26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 EYLÜL 1989 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURİYET/5 SİNEMA ATBLLADORSAY KÎM KİME DUM DUMA BEHlç AK MisSokağıgünleriyeniperspektifleraçtı Tek Beyoğlu var YeniMelek, Saray, Lüks, Şan, gibi salonlan, birer birer ele alıp herbiri için gerekirse ayrıca çaba gösterip açmaya çalışalım. Alkazar ve Rüya'yı seksfilmi mafyalarının elinden kurtarıp sanat sinemalanna dönüştürelim, belkide birKent Sinemateki kuralım. Ogüzelim PİKNÎK PİYALE MADRA Fransız Tiyatrosu'nu eski görkemine kavuşturalım... Koca BJRAZ OMUL Cerole d'Orient BttSAZ TFLA9 binasına yeni işlevler yükleyelim, içindeki eski Ipek Sineması'nı ne yapıp edip yeniden Açddnva kOBsarteriCumhuriyet Kitap Kulübu ile Beyoğlu Belediyesi'mn ortaMaşa duzenlediği etkinlikler arasında konihya edelim. serier de var. Açıktıava konserteri Istanbullulann yoğun ilgısıyle karşılandı. "Mis Sokagı giınkri" Beyoğlu'na ve "Beyoğlu olayı"na yeni boyutlar kazandırdı, yeni ufuklar açtı. O Be>'oğlu ki üzerinde son birkaç yılda belki tüm tarihinde olmadığı kadar laf edilmiş, kitaplar yazılmış... "Kurtanlması", nerdeyse "Asiye Nasıl Kortnlur?" denli 'enteT kaygılar arasına girmiş. Şimdilerde moda "Beyoglu'nu kurtarma" çabalannı tumüyle kuçümsemek, bunu aydın işi, "snob" bir duş, bir luzumsuz uğraş olarak görmek: "BeyogTu'nu Beyoğlu yapan insanlar >ok ki!.. Onlar olmadıktan sonra Beyoğlu geri gelir mi?" diye Özetlenebilecek bir görüş ilen surmek. O zaman, örnegin Paris'in "Sainl Germainini Saint Gcrmain yapan ve bu setnti dünya çapında üne kavuşturan insanlar da yok. Savaş sonrasında bu semti mekân tutarak orada sanat, kültür sorunlarını tartışan ve semtin adını, doneminin başlıca sanaisal kaygılan ve uğraşlanyla özdeş kılan kişiler çoktan yoklara karıştılar: Jean Panl Sartre, Simone de Beauvoir, Boris Vian, Simone Signoret, vs. Ama kimsenin akiına Cafe Flore veya Les 2 Magots'yu yıkıp yerine gökdelen dikmek geliyor mu? Saint Germain'in mimari uyumuna, şehircilik dengesine dokunuluyor mu? Böyle bir şey akla gelir mi? tnsanlar fânidir, ama içlerinde yaşadıkları mekânları "ebedi" kılmak hem mumkun, hem de (uygar bir toplum içm) gerekli değil mi? Abdülhalk Şinasi Hisar veya Haldun Taner anık yaşamıyor diye orneğin Markiz'in yedek parçacı olmasına izin mi verilsin? laflarından, Beyoğlu tartışmala niden' kazanması... 7 milyonluk nndan, Beyoğlu nostaljisinden gı bir kent, aslında çok olması gerena getirmiş olabilir. Ne yapalım ki ken bu tür merkezleri bir türlü kutstanbul'da, dolayıstyla Türkiye ramadı. Dev alışveriş raerkezleri, de bir tek Beyoğlu var. Azalmış da görkemli ticari satıhlar, yepyeni olsalar insan malzemesindeki çe toplukonut semtleri kurarken, şitlilik ve zenginlikle, bakimsız da bunlara insanları kulturel etkinlikolsa mimarisindeki uslup farklı ler çevresinde biraraya getirecek lıkları ve bunlann kendi içindeki odaklar eklemesini hep unuttuk. uyumla, neredeyse bir buçuk yuz Ataköy Galleria'da bir sinema yıldır koca bir kentin eğlence ve tiyatro kompleksine koskoca Atasanat yaşamındaki benzersiz yeri köy'ün gereksinmesi yok muydu? ve işleviyle, Bejoğlu hep bir uzak Yeni çarşılara, ticaret merkezleridüşler ve özlemler semti olagel ne, bunlann kopya edildiği Batı miş. Bir zamanlar Direklerarası Ulkelerinde nasıl sinema / konser nın taşıdığı işlevi de sonunda yük mekânları eklendiğini kimseler lenen bu semt, yakın yıllardaki farketmedi mi? Beyoğlu'na hâlâ yozlaşmasına karşın, bu işlevi ts muthiş gereksinmemiz var, kent tanbul'un baska hiçbir semtine ge olarak ve kentli olarak... çirmerruş. İnsanlar, eğlenmek için Çunkü, üstelik ulkemizde anık bir şeylerı unutmak veya anımsa "sokakcagı" başlıyor. ANAP ikmak için gündelik kaygılardan, tidannm tum baskılarına, ınsandertlerden sıynlmak için hâlâ Be lann üzerine karabasan gibi çöken yoğlu'na geliyorlar. Sinemalan, ti ekonomik sıkıntılara, enflasyona, yatrolan azaldı, kapandı, yandı cicili bicili TV programcılığına yıkıldı. Ama Beyoğlu hâlâ "sine ve şimdi de bunlara eklenmek uzemalar semti" diye anılıyor. Bu re olan dizili / filimli 3. Kanal'a semtın zamana ve insana, onların karşın, insanlar gitgide daha çok ortak ve birbiriru tamamlayan tah evlerinden taşmak, sokağa çıkribatına direnme gucü korkunç... mak, ortak biçimde eglenmek, yaBeyoğlu'na gereksinmesi var Isşamak, coşmak istiyorlar. Bir şeytanbul'un... Onun için onun leri paylaşmak arzusu, doğudan "kurtanlması" (bu sözcuğun an batıya tum dünyada olduğu gibi, lamı ve kapsamı elbette tartışıla bizim temelde içine kapanık topbilir) mutlaka gereyor. lumumuzda da günden güne yaygınlaşıyor. Bunun içindir ki sinemalar yeniden dolup taşıyor, oyunlara yer bulunmuyor, imza gunleri boylesine ilgi görüyor. Koca bir toplum, kendisine giydirilmek istenen deli gömleğini parçalıyor, "üniforma"ya itibar etmiyor, "tektip giysi"yi sırtından atmaya çabalıyor. Ve bu demokratikleşme, politize olma, yaşama ve yaşamın yönlendirilmesine, biçimlendirilmesine yeniden katılroa sürecinde, Beyoğlu'na yepyeni işlevler düşüyor. Bu semti yeniden sinemalan, tiyatrolan, galerileri, şık ve sevimli lokantalan, kulupten, yaya sokaklan, sokak sergilen, imza günleri ve benzeri etkinliklerle, kentin yaşamı içinde belki eskısinden de parlak günlere kavuşturmak gerekiyor. Anakent ve Beyoğlu belediye başkanları, bu açıdan çok şanslılar, çünkü semtin ve de kentin birden kendiliğinden ortaya çıkan gereksinimleri ve eğilimleri, "Be>oglu'nu kurtarmak" girişimlerine doğal bir zemın hazırlıyor. O zaman, hep bırlikte buna çalışalım. Yeni Melek, Saray, Luks. Şan gibi salonları, birer birer ele alıp her bırı için gerekirse ayrıca çaba gösterip açmaya çalışalım. Alkazar ve Rüya'yı seks filmi mafyalarının elinden kurtanp sanat sinemalanna donuşturelim, belki de bir Kent Sinemateki kuralım... O guzelım Fransız Tiyatrosu'nu (Ses Sineması) eski görkemine kavuşturalım... Koca Cerole d'Orient binasına yeni işlevler yükleyelim içindeki eski Ipck sinemasını (Komedi Tiyalrosu) ne yapıp edip yeniden ihya edelim. Yaya sokaklarını çoğaltıp Beyoğlu'nu mis gibi Mis sokaklarıyla donatalım. O zaman, o ara sokaklardaki barları, kumarhaneleri, kahveleri de kaldırmaya (bu konularda zora başvurulmasına hiç yandaş değiliz) gerek kalmayacaktır. O insanlar da çevrelerini saran bu yeni kultür ağı içinde, belki kendilerinı yenileyecekler, "Yeni Be>oğlu"nun içinde belki kendilerine yeni yollar çizeceklerdir. Tum bunları umut etmek hakkımız değil mi? ekştit7#urxı/n Pfiki? f HIZLI GAZETECİ NECDET ŞEN pı&imt SAttoıam m OMö ÇOK GdUÜH AKSAMItiDA Bu EMİ J TT *? • ) PVYöULAl?tM NİYE BU f KAPAR PeĞİŞKeH*? J ^ YETef'/NCç OLGUN PİİUtf GAlidA. &İR m$NVTSUZLVK . „ . „ , . ROLÜMÜN NE OLPVSl/NU TAM. OLARAK Ş)lM&v\&r\. P£N m\ KAYNAKlANMO YOKSA*?, MtMCZA NÛSli m ÇÎZGİLİK KÂMtL MASARACI Mîs Sokagı kıpır kıpır Mis Sokağı'nı çeviren kahvelerden, geceleri hayat bulan barlardan, kumarhanelerden çıkıp ,'j gelmişe benzeyen, bu taraklarda bezi olmayan, bir kitap sergisine belki ilk kez bu denli yaklaşan, kitabı ilk kez bu denli yakından gören insanlar... Ama bu imza günlerinin bir amacı da bu insanları . kitaba yaklaştırmak değil mi? Beyoğlu 'nu seveceksek tıpkı Sait Faik gibi çırağıyla, terzi kızıyla, yosması ve pezevengiyle, bıçkını ve kabadayısıyla, velhasıl tüm "küçük" insanlarıyla sevecek değil miyiz... Mis Sokagı' nda kitap imzalıyoruz. Biraz geç kalmışım, sokagın alt yanından doğru imza masasına oturabilmek için oldukça uzun bir kuyruğu yararak geçmek zorunda kalıyorum: "İyi ki geç kalmışım, bekleyeoler birikmiş". Ama bunun bir Aziz Nesin kuyruğu olduğunu anlamakta gecikmiyorum. Nesin, sürekli imzalıyor, durdurak bilmeden... "Allah kolaylık versin" diyorum. "Zaten işimiz Allah'a kaldı" diye yanıtlıyor. O imzalıya dursun, biz de komşum Salâh Birsel'le birlikte o denli yorulmadan, imzayla sohbeti birlikte goturmek, Nesin'in öbür yarundaki Osman Şahin ve Vedat Günyol'la da zaman zaman birbirımize laf atmak fırsatı buluyoruz. Kalabalık artıyor. Artık biz de Nesin Usta kadar değilse de oldukça çalışıyoruz. Yine de bir ara tuvalete kalkan Nesin'e "Aziz abi, istersen im^a yetkini bana ver" diye takılma fırsatı buluyorum. Öbek obek insan geliyor Mis Sokağı'na... Bu sıcak ve belalı ağustos ayını tarihe yazdıracak kadar çok... tmza günlerinin alışılmış görünümlü kalabalığı. Ama yalmzca o değil. Mis Sokağı'nı çeviren kahvelerden, geceleri hayat bulan barlardan, kumarhaneler1 den çıkıp gelmişe benzeyen, bu taraklarda bezi olmayan, bir kitap sergisine belki ilk kez bu denli yaklaşan, kitabı ilk kez bu denli yakından gören insanlar... Ama bu imza günlerinin bir amacı da Mis Sokagı günleri, bu "kurttnlma"nın önünde yeni perspektıfler açtı. Biz Beyoğlu'nun eski "kibar" günlerine, insanlann smokin giyıp tuvalete burünerek "gala"lara geldiği gunlere geri dondurulebileceğine ınanmadık, zaten buna gerek de görmedtk. Onemlı olan, bu kentin hep ıçerdiği ve her tstanbul dışında oturanlar, gi şeye karşın tumuyle yitirmediği saderek birçok İstanbullu, Beyoğlu nat, kültur merkezı niteliğini ye AĞAÇ YAŞKEN EĞtLİR KEMAL GÖKHAN GÜRSES Evlent öunyanın somut gerçeklerınden bıhaber. Güya £| arkadaşız biz. Yol arkadaşıyız. Ona "nah" açılırsın. Sen onunla konuşurken ekonomıst sapkınlıklara bile düşsen ruhu duymaz herifin. Rakım "sıtır" o herifte. Bir kuşak evvel, bakkalım Hayrullah bana pis pis sırıtarak "Esker geldi" demıştı. "Ge/dı"yı öyle bir söylemişti kı "gelindiğini" buram buram hissetmıştim o an. Sonradan anlayacaktım bizım için geldıklerinı. Ama gençlik işte. O günlerde daha henüz "zü'mre bilincim ' çok körpeydı. Bu tür durumlarda ilk işin bakkaldakı tüm ekmek, baklıyat, un, şeker, yağ ve diğer bakkaliyeyı süpürüp eve tasımak olduğunu nereden bılebilirdim kı? GARFIELD JM DAVIS TARİHTE BUGÜN Fan f*r "fthn ınde VfüfttHç Ch rolundet e j MİSMTAZ ARIKAN fS2S'T£ BUGÜN, UNLÛ 1N6ILIZ SIUEMA oruNCUSU PETER SELIEES POSMVŞnf SAUNE SANATLAeiYLA UĞpAfA/V BİR. AILENİN ÇOCUĞU OLM4SI KEDENİYLE OYUNCULUĞA t'LGı OUYMUŞTU t94346 YtLLj4£f A&4SINDA /MGH./2 HAl/A exiW£TLEG SELMERS, DAHA SONKA ÇEŞtTTf GEÇ£*/ ÖZ£Ll.İKJ£, tZOMEDİ FtLMLE&UOE SAŞARIU KDMPO2JSyDNLı4/£ Ç/ZH/Ç77. OA/EMU F/CMLSGıMDEN, *KÜK££Y£N FA/£E"(jHE MOUSE 7U4TKOA&EO), "DOKTOe ÇAetPAŞK''(OOCroS STRANSELO\re) ,VE "PEMSE PANTEG*(FtNIC PANTHBR) IUC AKLA GELENLERPdZ "ME&HA8A 0uİfYA'C8E/N6 S£}' RÛ DE EN UNUTVLMAYANi[>tg(ŞA6C>A') 8 Eylül KOMEDYEN PETER SELLERS l a a liıleri Yazarta okuru karşılaştrmayı amaçlayan imza gunlennde uzun kuyruldar oluşuyot bu insanları kitaba yaklaştırmak m a g e r e ği duvulmaması umuduy cak? Gönensin, kaygımı anlamış değil mi? Beyoğlu'nu seveceksek, ta d l y e y a z m , ş i a r . Ama koltuk gibi bakıyor ve gulerek: "Ee, tıpkı Sait haıkgibi, çırağıyla, terzi ai t l p a ketli adam, o paketi şöyle rağbet mizah yazarlanna" diye fıkızıyla, yosması ve pezevengiyle, üstümüze doğru atıverse, bu ale sıldıyor. Yazı turumu değiştirmebıçkını ve kabadayısıyla, velhasıl ti kullanacak zaman kalır mı aca mi ima etmeyeceğine göre, bu oltüm "kücük" insanlarıyla sevecek ba? Sait Faik'ten Erich Maria Re sa olsa zam konusundaki bir kodeğil miyiz? marque'a "insanlan seveceksin" tü haberin girizgâhı olabilir. Seveceğiz, sevmeliyiz kuşku öğüdü, acaba bu tur insanlan da Evet, akşama doğru olay bitisuz... Öyle de biraz ötemde daki kapsıyor mu? Allahtan koltuk altı yor. O gun de Yaşar Kemal veya kalardır dikilip duran şu kaytan paketli adam, 10 dakikaya yakın Mumcu, Selçuk, Sirmen, Atabek. bıyıklı, ürkünç bakışlı, Kemal dikilmesinden sonunda vazgeçi Topuz'un birlikte imzaladıklan Gökhan'ın bandından fırlamışa yor da, ben insanları sevmek uze gun de Mis Sokağı'na geldiğimbenzeyen, olup bitene hayretle ur rine sonuçsuz ikilemlere dalmak de, hep aynı kıpır kıpır, kendi kuntu karışımı bir ifadeyle bakan tan kurtuluyorum'... içinde çarpıcı farklıhklar içeren adam da kim? Koltuğunun altınOkur sayısı bir ara iyice azalı kalabalığı ve de birçok yazar, çida garıp biçimli (daha doğrusu bi yor, giderek sıfıra iniyor. Tam o zer, muzikçi, sinemacı vs. takımıçimsiz) bir de paket tutan? Bir sırada arkamda Okay Gönensin' ru göriiyorum. Kitaba veya beyazgözüm okurda ve imzada, öbür le Emine Uşaklıgil peyda olmaz perdeye çakılan kibrit, insanları gozüm paketli adamda... Ortalık mı? Kısmete bak sen!.. Tam Ya olsa olsa bu guzel şeyler çevresinzaten polisten geçılmiyor. Bir ak zı İşleri Mudurümle Müessese de, yaşamı yaşanası kılan sanat şam once Gulbeniz'in dinletisi şı Müdurü geldiği sırada imzaya ge olayları ve kültür üretimleri çevrasında ayağına asit şişesi atılma len okurlar sırra kadem!.. Hem resinde daha güçlu, daha ortak, sından otüru!.. Tam o sırada ma de tam toplusözleşmeye göre zam daha elele biçimde bir araya getisanın uzerine, tam da benim onu dönemı once&indeL. Zam miktar riyor. Nice Mis sokaklarında me bir yangın sondurme aygıtı ge lan hesaplanırken Okay Gönen okurla sanatseverle ve de tirip koymazlar mı? Limon Der sin "Sen imza giinıindeki okur "sıradan" insanlarla yeniden bugisi'nin b.; esprisi bu: "Rullanıl sayın kadar konuş" derse, ne ola luşmayı umarak... TÜRK VE DÜNYA KARÎKATÜRLERİNDEN
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear