Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet
Sahıbi: Cumhuriyet Maıbaacılık ve Gazeıecilik Turk Anonim Şırkeıı
adına Nıdir N«di 0 Genel Yayın Müdürü H l s n Ccmıl. Muessrsc
Muduru: Emint l'şıklıgil, Yızı tşleri Mudüru: O k » Gontnsiı. 9
Haber Merkezı Muduru: Y»lçınjlayer, Sayfa Duzenı Yönemıeni: Ali
Acar. • Temsılaler ANKARA: Ahnm Tan. İZMİR: HİİODM Çetinluyı.
Iç PolıuU: Ccfcj n»|lmn Dış Haberlcr: Eıgaıı B^o, Ekonomı: Crm^ı H s t u . ls
Scndıka: Şukna Kelraa, KUItttr: CcU tlscr.
Egjtiın G m ı Ş«y*". Habtr Arasurma: bmet Btrfcan, Yur Habcrkri: N « * 1 Dotu. Spof Damşmanj Abdüudir YMcknaa.
Dıa Yazılir t a n Çakgkaa. Arasuma Şakııı \Jf«v, Duzntme AMafek Ymna. • KooninaıOn AkaKt Kontauı. • Malı l;ler:
Eral Erk«L # Muhasebe: Butenl tearr # BUtçc-Planlama: Sntf O^Miıhryntt. 0 ReUanv Ayjt Tonn. # Ek Yayınlar Hnln
AJtyol • ldarc: H « y i » Gum. • Iştanıe: Önder Çttk, # Bugı-I^ar. ">ul lnal. • Pcnond: S«fi
Boson .<• Hr*"»1
Cumhun>R Matbıacüık vc Gürtecüık TJLŞ. Ttrk Ocafe Cad. 39/44
M334 Is PH: 246-tsunbul Td 512 0! 05 (20 h*). Tdct 22246 Fax (I) 526 60 72 #
BUH^T: .Ukan: Zjja Gökalp BJv tnkılap S. So: 19/4. Td: 133 1] 4M'\ Ttia. 42344 Fı* (4) 133
05 65 • 1™* H. Zıya Hv 1352 SJ/ 3. Td ;3 12 30, T6cı 523S9 Fax. (Sl) 19 53 60
# 44aaK Innnu Cad. 119 S No: I Ka 1. Td: 19 37 "2 (4 haı). Tdct ÖI55. Fu: (71) 19 37 52
TAKVlM: 9 OCAK 1990 Imsak: 5.50 Güneş: 7.21 öğle: 12.16 tkindi: 14.39 Akşam: 17.00 Yatsı: 18.25
tzmir'den
AUağa'yu
insan zinciriYeşiller Partisi, dükkânlara pullama
kampanyası başlatarak "Bu dükkânda
Japon balığı satılmaz" diyecek. Havayı
Japon teknolojisinin zehirleyeceği belirtilecek.
ÜMİT OTAN
İZMİR — Aliağa'da kurulma-
sı tasarlanan termik santrala kar-
şı yürütülecek kitlesel eylemleri
"lermik komite" örgütleyecek ve
yürütecek. Eylemler arasında "el
ele tutuşarak İznıir'den Aliağa'-
ya insan zinciri". partilerin ge-
nel merkezler düzeyinde organi-
ze edecekleri büyük kapsamlı mi-
tingler de yer alacak. Yeşiller
Partisi, yeni bir eylem biçimi baş-
latarak dükkânlara yapacaklan
pullamada, "Bu dükkânda Ja-
pon balığı salılmaz" diyecekler.
Termik Komite'nin kesinleşen
üyelerinin yanı sıra DYP ve
ANAP'a da çağrı yapılarak ko-
miteye katılıp kalılmayacakları
sorulacak. Komitenin oluşum ça-
lışmalannı üstlenen Eski Foça
Belediye Başkanı Nihat Dirim,
çevre konusunurı siyasi bir pole-
mik haline gelmemesi için her ke-
sımden katılımın şart olduğunu
belirterek şu bilgileri verdi:
"Bakırçay Belediyeler Birliği
adına ben, Yeşiller Partisi'nden
Savaş Emek, TMMOB'den Ko-
ordinasvon Kurulu'nun önerece-
ği bir üye, Sosyalisl Parti'den Le-
vent Gedizlioğlu, SHP Aliağa tl-
çe Başkanı şu an komisyonun be-
lirlenen üyeleri. Refah Partisi
güçbirliğine katıldı. Üye verecek-
terini sanıyorum. Bu arada DYP
ve ANAP'a da çağnda buluna-
rak komisyona üye vermeyi dıi-
şünüp düşünmediklerini soraca-
ğız. Komisyonda, aynca baro,
labipler odası, IHD ve Çağdaş
Kadınlar da bir üyeyle temsil edi-
lecek. Termik komisyon yalnız-
ca Aliağa Termik Santralı ve böl-
gedeki kirlilik ile ilgili eylemleri
örgütleyip yürütecek. Önerilen
eylemleri kabul edecek ya da et-
meyecek. Amacımız olayı geniş
bir tabana yayarak sanlralın ya-
pımını önlemek."
Yeşiller Partisi İzmir İl Başka-
nı Savaş Emek, komisyona Ya-
tağan ve Gökova'da büyük çev-
re mitingleri yapılmasını önerdi.
Bir diğer eylem de tzmir'den Ali-
ağa'ya el ele insan zinciri. Öner-
diklerinin dışında kendilerinin de
hazırlıklarını tamamladığı eylem-
ler olduğunu belirten Savaş
Emek, bu konuda şunları söyle-
di:
"Dalyan'da olduğu gibi bir
harekec başlatmak istiyoruz.
Dalyan'da yapımı tasarlanan
otel, Alman Yeşillerin ayağa
kalkması ve Alman kredisinin
kesilmesi sonucu yapılamamıştı.
Üslelik otelin lemeli atılmışken.
Biz de şimdi buna benzer bir ey-
lem başlatıyonız. 'Bu dükkânda
Japon balığı satılmaz' sloganıy-
la Japon mallarına karşı caydı-
rıcı bir eylem olacak. Dükkânla-
ra pullama yapacağız. Bizim ha-
vamızı Japonlann teknolojisinin
zehirleyeceğini belirtip Japonla-
ra karşı tavn işleyeceğiz. Bu ara-
da Japon elçiliklerine siyah çe-
lenk koyma kampanyalan başla-
tacağız."
SHP İzmir İl Başkanı Ceyhan
Akgün, termik komite ile termik
santralın yapılmaması için fırsat-
lann daha iyi kullan\lacağını be-
lirterek yaptığı çağnda, "Gelin
halkın demokralik şamannı hep
biriikte savuralım" dcdı. Güçbir-
liği toplantısına Refah Partisi'-
nin de katılması ve olaya olum-
lu yaklaşması çevreciler arasın-
da sevinç yarattı. Eski Foça Be-
lediye Başkanı Nihat Dirim Doğ-
ru Yol Partisi ve ANAP'ın da ge-
rekli ilgiyi göstereceklerine inan-
dığını belirtti.
'Jhrun alanı
çevrelerine
santral
yapûmasırt
BÜLENT ECEVİT
ANTALYA — Termik sant-
rallardan çıkan gaz ve kül
atıkları ile 187 bin 500 hektar-
lık alanın olumsuz şekilde et-
kilendiği bildirildi.
Gazi Üniversitesi Fen Ede-
biyat Fakültesi Botanik Bölü-
mü öğretim üyesi Doç. Dr.
Turhan L'slu, "Yatağan Ter-
mik Santralt'nın çevreye etki-
leri" araştırmasını açıklarken,
özellikle tarım alanları bölge-
sine santralların yapılmasını
eleştirdi. Uslu, termik santral-
ların çevreye yaptıkları olum-
suz etkileri; 1- Baca gazlan, 2-
Baca külleri, 3- Kül stok sa-
hasındaki küller, 4- Kömür
stok sahasındaki kömürler, 5-
Açık kömür işletme sahaları,
6- Dekapaj sahası, 7- Santral
sahası, 8- Kömür nakil yolla-
n. 9- Kül nakil bantlan, 10-
Kömür nakil bantlan, 11- Kir-
li atık sular olduğunu belirtir-
ken özellikle baca gazlarının
en büyük tahribatı yaptığını
anlattı. Uslu, örnek olarak
Yatağan Sanıralı'nın 187 bin
500 hektarlık alanda olumsuz
etkisinin görüldüğünü söyle-
di ve baca gazlarının önlen-
mesi gerekti|ini savundu. Us-
lu, "Y'öre halkı baca gazları-
nı görmediği için bu konuda
bir şey söyleyemiyor, ama asıl
büyük tehlikeyi bu gazlar
oluştunıyor. Halk ilk önce
küllerdcn yakınıyor. Küller
filtrelerle engelleniyor. Gazlar
ise göz ardı ediliyor. Yatağan-
dan çıkan gazlar yayıldığı za-
mar Kemer Termik Sanlralı-
nı ve Yeniköy Termik Santra-
lı'nı da içine alıyor. Onlann
da yaydıklan gazlan düşün-
düğümüzde çok büyük bir
alanın tahrip edildiğini görü-
yonız" dedi.
Kocalarından dayakyiyen kadınlar, buraya sığınıyor
Umut, Kadın Evi'ndeDuisburg'daki Kadın
Evi'nin konuklarından biri
de Halide Hanım.
"Boyuna gelmiş çocuklann
yanında dayak yemenin ne
olduğunu bilemezsin" diye
anlatıyor, "Onlar
duymasın istersin, kafanı
yastıklara gömersin,
banyolara, odalara
kaçarsın. Ama duyarlar.
Hıçkırıklarını,
yalvarmalarını, tokat
seslerini duyarlar..;'
IŞIL ÖZGENTÜRK
DLTSBLRG — Halide Hanım,
Gülühan, sizlere nice zor günler-
den, nice zor kararlardan sonra
varılan bir yerde, bir 'frau hause
1
da (kadın es i) rastladım. Türkiye^
de frau hause'ların adını 'sığınma
evleri' koyduk. Sonbahar renkle-
rinin uçuştuğu bir Duisburg saba-
hında sizlere rastladığımda cesa-
retinize, >'aşama sil baştan yeniden
başlama gözüpekliğinize ve ken-
dinize duyduğunuz saygıya hayTan
oldum. Geçmişin anılarını, gele-
cek için yaptığınız planları hiç sa-
kınmadan benimle paylaştınız. Iz-
ninizle sizleri anlatmak istiyorum.
Kimbilir belki birileri için bir ışık,
bir umut olur.
Gri boyalı okul görünümünde
bir bina; giriş kapısı sımsıkı kapa-
lı, zili çalıyorum, yan taraftan bir
gözetleme penceresi açılıyor. Or-
ta yaşlı iki kadın beni uzun uzun
süzüyor. Tarnam, izin verildi, içe-
ri girebilirim. Sımsıkı otomatik
kapı açılıyor. İçeride 'kadın evi-
nin iki Türk konuğu Halide Ha-
nım ve Gülühan karşılıyor beni,
hep biriikte konuk odasına geçi-
yoruz.
Burası Duisburg kentindeki iki
kadın evinden biri. On beş kadın,
onlann okul öncesi on dört, okul
yaşında dokuz çocuğu buraya sı-
ğınmış durumda. Kilisenin ve çe-
şitli yardım kurumlarının bağışla-
rıyla yaşayan bu eve sığınan ka-
dınların çoğu ya hastanede koma
ŞlMDİ MUTI.LLAR — Gülühan'ı ve çocuklannı nasıl bir gelecek bekliyor? Belki yakında Türkiye'ye dönecekJer, belki bir evlilik,
belki bir politik sıgınma hakkıyla Almanya'da kalacaklar. Işıl Özgentürk'e (solda) şimdi yaşadıklan bu evde mutlu olduklannı anlatıyoriar.
halinde bulunmuş ya da can hav-
liyle kaçtıkları karakollardan bu-
raya yollanmış. Kurumun telefo-
nu kent rehberinde kayıtlı değil.
Kapılar çok sıkı denetleniyor ve
dış kapının anahtarı hiçbir kadı-
na verilmiyor. Dayak yedikleri ko-
calanndan kaçıp buraya sığınan
kadınlar, mahkemeye de alışveri-
şe de gruplar halinde gidiyorlar.
Çünkü eninde sonunda kocalar
tarafından keşfedilen evin çevre-
sinde tehdit savuranlar, günlerce
pusuya yatanlar hiç eksik olmu-
yor.
Kadın evi yöneticileri, özellikie
Türklerin buraya sığınan kadınla-
ra orospu gözüyle bakf.klarını
söylüyorlar. Böyle düşününce de
koca ve tüm akrabalar için öç al-
mak neredeyse doğal bir hak ola-
rak görülüyor.
Kadın evinin iki Türk konuğu-
na soruyorurn. "Bu tespit doğru
mıı?" "Evel" divor Halide Ha-
nım, "Kırk bir yaşında orospu da
oldum." Yüzü, dini resimlerdeki
kadın figürlerine benziyor; duru,
apaçık... Sesinde kadınların yüz-
yıllardır çektikleri acıların bin bir
rengi... Sanki Almanya'nın Duis-
burg kentinde değil de Güneydo-
ğu'da ya da Istanbul'un bir gece-
kondu semtindeyim. Korkunun,
ekonomik ve sosyal baskılann ku-
şattığı kadınlar dünyasında.
Halide Hanım gözlerine dolan
yaşları bana göstermemek için bir
çırpıda silip unutmak istediğinden
hiç kuşku duymadığım pek çok
acı oiayı taa en basından anlatma-
ya koyuluyor. Onu üzdüğüm için
canım sıkılıyor. Üstelik az sonra
kalkıp hayatında ilk kez çaiışma-
ya gidecek, heyecanlı. Canımın sı-
kıntısını anlamış olsa gerek, bana
koyu bir kahve uzatıp "Anlatmak
insanı ferahlatır" diyor. "Bunu
burada ögrendim. Ne kadar zor
gelirse gelsin insan anlatmalı. Yir-
mi bir, yirmi, on sekiz, on beş ve
sekizraşındabeş çocuğum var be-
nim. Kızlanmın ikisi universiteye
gidiyor, diğerieri lisede... Kimse-
nin aklına bu beş çocuk anası, yir-
mi yıllık evli kadın neden burala-
ra sığındı, diye sormak gelmiyor.
Orospu deyip geçiyorlar. İnsanın
yirmi yıllık düzenini bozması ko-
lay mı? Ama insanın bir gün ca-
nına tak der." "Neden" diye soru-
yorum. "Neden bunca yıl bekle-
diniz?" "Bilemezsin" diyor, "tn-
sana en çok ne koyar bilemezsin.
Boyuna gelmiş çocuklann yanın-
da dayak yemenin ne olduğunu bi-
lemezsin... Onlar duymasın ister-
sin, kafanı yastıklara gömersin,
banyolara, odalara kaçarsır. Ama
duyarlar; hıçkınklannı, yalvarma-
larını. tokat seslerini duyarlar.
Buraya sığınalı tam altı ay olu-
yor. O korkunç gece de her gece
olduğu gibi gene ölesiye daya yi-
yorum. bir yandan çocuklar yal-
Ferhan Şensoy'un gençlikfantezisi 20yıl sonra gündemde
GoHome Godot, bir gün nıutlaka...Şensoy "Go Home
Godot"yu, Beckett'in
"Godot'yu Beklerken" ve
Bulatoviç'in "Godot
Geldi" oyunlarına bir
nazire olarak yazdığında
Galatasaray Lisesi'nde
okuyordu. Beckett'in
ölümüyle yeniden gündeme
gelen oyun, "Godot'yu
Beklerken"le biriikte
sahnelenecek.
LALE FİLOĞLU ~
"Go Home Godot"-. Henüz bir
proje, sezon sonunda ya da yeni
sezonda, ama "bir gün mutlaka"
sahnelenecek.
"Go Home Godol-Güle Güle
Godot"yu oynamak Ferhan Şeıı-
soy'un kafasında uzunca bir süre-
dir yer etmişti. Bu arada "Godot
:
yu Beklerken"in yazan Samud
Beckett'in geçenlerde ölmesi Go-
dot'yu bir kez daha güncel kıldı.
Ferhan Şensoy'un, Samuel Bec-
kett'e ilgisi ve merakı 20-25 yıl ön-
cesine uzanıyor. "Go Home Go-
dof'nun ilk versiyonunu 1968'de
kaleme aldığı düşünülürse, yazdığj
bu oyunu sahnelemek için yeterin-
ce uzun bir süre beklediği anlaşı-
labilir. Şensoy'un kafasında "pi-
şen" oyunun bir türlü seyirciye
ulaşamamasının nedeni, sanatçı-
nın yoğun çahşmasından ve hazır-
da bekleyen projelerden kaynak-
lanıyor.
Nisa Serezli-Tolga Aşkıner Ti-
yatrosu'nu bir süre için Küçük
Sahne'de konuk eden Ortaoyun-
cular, Küçük Sahne'nin Kültür Ba-
kanlığı ile olan davası sürerken
Küçük Sahne ve bir süre önce açı-
lan Ses 1888'de oyunlarını sürdü-
rüyorlar. Ortaoyuncular'ın başı
Ferhan Şensoy da tiyatro koştur-
macasının yanı sıra "gece" saat-
lerini Yavuz Özkan'ın yönettiği
son filmde oynamakla geçiriyor.
Bu arada Şensoy "e Ortaoyuncu-
lar, "Kahraman Bakkal Süper-
HIRÇIN KIZ'IN BIYIKLIS1 — Ferhan Şensoy, "Go Home Godot" adlı oyununu, "tki Efendinin
L'sağı" ve "Kral Lear"in yönetmeni Işıl Kasapoğlu'nun yönetmesini istiyor. Ama Kasapoğlu da Sha-
kespeare'in "Hırçın Kız"ında Şensoy'u oynatmayı tasarlıyor. Şensoy, "Oyundaki kız da erkek gibi.
Bıyıklı da oynanabilir" diyor.
markete Karşı" adlı oyunun hazır-
lıkları içindeler. Bütün bu işlerin
yoğunluğu nedeniyle "Go Home
Godot" büyük bir olasılıkla önü-
müzdeki sezon sahnelenecek.
Sanatçımn "Güle Güle Godol"
oyununun ilk ortaya çıkışını öğ-
renmek için 22 yıl öncesine döıı-
mek eerek.
Yıl 1968... Ferhan Şensoy, henüz
"çiçeği burnunda" bir lise öğren-
cisiyken Beckett'in "Godot'yu
Beklerken"i bütün dünyada bü-
yük ün kazanır. Uyumsuz Tiyat-
ro'nun dünyayı sarstığı bir dönem-
de Bulgar yazar Miodrag Bulato-
viç'in de "Godot Geldi" adlı oyu-
nu yazması Şensoy'u hareketege-
çirir. Şensoy, yazdığı bu ilk oyun-
da Beckett'in "beklenen", Bulato-
viç'in "gelen", ancak köylüleri
memnun etmeyen Godot'suna bir
"nazire" olarak "Go Home Go-
dot"yu kaleme alır. Şensoy, Gala-
tasaray Lisesi'nde okuduğu yıllar-
da yazdığı ilk oyununu 1971'de
Fransa'da konservatuvar öğrenci-
liği sırasında ve 1973'te tekrar ele
alır. 1989'a geldiğimizde "Güle
Güle Godof'nun bütün versiyon-
ları masaya yatırılır, Fransızca ve
Türkçe versiyonlarından yola çı-
kılarak yeniden yaratılır. Şensoy'-
un Godot'sunun öyküsünü sanat-
çımn kendi ağzından dinleyelim:
"1968'de bir tiyatro yazan degil-
dim, oyunun eksikleri vardı.
1971'de yazdığım ise Türkiye'nin
politik ortamından çok etkilenen.
biraz 'at gözlüklü keskiıı bir
devrimci' versiyonuydu. Fransa-
da yazdığım ise biraz 'Fransız' bir
versiyondu. Bugün ise önümüzde
Çavuşesku gibi giden ve hâlâ ba-
şımızda olan Godot'lar var. Son
yazdığım 'Güle Güle Godot' bu
anlamda ele alındı."
Ferhan Şensoy, yazdığı oyunu
kendisi yönetmek istiyor. Ancak
tiyatrosunda aynı günlerde sahne-
lenmesi düşünülen Beckett'in
"Godol'yu Beklerken" adlı oyu-
nunu başka bir yönetmenin sah-
neleyeceğini söylüyor. Şensoy,
Beckett'in oyununu kimin yönet-
mesini istiyor? Henüz kesin değil,
ama bir ısim var ortada:
"Yönetmen Işıl Kasapoğlu ola-
bilir. Ama onun da kafasında
Shakespeare'in 'Hırçın Kız'ı var.
Üstelik Hırçın Kızı da bana oynat-
mak istiyor. Çıldırmış! Olmaz di-
ye bir şey yok tabii. Işıl'ın fante-
zisine saygı duyuyorum. Zaten
oyundaki kız da erkek gibi bir kız.
•Hırçın Kız' bıyıklı da oynanabi-
lir."
Ferhan Şensoy, Fransa'da bu-
lunduğu yıllarda Beckett'le görüş-
mek istemiş, ama böyle bir istek-
te bulunan birçok kişi gibi başa-
ramamış. Beckett, Şensoy için ne
ifade ediyor, görüşebilseydi neler
konuşmak isterdi Beckett'le? İşte
söyledikleri:
"Beckett, >azar olarak beni çok
ilgilendiren bir kişi; üslubuyla,
şiiriyle. Bir de gizemli yaşamıy-
la, köşeye çekilmişliğiyle beni
çok ilgilendiriyor. Fransa'dayken
Lyumsuz Tiyatro'yla ilgiii düşün-
celerim vardı. Bunlan konuşmak
istiyordum. Beckett'in lyumsuz
Tiyatro'ya gelişinde Çehov'un Viş-
ne Bahçesi'nden ne kadar etkilen-
diğini merak ediyordum. Çehov'-
un tiyatrosunda Uyumsuz Tivat-
ro'nun ipuçlan var bana göre.
Bunlardan etkilenmiş mi, o far-
kında mı. değil mi? Böyle bir mu-
habbetten çok mutluluk duyacak-
tım. Kafamda hep ona sormam
gereken şeyler vardı. Beckett, gi-
zemli bir insandı, böyle olmaklan
da keyif alıyordu."
îtalyan seramikleri Türk ve İslam Eserleri Müzesi'nde
600 yıllık seramik geleneğiKültür Servisi — Türk ve îslam
Eserleri Müzesi, kısa aralıklarla
Iznik ve Faenza seramiklerinin
sergi mekânı oldu. Müzede 14
aralıkta sona eren Iznik Seramik-
leri Sergisi'nin ardından bugün
açılan Faenza Seramikleri Sergi-
si'nde 14. yüzyıldan günümüze
ttalya'nın Faenza kentinde üreti-
len vazo, tabak, ibrik, hokka, ka-
vanoz, tepsi gibi kullanım eşyala-
rından ve çağdaş seramik heykel-
lerinden örnekler sunulacak.
Lluslararası Faenza Seramik Mü-
zesi'nden gelen 157 yapıttan olu-
şan sergi 18 şubata kadar sürecek.
Italya'nın Faenza seramikleri
tam 6 yüzyıldır kesintisiz olarak
üretiliyor. '"Fayans" sozcüğünün
de kökenini oluşturan Faenza se-
ramiklerinin bunca zamandır
ününü koruması büyük bir oran-
da coğrafi konumundan ileri ge-
liyor. Serginin Türkiye'ye gelişin-
de katkıları olan İtalyan Kültür
Merkezi'nin müdürü Amalia
Coppola Fozletti ile Uluslararası
Faenze Seramik Müzesi'nin uz-
manlarından Bnınetta Guerrini'-
nin verdikleri bilgilere göre, bu
bölgenin killi toprağının seramik
yapımma çok uygun olması, Fa-
enza'yı doğal olarak bir seramik
merkezine dönüştürüyor.
Türk ve İslam Eserleri Müze-
si'nde de 14. yüzyıl-20. yüzyıl dö-
nemini kapsayan çeşitli boyutlar-
daki tarihi tabaklar, leğenler, va-
zolar, hokkaiarın yanı sıra Carlo
Zauli, Alfonso Leoni gibi çağdaş
seramik sanatçılarırun yapıtları da
sunulacak.
tTALYA SERAMİKLERİ — Sergide yer alan parçalar 14. yüzyıl-20.
yüzyıl dönemini kapsıyor. (Fotoğraf: Muharrem Aydın)
vanyor, büyük kızım deli gibi elin-
de telefon. polisi arıyor... Bir an
dayanamıyorum, çocuklarımın
yüzündeki aaya dayanamıyorum,
fırlıyorum dışarı... Gecelikle,
ayakkabılanm bile yok, terlikle-
yim. Koşuyorum, koşuyomm, bir
telefon kulübesine girip saklanı-
yorum. Beni orada koma halinde
buluyoriar. Sonra buradayım işte."
Her tarafı titriyor Halide Ha-
nım'ın. Gülühan ellerini sımsıkı
tutup sarılıyor ona, "Geçti artık,
geçti" diyor.
Halide Hanım, Almanya'da ge-
çen uzun yaşamı boyunca kadın
evinin adını hiç duymamış, ama
şimdi sorumlu yönetici. Halide
Hanım beş çocuğunu da yanına
almış, çünkü çocuklar babayı is-
tememişler. Şimdi iki ayrı odada
hep biriikte yaşıyorlar. Kadın Evi'n-
de her konuğun kendine ait eş-
yası, ocağı, buzdolabı var, çama-
şır ve kurutma makineleri ortak-
laşa kullamhyor. Devlet her konu-
ğa yardım parası olarak yaklaşık
dokuzyüz mark veriyor, bünunla
temel ihtiyaçtar karşılanıyor. Ka-
dın Evi'nin hemen altında okula
gitmeyen çocuklar için çok geliş-
miş bir yuva var. Halide Hanım-
ın kocası intikam almak için he-
men işten çıkmış. Böyle olunca
Halide Hanım ve çocuklar hasta-
lık sigortasından yararlanamıyor-
lar. Aynca Halide Hanım boşan-
dıktan sonra üç ay içinde iş bula-
mazsa oturrna izni geri alınacak
ve o Türkiye'ye dönmek zorunda
kalacak.
Halide Hanım'ın işe gitmesi ge-
rek. Bu onun ilk iş günü. Bulaşık-
çılık yapacak. Yüzü bir anda
gençleşiyor, öyle heyecanlı. "Bu
yaştan sonra zor olmayacak mı",
diyorum. Gülerek "hayır" diyor,
"Oyle çok mutluyum ve sonuna
kadar gidecegim."
Kadın Evi'nin konuk odasında
Gülühan'la başbaşa kalıyoruz.
Sözcükler su gibi akıyor, Türkçe-
sinin guzelliği, deyimleri şaşırtıyor
beni. Öylece dinliyorum.
"Burada mutluyum. tlk kez
kendim için yaşadığımı, her şeye
kendim karar verdiğimi görüyo-
rum. Paramı hiç kimseye sorma-
dan kendim harcıyorum. Her pa-
zartesi bütün kadınlar bir araya
gelip konuşuyoruz. Deneylerimi-
zi, duygulanmızı birbirimize hiç
çekinmcden anlatıyonız. Ekmeği-
mizi, emeğimizi paylaşıyoruz.
Kendimi çok hür hissediyorum ve
çok güzel hissediyorum. Benimki
uzun bir hikaye, çok küçük yaşta
evlendirildim ben ve kocamdan
hep kaçtım. Birincide kaçıp Tür-
kiye'ye gittim. peşimden geldi. Da-
yanamadım, bir şoföre iki milyon
lira verip çocuklanmla kendimi bu
kez Almanya'ya altım. Sınırda pa-
saportu da attım. Politik sığınma
istedim. Kocam duramadı mem-
lekelte, gene peşimden geldi. Ben
de buraya sığındım."
Burada sözünü kesip soruyo-
rum Gülühan'a. "Nedir seni bun-
ca kaçmaya zoriayan. Nedir?" Su-
suyor, sıkıntılı. Neden sonra "İn-
sanı kadın oldnğu için, ana oldu-
ğu için utandıran bir şey", diyor.
"Ne?" Susuyor gene, "Söyleye-
mem" diyor. "Söylenmeyecek bir
şey. Belki mahkeraede söyleyece-
ğim. Evet, evel kararlıyım, utan-
madan söyleyecegim." Onu utan-
dığı sırrıyla baş başa bırakıp me-
rak ettiğim başka bir şeyi soruyo-
rum. "Gülühan, nasıl politik sı-
gınmacı olacaksın sen? Bunun için
pek çok belge gerek, kolay değil.
Haklısın" diyor. "Beni kabul et-
meyecekler, sanırım o zaman
Türkiye'ye dönmem gerekecek,
çok zor olacak bu, çocuklar bu-
raya alıştı. Zoriuğa rağmen boşan-
makta kararlıyım. Kimbilir belki
bir gün beyni beynimi saran biri-
ne rastlarım."
Ona bakıyorum, otuz iki yaşın-
da, genç, guzel ve belirsiz bir ge-
leceğin karşısında dimdik duru-
yor. Onu hiçbir şey korkutmuyor,
ne kocasının tehditleri ne ülkeden
atılmak. Çünkü ilk kez kendi için
yaşıyor. Kendi yaşamını çiziyor.
Dört saat sonra Kadın Evi'nin
sımsıkı otomatik kapısı yeniden
açılıyor. Gülühan'la dığcr konuk
kadınlarla vedalaşıp çıkı\orıım
Kadın Evi geceye hazırlanıyor. Ka-
pılar kapanıyor, gece nöbetçisi te-
lefonun başına geçiyor. HerkOT te-
tikte, her an bir lelefon gelebilir.
Biri. bir kadın koma halinde...
Hipertansiyon
hastahğı
• İSTANBUL (AA) —
2^amanla yanşan,
mükemmeli arayan, hırslı,
hata kabul etmeyen,
kolaylıkla mutsuz olabilen
insanların, hipertansiyon
olarak adlandırılan yüksek
kan basıncı hastalığına
daha kolay yakalandıklan
bildirildi. Isıanbul Tıp
Fakültesi öğretim üyesi
Prof. Dr. Aykan Canberk,
Arkadaş Kulübü'nce
düzenlenen ayhk
toplantıda, hipertansiyon ve
tedavisi üzerinde durdu.
Canberk, şöyle devam etti:
"Düzenli yaşam, stresten,
sigara ve alkolden uzak
durma, diyet ve egzersiz
faktörlerini yerine getirme,
ömürboyu düzenli ilaç
kullanma gibi hastanın
hayat stilini zoriayan
kurallara uyma şartıyla,
hipertansiyon kontrol altına
alınabilen bir hastalıktıK'
Kültür
diyalogu
• tstanbul Habcr Servisi
— Alman Kültür Merkezi,
"Türk-Alman kültür
diyaloğunun geliştirilmesi"
amacıyla tasarladığı bir dizi
etkinliği önümüzdeki
haftalarda gerçekleştirecek.
Alman Kültür Merkezi
tarafından yapılan yazılı
açıklamada, etkinliklerde
ele alınacak konulann,
"Türkiye'nin Avrupa
Topluluğu'na girme
çalışmaları çerçevesinde
Türk-Alman kültür
diyaloğu için orta vadeli
beklentileri, öncelik tanınan
konular ve tasarılar" ana
başlığında toplandığı
belirtildi.
l^rgıtay'dan
4
çöp
?
uyansı
• ANKARA (AA) —
Yargıtay, Elazığ
Belediyesi'nin çevrenin
kirlenmesine yol açan çöp
alanını kullanmasının
durdurulmasına karar verdi.
Kararda "Belediye bir alanı
çöplük olarak kullanırken
çevredeki unsurlara zarar
vermemelidir" denildi. 14.
Hukuk Dairesi'nce alınan
"yeşil" kararda, Elazığh bir
vatandaş\n belediye aleyhine
açtığı davada, kentten
toplanan çöplerin Meryem
Dağı eteklerine "rastgele"
döküldüğünün saptandığı
belirtildi. Yargııay karannda
bu çöplükten sızarak gelen
pis suların yeraltı suyunu
da kirlettiği belirtilerek
"Belediye, çöpleri düzenli
olarak toplayıp, en yakın
meskûn mahalden 4-5
kilometre uzağa atmalıdır"
denildi.
'Santraldan
vazgeçilmelT
• İZMİR (Cumhuriyet Ege
Bürosu) — Türk Mühendis
ve Mimarlar Odaları Birliği
Başkanı Teoman Alptürk,
"Muhendisler cennetleri
cehenneme çevirecek kişiler
değildir" diyerek Aliağa'da
termik santral yapımından
vazgeçilmesini istedi.
Alptürk, 1983'te yatırımı
başlayan Kemerköy Termik
Santralı konusunun da
yeniden gözden geçirilmesi
eerektiğini vurguladı.
f MMOB Makine
Mühendisleri Odası İzmir
Şubesi Genel Kurulu'nda
yaptığı konuşmada Enerji
ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı'nda görev
alanların en üst düzeyden
en alt düzeye kadar
Türkiye'de enerji fazlası
olduğunu söylediklerini
belirten Teoman Alptürk,
buna karşılık yine de
Aliağa'da termik santral
yapımındadiretildiğini söyledi.
Uçaklara
güvenli iniş
• İSTANBUL (AA) —
Devlet Hava Meydanları
İşletmesi (DHMİ) Müdürü
Turgut Kaya Yolsal, bir
süre önce hizmete konulan
"pist frenleme ölçüm aleti"
ile uçakların Atatürk
Havalimanı'na inişlerinin
daha güvenli hale geldiğini
söyledi. DHMİ Müdürü
Turgut Kaya Yolsal,
tamamen bilgisayar
sistemiyle çalışan pist
frenleme ölçüm aletinin,
pistteki gerekli ölçümleri
yaparak bilgilerin, iniş için
hazırlık yapan uçaklara
iletilmesini sağladığını
bildirdi. Yolsal, bu
sistemle, uçağın
tekerleklerinin piste değdiği
anda nasıl bir frenleme
yapacağı hakkında
pilotlara bilgi aktarıldığını
belirtti. Yolsal, bu
ölçümlerin Atatürk
Havalimanı'nda günün 24
saatinde, iklim şartlarına
göre si'itemli olarak
yapıldığını kaydetti.