Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 2 NİSAN 1990
Din Eği tiııii Çoeukları Nasd
Etkfler?
Çocuklarımızın dogmatik düşünceden uzak yetişmelerini istiyorduk;
yani aynntılardan bütüne gidebilen, sonuç ile neden ilişkisini
kurabilen, önemliyi önemsizden, aynntıyı esastan ayırabilen, kısaca
sağlıkh düşünebilen çağdaş kuşaklar yetişmesini gerçekten çok
özlüyorduk. Oysa bu gerici akımlar, bu bizlerin ödediği vergilerle
yayımlanan diyanet dergileri nereye götürüyor çocuklarımızı? Nasıl
yazık oluyor çocuklarımızın geleceğine. ^__
Prof. Dr. AYSEL EKŞI, Istanbul Tıp Fakültesi Oğretim Uyesi,
Genç Psikiyatristi
Başbakanhk Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirge-
me Kurumu, îl Sosyal Hizmetler Müdürlüğu'nün
tüm valiliklere gönderdiğı 11.1.1990 tarıhli yaası ile
"11 müdürlüğü bünyesinde yer alan çocuk yuvala-
n, yetiştirme yurtları ve huzurevlerinde belli bir
program dahilinde dini sohbetler ve konferanslar
düzenleneceği" bildirilınektedir. 8.1.1990 tarihli yine
tüm valiliklere dağıtılan bir başka yazıda da Diya-
net tşleri Başkanhğı'nca yayımlanan "Diyanet Ço-
cuk Dergisi"ne ücretsiz abone kaydının yapılacaği
ve derginin Çocuk Esirgeme Kurumu kuruluşlann-
daki bakım ve koruma alundaki çocuklara okutul-
ması gerektiği belirtilmektedir. El yazısı ile üzeri-
ne "ilgili emrin titizlikle takibi" notu da düşülen
yazının, gerçekten titizlikle uygulandığını biliyoruz.
Hatta Sağlık Bakanlığımıza bağlı anaokullannda
anaokulu çocuklanmıza dini bilgüer kazandmlma-
sına "suratle" başlandığını da hep biliyoruz.
Bunları biliyoruz da acaba soz konusu dergileri
biliyor muyuA küçük çocukların bu tip yayınlar-
dan nasıl etkileneceğini biliyor muyuz? Ben bu ya-
zıda bu konuya değinmek istiyorum.
Diyanet Çocuk Dergisi!
Elimde söz konusu Diyanet Çocuk Dergisi'nin
1989 ekim, kasım, aralık ve 1990 ocak, mart sayı-
lan bulunuyor. Bu dergilere bir göz atmadan önce,
çocuğun biz yetişkinlerden çok farklı olan düşün-
me şekline, ana çizgileriyle kısaca değinelim.
Altı yaşından kuçük çocuğun düşüncesi elle tu-
tulan, gözle görülen somut şeylerle sınırlıdır, soyut
kavramları ve benzetmeleri hiç anlayamaz. örne-
ğin ağır başh insan denilince başı ağır olan insanı
anlar. Bu çocuk için her şey canlıdır, bisiklet gidi-
yorsa, gökte aydede yükseliyorsa, radyodan ses ge-
liyorsa hepsi canlıdır. Çocuk ruyasında gördüğu-
nü ya da hayal ettiğini de gerçekte olanlardan ayı-
ramaz, hatta şaka yollu söylense de her söz, her dav-
ranış onun için gerçektir. Gerçekleri değerlendirme
yeteneği iyi gelişmediği için bütün duyduğu, düşün-
düğü şeyler olacak gibi gelir kendisine. Kısaca kü-
çük çocuk korkutulmalara çok duyarlıdır, bu kor-
kutulmalar hep devam ederse, onun ileriki ruh sağ-
lığmda çok kalıcı etkiler yaratabilir.
Altı yedi yaşından küçük çocuklarda yargılama,
yasaklama, yani iç denetim daha gelismemiştir. Ken-
di kendini yönetemeyen çocuğu çevrenin yasakla-
maları, ayıp ve günah kavramları yönetir ve çocuk
büyüklerin cezalarına, korkutmalanna, tehditleri-
ne karşı çok duyarlıdır Anne baba sevgisini yitir-
meye hiç dayanamaz, onlan güçsüz görmek kendi-
ne guvenini zedeler. Sevdigi insanları yitirme ve ce-
zalandırılma korkusu kolayca suçluluk duyguları
yaratır. Suçluluk duygusu ileriki yıllarda da derin
izler bırakan ciddi ruhsal sorunlara yol açabilir.
Küçük çocuk bir olayın, bir davranışm bütünü
ile parçası arasında ilişki kuramaz; bir bisiklet res-
mi çizmesi istenilse, ayn ayn tekerlek, pedal, zin-
cir çizer, ama bunların birbiri ile bağlantısını bile-
mez, parça ile bütün arasında ilişki kuramadıgı gi-
bi sonuç ile nedeni de ayıramaz. Bu nedenle söz ve
davranışlan kendine göre yorumlar, anlar. Bilişsel
sınırulığ) nedeniyle, moral kurallarla fıziksel kanun-
lan kanştınr, bu nedenle moral değer ve kuralları
değişmez şeyler olarak görür.. vs.
Şimdi sözünü ettiğimiz Diyanet Çocuk Dergisi-
ne geçelim. Aralık 1989 sayısının 11. sayfasındaki
resimli hikâye özetle söyle: Demir tüccan Kamil, de-
mirlerini komşusuna emanet edip geziye gider, ama
dönüşünde komşu bu demirleri fareler yediği için
geri veremeyeceğini söyler. Kamil üzülür, o da koro-
şunun cocuğunu alıp evine saklar, komşu "fellik
fellik" •çocuğu arar, Kamil'e de sorunca "Dün sen-
den aynlınca baktun bir çaylak senin çocuğu kap-
mış götüriiyordu" der, "Çaylak çocuk kapar mı?"
sorusu üzerine de Kamil "Küçücük fareler bir sürü
demiri yerse, çaylak da çocuğu kapar" yanıtını ve-
rir. tşte o zaman komşu, yaptığı hatayı anlar...
Ekim sayısındaki resimli hikâyede Hoca'nın mer-
Icebi inatçılık etmiş, Hoca da onu ahıra hapsetmiş,
sonra "Şu inatçı hayvana ne yem ne de su verecek-
siniz, o açlığından ölsün" demiş, ama oğlunun ku-
lağına da yavasça "Mahsustan onu korkutmak için
söyledim, sen yine ona yemini, suyunu ver" demiş...
Yine benzeri bir hikâyede Turgut yalan söylediği için
babası kızmış. Birkaç gün geçtikten sonra babası
"Seni yarın bir arkadaşıraın yatı ile denizde gezdi-
receğim" demiş, uzun uzun nereye götüreceğini an-
latraış. Turgut o gece sevinçten uyuyamamış, sabah
kalkıp sevinçle giyınmış, ama babası arabasının ka-
za yaptığını, gezecekleri yatın yandığını sayıp dö-
kerek gidemeyeceklerini bildirmiş. Turgut buna
inanmadığıru söyleyince de babanın yanıtı: "Evet
çocuğum" olmuş, "Tıpkı senin icadın yalanlar gi-
bi, bu da bir yalandı.."
Kavram kargaşasına siirükleyici
Dergilerdeki hikâyelerin tümünun çocuklan kav-
ram kargaşasına götürecek türden olduğunu şaşkın-
lıkla izliyorsunuz. Bunlarda ya babalar "Sen yalan
söylüyorsun" diye çocuğun konuşmasına fırsat ver-
meden onun üstüne yiırüyor ya da hocalar ve ba-
balar kendileri de yalan söyleyerek çocukta yalan
davranışını pekiştiriyor, ona kötü örnek oluyor, ço-
cuklan hep korkuyla yola getinneye çahşıyorlar. Ür-
kütücü, ibret verici masallann yarardan çok zarar
vereceği hiç dikkate alınmamış. "Kuran'ı okuyup
ezbeTİeyen ve davranışlarını Kuran'a göre ayaılayan
kimsenin anne ve babasına kıyarnet gününde gü-
neş ışıgından daha parlak bir taç giydirilir" gibi söz-
lerle çocukların ufacık omuzlanna kaldıramayacağı
sorumluluklar yükleniyor, özelükle çocuklarda suç-
luluk duygularının yerleşmesi için ne gerekirse ya-
pılıyor. Anaokulundan başlayarak çocuklara yaşa-
ma sevinci değil, kıyamet günü, şehit olma, cin, peri,
melek kavramları belletiüyor; merak edip araştır-
ma, sorup öğrenme yolları değil, bunca yıldır kur-
tulmaya çalıştığımız ezbercilik özendiriliyor. "Ku-
ran'ı Kerim, anlamı dikkate aknmaksızın ibadet için
okunur ya da dinlenirse sevap kazamlmış olur" de-
niyor. Belirgin şekilde başkalarına güvenmemeleri
işleniyor, kasım sayısında "Güzel Sözler" başlığı al-
undaki "Her sırrı dostuna söyleme, günün birinde
düşman olmayacağını nereden bilebilirsin?" sözün-
de olduğu gibi. Dostuna bile güvenmeyeceksin...
Daha büyük yaştaki çocuklann bu dergilerde ya-
zılanlardan nasıl etkileneceklerini de tahmin etmek
hiç zor değil... "Fen Bilgisi" başlığı altında aynen
"Sevgili çocuklar, bilim adamlarını bunca uğraştı-
ran dünyanın yaradılışı ile ilgili bilgiler yüce kita-
bımız Kuran'ı Kerim'de en güzel şekliyle anlatılmak-
tadır" deniliyor aralık sayısının 27. sayfasında. Ya
da aynı sayıda "Sağlık" başlığı altında verem has-
talığının bulaşıcı bir hastalık olduğu yaalıyor ve
"Yüce Allahımız bizleri her türlü hastalık ve kötü-
lüklerden korumak için zararlı olan içki, kumar, es-
rar, eroin vs. gibi şeyleri yasaklamıştır. O halde sev-
gili çocuklar, hem bedenimizi hem nıhumuzu sağ-
lıkh tutabilmemiz için Allah'ın emirlerini yerine ge-
tirmeli ve yasaklardan kaçınmalıyız" sözü vurgu-
laıuyor verem bahanesiyle...
Dergilerde doğa olaylan tamamen Allah'ın gü-
cu ile açıklanıp çocuklarımız kaderciliğe itilirken,
tam bir teslimiyetçiliğin her satırda nasıl işlendiği-
ni gözlerinizle görüyorsunuz.
Bir de mart sayısının 4. ve 5. sayfalannın
"Anadolu'da Yağmur Duası ve Törenleri" yazısınm
anaokulu ya da ilkokul, ortaokul ve lise düzeyin-
deki körpe beyinlere neler söyleyeceğini şu kısa alın-
tıda göreceksiniz: "Eğer Allah bir boigeyi susuz bı-
rakmışsa veya yağmuru geciktirmişse, bunun önemli
bir sebebi vardır. Dini bütün halkımız, içkiyi, ku-
man, fuhşu, faiz yemeyi, büyüklere saygısızlığı, ek-
mek israfını ve ibadetlerden uzaklaşmayı, Allah'ın
gazabını davet eden sebepler olarak görür. Yağmor
sıkıntısını da bn gazabm bir parçası olarak değer-
lendirir. O nimete kavuşmanın tek yolu ise yeniden
Allah'ın hoşnutluğunu kazanmaktır. Bu sebepten-
dir ki yağmur duası, o bölge halkının toplu bir pis-
manlık gösterisidir."
Sonuç
Dergide bu alıntırun devamının da bilime aykırı
safsatalarla dolup taşbğını kestirebiürsiniz. Oysa yıl-
lardır ülkemizde nasıl daha güvenli, daha özgür
gençler yetiştirebiliriz diye çırpuup duruyorduk. Şu
tavsiyelere bakın:
"Kalabalığın en önünde, telcbir ve ilahi sesleriy-
le yürüyen din görevlileri bulunur. Herkesin bu yü-
rüyüşe, eski ve yamalı elbiselerle başlan önlerinde
katılması tercih edilir. Çünkfl Allah'ın gurur ve ki-
birden armmış, alçak gönüllü insanlara daha çok
iltifat edeceği düşünülür:'
Kimseye zarar vermeden bağımsızlık duygwan-
nın gelismesini nasıl destekleyebiliriz, onlara hep bo-
yun eğen, utangaç, art niyetli, sinsi ve dogmatik ol-
mayı değil tam aksine kafaları açık, omuzları dik,
kendine güvenen, çevresiyle banşık insanlar olraa-
yı nasıl öğretebiliriz, bunu çözümlemeye çalışıyor-
duk. Çocuklarımızın dogmatik düşünceden uzak
yetişmelerini istiyorduk; yani aynntılardan bütüne
gidebilen, sonuç Ûe neden ilişkisini kurabilen, önem-
liyi önemsizden, aynntıyı esastan ayırabilen, kısa-
ca sağlıkh düşünebilen çağdaş kuşaklar yetişmesi-
ni gerçekten çok özlüyorduk.
Oysa bu gerici akımlar, bu bizlerin ödediği
vergilerle yayımlanan diyanet dergileri nereye gö-
türüyor çocuklarımızı? Nasıl yaak oluyor çocuk-
lanmınn geleceğine!
EVET/HAYIR
OKTffAKBAL
Kimo"BirKaçSoyuKınk"?
Önemli bir gün: Çanakkale savaşının 75. yılı... Böyle bir tö-
rende yalnızca iktidar partisinin önde gelen kişileri mi konuşur?
Çanakkale savaşı yalnız ANAP'lılann zaferi midir, bayramı mı-
dır? Çanakkale'de yalnız ANAP'lılann babaları, dedeleri mi çar-
pışmıştır? Hayir.
Ama Çanakkale'de yapılan zafer töreninde Bay Turgut Özal,
Başbakan Akbulut, Milli Savunma Bakanı konuşuyor. Üstelik Ça-
nakkale savaşından çok kendi partilerinin propagandasını ya-
pıyorlar. Muhalefet liderlerinden biri bile yok! Nedir Bay Özal'ın
o garip sözleri: 'Bir kaç soyu kınk.." Kim o soyu kırık olanlar?
Bir devlet adamına, yıllarca Başbakan Yardımcılığı, Başbakan-
Itk yapmış bir kişiye yakışır mı binlerce insanın ortasında böyle-
sine ucuz ve çırkın sözler etmek?
Neymiş? Çanakkale'nin SHP'li Belediye Başkanı, Bay Özal'ı
Cumhurbaşkanı olarak benımsemiyormuş! Kım benımsiyor ki?
Hangi aklı başında kişi, hangi demokrasiden yana yurttaş? Bay
Özal ANAP grubunun oylarıyla Çankaya'ya çıkmıştır. ANAP grubû
ise yüzde 36 oyla oluşmuştur. 26 Mart 1989 da yüzde 20'lere
düşmüştür. Bugûn bir seçim yapılsa ancak yüzde 10-15 oy ala-
caktır. Ama Bay Özal "Ben ille Çankaya'ya çıkacağım" diye tut-
turmuş, kendini cumhurbaşkanı seçtirtmıştir. Muhalefet partile-
ri "Biz seni tanımayacağız, elini sıkmayacağız, Çankaya'ya
gelmeyeceğiz" demişlerdir. Gereklı bütün uyanlar yapılmıştır. Ba-
sında hemen hemen bütün yazarlar Bay Özal'ı cumhurbaşkanı
olmak düşüncesinden vazgeçirmeye çalışmışlardır. Ama Bay
Özal herşeyi göze alarak Çankaya'nın konuğu olmasını bilmiş,
bunda hiç bir sakınca görmemiştir.
(Arkası 19. Sayfada)
tSTANBUL BAROŞL'NUN
112. Y1LDÖNLMÜ
VE
AVUKATLAR GÜNÜ
5 Nisan 1990
Saat 13.30: AKM Konser Salonu
1) Istanbul Barosu Başkanı Av. Turgut KAZAN'ın
toplantıyı açışı.
2) SHP Genel Başkanı Erdal İNONÜ'nün konuşması.
3) DYP Genel Başkanı Süleyman DEMİREL'in
konuşması.
Saat 14.30: 35 yılını tamamlamış meslektaşlarımıza plaket verilmesı.
Saaı 15.00: AÇIK OTURUM
"Baro\a Müdahale
Yargı>a Mudahaledir."
Yöneten: Av. Önder SAV (TBB Başkanı)
Konuşmacılar: I) Av. Hasan Fehmi GÜNEŞ (SHP Grup Başkan
Vekili, Istanbu! Milletvekili)
2) Av. Yasar TOPÇL (DYP Genel İdare Kurulu
Uyesi, Sınop Milletvekili)
3) Av. Çetin ÖZEK
Saat 19.00: Suna KAN Resitali
6 Nisan 1990
Saat 14.00: PANEL
"Kadın ve Hukuk"
Gazetecüer Cemiyeti Toplantı Salonu
Yöneten: Av. Hasan Basri AKGIRAY
Konuşmacılar: Av. Yöcel SAYMA/I
Av. Canan ARIN
Av. Esin ÖRÜCÜ
Saat 20.00: 112. YIL YEMEGİ
(Hotel President, Beyazıt)
(Resital ve Yemek Davetiyeleri Baro'dan sağlanabilir.)
KADİR
AKSOY
28.10.1955-2.4.1984
UNUTMADIK.
Bu bahar yine sensiz geçecek.
Ama sen her bahar yeniden
doğacaksın.
AİLESİ
eûm soma m BEUCEK.
HEMEN MU.MA, SülUMSt.
BİR UMUT,
BİR UMUT DAHA!
f
\Egrf m- ııı a « 111 a II UtnCHİME
G u n ı z ı
Bir Umut Daha
>TEN
OKURLARA.
OKAYGONENSJN
BasınOkulda...
G ençlerin, üniversite, lise, hatta ortaokul
öğrencilerinin iyi birer okur olmalannın, gazete
okuru olmalarmın önemi nedir? Gençlerin iyi gazete
okuru olmalannın ülkenin geleceği açısından taşıdığı
önemin bilincinde olmadığımız kesin. Ama dünya öyle
değil. Son örnek uygulamayı Fransız Milli Eğitim ve
İletişim Bakanlıkları basın kuruluşlarıyla birlikte
düzenledikleri "Basın Okulda" haftasıyla
gerçekleştirdi. Fransız yöneticiler bu haftayı
düzenlerken öyle temel ilkelerden yola çıkıyorlar ki
bizimkilere fazla "yabancı" kalır... İşte "Basın
Okulda" haftasının çıkış ilkeleri:
— Demokrasinin iyi işlemesi için basının önemi ve
zenginliğinin bilincine varılmalıdır.
— Geleceğin yetişkinterinin oluşumunda ve çoğulcu
yaklaşımm gençlere benimsetilmesinde en önemli araç
basındır.
— "Özgürlük" ile basın özgüriüğü arasındaki yakın
ilişki sürekli vurgulanmalıdır.
— Bağımsız ve eleştirel düşünme alışkanlığının
kazanılmasında gazetelerin işlevi vazgeçilmezdir.
— Bir ülkenin medya, iletişim düzeninin sağlığı tüm
yurttaşların özgürlüğünün vazgeçilmez koşuludur.
Bu temel ilkeler çerçevesinde gençlere, çocuklara
anlatılan konular da genel çizgileriyle şöyle planlanmış:
— Ülkede yayımlanan bütün gazete ve dergilerin
tanıtılması, birbirlerinden farklı yanlannın anlatılması,
— Haber nedir, kaynakları nelerdir, nasıl işlenir,
— Belli bir günün gazetelerinin tümünü alarak, aynı
günün haberlerinin ya da bir haberin nasıl farklı
tarzlarda, yaklaşımlarla işlendiğinin sunulduğunun
incelenmesi,
— Gazetecilik tarzlan ve gazeteciliğin çeşitli
yanlannın anlatılması,
— Birinci sayfa nedir, manşet nedir, önemlerinin
anlatılması,
— Başyazı, yorum, köşe yazısı nedir, farkları
nelerdir?
— Gazeteler ve haber ajansları nasıl çalışır?
flû ana bilgilerin verilmesi için katılan tüm okullarda
çocukların bütün gazete ve dergileri rahatça karıştınp
okuyabileceklen birer basın köşesi kurdular; her
gazete ya da yayın grubu kendi yayınlarını istediği gibi
bu köşelerde öğrencilere sunulması için gönderdi (yani
herhangi bir kurul, 'bu dergi okullara girebilir ya da
giremez' diye sansür uygulamadı). Kampanyaya
katılan bütün yayın organlarından gazeteciler okullarda
düzenlenen konferans, panel ve tartışmalara katıldılar,
öğrencilerin sorulannı yanıtladılar, kendi yayın organlan
hakkında bilgiler verdiler. Gazetelerin nasıl çalıştığını
görmek isteyen öğrenciler gazeteleri, dergileri gezdiler.
Ve belki de en önemlisi bütün okullarda öğrencilerin
kendi gazetelerini çıkarmaları için geniş destekler
sağlandı.
Böyle bir çalışmayı izlemek bir Türk gazetecisi için
hüzün verici bir durum, nedenini anlatmaya gerek var
mı? Niçin hiçbir Milli Eğitim Bakanı böyle bir
uygulamayı düşünemiyor, düşünse bile cesaret
edemiyor ülkemizde? Bu niçinleri çoğaltıp durabiliriz
ve içimizi yine karartabiliriz. Ama karartmayalım, yine
yöneticilerimizi, siyasetçilerimizi zorlamaya çalışalım.
Gençlerin, çocukların iyi birer okur olarak yetişmesi
için çaba göstermemizin, ülkemizjn ve demokrasimizin
geleceği açısından taşıdığı önemi yinelemeye
bıkmadan devam edelim...
ISTANBUL GÜMRÜKLERİ
BAŞMÜDÜRLÜĞÜ'NDEN
Istanbul 1. Asliye Ceza Mahkemesi'ran 1989/312 esas sayüı 29.1.1990
tarihli ilamlan ile idaremize 88.462r TL ağır para cezası ve 14.246?
TL. avukatlık ücreti ceman 102.708r TL ödemeye hükümlu kılınan
Fatih Testereciler Sokak no: 12'de mukim Mustafa Yavuz adresinde
bulunamadığından söz konusu para cezası tahsil edilememiş ve teb-
ligaı yapüamamıştır.
Tebtigata esas olacak başkaca adresi büinemediğinden 7201 sayılı
tebligat kanununun 28 ve 29'ncu maddelerine göre ilanen tebliğine
karar verildi.
Tebligat yerine kaim olmak uzere tebliğ olunur.
SEKERBANK
&İSIANBÜL,IIUSIARARASI
HASIANEDONANIMI
VEHP dHAZLARIFUVRI
MAGNOSmCATECHNICA THERAPEUTICA
A.B.D., Japonya, İngiltere, B. Almanya, Fransa, İsviçre, Holianda, DanJ-
marka, ttalya, Avusturya, tsveç, tspanya, Belçika, Macaristan ve Polonya
gibi sektöre dünya çapında egemen ülkelerin dev kuruluşlannın yanısı-
ra, Fransa'nın ülke standı ile yer aldığı... Uluslararası düzeydeki Türk
kuruluşlannın katılımı ile gerçek uluslararası nitelikte, hepsi birarada...
Tıbbi teknikler ve tıp konusunda dünyadaki en son gelişmelerin yanısı-
ra... Teknolojinin en son gelişmelerine uygun ameliyat cihazlan, aletleri
ve ameliyathane donanımlan. radyoloji cihazlan, röntgen cihaz ve mal-
zemeleri, laboratuvar teknikleri ve donanımlan. optik cihazlar, dişçilik
üniteleri ve malzemeleri, ortopedik cihaz ve protezler, diagnostik kitler,
dtsposable malzemeler, tıbbi litaratür ve periodik yayınlar...
Özelükle Türkiye gibi hekim başına düşen hasta sayısının oldukça yük-
sek olduğu, dolayısıyla sektördeki güncel gelişmeleri bireysel çabalarla
izlemenin zorluğu nedeni ile Türk tıbbının bu çok önemli ihtiyacına
kapsamlı bir bicimde cevap verebilmek için düzenlenen TIP'90, pazarla-
ma potansiyeli, prezantasyon kalitesi, olağanüstü iştirakçi kapsamı ile
sektörünün nitelikli tek fuarı...
Üstelik, Türkiye'deki tek amaca uygun ve her türlü modern altyapıya
sahip, dünya standartlarındaki tek özel fuar merkezinde.
4 8 N İ S A N 1990 HILTONCON\ENTION&EXHIBmONCEVrER
ZiyaretSaatlerirllOO 2000
A&D