22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/10 PAZAR YAZILARI 21 OCAK 1990 Stockholm'den Madrid'den Bir kadın: Bir kadın nasıl Casuslar işsiz kaldı YAVUZ BAYDAR STOCKHOLM — İsveçli kadmlar da savaş bal- tasını topraktan çıkarmaya hazırlanıyor gibi son günlerde. Çıkarırlar mı, çıkarmazlar mı bilinmez, ama erkeklere karşı isyan çağrılarına geçen hafta eklenen sonuncusu, ortalığı bir hayli karıştırdı. Nina Yderberg 25 yaşlarında, güzeller guzeli, sa- rışınlar sartşını bir tıp öğrencisi. Geçimini fotomo- dellik yaparak sağlıyor. Nasıl sağlaraasm? İnsan, "Rambo" Stallone'nin eski karısı Brigitte Nielsen ile Eurythmics'in Annie Lennox'u ortalamasının beşinci kuvvetinde bir güzelliğe ve akıllara Richter- üstü depremîer yaşatan biı vücut yapısma sahip olursa, geriye yapılacak bir şey kalıyor mu? Nina'nın bir özelliği daha var. Gazetecitik yapı- yor. Isveç'in belki de en dınamık, en sağlıklı, en 'diri' yayın organı olan, anarşist eğilimlı 'Maga- zin April'de pornografi, cinsdlik, erkek-kadın iliş- kileri konulannda çarpıcı röportajlar yayımlıyor, yerleşik ahlak kalıplarını tağyir, tebdil ve ilga edi- ci nitelikte makaleleriyle an kovanlarının içine sık sık parmağını sokuyor. Yazdıkları hiç oyle yenir yutulur şeyler de değil. Çünkü Nina bazı "seylerden" bahsederken o "şeylerin" toplumda- ki yerleşik adlarını dobra dobra kullamyor. Anla- şılmaması olanaksız. Nina'nın Magazin April'in son sayısında çıkan polemik yazısı, erkekler için tam bir şok-terapi ol- du. 'Veler artık!" düşüncesiyle kaleme alındığı aıı- laşılan yazının başlığı, gayet açık ve net bir biçim- de, "Bir kadın nasıl s r" şeklindeydi. "Ya ben şanssızım ya da pek çok erkek s..lerini nasıl kul- lanacakJannı bümiyorlar" diye başlıyordu yazı. Ni- na, 10 yıllık seks hayatı boyunca, bu "işi" gerçek- ten bilen üç ya da dort erkeğe rastlamıştı. "ErkekJer!" dıye sesleniyordu Nina, "tükenmek bilraeyen girnıe-cıkma hareketleriyle bir kadını ger- çekten tatmin edebileceğinize inanıyor musunuz?" Ve surdürüyordu: "Olur mu böyle şey? Biraz me-_ rak edip de bacaklarımızın arasına baksaydınız an- sonra "peki, ben?" diyecek olmuş, "oran çirkin" yanıtıru almış. Bir başkasında aldığı yanıt, "Begen- mediysen çeker gidersin!" Geçen yaz ise bu "işi" iyi bildiğini sanan bırinden bol bpl öğüt dinlemiş. Ve o anda canına tak demiş. "Artık kızlarla sevisiyonım" diye yazıyor. "Birincisi, nasıl yapı- lacagını biliyorlar. tkincisi, nefis memeleri var." Nina, sevişirken orgazrn oluyormuş gibi yaptık- lan için hemcinslerine de yükleniyor. Neden böyle yapıyorlar? Açıklıyor: "Erkeğin çok duyarlı olan o rninik egosunu >aralanıamak için. Kadınlar her Nina Yderberg, Magazin April adh dergide yer alan yazısını 'Yeter artık' düşüncesiyle kaleme almış: 'Erkekler, ttikenmek bilmeyen girip- çıkma hareketleriyle bir kadını gerçekten tatmin edebileceğinize inanıyor musunuz? Nina, bazı 'şeylerden' bahsederken, o 'şeylerin' adlarını dobra dobra kullamyor, Yazı Isveç'te şoketkisi yarattı. lardınız. Biz analomik olarak boyle yaralılmadık. Kız arkadaşlannızın cinsel ilgileri zamanla neden soğuyor acaba? Frijit olduklan için mi? Pöh! Bir ilişkinin başında s e düşüncesi bile azmak için yeterlidir. Ama aradan biraz zaman geçtiklen sonra kişi aniıyor ki eglence orada başlayıp orada biti- yor. Tatmin oiunmayacaksa neden azmalı? Çün- kü öfke ve üzüntüden başka bir şey getirmiyor. tn- san kendisini bir şilte gibi hissediyor." Nina buradan bazı örneklere geçiyor. llk seviş- melerinden birinde iki dakikalık bir debelenmeden zaman erkeklerden daha gııçlıı olmuştur. Oyle ol- masaydı, erkekler bunun tersini kanıtlamak için bu- tün hayatlan boyunca uğraşırlar mıydı? Kadın, er- kegin başansızlıgını omuzlayabiliyor. Bu yuzden en rahatı orgazm oluyormuş gibi yapmak ya da 'ah, olmak ıızereydirn, ama sen şahaneydin' diyerek er- kegi rahatlatmak." Nina, yazısının sonuç bölümünde, erkekleri ka- dınlardan, kadının cinsel organından korkmama- ya çağınyor. Kişisel ihtiyaçlann tatminine dayalı olmayan bir ilişkinin ideal oiduğunu soylüyor. "Be- ni bir tek arzum kalıncaya kadar uzun uzun okşa- malısın. Sonunda sadece senin tarafından s i, islemeliyim. O andan sonra artık seninim.." Alıntüarını bir hayli sansurleyerek verdiğimiz ya- zı hak ettiği yankıyı yarattı ve Stockholm barları- -nın ve kulüplerinin sıcak tartışma konusu oldu el- bette. Konuşmalann başhğı, "İsveçli erkekler sı- nıfta kaldr'ydı. Nina, hemen İsveç Radyosu'nun en popüler programı 'Efter Tre'ye çağnldı. "tsveçli erkeklerin fantezi ve angajmandan yoksun oiduğunu" bütün ulkeye duyurdu. Programa tele- fon eden çok sayıda genç kız da benzer gorüşleri dile getirdi. Genç erkeklerden pek bir ses çıkmadı. Aftonbladet Gazetesi'nin açtığı bir anketi yanıtla- yan 40 yaş üstu erkekler ise, anlaşıldı ki bozuk çal- maktalar. Onlara gore, kabahatin önemli bir bö- lümu, bu meseleleri konuşmaktan kaçınan İsveçli kadınlardaydı. Bir uzlaşmaya vanlamadı elbette, ama gelen lep- kilere bakılırsa sorunun tsveç'te de hayli dennlik taşıdığı kesin.. İşin bir de şu yanı var: Hayli uyu- şuk suregiden bu tüketim topiumu ortamında ah- laki ve sosyal sorunlann gerçek adını genç anar- şistler koyuyor ve "kara kalabalığa" yükleniyor. Nina Yderberg, şu sıralarda sado-mazoşizmle il- gili bir albüm-kitap hazırlamakla meşgul. Ben ise Magazin April'e abone oldum. Birbirinden ilginç yazıları zevkle okuyorum. Hayata ofkeyle bakmak ne guzel! Paris'ten Acele eden trene binerNerede» siyasi gündemine iki kere iki dört eder yazılmış, gerekli dönüşümleri yapamayan ülke varsa, bilelim ki o ülke, bir kaç yıl hatta belki birkaç ay sonra tarih trenini kaçırmış sayılacak. SABETAY VAROL PARlS — Ağızlarda tek bir cümle var. O da, acele etmek. Tüm yaşamı ya da yaşamının önemli böliimü başkanlık uğruna "bektemek'le geçmiş deneyimli politikacr François Mitterrand, "Kaybedecek vaktiniz yok" di- yor. O ki cumhurbaşkanı olmak için yıllarca sabretti ve zamana oynadı. Dogu Avrupa'nın Yeni- den Yapılanma ve Kallunma Bankası" kuruluş toplantısı 35 iıl- Londra'dan Türbanda orta yol arayışı 15 yaşındaki Fatma Alvi ve 14 yaşındaki kızkardeşi Ayşe'nin başlanna neyi nasıl takacaklanna bu saJı karar verilecek. EDİP EMtL ÖYMEN LONDRA — Pakistanlı iki kız kardeş sımfa turbanla girdiler di- , ye okullan kızları içeri aimadı. Fransa'dan sonra Ingiltere ada- sında da mini bir turban krizi mi? Oysa, ırk ayrımı yasak. Dosya, Mufettişler Kurulu'nda. Şayet okulun kararını, yasaya aykın bu- lurlarsa okul para cezası bile ode- yebilir. İngiltere'de hiç olmazsa kâğıt uzerindeki hoşgörü yeter ki bozulmasın. Ne de olsa sokak araiarında Müslumanlan sıkıştı- rıp dövmek hatta öldürmek ser- best. Burada ne de olsa liberal bir düzen var. Başkalarına zarar ver- medikçe her türlü fikir söylenebi- lir, her eylem mubah. Başkaları: Beyaz orta sıruf. Fransa'ya benzememek uğruna 1.5 milyon Müslümanı güçendir- memek için her halde bu hafta mufettişler okula sembolik bir pa- ra cezası verecekler. Iş kapana- cak. Zaten olaylı okula 15 kilo- metre ötede bir başkasında oğren- cilerin neredeyse hepsi Müslu- manmış ve hepsi de türbanlı. Imamlardan fîkir sormuşlar. On- lar da tıirbandan yana. Oysa İn- gilizler eski kolonilerinden. özel serpuşlara alışkınlar. îşte buyrun Sihler; Hindistan'dan gelip başla- nnı hiç açmayan Sihler, Kallavi kır sakallı, mihrace bozması Sih- ler, başlanna bir de turban sardı- lar mı Abrakadabra ile Mustafi Gucaraı Maharacası arası bir gö- runtu. Ya Rastalar? Karaibler'den k> pup gelip afro saçlarına kırmızı- lı, sanlı, yeşilli iyimser renkleri kocaman bir yün örme takke ile geçırenler? Bunlann daha moda- sal olanları siyah deriden, Afro- yu da içine alacak kocamanlıkta bir kasket. Daha otelerden 3ang- ladeş'den gelenler ise sabah ak- şam başlarında tığla örme birer başlıkla dolaşıyorlar. Hele cuma- ları, camilerın civarında bir beyaz başlık devinımi. Orta üst sınıfın her yaz Ascot yanşlanndaki ser- puşlan ise bilumum dedikodu ve sosyete dergilerıııe konu. Kimin nesine buyuklükte ve tuhaflıkta şapka taktı diye. Ama onlar sa- yılmaz. Onlar beyaz orta, hatta sadece orta da değil, orta ust sı- nıf... lşte bu yuzden 15 yaşındaki Fatma Alvi ve 14 yaşındaki kız- kardeşi Ayşo'nin başlanna neyi nasıl takacaklanna bu salı gunü karar verilecek. Ülkedeki tüm Muslumanlann, tam da Salman Rüşdu olayının yıldonumünde ayaklanmasını onlemek için her halde her zamanki geleneksel "or- la yolu" bulacak lngılizler, "Sag- lıgi' ve eırafa /arar termedikçe her şeye e>vallah" diyetekler. uzman temsilcileri arasında Pa- ris'te yapıldı. Güçlüklere rağmen 35 ülke temsilcisi, bankanın aralık ayın- dan önce 4 ayağı üzerine dikile- ceğini saptayarak Paris'ten ayrıl- dı. Bu konuşmanm üzerinden iki gun geçmeden, Brüksel'deki AT Komisyonu Başkaru Jacques De- lors, geııe 1990 yılı sonundan ön- ce 12 Avrupa ülkesinin "federa- tif" bir yapı içinde bağlannı sık- laştırmasını isıedi. Gene aynı gün- ler içinde, Federal Alrnanya Mer- kez Bankası Başkaru Otto PoehP- in Paris'te verdiği bir konferans geçen yılın araiık ortalannda, Strasbourg'da alınan bir ön kara- rın tartışmalannın şimdiden baş- ladığını ortaya koyuyor. Karar, 12 AT, ulkesinden ll'i- nin oy_uyla ahnmıştı ve "Ekono- mik ve parasal birlik" adını taşı- yordu. Onümuzdeki yıl bitmeden önce 'hukümetlerarası konferans' toplanacak, tek merkez bankası, tek para birimi hedeflerine dönük müzakereler fiilen başlayacaktı. Yakın zamana kadar pek hevesli gözukmeyen ve ayak surten AJ- manların tamşmayı ilk başlatan taraf olması, her köşe başında, "acele etmek" gerektiğini kura- lının Avrupalıları beklediğini bir daha gosterdi. Federal Alman Merkez Bankası Direktörü, 12'ler Avrupası için Alman modelıne uygun bir "Bagımsız Merkez Bankası" öneriyor. Başka bir deyişle 'parasal birlik'konusunda şimdiye kadar daha ziyade geriden gelen .Alman- lar, bayrağı kapıp bir anda öne fırlıyor. Başka turden bir Avru- pa "Bağırasız Merkez Bankalan Sistemi" teklif ediyor ve bunun için hükümetlerarası konferans sonucunu bile beklemeye gerek ol- madığını ifade ediyor. Yani, ba- kanlar konseyi toplansın, karar alsın, karan Strasbourg parla- mentosuna onaylatsın ve kollar sı- vansın. Bugunün dünyasmda sa- ğına soluna bakıp beklemek fay- da etmiyor. Eyleme geçmek gere- kiyor. Statüko zarnanı değil. Nerede siyasi gündemine iki ke- re iki dört eder gibi yazılmış ge- rekli dönüşümleri yapamayan ül- ke varsa, bilelim ki o ülke, bir kaç yıl hatta belki birkaç ay sonra ta- rih trenini kaçırmış sayılacak. Ya- rının dünyası, olup bitenleri tüm 'dogma'lardan bagımsız yöntem- ler sayesinde analiz edecek, bizi bekleyen tehlikeleri zamanında saptayıp çevreyi haberdar edecek, teknolojik, estetik, bilimsel, eko- nomik yenilikleri ozümseyip bu süreçlere katkıda bulunacak be- yinlere ihtiyaç gösteriyor. Bu da ancak v e sadece özgürlük koşul- larında gerçekleşebilir. MİNE G.SAULNIER MADRİD — Doğu-Batı yakm- laşması, kocaman bir kokteyl ter- mosunun içinde "Ben Batmam!" diyen Batman'larla dev buzullan bir araya koyup şangır şungur çal- kalıyor. Kendisine "Tıtanlann Ti- tanı" dedirten Çavnseska, Tita- nic'e parmak ısırtacak, rekor bir sürede battı. Bu fena halde batan Doğu Avrupa patentli 'Batmam'- lar arasında, şimdilik kuyrugu dik tutan bir Arnavutluk var. "Ama- vut daman rutmak" diye buna denmez de neye denir? Yalruz bazı kurumlar, kendile- rini yaratan nedenlerin ortadan kalkmasıyla birlikte buhar olup uçamıyorlar elbet. Aslında yer ya- nlıp içine kaçmayı pek isterlerdi, ama ne yazık ki son gelişmeler kendilerini tıraşlı kafada bit gibi açıkta bıraktı. Balayı yaşayan karşıt sistemle- rin, soğuk savaş zamanında yarat- tıkları dev gizli servis örgütlerin- den söz ettiğimizi, herhalde tah- min ettiniz. Bu bir zamanlarm eli kolu pek uzun ve burnundan kıl aldırmayan "kanuüık prensieri", varoluş nedenleri olan bloklara- rası duşmanlık bitince, feci bir kimlik komplesine kapıldılar. Hâ- lâ bir işe yaradıklannı göstermek için kimi kez pek gülünç duruma şova'daki İspanya Büyükelçüiği'- nin her yanına mikrofon serpiş- tirmiş. 1987 yılına degin tepe te- pe kullanılan mikrofonlar, bir tspanyol hanım ajanın emrinde- ki CESID uzmanlan tarafından farkına vanlrruş. Dofrusu Polon- yalılar, lspanyolların bu perfor- mansma parmak ısırmışlar. Ama lspanya'nın Varşova Büyükelçili- ği'nde görev yapan lsyanyol ajan- ların hanım şefı bu duruma çok içerlemiş ve Polonyalılara, "Bu sizin yaptıgımza uzun kulaklı ve bet sesli bir hayvancılık denir. O mikrofonlannızı tek tek soktiim" diye haber gondermiş. Polonya- lılar, hiç bozuntuya vermeden şöyle bir yanıt iletmişler: "Söklü- ğünüz mikrofonlar devlet malıdır, geri vermenizi rica..." El Pais Gazetesi, "Herhalde başka bir büyükelçilikte kullana- caklardı" diye bir yorum yapıyor. İspanyol CESID, geçmişteki bu birliktelikten başka. Polonya'ya gizli servis ihracında işi kendisi- nin kapatacağına başka bir man- tıkla da inanıyor. L'zmardara gö- re Polonya zamanla Avrupa'da Ispanya'nınkine benzer bir ağır- lık kazanacakmış. Dolayısıyla is- tihbarat orgutlerini en az İspan- yollannki kadar genişletmek zo- rundaymışlar. Bu parlak yoru- mun sahibi CESID Komutanı Ge- tşsizlik kötü şey. CIA'nın kovalayacağı komünist, KGB'nin ezeceği rejim düşmanı bitince, kabuksuz kaplumbağaya döndüler. Yalnız bazı kurumlar, kendilerini yaratan nedenlerin ortadan kalkmasıyla birlikte buhar olup uçamıyorlar elbet. STING VE DEXTER — Bertolt Brecht'in 'Üç Kunışluk Opera'sını John Dexter yönetti. Brecht meraklılan ise Sting'i tutmadılar. düşüyorlar. İspanyol Gizli Servi- si CESID, bunlardan biri. Bir di- ğeri de Polonez meslektaşlan, Po- lonya Istahbarat Örgütü SB. tspanya El Pais Gazetesi'nin ileri sürduğüne göre CESID, ya- ni İspanyol İstihbarat Servisi, hiz- metlerini ve iş bilgisini Polonyalı SB'ye satmayı kafaya koymuş. Eski düşman yeni dost meslektaş- larının "perestroyka" (yeniden yapılanma) çorbasında bir tutanı- cık da tspanyol tuzu bulunsun is- tiyorlarmış. Bu cömertliğin geri- sinde ise "Büyük Agabey"leri KGB'den zamanında öğrendikleri altın cevheri gibi bir ders yatıyor- muş. Ağabey KGB, "Casuslnk ögrencileri, öğrendiklerini eninde sonunda getirir, öğretmenlerine teslim ederler," dermiş hep. Bu kurala göre, Polonyalı istihbarat servisini yeniden örgütlemeye so- yunan İspanyol CESID, ileride es- ki öğrencisinden en azjndan hatır saygısı bekliyor. İspanyol CESlD'in Polonya'- daki gizli servis pazarına hizmet ihracatına kalkışması boşuna de- ğil. Rakip firmalarla yanşma du- rumunda azırnsanmayacak refe- ranslan var. Üstelik bir ara Po- lonyalılarla birlikte bile çahşmış- lar: 1979 yılında Polonya içişleri- ne bağlı istihbarat servisi SB, Var- neral Emilio Alonso Manglano, teknik açıdan kusursuz donatım- ları oiduğunu vurgulamakta. Di- ğer Batı Avrupa'lı rakip "şirkel"- ler ise, îspanyolların teknik açı- dan gerçekten çok iyi olduklanru kabul ediyor, ama "Beyin yok" diyorlar. Şom ağızlılar. Bu minik öykü, iki ona halli gizli servisin maceraları. Bir de KGB ve CIA yakınlaşması var ki, daha da şenlik. Geçen yıl haziran ayında centilmenlik anlaşması ya- pan iki dev casus örgütü, gelecek- teki işbirliği ve yardımlaşmaları- nı terorizm ve uyuşturucu kaçak- cılığı alanlanndan başka, "İnsan haklannın koranması arnacına", adamışlar. Guler misiniz, ağlar mısımz? Sanki yanm yuzyıldır in- sanları sürek avı gibi izleyen, iş- kence eden, hükümetler deviren, karanlık sokak köşelerinde "temizlik" yapan onlar değildi. İşsizlik kötü şey. CIA'nın ko- valayacağı komünist, KGB'nin ezeceği rejim duşmanı bitince, ka- buksuz kaplumbağaya döndüler. Şımdi bir süre, evinin bahçesinde gül yetiştiren emekli cellatlar gi- bi "insan haklan" ile falan uğraş- tılar diyelim. Ama kırk yıllık yı- lanın solucan olamayacağını bi- liyoruz. » r 9 tan Atina'dan Sting Broadway'de 'off Yılbaşında4 milyon dolar harcanarak gerçekleştirilen ve Sting'in Ustura Jack'i oynadığı Brecht'in "Üç Kuruşluk Opera"sı, Broadway'de tam bir düşkırıklığı yarattı. ŞEBNEM^ATİYAS NEW YORK — Hikâye 4 mil- yon dolar bütçeli bir Broadvvay gösterisinin hikâyesi. Hikâyenin kahramanlarından biri "gece ya- nsı kovboyu" filminden tanıdığı- mız başanlı yapımcı Jerome Hell- man. Ünlu yapımcı ilk kez bir Broadvvay gösterisi için kollan sı- vayıp boyunun ölçüsünü almak- tadır. öteki kahraman ise 38 ya- şında, çiçeği burnunda, milyar- der, seks sembolü, rock ilahı, se- kiz Grammy Ödüllü Sting. Ger- çek adı Gordon Matthew Sumner. Police grubunun eski solisti Sting muziğinin yanı sıra aktörlüğe me- raklı. Çeşitli filmlerde rol alma- sına rağmen önemli bir oyunda ad.-nı duyurmak istiyor. Üstelik Kurt VVeill'in müziğinden etkile- niyor. Califonıia / Maübu'da lüks bir sahil evi. Jerome Hellman'a ait. Fotoğrafçı eşi Nancy Eilison ile komşujarı Sting'i yakından tanı- yorlar. Eilison birkaç kez profes- yonel olarak Sting'in fotoğrafla- nnı çekmiş. Bunlardan birinde Sting Kurt Weill'e duyduğu ilgi- yi dile getirmiş ve bu ilgiyi belli et- mek için Ellison'a bir Kurt Weill plağı dahi hediye etmiş. Kan ko- ca o gece VVeill'in plağmı dinler- ken Nancy Ellison'ın aklına geli- yor: "Sting harika bir 'Ustura Jack' olmaz mıydı?" lşte gerisi 4 milyon dolarla gelen, Broadway'- de uzun süredir kapah olan kos- koca Lunt Fontanna Tiyatrosu'- nun butünüyle restorasyonunu içeren macera böyle başlıyor. "Üç Kuruşluk Opera"nın ta- rihçesi, Brecht'in Broadvvay'de ti- cari bir başarısı olamayacağını gostermesine rağmen, yapımcı Hellman yılmadı, eieştirilere ku- laklannı tıkadı. Bütun hayatı tiyatro-opera, Brecht-VVeilI ile geçmiş olan 63 yaşındaki ünlu müzik yönetmeni John Dexter'ı işe aldı. Son yedi yıldır Metropo- litan Opera'da yapım direktörlü- ğünü sürdüren Dexter, Brecht'i Metropolitan'a ilk sokan kişiydi. " MahagoBynin Yükselişi ve Dü- şiişü"nü sahnelemişti. O da hep Üç Kuruşluk Opera'yı gerçekleştir- mek istemişti. 63 yaşında oldu- ğundan Hellman'ın önerisini ken- disi için "son şans" olarak değer- lendirdi ve kollan sıvadı. SAYIN D0KT0R VE ECZACILARA TRAVMALARDA AĞRI VE HEMATOMA KARŞI ANTİENFLAMATUAR, ANTİFLOGİSTİK ETKİLİ Reparil-Gel 40 g Amorf Aescin Aescin Sodyum Sülfat Dietilamin Salicilat ECZA DEPOLARINA VE ECZANELERE VERİLMİŞTİR. DR.F.FRİK İLAÇ SAN. ve TİC.LTD.ŞTİ. İstanbul 4.Levent Akçam Sok. 25/3 Tel:170 04 13-4-5 Metin çevirisi tümüyle yeniden yapıldı. 40 yıhnı çevirmenliğe ada- mış, "The Village Voice" Dergi- si yazarlanndan Micbeal FeingokJ çeviriyi yeniledi. Oyun kasım ba- sımda Washington'da açıldığında 4 milyon dolar harcanmıştı bile. Daha ilk gösteriden itibaren oyun eleştirildi. Sting "Üç Kuruş- luk Opera"yı oynamarun hiç ko- lay olmadığını basına şu sozleriyle açıkladı: "Son derece karmaşık bir siireç. Brecht yadırgatma isti- yor. Ama biz burada aynı zaraan- da seyirciyi eglendirmeli\iz. Bo>- lece bir yandan saklırgan olmak, bir yandan da scyirciyi egiendir- mek arasında bocahyoruz. Bu çok zor bir durum. Benim oynadıgım karakter kolay bir karakter degil" Birkaç gösteriden sonra salon- da her gece gelen gençlerin sayı- sında azalma görülmeye başlan- dı. Sting'i görmeye gelenler "Üç Kuruşluk Opera" dan hoşnutsuz ve tatminsız kalıyorlardı. "Üç Knruşluk Opera" görmeye gelen Brecht meraklıları ise Sting'den hoşnutsuz kalıyorlardı. En pahalı bilet 55 dolardı. Her gece salonun dolması halinde haf- tada 300.000 dolar getirmesi bek- leniyordu. Hellman Sting ile an- laşmayı temmuza dek yapmıştı. Hafıada 300.000 dolardan kısa sürede anlaşmanın gerekleriıü karşılayabileceğini hesaplamıştı. Evdeki hesap çarşıya uymadı. New York'ta butün diğer Broad- way gösterilerinin şubata dek dolu olduğu Noel zamanı "Üç Kuruş- luk OpenT'ya bilet bulmak mum- kündü. Üstelik salonun yansı boş olarak. Nihayet 31 aralık akşamı, bir buçuk aydır umitsiz devam eden gösteriye son verilmesi kararlaş- tınldı. O gece "Ustura Jack" Sting sadece bu oyun için bırak- tığı bıyığını asılmaya götürülmek üzere beklediği hapishane hücre- sinde tıraş etti. Tuhaf bir hüzün- le ve fazla bir gurültü çıkarmadan "Üç Kuruşluk Opera" perdesini sessizce kapadı. Sting 1990'a bıyıksız girdi. W • siyaset çöreğiYılbaşı çöreği törenlerinden biri de Atina Yabancı Basın Derneği'nde düzenlendi. Törene katılan parti liderleri ve siyasetçilerin aldıkları kararların, Paskalya yortusuna kadar uygulanması bekleniyor. STELYO BERBERAKİS ATİNA — Yunanistan'da her bir aile, yılbaşı günû geleneksel yılbaşı çöreğini keser. Pastaneler- de ya da evlerde özel olarak ha- zırlanan yuvarlak ve pidemsi bu çörekler dilim dilim kesilir. Çöre- ğin bir yerinde altın bir lira .var- dır. Bu altın lira aile fertleri için ayrı ayrı kesilen dilimlerden biri- nin içinden çıkıyor ve o dilim sa- hibinin, o yıl için "şanslı" olaca- ğma inanılıyor.. Yılbaşı çöreği yalnız evlerde de- ğil, cumhurbaşkanlığında, meclis- te, parti ve derneklerde, bankalar- da, şirketlerde, tiyatrolarda kesi- liyor. Ocak ayı boyunca süren bu çörek torenleri, başlı başına bir eğ- lence, tanışma ve buluşma halini alıyor. Resmi çörek kesme tören- lerine başbakan, bakanlar. parti başkanları, siyaset adamları davet ediliyor. Çorek kesilmeden önce bir de dini tören duzenleniyor.. Davetliler daha sonra müzik eşli- ğinde bir yanJan dans edîyor di- ğer yandan da "kulis" yapıyor.. Bu çörek törenlerinden biri de geçen hafta sonunda Atina Ya- bancı Basın Derneği'nde düzen- lendi.. Bu törene Yunanistan Baş- bakanı Xenofondas ZoloUsdahıl, butün parti liderleri, birçok ba- kan, gazeteci, siyaset adamı davet edildı.. Yabancı Basın Derneği adeta küçük bir parlamentoya dö- nüşmüştü.. Bin kişiden fazla da- vetli, içinde 11 altın lira bulunan dev yıibaşı çöreğinden kendıleri- ne düşen dilimleri aldılar ve canlı muzik eşliğınde koyu bir sohbete koyuldular. Davetlilerin arasında en çok ilgiyi, kuşkusuz PASOK li- deri Andreas Papandreu ile genç eşi Dimitra Liani çekiyordu.. Pa- pandreu'nun giydiği İtalyan stili takım elbise, Dimitra'nın dekolte- sine adeta taş çıkartıyordu.. Pa- pandreu cifti derneğin kapısından içeri girer girmez, bütün gözleri üzerlerine toplamışlardı.. Yeni De- mokrasi Partisi (YDP) lideri Konstantin Mitsotakis. Papandre- u'dan önce gelmiş ve dilimini al- dı kta'n sonra dernekten aynlmış- tı.. SİNASPİSMOS'un lideri Ha- rilaos Florakis etrafını çevirenle- re, Yunanistan'ın Arnavutluk siya- seti konusunda son derece dikkatli olması gerektiğini vurguluyordu.. Papandreu, ülkedeki geçici hükü- metin görev süresinin nisandan sonra da surdurülmesinin şart »1- duğundan soz ediyordu.. Oysa Mitsotakis, hükumetin nisan aym- da istifa etmesi ve derhal genel se- çimlere gidilmesindeki "zaruriye- ti" dilegetiriyordu.. Kısacası her zaman olduğu gibi her kafadan bir ses çıkıyordu. Ama çoreğin içindeki 11 tane altın paradan hiç- biri parti liderlerine düşmemişti. Nitekim, parti liderleri hafta içinde yaptıkları doruk görüşme- sinde seçimlerin nisan ayında ya- pılmasına karar verdiler.. Kesin se- çim tarihinin ise Paskalya Bayra- mı'ndan once olmasında görüş birlıği sağladılar.. Yeni yıl çörek töreninde alınan kararların Pas- kalya yortusuna kadar uygulan- ması bekleniyor. Geçen hafta içinde, Atiııa'nın hava standartlarına uygun olma- yan soğuğa karşın, "Kış Yüzüciı- leri Oerneği" kendi yılbaşı çöre- ğini her yıl olduğu gibi, bu yıl da denize girerek kesiyordu..
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear