23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
16 OCAK 1990 CUMHURİYET/15 HAVA DURUMU TURKİYE'DE BUGÜN Meteorokıji Genel Müdürtûğijnûen alırtan btlgiye göre; yurdun kuzey do- Ju kesmleri parçab bulutlu, dıjer yeı- ler az bukıttu ve açık geçecek. Mar- mara le yurduniç ve doğu kesımle- rinde yer yer yoğun almak üzere sis görülecek. Hava sıcaklığında önemli bır değtşHüik olmayacak. Rüzgar ku- zey ve doğu yönlerden hafif. ara sıra orta taıvvette eseceK. Denizlerimızûe rûzgâr: Ma/marave Ege, yıldız ve poy- razdan diğer derizterimiaJe gûnbatısı ve karayekten 3-5, Ege'de 7-8 kuvve- tinde, saatte 10-21. Ege'de 33-4J3 de- niz mrk hızia esecek Deraz mutedil, Ege de kaba datoal olacaK Oaigayûk- sektdi 05-1.5, Ege'de açıklarda 25-4 metre dolayında olacak. van Golû'nde hava: Parçalı az bulutlu ve sisH ge- çecek, ruzgâr kuzey ve doğu yonlerden hafif, ara sıra orta kuv- vette esecek. Gol kûçiik dalgalı olacak. görüş uzakikjı 4-6 km sis anında 1 km.'nin attında bulunacak Adana Adaoaza'i Adıyaman Alycn Ağn Artura tatakya Antalya Artvin Ba) kesır Bilecik Bingöi BiUis Bdu Burea Çanakkale Corum Denızli 17° 3° OıyarDakır 6° 3°E*rne 6°-5° Erancan 5" -8* Erzwum -14» -30°Esteşehîr 0° -iirGazianttp 6° 2°Sresun 17° 2° Gümûşhane S 3°-2° Hakkan B 14° 1° Isparla S 5° O°isöntıul 8 6° 3°lanir A -3° -13°Kars B -1° -5° Kastamonu S 2°-10°Kays«i B 6° -2° Kıftdardı B 5° 4°Konya B 5° -7° Kütahya S 11° 0°Mafc>!ya S 7° -8° Manısa 2° -2° K Maras -T -19°Mersın -4 -9° Muş 10 -4° NİJde 7 3°On)u 11° -ii»Rae O°-ii°Samsun 7° 3°Sinop 1 3°Sıwts r -19°le*irdaO 4°-6° Trabıon 3° -16° Tuncek -1° -1° Uşak 3° -11° van 3° -5° Ytagat 6°-9° Zonguldak A 10° 2° S 12°-2° A 16° 5° S 12°-1* B 9° 3° B 0° -14° B 7" 3° B 3° 3° S 7° 3° S 6°-4° B 6° 3° S -3° -4° S 6° 0° B 8° 4° S 6° 3C B Ws° S -1° -11° B -1° -10° B 5° 2° ~- ** yajmurlu kartı A-açık B-buiuOu G-güneşlı K-kara V Lemngraa Ci'iMoskova Sam Kahire->r<: DÜNYADA BUGÜN AmSerdam Amman Atina Bağdat Barcetona Baset Belgrat Berfn Bortn Brüksel Budapeşle Cenevre Cezayir Cıdde Oufiayi Franklurt Girne HeöBikı KaNre Kopenhag Köin Leftoşa ¥ 6° B 14° S f B 15° S 16° 2° 0° 5° Lerangrad Londra Madnd Mılar» Montreal Moskow Mûnih K -6° Y 9° S 14° S 8° B -1° K -16° S 5° A 18° B 16° B 16° S 4° B '7° k -14° A 18° k 6° S 4° 8 17° Pans Prag Rıyac Roma Sotya Şam lelAviv S 12° S -2° B 13° B 16° B 9° K 3° S 12" B 4° «ösütagtonY 9° Zûrih S 3° varsova venedik Vıyaıu BULMACA 6 7 8 9SOLDAN SAĞA: 1/ Bir bütün olarak varlığı ele alan ve var olanlann en temel ni- teliklerini inceleyen felsefedalı. 2/Tatlısu levreği... Büyük erkek kardeş. 3/ Hayvanla- nn vücudunu örten deri, kıl, tüy, pul gibi dokulann tümü. 4/ Soyaçekim. Havva- run batı dillerindeki adı. 5/ Belli bir yerde mezan olan, doğaüs- tü gücü bulunduğuna ve insanlara yardım ettiğine inanılan ölü..: Nizım Hikmel- in soyadı. 6/ Trabzon'un bir ilçesi... Mavi renkli değerli bir korindon türü. 7/ Afrika'da bir ırmak... Macaristan- da iiretilen ünlü bir şarap. 8/ Tıp di- linde yumru anlamında kullanılan te- rün... Bir göstcrrae sıfatı. 9/ Meşin kes- kisi... Kızgın bir şeyle vurulan damga. YUKARIDAN AŞAGIYA: 1/ Borç senetlerinin bankalara öden- mesi için vade tarihinden başlayarak tanınan iki gün. 2/ Bir soru sözü... Antilmış, saflaştınlmış. 3/ Te- kelci kapitalizme özgü şirketler birliği... Teniste topu rakibin arka- sına düşürraeyi amaçlayan vuruş. 4/ Aşıboyası... Sahip... Türkçe- de adın durum eklerinden biri. 5/ Bir kirase, bir konu, bir sonın üzerine yazılmış kitapların tümü. 6/ Konut... Tavuğun istenilen ye- re yumurtlamasını sağlamak amacıyla kullanılan beyaz taş. 7/ Bir fllmin ya da televizyon programının hazırlanmasında emeği geçen- lerin adlannı içeren bölüm. 8/ Düşünce... Tekerlekli kara taşıtı. 9/ Kültür... Eski Türkler'de aiüler için yapılan tören. 6 0 YIL ÖNCE Cumhuriyet Bulgar Krah 16 OCAK 1930 Bulgar Kralı Boris'in, ltalya Kralının üçüncü kızı Prenses Ziovanna ile evlenmeleri bundan evvel müteaddid defalar mevzuu bahsolmu? ise de Papalık buna muvafakat etmemiş idi. Buna sebeb de Prenses Ziovanna'nın katolik mezhebinde ve Kral Boris'in de ortadoks olmalandır. Papalık, Prenses Ziovanna'nın ortadoks olmasına muvafakat etmediği gibi, Kral Boris'in katolik mezhebini kabul etmesine de Bulgar kanuni esasisi müsait değildir. Bu sebebler evlenmek ve Bulgarıstan tahtı için bir veliaht yetiştirmek mecburiyetinde kalmış olan Kral Boris'i müşkül mevkiye düşürmüştür. Kral Boris, ltalya Vdiahtı ile Belçika.... . Kralının kızı Prenses Mari - Zoze'nin Romada muhteşem bir surette yapılan düğünlerinde hazır bulunmuş ve ötedenberi sevdiği Prenses Ziovanna ile görüşmüştür. Bcl «ğrıtı Sıyıtık »ğnUrı Kadın şoför Muammer Hanım isminde bir Türk kızının ilk defa taksi şoförü olmak için müracaat ettiğini yazmıştık. Muammer Hanım dün seyriisefer mühendisleri huzurunda imtirjan vermiş ve cidden şayanı takdir derecede muvaffakiyet göstermiştir. Bilhassa nazari kısımda büyük başanlar göstermiştir. Şimdiye kadar şoför imtihanı veren ilk Türk kızı Muammer Hanım değildir. ilk imühan veren kolonyacı Perihan Hanımdır. Fakat Perihan Hanım hususi otomobil kullanmak için vesika almıştır. Muammer Harura ise taksi otomobili kullanmak için vesika alacaktır. Taksi otomoboli kullanmak için vesika alacak olan şoförlerin imtihanı gayet sıkı yapılmaktadır. 30 YEL ÖNCE Cumhur.yet Kıbrıs konferansı 16 OCAK 1960 Kıbrıs hakkındaki yuvarlak masa konferansı yarın sabah Londra'da toplanacaktır. Toplantıda hazır bulunacak bütün delegeler Londra'ya gelmişlerdir. Son gelen Türkiye Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu olmuştur. Konferans ile ilgili ihzari toplantılar bugün yapılmıştır. Kıbns Cumhurbaşkanı Makarios ile Muavini Dr. Küçük, sabah İngiliz Müstemlekeler Bakanı Ue görilşmüşlerdir. Yalçın Küçük'ün demeci Ankara Üniversitesi Talebe Birliği ikinci başkanı Yalçm Küçük bugün bir açıklama yaparak 17 ocakta toplanması gereken Birlik Genel Kurul toplantısına Vilayetin izin vermediğini, bu halin ikinci defa vuku bulduğunu, yapılan hareketin kanuna aykırı olduğunu, normal kongrelerin izne tabi olmadığını, yalnızca ihbarın kafı geldigini Yalçın Küçük söylemiştir. tkinci Başkan, izin verilmeme sebebini, Birlik Başkanının tutumuna bağlamakta ve başkanı itham etmektedir. tfadesine göre, Birlik Başkanı DP Gençlik bürosunun mensubu bulunmakta ve radyolarda Başbakana gençlik adına bağlıhk mesajları okumaktadır. İkinci Başkan, açıklama vesilesiyle, devrimler konusunu da ele almış, Atatürk devrimlerinin korunması bakımından herhangi bir hareket yapılmadığını, irticai hareketlere ilgisizlik gösterildiğini ileri sürmüştür. ĞEÇEN YIL BUGÜN Cumhuriyet Büyük Gözaltı 16 OCAK 1989 Başta Batman olmak üzere Sürt'in merkez ve öbür ilçelerinde yaklaşık 200 kişinin gözaltına alınmasından sonra Diyarbakır'm Silvan ilçesinde de arasmda 12 ve 14 yaslannda iki çocuğon da bulunduğu 300'e yakın kişi gözalüna alındı. Yoğun gözaltı olayları üzerine "acil başvuru metni" hazırlayan Uluslararası Af örgütü, tçişleri Bakanlığı'na başvurarak gözaltındakilerin sağlıklarının iyi olduğunu ve işkence görmediklerinin garanti edilmesini istedi. ABD Adana Konsolosluğu yetküilerinin de gözaltı olaylarıyla ilgilendikleri bildirildi. Siirt'te gözaltına alınanlardan altısı daha, önceki akşam çıkarıldıkları mahkeraece salıverilirken gözaltındaki gazeteci Sabri Daş, dışanya ulaştırabildiği mektupta işkence gördüklerini öne sürdü. "PKK'ya yardım ve yatakhk" gerekçesiyle gözaltına alındıklan bildirilen bazı SHP üyelerine sorgulamaları sırasında "SHP ile ilgili" sorular sorulduğu öğrenildi. TARTKMA Türban, Laiklik ve Hııkıık Devletî Türban, yükseköğrenim kurumlarında sade kimliğinden çıkmış, çağdışı, anayasal düzenimize tamamen ters, Atatürk devrimlerini yok etmek amacına yönelik zihniyetin öncü bayrağı olmuştur. YÖK'ün yükseköğretim kurumlarında, tür- banı yasaklayan Öğrenci Disiplin Yönetmeli- ği'nin yedinci maddesini kaldırrnası, yasakla- ma kararını üniversite rektörlüklerinin takdi- bırakması, bu arada bazı rektörlerinrıne (Cumhuriyet Üniversitesi) türbana serbestlik getirileceğini açıklaması çok üzücü ve düşün- kü bilim, esen rüzgârlara göre üretilmez. Yö- netimindeki bilim kurumlarına kötü örnek ol- maktadır. tkincisi, bu karar mevcut hukuk sis- temimize aykırıdır. Çünkü, Anayasa Mahke- mesi 27 Aralık 1988 tarihli 3511 sayılı yasaya eklenen, türbana serbestlik getiren yasa mad- desini anayasaya aykırı gördüğünden iptal et- dürücüdür. Bu karar YÖK sistemıne yapılan eleştirilerin çok haklı olduğunu gösterir. YÖK, esen rüzgârlara göre kararlar almaktadır. Ön- ceki cumhurbaşkanı zamamnda başka, şim- diki cumhurbaşkanı zamamnda başka. Yük- sek bilim kurumlarının yüksek yöneticisi gö- rüntüsündeki YÖK'ün bu kararı her şeyden önce kendi yüce varuğına saygısızlıktır. Çün- miştir. Çünkü bu yasa, anayasamızın laiklik- le ilgili 2, 4, 14. maddelerine aykırı görülmüş- tür. Gerçekten de türban, yükseköğretim ku- rumlannda laiklik sistemini özümsemeyen zih- niyeti simgelemektedir. Bunun temel hak ve hürriyetlerin kullanılması ile ilgisi yoktur. Bü- tün amaç cumhuriyetin, demokrasinin, Batılı ve bilimsel düşünce sisteminin ortamını oluş- turan laikliği ortadan kaldırmada adım adım ilerlemektir. Bu zihniyete alet olan kızkardeş- lerimizin de kendi cinslerini köleleştirmede kat- kıda bulunduklarının bilincinde olmamaları yürekler acısıdır. Kafes içindeki esir bülbülün zalim avcımn emrinde öterek özgür hemcinsi bülbülleri zalim avcının kurşunuyla öldürmesi gibi. Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Yönetim hukuk kurallanna uymak zorundadır. Bir sa- yın bakanın dediği gibi türban hukuken ser- best olmuş değildir. Bir sayın üniversite rek- törünün (Cumhuriyıet Üniversitesi) YÖK'ün bu karanndan sonra serbesttir sözleri hukuki da- yanaktan yoksundur. Çünkü türban, yükse- köğrenim kurumlannda sade kimliğinden çık- mış, çağdışı, anayasal düzenimize tamamen ters, Atatürk devrimlerini yok etmek amacı- na yönelik zihniyetin öncü bayrağı olmuştur. Bu haliyle anayasamızın 2, 4, 14. maddeleri- ne, duruma göre TCK'nın 163. maddesine ay- kırı, YÖK yönetüni ve üniversite rektörleri ba- kımından da -anayasal düzene aykırı- karar ve eylemlerinden ötürü de en azından TCK'nın 240. maddesindeki görevin kötüye kullanılma- sı suçunu oluşturur. Hukuki ve cezai sorum- luluk dışında türbanı serbest bırakan karar- lar aleyhine bu vatana yürekten, beyinden bağ- h vatandaşlanmızın, kararlann iptali için idari yargı nezdinde dava açma hakkı vardır. Sonuç: Antidemokratik bazı hükümlerine rağmen 1982 anayasal sistemimize göre Türki- ye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir. Bu devlete çağdaş kimliğini verdirecek en önemli faktör de gerçek laiklik niteliğidir. Cüce çıkar- larımız için bu yüce çıkarımızı unutmayalım. RAHMİ ÖZEL Ankara Cumhuriyet Savcısı Di€>anet İşIeH Gözü Üe Kadın Bu uzay çağında hâlâ kadını aşağılamak, kötülemek neden? Anamız, kardeşimiz, kızımız ve kanmız olan kadın kötü ise, o kadımn karnında dokuz ay taşıdığı, sütü ile beslediği bizler, yani erkekler nasıl makbul (mümin) varlıklar olabiliriz? Diyanet İşleri Başkanlığı'nca 4. baskısı ya- pılan 12 ciltlik "Sahih-i Bubari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercümesi ve Şerhi" isimli ki- tapta kadına hakaret edildiği, kamuoyunda tartışma konusu olmakıadır. Türk Kadınlar Birliği'nin tepkisi üzerine, Diyanet İsleri'nin, bu kitabı basmasında ama- cımn, sadece ticari olduğu şeklindeki açıkla- ması, gerçekleri yansıtmamaktadır. Zira bu kitap, özellikle çağdaşlığı, modern yaşam bi- çimini, Atatörkçülügii ve Cumhuriyetin ilke- ierini, en çok da laikliği içine sindiremeyen ba- zı malum çevrelerce dini istismar aracı olarak kullanılmaktadır. Örneğin: Ankara Ayrana Lisesi din kültürü ve ahlâk bilgisi öğretmenı -ki bu kişinin asıl görevi, Diyanet İşleri Baş- kanlığı Dini Yayınlar Dairesi Başkanlığı'dır. Ahmel Günay, ders sırasında "Erkeklerie lca- dınlann el sıkışması zinadır, Batı'daki kızlar, kızılbaşlarda olduğu gibi, önce babalan ile ya- tıyorlar. Günaydın yerine Selamünaleyküm denmesi daha doğrudur. Biz fslam iilkesiyiz, bize şerial düzeni daha uygundur.." demiş- tir. (Milliyet gazetesi 14.4.1989). Bu kişi hak- kında Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi'- nde dava açılmış, devam etmektedir. Istanbul Gaziosmanpaşa Mehmetçik llko- kulıı Müdiir Yardımcısı Ibrahim Demirkan da, "İstanbul'daki kadınlann yarısı fahisedir. Alevilerin kızlannın yuzde 70'inde kızlık za- n yoktur, zira buniann aile hayatı yoktur" demektedir. (Hürriyet Gaz. 8.9.1989). Diyanet İşleri ticari amaçlı kitapta: "tki ka- dının tanıklığı, bir erkeğin tanıklığına bedel- dir, kadınlar aklen ve dinen eksik yaratıklar- dır, kadın uğursuzdur, namazı kat eden şey- ler, köpek, esek, domuz ve kadındır, yaban- cı kadınla el teması el rinasıdır, cehennem hal- kının çoğunluğu kadınlardır..." derse, bu ki- tabı okuyan, ülkemizin birlik ve bütünlüğü- nün sağlanmasını istemeyen (bazı malum çev- relerce alet edilen) bazı kişiler de kalkıp, yu- karda değindiğimiz gibi, akla ve mantığa sığ- raaz isnatlarda bulunuriar. Bu uzay çağında hâlâ, kadını aşağılamak, kötülemek neden? Anamız, kardeşimiz, kızı- mız ve karımız olan kadın kötü ise, o kadı- mn karnında dokuz ay taşıdığı, sütü ile bes- lediği bizler yani erkekler nasıl makbul (mü- min) varhklar olabiliriz? Kadın yaratıksa, biz de yaratık oluruz. Yani insan olmamamız ge- rekmektedir, bu mantığa göre. Her alanda, ereklerle yanşan, bircok ko- nuda erkeklerden daha başarılı bulunan, bi- ze ve yaşamımıza hayat veren kadına selam olsun. Tüm kadınlara selam olsun. Tüm yetkililerden, kadınlarımıza karşı da- ha saygılı olmasını diliyoruz. AV. SÜLEYMAN ATEŞ Ankara Türban Konusundaki Çelişkiler Bilindiği gibi Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim sisteminde öğretmenlerin kıyafet yönetmeliği -şimdilik- kesin bir şekilde kadın öğretmenlerin başı örtülü olarak derse girmesine ve hatta okul sınırlan içinde görünmesine bile müsaade etmez. Birincisi, türban adı altında geçen, fakat sa- dece bir başörtüsü olmaktan çıkıp belirli bir inancı -kadımn baştan aşağıya örtülüp, için- de insan vücudu olduğu belli olmayacak şe- kilde, yürüyen bir dört duvar içine sokulması lazım geldiği inancı- simgeleyen bir kıyafetin özellikle eğitim fakültekri'nde resmen serbest bırakümasıyla ortaya çıkacak olan çelişkidir. Eğitim fakülteleri orta öğretimimiz^ her dal- da öğretmen yeüştiren kurumlardır. Bazılann- da, Aoadolu liseleri ve kolejlerdc görevlendi- rilecek öğretmenlerin yetişmesi için eğitim ya- bancı dilde yapılmaktadır. Bilindiği gibi Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim sisteminde öğretmenlerin kıyafet yö- netmeliği -şimdilik- kesin bir şekilde kadın öğ- retmenlerin başı örtülü olarak derse girmesi- ne ve hatta okul sınırlan içinde görünmesine bile müsaade etmez. Şimdilerde eğitim fakültelerinde görülen manzara, bilhassa, sosyal bilimler bölümlerin- de türbanın lehine doğru değişmektedir. Bir iki sene sonrasının öğretmenlen şımdı tepe- den tırnağa örtülü bir şekilde müstakbel gö- revleri için hazırlanmaktadırlar. Kadın vücudunun bu derece -en ufak bir hattının dahi belli olmayacağı şekilde- örtü- lüp saklanması icabeden kötü, çok kötü bir şey olduğuna inanan bu genç kızlanmızın, ya- rın öğretmen tayin edildikleri anda, üniversi- te eğitimleri süresince içinde boğuldukları bu inançtan ve de büriindükleri bu kıyafetten sıy- nhp göreve baslamalannı mı bekliyoruz? Yok- sa, Milli Eğitim Kıyafet Yönetmeliği'nin bu insanlık dışı, kadina kadın olduğu için suçlu- luk hissi aşılayan kıyafete ne olsa zamanla yer vereceğini şimdiden kabul mü ediyoruz? Lütfen kendimize gelelim. Korkakhğımızı ve aczimizi "vicdan hiirriyetine saygı" kisve- si altında gizlemeyelim. Çünkü hepimiz bil- mekteyiz ki bu akım vicdan hürriyetsizliğine doğru hızla yol almaktadır. Türban konusundaki ikinci çelişki, bu ko- nudaki karar vetkisinin verildiği makamların bizzat kendileridir. Şöyle ki: YÖK, türban ko- nusunda bağlayıcı bir karara varma hakkın- dan ve mesuliyetinden feragat etmiş durum- dadır. Bu karar üniversite rektörlerine buakıl- mıştır. Şu anda Türkiye'deki tüm üniversite- lerin rektörleri erkektir. Sadece kadınlar için soz konusu olan ve top- lumumuzda kadımn kadın olma gururunu rencide eden bu kıyafetin üniversitelerimizde serbest bırakılıp bırakılmayacağı karar yetki- sinin tüm erkeklerden oluşan bir grupta top- lanması, mantığa oldukça ters düşmüyor mu? Yüksek öğretimimizin en üst makamlarm- da bulunan kadın akademisyenlerimizin bu konuyla özellikle ilgilenmeleri ve karar yetki- sinin böyle bir gruba verilmesi kanaatimce mantığa en uygun olanıdır. Bu konumdaki kadın akademisyenlerimi- zin, kendilerinin bu konumlarda kimin zama- mnda verdiği cesur kararlar dolayısıyla bulun- duğunu hatırlayarak ve O'nun idealindeki Türk kadını portresinden giderek, alacakları tedbir ve kararlann en sağlıkh olacağı şüphe- sizdir. Yrd. Doc. Dr. SEVtL ÜNSAL Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Fen Bilimleri Bölümü T.C. TARSUS KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN Esas No Karar No Karar Tarihi Köyü Parsel No 3avacılar DAVALILAR Dav-a O. Tarihi «Carar Tarihi 988/217 989/82 I5.5.İ9S9 Yenıce kasabası 299 CUMALİ KARA HÜSEYİN GÜNEŞ DURAN GÜNEŞ CUMALİ GÜNEŞ-Av. NACİ AĞAOGLU Cumali, Hüseyin, Yakup, Aziz, Dursun, Mehmet, Durau, Te- mir Hasan Güneş, Mehmeri, Nazmiye özel, Müşerref Kiriş, tsmet, Havva, Müzeyyen, Yaşar Kiriş, Zohre Verdi, Yusuf Ke- leş, Ayşe Bostan, Mehmet Bahri Güven, îclal Koçak, A>per, Medine, Neclet, Nurhayat, Gülvesever, Feride, Muhittin, Hü- seyin, Ali, Elmas, Zarife, Feride, Naime, Üftade, Hanım, Cu- mali, Ali, Nevzat, Gülfıdan, Fatma, Firuz, Sultan, Songûl, Muhbkan, A. Rezzak, Aziz Koçak, Pakize, Fatma, Hami- yet, Mustafa, Kapian, Arabi, Demırel, Kemal Bekler, tsmet, Hasan, Hüseyin Bekler v.s. Kadastro tespitine ıtıraz 27.1.1961 15.5.1988 HÜKMLN ÖZETİ: Tarsus Yenice kasabası sınırlan içerisinde kalan 299 No'lu panelin kadastro tespitine vaki itiraz ttzerine verilen 15.5.1988 tarih ve 989/82 saynh kararla iti- raz ve davanın kabulune karar verildiği, davalı taşınmazın 9.525.600 pay itibar edilerek davacı ve davalılar adına hisseleri nispetinde tesciline karar verilmiş, verilen bu karar davahlardan Hanım, Üftade, Hayri Güven, Ecahi Akdağ, Nev- zat Koçak, Medine, Ayper Koçak, Hüseyin Bekler, Elif Aksan, Hasan, lsmet, Kemal Bekler, Mehmet Bostan, Ayşe Bostan, Yusuf Keles, Muhteber, Feride Koçak, Zarife, Elmas ve Neclet Koçak'ın ölü veya sa| oldukları, nufusa kayıtlı bulundukları hane, cilt ve sayfa numaralarının tespit edilemediği ve açık adres- leritun bilinmediji ve yukarıda verilmiş olan hukmün özeti yazılı kararın dave- tiye ile teblığ yerine kajm olmak üzere işbu karann ilana muteakıp 15 gun son- ra kesinleşeceğı ilanen tebliğ olunur. 8.1.1990 T.C. MALİYE VE GÜMRÜK BAKANLIĞI GELİRLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ STAJYER GELtRLER KONTROLÖRLÜGÜ GtRİŞ SLNAVI Maliye ve Gümrük Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü'nce 19, 20, 21 Mart 1990 tarihlerinde saat: 9.00'da başlamak üzere Ankara, ts- tanbul, Izmir ve Adana'da Stajyer Gelirler Kontrolörlüğu giriş sına- vı açılacaktır. Sınavı kazananlar, 3 yıllık staj dönemi sonunda yapılacak "Ye- terlik Sınavı"nı da kazandıkları takdirde Gelirler Kontrolörü olarak göreve devam edeceklerdir. Sınava katılabilmek için: a) Devlet Memurları Kanunu'nun 48. maddesindeki niteliklere sa- hip olmak; b) 1.1.1990 tarihinde 30 yaşım doldurmamış olmak; c) Eğitim suresi en az dort yıl olan, Siyasal Biîgiler, İktisatd, Islet- me, Hukuk, lktisadi ve İdari Bilimler Fakülte ve Yüksek Okullan veya aynı süre eğitim veren ve bunlara denkliği Yüksek Öğretim Ku- rulu'nca kabul edilen ülkemizdeki ve yabancı Olkelerdeki fakülte ve yüksek okulların birinden mezun olmak; gerekir. Stajyer Gelirler Kontrolörlerine bugün için yaklaşık net 1.070.000 lira maaş ile grup merkezleri dışında görevlendirilmeleri halinde ay- nca 29.900.- lira gündelik ödenmektedir. Istekliler, sınav için gerekli belgeler ile sınav konulannı belirten "Sınav Broşürü"nü Gelirler Genel Müdürlüğü Gelirler Kontrolörle- ri, "Sanayı Cad. Alsancak İşhanı Kat: S Ulus/Ankara" adresinden veya Gelirler Kontrolörleri Eğitim Grup Başkanlığı'ndan sağlayabi- ürler. Başvurulann, en geç 28 Şubat 1990 çarşamba günü mesai bitimi- ne kadar yukarıda belirtilen adreste gerekli belgeler ile birlikte yapıl- ması veya posta ile gönderilmesi (postadaki gecikmeler kabul edilmez) gerekmektedir. llan olunur. Basın: 15680 ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ İşkence Görenin DüşüncelerL. İşkence görenin, işkence edenlerle ilgili izlenimleri vardı; bir kez hiçbiri, yaşamından hoşnut olduğunu söylemedi. —Biz devlet için bunu yapıyoruz, yapmak zorundayız, diyor- lardı. İşkence görene soruyordum: —jşkence sırasında da konuşuyorlar mı? —İşkence sırasında tabii konuşuyorlar, ama sohbet şeklinde değil. Yani sordukları sorunun yanıtını almak için ısrarla soru- yorlar: "Haydi kabul et! Sen şusun, sen şunu yaptın, silahı ge- tirl" diye. Neyi öğrenmek istiyorlarsa onun üstüne yoğunlaştırıyoriar sorunlarını. KonuşmaJar, başka zamanlarda sü- rüyor. Bu insanların hiçbiri yaşamından gerçekten hoşnut de- ğil. Örneğin biri çocuğuna bir tokat vurduğu zaman, büyük üzüntü duyduğunu söyledi. İlginçtir, aynı insan, günlerce, aylar- ca başka insanlara bu muameleyı yapabiliyor... 'Tercüman" Gazetesi, İstanbul'da polis görevlileri arasında "in- tiharların arttığını" yazdı. İşkence gören: —Intiharların da bu nedenle olması kaçınılmazdır! diyordu. Yılbaşı öncesinden başlayarak, yeni yılın ilk haftasına dek, em- niyette eski "Derin Araştırma Laboratuvarı"nda, yani "DAL'da işkence görenlerle konuşuyorum. Şimdiye dek ikisiyle konuş- tum. Adlarını.ben saklı tutuyor, açıklamıyorum. Kendileri basın toplantısı yapıp açıklayıncaya dek açıklamayacağım. İşkence görene, ne düşündüğünû soruyorum. Şöyle diyor: —Sayın Ekmekçi, beni en çok rahatsız eden şuydu: Bugüne kadar yüzlerce insan işkence gördü. Bu insanlar, kanımca iş- kencecilerin, işkencenin üzerine gitmediler. Ben, kendi adıma söyiüyorum, bunun üzerine gideceğim. Savunmanları ilgilenme- ye çağıracağız. Mukuk adamlarının hukuka sahip çıkmaları ge- rekir, ama bu yakında görmedik. Genel olarak görmedik. Basın bu konuda sürekli, olayın üzerine gitmiyor, eleştireceğiz basını. Duyarsız davrandığı için eleştireceğiz. Demokrasinin bütün ku- rumları ile yerleştirilmeye çalışıldığı bir ülkede, işkencenin kalk- ması bu yolu açabilir. İşkencenin olduğu bir ülkede, demokrasinin "d"sinin yerleşmesi mümkün değil. Çünkü demokrasi, insan hak- kı demektir; insan haklarının yerleşmesi demektir. İnsan hakla- rının yerleşmediği bir ülkede, işkencenin sistemli olarak devlet politikası olarak yürütüldüğü, devletin temel direğinde yürütül- düğü bir ülkede, demokrasinin kurulması mümkün değil. işken- ceye karşı çıkmayan bir insanın, aydın namusuna,. aydın haysiyetine sahip olacağını kabul etmiyorum ben. Bu insanları, basını, yazarları ve bilim adamlarını bu işkence olayı üzerinde yoğunlaşmak üzere harekete geçmeye çağırıyorum ben. Ben bu- nu şimdi çağırmıyorum sadece; ben işkencenin konusu oldu- ğum için daha canlı hissediyorum bunu. Ama Türkiye'de işkence bitmeyecektir bu durumda. Şu anda yine var, işkence sürüyor. Çıktığımız günün sabahına kadar işkence sesi dinledik. Tuvale- te kapatıyorlar insanları, üzerlerine basınçlı su sıkıyorlar. Evet, evet tuvalette! Bizim hücremizin karşısındaki tuvalete kapatıyorlar insanları, basınçlı su sıkıyorlar, sopayla dövüyorlar. Ben son üç gece uyku uyumadım hiç. Hem soğuktan hem stresten tepin- dim. Çünkü karşımda insanlar bağırıyorlardı: —Abi, ayaklarının altını öpiym yapma! gibi. Kaçakçılıktan ge- lenler galiba, siyasi değil bunlar Siyasi olmayan insanlara da işkence yaptılar. Silah isteniyordu, işte.. "Sahtekârlığı kim yap- tı?", "Paraları kim topladı?" gibi... Böyle sorular duyuyorduk biz orada. (Anlatırken bir soluk aldı, heyecanlıydı.) Şimdi bunlar beni tedirgin ediyor; ben bu ülkenin insanıyım ve bunları yaşamak istemiyorum; başka insanlann yaşamasını istemiyorum, sıkıntım bu! Bir insan, bir gizli örgütün üyesi de olabilir, o beni ilgilendir- miyor. O, onun özel sc r unu. Ama ben ona da işkence yapılma- sını istemiyorum. Bu bir faşist örgütün, bir dinci, bir komünist örgütün üyesi olabiiir. Bu onun özel sorunu. Benim ülkemdeki demokrasinin genel bir sorunu. Ama bu insanlara "DAL" gru- bunda olsun, başka yerde olsun, işkence yapılmasını tasvip et- miyorum. Bunu nefretle kınıyorum! Sorgum sırasında, DGM savcısına söyledim, şöyle dedim: — Slzin sayın savcı, bana bu uygulamalan reva gördüğünü- zü de biliyorum. Ve sizin uygulamanızı, sizin işkencenizi, işken- ce yapanlarınızı nefretle kınıyorum! Lütfen geçin ifademe... — Geçti mi? — Sanıyorum geçti! Ben 10 yıl önce de işkence gördüm. Altı ay sonra görmeyeceğimin garantisi yok! 8 ocak pazartesi günü DGM'ye çıkarıldım. Benim eşim, içerde işkence gördüğümüze ilişkin dilekçe vermiş biz içerdeyken. Bir komiser, elinde telsiz şöyle diyordu: — Bir daha operasyon olduğunda, ilk Sabiha'yı alıp en bü- yük işkenceyi ona yapacağım! Eşim de benimle birlikte gözaltına alındı;gebe sanıldığı için iki gün sonra bırakıldı. (Sabiha Hanım gözaltında mide bulantıları geçirmiş, görevliler onu gebe sanmışlardı). İşkence konusu üzerine gidenlerin, yapanlarca hoş karşılan- madığını biliyoruz. O onların sorunu tabii... — Evden getirilen yiyecekleri vermediler mi? — Hayır efendim, vermedikleri gibi... — Eşiniz kazak filan götürmüştü... — Yılbaşında çamaşır geldi, bir de 200 gramlık süt geldi, onu arkadaşlarımıza dağıttık orada. SENİRKENT SULH CEZA MAHKEMESİ'NDEN 1989/70 Esas 1989/80 Karar DAVACI: K.H. MÜŞTEKt: Yasar Ayhan: Yassıören Köyü'nden Senirkent. SANIK: özkan Düzgün: Ömer ve Züheyla'dan doğma 1963 D.'lu Burdur Merkez Kuyu Mahallesi nüfusuna kayıtlı, halen Yeni Antal- ya Cad. No: 93 sayılı yerde oturur. SUÇ: Suiistimal sonucu hırsızlık. Yukarıda açık kimliği ve müsnet suçu yazılı sanık hakkında mah- kememizin 1.11.1989 tarih 1989/70 Esas, 1989/80 Karar sayılı hük- mü ile samğa müsnet suçundan dolayı cezalandırılmasına yeter delil bulunmadığından beraatine karar verilmiş, verilen bu karar sanığın gıyabında olup, kendisine tebliğ için çıkanlan tebligatın adresi meç- hui olduğundan bila tebliğ iade edilmiş olduğundan, verilen karann kendisine ilanen tebliğine, karann tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içerisinde kesinleşeceginin ilaıuna. 25.12.1989 Basın: 15439 T.G DİYARBAKIR SULH HUKUK MAHKEMESİ 1987/677 Davacüar M. Nuri Şahin, Neşat Şahin, Ensari Karakaş ve Rıfat Ipek tarafından davalılar Şevket Karakaş ve 60 arkadaşı aleyhine açmış ol- duklan ortaklığın giderilmesi davasının yapılan açık yargılaması sı- rasında: Davalı Azize Karakaş'm adresine çıkartılan davetiyenin bila tebliğ iade edildiği, zabıta marifetiyle de adresi tespit edilemediğinden, da- valı Azize Karakas'ın, duruşmanın atılı bulunduğu 23.1.1990 günü saat 9.00'da duruşmada hazır bulunması veya kendisini bir vekille temsil ettinnesi, aksi takdirde H.U.M.K!nun 509 ve 510'uncu maddeleri ge- reğince yokluğunda karar verileceği hususu, dava dilekçesi ve daveti- ye yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 25.4.1989 Basm: 45024 ÇİNE ASLİYE CEZA HÂKİMLİĞİ'NDEN Esas No Karar No Davacı Sanık Suç Suç tarihi Kanun ve maddesi Verilen ceza Karar tarihi 1989/101 1989/158 K.H. Tuncay Kurt - tbrahim ve Kadriye'den olma, 1962 D.lu, Samsun Çarşamba Yukan Donurlu Köyü nüfusuna kayıtlı. Hırsızlık. 8.12.1988 TCK 491/3, 80, 81/2, 40. 1 yıl 4 ay 10 gün hapis cezası. 18.10.1989 Yukarıda açık kimliği ve huküm özeti yazılı bulunan sanık hak- kındaki mahkememiz gerekçeli kararı, sanığın açık adresinin, işyeri- nin ve meskenınin belli olmadığından tebliğ edilememi; olup, 7201 sayılı Tebligat Yasası'mn 28 ve 29. maddeleri gereğince gazete ile ila- nına. Son ilan tarihinden 15 gün sonra aynı kanunun 31. maddesi gere- ğince tebliğ yapılmış sayılacağı ilan olunur. 28.12.1989
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear