14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
ÇUMHURİYET/10 PAZAR YAZILARI 15 NİSAN 1990 AûruCdan Grek usulü taksi-dolmuşAtina'da herhangi bir taksiye binip bir yerlere gitmek isterseniz sabırlı olmahsınız, çünkü şoförler, "ötekileri" almadan gitmezler. ZAFER ARAPKİRLİ ATİNA — Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür derler. Herkesin gözünün ucuyla birbi- rini "kestiği" bir dtlnyada insan- lann ve ulusların birbirlerindeki biraz daha iyi şeyleri sürekli ola- rak gözlemesi ve imrenmesi do- ğaldır. Batı komşumuz Yunanis- tan'da ise bizleri, hele Istanbul- lulan hiç de iınrendirmeyecek, tam tersine balimize şükrettire- cek şey ler de var. tstanbul'da havaalanında uçaktan indirüz, taksilere yönel- diniz, gideceğiniz semti söyledi- niz, en çok bir burun kıvırma ile karşılaşırsınız. Fazla fazla, birin- den umut kesseniz bik onlar kuy- ruktadır. Atina'da uçaktan yorgun ar- g)n inin ve havaalanından eliniz- de bavullarla çıkın, hemen ileri- de sarı renkli taksilerin kuynık- lannı ama yarubaşmda da yolcu- ların kuyruklanru göreceksiniz. Kuynıklardan birine girdiniz. "BWn«" düyonız, çünkü iki tak- si, iki de yolcu kuyruğu bulunu- yor. Kuyruklardan biri kentin belli bir kesimine kadar gitmeye yetkili taksilere ve onlara binme- ye çalışan talihsiz yolculara ait. Hava kirliliğine karşı alınan ön- lemlerin bir parçası olarak tak- silerin de tek veya çift plaka ta- şımalanna göre gırebileceklerı semtler kısıtlanmış durumda. Diyelim ki epey beklemeden sonra bir taksiye yanaştıruz, ya- ni sıra size geldi ve kapıyı açtı- nız ve bavulunuzu ytikleyip bin- diniz. Gideceğiniz yeTİ de söyle- diniz. Arabanın hareket etmesi- ni bekliyorsunuz. Nafüe... — Gitmiyor mnyuz kardeşim. — Bi dakka beyabicim. Öyle art diye gitmek yok.. Ötekiler ne obcak? (Yunancada muadili bir- seyler diyordu herhalde) — Anlamadım ne demek "ötekiler?" Demeye kalmadan iki ttç kişi daha arabaya doluverir. — Yahn bi dakka... Ben... Taksi... Yani tuttum bunu... Siz? Sonunda anlayıveriyorsunuz Atinalı taksi şoförlerinin ne ka- dar "iyüiksever" ve kamu hiz- metiyle yanıp tutuşan insanlar ol- duklarını. Meğer bizirn şoför bey, ayrıı istikamete giden cüm- le âlemi toplarmış. Yolda "eke eke" de gidermiş. Bozuluyor, ama bir şey de diyemiyorsunuz. Her şey, herkesin, dahası polis- lerin gözü önünde oluyor çünkü. Yola koyuldunuz. Kasetçalar- dan yayüan nağmderi dinleyerek gidersiniz. Artık nağmelerle ilgili yorum size kalmış. Biraz merak- lıysaruz, "Aman ne güzei, Grek miiziginin ilginç örneklerini da- ha taksilerden başlayarak büe dinleüyoriar" diye tepki göster- mekte, ya da "Off, burada da buldu bizi bu dolmuş müzigı" di- ye yakmmakta serbestsıniz. Normalden biraz daha fazla yol katedıp gideceğiniz yere var- dığınızda sızi bir sürpriz bekler. Sizin o insanlık abidesi taksi şo- förü, taksimetresinden yazan pa- rayı hem de tamamını sizden alı- verir. Diğerlerinden de... Yani bir taksimetre ile birkaç kuş (ör- dek) vuruvermiştir. Surat mı as- tınız? Merat etrneyin Yunanis- tan'da da "Yersen abi. Burada işler böyle. Biz de nafakamuı bövle buluvoruz. Maksat vatan- daşa hizmet" gibi deyimler var. (En azından yüz ifadesinden bi- ze öyle geldi.) Ama kalabalık bir caddede, taksi bekleyen yüzlerce kişi ara- sında bir de aceleniz varsa, yol- da içinde üç kişi ile dunıp "ne- reye abi?" diye soran bir başka- sı için de bildiğiniz tüm hayır du- alannı okuyor ve bu koşulların doğurduğu garip "taksi-dolmuş scntezini" kabullenivenyorsu- New York'tan Doğu Bloku demokrasi kuyruğundaDoğu Avrupa ülkelerinden heyetler şu sıra Amerikan Kongresi'nde demokrasi, kamuoyu ilişkileri ve üetişim konusunda kurs görüyorlar. Macar planlamacılar, piyasa ekonomisinin inceliklerini, Sovyet gazeteciler reklamların'mantığını öğrenme peşinde. ABD basını ise Kongre ve milletvekillerine gösterilen bu ilgiden şaşkın. yor. Dogu Avrapa'daki demokra- tik geiişmeler öncesinde Doğu Bloku'ndan belki yılda bir kez bir avuç insan gelir. Bunlar da ancak senatör ve miUervekilJeri ile bir çay icerlerdi o kadar. Şimdi bu ziya- retler bir insan seline dönuşmuş durumda. Vieni secilen parlamen- tolann ve yeni yönetimlerin üye- leri akınlar halinde Kongre'ye ge- lerek demokraük isieyiş konasnn- da gunluk lisansüstü seminerlere katılıyorlar." Boris Bogatin şu an Sovyet Yö- neticiler Meclisi üyesi sağlık işle- ri all komitesinın başkanı. Gaze- te bir de Amerikalı milletvekilinin Bogaun'e basına nasıl poz fırsatı yaratılır konusunda ders verirken resmini çekmiş ve haberin yarun- ŞEBNEM ATİYAS NEW YORK — Doğu Avrupa^ daki komünist sistemlerin çökü- şünden sonra ABD'nin başkentin- de ne gibi geiişmeler olduğunu merak edenler için geçenlerde The NVashington Post gazetesinde il- ginç bir haber yayunlandı. Gazetenin birinci sayfasından verilen haber şöyle başhyordu: "Kongre'dt olağan günlerdcn biri. Boris Nikolaevicb Rogatin, Kongre komilelerinin nasıl calış- ugı konusundaki kurallan ogreni- yor Grazyna Brudzinsrs Wlodarz bügisayar egiü'mi kursunda. And- ras Faage haber bultenleri, haber toplanülan >e basına poz verme firsatlan konusundaki kursu izli- CAMİ GİBİ — tlk bakışta cami, yakından bakınca fabrika. Londra'dan Anlaşamayan iki kraliçe EDİP EMİL ÖYMEN LONDRA — Mısır'm eski kralı Faruk, devnlmeden önce ne de- miş? "Geiecek yuzyıla kadar yer- yüziınde sadece 5 kral kalacak. Dordu iskambil kâgıdında, biri tngiltere'de." Kral yerine, 38 yıldır lngiltere- de kraliçe var tahtta. Ama 11 yıl- dır da "sonradan gönne" yapay bir başka kraliçe de onunla boy ölçüşme yanşında. Başbakan Margaret Thatcher, kraliçeden çok kraliçe edalarda. tnadına hem de. Ama esas krali- çe, soylu. Aldırmıyor. Bir keresin- de başbakan, saraya telefon etmiş. "Bo haftaki olagan göraşmeraiz- de acaba haşmetmeab ne giyecek- ler? Aynı rengi giymesek." diye. Buz gibi cevap: "Haşmetmeab, et- rafındaki diger kadınlann ne giy- diiini görmezler." Ingiltere Kraliçesi Elizabeth II, sarayda otursa da halkın nabzını tutar. Ayakları yere basar. Goste- rişsiz, mütevan. Başbakan "Bayan •p1 ise aJabildığıne kıbirli, azamet- li ve yatılı kız okulu rnüdiresi gi- bi. Bir keresinde sarayın bahcesin- deki geleneksel bir çay partisine kraliçe ile Bayan T, yan yana gi- recek olmuşlar. Bahçeden bir al- kış. Bayan T, hemen kendine alı- nıp el sallamış. Kraliçe tek kelime etmeden. maiyetı ile arkasını dö- nüp içeri girivermiş yeniden. Şim- di Bayan T, kraliçeyi bahçede di- ğer davetliler aıasında sırasını bekleyerek karşılıyor. tki bayan arasındaki zıtlaşma, Bayan T'nin göreve gelmesiyle başladı. tkisı de doğru bildiğinden şaşmayan, aynı yaşlarda, ama farklı tarihleri olan kadınlar. Biri sembolik de\iet başkanı, biri ka- binedeki erkek bakanlan yemesiy- le meşhur 'demir leydi'. Ikisi de güçlü kadınlan sevmez. Ikisinin de yüksek duzeyde kadın danışmanı, bakanı yok. Ama iki- si de dünyaya farklı siyasal pen- cerelerden bakar. Kraliçe, 38 yıl- da başbakanlarından konsensus denen sanatı görmüş. Yani uzlaş- mayı, esneyip bükülmeyi, anla$rna zemini yaratmayı. Sonra Bayan T, bir geliyor ki dediğim dedikh'ği ile. Muhafaza- kâr Parti'yi dolduran yüksek sınıf- lılar gibi değil. Bir bakkalın kızı. Taşra kentinde bakkal dükkârunın üst katında yetişmiş. Konsensusu öğrenmemiş. Tek-el ve demir ley- diliği boşuna değil. Hemen krali- çe ile haftalık görüşmelerinde ha- vada tüyler uçuşmaya başlamış. Ikisi de birbirinden hazetmiyor. Konsensus yerine çatışma, uzlaş- ma yerine çatışma. Kraliçe, Bayan T'nin gitmesini bekliyor şimdi. Bir yıl ya var ya yok... Sayın Doktor ve Eczacılara, düşük sodyumlu t u z 100 g' hk ambalajında depolara bol miktarda dağıtılıp hİ2metinize sunulmuştur. CIBA-GEIGY İlaç ve Kimya ürünleri Sanayi ve Ticaret A Ş Satış Tel 173 04 66 da yayımlanmış. Amerikalı Kongre üyeleri halle- rinden memnun görünüyorlar. Iş- lerini güçlerini bırakıp birtakım yabancüara bedavi eğiüm kurslan sağlamak gibi yüce bir görevi üst- lenmenin rahathğı içindeler, ama ara sıra hiç beklemedikleri yerler- den gelen ziyaretçiler sürpriz ya- ratıyor. Bulgarlar mesela... Ya da Amerika'nın ünlü serbest pazar sistemini öğrenmek isteyen üst dü- zeyde bir Macar planlamacısı. Te- levizyon yayıru ve reklam mantı- ğını öğrenmek isteyen Sovyet ga- zetecileri... Bogatin'in poz verme ve basın toplantısı duzenleme dersleri aldı- ğı, sağlık alt komitesinin duyuru- larına katıldığı 1 nisanda meclis- te daha pek çok Doğu Avrupalı zi- yaretçi var. Örneğin Polonyalı in- san hakları eylemcisi, Dayanışma örgütleyicisi Wlodarz Wlodarz şu an Polonya sonışturma bürosun- da görevli. Bir demokrat milletve- kilinin ofisinde bilgisayar kursu görüyor. Wlodarz'ın j«nı sıra mil- letvekıllerinin ofislerine dağılmış bir düzine Polonyalı meclis görev- lisi var. Bunlar Kongre ofıslerinin nasıl işlediğıni görmek üzere uç ayhk bir kurs için Washington'da bulunuyorlar. Macaristan Parlamentosu'nun basın operasyonlan bölümünün başkanı olan Farago, aynı gun ba- sın galerisini geziyor. Basın top- lantılannın nasıl düzenlendiği, ba- sın bildirilerinin nasıl hazıriandı- ğı ve politikacıların basına nasıl tanıtıldığı konusunda bilgi atıyor. Doğu Avrupalılann Amerikan Kongresi'ne gösterdigi ilgi, özellik- le Amerikan basın mensuplannı hayli şaşırtıyor. Çünku ABD'de milletvekili pek çok başka ulkede olduğu gibi kamuoyu yoklamala- rında en az önemsenen kişiler sı- ralamasında listenin sonunda yer alıyor, ancak yabancılar için bu milletveküleri ABD'nin 200 yıllık demokrasi deneyiminin işleticile- ri olarak nitdendiriliyor. Hepsi iki yüz yıllık demokrasiden dersini al- maya niyetli. Komitelerin çıkar gruplan ve lobilerle başlayan ya- sa oluştutma süreçlerinin incelen- mesi milletvekillerinin seçmenle- rinin aynı zamanda finans kay- naklannın nasıl oluştuğunun an- laşılması Doğu Avrupalılann en çok ilgilendikleri demokrasi ders- leri arasında. Ara sıra beklenmedik olaylar da yaşanıyor. Ömeğın Amerikan mil- letvekilleri 200 yıllık demokrasi deneyimlerine rağmen bazı soru- ları cevaplamakta zorluk çekiyor- lar. Bu sorulardan biri, "Bir yo- neticinin size yalan söyleyip söy- lemediğini nereden biliyorsunuz?" şeklinde. Doğu Avrupalı ve Sovyet ziya- retçileri en fazla şaşırtan olaylar- dan biri de ABD'de Sovyet lideri Gorbaçov'un çok popüler olma- sı. Kongre*yi ziyaret eden Sovyet öğrencileri kendi liderleri dahil ol- nvak uzere herkese karşı son de- rece eleştırel olabilen Amerikan basını ve toplumunun Gorbaçov konusundaki tutumuna çok şasır- dıklannı dile getinyorlar. "SoVyet- ler'de en çok eleştirilen bu adam ABD'de nerdeyse hiçbİT şekilde ekştirikmeyen bir lider durumun- da. Btınun scbebi nedir?" gibi so- rular soruyorlar. Bu ziyaretçilerin bir kısmı res- mi kanallarla, bir kısmı sadece kendi meraklan nedeniyle geliyor. Kimileri Kongre ve Senato tarafın- dan davet ediliyor, kimileri özel vakıflar aracılığıyla etnik grupla- rın davetlisi olarak bağımsız ku- ruluslann düzenledıği gezilere ka- tılarak ya da tümuyle kişisel bağ- lantılarla gelıyorlar. Doğu Avnıpa'daki son değişik- liklerden sonra Amerikan Kong- resi'nin durumu bu. öyle görünü- yor ki uzunca bir süre ülkelerin- de kuyruklara alışmış olan bu zi- yaretçiler, bir süre Amerikan Kongresi onunde demokrasi ders- leri kuyruğuna girmevi pek yadır- gamayacaklar. Dresderfden Minaredençıkan dumanDoğu Almanya'daki Dresden kentinde süslü püslü ve minareli yapıyı gören turistler, bu caminin burada ne aradığını merak ediyorlar. Ancak bu ilginç yapı cami değil, 20. yüzyıhn başında "oryantal" çizgilerle yapılmış, Osmanlılardan gelen tütünleri işleyen bir sigara fabrikası. DİLEK ZAPTÇIOCLU DRESDEN — Uzaktan bakın- ca insana "Allah Allah?" dedirten bir manzara. Önce kentin diğer bi- nalannın arasından sıynlan yük- sek bir kubbe görüyorsunuz. So- lunda birer şerefeli iki küçük mi- nare. Sağda ise üç şerefeli, altı kö- şeli uzun bir minare, ama tepesi yok. "Cami^ye yaklaşınca kubbe- nin yedi katlı bir bina üzerine in- şa edildiğini fark ediyorsunuz. Oldukça garip bir manzara. Ama asıl garabet binanın ken- disinde değil inşa edildiği yerde. nırlan içinde inşa edilecek fabri- kalann dıs gönintusu kenfle uyum içinde olmalıdır, çirkinligiyle göz zevkini bozmamalıdır." Alman tütün fabrikatörü, bu- nun uzerine Osmanlı tmparator- luğu'ndan ithal ettiği tütünleri iş- leyen fabrikasını "cami" biçimin- de, "oryantal" bir üslupla inşa et- tirmeyi akıl eder. Adını ise satın aldığı tütünlere uygun olarak "\fe- nice Tütün Fabrikası" koyar. Sol- daki iki küçük minare sadece süs olsun diye, büyük "minare" ise fabrikasının bacası niyetine yap- tınlır. Böylece yeni yasaya uydu- rulan bina hemen işletme ruhsatı alır ve üretime başlar... II. Dünya Savaşı'nda yıkılma- yan sağlam fabrika, Demokratik Almanya'nın kuruluşundan son- ra bütün üretim araçlan gibi dev- letleştirilmiş. Şimdi burada "Ye- nice tütönkri" değil Sovyetler Birliği'nden, özellikle Kınm'dan ithal edilen tütünler işleniyor ve depolanıyor. Yolu eskaza Doğu Alînanya'ya düşen turistler ise bir- den bu "cami"yle karşılaşınca her- halde bizim gibi irkiliyorlar. Ata- lanrruz her ne kadar Viyana ka- pılarına dayandıysa da Doğu Al- manya'nın göbeğindeki Dresden'i kuşatıp camilerle donatmamışlar- dı... Zürih'ten Kefende karbon iziÇünkü burası tslamiyetle uzaktan Paskalya'da İsa'nın kefeni yine gündeme geldi. îsa'ya yakmdan bir ilgisi olmayan bir ait olduğu öne sürülen kefen uzun uzun ve en son bilimsel yöntemle incelendi. Sonuç birçoklan için hayal kırıcıydı. Kefen ortaçağdan kalmaydı ve İsa ile hiçbir ilgisi yoktu. Kefende karbon atomunu inceleyen profesör, "lnsanlığın geleceğL daha önemli, benim korkum hava kirliliği" dedi. Doğu Avrupa ülkesi: Demokratik Almanya. Demokratik Almanya'nın Dres- den kentindeki bu bina, tahmin edileceğı gibi ibadet yeri olarak düşünulmemiş. Burada yaşayan Müslüman da yok. Paul Gruner caddesiyle Magdeburg sokağımn kesıştiği yerdeki bina, tütün işle- me fabrikası ve depo olarak inşa edilmiş. 1909 yılında, bugun adı unutulmuş bir Alman rnüteşebbis tarafından yaptırılan fabrikanın eski adı "Yenidze (Yenıce) Tütün Fabrikası" imiş. Neden cami tipinde inşa edildi- ği sorusunun yanıtını şimdiki fab- rika müdüründen öğrendik. 19. yüzyüdan 20. yuzyıla girerken Al- manya'da hummalı bir sanayileş- me faaliyeti sürmektedir. Hemen her yerde uzun fabrika bacaları yükselmekte, kentlerin eski pano- raması değişmektedir. Dresden'de kendilenne saraylar ve kiliseler yaptıran Saksonya KraJları, kapi- talizmin bu ezici gelişmesinden duydukları rahatsızlıkla bir yasa çıkartırlar. Yasaya göre "Kent sı- DOĞAN ABALIOĞLU ZÜRlH — Meryem Ana: "Ölö- süne koku sürrnek için güti|imiz- de gomuttaşı yoktu ve lahit boş- tu. Çaresiziikten ağlarken birden yanımdaydı. Onu gordıim." tsa'nın çarraıha gerildiği cuma gününden sonra kendisiyle karşı- laşan 500'ün üzerinde kutsal ve halktan kişiler anlatılarında bır- leşiyorlar: "Önce olecegini. kısa süre sonra yeniden yaşama döne- cegini söylüyordu, onu gördük." Şimdi içinde olduğumuz pas- kalya, İsa'nın öldürülmesiıü aıı- mak içindir. Mayısta ise dirilişi ne- deniyle kiliseye gidilir. Her yıl ka- yan gün bilgisiyle kutlanan bu- günler yüzyıllardır süren söylen- tiyi noktaladı. 436 santim boy ve 110 metre endeki Torino kefeni (Kutsal Sindone) gerçekten İsa'nın sanldıjı bez miydi? 7. yüzyıl içinde Urfa'da ortaya çıktıği varsayılan ve 1578'de Fran- sa'nın Chambery kasabasından Torino'ya götürülen bezde; 1.80lik sakallı, uzun saçlı bir erkek, vü- cut yağı ve terin dokumaya sinme- siyle (negatif resimde) açıkça belli oluyor. Aynca kutsal kitabın yaz- dığı gibi ellerden değil, bileklerden ve ayaklardan çivilenme delikleri, beş ile altıncı kaburga kemikleri arasında da saplayıcı bir şeyin (mızrak) izlerini taşıyor. 70*li yıl- larda Zürih polisine bilimsel acı- dan yardımcı olan Max Frei Sul- zer bu bezi incelemiş, Filistin'de o zamanlar yetişen, artık nesli ku- ruyan bir bitkinin özüne rastlamış. Ancak bu sav yeterii sayılmamış. C-14 atomunun radyoaktif par- çalanmasıyla yarım yüzyıldan bu yana insanlığm geçmişini kesin Dünyada ve Türkiye'de 1NUMARAa BİLGİTAŞ A.Ş. Türkiye Tek Distribütörü BİLGİTAŞ YETKİLİ SATIŞ MERKEZLERİ tSTANBUUM • BÜKOMAK Ud • SİSTEKUd (1) ANKARA İZMİR ADANA ANTALYA SAMSUN BURSA ELAZK» MERSİN Bll-GnAŞ*5 (1)175l»20|10HA-n • TRANSTEKUlin 166 89 39 • ERBOMSAN \M (11143 2» 71 [1)172 27 86 • MEYDAN KIHTASIYE (UEC1DIYEKÛY) (1)172 53 79 (KARAKÛY) <1| 144 91 70 172 34 42 [1) 172 34 42 BİLGfTAŞAŞ (4)1170296 BİLGİTAŞ A Ş (51)13 23 24 BLGTTAŞAŞ (71)145843 BİLGİTAŞ LM (31) 11 63 41 BlLGrrAŞAŞ (36) 1511 68 BİLGİTAŞ A Ş (24) 20 40 45 BETSAMAKUd (811)27675 UETROPOL TIC (741) 35 242 GBHMAK Ud (4| 230 07 07 • ATOM T1C (4) 125 65 65 GflUPMAKUd (51)21 18 22 • BÜIKOM U d (51) 13 79 99 ILMAN BÜHO MAKİNALARI (71)18 22 63 • EMC UH (71) 17 47 03 CanonFotokopi Makinesi K opi hesmatBURO MAKINELERI TİCARET A Ş. S Tel- (1) 151 59 20(9 hat) Faks(1) 143 78 16 saptama olanağı var, yeterki ör- neklerle deney yapılabUsin. Ve bu da Torino kefeninin kesilmesi an- lamına geliyor ki doğal, kimse bu işe yanaşmarmş. Yeni geliştirilen radyokarbon metodunda birkaç iplik bile yeterii olduğundan sonu- ca gidilebıldı. 2 yıl önce gözler Va- tikan'ın seçtiği 3 enstitünün sergi- leyeceklerine yöneldi. 1988'de Zü- rih Federal Universitesi profesör- lerinden VVilly Wölfli Roma'day- dı. Bir kardinal tarafından kendi- sine; Oxford ve Arizona'dan gelen diğer iki meslektaşıyla içlerinde pul büyüklüğünde kefenden kesil- raiş ömek bulunan kapalı birer çe- lik kavanoz verilmişti. Söylentileri önlemek için seçilen bu yol, her bilim kurulusunun aynı verilerle ayrı ayrı inceleme yapmasını amaçlıyordu. Bu haber bende unlu ozarumı- zın Taranta Babu'ya Mektup'unu (3) anımsattı. Adamcağızın / ka- ra cübbeleri altın işleme haçlı el- çileri / ve kısa donları ponponlu askerleri var / o, onların / onlar onun / eline bakıyorlar... Bu, on- lar dediği paralı askerlerin yüzyıl- lardır tsviçrelilerden seçildiğini bi- liyor muydunuz? Gelelim konumuza; kutular, ünlü BBC'nin açılmalannı video saptamasıyla başladı. 40 metre ' uzunlukta bir laboratuvar yolun- da alman örnekler önce yakıldı, çıkan CO2 asağı çekildi ve yükle- nen karbon atomları hızlandırıla- rak sayıldı. Salt yarım saatlik bu uğraşının değerlendirilmesi hafta- ları aldı ve sonuç açıklandı: Adı geçen bez, ortaçağdan kalmaydı, Isa'yla ilgisi yoktu. Gene de ama- sı bitmedi... Profesör Wölfli: "Bize verilen is için pek sevindigimi soykye- mem. Kutsa) bedn degerim bili- yordum, fakal geçen yıl atmosfer- den aldığımu 1200 karbon ato- munda ve CCh bikşiminde yapö- gımı/ inceiemeierde gördük ki in- sanlıgın geçmişi degıl, geiecegi da- ha önemli. Benim korkum hava kiriUlgi" diyor. Paskalya ve yeniden diriliş dini bütünlerin dışında: Işyerlerinin, okulların kapalı olması nedeniy- le değeri büyük gunler. Kimi ca- miye, kiliseye gider, kimi adaya, modaya. Hep hafta sonu (ölüşü cuma) ve hafta başı (dirilişi pazar- tesı") günlerine denk düştüğünden bir yanda ayın sesleri yükselirken diğer yandan yollar tıkanır. Biz- de Şeker ve Kurban bayramlann- da olduğu gibi Allah'tan böyle günleri zamanında bazı buyükle- rimizin yaptığı gibi emir veya ge- nelgeyle defterden silme olanağı yok. EuİTİHDE IDDİAUYIZ OCRETMENLER SÜRÜCÜ KURSU ŞİŞLİ'DE 132 13 18-15213 19 TURK KALP VAKFI Muayene, Teşhıs, Tedavı, Kontrol, Laboratuar, Rontgen 175 12 44/45 -148 58 66 172 87 24 Acıbadem Basın Sitesi'nde 3 oda 1 salon SATILIK DAİRE Tel: 512 05 05/401
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear