Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/14 HABERLERİN DEVAMI 20 KASIM 1990
PARIS'TEN
AHMETTAN
(Baştarafi 1. Sayfada)
de Cuellar'ın Kıbns sorununu
gündeme getirerek "27 yıldır
çözülmüyor" demesi ne ise,
Kürdistan örgütünün "insan
haklanna saygılı konferans üye-
si ülkeleri Türkiye'ye baskı
yapmaya" çağıran bildiriler da-
ğıtması o.
Başkan Bush'un Şansölye
Kohl'e söylediği "Avrupa. sınır-
lar ötesine bakmalı, Birieşik Al-
manya ortak refah için önder
sorumluluğu üsllenmeii" sözle-
ri, Gorbaçov'un "AGİK, NATO
ve Varşova Paktı'niD yerlerini
almalı" değerlendirmesi de ay-
nı fırsatın uzantıları.
Cumhurbaşkanı Özal ise
Fransa'da bulunmanın yararını
Türk gazetecilere, "Fransız baş-
kaolık sisteminin fırsatını" or-
taya koyarak değerlendiriyor.
Fırsat değerlendirenlerin asıl
amaçlarını kescinnek kolay de-
ğil. BM Genel Sekreteri'nin su-
nuş konuşmasında, Avrupa'da-
ki anlaşmazlıklardan söz edip
Kıbrıs sorununu örnek verme-
sinin anJamını kimse çözemedi.
Senyor de CueUar "Biz bu işi
BM'de halledemedik, alın
AGtK olarak çözün" mü de-
mek istemişti, yoksa Kıbns
Türk tarafını sıkıştırmak için
arada bir başvurduğu gibi kur-
nazlık mı yapıyordu?
Öyle ya, Rum Lideri Vasiliu
bugün zirvede imzacı iilke ola-
rak konuşacak. Türkiye ise dün
konuşmuş olduğu için bir yaaıt
veremeyecekti. Ancak BM Ge-
nel Sekreteri'nin, Kıbns soru-
nunun başlangıç yılını 1974 ha-
rekâtı değil de 1963 olarak gös-
termesi, Türk tezine bir
destekti.
Ama "kaiıcı çözüm" isterken
"iki eşit toplum" sözünü etme-
mesındekı amaç, Türkler aley-
hine bir denge yaratmaktı her-
haide.
Perez de Cuellar'a yanıtı,
Lefkoşa'dan Denktaş verecek-
tir. Çünkü KKTC, konferansta
gözlemci bile değil. Türk heye-
ti içinde yer alan seyirci.
Avrupa Güvenlik ve Işbirli-
ği Konferansı, Bush'un deyişiy-
le sınırlarm ötesindeki Avrupa
1
yı gerçekleştirecek, "insani de-
ğerteri öne çıkaracak" ittifak-
lar üstü bir örgüt. llk günün
verdiği izlenim, AGİK'te tank-
ların eritilip toplann jilet yapıl-
ması işi çözülürken, insani bo-
yutun öne çıkacağını gös-
teriyor.
Sunuş konuşmalannda altı
çizilen nokta şu:
"Demokrasinin yayıiması vc
kökleşmesi, insan haklan stan-
dardının yiiksek tutulmasıyla
gerçekleşir ve gerçekleşecektir."
tstikrar içinde
özgürlük...
Zirveye başkanhk eden Mit-
terrand, Avrupa'nın 2000'li yıl-
larındaki hedefini, "Avnıp»
konfederasyonu"na olan inan-
cını vurgulayarak şöyle ortaya
koydu:
"Kırk yıllık özgfirlöksüz is-
tikrar yerine şimdi istikrar için-
de özgürlük."
Artık özgürlük; Avrupa için,
Avrupalılar için değişmeyecek
gundem maddesidir.
Cumhurbaşkanı Özal, bu-
nun ayrımında olmalı. Büyü-
kelçilikteki davette gazeteciler-
le sohbet ederken Türkiye'de
Kürtlerin kendi dülerini konuş-
malanna karşı olmadığını ima
ederek "Her şeyin bir zamanı
var" dedi ve "Şunu yapamaz-
sın, bunu yapamazsın tavnnda-
ki baskılar kişiler üzerinde lers
tepkiler ortaya çıkarıyor" diye
ekledi.
Kürtlerin kendi dillerini ko-
nuşmalan konusunda bir "tak-
vim" vermeyen Özal'ın bu ara
da türban konusuna değinme-
si, "bu konuda baskılar uygu-
landığını ve bunun da ters tep
kilere yol açtığını" söylemesi il-
ginçti...
Yeniden biçimlendirilmekte
olan Avrupa'da gündemin bi
rinci maddesinin azınlıklar ola
cağı çok açık. Bunu özal zir-
vede yaptığı konuşmada orta-
ya koydu, ulusal azınlıklanr
"komşu ülkeleri yakınlaştıran
bir ilaye bağ" olabileceğini söy-
Iedi. Özal, "bu karmaşık ko-
nuyla ilgili olarak konunun
geçmişteki acı deney imlerin ye-
niden ortaya çıkmasına yol
açmayacak" bir işbirliği ile ek
alınmasına olan inancını be-
lirtti.
Özal'ın konuşması yedi say-
fa tuttu. Azınlıklar konusuyla
ilgili bölümün oldukçg
"özenle" hazırlandığı belli olu
yordu. Bu bölümde bazı söz-
cükler ve deyişler, üst üste dü-
zeltmelerle yeniden yazılmıştı.
Öte yandan Özal, başkanhk
sistemiyle ilgili herkesin artık
öğrendiği hedefini bir kez da-
ha açıklamak için en uygun ye-
rin Fransa olduğunun bilinciy
le bazj açıklamalarda bulundu.
Özal'ın hedefi, 5 yılda bir aynı
anda yapılacak cumhurbaşkan-
lığı, genel ve yerel seçimler ile
cumhurbaşkanını halkın seç-
mesi için anayasa değişikliği...
DYP lideri Sükyman Demi-
rel'in, bunun koşulu olarak
yaptığı erken seçim cağnsına da
yanıt veren Özal, Demirel ana-
yasa değişikliğine "evet" derse,
hemen seçime gidilebileceğini
söyledi.
Paris'te, Avrupa'nın Atlan-
tik'in ötesine de uzayan gelecegi
projelendirilirken Türkiye, "iç"
siyasetinin müsveddelerini ha-
zırlamakla uğraşıyor...
Yüzyılın antlaşması imzalandı TBKP, birlik partisine
(Baştarafi 1. Sayfada)
rand toplantıya son gelen lider oldu.
Yaptığı konuşmada Fransa Devlet Baş-
kanı kısaca şöyle dedi:
"Bazdan zirveyi 1815 Viyana Kongre-
si'ne benzetiyor. Bana kalırsa bu, bir ta-
rafın maglup, bir tarafın galip olarak
masaya oturduğu Viyana kongresinin
tam altı... Muzaffer ülkeierle yenik ul-
ke yok. Bundan önceki AGtK toplantı-
lan güçler dengesi hesaplarına dayanı-
larak yapüıyordu. Bu kez her şey tama-
meo farklı. 40 yıllık özgürlüksüz istik-
rardan sonra özgürlük içinde istikrar
devri açılıyor." Fransa Devlet Başkanı
Mitterrand, "Başlangıçta bir kâğıt par-
çasından ibaret olan 1975 Helsinki Ni-
hai Senedi'ni, özgürlük meşalesi haline
getirenlerjn bu sonuçta baslıca rolü
oynadıgım" hatırlattı. François Mitter-
rand AGİK ilke ve yönteminin aradan
geçen 15 yıllık süre içinde geçerlüiğini ka-
nıtladığını vurguladı ve dünyanın diğer
bölgelerine de teşmil edilmemesi için ne-
den olmadığını sözlerine ekledi.
Mitterrand, daha sonra sözü RM. Ge-
nel Sekreteri'ne verdi. Perez de Cuellar,
Avrupa'hlann AGİK süreciyle elde etti-
ği bu başansına deginerek "Tarih bazen
halklan umutsuzluga sevk edecek kadar
yavaş ilerler. bazen de aşın derecede hız-
İanarak insan belleklerinde iz bırakır"
dedi. BM Genel Sekreteri, Avrupa iie
Birleşmiş Milletler örgütü arasında ufuk-
ta yeni işbirliği olanakları gördüğünü de
belirtti.
BM Genel Sekreteri konuşmasında
Kıbns konusuna da yer verdi. Türk de-
legasyonunda sürpriz etkisi yapan Sek-
reter'in bu davranışı, çeşitli yorumlara
neden oldu. Perez de Cuellar bu konu-
ya ilişkin olarak Kıbns'ta iki toplumlu
federatif yapının kurulması gereğinden
söz etti. Kendi yoğun kişisel çabalanna
karşın sorunun çözümsüz kalmasının
"anlaşdmaz" olduğunu belirten de Cu-
ellar, 27 yıldır sürüncemede kalan soru-
nun barışçı yoldan çözülmesi için AGİK
ülkelerinin ağırlığını koymasını istedi.
BM Genel Sekreteri bir yandan "eşit
haklara sahip iki toplum" cümlesini kul-
lanmayarak Rumlara göz kırptı. Bir yan-
dan da sorunun başlangıç tarihi olarak
1974 çıkarmasını değil de 1963'ü göster-
mesi, Türkiye'nin tezlerine daha uygun
bazı anlamalara yol açtı.
Zirve nedeniyle Paris, üç günlüğüne
dünya siyaset sahnesinin merkezi haline
geldi. ABD Cumhurbaşkanı George
Bush'un Helmut Kohl'le samimi bir şe-
kilde konuştuğu dikkatlerden kaçmadı.
Cumhurbaşkanı Mitterrand'ın "Avrupa
Konfederasyonu" fikrinden kendi kişi-
sel umudu olarak da olsa söz eden ko-
nuşmasından sonra lngiUere Başbaka-
nı Bayan Thatcher'ın, Mitterrand'ı,
Gorbaçov, Kohl ve Bush'un tersine al-
kışlamamas; söylentiye neden oldu.
ABD Başkanı George Bush, Avrupa'-
daki demokratik ilkelerin başarısının
dünyanın her yerinde uygulanmasına
bağlı olduğunu bildirerek AGlK ülkele-
rini, Irak'ın Kuveyt'ten çekilmesini sağ-
layarak bu ilkeleri Körfez'de de savun-
maya çağırdı.
Sovyet lideri Mitaail Gorbaçov da
AGİK zirvesinde yaptığı konuşmada
Gorbaçov, bundan böyle Avrupa'da si-
lahsızlanma ve yumuşamada daha ileriye
gitmek için "topyekûn güven saglayıcı
yeni önlemier" alınması gerektiğini be-
lirtti.
NATO ve Varşova Paktı'nın gelece-
ğine de değinen Mihail Gorbaçov, pak-
ta üye ülkelerin muhtemelen yıl sonun- A K K A
dan önce Varşova Paktı'nın niteliğini
değiştirmek için önemli kararlar abna-
yı planladıklannı belirtti.
Bu gelişme gözlemcüerce, Gorbaçov'-
un, BM'den bu karann çıkarılması ko-
nusunda Bush'a "şimdilik" destek ver-
mediğini biçıminde değerlendiriliyor.
Gorbaçov yemekten önce yaptığı açık-
lamada, güç kullammını onaylayıp
onaylamayacaklarının sorulması üzeri-
ne, "Sabra gereksinimimiz var. Ancak
bu, gevşediğimiz, geri çekildigimiz an-
lamına gelmemelidir" dedi.
Bu arada Fransa da güç kullanırmnı
öngören bir karar konusunda ABD Dı-
şişleri Bakanı James Baker'a "destek
sözü" verdiklerini yalanladı.
Gorbi'den destek yok
George Bush, Irak'a askeri müdaha-
le yetkisi veren bir BM Güvenlik Kon-
seyi kararımn çıkarılması konusunda
Mihail Gorbaçov'dan destek alamadı.
Beyaz Saray Sözcüsü Marlin Fitzvva-
ter dün yaptığı açıklamada, akşam ye-
meğinde bir araya gelen iki liderin,
"Irak'ın Kuveyt'i ete geçirmesi sorunun-
da ülkeler arasında daha kapsamlı gö-
hiş alışverişinde bulunulmasına gerek-
sinim bulunduğu konusunda anlaştıkla-
nnı" söyledi.
Fitzwater ayrıca, "Güç kullanımının
gözden uzak tululmaması konusunda da
fikir birliğine vardık" dedi.
Ozal
(Baftara/ı 1. Sayfada)
teligi ile Avrupa güvenlik düze-
ninin kalıcı bir ogesi olmaya de-
vam edecektir" dedi.
Özal şöyle devam etti:
"Bütün dünyanın ülkü ve esin
kaynağı olarak bizlere baktığı şu
sırada, ne duraksayacak, ne de
kuşkularla kaybedecek tek bir
dakikamız vardır. Bu safhada
yapmamız gereken, gerçekten
birieşik bir Avrupa için gayret-
lerünizi iki misüne çıkartmaktan
ibarettir.
Avrupa'da askeri bir çatışma
tebdidi azalırken, toplumlanmı-
zın istikran açısından daha az
tehlikeli sayılama.vacak (ebditle-
re karşı da uyanık olmalıyız. Bu
baglamda terorizmle mücadele,
demokratik kurumlann doku-
sunun korunabilmesi açısından
artan bir işbirliği gerektirmek-
tedir. Dolayısi) la, Paris Yasası
:
nın bu konuya ilişkin bükümle-
rini memnuniyeüe karşılrjonız."
Ulusal azınlıklar
özal, "ulusal azınlıklan ko-
nusunun tatminkâr bir şekilde
ele alınabilmesinin ancak de-
mokratik bir çercevede mümkiin
olabileceğini" söyleyerek şöyle
devam etti:
"Yeni Avrupa'da ulusal azın-
lıklar önemli bir konu nieeligi
kazanraıştır. Bu konu insani ve
siyasi boyutuyla karmaşık bir
görunüm arz etmektedir. Ulusal
azınlıklar özellikle komşu dunı-
mundaki katılımcı devletler ara-
sında bir işbirliği köprüsu ya da
bir uyuşmazlık ve güvensizlik
kaynağı olabilmektedir.
Biz Türkiye olarak bu gerce-
gi gayet iyi bilen bir ülkeyiz. Ma-
mafin gelecege baklıgımızda
ulusal azınlıklann komşu ülke-
leri yakınlaştıran ilave bir bag da
olabilecekieri umudunu görüyo-
ruz."
özal, Orta ve Doğu Avrupa
ülkelerine l.S milyar dolar ka-
dar kredi açtığını konuşmasın-
da vurgulayarak, "Avrupa'da as-
keri bir çatışma tehdidi azalır-
ken, loplumlanmızın istikran
açısından daha az tehlikeli sayıl-
mayacak tehdütlere karşı da uya-
nık olmalıyız" dedi. Körfez krizi
konusuna da değinen Özal şöy-
le konuştu:
Helsinki Nihai Senedi'nin
getirdiği prensiplere baglılığımı-
zı teyil ederken. bu prensiplerin
dünyanın diğer bölgelerinde ih-
laline kayıtsız kalamayacağımız
şuphesizdir. Paris Zirvesi, ulus-
lararası toplumun, Körfez bol-
gesinde devletler hukukunun
açık ve vahim tarzda ihlaiinden
kaynaklanan bir krizle karşı
karşıya bulunduğu bir zaman
kesitine tesadüf etmektedir. Bu-
nalımın yansımaları tüm AGİK
ülkelerinde bissedilmektedir.
ZİRVEDE SOHBET — Zirveye katılan devlet başkanları hatıra fotoğrafı çektirmek üzere bir araya
geldikleri sırada, Cumhurbaşkanı Özal, ABD Başkanı Bush, Almanya Başbakanı Kohl ve Belçi-
ka Başbakanı Martens ile sohbet etme fırsatını kaçırmadı. (Fotoğraf: AA)
Özal'ın zîrve progranu yüklü
Cumhurbaşkanı Turgut Özal,
Fransa'nın başkenti Paris'te
dün başlayan AGlK zirvesinde
en yoğun görüşme trafiğini bu-
gün yasayacak.
Cumhurbaşkanı, bugün ilk
ikili görüşmesini TSİ
12.00-13.00 arasında Ingiltere
Başbakanı Margaret Thatcher
ile yapacak. Cumhurbaşkanı,
TSİ 14.45'te de ABD Başkanı
George Bush ile biraraya gele-
cek.
Her iki görüşmenin de, gü-
venlik nedenleriyle AGlK zirv e-
sinin düzenlediği Uluslararası
Konferanslar Merkezi'nde yapı-
lacağı bildırildi.
Cumhurbaşkanı, konferansın
öğleden sonraki oturumu ile
TSİ 18.00'de başlayacak kapa-
lı oturuma da başkanhk edecek.
Bu arada, Cumhurbaşkanı
özal'ın, Fransız televizyonunun
birinci tanalı (TF-1) ile ülkeniıı
en etkin gazetesi olan Le Mon-
de'a birer mülakat vereceği kay-
dedildi.
Cumhurbaşkanı Turgut Özal,
ayrıca TSİ 10.00'da, kendisin-
den gelen talep üzerine BM Ge-
nel Sekreteri Javier Perez de
Cuelar ile de bir görüşme yapa-
cak. Kaynaklar, Özal-De Cuel-
lar görüşmesinde Kıbns konu-
sunun ele alınması olasılığının
kuvvetli olduğunu belirtiyorlar.
Cuellar dün AGlK zirvesinin
açıiışmda yaptığı konuşmada
Kıbns sorununa kısaca değin-
miştı.
Cumhurbaşkanı Turgut Özal,
dün Yugoslavya Devlet Başka-
nı M. Joviç ile bir görüşme yap-
tı. Başbakan Yıldırım Akbulut
ile Dışişleri Bakanı Alptemo-
çin'in de hazır bulunduklan bil-
dirilen görüşmede Türkiye ile
Yugoslavya arasındaki ikili eko-
nomik ve kültürel ilişkiler üze-
rinde duruldu. Her iki cumhur-
başkanı, ülkeleri arasında her-
hangi bir sorun bulunmamasın-
dan duyduklan memnuniyeti de
dile getirdiler, ikili ilişkilerin ge-
liştirilmesi imkânlannın araştı-
rılmasını istediler.
Özal-Joviç görüşmesinde
Körfez krizi ve uluslararası so-
runlar üzerinde de genel çerce-
vede durulduğu öğrenildi.
TEPKİLER
Inönü, Ortadoğu Güvenlik ve işbirliği Konferansı önerdi
(Baştarafi 1. Sayfada)
zırhklarının sürdüğünü, gezinin ulusal bir-
liğe aykın olmadığını söyledi.
tnönü, dün düzenlediği basm loplantısın-
da AGİK zirvesinde imzalanan Avrupa
Konvansiyonel Kuvvet Antlaşması'nı (AK-
KA) "tarihi bir antlaşma" olarak nitelen-
direrek "Avrupa ülkelerinin silahlannı bir
ölçüde yok etmekle bundan sonra savaşma-
yacaklannı ilan etliklerini" söyledi. 22 ül-
kenin yayımladıkları deklarasyonla ilişki-
lerinde yani bir dönemi başlattıklannı da
anımsatan tnönü, "Türkiye Cumhuriyeti'-
nin de bu antlaşmaya kalılmasını büyük
muÜulukJa gözlüyonım. Cumhuriyetimizin
bu antlaşma içinde bulunması hepimiz için
kutlanacak bir olaydır. Bizim katılımımız
doğal dts palitikamızın bir sonucudur"dedi.
Antlaşmanm teknik özelliklerinin bir so-
nucu olarak silahlannı azaltmak durumun-
da olan ABD'den bazı tanklar ve silahla-
rın Türkiye'ye verileceğini kaydeden lnö-
nü, "Bu antJasmanın doğal bir sonucu. Bu-
nu, bir süre önce iktidarın ve en başta Sa-
yın Özal'ın Körfez krizindeki hareketleri-
mizin beğenîlmesinin karşılıgı olarak sun-
maya çalıştıgını gördük. Mesele böyle de-
ğil. AKKA çerçevesinde yeni tanklar alına-
cak, eski tanklar devreden çıkanlacak" de-
di. İnönü, bu düzenlemenin, Türkiye'nin
silahlannı modernleştirmesinin yanı sıra si-
lahlanmaya harcanan kaynaklan azaltma
olanagını da s<tgı<ıdığını kaydetti.
NATO ve Varşova Paktı'nın sürekli so-
ğuk savaş ortamında olmasının Türkiye'-
ye NATO içinde büyük yükümlülükler ge-
tirdiğini vurgulayan İnönü, antlaşma ile
birlikte bu yükümlülüklerin ortadan kalk-
tığını belirtti. İnönü, "Bu elbette silahlı
kuvvetlerimize bir ferahlama, ülkenin sa-
vunma politikasına da yeni bir yaklaşım
getirecektir" dedi.
Antlaşmanın "larihi bir aşama" olarak
sonuçlanması kadar geçen sürecin, soğuk
savaş ortamında 1970'li yıllarda Helsinki'-
de toplanan AGİK ile başladığını, ilk ant-
laşmanın da 1975 yıhnda imzalandığını
anımsatan İnönü sözlerini şöyle sürdürdü:
"Daha soğuk savaşın sürdüğü yıllarda,
ikinci bir adıtn olarak ABD ve SSCB'nin
kendi başlanna nükleer füzeleri azaltma yo-
luna gitmeleri Avrupa'da yani bir süreci
başlattı. Süper güçlerin silahlan yükseltme
baskısı kalmaymca, Doğu Avnıpa'daki ül-
keler demokrasiye dönduler, Batı'dakiler
de silabsızlanmayı >e şimdi imzalanan ant-
laşmanın göriişmelerini süratle sonuçlandır-
maya yöneldiier. Bunu Avrupa ülkeleri
yaptı ama dünya Avrupa'dan ibaret değil.
Ortadoğu'da savaşlar işgaller ve savaş teh-
ditleri hâlâ devam ediyor. O halde şimdi
düşünmemiz gereken Avrupa'daki banş an-
layışını nasd Ortadoğu'ya götüriiriiz olma-
hdır."
Ortadoğu'da barışı sağlama için AGİK
örneğine bakılması gerektiğini kaydeden
İnönü, Ortadoğu'da süper güç olarak
ABD'nin bulunduğunu, silahlanma düze-
yi açısından Irak'ın da büyük güç oluştur-
duğunu kaydetti. İnönü, "O halde ilk ya-
pılacak şey ABD ile Irak'ın birbirleriyle sa-
vaşmayacaklarını söylemeleridir. Ama
onunla birlikte Irak Kuveyt'ten çekilecegi-
ni kabul eimelidir. Çünkü AGİK'in başlan-
gıcındaki temel ilke, komşu ülkelerin sınır-
larına saygı olmuştur" dedi.
Hitler döneminde, Çekoslavakya'nın iş-
gali sonrası imzalanan Münih Antlaşması'-
nda Fransa ve İngiltere'nin Almanya'nın
gücünü görmelerine karşın Hitler'in şart-
larını kabul etmelerini "bir teslimiyet
banşı" olarak nitelendiren İnönü, "ABD
bu örneği gösteriyor. Irak'ın Kuveyt'i işgali
Münih antlaşması gibi bir antlaşma ile bi-
tirilemez. Ama bu tek örnek değildir. tşte
onumüzde AGİK örneği, ülkelerin birbir-
lerinin sınırlanna tecavüz etmeyeceklerini
söylediklcri bir konferans örneği var. Bazı
çevreler, 'Irak'ın işgalini ancak bir savaş
önler' diyorlar. Ben de diyonım ki bir kon-
feransla bütün ülkelerin baslırmasıyla Irak
Kuveyt'ten çekilir ve bununla birlikte Or-
tadoğu'da da Ortadoğu Güvenlik ve İşbir-
liği Konferansı (OGİK) diye bir AGİK sü-
reci başlatılırsa 10 ya da 20 sene sonra bu-
nun sonucunu alınz" dedi.
Paris'te dün, 16 NATO ve 6 Varşova
Paktı üyesi tarafından imzalanan AKKA
(Avrupa'da Konvansiyonel Kuvvet Ant-
laşması) ile Avrupa tarihinde yeni bir
sayfa açılıyor. Antlaşma NATO ve Var-
şova Paktı'nın her birinde 20 bin tank,
30 bin zırhlı savaş aracı, 20 bin ağır si-
lah, 6800 savaş uçağı ve 2 bin saldın he-
likopteri bulundurulmasını öngörüyor.
Tarihin en kapsamlı ve kanşık olan
antlaşması uyannca Varşova Paktı'nın
Avrupa'daki silah üstünlüğü sona erer-
ken bir sürpriz saldın olasılığı da orta-
dan kalkıyor. En büyük indirimler ise
Orta Avrupa'da gerçekleştirilecek.
Başkan Bush, AKKA'nın imza töre-
ninde yaptığı konuşmada "Bu, tarihin en
kapsamlı silah antlaşmasıdır. Doğmak-
ta olan yeni dünya düzeninjn işaretidir"
dedi.
Orduya
(Baştarafi 1. Sayfada)
Kafkasya, Odesa askeri bölgle-
ri ile Romanya ve Bulgaristan-
da bulunan silahlara denk mik-
tarda silaha sahip olacak. He-
saplaşmaya, aynı bölgede yer
alan Yunanistan'un elindeki si-
lahlar da dahil edilecek.
— Kanat bölge için tespit edi-
len tavan, Türkiye açısından tat-
minkârdır.
— AKKA, Türk Silahlı Kuv-
vetleri'nin modernizasyonuna
olanak vermektedir.
— Türkiye'nin elindeki eski
silah sistemleri, bu sayede yeni-
leri ile değiştirilecektir.
Adının saklı kalmasını isteyen
yetkili daha sonra şöyle devam
etti:
"Türk ordusunun en fazla ib-
tiyaç duyduğu zırhlı muharebe
araçlan açığı FMC-Bradley ya-
punı araçlaria giderilecek ve bu
araçlar üretildikçe Türk Silahlı
Kuvvetkri'ne teslim edilecektir.
Aynca müttefiklerin imha ede-
cekleri modern silahlar, Türki-
ye'nin elindeki eski sistemlerle
değiştirilecektlr. Bu degişiklik
Türk ordusunun vurucu gücünü
ciddi biçimde arttıracakür. Çün-
kü TSK, elindeki eski 'M-4T
tanklannı safdışı ederken iki ku-
şak daha yeni 'M-60-A3' ve
'Leopard-r tanklannı alacak.
Bu tanklar, halen Körfez bölge-
sine gönderilen ullra-modern
tanklardan sadece bir kuşak da-
ha eskidir."
Antlaşmayla Türkiye, 751
uçağa sahip olma olanağına ka-
vuştu. Türkiye'nin elinde halen
589 savaş uçağı bulunuyor. An-
kara, gerekli gördüğü takdirde
uçak sayısını arttırabilecek.
Aym şekilde Türkiye'nin 40
saldırı helikopteri alma imkânı
bulunuyor. 2O0O'li yıllarda bu
sayının 250'ye çıkacağı bildiril-
di.
Aynı diplomatik kaynak, ant-
laşma ile Türkiye'nin de yer al-
dığı kanat bölgedeki baskının
azaldığı görüşünü de savundu,
buna gerekçe olarak halen Sov-
yetler'in elindeki 9000 tankın
185O"ye indirüecek olmasuıı gös-
terdi.
Ankara
(Baştarafi 1. Sayfada)
Doğu Avrupa'da bu olgudan
aşın milliyetçi ve şoven grupla-
nn yararlanacağma ilişkin işa-
retlerin şimdiden alındığım kay-
deden gözlemciler, Türkiye'de
ise bunun dinci kesimlere yeni
siyasi olanaklar sağlayacağından
endişe ediyorlar.
Türban tartışmalannda bu
kesimlerin sık sık "insan
haklan" ve "demokrasi" gibi
kavramlan telaffuz etmeleri ise
bunun açık bir sinyali olarak gö-
rülüyor.
AGİK'in bu çerçevedeki mad-
delerinin hiçbir bağlayıcılığı ol-
mamasına karşın bunlara uyup
uymamak "iyi niyetin bir
ölcütü*
1
olarak değerlendirilece-
ğinden, Türkiye üzerindeki in-
san haklan ve demokrasi baskı-
lannm özellikle Moskova'da ge-
lecek yıl yapılacak "AGİK İnsa-
ni Boyut Konferansı" yaklaştık-
ça yoğunlaşacağı tahmin
ediliyor.
Dışişlerine yakın kaynaklar,
bu beklentiler karşısında Tür-
kiye'nin AGlK sürecini olumlu
karşıladığı ve sürecin gerekleri-
ni yerine getirme iradesine sahip
olduğunu bildiriyorlar. Buna
karşın terorizmle mücadele eden
birçok Batı Avrupa ülkesinde ol-
duğu gibi devletin yüksek çıkar-
lannın her şeyin üstünde bulun-
duğunu bildiriyorlar.
Yine Batı'da olduğu gibi
Türkiye'de de laisizmin, devletin
temel taşlanndan biri olduğuna
da işaret eden bu kaynaklar,
"Demokrasinin kendini koruma
hakkına sahip olduğunu hiçbir
ülke inkâr etmiyor" görüşüne
yer veriyorlar.
Söz konusu çevreler, dünya-
daki gelişmeler çerçevesinde
Türk Ceza Kanunu'nun 141 ve
142. maddelerinin revize edilebi-
leceğini, ancak 163 sayılı mad-
denin "farklı bir değerlendirme-
ye tabi tutulması gereğinin do-
ğabileceğini" kaydediyorlar.
(Baştarafi 1. Sayfada)
direrek karara bağladı. Bir so-
nuç bildirisiyle kamuoyuna du-
yurulan ve Birlik Partisi'ne ka-
tılma konusunu da içeren eği-
lim kararı için, "Bir öneri ola-
rak büyik kongreye gölürüle-
cektir" dendi. TBKP'nin yasal
bir parti ohnayı başardıgını ve
toplumsal meşruiyetini kanıtla-
yarak pekiştirdiği beürtilen bil-
diride şu görüşler yer aldı:
"Henüz yasal engeller orta-
dan kalkmış değildir. Partimiz
yısaklann ortadan kalkması
için bütün gücüyle mücadele
edecektir. Aynı zamanda
TBKP, kendini yenileme süre-
cine gelraiştir. Diğer yandan
bugün artık TCK'nın 141,142,
163. maddelerinin kaldınlma-
st ve komünist partisinin yasal-
lıgı sorununun ivedilikle çözü-
mü konusunda loplumumuzda
demokratik bir mutabakat
oluşraaktadır. Tüm diğer tabu-
lann yıkılması, özellikle Kürt
sorununun barışcı, adil, de-
mokratik çözümü için yurtdı-
şında olan ve yurttaşlıktan çı-
kanlmış bulunanlann ülkeye
özgürce dönebilmesi için daha
yapılınası gereken çok sey var-
dır."
TBKP'nin, birlik girişiminin
oluşumuna başından beri katıl-
dığı ve girişimin sonuçlanma
noktasına geldiğinin açıklandı-
ğı bildiride, partinin "Birlik
Partisi"ne bakışı da şöyle anla-
tıldı:
"Bu noklada partimiz, doğa-
cak Birlik Partisi'ne bizim de
partimiz olarak bakmaktadır.
Aynı zamanda komünist parti-
sinin yasallıgı böylece Birlik
Partisi'nin sorunu olacaktır.
TBKP, başından beri içinde ol-
duğu Birlik Partisi'nin kunılu-
şuna önkoşubuz olarak kaiıla-
caktır. TBKP, Birlik Partisi'nin
adı konusunda üyelerini serbest
bırakacaktır. Bu süreç içinde
komünist partisinin önündeki
yasaklar kalkmamışsa TBKP
üstlendiği görevi, yani yasalbk
için mücadeleyi sonuna kadar
götürecektir. Ancak partimizin
merkez, il, ilçe yönetiminden
bir kısım kadrolar aynlarek
partinin tüzel kişiliğini, varlığı-
nı sürdiirecektir."
Parti Meclisi'nin, TBKP üye-
lerinin Birlik Partisi'nde yer al-
masını da önerdiği bildiride,
"Yasaklann kalktığı durumda,
TBKP ayn kalarak variığını
sürdürmeyecek ve bunun için
gerekli tüm önlemier alınacak-
tır" dendi.
Eğilim karanyla ilgili olarak
görüşlerini aldığımız TBKP
Genel Sekreteri Haydar Kntln,
"Bu komünist isminden vaz-
geçme anlamı taşıyor mu" şek-
lindeki bu soruya, "Bu ismi,
tartışmak için en sona bırak-
mıstık. Bu aniamda yepyeni bir
karar değil ama eğilim somut-
laması anlamında netlik getiri-
yor. Bu da çok açık, katıiımda
'Hiçbir önkoşulumuz olmaya-
cak' dendiği için komünist parti
ismi olmasa da kurulacak Bir-
lik Partisi içinde yer alacagız"
yanıtını verdi.
Kutlu, "TBKP tabanından
bir baskı geldi rai" sorumuza
ise şu yanıtı verdi:
"Hiçbir baskı gelmedi. İki
şey somutlandı. Biri; TBKP, il
ve ilcelerini kurdu, kongreleri-
ni başlattı. Bizim karşımızda
141, 142 konusunda 'Toplum
henüz hazır değü' diye argü-
man vardı. Biz, TBKP'nin mes-
ruluğunu kanıtladık. Bo argü-
manları da ortadan kaldırdık.
Ama hâlâ onumüzde 141, 142
var. Ve partimiz Anayasa Mah-
kemesi'nde yargılanıyor. Kasun
ayımn 24'ünde 'birlik kurultayı'
var. Orayv çok somut bir tu-
tumla gidebilmek için böyle bir
karar aldık."
EMEKLİ SANDIĞI
îlaç yolsuzlıığuANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) — Emekli Sandığı arşi-
vinden ödenmiş ilaç faturala-
nndaki fiyat kupürlerini çala-
rak bazı eczanelere satan bir şe-
beke ortaya çıkanldı. Olayla il-
gili olarak iki memur, iki ecza-
ne sahibi, eczacı kalfalan, ba-
zı doktorlar ve kupür ticareti
yapan çeşitli kişilerin gözaltına
alındığı bildirildi.
Emekli Sandığı müfettişleri
'Sağlık Hizmetleri Dairesi'nde
görevli bazı personelin ve ecza-
nelerin çaünan kupürleri tekrar
fatura ettiklerini ortaya çıkar-
dı. Reçeteler üzerindeki fiyat
kupürlerinin de sahte olduğu
Istanbul'daki ilaç firmalannda
yapılan kontrollerde belirlendi.
Ankara Emniyet Müdürlüğü
incelemeleri sonunda, iki ecza-
ne sahibinin Sağhk Dairesi ar-
şivinden görevli bir memur ve
bir dağıtıcı ile ortak çahştıgı ve
memurların kupürleri bu ecza-
nelere sattığını tespit etti. Ec-
zane sahibinin çalınan ve bazı
kişilerden aldığı kupürleri An-
kara Hastanesi'nde görevli bazı
doktorlara yüzde vererek yaz-
dırdığı reçeteler ekleyip Emekli
Sandığı'ndan para aldığı orta-
ya çıktı.
Çiçek'ten evlat edinme açıklaması
Batıida rahibe sorarlar
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) — Devlet Bakanı Cemil
Çiçek, evlat edinme usul ve
esaslarına ait yönergenin, bü-
tün dünyada kabul gören "İn-
celeme Kılavuzu"ndan alındığı-
nı bildirdi. Çiçek, ailelere iliş-
kin bilgilerin başta muhtar, ög-
retmen ve din görevlisinden so-
rulmasının, yalnızca evlat edi-
nilecek çocuğun gelecegi için
düşünülen bir araştırma oldu-
ğunu savundu. Çocuklann di-
ni inançlanna gerekli saygının
gösterilmesi için, dini inançlar-
la, dini yaşantısındaki uyum ve
davranışlann önemine dikkat
çeken Çiçek, "Bu bilgileri Ba-
tı'da rahipler veriyor" dedi.
Gazetemizde dün yayımla-
nan "evlat edinmede imam
onaji" başlıklı haber nedeniy-
le yazılı bir açıklama yapan Ba-
kan Çiçek, bu konuda daha ön-
ce yapılan sosyal incelemenin
son derece ilkel kaidığını savu-
narak, kendilerinin bu konuda
Milletlerarası Sosyal Hizmet
Teşkilatı'nca hazırlanan kılavu-
zu esas aldıklarını belirtti. Bu
kılavuzun 7. bölümünde din, 8.
bölümünde ise rahip ve yapa-
cağı ziyaretlerin yer aldığını
anımsatan Çiçek, kılavuzun din
ile ilgili bölümünde şu değer-
lendirmenin yapıldığını kaydet-
ti:
"Gerçek ailelerin istekleri
göz önüne almarak çocuklann
dini inançlanna gerekli saygının
gösterilmesi amacıyla. dini
inançlarla, dini yaşantıdaki
uyum ve davranışlarla ilgili ge-
rekli bilginin verilmesi çok
önemlidir."
Çiçek, aile hakkındaki araş-
tırmanm 21 ayn kişiyi kapsadı-
ğını da söyledi.
Bakanlık 6
milli aile'de
(Baştarafi 1. Sayfada)
bölümleri "kesilerek" TRT'ye
tekrar verildi.
Devlet BakanlıgYnm "sakın-
calı bulunduğu varsaydan" bö-
lümleri ayıklayarak TV Daire
Başkanlığı'na teslim ettiği dizi
hakkında Yayın Denetleme Ku-
rulu, "dizinin içerik olarak"
TRT ilkelerine aykın olduğu
görtişünü savunuyor. Denetle-
me Kurulu yetkilileri, denetim
raporunda "Belli bölümlerin çı-
karılması koşuluyla
yajımlanır" ibaresinin yer al-
madığına dikkat çekiyorlar.
Devlet Bakanlığı'nın "milli
Türk ailesi" imajını yerleştir-
mek amacıyla hazırladığı dizi-
lerin üçüncüsü olan "Bizim
Ev", 6 bölüm olarak hazırlan-
dı. Devlet Bakanhğı özel Ka-
lem Müdürii Ergün Maraşlı, di-
zide Denetleme Kurulu tarafın-
dan dinsel içerik bulunduğu
ifade edilen ve şiddet unsuru
olan bölümlerin çıkanldığını
söyledi. Maraşlı, dizinin Tele-
vizyon Dairesi Başkanlığfna
iletildiğini. ancak Başkan Ön-
der Ulay'ın yurtdışında bulun-
ması nedeniyle son durumu
hakkında kesin karann veril-
mediğini ifade etti.
TRT Genel Müdürü Kerim
Aydın Erdem'in ise dizinin ya-
yımlanması yönünde görüş bil-
dirdiği belirtiliyor. Dizinin, Ya-
yın Denetleme Kurulu'nun
"olumsuz" raporuna karşın ge-
nel müdür emriyle yayımlana-
bileceği de kaydediliyor.
Gazete satıcısına Goncourt
PARIS (AFP) — Fransa'nın
en eski ve en büyük edebiyat
ödülü olan Goncourt'u 38 yaşın-
daki gazete satıcısı Jean Rouaud
"Les Champs d'Honneur" (Şe-
ref Tarlalan) adlı ilk romanıyla
kazanırken Paris edebiyat çevre-
lerinde büyük şaşkınlık yarattı.
Paris'te dün açıklanan Gon-
court ödüllerinin yanı sıraRena-
udot ödülünü de 45 yaşında ikin-
ci romanını yayımlayan ve bir si-
gorta şirketinde çalışan siyah ya-
zarJean Colombier "Les Freres
Romance" (Romans Kardeşler)
başlıklı kitabıyla kazandı.
1903 yıhnda Goncourt kar-
deşler tarafından kurulan ve o
günden bu yana verilen ödül
mikrarı değişmeyen (50 frank,
yaklaşık 30.000 TL.) Goncourt
ödülünü kazanmak tek başına
en az bir milyon satı_> yapıimasını
Jean Rouaud - 39 yaşında Gon-
court'u aldı.
sağlıyor.
Rouaud'a ödül kazandıran
yapıtın önümüzdeki günierde
Simavi Yayınları tarafından
Türkçe olarak yayımlanacağı
öğrenildi.