14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
r CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 16 OCAK 1990 Nizip'te sağlık ocağının önündekuyrukta bekleyenler, sadecedevlethastanesinesevkkâğıdı alabiliyor Sağlığm adı sevk kâğıdı olunca Güneydoğu'dan Sağlık Notları GÜND.ÜZ İMŞİR CENGİZ PEKSOY Elektriklerin sık sık kesildiği, sulann akmadığı yaz aylannda kara sinekten, kışm soğuktan "el aman" dedirten, adı sağlık ocağına çıkanlmış izbe, bakımsız beton yığuıları içinde yaşayan ve araç gereçsizlikten hekimlik görevini yeterince yürütemeyen doktorlar, mecburi hizmetlerinin biteceği günü sabırsızbkla bekliyorlar. — 2 — Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre her yıl 2000'i aş- kın pratisyen ve uzman hefcim mecburi hizraet görevi- ni yerine getirmek için Anadolu'nun çeşitli bölgelerine dağüıyor. Çektikleri kura sonrası gidilen yerler arasında çoğu zaman haritada adı sanı gösterilmemiş köyler, ka- sabalar ve altyapımn oluşturulmadığı küçük kentler başı çekiyor. tstenen hizmet ve hedef, kırsal kesimdeki sağlık sorununu bır nebze olsun hafıfleunek. Ancak yaşanan- lar, anlatılanlar çözıimsfiz kalmış sorunlarla çevrili. Ha- len birçok tayin bölgesinde temel sağlık hizmetlerinden alabildiğine yoksun bırakılan yurttaşlar, devletin gü- cünün yaşamdan yana olacağı, kalıcı ve sağlıklı yapı- lanmayı gerçek anlamda kuracağı günü bekliyorlar. Elektriklerin sık sık kesildiği, sulann akmadığı, yaz ay- lannda kara sinekten, kışın soğuktan "el aman" deni- len, adı sağlık ocağına çıkanlmış izbe, bakımsız beton yığınlan içinde yaşayan ve araç gereçsizlikten hekim- lik görevini yeterince yüriitemeyen doktorlar da doğal olarak mecburi hizmetlerinin biteceği günü gözlüyor- lar. Burası Nizip ilçesi 1 No'lu Merkez Sağlik Ocağı. Tüm benzerleri gibi koyu sarı, ötesinde lojmaru, çıplak ala- m, duvar ve demir korunaklan... Içeri ginyoruz. Ço- ğunluğu kadın ve çocuk olan hastalar poliklinik yapı- lan odanın kapısı önüne yığılnus içeri alınacakları anı bekliyorlar. Çocuklann ayakları çorapsız, kundurasız. Ocağın koridoru ise buzhane gibi. Babalar basbas ba- ğırıyorlar. Hasilar adlan okunarak teker teker içeri alımyor ve ellermde birer sevk kâğıdı dısarı çıkıyorlar. Yandan çoğu Nizip Devlet Hastanesi'ne gidecek, ora- dan da Gaziantep'e... Sabahın yedisinden akşamın be- şine kadar zamanlan var nasılsa... Genç pratisyeırler polikliniklerini tamamlar tamam- lamaz bizimle ilgileniyorlar. Odalanna giriyoruz; dı- şarıdaki serinlik burada da hüküm sürüyor. Hasta, he- kim, gazeteci hep birlikte üşüyoruz. Genç hekimimiz Tekin Kurtuluş. Bursa Tıp, 1989 yılı mezunu. Sorunlarımn bütün birikmişliğine rağmen ko- nuşamayacak elbette. 657 sayılı devlet memurlanna iliş- kin kanun var her şeyden önce. Nizip Kaymakamı T«n- Kalkınmada önceliklj illerde sağlık ocaklarının malzeme durumu 1986 1987 1988 Pansuman etajeri llaç dolabı Doğum masası Muayene masası Baskül Bebek terazisi Santriiûj Sterilizatör Mikroskop Hemoglobınmetre Sedımantasyon cihazı Diagnostik cihazı Tansıyon aleti Kan sayma cihazı Dr. çantası Ebe çantası Buzdolabı MEVCtfT 1068 2549 1148 1588 941 1238 920 1337 932 1076 881 1011 4129 796 1146 3499 1129 İHTİYAÇ 1120 2 40 2 132 2 132 25 47 90 225 109 0 302 179 771 49 MEVCUT 1127 2410 1148 1889 980 1300 892 1410 998 1263 1131 1340 4986 1169 1410 3775 1175 İHTİYAÇ 68 65 71 413 133 19 181 0 92 0 0 65 663 73 3223 7265 0 MEVCUT 1239 2649 1245 2419 1135 1789 1093 1678 1115 1421 910 918 5602 897 946 4064 1180 İHTİYAÇ 0 0 0 619 0 0 488 1874 107 2230 764 296 0 175 301 852 0 MEVCIIT 1239 2649 1240 2420 1145 1758 1093 1674 1116 1448 910 940 5602 897 930 4312 1156 İHTİYAÇ 8 17 17 110 59 19 112 4 14 1159 192 210 187 178 749 488 43 Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Nusret Fişek: Mecburi hizmet, sağlık sorununa çare olamadı Temel sağlık bizmetlerinden alabUdigine yoksun bırakılan yurttaşlar devletin, gücüiin y a f mdan yana olaca- gı, kalıcı ve saglıklı yapdanmayı gerçek anlamda kuracağı günü bekliyorlar. can Arpak'tan bu konuda gerekli izni aldığımızı söy- lüyoruz. "Aslında bilinen şeyler" diye başhyor, "ama bilinen şcylerin yaşanması kişide farklı yansımalar uyandınyor... Benimle aynı dönemde mezun olan eşi- min çektigi kura sonucu geldik buraya. Dogruyu söv- lemek gerekirse Ankara'nın dogusuna tüm vasamı bo- yu geçmeyenlerdendik ikiraiz de. Bu yüzden, kuranın çekildiği gün ideallere uygun bir yer çektigimizi düşün- dük. Kısacası kansık duygular içindeydik buraya gel- diğimizde. Gelir gelmez de bannma problemi çıktı kar- sunıza. Lojmanda yer \oktu. Ük soğuk duşumuzdu bu, ama asıl problemin hekimligi ne ölçüde yapıp yapama- yacagımız oldugunu gormekte gecikmedik. Isterseniz Mustafa dile getirsin bunları; o benden daha kıdemli bnrada." Pratisyen hekitn Mustafa Özkesen de aylarca "gö- çebe gibi" dolaşıp ev aramış, mesai saatJerinde poli- İclinik yapıp "bol bol hasta sevki" yapmış. Anlatıyor: "Biraz sonra ocagımm birlikte gezeriz, eksiklerimizi kendiniz de görürsunüz. Ecza dolabının yoksullugu ste- rilizasvon şartlanmn bemen hiçbirinin olmayışı (bir yıl- lık mecburi hizmetin sekiz aylık süresini doldurduğum halde) hfllfl alışabildigim şeyler degil. Kaldı ki 'bir he- kimin var olan koşullar içinde elindekiyle yetinmesi' gö- nışüne katılmak hiç de saygı uyandıracak bir konum kazandırmıyor bana. tşte bu yüzden günlük ortalama 35 olan hastaJannu Nizip De>le( Hastanesi'ne sevk et- mek, Bagkuriulann sağlık karnelerinin hastanın kim- liğiyle aynı olup olmadığını kontrol etmek ya da has- tamızın parasızlıktan alamayacagını bildiginiz reçete- leri yazmaktan, sonuç alamayacagınız tedavfleri uygu- lamaktan dolayı kendi ruh saglıgını bozmamanın yol- Halkımızın büyük çoğunluğunun özellikle kırsal bölgede sağlık hizmetinden yoksun oluşu acı bir gerçektir. Herkese nitelikli sağlık hizmeti sunmak, halka hizmet etmeyi görev bilen her hükümetin öncelikle ele alacağı bir konu olmalıdır. 1981 yılında dört yıldıziı beş generaJ, halkın sağlık hizmetinden yoksun oluşunu yurtiçinde hekira dağılımının bozukluğuna bağladılar ve hekimler için zonınlu hizmet yasasını kabul ederek bu sorunu çözeceklerini sandılar. Buna karşın 1960 yılında ulkemizin yönetim sorumiuiuğunu üstienen subaylann çözmek istedikleri sorunlar arasında sağlık hizmetinden yoksunluğu gıdermek de vardı. Onlar dört yıldıziı beş generalden daha akılcı, gerçekçi ve bilime saygılı ojdukları için hekim dağıiımını özendirici önlemler ile gerçekleştirmeyi yeğlediler. Kabul ettikleri sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi hakkındaki yasa ile hekimlerin özel muayenebane açmadan yurdumuzun her lannı aramak." Akşama doğru çay servisi yapan'pratisyen hekim Isıl Kurtuluş'tan bizi konuk etmek zorunda bıraktığımız için özür diliyoruz. Içtenlikle gülümsüyor: "Burası ev- liligimin ilk evi, hoşgeldiniz" diyor. Mecburi hizmeti- nin başlangıcında karşıiaştıkJannı aniatabilmek için bir süre düşünmeyi yeğliyor: "Ben", diye başlıyor, "Te- kin gibi idealist boyutuyta de almıyorum bu oiayı."(Dr. Tekin, 'hekim olmanın tüm yaşamı boyunca en önem- li olaylanndan biri oldugunu, nasü oiur da idealizmin görmemezlikten gelinebileceğini' söylemeden edemi- yor.) "Sana olan saygımı biliyorsun, ama" diyor Işıl Hanım, "ben insanlan oldugu gibi göriıp o halleriyle kabul etmekten söz ediyorum. Evet, gerçekten de bn- ranın koşullan fakültedeyken duyduklanmdan farklı değil. Ben bunu da oldugu gibi kaboJ ediyorum. Tersi köşesinde çaJışmayı isteyerek kabul edecekleri özendirici bir ucret sistemi ve istihdam politikasını yürürlüğe koydular. Dört yıldıziı bes generalin kabul ettiği zorunlu hizmet yasasına gelince, hastanelere yeterinden fazla uzman ve her sağlık ocağına hekim sağlandı. Ancak bu halkımızın sağlık hizmetinden yoksunluğuna bir çare olmadı. Çünkü verimli bir sağlık hizmeti sunmak için hekimin ilaç araç- gerecinin bulunması ve meslektaşları ile işbirliği yapmasının sağlanması gerekir. Ulusu ve özal hukümetleri, bunu sağlamadı. Hekimler hastalanna yararlı olduklarıru görurlerse en zor şartlarda bile severek çalışırlar. Zorunlu hizmetin anayasanın getirdiği çalışma özgürlüğüne ters düşmesi bir yana hem fedekâruk yapmak hem de halka yararlı olamamak hekimleri zorunlu hizmet yasasına kapşı çılcmak zorunda bıraktı. dnnımda bir depresyona süriiklenebilecegimizi görü- yonız. Tamam sağlık ocaklanmızın durumu sizin de- yiminizle 'içler acısı" olabilir. Ama beni zorlayan sü- renin bir yıl oldugunu da biliyorum. Hiç kimse sonsu- za kadar bu olanaksızhklar içinde tutamaz nasıl olsa bir hekimi." Belki de geç saatlere kadar sürecekti bu güzel insan- larla sağlık sohbetimiz, ama bir çavuşun gelişiyle bo- lündük: Otopsi nöbetçisi olan Dr. Tekin Kunuluş mes- lek yasanunın ilk otopsisine çağnlıyordu. Kargamıs sınır hattında bir kaçak vurulrnuştu. Işıl Hanıma "lyl geceJer" dileyip birlikte dısarı çıkık. Genç hekimimiz jipe doğru ilerledi... "Kolay gdsin" demekten baska ne gelir elden? StRECEK Isveçli Sovyet uzmanı Anders Aslund, SSCB'deki son gelişmeleri veperestroykanın zorluklarını Cumhuriyet'e değerlendirdt SSCB'de tembelliği sistem yarattıDünyanın önde gelen Sovyetologlanndan An- ders Aslund ile SSCB ve Gorbaçov uzerine Ya- vuz Baydar'm yaptığı soyleşinin bir bölümünu dünkii gazeıemizde "Gorbaçov'un Fazla Vaktı Yok " başiığı ile yayımladık. Soyleşinin bugün- kü bölümünde daha çok ekonomi ağırlıklı ko- nular yer alıyor. YAVUZ BAYDAR —ClA'nın SSCB istihbaratı ne dnnımda? ASLUND — öyle sanıyorum ki askeri ko- nuiarda ve uyduları aracılığıyla ulaşabildik- leri alanlarda oldukça düzeyli bilgiye sahipler. Fakat tahlil becerileri çok kötü. Bu, bence yüksekokul mezunu kalifıye elemanlara istih- barat calışmasının çekici gelmemesinden kay- naklanıyor. Bu kişiler kaınu sektöründe daha iyi iş bulabiliyorlar. STOCKHOLM — Isveçli genç Sovyet uz- manı 36 yaşmdaki Anders Aslund, Gorba- çov'a en çok 2 yılhk siyasi ömür biçiyor. "Gorbaçov'nn Ekonomik Reform Mücadele- si" adlı kitabı ile birden bütün dünyada ün ka- zanan ve ortaya koyduğu tezlerle ABD yönetiminin, ClA'nm SSCB raporlannı bir ya- na itmesine yol açan Aslund, Gorbi'nin 1990 ortalarına kadar ekonomik liberalizasyonu ve zamları gerçekleştirmesi gerektiği kamsında. Aksi takdirde Gorbaçov'un yönetimden uzak- laşması bile söz konusu. Aslund, "SovyeÜer komuta ekonomisinden piyasa ekonomisine geçiş sürecinia bedeiinin yüksek oldugunu da anlamış bulunuyor" görüşünü dile getiriyor. Kendisiyle söyleşiyi sürdürüyoruz. —Pabalı ve JMWŞ bir geçis oluyor galiba bu. ASLUND — Evet. Sürecin hızı arttıkça ma- liyeti azalıyor. Ancak tahrnin edildiğinin ter- sine, böyle bir geçiş sürecinde ekonomi kötüleşiyor ve toplumsal yük artıyor. Şu an- daki durum bu. Çok zorlu bir dönem yaşanı- yor. —Kitabınızdaki tahuller, SSCB'deki geliş- meler konusunda ClA'nın işlevegeldiği göriiş- leri de altüst etti. Beyaz Sarav bugün CIA raporlan yerine sizin kitabınızı tercih ediyor. ClA'nın batalan nelerdi? ASLUND — SSCB ekonomisindeki büyü- me hızını olduğundan yüksek, savunmaya ay- nlan giderleri olduğundan düşük gördüler. Karar mekanizmalannın işleyişi konusunda- ki değerlendirmeleri de yanlış. Gorbaçov'un kişisel karar gücünü, olduğundan daha fazla gösterdiler. Sovyet yönetiminin ne kadar ko- lektif çalıstığını ve Gorbaçov'un öteki yöne- ticilere kıyasla ne kadar radikal oldugunu anlaraadıkları da ortaya çıktı. ABD yönetimi benim tahlillerimden yola çıkarak pou'tika be- lirliyor. örneğin Dışişleri Bakanı James Ba- ker'ın Senato Mali Komisyonu'nda ekim başlarmda yaptığı konuşma, kitabımın bir özeti gibiydi. —Yani ClA'nın haulı görüşleri ABD'nin SSCB politikasında yanlış bir yol izledigi an- lamına mı geliyor? ASLUND — Reel politika üzerinde olum- suz bir etki vaptığını sanmıyorum, çünkü Re- agan uzun bir süre oldukça basit bir tavır takınmıştı. Bu tavır, 'Ruslan pes ettirinceye ka- dar silahlanma' görüşüne dayanıyordu. Benim tahlilim, "Gorbaçov, zayıf olabilir, ancak onu daha da zayıflatmak ABD'nin çıkarlanna aykırıdır" şeklinde kısaca özetlenebilir. tşte ABD yönetimi şimdi buna paralel bir çizgi iz- hyor. —Yani sizin tahlilleriniz ABD'nin görüşün- de hayli köklü bir degişikliğe yol açtı. ASLUND — Sanıyorum. Geleneksel SSCB tahliUeri fazla gevşekti, tutmuyordu. Tahlille- rim kanıraca bir boşluğu doldurmu; oldu. Perestroykanın hedefi —Şimdi dilerseniz kitabınızdaki göriişlere döneiim. Sizce SSCB perestroykayı neden baş- latma gereği duydn? ASLUND — Bunun yanıtı kısa; Çünkü ABD silahlanma yarışını kazandı. Bunun ar- kasında ana faktör olarak 1979'dan itibaren göçmekte oluşu daha az şaşırtıa tabii. tlginç olan nokta, düşuşün göçme şeklinde gerçek- leşmesi. Yani uzun bir iniş döneminın yaşan- maması. Şu anda işleyişin tümüyle durduğunu görmekteyiz. —Peki, SSCB'nin 70 yılhk ekonomik tari- nine baktığınızda ne gibi dilimler ortaya çıkı- yor? Kısaca özetler misiniz? ASLUND — Iç savaş ülkede dev bir tahri- bata yol açmıstı. Mallara acımasız biçimde el konmasını beraberinde getiren savaş komüniz- mi dönemı, kötü bir örnek oldu. Bunu Stalin daha sonra yeniden uygulamaya koyacaktı. NEP dönemi hızlı bir toparlahmaya yol aç- üysa da, SSCB 1916'daki milli gelir düzeyine ancak 1928'de ulaşabildi. NEP olumlu sonuç- lar getirdi, ancak sanıldığı kadar çarpıcı da farklardan mı söz ediyorsunuz? ASLUND — öncelikle bu farkJar. evet; fa- kat Stalin aynı zamanda devlet ve parti yöne- timinin üst kademelerindeki kişilerin gelirlerinın yüksek olmasını da sağlamıştı. Yö- neticilerle sokaktaki adam arasındaki gelir far- kı çok büyüktü. Stalin'in teşvik sistemiydi bu. Brejnev dönemi —Bu *albn çag' ne kadar sürdü? ASLUND — 1953-60 arasında diyelim. Kruşçev'in son yıllarında tarım sektöründeki serbest girişimlere karşı açtığı kampanya bu dönemi bir anlamda noktalamıştır. Brejnev- in yönetimi aldığı ilk yıllarda ekonomide yi- ne bir düzelme görüyoruz. 1975'e kadar da önemli bir pürüz yok, fakat bu yıldan sonra dogmuş oldu.- ASLUND — SSCB'de bugün ağırlık kaza- nan görüş, Brejnev izmın feodalLzmi yeniden yarattığı yolunda. Bu, özellikle Oıta Asya cumhuriyetlerinde ortaya çıkıyor. Buralarda yönetim sulalekıin elindeydi. Rus cumhuriyet- lerinin bir bölümünde de aynı durum söz ko- nusu. —Özbekistan ile diğer Müstüman cumhu- riyetlerinde ifşa edilen dev boyuüu yolsuzluk- lar da bunun ifade biçimi oluyor. ASLUND — Evet, Orta Asya'da aile sada- kati ya da "kabile" sadakatinin çok güçlü ol- ması. Brejnev dönemi zaten var olan bu bağları iyice pekiştirdi. Bu bağların oluştur- duğu konıma mekanizması, KGB gibi güçlü denetim mekanizmalan tarafından da kırıla- Az çalışmak Bence halkı sistem yaratır. Bunun tersi mümkün değildir. Bu sorunun yanıtı basit: Insanlar, SSCB'de, calışmasının karşıhğını alamıyordu. Bu yüzden elden geldiğince az çalışmak akılcı bir çözüm olarak geliyordu işçilere. Normal yaşam özlemi SSCB'de 40-50 yaş kuşağı hem inançsız hem umutsuz. Çok pasifler. Kendilerinden ve ailelerinden başka bir şey düşünmüyorlar. 40yaşın altındakilere gelince. Bunlarne komünizme ne sosyalizme inanıyorlar. Ancak bir idealleri var. Kendi ifadeleri ile "normal" bir toplumda yaşamak. Normal ile Batı örneğine uygun liberal ve ___^_^__«__^^^__^»^_^__»»-.>_^™_____^__—_ ÇOğulCU t o p l u m u kastediyorlar. Isveçli Sovyet ozmanı Anders Aslund (sağda), Sovyeüer'deki ekonomik degişimin çok sanah bir süreç oldugunu söyloyor. ülkeye yerleşen ekonomik durgunluğu görü- yoruz. Ancak bu faktör başlı başına ekono- mik reform için yeterli neden sayüamaz. Reformların başlamasına neden olan unsur, yönetimin SSCB'yi süper-güç olarak koruma hedefidir. Reagan döneminde ABD'nin savun- ma yatıruniarı gerek nitel, gerekse nicel ola- rak büyük bir artış gösterdi. Burada, Stratejik Savunma Girişimi'nin (SDI) rolünü gözardı edemeyiz. —Fakat, dönüşiimün nedenterini bu ilk sos- yaüst devletin başlangıc donemlerinde aramak daha dognı bir yaklaşım olmaz mı? Sovyet ik- tisatcılannın önemli bir bölümiı, bugün, "fe- laket"in 1930'lann başındaki ilk beş yülık merkezi planlarla başladığını öne sürüyor. ASLUND — Avusturyalı liberal iktisatçı Ludwig von Mieses 192O'de "Sosyab'zm. akıla ekonominin yürüriükten kaldınlmasıdır" de- mişti. Şimdi, buna atıf yaparak görüş uretmek kolaydir. Oysa asıl şaşırtıa olan, merkezi plan- lamaya dayalı ekonominin bu kadar uzun bir süre, bu kadar iyi iyileşebilmesidir. Şu anda değildi. Hukuk sistemi de hiçbir zaman sta- bilize olmamıştır. Bugün ekonomi konusun- da bir başka gerçeği de bütün mteliğiyle vurgulayabiliyoruz. Stalin'in hızlı sanayileşme politikası sonucu, yaşam standardı olağanustü bir düşüş gösterdi. tlk beş yılhk plan sonucun- da sanayi işçilerinin yaşam standardı yan ya- rıya düşmüştü. Çiftçilerin durumu doğal olarak daha da kötüydü. Sanayileşmeyi Sta- lin'in çiftçilere ve daha sonra parti mekaniz- masına karşı başlattığı büyük terör izledi. SSCB bu acılı dönemden sonra ancak 2. Dün- ya Savaşı'nı izleyen yıllarda toparlanabildi. Fa- kat o zaman bütün Avrupa'daki genel eğilim de buydu. SSCB'nin 'altın çağı' 1950'lerin, Stalin'in ölümünden sonraki bölümüdür. Bu yıllarda yaşam standardında büyük bir artış görüyo- ruz. Stalin', yaşam standardmı düşük tutma- sının yani sıra sanıldığının tersine, gelir farklüıklannın büyük olması için de büyük ça- ba harcamış, bunda başanlı olmuştu. —Kırsal kesimle sanayi kesimi arasındaki dev bürokrasinin değirmeni gittikçe daha ya- vaş bir hızla dönmeye başlıyor ve sonunda du- ruyor. —1975, daha dün gibi... ASLUND — Evet, göçüş çok hızlı. Mosko- va'da şöyle bir deyiş var: "Eğer Brejnev 1975'te ölseydi" diyorlar, "Bugun kendisınden hayli farkh bir dille söz edilecekti." —Knışçev'e yakın bir konumda oiacakh belki de... ASLUND — Belki de. —Brejnev dönemini Stalin döneminden ayı- ran ne gibi özellikler vardı? ASLUND — Hiçbir Sovyet lideri seçkinler kesiminin (nomenklatura) çıkarlarını Brejnev kadar korumamıştır. Bu da onun döneminde Sovyet toplumunun neo-feodal özellikler ka- zanmasına yol açtı. Bürokratlann güvencesi aile bağlan üzerine kurulur oldu. Böylece SSCB pre-kapiulist nitelikli bir sınıf toplu- muna dönüştü. —Yani, Bo^evik ihtilali sonrasında ortadan kaldınldığı iddia edilen feodalizm yeniden madı. Bu "kabileler" devlet kurumlarına karşı adeta bir cephe kurduiar, kendi temsilcilerini devlet ve parti organları içine yerleştirmeyi de bildiler. Denetim böylece tıkandı. Aynı şeyi da- ha homojen ve daha buyük bir topluluk oluş- turan Ruslar için söylemek pek mümkün değildi. Karma mfllldyet —Sayın Aslund, dilerseniz bugüne gelelim. Sovyet yönetimi için şu anda en verimli çö- züm sizce ne olabilir? ASLUND — Merkezi planiamaya dayalı ekonomilerin belirli bir gelişme düzeyine yol açtığım, ancak bu aşamadan sonra hızlı bir çöküşü getirdiğini görmek artık çok kolay. Bu- nun yerine, karma mülkiyete dayalı liberal pi- yasa ekonomilerinin o belirli düzeyi aşmada en verimli çözüm olduğu da anlaşılıyor. Bu bağlarnda demokrasi de çok önemli. Dünya- run bütün gelişmiş ülkeleri demokrasiyle yö- netiliyor; gelişmekte olan ulkelerde de demokrasinin güçlendiği görülüyor. Eğer so- run yaşam standardmı yükseltmekse, bunun koşullanıu liberal piyasa ekonomileri sağlıyor. —Doğu Avrupa'daki gelişmeler söyledikle- rinizi doğruluyor. Peki SSCB, piyasa ekono- misine yaklaşırken tek parti sistetnini ne kadar süre koruyabilecek? ASLUNü — Bence bu ikisini, yani piyasa ekonomisi ile demokrasiyi birbirinden ayır- mak mumkün değil. Ekonomideki sistem dc- ğişikliği çok parîili düzeni gerekli kılıyor. Aym jey SSCB için de geçerli. Demokrasi orada bü- rokrasinin gücünü kırmak için gerekli gö- rülüyor. Halkı sistem yaratır —Üretimde yaşanan bü>ük gerilemeyi Sov- •• yet işgücündeki isteksiziikten açıklayanlar da var. Siz bu konuda ne diyorsunnz? ASLUND — Bence halkı sistem yaratır. Bu- nun tersi mümkün değildir. Bu sorunun ya- nıtı basit: SSCB'de çalışmanın karşılığı alınamıyordu. Bu yüzden elden geldiğince az çalışmak akılcı bir çözüm olarak geliyordu iş- çilere. Bugün kooperatiflerde çalışan 3 milyo- na yakın insan çarpıa bir dinamizm sergiliyor. Bu, önemli bir bclirti. —Rekabeı toplumların önemli bir gereksi- nimi galiba... ASLUND — öyle görünüyor. Rekabetsiz- lik bürokrasi yaratıyor çünkü. —Reform hareketi konusunda partiye des- tek ne ölçüde? ASLUND — Bu sonıyu yanıtlamak zor, çünkü sürekli değişiyor. Belki bu desteğin tab- losunu kuşaklara bakarak çıkarmak daha doğru. Bugün 65-75 yaşlan arasındaki kuşa- ğın, yani savaşta gençliğini yaşamış olac ku- şağın hatırı sayılır bir bölümünün 'iflah olmaz' Stalinistler oldugunu söylemek müm- kün. Bundan biraz daha genç olan kuşak, ki Gorbaçov'un kuşağıdır bu, sosyaiizmi veaOe- yerek konıma eğiliminde. SBKP 20. Kongre- si'nin çocuklan olan bu kişiler sosyaüzme inanıyorlar. Bugün 40-50 yaş arasını yaşayan kuşak ise kabaca bakarsak, 'inançsızlan' ve 'umutsuzları' oluşturuyor. Harekete geçme- mekte en çok direnen kuşak da bu. —Yani, muhalefete de mi egüim dnymnyor- lar? ASLUND ~ Çok pasifler. Kendilerinden ve ailelerinden başka bir şey düşünmüyorlar. Hiçbir idealleri yok... 40 yaşının altındakile- re gelince: Bunlar ne komünizme ne de sos- yalizme inanıyor. Ancak bir idealleri var. O da kendi ifadeleriyle, "normal" bir toplum- da yaşamak... "Normal" ile Batı Örneğine uy- gun liberal ve çoğulcu bir toplumu kastediyorlar. Bir de bu kuşakları ortadan kesen milliyet- çi akımlardan söz etmek gerekiyor. Bu akım- lann çoğu gerici özellikler taşıyor. tstemlerini tam olarak saptamak da güç. Çünkü yaban- cılarla ilişki kurmak istemtyorlar. Yabancıla- rı sevmiyorlar. StRECEK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear