arada ban- kacılık geleneklerine uygun ol- mayan bir şekilde daha çok dö- viz hesaplannı çekmek isteyen- lere yuzde 3'e kadar varan oran- larda komisyon engeli çıkarıldı. Vadeli hesabını bozanların za- rarlı bile çıkacaklan böyle ko- misyon uygulaması bazı şube- lerde sert tartışmalara yol açtı. Gazetemizi telefonla arayan pa- ra sahipleri. "bankalann bu uy- gulamasmın yasal olmadığını ve haklannın gaspedildiğini" soy- lediler. Bir bankanın ise 400 bin lira tutanndaki TL mevduatını çekmek isteyen bir müşteriden komisyon almaya çalışması, içi- ne girdiği zor durumu en iyi an- latan örnek oldu. Dün, geçen haftanın son iki gününe göre dövize olan talep kısmen gevşerken, TL talebinin daha da canlandığı dikkati çek- ti. Dünkü para hareketlerini bir banka genel müdürü şu sözleriy- le açıkladı: "Bugün için döviz talebi yavaşladı. Ancak TL'ye olan talepte artış oldu. Türki- ye'nin döviz rezervi yeterlidir. Şimdi sıkıntımız TL'dt. Onun da kaynağı bizdedir. Bir şey çık- maz. Burada spekülasyon peşin- de olanlar var." Bu sözleri doğrular biçimde dün gece Merkez Bankası göz- etimindeki "Bankalararası Pa- ra Piyasası"nda (Interbank) dün işlem hacmi 6 trilyon 150 milyon liraya ulaştı. Piyasada dün 242 işlem gerçekleşti. Orta- lama faiz oranı yüzde 64.98'e yükseldi. Kredi kısıtlaması Bankalardan para çekilişi sü- rerken hem dövizde hem de TL'de kredi vermeme eğüiminin ortaya çıktığı bildiriliyor. Bu- nun bir nedeninin "likiditeye sı- kışmak" olduğu açıklamrken bir başka nedeninin de "para- m fiyatım betkleyememe'-' ol- duğu söyleniyor. Ortalama faiz maliyetlerinin her gün arttığına işaret edilir- ken, bazı bankalann kredi faiz oranlannı yükselttikleri ve yüz- de 80-85'lere çıkardıklan öğre- nildi. Istanbul Sanayi Odası Başkanı Memduh Hacıoğlu, ba- zı firmalann bankalarla olan ilişkilerinde sıkıntılar meydana geldiğini ve "kredilerin dondu- rulduğunu" bildirdi. Para piyasasındaki bu geliş- melerin dövize, altına ve borsa- ya yansıması farklı oldu. Dün sabah saatlerinde alevlenen ser- best döviz piyasası öğleden son- ra dizginlendi ve cuma günkü değerlerine yakm bir değerle gü- nü kapattılar. Dolar dün Tah- takale'de 3140 lira satış fiyatıy- la günü kapadı. Mark 2050, sterlin 6050 lira duzeyinde kal- dı. Altın fiyatlan da geçen haf- ta sonu değerlerine yakm düzey- de gerçekleşti. 24 ayar külçe al- tın 39 bin 800 liradan, Cumhu- riyet altmı 270 bin liradan satıl- dı. Borsada beklenmedik çıkış Borsada, dün düşmesi bekle- nen hisse senedi fiyatlan yüksel- di. İMKB Birleşik Endeksi ka- panışta 3367 puana çıkarak cu- ma gününe göre yüzde 2.8 artış kaydetti. tşlem hacmi ise 50 mil- yar lira dolayında gerçekleşti. Borsadaki dünkü beklenme- dik artış iki görüşten hareket edenlerin yaptıkları alıma bağ- landı. Bu görüşlerden biri savaş çıktığında borsamn kvıpatılaca- ğı ve yeniden açıldığında fıyat- ların yükseleceği olasılığına da- yanıyor. tkinci görüş ise savaş olsa bile kısa sürede biteceği ve bunun etküerinin de büyük ol- mayacağı, dolayısıyla kriz sona erdiğinde elinde hisse senedi olanlann kazançlı çıkacağı biçi- minde özetleniyor. Bu arada tstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başka- nı Memduh Hacıoğlu, piyasa- lardaki savaş telaşı konusunda yaptığı açıklamada şöyle dedi: "Sanayldniri jurtiçl müşterfsi- ne mal göndermede tedirginlik var. Paranın zamanında ödenip ödenmeyeceginden emin degil- ler. Bazı temel mallara ve tüke- tim mallanna hücum var. Tabii bunun yeri yok. Sakin karşıla- mak lazım. Panige kapılmadan olayın geçtnesini beklemek ge- rekiyor." Dün tstanbul Ticaret Odası Başkanı Hamdi Tombak da bir açıklama yaparak tüm gıda maddeteri stoklannın ihtiyaçlan karşüamaya fazlasıyla yeterü ol- duğunu betirtti. BAŞKENTTEN AHMET TAN Özal'ın İkiDudağıANKARA — Türkiye ÖzaU ın iki dudağında... Kronometre işlemeye başla- dı... Yann sabah, ise gitmek ye- rine sığınaklara koşmayı gerek- tirecek tüm ''işlemler" tamam- landı. Başbakan Akbulnt, 48 Ame- rikan savaş uçağımn topraklan- mıza cağnldıgını, Cumhurbaş- kanı Ozal da eldeki hükümete savaş yetkisi veren belgenin ge- çerli olduğunu ilan etti. Şimdi sıra, Bush'un Irak'a "vur emri" vermesi veya Sad- dam'ın Amerikan kuvvetlerine saldırmasında... Dün akşam Akbulut'un açık- ladığı hükumet karanndan son- ra, patlak verecek savaşta Tür- kiye'nin tarafsızlığını koruması, bir başka deyişle saldınlardan uzak kalması artık çok zor. 48 Amerikan ucağıun Türkiye'yi korumaktan çok, Irak kuvvetle- rine hedef olma niteliği daha ağır basıyor. Hükumet, "savaşan tarafın uçaklanna" topraklannı açmak- la, onlara "lojistik destek'' sağ- layacağını açıklamakla, dolaylı olarak savaşta taraf olduğunu bildirdi. Artık, bundan böyle Türki- ye'nin, "biz bu savaşın içinde yokuz" diyebilme olanağı çok az... Bu "gerçek" geçen cumartesi Özal baskanhğında toplanatı Bakanlar Kurulu'nda tartışıldı. Özal ile Akbulut arasında belki de bugüne dek patlak veren en büyük görüş aynlığı, bu konu- da oldu. Akbulut'a düşen... Cumhurbaşkanı, 5 eylülde Meclis'in verdiği yetkinin yeni- lenmesine gerek olmadığını be- iirtirken, Akbulut yeni gelişme- ler ve durum karşısında konu- nun yeniden Meclis'ten geçiril- mesi gerektiğini savunuyordu. Kimi bakanlar Akbulut'u des- tekler bir tutum takındılar. Ama sürpru olmadı, Özal'ın gonışleri kabul edildi. Akbulut'a da ABD Dışişleri Bakanı Baker'la ek- spres ziyareti sırasında görüşü- len 48 savaş uçağımn Türkiyeî ye geleceği haberini açıklamak düştü. Amerikan uçaklannın varüğı, Türkiye'nin cıkacak savaştaki pozisyonunu belirleyecek nite- likte. Askeri stratejistler savaşan tarafa "lojistik destekle yetinmeyip" aynca savaş uçağı yığmağı yapmasına olanak tanı- manın, dolaylı olarak savaşta ta- raf olmayı kabul etmek anlamı- na geldiğini belirüyoriar. Son mucize yitirken... Artık, Körfez'de patlak vere- cek bir savaşı da Türkiye'nin böyle bir savaşa taraf olmasını da önleyecek tek şey, bir "son dakika mucizesi." Fransa Devlet Başkanı Mitter- rand'ın banş planı, "sondan bir dakika önceki mucize" olarak görülüyordu. Ancak, bu muci- zenin "bir geçerliliği kalmadıgını" Fransa'mn Ankara Büyükelçisi Rouleau. dün ak- şam Uzeri Cumhuriyete açıkça itiraf etti. Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Büyükelçi Çelem'in, Avrupa Topluluğu'nun Ankara1 daki büyükelçilerine dün verdi- ği savaş brifinginden sonra, Fransa Büyükelçisi Türkiye'nin durumunu da değerlendirirken "her şey artık Özal'ın ehnde" di- yordu. Özal, dün geceki TV konuş- masında hem muhalefeti suçla- dı hem de krizi iç politikaya alet etmemelerini söyledi. Ama, bu arada Özal da politika yapmak- tan kendini alamadı. Özal, bu sabah ANAP millet- vekilleri ile yapacağı toplantıya vakit bulurken nedense muhale- fet liderleri ile görüşmek için "savaş süresinin" dolmasından üç gün sonrayı uygun görüyor- du. Her şey Özal'ın elinde ve iki dudağının arasında... Tanrı Turkü korusun! w w G O Z L E M UĞURMUMCU (BaştarafıJ^Sayfada) melen'n başlangıcı da olabılir. Gorbaçov, Litvanya'ya asker gönderirken kendisine gö- re bir "zamanlama" yapıyor. Bu zamanlama yönteminde de örneğini 1956 Macar işgali ile Süveyş bunalımmdan alıyor. 1956 yılı 22 ekimi 23 ekime bağlayan gece, Fransa, İn- giltere ve İsrail yetkilileri, Paris'in Sevres banliyösünde bir şatoda yaptıkları toplantı sonunda Mısır'a saldın kararı al- mışlardı. İsrail, bu gizli karar sonucu 29 ekim günü Mısır'a sal- dıımıştı. Aynı ekim ayında Macaristan'da ayaklanma da başlıyor- du. 23 ekim günû, yüzbinlerce Macar, Moskova yönetimin tarafından görevinden alınan Başbakan imre Nagy'nin evi- nin önünde Sovyet karşıtı gösteriler yapıyordu. Nagy, bu gösteriler sonunda yeniden başbakanlığa getirildi. Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri Kruş- çev, Polonya'da 1956 yılı haziran aymda baş gösteren Poz- nan ayaManmas/'ndan sonra Macaristan'da başlayan ayak- lanmanın öteki devletlere de sıçrayacağından ve Sovyet bk> kunun çökeceğinden korkmuştu. Oysa, Kruşçev, Stalin'den sonra gelen ve batı basınında "raformist" olarak adlandınlan ilk liderdi. Bugün Gorbaçov neyse, o günlerde de Kruşçev öyleydi. Bugünkü Gorbaçov, o günkü Kruşçev'i izliyor. 1956 yılı şubat ayında yapılan Sovyetler Birliği Komünist Partisi 20. Kongresi ile "banş içinde bir arada yaşama" il- kesi benimsenmişti. Kongrede, sosyalizmde Sovyet mode- linden başka yollann da varlığı kabul edilmekteydi. Polonya ve Macaristan da işte 20. kongrede benimsenen bu başka yolları denemeye kalkmışlardı. Macar halkı bu denemeyi çok pahalı faturalarla ödedi... Reformcu Kruşçev'in kişiliğinde "Stalinizm hortlamıştı! Sovyet tanklan, Macaristan'a girerek direnişi kanla bas- tırdılar. Batı, bu dramı, gözünün ucuyla izledi. Birleşmiş Mil- letler Genel Kurulu kararlarıntn da hiçbir etkisi olmadı. Sosyalist blokta kapitalist sızmalara karşı gerektiğinde "askeri müdahale" tezi Macaristan olaylan ile resmilik ka- zandı. O gün için adı konmayan bu doktrine 1968 Çekoslo- vak işgalinden sonra "Brejnev Doktrini" adı verildi. Zamanlama ilgincti; Batı, Sovyetler'i, Sovyetler de Batıyı tolluyordu; ingiltere, Fransa ve İsrail, Macar ayaklanması- nın başladığı günlerde Mısır'a saldın kararı alıyorlar; Kruş- çev de tam bugünlerde Sovyet tanklarını Budapeşte'ye yol- luyordu. Sovyet tanklan 30 ekim günü Macaristan'a girdiklerinde İsrail de Albay Ariel Sharon komutasındakı birliklerle Sina Yanmadaşı'nı kuşatmıştı. Mısır'a İngiltere ve Fransa saldırısı 31 ekim günü başla- dı; 4 kasım gûnü de İngiliz ve Fransız birlikleri Port Said bölgesinden Mısır'a çıktılar. Sovyetler, Mısır'dan yana tavır almıştı, ABD de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na başvurarak Mısır topraklarının bo- şaltılmasını istedi. ABD ve Sovyetler'in ayrı ayrı amaçlarla ağırlıklarını koymalarından sonra çıkarılan "ateştes" karar- ları ile Süveyş bunalımı çözülebildi. Süveyş Kanalı sorunu ve Mısır'daki gelişmeler, Sovyet- ler'in Ortadoğu'da yerleşmesine yol açmıştı. "Eisenhcwer doktrini" Ortadoğu'ya Sovyetler'in yerieşme- si nedeniyle oluşturuldu. Bu doktrin, "Ulusiararası komü- nizmin denetimindeki ülkelere" gerektiğinde Amerika'nın as- keri müdahalede bulunmasını öngörmekteydi. Sovyet modeli "Brejnev Doktrini", ABD modeli "Eisenho- wer doktirini"nm bir benzeriydi, her ikisi de askeri müda- hale öngörmekteydi. NATO sorumluluk alanı dışındaki bölgelere NATO'nun as- keri müdahalede bulunmasını öneren "Out of Ama" dok- trininin temelinde "Esenhovver doktrini" yatmaktadır. Bugün sorun, Gorbaçov'un ordu denetimini ne ölçüde elinde tuttuğudur. Litvanya sorunu, Sovyetler'in "iç /ş/"dir; bu iç işinde Sovyet ordusu Gorbaçov'u da askeri müdaha- leye sürüklemiş olabilir. Böyleyse Sovyetler'de "glasnost bitmiş demektir, tıpkı Kruşçev'in dönemindeki "banş için- de bir arada yaşama" ilkesinin yine Kruşçev döneminde yok sayılması gibi. Gorbaçov'un bundan sonra hangi adımlan atacağı bilin- miyor. Kruşçev, Süveyş bunalımdan yararlanarak Macar ayaklanmasmı bastırmış; yine aynı bunalımdan sonra Or- tadoğu'da köşe başlan tutarak yerleşmişti. 20. yüzyılda, Ortadoğu'da, önce İngiliz, sonra Sovyet ve sonra da Amerikan çıkarları at oynattı. Ortadoğu, hiçbir zaman Ortadoğululara bırakılmadı. Bölgeden bugün Sovyetler çekiliyor, yerini tümüyle ABD alıyor. İki süper gücün karşılıklı caydırıcılığı üzerine oturan denge, yerini şimdi "tek süper gücün egemenliğine" bı- rakıyor. Bugün son dakikada bir barış urnudu doğmazsa, hem bölgemiz hem dünya, yeni savaşlarla, yeni gergınliklerle ve yeni sorunlaria karşıiaşacaktır. Eisenhovver ve Brejnev doktrinlerinin ideolojik pistlerde askeri bandolar eşliğinde vals yaptıkları böyle bir dünyada Kuveyt bunalımının bölgemizde ve ülkemizde ne gibi ge- I lişrnelere yol açacağını bugünden kim bilebilir ki? CASA firmasıyla kredi anlasmasıANKARA (AA) — İspanyol CASA firmasıyla geçen ay im- zalanan 52 adet hafif nakliye uçağının Türkiye"de ortak ureti- mine yönelik 608 milyon dolar tutanndaki krediye ilişkin anlaş- ma Ankara'da imzalandı. Savunma Sanayii Müsteşarh- ğı ile tspanyol hükümetinin des- teğiyle Banco Exıerior de Espa- na liderliğinde oluşturulan ban- kalar konsorsiyumundan sağla- nacak olan kredinin geri ödeme süresi 17 yıl, yıllık kredi faizi ise yüzde 7.21 olarak belirlendi. Savunma Sanayii Müsteşarlı- ğı'ndan yapılan açıklamada, sağlanacak olan kredinin CASA firmasının İspanya'dan ithal edeceği tüm mal ve hizmetleri fi- nanse edeceği belirtildi. Söz konusu finansman pake- tinin Sa\iınma Sanayii Müste- şarlığı'nca yürütülmekte olan projelerin uzun vadede ortaya çıkabilecek ilave ka>Tiak ihtiya- cının şimdiden temini açısından önem taşıdığını belirten müste- şarhk yetkilileri, kredinin yürür- İüğe girmesiyle, Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nın ihtiyacı olan hafif nakliye uçaklannın Üreti- mine yönelik çahşmaların bir bütunlük içinde başlatılmasının da mümkün olacağını kay- dettiler. Müsteşarhk yetkilileri, imza-. lanan kredinin miktar açısından müsteşarhk tarafından bugüne kadar imzalanan "en büyük kredi" olduğuna dikkat çektiler.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear