23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 26MAYIS 1990 'Nusretfi Akdeniz'e Gömdük... "Birinci Büyük Savaş'ta, binlerce savaş gemisi çeşitli denizlerde harekât yapmaktaydı. Fakat bunların hiç birisi Nusret'in döktüğü mayınlar kadar savaşın devamınaye düşmanın geleceğine etkili olabilecek bir başan gösterememişlerdir." Bu övgünün sahibi Şir Winston Churchill'di... Nusret'in sonu bu olmamalıydı. Görkemli bir müze olmahydı o... TAHİREROL Ztemzc/ 25Nisan 1990günü Çanakkale savaşlannın 75. yıl- dönümü, görkemli törenlerle andık. Hemdeburada yenilen orduların ülkelerinin temsilcileriyle birlikte... öyle saruyorum ki dünyada ilk kez yenenı-yenileni ile birlikte gurur duyulan bir savaştır Çanakkale... Bu törenın hazırlıklarının hızla sürdüğü günlerde, 17 nisan günlü Milliyet gazetesinde kısa bir haber gözüme ilişti: "Nusrel gemisi bsttı... Çanakkale sa- vaşlannda Bogaz savunmasında destan yaratan Nusrel tnayın gemisi duri KKTC'nin Magosa lima- nı'na mal götürmek için Mersin'dcn aynlırken ala- bora olarak battı..." Soluksuz okuduğum bu haber bir dostun, arkada- şıri, akrabanın gazetede ölüm ilarunı gördüğünüz an yaşananları duyumsattı bana. Ve kısaca şu tarihsel bılgilergeçtiaklımdan: 18Mart 1915tarihinde,dün- yanın o güne değin görmediği güçte ve sayıda savaş gemisi sabahın ilk ışıklarıyla Boğaz'agirdi veönceka- ra topçusunun karşı koymasıyla karşılastı, ardından neolduğunu anlayamadan ardı ardına üç savaşgemisi Boğazın sularına gömüldü. öteki gemilerde de ağır hasarlarvardı... Bu gemileri öltimsüz kılan... Neoldu, nasıl oldu, hıçbir şey anlaşüamadan, mart ayının akşarn üstü solgun ışınlannın panltısında bi- rerhayalet gibi Boğaz'dan çekildiler... Bunu Nusret mayın gemiraize ve bilgili, yürekli askerlerimize, ko- mutanlanmıza borçluyuz. 18 Mart günü Boğaz'ı geçemeyen Ingilizler bu kez karadan saldmyı başlattılar... Hemde nesaldırı... Ama hesaba katılmayan bir gerçek vardı: Balkan sa- vaşlarının acısını içinesindiremeyenTürk halkı, Ça- nakkale'dede ayru duyguları yaşamak isterniyordu... Millet olmanın bilinci ve hırsı içinde savaştık... Sö- mürgeciler, bir kez daha unutamayacaklan yenilgiyle karşılaştılar... Buradaki kara savasları bir yıldız su- bayın doğuşuna tanık oluyordu. Bu savaş tanrısının adı Yarbay Mustafa Kemal'di, daha sonra da yarat- tı|ı devrimlerle ATATÜRK olacakti... Gazete haberinin belleğimde yarattığı gerilim pek çokolayın birbiri ardına sıraJanmasınanedenoldu... Yaşım gereği göremediğim, ama hep duyduğum ge- mi adları vardır... Hamidiye, Yavuz, Alemdar... "Nedir bu gemileri ölümsüz kılan? Niçin Türk in- sanı bu gemilerin adlannı nesilden nesile aktarır'' so- rusunun yanıtı şu olsagerektir: Birincisi, büyük ge- miler dönemlerinin en büyük güç simgeleridir. Ikin- cisi, bu gemiler en guçsüz, umarsız olduğumuz dö- nemlerde ortaya çıkıp yüreğimize su serpmişler. Birbaşka ömek; 1914yılı sonundaBirinci Diinya Savaşı'na apansız giriverdik. Geleneksel düşman Çarlık Rusyası'na karşı birtek güçlegözdağı verdik! Bu güç denizdeydi ve adı Yavuz'du... Her ne kadar Yavuz'un gerçek adı Goeben ise de Türk bayrağı ta- şıyordu artık. Yavuz'un Karadeniz'e çıkışı. Çarhk Rusyası donanmasının belinı kırdı. Çünkü çagana gö- reçok gelişmiş vehızlı Yavuz, her an her yerdegözü- küyordu. Rotasmı nereye kaydıracağı bilinemiyor- du. tştebu nedenler, Rus savaşgemilerini sürekli ola- rak oyalamıştır. Her ne kadar Yavuz'un savaşta önemli muharip haıekâtı olmamışsada varhğıyla ls- tanbul Boğazı'nın bekçisi, koruyucusu olmuştur. Ça- nakkale'yi korumak için üç yüz bin şehit verdik, Ya- vuz olmasaydı tstanbul'u korumak için de bundan daha fazla şehit verirdik kuşkusuz. Türk halkı Ya- vuz'u, kara dumanlannı, kale iriliğindeki gri, çelik gövdesini bunun için unutamamıştır, destanlaştır- mıştır. Nusret ve kahraman komutanlan Kısacık gazete haberinde battığı belirtilen ' 'Kap- tan Nusret" yük gemisi, Türk halkının gözünde ve gönlündetaht kuranNusret MayınGemisi'ninta ken- disidir.(1) Dünyadaki gerçek denizci uluslar kahramanlık simgesi olan gemilerini ölume terketmeyip müze ha- line getirerek genç nesillere aktanrlar. Bunun pek çok örneğişu anda Ingiltere, Japonya, A-BD'dede (bir Al- man denizaltısı da dahil) yaşamaktadır... Hamidiye... Yavuz... Alemdar... hiçbirisini, bu arada Nusret'i de yaşatamadık... Yoksulluk, bilgisiz- lik, değerbilmezlik... Hey gidi şanlı Nusret ve hizmet yılları... Nusret, Boğaz sularına3 Eylül 1914tarihindegeldi. Onun gelişiyle birlikte aslında tahlisiye römorkörü olarak yapdmıs oldukları halde güvertelerinde yapı- lan ufak tefek degişikliklerle mayın dökme işinde kul- lanılmış bulunan öteki tekneler lstanbul'a dönduler. Nusret, Almanya' da özel biçimde mayın dökme ge- misi olarak inşa edilmiştir. Buteknedar alanlarda ko- layca manevra yapabiliyor ve az su çektiğinden ma- yın alanları uzerinde güvenle dolaşabiliyordu. Nusret, Akdeniz sabahının sisleri arasında alabora olmadan öncebelirtmeyeçahşacağım şu hizmetini bir kez daha yaşamaya başlamıştır sanırım: Düşmanın büyük bir donanmayla Çanakkale'ye saldıracağı is- tihbaratı alındıktan sonra, Müstahkem Mevki Ko- mutanı Cevat Paşa, mayın gnıp komutanı Yüzbaşı Nazmi'yi (Akpınar) Boğaz'ı mayınlamakla görevlen- dirdi. Bucesursubay, BalkanSavaşı'ndadüşman ge- misi batırmakla ün salmış, gösterdiği yararhlık ve kahramanlıklardan ötürü çeşitli madalyalar ve nişan- lar almıştı. Sonunda Ölüm olasılığı çok yüksek bu va- tan ödevini hiç yorumsuz yüklenen Yüzbaşı Nazmi, elde kalan son yirmi altı mayını Kepez'leKaranlık Li- man arasına dökecekti.<2> Mayınlar, küçük mayın gemisi Nusret ile döküle- cekti. Nazmi, ertesi gün Nusret mayıngemisi komu- tanlığı yapacak olan Tophaneli Yüzbaşı Hakkı'yı buldu. Her iki subay çok iyi arkadaştı. tki gün önce yurek bunalımı geçiren Nusret'in Komutanı Yüzbaşı Hakkı, sağlığı için yerine bir başkasını görevlendir- meyi öneren Çanakkale Müstahkem Mevki Komu- tanı Cevat Paşa'nın ısrarlarına karşın savaşın ve ül- kenin sorumluluğunu vıcdanında duyarak görevi başkasına devretmedi. Almanya'danEdirne'yetrenle.oradandagüçlükle 2 Mart 1915 günü Çanakkale'ye getirilmiş olan 26 mayın, 7 marü 8 mana bağlayan gece kuçük Nusret'- in güvertesine yüklenmişti. Bütün gemi personeli kı- yıdaki arkadaşlanyla helalleşip demir aldılar. Hızla yol alangemi zifıri karanlık içinde, dahaöncedöşen- miş olan mayın hatları arasından geçiyor... Deniz durgun, havasımsiyah, zirıri karanlık. Uzaklardado- laşan düşman devriye gemileri pınl pırıl yanan pro- jektörleriyle suyun yuzünü aydınlattyorlardı. Bir an, suyun yüzüne değen ışık demetleri hernen ardından denizi yalayarak havaya kalkıp yeniden denizin yü- zeyindeparlıyor. Düşman gemileri Seddülbahir'eyö- neldiğınde, bütün ışıklan söndürülmüş olan Nusret, hemen Karanlık Liman yönünü tuttu. Erenköyönüne vardılar. Sonundayeni mayın hatlannın hazırlana- cağı bölgeyegeldiler! Nazmi Bey, daha önceden planlanan bölgeye ma- yınları döktü. Dönüşte düşman devriyegemilerini at- latabilecekler miydi, diyedüşünmeyekalmadı, bir ara gözleri bir karaltıyatakıldı. önce mayın sandılar. An- cak düşman devriye gemilerinin geri dönmüş olabi- leceğı akıllanna geldi. Yakalanmak her şeyin sonu de- mekti. Evet, düşman devriye gemileri geri dönmüş- ler, arkalarından geliyorlardı. Karanhğı yaran pro- jektör ışığı denizi tarayarak hızla üzerlerine geliyor- du. Tam Nusret'i aydınlatacakken, Türk kıyıların- dan bir projektör yandı! Bir mucize gerçekleşmişti: Aylardır bozukolan projektörümüzyanarak düşman gemisini aydınlattı. Şimdi düşman devriye gemisi ışıktan kurtulmayaçalışıyordu. Çünkü kurtulmaz- satoplarımızonu denizin dibinegönderecekti. Böy- lece düşman gemisi, bizim kıyıdaki ışıktan kurtulmak içinçabaharcarkenNusret mayın gemisi de bundan yararlanarak kurtuldu. Nusret düşman gemisinden kurtuldu, amabeklen- medik bir olay: Nazmi Bey'in, bunu da atlattık diye- rek omzuna vurmasıyla Yüzbaşı Hakkı'nıngüverteye kapaklanması bir oldu... Genç yüreği bu heyecana dayanamamış, duruvermişti... Nusret'inpersonelidüşmandan kurtulma sevinciy- le komutanın ölüm acısını birlikte yaşıyordu... Sade bir tören yapıldı Hakkı için... On gün sonra düşman gemilerinin yaralı, perişan gidişini izleyen Cevat Paşa,' 'Gittiler, geçemediler... Geçemeyecek- ler..." diyehaykınrken, Nazmi, arkadaşı Hakkı'nın yerine de sevinç duyarak bu muhteşem görüntüyii seyrediyordu, arkadaşının anısına saygı duyuyordu. Nusret'in sonu: Mayın gemisi Nusret 1915yüından sonra daha uzun yıllar ordudaki görevini sürdürdü. öteki gemiler gibi günü geldiğinde hurdaya çıkarıl- dı. BirsureGölcuk'teyattı... 1966yılındatsmailKap- tanoğlu deniz taşımacılık kuruluşuna satıldı, çeşitli eller değişürdi. Son olarak Mustafa Okan Kardeşleri Kollektif Şirketine(Mersin)satıldı ve 'Kaptan Nusret' adıyla yuk taşımaya, Mersin-Magosa arasında çalış- maya başlamıştı. Artık boğazlardan gecemiyor; ko- mutanlarla selamlaşamıyordu... Demek yorgun ma- kineleri de iyiden iyiyeçöktüğünden Akdeniz'in su- larına gömüldü. "Birinci Büyük Savaş'ta, binlerce savaş gemisi çe- şitli denizlerde harekât yapmaktaydı. Fakat bunla- rın hiç birisi 'Nusret'in döktüğü mayınlar kadar, sa- vaşın devamına ve düşmanıngeleceğine etkili olabi- lecek bir başan gösterememişlerdir.'' Bu övgünün sa- hibi Sir Winston Churchill'di... Nusret"in sonu bu olmamalıydı. Görkemli bir mü- ze olmalıydıo... (1) Daha geniş bilgi için, "Desıanlaşan Gemiler-Erol MÜTERCİMLER, Kastaş Yayınevı, 198T\ bakılabilir. (Nusreı = Yardım, başarı. Nusraı diye eski harflcre göre okuyanlar da vardır bu adı.) (2) Daha gcnış bilgi için a.g.e. EVET/HAYIR OKTAYAKBAL Özal Hayal İçinde! "izmir'de dolaşıyoruz, sokaklarda vatandaşlar alkışlıyor. Niye alkışlasın? Artık başbakan da değilim. insanlar hayatlarından memnun." Çankaya konuğu Turgut Özal böyle diyor. Oysa gerçek öyle mi? Pazar akşamı İzmir'de Efes Oteli'nde kahve içiyorduk. Bir de baktık otel kapısına kırmızı halılar serildi bir süpûrgeci dur- maksızın ortalığı temizlemeye başladı. ANAP'lılar salonları dol- durup bekledi. Epey gecikerek Bay Özal geldi. Üç beş kişiden başka Çankaya konuğunu alkışlayan olmadı. O kişiler de otel- de çaltşanlardı sanırım. ANAP yemeğine gelen Özal'ı ancak üç beş kişi alkışlıyor, sonra kalkıp 'sokaklarda vatandaş alkışlıyor, herkes hayatından memnun' diye övünüyor 82 Anayasası'nı elli kez okumuş! Bilmem okulda da dersleri- iArkası 15. Sayfada) DİLEK GÜRLEK ile ARDA ÇİNKAYA'ya ömür boytt mutluluklar dilerız. 25.5.1990 Fenerbahçe Orduevı SİNEM-NUR-NUSRET KIRIMUOĞLU V J BETÜL ÖZAKBULUT OSMAN ALTINTOP'a ömür boyu mutluluklar dileriz. 25.5.1990 İstanbul - DOSTLARI TARİH ÖĞRETMENLERİ VELİ ŞİRİN'in LİSE 1 TARİH Tallm Terfoiye Kurulu'nun 24/5/1990 gün 2562 sayılı karan İle ders kitabı yerine LİSE II TARİH Tallm Terblye Kurulu'nun 24/5/1990 gün 2562 sayilı karan İle ders kitabı yerine LİSE III TARİH Tallm Terbiye Kurulu'nun 30/7/1986 gün 4774 sayılı karan ile ders kitabı yerine OKUTULMASI uygun görülmüstür. — Kıtaplanmız renkli, birinci hamur kâğıda, ofset baskılıdır. — örnekleri okullara göndenlmıştir. GENDAŞ YAY1NCILIK Çatalçesme Sokak No: 19 CAĞALOĞLU/İSTANBUL TEL: 527 10 20 - 520 82 12 Genç doktor, Bakırköy'deki evini payla$acağı kiraya ortak ev arkadaşı arıyor. Tel:543 12 57 ... PENCERE Gözleri Bağlı... Sorgulanan kişi; gözleri bağlı, bir sandalyeye oturtulmuş... Karanlıkta düşünüyor! — Karşımdakiler kimler? — Bana ne yapabilirler? — Nasıl kurtulabHirim? — Neredeyim?.. Karanlık korku türetir, karanlıkta sağlıklı düşûnebilmek otanak- sızdır, karanlık ürkü yaratır, ilk çağlarından beri -her anlamda- karanlığın dağıtılması için çalışıyor insanlık... Karanlıkta yürütülen sorgulama, adalete dayanak olamaz. Ka- ranlıktaki sanık ister istemez şoyle dûşünecektir — Beni buraya getirşn, gözl&rimi bağlayan ve sorguya çeken güç, bana düşmandır. İlk önce düşmanın elinden kurtulmam ge- rakir. Şu anda savunmasızım, onlann elindeyim, kurtulmak için onlann istediklerini yapmaktan başka çare yok... Karşımdaki düş- man beni buraya getirip gözlerimi bağlayarak sorguya çektiğine göre çok gûçlü olmalı... Gözleri bağlı sorgulama uzun deneyimlerden sonra etkili bir yöntem olarak benimsendi; çünkü sanığın direncini yıkıyor, man- tığını bozuyor, ruhsal dengesini çökertiyor; sorgulayanı güven- ceye alıyor, kışkırtıyor, canavariaştınyor, azgınlaştnyor. Sorgulama kuzu ile kurt öyküsüne dönüşüyor. Uzun süre laboratuvar de- neyierinden gecmiş bu işkence yöntemi Türkiye'nin bağlı oldu- ğu dış odaklarda uygulandıktan sonra bizimkilere beltetilmiştir. Hukuk devletindd adalet perisinin gözleri bağlı, sanığın göz- leri açıktır; Türkiye'de iş tersine döndü; sanığın gözleri bağlan- dı, adalet perisinin bağı çözüldü... ' * Gece yarısı evinden alınarak götürülen ve gözleri bağlı ola- rak sorguya çekilen kaç kişi var Türkiye'de? Yüz? Beş yüz? Bin? On bin? Yirmi bin? Elli bin? Yüz elli bin? iki yüz bin? Sayısını bilen var mı? Dosyalar birbiri üstüne yığılıdır, polisteki sorgular, savcılıktaki ifadeler, mahkemedeki tutanaklar arapsaçından bir dağ oluştu- ruyor, içinden çıkılmaz bir sorunsal yaratıyor. Adalete güvenilir- lik depreme uğramıştır; yargı iki başlıdır; sivilleri askeri yargının karşısına neden çıkanyoruz? insanlan -gûndüz vakti yokmuş gibi- neden gece yarısı evlerinden alıyoruz? Ne diyor Hande Şevkat Mumcu: •!— 24 mart gecesi saat 24.00 civarmda uyumak üzere yatmıs- ken üç polis evimize geldi. Evimizi aradılar. Daha sonra beni em- niyet müdüriüğüne götürdüler. Ne kadar büyük korku içine düş- tüğüm tahmin edilebilir. 25 mart gecesi gözlerim bağlı olarak sa- at 22.30'dan sabaha kadar kim olduğunu bHmedığim kisilerce sor- guya çekildim. (...) Beni işkenceyle tehdit ettiler. Güzellikle konuş- mazsam aşağıya gönderileceğimi, kendı metotlanyla beni konuş- hjracaklannı söylediler. Direnmenin bir faydası olmayacağını be- lirttiler" Doğru mu söylüyor sanık? Kim "doğru değil" diyebilir? Sanığı işkence baskısı altında yönlendirmenin Türkiye'de st- radanlaştığını herkes biliyor... Ben biliyorum... Bız billyoruz... Batı biliyor... • Bu utanç lekesini Türkiye'nin alnından silecek olan temizle- me tozunun markası bellidir: Demokrasi!.. Bir sanığın gûvencesini sağlayan temel ilkeler, "Insan Hakian ve Temel Ozgûriükler Sdz/e?mes/"nde yazılıdır. Ya evrensel de- mokrasinin ilkelerini benimseyeceğiz ya da içine yuvarlandığı- mız utanç çukurunda debelenmeyi sürdüreceğiz. Yepyeni, Daha Güçlü Bir Filoya Doğru... New York... Moskova... Tokyo... Madrid... Istanbul... Antalya... Yurt dışmda 56, yurt içinde 14 olmak üzere toplam 70 noktaya ulaşıyoruz. Hedefımiz, 90'lı yıllarda, sizleri dünyanın ve Türkiye'nin çok daha fazla kentine ulaştırabilmek. Bu amaçla, fılomuzu genişletiyor, güçlendiriyoruz. Bugün, 13'ü Airbus, 35 uçaktan oluşan fılomuz, Avrupa'nın en genç fılolanndan biri... Uçaklanmızın 13'ü filomuza son üç yıl içinde katılan, modem, konforlu uçaklar. Aynca, uçaklanmızın iç dizaynlannı ve dış görünümlerini değiştiriyor, daha modem hale getiriyoruz. Önümüzdeki on yılı kapsayan filo planımızın uygulanması tamamlandığında ise, tümü yüksek teknoloji üriinü 46 uça- ğımız olacak. Daha hızlı, daha keyifli uçuşlar için... TÜRK HAVA YOLLARI
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear