28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyel Sahıbt. Cumhurıyeı Matbaacıiık ve Gazcıecılık Turk. ^nonım Şırkeıi adına Nadir Nadi O Genei Yayın Muduru Hasan Cemal, Muessese Muduru: Emiae tşakUfil. Vazı Işlert Muduru: Oka> (.ontnsin. • Haber Mcrkczı Muduru Yalçm Btyrr. Savfa Duzcnı Yonnmenı Ali Acır, • Temsılaler. ANKARAAhnct T«ı. IZMIR: Hikmtt <>»'nkv». ADANA telal Başlangıt,'. lar Hulys Akvol # Idare Hasnin Gartr. 0 Işklmc Ondrr (elık, # Bılcıhkm. Sail tıul. Oğle 13.03 İkindi 16.33 Ak>am 19.18 Dış Habertcr. KTKUII Balcı. Ekonomı t>>giz Turhan. Kulıur l'clal LMer, Spm Dan^manı Abdulkadir >ucelman, Dureltme Rcfik l)uri»>. Ara>tırma. ^ahin Alpa>, HScndılka ^ukran krlencı, Vun Haberlen Nffdtt Dogan. Dı/ı Ya^ılar Kmm Ç*h$k*n, # Koordınaıor Ahmel KoruKan. 9 Malı l>ler Lrol Erkul. • Muhasebe Bakal Vnwr 0 BulçePlanlama: Sogi (Hnıaıtbrşeotlv • Rcklam: Ay>*lorıın. • tk YawnYatsı 20.39 Uasan rr Yavan. Cumhunym Malbucılık TCazncalık TA Ş. Turk Ocifc Cad. 39/41 Ca|aloflu 34334 Isı PK 246İH»nbul Td 512 05 05 (20 hal), Teleı. 22246 Fu. (I) 526 60 TJ # Burotar Aıtkanu Zıya Gokılp Blv InkılapS No 19/4. Tcl 133 II 4147. Tclo: 42344 F u (4) 133 05 65 # lınir H Zıya Blv 1352 SJ/3. Tel: 13 12 30, Telet: 52359 Fax: (51) 19 53 60 , • AdUK InCnu Cad 119 S No IKall.Te! 19 37 52(4 hal). Telo; 62155. F** (71) 19 37 52 ' TAKVIM: 17 EYLUL 1989 Imsak 5.12 Guneş 6.39 Moda, bu kış hem başlara hem ayaklara çevirdi bakışlannı. Ne dost belli ne düşman... Baştan ayağa kış modası Modaya göre giyinmişseniz, başınıza çekilen bakışlarda düşmanlıklar, ayağınıza dikili bakışlarda dostluklar gizli olabilir. Dikkat gerek. Yıl var, başlar önemli, yıl var ayaklar önemlı Ama eşiğinde olduğumuz kışta hem başlar önemli hem de ayaklar Buyüzden dostu düşmanı ayırmakzor. NECLA SEYHUN Gerçekten öyle midir, dost başa, düşman ayağa mı bakar? Moda için bunu söylemek ne mümkün? Modacı istediği yere çeker bakışı, yönlendirir. tster başa, ister ayağa. Bakışları izleyerek gözlerin sahibi hakkında bir karara varmak çok yanıltır bu yüzden insanı. Modaya göre giyinmişseniz, başınıza çekilen bakışlarda düşmanhklar, ayağınıza dikili bakışlarda dostluklar gizli olabilir. Dikkat gerek. Yıl var, başlar önemli; yıl var, ayaklar önemli. Ama eşiğinde olduğumuz kışta, hem başlar önemli hem de ayaklar. Bu yüzden dostu, düşmanı ayırmak zor. Nasıl çekiyor bu kış moda ilgiyi başlara? Tepeye kuş kondurarak değil. Kuş konduranı da var belki ama, o konumuzun dışında. Normal yollarla, kuşsuz da ilgi çekiliyor başa. örneğin Scherrer defılelerinde mankenlerin saç düzenlemelerirü ünlü kuaför Alexandre üstlenmişti. Alexandre, Scherrer'in kızının saçlannı kelimenin tam anlamı ile düpedüz taramıştı. Sırmalı, şeritli.püsküllü, apoletli operet kahramanlarmı arumsatan kjyafetinin içinde Laetitia Scberrer'in saçlan, gösterişli.abartılı giysisi ile tam bir çelişki halinde düzdü, düpedüz. Öylece taranıp çıkmıştı. Ama işin özelliği, tarağın dünyanın en ünlü kuaförünün elinde olmasındaydı. Alexandre,Givenchy'nin defılesinde omuzlarda dalgalı saçlan seçmiş, Balmaia'in defılesinde ise saçlan sımsıkı çekip toplamıştı. Tüm modellerinin özelliği sadelikteki güzelliğjydi. Alexandre çekiciliği böyle sağhyor işte. İlgiyi başa çekmek için modacılar şapkalardan da yararlanıyorlar elbette. Geniş kenarlı leopard ya da rönar şapkalar, ya da başı çevreleyen romantik kapüşonlar... Yok, bu kış bakışları başa çeken neden, çılgınhk değil, zarafet. Ya ayaklar?.. Modacılar bakışları ayaklara çekmek için de, türlü yollar deniyorlar bu kış. En yaygın yöntem, siyah mat çoraplar siyah pabuçlarla giyiliyor. Alçak ya da yüksek topuklu. Çorap nerede bitiyor, pabuç nerede başhyor belli değil. Simsiyah bir çift bacak. Ya kıyafete kontrast bu çoraplar, piyedöpullerin, hardal sanlannın, paprika kırrmzıların, mavilerin altına giyiliyor ya da siyahlarla. Tepeden tırnağa bir zifır karanlıgı. Modacı Balmain bu siyahlığa gözüpek bir buluş getiriyor. Çıkartmalı çoraplar. Otolara yapıştınlan türden renkli motifler, gündüz giysilerinde bu siyah çorapları beziyor. Kıyafetin rengi ile uyum sağhyor. Kırmızı kıyafete kırmızı çıkartmalı çorap, yeşil kıyafete yeşil çıkartmalı çorap. ın Balmain gece için de bu siyah çorapları dore ipliklerle, taşlarla, mat siyah payetlerle işliyor. Saray işi, şıkır şıkır... çorapları YvesSaint Laurent başka bir telden çalıyor. üstü dore, Siyah modellerini kıyafetlerinin yüzde sekseni siyah zatenipliHer. I çarpıcı renkte, altın yaldızlı, brokar uzun, Rus çarı taşlar ve' çizmeleri turünde çizmelerle tamamhyor. payetlerle işli. Çarpıcı bir yenilik. Bu durumda kim bakışlannın yönüyle suçlanabilir ki... Moda, dostlan düşmanlara düşmanları dostlara katıyor bu kış. Dikkat gerek. Ne dost belli ne düşman... JeanlMiis kızı Laetitia'nın saçiannı ünlü kuaför Alexandre taramış. Oupedüz. Görkemli, çarpıcı kıyafeti ile tam bir çelişki. Trenlerin kalkış saatleri • ANKARA (AA) Doğu, Güney ve Vangölü ekspreslerinin kalkış saatleri yeniden düzenlendi. TCDD Genel Müdürlüğü'nden yapılan açıklamaya göre, yann başlayacak uygulamayla, Doğu Güneydoğu ye Van Gölü ekspresleri, İstanbul Haydarpaşa'dan her gün saat 15.00'te birleşik olarak hareket edecek ve Ankara'ya saat 01.25'te varacak. Ankara'dan 02.00'de kalkacak ve Çetinkaya istasyonuna kadar yine birleşik olarak gidecek ekspresler, bu istasyondan sonra birbirlerinden aynlacaklar. Trenlerden Doğu Ekspresi saat 10.03'te Kars'a, Güney Ekspresi saat 09.05'te Kurtalan'a ve Van Gölü Ekspresi'i de saat 10.06'da Tatvan'a varacak. Doğu Ekspresi Kars'tan saat 13.45'te, Güney Ekspresi saat 11.35'te Van Gölü Ekspresi de Tatvan'dan saat 11.15'te haftanın her günü kalkacak. Bu trenler tstanbul Haydarpaşa'ya ertesi gün saat 05.20'de varacaklar. Aleıandre, Balmain in modelleri içjn arkaya doğru sımsıkı çekHip toplanan bu saç modelini sundu. UludağVla kış hazırhffl • BURSA (AA) Kış sporları merkezi Uludağ'da oteller kış hazırlığına başladı. Bursa Tiıristik Otel İşletmecileri Derneği Başkanı Ferruh Ulukardeşler, bazı turizm acentelerinin şimdiden rezervasyon çalışmalarını başlatttklannı söyledi. Bazı çevrelerin Uludağ'ın Avrupa turizm merkezlerine oranla çok pahalı olduğu şeklinde görüşler yaydıklannı kaydeden Ulukardeşler, "Kış sporlan merkezi, doğa harikası Uludağ, dünyadaki çok turistik merkezden daha ucuzduı" dedi. AteMMdra'ın HvtMby için hazırladığı zarif, dalgalı bir saç modeli. Eğirdir Gölü çekiliyor • EĞİRDIR (AA) Kurakhk, etkisini gollerde de göstermeye başladı. Isparta'nın Eğirdir Gölü'ndeki su seviyesi geçen yıldan bu yana l.S metre düşerken, ilçe de gölden giderek uzaklaşmaya başladı. Göldeki su seviyesinin her yıl 1.52 metre duşmekte olduğunu bildiren Eğirdir Su Ürünleri Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Metin Timur, son 5 yılda gölde su seviyesinin 78 metre kadar düştüğünü, önlem alınmadığı takdirde gölün daha da çekileceğini söyledi. Prof. Dr. Timur, Aksu Zindan Mağarası'ndan çıkan suyu, Eğirdir Gölü'ne akıtacak projenin bir an önce tamamlanması gerektiğini kaydetti. 'Kamdeniz'e kirlitiği Tuna Nehri taşıyor' TÜREY KÖSE Doç. Dr. Tosun Konuk Çubuklu: Ne Lstaııbııl ne Anadolu! ~ Balık muhabbeti, bir çocukluk çağı masalı gibi sürer bu kıyılarda İZMİR Sovyet bUim adamlanyla birlikte Karadeniz'de iki ay süren bir araştırmaya katılan Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü'nden Doç. Dr. Tosun Konuk, "Karadeniz'de kiriilik etkenlerinde artış \ar, yer yer zehir4i hidrojen sülfurlu tabaka da yukseliyor. Karadeniz'e kıyısı olan ülkeler, hatta en bıiyük kiriiligi taşıyan Tuna Nehri kıyısındaki diger ülkelerin ortak bir denetim örgötii oluştunnası gerekli" dedi. P.P. Shirshov Oşinografi Enstitüsü'nün araştırma gemisi "Dimitri Mendelev"in Karadeniz'deki araştırmalarına 3 Türk bilim adamı da katıldı. Araştırmaya katılanlardan Doç. Dr. Tosun Konuk, "66 Sovyet uzmanı sefere katıldı. 30'a yakın istasyonda, daha çok onlann ekonomik sulannda ölçümkr yapıldı" diye konuştu. Doç. Dr. Tosun Konuk, Karadeniz'in dünyada bir benzeri daha ohnayan bir deniz olduğunu beürterek şunları söyledi: "Karadeniz'de bakterilerin dışında diğer canlı tıirlerinin >aşamadığı bir zehirli tabaka var. Baska denizlerde de mevsimsel olarak hidrojen sülfür olabiliyor, ama sürekli olarak oksijensiz bir tabakanın bulundugu tek deniz Karadeniz." Doç. Dr. Tosun Konuk bu gezide Karadeniz'de "Atlantik'ten gelen ve medüze benzeyen organizmalann çok arttıgım" gözlediklerini vurguluyarak, "Bu da doğal dengeyi bozuyor. Organik madde çok artınca bir kısmı dibe çökiiyor, bu da hidrojen sülfürün çtkmasına, zehirli tabakanın yükselmesine yol açıyor. Sonra Odessa civannda zaman zaman sığ sularda da hidrojen sülfür göriilmeye başladı. Kitlesel bahk öiiimleri oluyor. Bu, henüz bizim sulanmızda görülen bir şey değil" dedi. Doç. Dr. Tosun Konuk, Karadeniz'de kiriilik etkenierinin arttığını da gözlediklerini beürterek sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle Tuna tarafında >apılan olçümlerde kiriilik bdirgin olarak ortaya çıkü. Sanayi ve evsel kaynaklı kirlenme var. Nehir ağızlannda çok yogun kirlenme var. Tuna ağzı en bıiyük kiriiliği taşıyan yerlerden biri. Bizim kıyılanraızda bütıin kentlerin, yerleşim merkezlerinin agzında kiriilik var. Eregli, Zonguidak, Samsun, Rize önemli kiriilik odaklan. Sovyet bilim adamlarının ifadelerine göre kendi sulannda kiriilik daha azmış. Oniar 'Tek sıcak denizimiz, Karadeniz, o yüzden özen gösteriyoruz' diyoriar. lşık yoktu bu kıyılarda bir zamanlar; elektrik daha gelmemişti. Sonra gürültü de yoktu böyle. Ne zaman ki ışık geldi, gürültü çoğaldı ve sular kirlendi; sardalye uğramaz oldu buralara. NECATİ GÜNGÖR Çubuklu'yu bilir misiniz? Boğaz'da bir taşra köyü! Ne lstanbul içredir, ne de büsbütün dışında... Çubuklu'yu bilir misiniz, bir zamanlar kıyılannda yunus balıklarının oynaştıgı? '93 Harbi'yle gelen Bulgar muhaciri bir avuç insanın kurup geliştirdiği... Çubuklu köyüne yolunuz düştü mü hiç, suyundan içtiniz mi, balığından yediniz mi? Çubuklu dedikleri, Bofaziçi'nin bir yakası. Bir yanından zehirli, zift rengi lağım sulan karışır denize. Bir yam yol olmuştur, Anadolukavağı'ndan gelip Üsküdar'a uzanır. Çubuklu ne Istanbul'dur, ne Anadolu! Sulannda sandallaı oynaşır rengârenk. Kıyılannda balıkçı muhabbeti, akşamın sarhoş güneşi mavi sulan ateşleyince başlar... O baükçüar ki, bın yıldan beri denizle akrabadır. O balıkçılar ki, balığın bin bir çeşidini tanımışlardır bu sularda; balık muhabbeti başladı mı, bir çocukluk çağı masah gibi aniatır, anlatırlar... Meyhaneleri agaç gölgesidir onlann. Saçlan deniz kokar, elleri balık. Gözlerinde hareketli günlerin özlemi, Karadeniz'den Marmara'ya, Marmara'dan Karadeniz'e akıp duran sulara bakarlar boyuna. En yaşlılan Rafet Reis'tir; Süleyman Reis'in oğlu. Bekârdır. Gecesini gündüzünü, yazını kışını balıkçı kulübesinde geçirir Rafet Reis. Denızi, balığı, akıntıyı, rüzgârı, kuşlan, hepsini, her şeyi, doksan yaşında yitirdiği babasından öğrenmiştir... Balığın goçişini, kuşların suya dalışından bilir... Bütün çocukJuğu, bütün gençliğı Çubuklu kıyılannda geçmiştir. Rafet Reis dediniz mi, kim olsa tanır onu buralarda... Yaşı mı? Altmış yedi... Gençliğinde futbol da oynamıştır; Beykoz'da, Anadoluhisan'nda, Süleymaniye'de. Birinde, yıl 1942 mi ne, yedi yüz elli lira transfer parası almış; o parayla, başını sokacağı bir ev yaptırmıştır kendisine... Kör Gaiip'lerle, Gündüz'lerle, Çengel Hüseyin'lerle, Baba Hakkı'larla, Şükrii Gülesin'lerle top koşturmuş lstanbul sahalarında; topa vuruşu dillere destan olmuş, adını bir numaraya çıkarmış... Ama sonra... Sonra, yoksulluğun gözü kör olsun? Antrenmanlara gitmek için beş kuruş yol parası bulamadığı günlerde, kalakalmış Çubuklu köyundeki yazgısıyla baş başa... Futbol yaşamına, zehir zemberek bir küfür gibi nokta koyup, balıkçılığa dönmüş... Gençlik masalını anlatırken, mavi gözleri yorgun yorgun dalıp gidiyor koca Reis'in... Kendisinin unuttuklarını, arkadaşlan tamamlıyorlar. Muhtar, Muzaffer usta, Hilmi Yüzer, Samim Miyak, Burhan Polat, tsmet tşgören... Hepsi de hayatıru denize bağlamış olta balıkçıları. Hepsi de, Çubuklunun berrak sulannda pml pınl oynaşan bin bir çeşit balığın altın çağını yasamış... "Balığı deniz almazdı," diye anlatryor Reis. "Ojlesine çoktu.~ Pa Günde iiç sandal, dört salapurya doldunırduk! Ta Semsipaşa'ya kadar bütun kıyılarda, bütün sandallar peşlerindedir artık... Marmara'yı geçerlen başka yerlerin balıkçıları yolunu gözlemektedir bu kez uskumnınun: Saroz'da sözgeUşi, on bin, yirmi bin çapariyle karşılarlar sürüyü! Marmara'dan da bu yana sardalye gelirdi sünilerle sardalye karanlıgı sever. Işık yoktu bu kıyılarda tabii o zamanlar, elektrik daha gelmemişti. Sonra gürüttü de yoktu böyle. Sular pınl pınl, tertemizdi. Ne zaman ki ışık geldi, gürüldü çogaka ve sular da kirien dık balıklann geri dönmeye basladıklannı. Siyah renkli, gagası sivri bir kuş »ardır, martı değil; suyun jüzünden yüzunden giderken, ani bir dalış yapar... Dalar ve vurur. Onun suya dalış yaptığı yerde, bil ki artık sürii geçjyor... Palamut sünisü! Bir de eskiden Rura balıkçılar vardı bizim buralarda. Bir Sokrat vardı; üstiıne yoktu mesela... Çoğumuzun babası, bahkcıbğı onlardan ogrenmiştik. Sonra çekip gittiler buralardan. Birer ikişer Yunanistan'a döndüler ya, Boğaz balığının tadım bir daha aldılar mı, bilmem... Yunanistan'a, İtalya'ya da bahgı biz satardık eskiden. Oltacı yoksul insandır. Gün tutar, giin yer... Bakıyorsunuz iki gırgır, yüzlerce insanın rızkını almış siiriikluyor. Devir onlann devri şimdi. Balığın kökünün kuruması kimsenin umurunda değil! Nereye başvuracağımızı, kime şikâyet edeceğimizi büemiyoruz... Oltacılann kısmetini gırgırcı topariayıp götüriince, biz de buzhaneden balık alıp satıyoru/. Yataklar boziıldu, balık kaçtı, deniz kirlendi... Ama biz yine de yaşamak zorundayız... Paşababçe koyu, balığın merasıydı sözgelisi. Akşam olunca. fenerleri y^kıp o yana doğru küreklere asılırdık. Geceleri, sabahlara kadar oltalann ba macasına... Hadi, oltacının nzkını düşünmüyoriar, bari bahğa acısalar ya! Yok, hepsini bir günde yemek istiyor adamlar. Ab diyorum, ah! Bir ay daha uzablsa şu av yasağı... O zaman palamutlar kurtulur ellerinden... Başka ülkelerde, duyuyoruz; devlet, gırgırlann parasını ödeyip yakıyormuş! Yakıyor ki, bir daha ortaya çıkmasınlar... Gırgır demek, trol demek, balığın düşmanı demektir çünkü..." Gün akşama vanyor Çubukluda. Güneş, karşı kıyılann tepelerinde kendi ateşiyle usul usul eriyor; Boğaz'ın sulanna dökülen bu renkli eriyik ışıltıyla yamyor. Çubuklu iskelesine bağlı bir vapur, alesta sabahı bekliyor. Sabah olacak, buralı işçileri Istanbul'a taşıyacak. Yaklaşan geceyle birlikte koca Çubuklu köyü, dünyaya sırtını dönüp kendi hüzünlü yalnızlığına bürünüyor usulcana... Bir zamanlar bu kıyıda çay bahçeleri de varmış. Hâfız Burhan, Safiye, Naşit, ta Beyoğlu'ndan kalkıp buralara eğlenmeye gelirlermiş; balığından, suyundan, serin havasından tat almaya gelirlenniş... Şirketi Hayriye vapurkn buranın gazinolanna gelen insanlarla dolup taşarmış da; kıyıdakiler, kaptana seslenirlermiş; *yer kalmadı, yanaşma artık' diye... Balıkçı meyhaneleri, Rumlann gidışiyle birlikte kapılannı kapatır olmuşlar... O, yalnızca bir iki paşanın, birkaç zenginin köşkü bulunan bağlık bahçelik Çubuklu, gecekondulardan aeçilmiyor şimdi. Akşamları insanlann oturup dalgalann hışırtısım dinleyecekleri bir kıyı kahvesi bile yok... DereJerden akan lağımlar mikrop saçıyor, hastalık saçıyor, ölüm saçıyor doğaya ve insanlara.. Kuytu yerlere alçakgonfillü çilingir sofralanm kuran oltacı lar kâh tükenişlerine, kâh eskf günlerin bereketine ve güzelliğine kadeh kaldınyorlar... Çoğu oltacı kendine yan işler edinmiş artık; çoluk çocuğun nzkmı bu boş ve kirli sulara bağlamanın bir âlemi yok... Elli, altmış balıkçı aileden topu topu üç dört aile kalmış salt balıkçıhkla geçinen... Peki, bunca tükenişin ortasında geçim nasıl? diye sual ederseniz, "Eh, işle..."den başka yanıt alamazsınız! Ama balıkçı milleti bu: Gözü tok, gönlü zengin, olanca yoksulluğa inat... Rafet Reis, derme çatma kulübesinde demîediği çayları ikraın ederken, balık zamanı mutlaka uğramamızı öğutlüyor bize. Hem balık yer, hem de bir tek atarız diyor... Öteki arkadaşlar da onaylıyorlar Rafet Reis'i: Muzaffer usta, Muhtar, Hilmi, Samim, Burhan, İsmet... Hepsi.' Sözumüz söz, bir daha mutlaka geleceğiz. Dünya bize yâr olursa, felek gün gösterirse... Uskumru sürülerinin ardına duşen zırh gibi torikler olmasa bile, taze istavritleri vuracağız mangala... Sözumüz sözdür, Rafet Reis'e ve cümle oltacı dostlara! Akraba evliligi • ERZURUM (AA) Erzurum Atatürk Üniversitesi Tip Fakültesi tarafından yapılan bir araştırmada, akraba evliligi yapan 16 sakat kadının 15'inin evlilikleri sonucu sakat çocuk dünyaya şetirdiği belirlendi. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Arif özel, yapılan araştırmada doğuştan fıziki sakatlığı olan bir kişinin akraba """ evliligi yapması halinde sakat çocuk dünyaya getirme ihtimalinin çok yüksek olduğunu beürterek fıziki sakatlığı olanlann kesinlikle akraba evliligi yapmamaJarıru istedi. İlaç ve kitap kampanyası • tZMİR (AA) Bomova Belediyesi tarafından ekirn ayında yapılacak olan sağlık taraması dolayısıyla, muhtaç kimselere verilmek üzere "sağlık için ilaç, kültür için kitap" kampanyası başlatıldı. Bornova Belediyesi Basın ve Halkla IUşkiler Müdürü Ömer Balcı, konu ile ilgili olarak şunları söyledi: "Kampanya, Bornovalı gönüllü annelerin yardımıyla ekim ayına kadar sürecek. Vatandaşlann kullanmadığı ilaç ve kitaplan toplayarak, ihtiyaç sahibi kimselere yardımda bulunacağız. Kampanya bitiminde toplanan ilaçların ayrımı Tabipler Odası ve Dr. Nuri Sarmaşık tarafından yapılacak. Kitaplar için de Bornova'da her okula birer yazı gönderdik. Öncelikle ihtiyaçian olanlara, okullar açılmadan yetiştirmeye çalışacağız." Güneş, karşı kıyıların tepelerinde kendi ateşiyle usul usul eriyor. Çubuklu iskelesine bağlı bir vapur, alesta sabahı bekliyor. Sabah olacak, buraJı işçileri Istanbul'a taşıyacak. Yaklaşan geceyle birlikte koca Çubuklu köyü dünyaya sırünı dönup kendi hüzünlü yalnızlığına burunüyor usulcana. lamut, torik. lıifer, uskuraru, istavrit, sardalye... Biz, ıgnpla calışırdık o zamanlar. Gecede yüz çift torik tutardık sandal başına. Iğnpçı, oltacı, her kayıkta on beş yirmi tayfa çalışırdı. Uskumru, kasıma yirmi gün kala Boğaz'a girerdi mübarek! Yataklan vardı bizim buralarda. Uskumru derin sulan sever... Bakardınız yunuslar, koca bir uskumru süriisünu önüne katmıs getiriyor... Ufak balıkbr, kaçar yunustan, kaçıp gizlenirler yuvalara... Tutardık onünu saklanmadan. Biz bir vandan çeviririz, yunuslar bir vandan! Kıyılar almaz olur uskumnıyu... di; sardalye uğramaz oldu buralara... Işıktan öyleiine ürkerler ki, suyun yüzüne ayın şavkı vurdu mu. korkudan öbek öbek toplaşır hayvancıklar! Nisan ayının on beşi dedin mi, balıklar yiirumeyebaşlardı Karadeniz'e doğru: Tekir, kolyoz, çeçe balığı, çinekop, liifer... (Lüfer, etli balıklann kaymağıdır...) Karadeniz'in sulan serindir, balıklar yazı orada geçirir, orada beslenir, kasım gelmeden geri dönerler... Bir de kılıç balığı gecerdi o yıllarda Karadeniz'e. Yirmi kilo giden kılıç, kırk kilo olarak geri dönerdi. Kuşlann suya dalışından anlarŞimdilerde Hoüanda'dan balık getirtiyoruz. Eh, ne gunierden ne günlere kaldık! En başta denizimiz kiriendi! Sonra trol, gırgır çıku, soy onu sopunu kunıttu balığın! Denizin dibinden tanyorlar, yavrusu, yumurtası, yuvası, nesi var nesi yok kopanyor... CNtacılar, trolculan ve gırgırcılan sevraez, onlar da bizi! İslanbul'da bin tane sandal vardır. Bizim tutacağımız balık bütün bir lstanbul halkım doyunır. Ama oltaaya ekmek hakkı bırakmıyoriar. Yüzlerce aile, Boğaz kıyılannda oltacılıktan geçiniyor. Daha doğnısu geçinmeye çalışıyor bugün! şında beklenlik... Lüfer, torik, artık Allah ne verdiyse yüklerdik sandallara. Üç kayık yükler, dörder lira alırdık ki, ne paraydı dört lira! Pasabahçe koyunu da kunıltular! Kabloyla şok veriyorlar! Balık ağdan kurtulsa bile, dibe çökiip oluyor... Şimdi, şu anda palamut oynağı var mesela Boğaz'da. Çok güçlü akın var. Karadeniz'den sıcak sulara doğru gidiyor balıklar. Palamutun yatak yeri Bandırma'dır, oraya gidiyoriar... Balık tutma yasagınınsa, eli kulagında, kalktı kalkacak... Ve gırgırcılar dipten dipten tarayacaklar neslini kurul
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear