02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 AĞUSTOS 1989 DtZİ YAZI CUMHURİYET/7 Tophmıcla çağdaş kültüre ilgi az 2 Konservatuvann kurulması üzerinde bizzat Mustafa Kemal'in önemie durduğu anlaşıltnaktadır. Çok ileri ve çağdaş bir sanat eğitirai verecek kurumu oluşturmak, en azından o dönem için oldukça zor bir iştir ve bu alanda yabancı uzmanlara gereksinme vardır. Almanya'da Hitler'in ve Nazilerin iktidan yüzlerce, çok kaliteli Alman bilim ve sanat adamını ülkelerinden koparmıştır. Işte Türki>e konservatuvar kurmaya yöneldiği zaman ülkelerinden kaçan ya da kaçmanın yollarını arayan sanat adamlanndan alabildiğince yararlanmak olanağı bulmuştur. Ankara Konservatuvan 1 Kasım 1936 gunu fiilen öğretime başlamıştır. Bilindiği gibi 1936, aynı zamanda büyük üniversite reformunun yapıldığı yıldır ve yeni üniversitede de Hitler rejiminden kaçan çok sayıda Alman bilim adamlanna yer verilmiş bulunmaktadır. Başka bir deyişle 1936 yılı Türkiye'nin kıiltür tarihi açısından önemli bir köşebaşı oluşturmaktadır. Öğretime başlayan konservatuvarın opera bölumünde 12 öğrenci vardır, bunların beş tanesi kızdır. Tiyatro bölümunde ise üç kız, sekiz erkek öğrenci öğrenim görmeye başlamıştır. Kuruluşuna ve ilk öğretim kadrosuna bakıldığında Ankara Konservatuvan'run seçkin bir kurum görünümü verdiği söylenebilmektedir. Kuruluş esaslannı düzenleyen uzmanlar Paul Hindemith, Carl Ebert, Necil Kâzım Akses gibi ünlu sanat adamlarıdır. Bu kişilerin yanında Zuckmayer, Bedrettin Tuncel, Ercüment Ekrem Talu, Ferit Alnar, Cevat Mernduh Altar ilk öğretim kadrosunu oluşturmuştur. Konservatuvann öğretici kadrosu arasında yer alan Muhsin Ertuğrul, ders yılı ortalannda Carl Ebert ile gönış ayrıhğına düşmüş ve Milli Eğitim Bakam'mn ricalanna karşın kurumdan ayrılıp lstanbul'a dönmüştür. öğretici kadro da hızlı bir biçimde büyümeye başlamış, yeni dersler ya da sanat dalları için yetenekli yeni hocalann sisteme sokulması sağlanmıştır. Tiyatrolar devlet desteğine rağmen dolmuyor, operabale toplumun çok küçük bir kesimince izleniyor İKONSERVATÜÂR ^ILANjÇAHİ Günümüz toplum bilimcilerL, gelişmiş ya da gelişmekte olan her toplumda bir kültürel ikilemin ortaya çıktığına işaret ediyorlar: Toplumun gelişme düzeyi ne olursa olsun, kitle kültürü (popüler kültür) ile seçkin kültür arasında kesin bir ayrımın başgösterdiğinden söz ediyorlar. Bu ayrım çerçevesinde tiyatro, bale, konser, opera gibi sanat dalları seçkin kültür kapsamına giriyor. Seçkin kültüre giren sanat dalları için toplumsal talep her yerde düşüyor ve bunun için bir sübvansiyon gereği kendini gösteriyor. Ancak Türkiye'deki tablo, bu tür genel tanımlamaları bile aşan olağanüstü bir ilgisizüği ortaya koyuyor. İki saatlik kaliteli bir tiyatro için bilet fıyatının üç ekmek fiyatı gibi düşük düzeyde olması bile Türkiye'de tiyatro seyircisi sayısında anlamlı bir yükselme yaratmıyor. bilmektedir. Başka bir deyişle farklı siyasi partilere dayalı hükümetler, sanatsal sübvansiyonlar konusunda ortak bir tutum göstermişlerdir. Kültürel sübvansiyonlar konusunda çok radikal bir tutum alan ve sübvansiyonları neredeyse bütünü ile ortadan kaldıran ANAP hükümetleri döneminde de tiyatro, bale, konser, opera fiyatları olağanüstü düşük gözükmektedir. Örneğin ANAP iktidarının kâğıt ve basımcılık üzerindeki sübvansiyonları kaldırdığı, aksine kâğıt fiyatlarını suni bir biçimde yükselterek basın ve kitap sektörlerini zor duruma düşürduğü söylenebilir. Başka bir deyişle, ANAP'ın kâğıt ve yayıncılık alanında izlediği politikalar bir tür kültürel kararmaya neden olurken, tiyatro, bale, opera gibi sanat dallannda eski, geleneksel destek politikaları sürdürülmeye devam etmiştir. Örneğin geçen sezonda Devlet Tiyatrolan'nda uygulanan fiyat politikaları bunu apaçık bir biçimde kanıtlamaktadır. Devlet Tiyatrolan'nda geçen sezonda ortalama bilet fiyatı 1.200 lira civarında olmuştur (ilk üç sırada 2.500, on uçüncu sıradan sonra 1.000 ve balkon için 800 lira). Müzikaller ve opera için fiyat ortalaması 3.500 lira civartnda kalmıştır. Oyunlarda, öğretmenler, öğrenciler, emekliler için yüzde 50'lik bir indirim yapılmaktadır. Görüldüğü gibi Turkiye'dfe iki saatlik, kaliteli bir tiyatroyu seyretmenin fiyatı yaklaşık olarak 3 ekmek fiyatına eşit bulunmaktadır. Devlet Tiyatrolan'nın dışında, özel tiyatrolar için de çeşitli destekler biçiminde kamusal sübvansiyonlar uygulanmaktadır. Ancak bilindiği gibi özel tiyatroların sayısı son derece azalmış bulunmakta, bu kurumlar ancak ucuz maliyetli bulvar komedileri ile varbklannı sürdürebilmektedirler. Halbuki 1960'h yıllar, hatırlanacağı uzere özel tiyatro patlamasının yaşandığı dönemdir. Başka bir deyişle, o yükselen talep, özel tiyatroların gelişimini sağlamıştır. Günümüzün toplum bılimcileri, gelişmiş ya da gelişmekte olan her toplumda bir kültürel ikilemin ortaya çıktığına işaret etmekte; toplumun gelişme düzeyi ne olursa olsun kitle kultürü (ya da popüler kültür) ile seçkin kültür arasında kesin bir ayrımın başgösterdiğinden söz etmektedirler. Bu ayrım çerçevesinde tiyatro, bale, konser, opera gibi sanat dalları seçkin kültürün kapsamına girmektedir. Yine işaret edildiğine göre, seçkin kültüre giren sanat dalları için toplumsal talep her yerde düşmekte ve bunun için bir sübvansiyon gereği kendini göstermektedir. TurkiyeVie tiyatro, müzik, bale, opera gibi kültürel etkinlikler çok uzun bir süreden beri comert devlet sübvansiyonlan ile desteklenmektedir. Sanatsal etkinliklere devlet sübvansiyonu Kemalist reformculuk anlayışından kaynaklanmaktadır. Bu anlayışa göre devlet, toplumu modernleştirme işlevini üzerine almıştır ve modernleşmenin çok önemli bir boyutu kültürel değişim olarak tanımlanmıştır. Bunun için de tiyatro, opera, bale, müzik gibi sanat dalları devlet tarafından alabildiğince desteklenmiş; devlet adeta bu alanlarda öncü rolü oynamıştır. Türkiye çok partili siyasal sisteme geçtikten sonra da sözü edilen sübvansiyonlann devam ettiği söylene Toplumsfal ilgisizltk Bu yaklaşım ya da çözümlemelerin şu ya da bu ölçüde doğruluk payı taşıdığına kuşku yoktur. Ancak Türkiye'deki son yıllara ait istatistiklere bakıldığında farklı düzeyde bir sorunun kendini gösterdiği söylenebilmektedir. Bu sonınu, Türk toplumunda tiyatro, bale, opera gibi sanat dallarına karşı olağanüstü bir ilgisizlik duyulması biçiminde tanımlamak olanaklıdır. Aşağıdaki çizelge, 19831988 yılları arasında toplam tiyatro, bale ve opera seyircisi sayılannı vermektedir. Kuşkusuz gerçek sayılar, aşağıdaki sayılardan farklıdır ve daha büyüktür. Çünkü özel tiyatrolar ve Istanbul Festivali gibi etkinliklere katılanlann sayıları burada hesaba katılmamaktadır. Ancak özel tiyatrolan izleyenlerin sayılannın çok küçük olduğunu varsaymak pek yanlış olraayacaktır. Festivaller ise genellikle olağan sayılmayan kültürel etkinliklerdir ve bunlan da hesaba katmamak, en azından aşağıdaki sayılara bakarak geliştirilen yorumları geçersiz kılamayacaktır. Bu nedenle örneğin toplam tiyatro seyircisi için Devlet Tiyatroları ile tstanbul Şehir Tiyatrolarf nın seyirci sayılannı almak ve bu sayılara bağlı yorumlara kalkışmak, yöntemsel bir yanlışlığa yol açmayacaktır. Aşağıdaki çizelgede yer alan sayılar toplam seyirciyi ve bu sayıların altında, parantez içinde gösterilen sayılar da oynanan oyunlan vermektedir. (Kaynak: Türkiye istatistik yılhkları.) SEYİRCİ SAYISI Devlet Konservatuvan Yasası Hasan Âli Yiicel, Milli Eğitim Bakanı olduktan sonra konservatuvar için özel bir kanun çıkması gerektiğine karar vermiş ve 1940 yılında Devlet Konservatuvan Yasası TBMM'den çıkmıştır. Bu yasanın TBMM Genel Kurulu'nda hararetli tartışmalara konu olduğu 1960*11 yıllara girerken konservatuvar pek küçümsenmeyecek bir sanatçı kadrosu yetiştirmiş bulunmaktadır. En yüksek düzeyde eğitimden geçmiş 209 sanatçı, Türkiye gibi sanatsal talepleri sınırlı bir toplum için önemli kaynak sayılabilmektedir. 60 7/ yıllarda yükselen kültürel talep, özellikle 80'lerde düsmüstür. görülmektedir. Genel kurulda 3 gün tartışılan yasa uzerinde söz alanların büyük bir bölümu "kendimize özgii ulusal sanat" gereğinden söz etmiş, buna karşı Hasan Âli Yücel ve onu destekleyenler daha çok evrensel boyutlu bir sanat düzeyine ulaşılması gereğini vurgulamışlardır. Bir bakıma bu tartışmaları, daha sonra ortaya çıkacak Türktslam Sentezi ideolojisi ile evrensel, özgür sanat yaklaşımı arasındaki zıtlaşmamn başlangıcı saymak olanaklıdır. Yeni yasa ile konservatuvar iki temel bölume ayrılmış, ana bölümlerden birini oluşturan müzik; orkestra yönetimi, kompozisyon, piyano. yaylı sazlar, nefesli sazlar ve şan olmak üzere alt bölünmelere ayrılırken diğer ana bölüm temsil; opera, tiyatro ve bale alt bölümlerini kapsayacak biçimde örgütlenmiştir. Ankara Konservatuvan ilk yüksek bölüm mezunlannı 1940 yı Seçkin kültür Bale, dünyanın bırçok toplumunda "seçkin kultür" kapsammda. Türkıye'de ise bale ile ilgilenenlerin sayısı toplumun cok küçük bir bölümünüoluşturuyoıv lında vermiş ve bu mezunlar için görkemli bir diploma töreni yapılmıştır. Devlet Tiyatrolan ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası mezunlar için doğal istihdam alanı oluşturmuş bulunmakta; başka bir deyişle konservatuvar mezunları için işsizlik diye bir sorun söz konusu olmamaktadır. Bu durumun yakın zamanlara kadar devam ettiği bilinmektedir. Ankara Konservatuvan Türkiye'nin sanat dünyasında seçkin bir yere sahiptir. Örneğin konservatuvar 119401960 yılları arasında, yüksek bölümlerinden tam vatuvann müdürlüğü görevini üstlenmiş bulunmak dersler verdi. Böhm, Max Klein gibi hocalar ileri bir • 209 kişi mezun etmiştir. Başka bir deyişle Türkiye'nin Gökçer: Konservatuvar eğitimi tadır. Cüneyt Gökçer, yöneticiliğini yaptığı okul ile şan bolumünun orta>a çıkmasını sağladılar. Böylece müzik, opera ya da tiyatro alanında önde gelen adlapahalı bir şey ve bizim bütçemiz ilgili soruları şöyle yanıtlıyor: konservatuvar çok sağlam kurulmuş oldu, köklü bir nn büyük bir bölümu sözu edilen bu mezunlar arayetmiyor, örneğin enstrüman Sayın Gökçer, siz de bu okulda ögrencilik yap temel ve gelenek oluştu. sında yer almaktadır. Konservatuvann ilk yirmi yılı alımlarında sıkıntı çekiyoruz. Yeni tınız ve sonunda diploma aldınız. Sizin öğrencilik döYabancı hocalann çoğu Almandı ve Almanya'daki içinde yüksek bölümlerinden mezun ettiği 209 kişinin ile bugünün branşlara göre dağılımı şöyledir: bir binamız var, alan olarak yeterli, neminizfarklılıklar var oğrencilik dönemi arasında yönetime şiddetle karşıydılar. Örneğin biz öğrenciyönemli mı? İten, yani savaş yılları sırasında Almanya'nın Ankara Tiyatro Bölümu: 53 kişi (23 kadın, 10 erkek), Opeama mimari düzenleme pek iyi GÖKÇER Evet ben konservatuvann oldukça eski Büyükelçisi Von Papen sık sık okulu ziyarete gelir, Alra Bölıimü: 65 kişi (35 kadın, 30 erkek), Piyano Bölümu değil. Kullamlmayan pek çok boş öğrencilerinden biriyim. 1937 yılında konservatuva man yardımı ile enstrüman vb. gereksinmelerimizi karmü: 27 kişi (20 kadın 7 erkek), Yaylı Sazlar Bölümu: ra öğrenci olarak girdim ve hâlâ buradayım. Bence en şılamaya çalışırdı. Von Papen ne zaman okulu ziyaalan var. 41 kişi (5 kadın, 36 erkek), Kompozisyon, Şeflik Böbelirgin farklılık artık konservatuvann toplumca be ret etse, bizim tiyatro bolümünün başkanı Carl Ebert, lümü: 23 kişi (hepsi erkek) Cüneyt Gökçer'i ta nimsenmesi olmuştur. Bizim zamanımızda aynı du elçi ile yüz yüze gelip konuşmamak için kaybolurdu. Görüldüğü gibi 1960'h yülara girerken konservatunıtmak için fazla bir şey rum söz konusu değildi. Örneğin ilk kız öğrenciler Me Çunku Ebert, Nazilerden, Nazizmden hiç hoşlanmazvar pek küçümsenmeyecek bir sanatçı kadrosu yetişsöylemeye gerek yoktur. lek Ökte ve Muazzez Kurdoğlu, Musiki Muallim Mek dı. Yani Ankara Konservatuvan'nın geleneğinde yüktirmiş bulunmaktadır. En yüksek düzeyde eğitimden Gökçer, oyunculuğu ile tebi'nde okurken konservatuvara alınmak istenince sek düzeyde bir öğretim kalitesi vardı. Bu bize yeterli geçmiş 209 sanatçı, Türkiye gibi sanatsal talepleri sıyönetmenliği ile Türk ti tepki göstermişlerdi. Benim babam da bu okula gir yerli öğretici yetiştirme fırsatı verdi. Bugun artık banırlı bir toplum için önemli kaynak sayılabilmektedir. yatro sanatına damgası memi hiç istememişti. Ama anık toplumun önyargısı le gibi özgun bir dal dışında öğretici için dışarıya, yaBununla beraber toplumun sanatsal talep projeksiyonnı vurmuştur. Turk hal değişti. Konservatuvarın saygın ve yetenekli insanla bancı hocaya gereksinme duymuyoruz. ları ile sistematik eğitimden geçmiş sanatçı arzı arakı, kamuoyu, sanatçı rın eğitildiği bir yuksekoğrenim kurumu olduğu ka Efendim, öğretim düzeyi yükseliyorsa konsersında sıkı bir etkileşim olduğu söylenemez. Örneğin Gökçer'i tanımaktadır. bul edildi. >'atuvann daha iyi sanatçılar yetiştirmesi gerek. Siz bu Türkiye üzerinde çalışan akademisyenlerin çok büyük Efendim bir eğitim kurumunda öğretici kadro konuda ne düşünüyorsunuz, şimdi cski\c göre daha Ancak bu sanatçı kimçoğunluğu îçin 196O'lı yıllar bir tür "rönesans" döneliğın yanında bir de öğ çok önemlidir. Siz konservatu\ann tarihini çok iyi bi yiiksek düzeyde sanatçı yelişi\or mu? mi sayılmaktadır. Toplumun tiyatro, opera, bale, müretici ve yonetici kimli li>or$unuz, bunu yaşadınız. Öğretim kadrosu konuzik gibi kültürel etkinlikleri bu dönemde hızlı bir artış GÖKÇER Öğretim bir sanatçının yetişmesinde ğin varlığından söz edi sunda nasıl bir değerlendirme yapıyorsunuz? göstermiş gibidir. Buna karşılık 1970'ler ve özellîkle önemli faktördür, ama tek faktör değildir. Ben eskiGÖKÇER Konservatuvar kurulurken tabii yerli lerle yenileri sanatsal kalite açısından karşılaştırmak lebilmektedir. Gökçer, 1980'lerde sözü edilen kültürel talebin hızla düştüğü uzun yıllardan beri kon öğretim kadrosu çok yetersizdi. Ama 2. Dunya Sava istemiyorum, bu bana çok zor bir işmiş gibi geliyor. söylenebilmektedir. servatuvarda öğreticilik şı'nın belki de tek olumlu sonucu çok sayıda, parlak Ama belki su farktan soz edilebilir. Bizim dönemleBu nedenle günümüzdeki Ankara Konservatuvarı've eğitim yönetimi işlev yabancı hocanın Ankara'ya gelebilmesi oldu. Paul rimizde olağanüstü bir heyecan vardı, yani sanatçılar nı, sorunlannı tartışmaya girmeden önce toplumun salerini de yerine getir Hindemith, Carl Ebert, Kuchenbach, Frau Adler, Alf hem eğitimden geçmiş profesyonellerdi hem de amanatsal talep eğilimleri üzerinde durmak anlaml: olamektedir. Halen konser red Braun gibi çok parlak hocalar konbervatuvarda tor bir ruh taşıyorlardı. bilecektir. 198384 Devlet 81.461 Operası (41) Devlet 84.759 Balesı (21) Devlet 760.000 Tıyat. (41) Şehir T.232.0OO 198485 127.755 (46) 126.976 (20) 793.000 (61) 109.000 198586 140.746 (36) 100.659 (21) 811.000 (61) 181.000 198687 129.703 (32) 88.755 (21) 774.000 (62) 214.000 198788 90.947 (35) 52.446 (11) 795.000 (65) 268.000 Yukarıdaki çizelgeye göre toplumun ancak çok küçük bir kesimi tiyatro, bale ya da opera gibi sanat etkinliklerine ilgi göstermektedir. örneğin tiyatrolara gidenlerin toplam sayısı sadece 198788 sezonunda 1 milyon sayısını geçmiştir. Bunu da bir gelişme saymak pek olasılı değildir. Çünkü beş yıllık eğilime bakıldığında toplam tiyatro seyirci sayısının, nüfus artışına karşın değişmediği söylenebilmektedir. Başka bir deyişle, gerçek tiyatro seyircisini bulabilmek için bir tiyatroseverin yılda ortalama üç temsile gittiğini varsaymak ve toplam rakamı uçe böldükten sonra yetişkin nüfusa oranlamak gerekmektedir. Bu yapıhnca tiyatro seyircisinde nasıl bir azalmanın ortaya çıktığı söylenebilecektir. SÜRECEK Konservatuvar Müdürü Cüneyt Gökçer, sanatta nereden nereye gelindiğini bir anısıyla anlatıyor 'Butterfly ABD'yi gücendirir' dediler Bakın ilk operacımız Mesude Hanım hayatında hiç opera seyretmemişti, ama şevkle çalıştı \« Madam Buiterfly oynadı hem de çok başanh oynadı. Butterfly'i kim iğfal etti? Madam Butterfly deyince de akhma ilginç bir anım geldı. Bakın, Türkiye'de sanat nereden nereye geldi. Ankara'da, savaşın bitiminden hemen sonra Madam Butterfly operasını sahnelemeye karar vermiştik. Ama yukarıdan bir uyarı geldi, oynamamamız istendi. Sorduk soruşturduk ve ilginç bir eevap aldık. Biliyorsunuz operada çapkm Amerikalı subay masum Japon kızını kandırmakta ve sonunda terk edilen kız intihar etmektedir. Bu iğfal öyküsünun dostumuz ve müttefıkimiz Amerika'vı gücendireceği düşünülmü; ve bizden oyundan vazgeçmemiz istenmişti. Neyse tam o sırada Ne» York Metropolitan Operası'nda da Madam Butterfly'm oynandığını Öğrendik ve operayı bu gerekçe ile sahneledik. Sayın Gökçer, bir konservatuvar >önetmek oldukça zahmetli bir iş olmalı. Siz en sorumlu yömtid olarak hangi sorunlarla karşı karşı>asınız? GÖKÇER Biliyorsunuz bu işlerde sorun hiç bitmez. Konservatuvar eğitimi pahalı bir şey ve bizim bütçemiz yetmiyor, örneğin enstrüman alımlannda sıkıntı çekiyoruz. Yeni bir binamız var, alan olarak yeterli, ama mimari düzenleme pek iyi değil. Kullamlmayan pek çok boş alan var. Galiba başka sorunumuz da yok. N AD İ R NA D İ K İT A P LA R I BODRUM Cumhuriyet Kitap Kulübü Temsilciliği Zengin kitap ve kaset çeşitleriyle hizmetinizde GENEL KATALOG , GENEL KATALOG 100 yayınevi 5000 seçme kitap! 1989 ÇIKTI MALİYE VE GÜMRÜK BAKANLIĞI'NDAN GÜMRÜK MÜFETTİŞ YARDIMCILIĞI GİRİŞ SINAVI Maliye ve Gıimruk Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı'nca 12.9.1989 Salı gunü başlamak uzere Ankara ve Istanbul'da Gümruk Mufettiş Yardımcılığı giriş sma.ı yapılacakıır. Sınava katılabilmek için: 1. Devlet Memurları Kanunu'nun 48'inci maddesinde yazılı genel nitelikleri laşımak, 2. Hukuk, Iktisat, Siyasal Bilgiler, İşletme ye idari Bilimler Fakulteleri tle tktisadi ve Ticari tlımler Fakülıeleri ya da aynı konularda öğrenim yapıp yukarıda belirtilenlerle denkliği Milli Eğitim Bakanlığı'nca kabul olunan yabancı kurumlardan birini bitirmiş olmak, 3. 1.1.1989 gününde otuz yaşını doldurmamıs. olmak, 4. Sağlık durumu Türkiye'nin her yerinde gorev yapmaya, her lürlu iklim ve yolculuk koşullanna ve her türlu laşıı araçlanyU yolculuk yapmaya elverişli olmak, 5. Yapılacak inceleme ve araştırmada gerek sıcil. gerek&e tutum ve davranış yönunden Gumruk Mufetlisliği ozyapı ve nıteliklerini laşıdığı sapıanmış bulunmak gerekir. Sınav: Maliye, Ekonomi, Kamu ve Özel Hukuk. Muhasebe ve Ticari Hesap ile Yabancı Dil Gruplarından yapılacakıır. Isleklıler ayrıntılı bilgilcn kapsar sınav broşürünu Ankara'da Teftiş Kurulu. tstanbul ve Izmır'de Gumruk Mufe(li*leri Grup Başkanlıklarından lemin cdebılırkr. Sınav için başvuruların en gev 21.8.1989 gunu çalıjma vaalı bilimine kadar "Maliye ve Gumruk Bakanlığı Tefli; Kurulu Başkanlığı Dikmen / ANKARA" adresindc bulunacak >ekild« şahsen ya da poslayla ilelilmesinin gerektiği ve gccikmelerin değerlendirilmcycccji duyurulur Basııı. 2.W*A 8290 Ben VİT7TİT?^jif 1 Değilim 1 1 O « BASI 5.000 Lira KDV içinde Mozart • • BASI 5.000 Lira KDV içinde Konular dizini, yazarlar dizini, alfabetik kitap lıstesi ve fiyat cetveli ile. Turkocagı Cad 3941 Cdgaloğlulstanbul 512 05 05 / 516518 ^ ^ ^ Posta Cekı No 148 784 KıtapKuiubu Uyelık odentısı 15 000 TL / 40 DM UYtLIK IÜRMU Aüı boy.ıdı Cd>l ^ g ^ | ^ ÇAĞDAŞ YAYINLARI Turk Ocagı Cad. 3941 CagaloğluİSTANBUL Atatürk Cad. Toprak Seramik karşısı Izgi Pasa/ı No: 83 Meslegı lel Adıes Sehıı
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear